21. Bölüm

Mazi

Farah Sarsılmaz
sarsfarah_

Cihan ile uçakta karşılaştıktan sonra yaşananların bir kısmını atlayarak kısaca Derin'e anlattım. O sırada çay kaynamış, demlenmişti. İki bardağa doldurup, yanına da yeni yaptığım haşhaşlı revani tatlısından birer dilim koydum.

Sandalyeyi çekerken “Hadi oturalım!” dedim. Karşıma geçip, biranda sırıtmaya başladı. "Yine ne oldu ?" diye sordum, tek kaşımı kaldırdım.

"Haşhaşlı revani..." duraksayıp hınzır bir bakış attı. "Onun en sevdiği tatlıdır."

İma ettiği şeye sinir olmam gerekiyordu ama hayır, bilerek yapmıştım. Cihan'ın bizim için çabaladığını görüyor ve onun için, ufak da olsa elimden gelen bir şey yapmak istemiştim.

"Biliyorum..." diye mırıldandım, çayımdan bir yudum aldım. "Nasıl ?"

Derin’in gözleri irileşti. Az önce Cihan ile otelde karşılaştıktan sonrasını anlatmıştım, ona. Gerçek ise bambaşkaydı. Ferman Batur ile konuşmak için şirketine gittiğimde, tesadüf eseri Derin de oradaydı ve konuşmalarımıza şahit olmuştu. Odadan çıktığımda karşımda biranda belirince kalakalıp olanları anlatmak zorunda kalmıştım. İçimde ki sesi dinlemiş, ona güvenmiştim. En yakın arkadaşına rağmen, beni yanıltmadığı için mutluydum.

"İşin aslı..." dedim, uzun bir duraksamadan sonra. Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Yıllar sonra, kendimden bile sakındığım o gerçeği bir kez daha dile getirdim. "Cihan, ilk aşkımdı."

Öylece kalakaldı, Derin. Elindeki çatalı tabağına yavaşça bırakırken “Yanlış duymadım, değil mi ?" diye sordu, büyük bir şaşkınlıkla.

Hafifçe başımı salladım. "Bu nasıl olur ?"

Dudaklarımdan buruk bir gülümseme geçti, bakışlarımı kaçırırken zihnim beş yıl öncesine gitti.

Kasım ayının ortasındaydık. O zamanlar üniversite ikinci sınıftım ve Leyla adında bir arkadaşım vardı. O gün derse girmeden önce sadece bir kahve içmek istemiştim, Leyla dışarda beni beklerken bende kafeteryaya yürümeye başladım ama daha üçüncü adımımda bedenimde hissettiğim sıcaklıkla çığlığı bastım. Boylu boyunca üstüme kahve dökülmüştü. Şansıma, o gün v yaka beyaz ince bir kazak giymiştim ve bunun için sonradan çok pişman oldum.

Karşımdakinin kim olduğunu bakmadan "Yandım!" diye bağırdım. “Kör müsünüz, dikkat etsenize!” O sırada kazağımı çekiştirip, üflüyordum.

”Hatamı nasıl telafi edebilirim?” diye sorunca, durdum. Başımı ağır ağır kaldırırken, beni kendisine mahkum eden kahvelerini gördüm. O an tüm dünyada sanki, ikimiz kalmışız gibi hissettim. Yanan artık sadece bedenim değil, içimdi.

Bir şey demem için sabırsızlıkla bekliyordu. Gözlerimi kırpıştırıp " Kalbimin bir sahibi yok deyin!" deyiverdim, kendime engel olamamıştım.

Afalladı. Yüz ifadesi değişirken, dudağının ucunu kaldırıp başını iki yana salladı. "Üzgünüm küçük hanım,hayatımda biri var."

Bozguna uğradım. Kendimi gülmeye zorlarken, elimle saçlarımı savuşturdum. "Şakaydı, zaten!" diye umursamazca konuştum. Başımı eğip, kızaran boynuma ve üstünde kocaman leke olan kazağıma baktım. Sıcaklığı azalsa da o ıslaklık hissi rahatsız ediciydi.

