
Keyifli okumalar dilerim
1 Hafta sonra
"İyi düşün Lalin." Dedi sofrada oturan kuzeni
Efkandan çıkınca geldiği yer anneannesinin evi olmuştu.
"Neyi düşünecek?"
"Lalin biliyor anne," diyerek geçiştirdi.
Lalin ise tedirgin bir şekilde dayısına baktı.
Nasıl böyle bir şeyi teklif edebilmişti.
İki gün sonra babasının hastaneden çıkacağını duymuştu.
Daha evlilik işini çözemeden başına yeni bir bela almıştı.
Kuzeni...
Yediği peyniri zar zor yuttu.
El titremesi yüzünden bir iş yapamıyor bu yüzden de evde yediği bir parça ekmek bile göze batıyordu.
Öyle ki kuzeninin ona teklif ettiği şey...
'zaten bu eve beş kuruşluk bir faydan yok,'
'belki başka şekilde işe yararsın eve para getirirsin?' diyerek gözlerini lalinin bedeninde gezdirdi
'abi ellerim çok titriyor.' dedi mahçup bir şekilde 'işe girmeyi bende istiyordum ama hiç bir şeyi tutamıyorum biliyorsun.'
'tch tch tch,' diye mırıldandı.
' bedenini çalıştırsan, aklını kullansan.
Müşteri bulurum ben sana orasını dert etme,'
O anlar aklına gelince irkilerek önüne döndü. Bir çatal daha peynir aldığında
"Evde de peynir kalmamış," sesi yükseldi anneannesinden.
"Alışmışım kendimize göre yapmaya," dediğinde Lalin başını eğerek yutkundu.
Gurur yapıp gitmek istiyordu.
Ama gidecek yeri yoktu.
Ve bu his kalbini acıtıyordu.
Aldığı peyniri geri bıraktı.
Bir parça ekmek bölerek ağzına attı.
"Lalin zeytini yemiyorsun herhal," denilerek önünden alınan zeytin tabağını izledi.
"Ekmek bitti evde hamur yoğuracaksın da pişireceksin de," yaşılık aksanı ile homurdandı.
"Bir dünya iş." Diye ofladı.
Lalin sofradan bugünde uzaklaştı.
Bir kez daha doymadan kalktı sofradan.
Zaten yemek yemekte zorlanan Lalin
Birde işittiği onur kırıcı cümleler ile kendini çekiyordu.
"Ben çıkıyorum size hayırlı günler, Lalin sende akşama kadar düşün." Kuzeninden duyduğu akşama kadar ifadesi ile nefesini tuttu.
🌄🌄🌄
Saat öğleden sonra ikiye geliyordu.
Hakan ve Lalin derenin kenarında oturmuş ne yapacaklarını konuşuyordu.
"Annem büyük yemin etti Lalin." Dedi Hakan mahçup bir şekilde
"Sorun değil," diyerek elindeki simitten bir ısırık aldı. Gerçekten açtı.
Günlerdir doymadan sofradan kalkıyor bazen de çok sinirli oldukları için ve de sofraya davet etmedikleri için oturamıyordu.
"Biriyle evlensen..." Dedi Hakan bu durumdan kurtarmak ister gibi
Lalin elbetteki kuzeninin ahlaksız teklifinden bahsetmemişti hakana
Sadece mutlu olmadığını üstü kapalı bir şekilde dile getirmişti.
"Seveceğini bilsem getirirdim biraz daha," dedi bugün pazar kurulmuştu. Lale pazara gidince muhakkak simit alırdı. Simitler 10 şu olarak poşetlenirdi.
"Lezzetliymiş..." Diye mırıldandı. Lalin
Aksine açtı.
"Lalin..." Diye mırıldandı Hakan söylemek ve söylememek arasında kalsa da içinde tutamıyordu daha fazla
"Efendim." Diyerek ona döndü Lalin ona böyle masum beklerken bunu sorarak onu üzmek istemese yutkunarak
"Sen üvey olabilir misin?" Diye sordu.
"Olabilirim." Dedi yadırmamıştı bu soruyu
Yıllardır kendi kendine sorduğu bu soruyu başkasından duymak tuhaf olsa da normal karşıladı.
"Annem biliyordur belki sormamı ister misin?" Yıllardır komşulardı.
Babaları iyi anlaşırdı vakti zamanında
"Benim rahmetli babamda bana kötü davranırdı da oğlan çocuğuyum diyeydi." Ağaç yaşken eğilir diyerek hakanı bir dakika boş bırakmamıştı.
"Gerçi son zamanda babamla baban küstü." Yer mevzusu diye biliyordu Lalin.
Can ciğer arkadaşı bir avuç toprak ayırmıştı.