"Revire gitmeniz gerekiyor!"

Fark ettiğim şeyle, hızla ona döndüm ama o başka tarafa doğru bakıyordu. Başkası olsa belki, gözlerini ordan ayırmazdı.

Utanmıştı.

Bana dönmeden, elindeki krem renkli polar hırkayı uzattı. "Bunu ödünç verebilirim."

"Olur!" deyip aldım. Madem bir yanlışı yapmıştı, bedeli de olmalıydı. Üstüme geçirirken "Ama geri iadesi yoktur!" diye uyardım.

Tebessüm etti. “Kalabilir…”

Sonra, gözleri arkamdaki bir noktaya kayınca sessizce yanımdan geçip gitti. Merak edip, o tarafa döndüm. Sapsarı saçları, mavi gözlü ve uzun boylu çekici bir kadına sarılıyordu. Gördüğüm görüntü karşısında istemsizce içim burkulurken Leyla yanıma geldi. "Ne oldu ?" dedi merakla.

Arkasında dalgın dalgın bakıp, yanıtladım. "Hiç, sadece bir kaza!"

Öyle olmasını, kalmasını o kadar çok isterdim ki...ama hiçbir şey düşündüğüm gibi çıkmadı.

"Onun kim olduğunu biliyor musun ?" diye sordu, Leyla. Kaşlarım çatılırken kendisi açıkladı. "Şu moda ve tasarım bölümünde okuyan Merve Kara'nın sevgilisi."

Suratım düşerken "Bahsettiği kadın, oymuş demek" diye mırıldandım, kendi sesimi zor duymuştum.

"Kalbinin sahibi..."


Derin bir nefes alıp ona döndüğümde, “Oha!” dedi Derin. Nefesini tutmuş, sonuna kadar sessizce beni dinlemişti. “İnanamıyorum!”

Kafamı öne eğip, sessizce mırıldandım. “Onu bir kazayla gördüm…” diye mırıldandım. Ellerimi birbirine geçirirken, masanın üstüne koydum. “Sevmek ise, kalbimin yanlışıydı.”

Ona engel olmak için elimden gelen her şeyi yapmıştım ama başaramadım. İçime çoktan işlenmiş, yerleşmişti. Sonra bakışlarımı Derin’in yüzüne çıkardım. “Ama aklımı dinledim, bitirdim!” dedim kesin bir tavırla.
Tekrar çatalını eline aldı, Derin. Bir parça tatlıdan alırken “Peki, ikisinin üniversitenin son döneminde ayrıldığını biliyor muydun ? “ diye sordu, gözlerini kısarak.
Başımla onayladığımda “Ya nedenini ?” dedi, devamında.

Utanarak gözlerimi kaçırdım. Buna sebep olan kişi doğrudan olmasa da,bendim. Leyla ile çok yakındık. Benim halime acıyıp Merve ile ilgili gerçekleri bir kağıda yazmış, Mert’e ulaştırmıştı. O sırada evlilik teklifi hazırlığı yapıyordu , Cihan. Hiçbir şeyden haberi yoktu ve çok mutluydu ama öğrendiklerinden sonra yıkıldı.
Gözlerimle buna şahit olurken, sadece onların ilişkisi değil Leyla ile dostluğum da son bulmuştu. Benim için yaptığının farkındaydım ama kimsenin mutluluğunu çalıp üstüne hiçbir şey olmamış gibi bir ilişki yaşayamazdım. O gün, Cihan’ın defterini bir daha açılmamak üzere kapattım.
Uzun bir sessizlikten sonra “Bilmiyorum” diyerek yalan söyledim.

“Ona, birgün bunu söylemeyi düşünüyor musun ?”

Bir dakika düşündüm. Yıllardır, ağzımdan onunla ilgili hiçbir şey çıkmamıştı. Otelde karşıma çıktığında, zamanında içime gömdüğüm hislerin gün yüzüne çıkmasından korkup hiç kimseye bahsedemedim. Kendime bile.

Şimdi ise, karnımda onun çocuğu vardı ve evinde yaşıyordum. Buna inanmakta tıpkı Derin gibi zorlanıyordum.

”O zamanlar, hayatında biri vardı” dedim.

Merve Kara. İki yıl boyunca, her gece ağlamama sebep olan o kadın. Onun için, okulda moda ikonu diyorlardı ve hakikaten de öyleydi. Güzel fiziğini kullanıp, benim aksime hem iddalı hem de şık giyiniyordu. Cihan’ın ona aşık olmasını anlıyordum. Ben ise basit ve sıradan giyiniyordum. Fakirlikten değil, istemediğim için. Kampüslerimiz farklıydı ve çok sık karşılaşmıyorduk ama onları her beraber gördüğümde bir kez daha yanlış duygularımın altında eziliyordum.

Alayla güldüm. “Ona aşık olup, acı çektiğimden ruhu bile duymadı.”

Sırf bunun için, siyah renkli lens takıp saçlarımı boyatmıştım. Sık sık beni karşısında görmesi, onu şüpheye düşürebilirdi.

Ardından, devam ettim. “Sessiz sedasız, hiç girmediğim hayatından çıktım.”

O bana yasaktı ve ben de buna uymuştum.

İç çekerek “Şimdi ise…”dedim, gözlerinin içine baktım.

“Kalbinin benim için attığından emin olduğum an hiç beklemeyeceğim!”

Kararım bu yöndeydi ama birgün böyle bir şey gerçekten olur mu emin değildim. Aramızda ki ilişkinin sadece çocuktan dolayı olmadığına beni inandırması gerekiyordu. Aksi takdirde bu sır benimle ölüme giderdi.

Derin, şen bir kahkaha attı. “Sana karşı boş olmadığına adım gibi emimim. Yoksa ona oynadığın oyundan sonra yüzüne bile bakmazdı.”

Kendini gösterip “Buna ortak olduğum için kesin beni de cezalandıracak!” dedi.

”Derin…”

Elini kaldırdı. “Düşündüğün gibi değil, mutluyum çünkü affetmeyeceği insanları tepkisiz kalarak hayatından tamamen çıkarıyor.”

”Tıpkı….” dedi, durup söyleyeceklerinden vazgeçti.

“Neden devam etmedin ?”

Ağzını peçeteyle temizleyip, mahçupça baktı. “Cihan’ın anlatması daha iyi olur!”
Haklıydı, anlayışlı bir şekilde ona baktım. Cihan’ın özelini sadece ondan duymak istiyordum, tabi güvenip anlatırsa!

Masanın titremesiyle, ikimiz de aynı anda oraya birbirimize baktık. Derin’in dikkati telefona kayarken, gözleri irileşti.

”Ne oldu ?” dedim endişeyle.

Gergin bir nefes verdi. “Cihan arıyor!”

Gözlerimi devirip “Açsana!” dedim.

Dediğimi yaparken, telefonu hoparlöre aldı.

”Efendim ?”

Bir hışırtı sesinden sonra “Hala evde misin ?” diye sordu, asabi bir sesle.

Derin, yutkunup konuştu. “Evet!”

“Ben gelene kadar sakın ordan ayrılma beş dakikaya ordayım! Konuşacağız!”

Ardından telefonu suratımıza kapanmıştı.
Derin, korkuyla bağırdı. “Aha da geliyor!” dedi, panikle ayağa kalktı. ”Hemen çıkarsam bana yetişemez!”

“Bekle!” diyerek, yerimde doğruldum. “Onunla ben konuşurum!”

Beni dinlemeyip, çantasını koluna taktı. “Şu an çok sinirli ve inan bundan nasibimi almak istemiyorum!” diyerek, karnıma imalı imalı baktı. ”Sen de özel durumunu kullan bence!”Başımı iki yana salladım. “İşe yarayacağını zannetmiyorum.”

Derin, gülüp “Aksine, sana kıyamaz!” dedi. Arkasını dönerek hızla çıkışa yöneldi.
Bu gece, Cihan’ın azabından kendini kurtarmıştı Derin. Peki ben ne yapacaktım ?

***

Cebimdeki anahtarı çıkarıp, kapıyı yavaşça açtım. İçeri girdiğimde, sadece koridorun ışıkları yanıyordu. Salondan gelen televizyon sesi dışında çıt çıkmıyordu, evden. Yavaş adımlarla ilerleyip, anahtarı sehpanın üstüne bıraktım. Gazel, ortalıkta görünmüyordu. Odasına geçip, önce orayı kontrol ettim ama yoktu. Lavobanın ışıkları da yanmıyordu. Nerdeydi bu kız ?
Salona hızla geri gelirken, gözlerim ekranda ki filme takıldı. Aşk Tesadüfleri Sever. Sonra dikkatimi koltukta ki bedene kaydı, oraya yaklaştım. Onu görmemle rahat bir nefes aldım. Gazel, boylu boyuna uzanmış, uyuyordu. Sıkı sıkıya bağladığı saçlarını açmayıp yüzünde ki makyajı bile silmemişti. Aklıma gün içerisinde yaptıkları gelince, yorgunluktan sızıp kaldığını anladım. Siyah ceketimi çıkarıp, koltuğun üstüne bıraktım. Karşısına geçtim, yere çömelerek karnından hafifçe öptüm. Bedeni irkilince, bakışlarım yüzüne gitti. Kirpikleri de titriyordu. Anlaşılan, bu gece olanları anlatmamak için bir kaçış yolunu bulmuştu ama benden kolay kolay kurtulmasına izin vermeyecektim. Sırıtarak, ona yaklaştım.
Yanağına hafif bir öpücük bırakırken, nefesini tuttuğunu gördüm. Kulağına yaklaşıp “Uyumadığını biliyorum, Gazel “ diye fısıldadım, geri çekilip burnuna bir fiske attım. “Şimdi, tuttuğun nefesi bırak yoksa başka yolları denerim!”

Yapmadı. Israrla gözlerini yummaya devam etti. Başımı olumsuzca sallayıp “O zaman benden, günah gitti!” dedim, elimi elbisesinin fermuarına attığım an şimşek hızıyla gözlerini açtı. "Ne yapıyorsun ?" diye sordu, elimi hızla iterken. Yerinde doğrulup, sinirli bir bakış attı. "Uyumadığımı bildiğin halde böyle yapıyorsan, kim bilir gerçekte. ne yaparsın ?"

Evi gösterip "Burası, hiç güvenli bir yer değil!" dedi abartarak.

Güldüm. Yerimden kalkıp karşısındaki sehpanın üstüne otururken, sinsice sırtım. Üzerini işaret edip "O yüzden mi bu haldesin ?" diye sordum, muzipçe.

Karşı çıktı, hemen. "Can sıkıntısında yaptım." Kollarını birbirine geçirip, gözlerini kaçırdı. "Seninle bir ilgisi yok!"

İnanmadım. İçimdeki ses aksini söylüyordu ve ben ona kanmak istiyordum. "Evet...." dedim uzatarak. "Şimdi itiraf zamanı!”

Parmaklarımı birbirine geçirdim. "Derin ile olanları dinliyorum."

Bana döndü, dudaklarını kemirmeye başladı. "Ha...Sen o meseleden bahsediyorsun, unutmadın mı ya ?" dedi, kaçamak bir bakış atıp saçlarının uçlarıyla oynamaya başladı.

"Hiç aklımdan çıkmadı!" dedim. "Akşamı nasıl ettiğimi bilemezsin!"

Homurdandı. “Yarın sabah anlatsam olmaz mı ?" diye bir teklifle geldi. " Hem işten geldin, yorgun olmalısın."

Sığındığı bahanelere kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. "Neden yarın ?"

Kafasını çevirip "Anlamadan dinlemeden, gecenin bir vaktinde beni burda bırakmandan korkuyorum!” diye açıkladı, hiç düşünmeden.

Duraksadım. Bugüne kadar fark etmemişim ama o da bana güvenmiyordu ama yine de benim gibi sürekli dile getirmiyordu.

Derin bir nefes alıp "Gitmem!" dedim, güven vererek. "Her ne söylersen söyle!"

Ona cesaret verip, bana karşı rahat olmasını istiyordum.

Tereddütle baktı, Gazel. Bir dakika düşündükten sonra anlatmaya başladı. "Babanla görüşmeye gittiğimde, o da oradaydı....."

Son cümlesinden sonra "Kızdın mı ?" diye sordu.

Doğruyu söyledim. "Kızdım..."

Başımı kaldırıp, pişmanlıkla baktım. " Ama kendime..."

Yerimden kalktım, yanına geçip oturdum. Ona dönerek, parmaklarımla çenesini kavradım. Bakışlarında saf bir merak belirdi. Elimi karnının üstüne koyarken "Sana inanmayarak, en büyük hatayı ben yaptım" diye itirafda bulundum. " Eğer zamanı geri alabilseydim, otel odasına dönmek isterdim."

Hayır, beyaz bir yalan söyledim. O henüz beni hatırlatmasa da üniversite üçüncü sınıfa, üstüne kahve döktüğüm güne geri dönmek isterdim. Otel gününe kadar, ilk be tek karşılaşmamız olarak kalmazdı.

Gazel’in, gözlerinden bir yaş süzülürken "Biliyorum..." diye mırıldandı, başını öne eğdi. "Hiç yaşan-"

Aniden sözünü keserek "Hayır!" dedim, o akan yaşı sildim. "Anlaşma falan yapmayacaktım."

Gözlerini kırpıştırdı. " Nasıl yani ?"

Sessizce gülüp, onu kollarımın arasına aldım. Başımı boynuna gömerken " Bir şey sordum, Cihan ?" diye tekrar etti.

Huysuzca kıpırdanıp kendini geri çekecekken "Üç ay boyunca seni görmemek için köşe bucak kaçmak zorunda kalmazdım" dedim, sonunda.

Duraksadı. Şaşkın şaşkın baktı. "Doğru mu anlıyorum, sırf onun için mi hiç mi karşıma çıkmadın ?"

"Hı hı..."

Gözlerimi yumup "Sözümde durdum" dedim, her geçen gün daha da büyüyen karnına göz attım. "Ama....Bizi tekrar karşı karşıya getiren bir mucize gerçekleşti. "Bebeğimiz..."

Heyecandan, içim içime sığmıyordu. "Birbirimize karşı nasıl oluruz bilmiyorum ama ona iyi bir anne baba olacağız."

Gazel, yutkundu. "Oluruz, değil mi ?"

Başımı salladığımda, gülerek kollarını boynumdan geçirdi. "Gerçekleri öğrendikten sonra bu hale geleceğimizi hiç düşünmemiştim" dedi inanmayarak. "Beni şaşırttın, Cihan."

Eğer Derin’i kapıda yakalamayıp, konuşturmasaydım şu an kesinlikle bu halde olmazdık. Evine gitmesine izin vermem için bana tuzak kurmuştu, resmen. Gazel’in korkudan kasılmalarının başladığını söylemişti. Yalancının teki olmuştu, tıpkı arkadaşı gibi.

" Hep sen mi yapacaktın!" dedim.

Hayatımın en büyük şoklarını Gazel ile yaşamıştım. Hala da devam ediyordu. Onu ilk defa görüşüm, evli olduğunu öğrenmem, hamilelik ve düğün. Beni her seferinde şaşırtmayı başaran tek kadındı ama yarından sonra ibre ona dönecekti.

Parmaklarımı hafifçe karnına bastırıp onu hissetmeye çalıştım: “Yarın bebeğin cinsiyetini öğrenmeye gidiyoruz!”

 

Bölüm Sonu….

Yorum ve oylamadan geçmeyiniz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.04.2025 02:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...