"Sor fark etmez bana," dedi ne sevinirdi ne üzülürdü.
Hakan asıl konuya değinmek ister gibi
"Lalin sana aşık hiç mi biri yok efkandan başka?" Dedi
"Kim aşık olacak Hakan saçma saçma konuşma," diyerek önüne döndü.
Bu konuşma kendisini utandırıyordu.
"Ne bileyim."
"Hem efkanda aşık değildi bana,"
Hakan lalinin neyi kasteddiğini anlamadı.
Ona bakarak açıklamasını beklerken
"Niyeti farklıydı." Diyerek geçiştirmeyi umsada Hakan müsade etmedi.
"Ne demek farklıydı?"
Omuz silkerek, "farklıydı işte," diyerek geçiştirdi.
Bu konuyu konuşmaya hazır değildi ve en önemlisi bu konu tartışma konusu bile olamazdı.
"Eğer ille de evlenirim dersen, ben bulurum sana birini eli yüzü düzgün."
Lalin olur demeye utansa da tek kurtuluş yolu buydu.
Utana sıkıla, "tamam." Dedi.
Başka çaresi yoktu. Bir yandan babasının evlendireceği ruh hastası adam. Bir yandan kuzeni
Diğer bir yandan geçmek bilmeyen ağrıları, yaraları.
🌄
Lalinin anlatımı
"Lalin," anneannemin sesi ile pencereden bakışlarımı ayırıp anneanneme döndüm.
"Tavukları yemle," diyerek kurduğu emir cümlesine karşılık başımı yavaşça olumlu anlamda salladım.
Cevap vermediğim için kızacaktı ama cevap verecek halim yoktu çok yorgun ve de halsizdim.
Ayağa kalktığımda, "dilin yok sanki..." Derken odadan çıkmış ve devamını duymamamıştım.
Azar işitmek çocukken sorun değildi ama Şuan gerçekten gücüme gidiyordu.
Emir verilmesi sorun değildi artık alışmıştım. Teşekkür beklemiyordum
Ama birde söylenmeleri...
Elimden geldiğini yapıyordum, onlara yük olmamak gözlerine batmamak için yatamıyor oturduğum yerden ağrı çekiyordum.
Kaburgam batıyor battıkca acıyordu.
Sanki hiç iyileşmeyecek gibiydi başımın zonklaması bu ikisi öldürecekti beni
Ayak bileğim biraz ağrıyordu.
Ayağımda kırık çıkık var mı bilmiyor söyledilerse de hatırlamıyordum.
Ama kırık olması bile olasıydı ama acısını artık beni kahretmiyordu alışmıştım.
Ciğerimi delecek olan kaburga ağrım bir gün başıma dert olcaktı bununda farkındaydım.
Avluya çıktığımda pencerenin kenarındaki siyah poşeti aldım ve tavuk kümesine doğru ilerlerken poşeti koluma taktım.
Tekrar ellerimin titremesini istemiyordum.
Bunun için hastaneye gitmek istiyordum. Normal değildi ama kendimi korkutöakta istemiyordum.
Elime Bir bardak su alsam elim titriyor suyu döküyorum.
Elimşn titremesi ise bardağı tutmaya devam ettikçe şiddetleniyor, bırakınca bir kaç dakika sonra geçiyordu.
İlk hafta sürekli titriyordu.
Bu yüzden bu durumun bir yandan geçici olduğunu ama bir yandan normal olmadığını düşünüyordum.
Tavuk kümesinin önüne geldiğimde poşeti aralayarak içinden bir avuç yem alarak tavuklara attım.
Bir kümes dolusu tavuğa bir avuç atmam söylense de dört avuç yem atmıştım.
Kasa da basmış olan tavuğun önüne de biraz yem bıraktım.
Arkamı döndüğümde karşımda gördüğüm yılmaz ile irkilerek geri kaçtım bir anlık refleksle
"Korkma benim." Diyerek bakışlarını yüzümde dolaştırdı. Yaralarım hâlâ geçmemiş aksine kızarıklıklar cafcaflı bir mor renge dönmüştü.
Utanarak bakışlarımı kaçırdığımda yaptığı şeyi fark etmiş olacak ki boğazını temizleyerek, "geçmiş olsun." Dedi
Anneannem görse ne der kestitemiyordum sonuçta anneannemlerin bahçesindeydik sokakta gördüm selam verdim de diyemezdim.
"Sağ ol?"
"Hakan ile konuştum." Dediğinde devam etmesi için ona bakarken dünkü konuşmamızı hatırlayan şimşekler çaktı beynimde
Afallamam yüz ifademe yansıdığını hissediyordum.
"Eğer sende istiyorsan tabi bir oturup konuşalım." Dedi.
Başımı yavaşça olumlu anlamda salladım. "Olur, konuşalım."
"Git hazırlan o zaman seni kafeye götüreyim." Anneannem buna ne derdi bilmiyordum.
"Burada konuşsak?"
Sıkılmış gibi derin bir nefes vererek başını iki yana salladı, "bizim eve gel o zaman. Dilara evde merak etme,"
İtiraz etmek için ağzımı açacaktım ki
"Kafe mi ev mi sen seç Lalin." Dediğinde Yılmaz'ın arkasında kalan eve baktım.
"Ben bir anneanneme sorayım." Dediğimde kabul etti.
"Ben eve geçiyorum merkeze inmene izin verirse gelir söylersin geçeriz."
Veda etmeden direkt arkasını dönüp gitti
Sanki emin gibiydi.
Yem poşetini kümesin üstüne bırakarak eve doğru yürüdüm.
Evde olsaydım. Ailemden biri olmadığı için giderdim.
Ama şuan gitsem anneannem ve kuzenim nerede olduğumu soracaktı ve ben yalan söyleyemeyecek bocalayacaktım.
Eve girdiğimde anneanneme seslenerek içeri girdim.
İçeri girdiğimde elindeki şişi yaparken gözlüklerinin üstünden bana baktı.
"Annene Yılmaz benimle görüşmek istiyormuş gidebilir miyim?"
"Alacak mıymış seni?" Dediğinde afallasam da belli etmedim.
Başımı kısaca olumlu anlamda salladım.
"Çay bahçesine gidelim dedi,"
"Kardeşi kızdı dimi onun," dediğinde başımı salladım.
"O da gelecekse olur, yanlız gitmeyin bir yere arabada öne oturma."
"Tamam anneanne," diyerek oturma odasından çıkarak salonda bir kenardaki çantamdan siyah body ve krem etek giydim. Aralığın ortalarına gelmiştik ama montum olmadığı için
Body in üzerine triko bir kazak giydim.
Evden çıkarak yılmazlara doğru giderken
Yol boyu ne konuşacağımızı düşünmüştüm.
Evlerinin önüne geldiğimde kapıyı çaldım.
Kapı bir kaç dakikanın ardından yılmaz tarafındn açıldı.
"Hoşgeldin, gelsene içeri." Dediğinde
"Anneannem izin verdi merkeze inmemize," diyerek belirttim gideceğimizi
"Ama dilaranında gelmesi gerek anneannem tembihledi," bir gören anneanneme farklı anlatırsa anneannemlerin yanından da olurdum.
Üstelik kuzenim bu kadar şeyken..
"Dilara bizimle gelemez maalesef gel içeri içerde konuşalım o zaman." Dediğinde kabul ettim.
Dilara evde olduğu sürece bir şey olacağını düşünmüyordum.
İçeri girdiğimde, "otursana," dedi
Oturarak rtrafıma bakındım. "Dilara nasıl?" Diye sordum belki duyar da gelir umuduyla
"İyi ne yapsın o da arkadaşına gitti."
"Arkadaşına mı gitti?" Ağzım resmen bir karış açık kalmıştı.
Dilara evde olacak diyerek beni çağırmıştı.
"Evet gelir şimdi," diyerek saate baktı ve "şeker alıp gelecek ayaküstü laflıyorlardır tembihledim ama..." Diyerek başını iki yana salladı.
"Neyse biz konumuza dönelim." Dediğinde oturduğum yerde belimi doğrulttum. Bende bundan korkuyordum.
"Hakan bahsetti az çok, düğün hemen yapılmalıymış,"
Bir şey demedim. Sakince cümlesinş bitirmesini beklerken, "düğünü iki haftaya yaparız, "
"Olur."
"Baban neden dövdü seni?" Beni gördüğü ilk andan beri karın ağrısıydı bu soru
"Efkan yüzünden mi?" Dediğinde ondan kaçırdığım gözlerimi hızla ona çevirdim.
"Sen ner-" dememe kalmadan gülerek kesti sözümü
"Bilmeyen mi var." Dediğinde yüzümdeki şaşkınlık ifadesi giderek artıyordu.
"Efkan herkesin ağzına sakız etti seni,"
Düşünceli gibi nefesini bıraktı. Oturduğu yerde biraz daha yayıldı.
"Aslında benim hatam." Dedim efkandan haz etmiyordum artık
Ama bu onun değil benim hatamdı
"Efkandan ne zaman ayrıldın?" Diye sordu başkası olsa Efkan hakkında tek kelime etmezdim ama Yılmaz'ın sorması hak gibiydi.
Evlenecektim sonuçta,
"Hatırlamıyorum, bir kaç hafta oldu."
Hastanede yattığım günlerde beyaz duvar sanki projeksiyon olmuştu.
O günü tekrar izletip durmuştu beynim.
Şuan ise o gün kurduğum cümleleri bile hatırlamıyordum.
Ne olmuştu o gün diye düşünmeden edemiyordum. Kafamı bunun için baya baya yoruyordum. Her gece neden ayrıldığını hatırlamaya çalışarak yatakta iki saate yakın dönüp duruyor
Bir sebep sunmadan ayrıldığını hatırlayarak geri uyuyordum.
Sabahına yine hatırlamıyorum.
Belkide aldığım ağır ilaçlardandı.
Şuan hatırlıyordum çünkü
Ben senin istediğin hayatı sana yaşatamam Lalin demesini
Hatırlıyordum beynim de yankılanıyordu.
"Neden ayrıldınız."
"Bilmiyorum o ayrıldı,"
"Patlak mısın?" Şuana kadar duyduklarımın şaşkınlığı bir kenara
Herkesten duyduğum onur kırıcı cümleler bir kenaraydı.
Yılmaz'ın kurduğu ahlak sınırları dışındaki soru ile donduğumu hissettim. Bana nasıl böyle bir cümle kurabilirdi.
"Gerçi Efkan pek o topların adamı değil ama..." Dedi ama bakışları rahatsız edici bir şekilde üzerimde gezindi.
"Ayrıldığına göre olmuş bir şeyler,"
Bunu ona söylemeli miydim bilmiyordum.
"Oldu," diye mırıldandım. Duymuş muydu bilmiyordum.
"Evlenirsek bu evde yaşarız, " kabul etmemi ister onay bekler gib sorduğu soruya karşılık
"Sorun değil." Dedim.
Seçme gibi bir lüksüm yoktu zaten.
"Anneanne kere söyle yarın geliriz seni istemey-" çalan kapı ile ikimizinde bakışı kapıya kaydı.
"Dilara gelmiştir." Diyerek ayağı kalktı, dış kapı zaten oturma odasına açıldığı için kolayca kapıya ulaşarak kapıyı açtığında
Dilara sırıtark eve girdi, köşede olduğum için beni görmemişti sanırsam.
"Efkandan geliyorum abi bil bakalım ne konuştuk!" Heyecanla kurduğu cümle beni görünce yarım kaldı.
"Lalin?" Dedi sorarcasına ardından abisine baktı.
"Hoşgeldin." Dediğinde
"Hoşbuldum." Yüzümde mimik oynamamıştı dümdüz ifdeyle kurduğum bu cümlenin ardındn ayağa kalktım.
"Anneannem geç gelme dedi kalanını yarın konuşuruz." Dedim bir an önce kendimi bu evden atmalıydım.
"Yarın?" Dedi Dilara sorarcasına abisine baktı.
"Yarın Lalini istemeye gidiyoruz." Dediğinde kaşları önce havalandı ardından eski halini aldı.
"Yaa," dedi şaşırma edasıyla
"Ne kadarda güzel. Çifte nişan yapacağız desenize," diyerek göz kırptı.
"O zaman yarın görüşürüz lalincim. Ben bir üzerimi değiştireyim." Diyerek odasına gitti.
Kapanan dış kapıyı açmak için uzandığımda yılmaz ani bir hareket ile beni kapı ile kendi arasına aldı.
Gözlerim sonuna kadar açılmış Yılmazı uyaracakken elini kalçamın üzerinde hissettiğimde nefesimi tuttum.
"Müstakbel sözlüm." Dedi inler gibi kendini bana bastırırken ne diyeceğimi bilemedim
Bu resmen tacizdi ama kurtulmak için ne demem gerektiğini bilemedim.
"Gitmem lazım." Diye fısıldadım elimde olmadan.
"Gidersin, " dediğinde eli yavaşça eteğimi yukarı doğru çekerek bacaklarımı açığa çıkarırken, "yarın ben gelirim." Dedi sanki yarında olacak olan şey buymuş gibi
"Yılmaz hayır lütfen." Diyerek yandan sıyrılmaya çalıştım.
"Dilara evde," diyerek onu ittim.
Sanki ona hayır de
sem Efkan ile neden birlikte oldun o zaman diyerek yüzüme tokat atacak gibi hissediyor zihnimde o an canlanıyordu.
Yılmaz benden biraz uzaklaştığı da afallamasından faydalanarak, "yarın görüşürüz," diyerek hızla evinden çıktım.
Selamlar...
Lalinin psikolojisi adaya veda ediyor.
Efkansız son bölümlerdir inşaallah diyyorum ve çok öpüyorummm
Diğer bölümde görüşmek üzere
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 24.7k Okunma |
912 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |