38. Bölüm

Final 2

<3
saryarayisardunya

Selamlar çok uzun bir ara oldu biliyorum fakat telafi etmeye geldimmm

 

Öncelikle hayırlı bir iş için 👉🏻👈🏻 bana duamın kabul olması için dua ederseniz çok mutlu olurum

 

Nedenini söylüyorum hemenn

Ben final bölümünü yayınladıktan sonra aldığım beddua ve ahlardan sonra hayatım tepetaklak oldu... Bir nevi telafi bölümü hayatımın düzene girmesi içinde manisefestttt

 

Heemn bölüme geçelim keyifli okumalar dilerimmmm çok seviyorum sizi ve bir hafta sonra gelecek olan aşk seli kitabıma da göz atmayı unutmayın derimmm

 

Alternatif final

 

O günün üzerinden bana kalırsa bir saniye bile geçmemiş fakat takvime göre günler haftalar geçmişti beni bir an bile yanlız bırakmayan neşet ile geldiğimiz restoranta yemek yiyorduk tedirgin bir şekilde neşete baktım. Benim aksime rahat görünüyordu.

 

Denize sıfır bir masayı seçmiştik özellikle "ruj abartılı oldu bence." Dediğimde gözlerini kısarak dudaklarıma baktı. "Bencede," dedi dürüstçe

 

"Ama yakışmış dursun." Diye ekledi. Yerimde kıpırdandım. "Ye yemeğini hadi," dediğinde çatalımı elime aldım kıbrısa gelmiştik o yengeç yerken bende afilli adını unutuğum salçalı makarna yiyordum.

 

"Kumarhaneye gideceğim. " Dediğinde gözlerimi kıstım. "Bende öyle diyordum." Dedim karşı çıkarak

"Kıbrısa geldim kumarhaneye girmeden şurdan şuraya gidersem orospu evladayım."

 

Ettiği küfür ile yüzümü buruşturdum.

"Büyük konuşma boşuna gidemezsin." Dedim net bir ifadeyle

 

"Pardon ya bir lalin hanım yaşıyor bu hayatı unutmuşum." Göz devirdim.

 

"Abart neşet." Diyerek saçlarımı arkaya attığım an çalan şarkı ile karşımdaki neşete döndüm

 

"Bu ne?" Dedim

 

' evet söylüyorum evet.' ebru gündeşin evet şarkısı restorantta yükseliken bir garson gül buketini getirerek bana verdiğinde ondan aldım. Fakt benim aklımda hala şarkı vardı "neşet bu şarkı ne?" Dedim "idare et." Diyerek denize sonra baktığında gülümsedim.

 

Etraftakiler bizi videoya alırken neşet ayağı kalktı iki garsonun getirdiği büyük pastaya büzdüğüm dudaklarla baktım. "Yaa neşet." Dedim ellerimle dudaklarımın üzerini kapatarak garsonlar pastayı getirirken tam olarak yaklaştığında üzrindeki yüzük kutusuna ve parlayan tektaşa baktım. Fakat garsonların son anda yaptığı bir sakarlıkla pasta gemiden aşağı düşerken neşette düşünmeden peşinde atladı. "Neşet!" Diyerek

 

Korkuluklara yaklaştım. Neşet suyun altında yüzüğü ararken "neşet çık artık!" Diye bağırdım.

 

Fakat inat etmişti almadan bırakmazdı. Neşet suyun altından çıktığında kameralar onu zoomlamıştı.

Elindeki yüzüğü kaldırarak "benimle evlenir misin lalin?" Diye bağırdı. Benden önce ebru gündeş 'evet söylüyorumm evet.' derken bende beni çeken kameralardan biraz rahatsız olsamda neşetin öfkeli yüzünden çekinerek "evet!" Dedim.

 

"Bağırsana." Dedi keskin bir sesle

 

"Evet!" Dediğimde gülümsedi ve garsonlara döndü.

 

"Gardaşım dikkat etsenie ya 50 bin lira verdim ben bu yüzüğe," dediğinde bu cimriliğine güldüm neşet çalışanların yardımı ile denizden çıkarıldığında bana doğru gelerek yüğü taktı. "Diz çökseydin?" Dedim uğraşarak "kaşınma canım." Dedi dişleri arasından

 

Kollarını açtığında "ıslaksın." Dedim. "Lalin sikerim belanı sarıl donuma kadarkimin yüzünden ıslandım ben." Dediğinde güldüm ve neşetin kollarının arasına girdim. Etraftan alkış sesleri gelirken parmağımdaki yüzüğe baktım.

 

bir ay önce

 

Derdiniz neydi benimle kime ne yapmıştım. Daha küçüktüm ve bu yaşça değil zihinen kalben olduğun farkındaydım.

 

Fakat bu farkındalık banaydı.

 

Efkan hariç herkese şımarıklık olarak gelirdi. Ben şımarmayı bilmez iken şımarık demeleri biraz tuhaftı.

 

Yaşım aynıydı. Ben aynı lalindim sadece biraz efkansızdım, cansız, ruhsuz kimsesizdim işin özü

 

Yine aynı yereydim. Sizin mezar taşı olarak gördüğünüz benim ise ruhumu huzura kavuşturan güvenli alanımdaydım.

 

Düşünmemek için çabalıyordum. Bir silah mermisinin efkanı benden aldığını düşünmemeye çalışıyordum fakat

Yanıbaşımda efkanın adının yazdığı soğuk mermer bana o günü yaşatıyordu.

 

Tekrar tekrar efkan gözlerimin önünde yere seriliyordu.

Tekrar duyuyordum silah sesini tekrar düşüyordu efkanın başı yere

Tekrar kapanıyordu gözleri

 

Öylesine büyük bir acıydı ki dile gelmezdi yüreğimi lime lime eder gözlerimden yaş akıtmazdı

Boğazımda koca bir el olur boğazıma sarılır fakat iki kelam ettirip bağırtmazdı.

 

Öylesine bir acıydı ki girdap olup içine çekerdi sadece o acıdan uzaklaştırmazdı.

 

Gecenin derinliklerinde sessiz bir uğultu vardı.

Ağustos böceklerinin rahatsız edici sesleri köpeklerin birbirine karşı yaptıkları gövde gösterisinin sesleri hakimdi.

 

Fakat tüm bu seslerin yanı sıra ismimi söyleyen biri vardı.

 

İrkildim fakat korkmadım.

Kim en fazla ne yapabilirdi

 

"Lalin!" Arkamda kalan kişi inatla adımı haykırıyor o tarafa dönmem için çırpınıyordu fakat sanki arkamı dönmemle yüzüme doğru bir bıçak savrulacakmış gibi hissetmem ne kadar normaldi

 

Her şeyden önce lalin senin iki aydır mezar başında yatıp kalkman normal mi?

 

"Seni burada bulacağımı biliyordum."

Neşet...

 

"Konuşmamız gerek lalin." Daldığım yerden bakışlarımı kaldırıp neşete çevirdim.

 

Sakalları uzamıştı saçları özensiz yüzü solgundu. "Daha fazla uzak tutamazlar bizi lalin."

 

Kaşlarımı çattım. "Neyden bahsediyorsun?" Sesim durgun ve cansızdı.

 

"Sana saldıranlar." Dediğinde cümlesinin sonunu bekledim.

"Sencede-" onu susturum.

 

" Ne demek isityorsun neşet."

 

"Ne demek istediğimi bilmiyorum." Dedi yanıma biraz daha yaklaşarak

 

O da benim gibi yere eğildi

 

"Kardeşimin canı toprak olmadı." Gözlerim seyirdi.

 

"Açıkça konuşmayacaksan siktir git."

 

"Tek bir şey soracağım." diyerek bakışlarını topraktan ayırdı ve bana çevirdi.

 

"Seyit. Geldi mi hiç mezara?" Dedikten hemen sonra Sen hep buradaydın." Diye ekledi sorma amacına dokunarak

 

"Gelmedi."

 

"Gelmedi." Diye tekrarladı fakat doğru mu anladım demek için değilde daha çok biliyordum demek içindi.

 

"Sena ölü bulundu." Dediğinde ürperdiğimi hissettim.

 

"Avu-"

"Evet." Dedi bekletmeden "efkanın avukatı."

 

"Bundan banane," beni ilgilendiren bir durum olduğunu seziyordum.

 

"Çok derin konular lalin. Burada konuşamayız."

 

"Bırak neşet ya sena nın ölmüş olması umurumda gibi mi duruyor sence?"

 

"Katil zanlısının efkan olarak gösterilmesi umrunda olur muydu?"

 

Gözle görülürdü titremem enseme sert bir rüzgar çarptı.

 

" O gün sence efkan sadece siktiğimin yumurtasını almaya gittiğini mi sanıyorsun?"

Başımın döndüğünü hissediyordum. Başımda sızım sızlayan bir yer aynı zamanda tir tir titreye bir yer vardı.

 

"bize çok büyük bir oyun oynandı lalin."

 

"Beni sevmediğini biliyorum." Eyvallah der gibiydi.

 

"Neşet sen ne diyorsun?" Dedim kendimi zorlayarak ayağı kalktım. Sendelesemde dengemi koruyabildim kalktığımı gören neşette benimle birlikte kalktı karşımda durdu.

 

"Sen ne söylediğinin farkında mısın neşet?" Alayla nefesimi dışarı bıraktım.

"Sen benimle oyun mu oynuyorsun! Derdin ne senin benimle."

 

"Lalin dinle beni her şeyi anlatayım hak vereceksin bana!"

 

" Sadece." Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım "sadece benden ne istediğini söyle,"

 

"Yardım et, birlikte-" gözlerimi hızla açarak neşete baktım.

"Bulalım efkan ölmemiş-" yüzüne attığım tokat ile başı yana düştü hızla onu göğsünden ittim.

 

Geriye doğru sendeledi fakat karşılık veremedi.

 

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun!" Tekrar ona doğru giderek onu ittim.

 

"Efkan gözlerimin önünde öldü. Efkan hemen yanıbaşımda öldü sen bunu hatırlatmak için mi geldin." Gözlerimden peşi sıra yaş akarken "katil zanlısı efkan diyor." alayla kurduğum cümle göz yaşı içeriyordu.

 

"Farzet lalin. Farzetki söylediklerim doğru." Bu sefer sendeleyen bendim.

 

"Bir ihtimal var lalin bu ihtimalin peşinden gitmeye değmez mi ?" Yere bıraktım kendimi hıçkırıklarımı tutamadım.

 

Benim bu yıkılmış halime karşılık "kaybedecek neyimiz var lalin?"

 

"Aynı şeyleri tekrar yaşayacağım." Dedim çaresizce

 

"Umutlanırsam..." Sustum

 

"Anlıyorum lalin kahretsin ki! Seni ilk defa anlıyorum ama biz şimdi bir şey yapmazsak çok geç olabilir."

 

"Yarın gece mezarı açtıracağım." Dediğinde başımı kaldırıp yaşlı gözlerle gözlerine baktım.

 

"Bunu bilen tek kişi sensin çünkü ikimizde birbirimizden başka kimseye güvenemeyiz. En yakınımız yok lalin."

 

Onunda gözlerinden iki damla yaş aktı.

 

"yapma lalin umutlanıp hayalkırıklığına uğrama diye biz tek umudumuzdan vazgeçmeyelim."

 

"Tamam." Bakışlarım efkanın mezar taşına ilişti.

 

Benım kırılmasından korktuğum umudum belkide efkanın hayatıydı.

 

"Baştan anlat her şeyi,"

 

"Burada değil güven bana," diyerek elini uzattı.

Efkanın mezar taşına bakarak neşetin elini tuttum ve beni kaldırmasına izin verdim.

 

...

 

"miray... O günden sonra ona ulaşamdım."

Neşet seline karşı bir şeyler hissediyordu ve onu aramaya çalışması normaldi

 

"O günden sonra aynı yere gittim efkanın..." Bira şişesinin olduğu eli titriyordu. "Anladım." Dedim sıradaki cümlesini kurmaması için "iki kişinin kavga ettiği ve o sırada ateşlendii söylendi silahın. Öyle değildi. Kavga ettiği söylenen adam yavuzun asker arkadaşı olduğunu öğrendim."

 

"Tutuklanan adam?"

 

"Olay orada patlak verdi zaten. Adam içerde krallar gibi bakılıyor."

 

"Efkanla kavga etmiş miydiniz?" Başımı iki yana salladım.

 

"Aranız nasıldı?" Diye sordu biraz çekinerek

 

"Normaldi." Gözlerine baktım. "Neden sordun?"

 

"Efkanın planıda olabilir. " Kaşlarımı çattım. "Avukat sena ile anlaşmış olabilirler."

 

"O ne demek?"

 

"efkan yurt dışına kaçmaktn söz ediyordu."

 

"Beni bırakıp gitmez." Dedim fakat efkanın sürekli arkadan gelmemi söylemeleri beynimi meşgul ediyordu.

 

"Öyle olsa bile öl-" sustum. " O yalansa eğer." Yuktundum " söylerken en azından haber verirdi."

 

"Gitmek için ısrar eder miydin?" Ederim bunu efkan biliyordu.

 

"Ne yani selini alıp gitti mi? Bu kadar mı"

 

Başını geriye yatırdı.

 

"Avukat öldürüldü dosyada gizlilik kararı var sadece görevlendirilen ekip... Olay yerine gittiğimde efkanın adı geçti ama ne olduğunu bilmiyorum."

 

"Bir tahminin var ama değil mi?"

 

"Avukat efkanı aklamaya başardı. Ve kazanamaması için öldürüldü efkanı aklayacak olan dosya çalındı ya da.."

 

"Ya da?"

 

"Efkanı tehdit etti. İfşalamakla efkand..."

 

"Tamam." Dedim duymak istemeyerek

 

"Sen emin misin? Yani..." Efkanın yaşıyor mu neşet.

 

"Öyle hissediyorum."

 

Efkan bu oyunu hazırlayıp selinide alıp gitmiş olabilir miydi?

Beni ardında bırkması imkansızdı.

Efkan bana kıyamazdı beni geride bırakmazdı.

 

"Lalin." Bakışlarımı neşete çevirdim.

 

"Efkanın annesinden kalan nakit para..."

 

"biliyorum bana bıraktı."

 

" Efkan ın ölümünden sonra 430 bin lira nakit parada rtadan kayboldu. Ani ve tesadüfi bir ölüm ile eş zamanlı olarak o kadar paranın kaybolması normal mi?"

 

"Senanın telefon kayıtlarını inceledim o gün efkanı armadan hemen önce izmirden feribot işi yapan isa kaçakcılığından sabıkası olan bir adamla konuşmuş "

 

Dirseklerimi dizime yaslayarak alnımı avuç içime koydum.

 

"İki ihtimal var lalin ihtimallerin biri önümüzdeki tüm ihtimlleri yok edecek bir diğeri ise bir çok ihtimali beraberinde getiecek yarın göreceğiz lalin."

 

"Neden mezarlıkta konumadın?"

 

"O konu.." dedi hatırlar gibi

 

"Sana saldıranlar lalin onlar o gün seni öldürmek için geldiler. " Dedi dümdüz bir ifadeyle geçtiğimiz haftalarda mezarlıkta saldıraya uğramıştım.

Fakat gece vakti ve mezarlık olması nedeniyle altında bir anlam aramamıştım.

 

"Seni kurtaran servet pusat." Diye devam etti.

 

"Yoldan geçen birininn seni duyması için efkanın mezarı çok içeride,"

 

"Adamın amacı neydi?" Ayrıca çok saçmaydı adam beni öldürmeye gelseydi çoktan öldürürdü.

Direnmem boşaydı adam kuvveti ile benim kuvvetim bir değildi istese etkisiz hale getirirdi.

 

" Adam senanın eski müvekkili."dediğinde herhangi bir şaşırma emaresi göstermen dümdüz bir ifadele ona bakmaya devam ettim.

 

"Saçmalama lalin elbetteki tesadüf değildi. Dünya o kadarda küçük değil."

 

"Oyundan kastım bu lalin. Bizim etrafımızda dönüyor etrafımızda biribler dolaşıyor."

 

"Senin düşüncen nedir?" Cevap sırası bana geçmişti.

 

"Efkan yaşasa beni ardında bırakmazdı."

 

Bunun üzerinde bir şey demedi ve birasını yudumlamaya devam etti

 

Doğan güneşten bir anlam çıkaramıyordum.

İçim anlamsızdı deli gibi neşetin bu söylediklerinin doğru olması için çırpınıyor bir yandan da açılacak olan mezardan efkan çıkacak diye öüm kopuyordu.

 

Hayır lalin. Bunların hepsi sikik birer tesadüf

 

Tekrar yüzleşecektim.

Tekrar tekrar parçalanacaktı yüreğim korkuyordum. Ama yüreğimin parçalanacak olmasından ziyade , efkan sanki tekrar ölecekmiş gibi hissedecektim bunun ağırlığıda vardı.

 

Fakat neşetin dediği gibi çok küçükte olsa bir umut vardı ve o umudun peşiden gitmeye değerdi.

 

Gün boyu pencerenin kenarında gece olacakları düşünmüştüm fakat hissettiğim tek şey korkuydu. Neşetin söyledikleri gerçek olamazdı. Efkan beni ardında bırakıp gitmezdi fakat benim buraaada kalıp ilk kendisini gidip hayat kurması ve daha sonra beni yanına almak istemesi...

 

Arkadaşının düğününde ve son zamanlarda sürekli kurduğu bir cümleydi.

 

Fakat beni ödüm diye kandırmazdı.

 

Aptal olma lalin peşinden gitmek için her şeyi yapardın kandırma kendini.

 

"Bir şey yemek istemediğine emin misin?" Neşetin gün boyu sorduğu o soru cevabım hala aynıydı "istmiyorum." Aylardır düzenli beslenmediğim için midemi küçültmüştüm sanırsam yemek fikri bile midemi bulandırıyordu.

 

"Bira ister misin?" Ona döndüm.

 

Efkan yaşasaydı bana bunun teklifini bile edemezdi.

İçimdek eksiklik yüzüme tokat gibi çarpıyordu.

 

Düşüncesi basitti fakat öyle olmuyordu kendimi herkese karşı savunmasız hissediyordum.

 

"Adamlar bir saate gelir." Dediğinde "bende geleceğim." Dedim

 

"Efkanın cesedini görmey hazır mısın?"

 

"Efkan öld-" yutkundum. "Öldüğünde ben nerdeydim biliyorsun değil mi?"

 

"Çıkacak olan cesetten dna alacağım. Eğer efkan yaşıyorsa mezara farklı birini koymuş olabilirler."

Tekrar önüme döndüm.

 

Nasıl bir girdabın içindeydik nasıl bir oyundu

 

Gece yarısına kadar oturduğum yerde oturmaya devam ettim neşet ise sigara sardı. Kapı çaldığında neşet önce bana bakmış göz göze geldiğimizde ayağı kalkarak kapıyı açmaya gitti

 

Bende oturduğum yerde ayaklanarak lavaboya gittim.

Aralık kapıdan içeri girerek arkamdan kapıyı kapattım.

 

Suyu açarak bir süre akan suyu izledim. Biraz toparlanınca önce ellerimi buz gibi akan suyun altına tuttum ardından yüzümü yıkadım yüzümü kurulamadan lavabodan dışarı çıktı salano geçtiğimde neşet," gidelim mi?" Diye sordu.

 

"Gidelim." İçimd her geçen saniye büyüyen bir korku vardı.

Zihnimde efkanı o siyah ceset torbasına koydukları an canlanıyordu.

Ve içimde bir yerlerde olan adını bilmediğim bir duygu inanma diyordu fakat aklımda kalbimd çoktan inanmıştı neşte sadece konduramıyordum itiraf edemiyordum.

 

Kabullenemiyordum.

Fakat o mzardan farklı birinin çıkması içimde kendime bile itiraf edemediğim bir umut vardı.

 

Arabaya bindiğimizde tanımadığım o adam bana selam verdi ve arabayı çalıştırdı önde iki adam yanımda neşet vardı.

 

Onlar ne hissediyor bilmiyordum fakat neşet ne hissettiğini tahmin ediyordum.

 

Yol hızla akıp gidiyordu ama sanki hep olduğumuz yerde kalıyormuş gibi hissediyordum.

 

Araba nihayet durduğunda pencereden dışarı baktım. Kalbim sanki az sonra ölecekmişimde son kez atıyormuş gibi çırpınıyordu.

 

Heyecandan nefesimi düzenleyemiyordum kesik kesik aldığım nefesler kalbimin çırpınışlarını bir kenara bırakarak kapıyı açtım arbadan indiğimde yüzüme çarpan rüzgar bnimden çok içimi ürpertti.

 

Adımlarım neşeti takip etti eski bir köy mezarlığı olduğu için güvenlik yoktu hatta köyün dışında olduğundan gelen geçende olmazdı.

 

Mezarlığın açık kapısından içeri girdiğimizde ardımızda kalan bir kişi arabnın kaputunu açmış sigara içiyordu.

 

"Sorunu ne?" Diye fısıldadım neşete doğru neşette omzunun arkasından adama baktktan sonra bana döndü

 

"Yaptığımız yasal değil biz işimizi halledene kadar olası bir durumda bize haber verecek"

 

En önde giden adamın ellerindekazma kürek ve de bir çanta vardı.

Çantada bakışlarımın oyalandığını gören neşet, "DNA almak için gerekli olabilecek şeyler var."

 

Adımlarımın so bulduğu yer efkanın mezarının ucuydu. Mezar taşının karşısında durdum beni görebilmesi için

 

'Ben geldim sevgilim.' diye fısıldadım.

Neşetin bakışlarını üstümde hissederken adam elindekileri yere bıraktı neşete bakarak

 

"Başlayalım. Fazla geçe kalmayalım." Dediğinde bende derin bir nefes alıp vererek toparlanmaya çalıştım. Neşet elini uzattığında adam küreği ona verdi.

 

Ve neşet efkanın mezarının üstüne ilk kürek darbesini attı.

 

Bende kendimi yere bıraktım sırtımı bir mezarın mermerine yaslayarak bacaklarımı kendime çektim ve efkanın mezarının açılmasını izledim.

 

Cenaze günü toprağı atmasınlar diye sinir krizi geçirmiştim efkanı açtıkları mezara koyarlarke görmek ve de o anların tekrar zihnimde canlanması beni etkilemişti.

 

Açılan mezar kenara atılan toprağın çokluğuna baktım bu kadar toprağı efkanın üstüne atmalarına nasıl izin vermiştim.

 

Neşetler sona ulaşmıştı. Küreği dışarı attığında ayağı kalktım ve arkamı döndüm. Neşetin tahtaları çıkardığını gelen seslerden anlıyordum. Islanan göz altlarımı kazağımın ucuyla silerek tekrar neşetlere doğru dönmüştüm ki neşet geriye doğru sendeleyerek kazdıkları mezarın köşesine yaslanark dengede durmayı başardı. Efkan ne halde neşetin karşısında nasıl bir manzara vardı göremiyordum. Neşetin elleri zangır zangır titrerken elini kaldırıp şakağına bastırarak gözlerinin önüne gerdi parmaklarını

 

"Neşet?" Dedim titrek bir sesle

 

Görmeye hazır mıydım bilmesemde bir adım attım mezar yan olduğu için tahtaların tümünün çıkması gerekiyordu burdan görmem için diğer adam gördüğünden tatmin olmamış gibi diğer tahtalarıda açarken.

 

"Lalin." Dedi neşet ama ses tonu adımı söylerke adıma yansıttığı o ima farklıydı sanki altında bin bir anlam yatıyordu.

 

Neşet kazdığı yerin içinde efkanın bulunduğu yere sırtını dönerek toprağa başını yasladı. O kadar anlık olmuştu ki ardından eliyle sertçe yere vurdu.

 

"Neşet efka-" efkanı görmek için biraz daha yaklaştım. Fakat bizimle gelen adam. Mezarın içine gireceğimi anlayıp, "yenge dur."dedi söylediği yenge kelimesi bile yerime kazımaya yetmişti beni

 

O kadar tuhaf hissettirmişti ki

 

Ben olduğum yerde kalırken neşet mezardan kendini zorlayarak çıktı.

 

"Efkan değildir belkide," dedim dün beni umutlandıran kelimeleri ona iade ederek

 

"Efkan değildir neşet sen söyldin." Göümden bir damla yaş düştü

Gördüğü manzara neydi bilmiyordum dile getiremiyordum ama efkan tanınmayacak halde olduğunu tahmi ediyordum.

 

"Hani DNA yapacaktın?" Dedim son kozumu kullanarak yerde duran çantayı almak için ileriye doğru hamle yapmıştım ki

 

neşet "mezar boş " dedi

 

Beynim uğuldarken doğru duyup duymadığımdan emi olamadım.

Belkide belkide zihnim bana oyun oynuyordur belkide duyduğumu değil duymak istediğimi anlıyorumdur.

 

"Ne?" Derken nefesim kesilmişti.

 

"Mezar boş lalin."

 

"Efkan." Dediğim an başımın sağ kısmına saplanan ağrı ile nefesimi tuttum.

Zihnimin bir oyunumu muydu bu

 

"Efkan yaşıyor lalin. Mezar boş "

 

Gülümsedim miyoksa gülümsediğimi aklımdan geçirdim mi bilmiyordum an kadar tuhaftı ki idrat etme yetkimi kaybetmiştim yere düştüğümü toprağı sıkıca avuçladığımı hatırlıyorum.

 

Efkan ölmemişti diye haykırıyordu bir yanım.

Bir yanımda şuan burdayız ve bunlar gerçek mi yoksa bir rüya mı diye tetikteydi.

 

Neşet karşımda tıpkı benim gibi diz çötü yere

 

Gözlerimi açık olan mezarda duran efkanın mezar taşında dolaştırdım. "Doğru mezar değil mi?"

 

"Evet." Dedi mutluydu.

 

Doğru mezar doğru yer

Doğru yer doğru mezar

Boş mezar, boş mezar

 

Efkan yaşıyor efkan hayatta

 

"Neşet." Dedim gözlerimin parladığını neşetin ıslak gözlerinde gördüm.

 

"Efkan." Güldüm bu kez güldüğümü hissediyordum gülmüştüm hatta kahkaha atmıştım. Çünkü efkan yaşıyordu çünkü mezar boştu.

 

gözyaşlarım meğer boş bir mezarı doldurmuştu.

Mutluydum efkan nerde nasıl iyi mi bilmiyordum tüm bu olanların ne anlama geldiğinide bilmiyordum fakat mutluydum.

 

Mezar boştu.

 

***

 

Neşet evin içinde volta atarken bende açtığı birayı yudumluyordum.

"Kime güvenip kime güvenmeyeceğimide şaşırdım amına koyayım." Dedi öfkeyle

Benim aksime viski bardağında viskisini içiyordu.

 

O gecenin üstünden iki gün geçmişti ve o iki günde bu onu hakkında konuşmamış durumu kabullenmek için kendimize zaman tanımıştık

 

Mezarın boş olduğunu biz hariç kimse bilmiyordu ya da bizim bildiğimii kimse bilmiyordu durum kadar karışıktı ki

 

Efkanın ölmemiş olmasına inanmamıştım çünkü beni arkasında onu ölü bildiğimi bilerek gitmezdi.

Fakat bu düşüncem gitmiş olabileceği yönüne doğru kayıyordu.

 

"Elimizde hiç bir sik yok anasını satayım." Dedi haklıydı bildiğimiz tek şey efkanın ölmediğiydi.

 

"Tamam." Diyerekkarşıma oturdu.

 

"Baştan alalım." Dediğide şişeyi bırarak ona döndüm.

 

"Beni sildi bu planından bana bahsetmedi." Dedi bunu kabullenmişti.

"Ama sen. Eğer seni sevmemiş olsa beni silip kenara atmazdı. "

 

Beni sevmediği konusunda tek bir an bile şüpheye düşmemiştim çünkü sevildiğimi tüm uzuvlarımda hissetmiştim.

 

"Efkanın sözde ölümünden sonra bizimkilerle görüştün mü herhangi biri ya da seni uzaktan izlediklerini gördün mü efkan onlardan yardım almış olmalı fakat onların sana göz kulak olacaklarını bilmese gitmezdi."

 

" Ve güvendikleri sözünde durmadı. "

 

" Uzaktan da mı görmedin seni takip eden biri?"

 

"Varsada bilmiyorum malum sevgilimi ölmüş olarak biliyordum."

 

Ensesini kaşıdı.

 

"Yavuz farklı köyde seyitler başka yerde diğerleri anasının amında... Bir yerde sana yalandan saldıracak birini ayarlamamız lazım." Kaşlarımı çattım.

 

"Sebep."

 

"Efkan senin peşine birini takmıştır. O kişi kim onu bulmamız gerek."

 

"Sana zarar gelirse elbetteki seni kurtrmak için ortaya çıkacak."

 

"Tamam." Diyerek uzatmadım.

 

Alnını kaşıdı. "Benim asıl takıldığım yer mezarın boş olması,"

 

"Neden farklı birinin cenazesini koymadı. Amacı nedi."

 

"Geri dönmeyi düşünüyordur belkide kendini akladığı zaman birde mezardaki ceset nerden geldi davasına düşülmesin diye?"

 

"aklanana kadar anlaşılma ihtimalini neden düşünmedi?"

Güldüm ve bu sefer ortaya bambaşka bir soru attım.

 

"Kendini neden öldü göstersin ki zaten ortalıkta gayette rahat dolaşarakta aklayabilirdi kendini?"

 

"Vardır bir bildiği," çenesini kaşıdı viskisinden bir yudum aldı.

 

"Biri çok pis ayağıma sıkmaya çalışıyor." Dedi bakışları yerdeyken

 

"Nasıl?"

 

"Karakolda da dönüyor bir şeyler biri mesleğimin elimden alınması için uğraşıyor."

 

"Efkan yapmaz böyle bir şey " dedim

 

"Efkandan şüphe duymuyorum zaten benim yerime geçmeyen karakoldan biri demek istediğim karakoluda aksatmamam gerek."

 

Başımı olumlu anlamda salladım.

 

"Efkan yurtdışına kaçsa senayı nasıl öldürecek?"

 

"Belkide gitmedi bunu bilemeyiz."

 

"Sabah erken çıkarım üç gibi gelirim. O zaman bu saldırı olayını konuşuruz. Ev seninmiş gibi takıl bir şey olursa sende numaram var." Ne kadarda ezbere konuşmuştu.

 

"Ama benim telefonum yok." Dediğimde kaşlarını çattı.

 

"Doğru." Dedi

 

"Efkanla kaldığımız evde kaldı." Diye belirttim. Aklına yeni gelmiş gibi

"Efkanın telefonunuda alırız yarın evden." Diyerek ayağı kalktı.

 

"Efkanın telefonu geri verilmedi bana." Dediğimde afalladı.

 

"Özellikle sordum senin testlim aldığın söylendi."

 

"Bana gelmedi telefonu."

 

"Yanında götürmez." Dedi emin bir şekilde

"Yarın soracağım hatta morgun kamera kayıtlarını alacağım gelirken."

 

"Tamam."

 

"Yat sende oyalanma dinlen." Diyerek odasına girdi. Aydını merkezideydik köy burdan yarım saatti arabayla o yüzden rahattık

 

Şişeyi yere bırakarak koltuğa uzandım ışığı bilerk kapatmamıştım.

 

Nerdesin efkan ne oldu da bana bile söylemeden selin i alıp gittin.

Efkan hangi cehennemdeydi bilmiyordum fakat ölmediği için mutluydum eninde sonunda onu bulacaktık

 

Tek duam iyi olmasıydı iyi olsun nefes aldığını bileyim gerisi mühim değildi...

 

Uyandığımda saat 2 yi geçiyordu kendimi zorlayak bir bardak çay içip sadece tost makinesinde kızarttığım ekmeği yemiştim midemi tutsun diye

Çayda başım ağrımasın diyeydi.

 

Bir saat kadar boş bir şekilde dağınıklıktan anası ağlayan evde oyalandım.

Evi ciddi anlamda bok götürüyordu sabah uyandığımda yanlışıkla bir şişesini devirmiş içinde kalan bira yere dökmüş parke yapış yapış olmuştu onu yannda neşetin ben gelmeden önce kurduğu rakı masasının çöpleri duruyordu kuru yemiş çöpleri yerlerdeydi eğer yaz ayında olsaydık evi hamam böcekleri sarmıştı.

 

Zil çaldığında gözlerimi televizyonun önündeki dijital saate çevirdim. 16.28 neşet gelmiş olmalıydı.

Kapıyı açtığımda burnundan soluyan neşet içeri girdi.

 

"Sikicem böyle işi!" Dedi

 

Ayakkabılarını çıkarırken kapıyı kapatarak ona döndüm.

 

"Ne oldu?"

 

"Nöbet yazdılar koduğumun piçleri,"

 

Elindeki siyah telefonu gözlerimin önünde salladı. "Telefon u buldum bil bakalım nerede?" Dediğinde telefonu ondan aldım.

 

"Emniyette miymiş?"

 

"Morgun olduğu sokakta çöp koyteynırında bulunmuş çalışır durumda olduğu için bulan emniyete götürmüş "

 

"Kamera kayıtları."

 

"Yok." Dediğinde başımı hızla kaldırdım.

 

"Telefon sıfırlanmış morgun kamra kayıtları yok siktiğimin adamlar iyi ümen çevirmişler."

 

"Nasıl ya morgun kamerası nasıl silinir kayıtları büfe mi orası?" Diye sordum.

 

"Savcılığın haberi dahilinde silinmiş savcımız da seyit bey "

 

"O zaman o kesin olarak biliyor efkanın yaşadığını,"

 

"Abi zaten bir ben sena ve seyit var onun tanıdığı efkan illaki ikisinden birinden yardım aldı."

 

"Bu sana saldırılma olayıda yaş... Senin peşine birini taktıysa eğer seyit ayarlamıştır o adm bizi seyite götürür sadece,"

 

Dün mantıklı gelen bu plan şuan anlamsızdı.

 

"Telefonu sende kim aldı?"

 

"Sena almıştır kendilerine ait kaçma planı yaptılarsa onu silmiştir."

 

"Bu plan madem nedenn efkan evden çıkmadan temizlemedi telefonu?"

 

"Sena aramıştı dimi sen telefonu götürürken."

 

"Evet." Ellerini saçlarının arasından geçirdi.

 

"Belki son anda bir pürüz çıktı sena sesli mesaj bıraktı ve onu sildi. Ya da bir mesaj."

 

"Haklısın." Dedim yutkunarak

 

"Sabahtır bir şey yemedim ne yersin sen sipariş verelim." Diyerek telefonunu çıkardı.

 

"Yedim ben."

 

"Gece evde değilim ev tam takır pilav söylüyorum. Gece yersin." Diyerek çevirdiği numarayı aradı. Midye ve tavuk pilav söyledi.

 

"Gece 12 den sabah a kadar. Yokum korkacağını düşünmüyorum." Dedi emin olmak için bana bakarak

 

Güldüm. " Ben iki aydır mezarlıkta kalıyordum neşet. " Üstlik bana saldıran o adamlardan sonrada mezalıkta kalmaya devam etmiştim.

"Sende değişiksin." Dedi bu konu hakkında fazla konuşmadan

 

Yaklaşık yarım saat sonra yemekler gelmişti. Benimkini direkt buzdolabına koymuş biraları geitrerek orta sehbaya koymuştu.

 

Yemeğini yedikte sonra "midye yedin mi hiç?" Diyerek bir tane açarak limon sıktı.

 

"Yemedim." Dediğimde elindekini bana uzattı. Öne doğru uzanarak mideyeyi aldım. O da biraları açtı.

 

"Kusura bakma temiz bardak yok." Dedi dünkü gibi şişeyi uzatarak.

 

Midye ve bira eşliğinde sessiz bir şekilde vakit öldürürken

 

"Neşet." Dedim.

 

"Sence efkan bize neden söylemedi?" Duraksadım. " Ya da dur... Seni sildi söylememesi normal sen onu neden arıyorsun bulsan sana ne faydası olacak."

 

"İyi hissetmiyorum. N başında beri öldüğünü hissetmedim. Şuram." Dedi elinin tersi ile yüreğini gösterip

"Yandı ama kül olması ölse böyle olmazdı."

 

"Bulsan efkan sana iyi ki buldun beni demeyecek?"

 

" Sen efkana kavuşsan yeter." Dedi uzatmamayı tercih ederek

 

" Efkan zaten eninde sonunda geri dönerdi bana,"

 

"Sen öldüğünde mi?" Söylediği şey ile yutkundum. "Kime güvendide seni emanet etti bilmiyorum. Ama o güvendiği kişi tüm çıplaklığıyla efkana olanı biteni anlatsaydı efkan tutuklanacağını bilse gelirdi yanında zincire vurulmuş olsa bile gelirdi."

 

"O çok güvendiği arkadaşıda senden bi haber hayatına bakıyor. Mezarda ya mezaarda yatmana göz yumuyor."

 

"Efkanla istersen kanlı bıçaklı olalım. İsterse gelsin siksin tüm sülalemi ama ben yinede bana emanet etmese de seni onun bana emaneti olarak bakar geldiğinde sağ salim veririm seni,"

 

"Anlamıyorsun." Dedi oysa hiç bir şey söylemmiştim.

 

"Efkan kardeşini yanına neden aldı? Hadi onu aldı seni bıraktı bıraktıysa güvenmiştir lan kimse o arkadaşı seyit mi sena mı ulan sana emanete bakamdı efkana ne kadar yardım edebilir bu ölüm meselesi ifşa olursa ilk efkanın başı yanacak sonra a-"

 

"Sonra efkanın kardeşinin başı yanacak." Neşet efkanın kardeşine aşıktı. Bunun olmasını istemiyordu efkanın kardeşinin d yargılanmasını istemiyordu.

 

"O da var." Dedi geçiştirerek

 

"Lalin..." Dedi pes ederek

"Sen nasıl atlattın bilmiyorum." Dediğinde alık alık suratına baktım.

"Belkide atlatamadın yansıtmıyorsun dışarı karşı ama..." Böylekem küm etmesi sinirimi bozmuştu.

 

"Ben..." Yutkundu.

"Sen?"

 

"Sen nasıl atlattın bilmiyorum ama ben bebeğinizi kaybetmeni atlatamıyorum." Gözlerimi kapattım.

 

"Efkanında canıydı kardeşimin par-"

 

"Tamam sus." Dedim elimi koyacak yer bulamayarak.

 

"Lalin-" elimdeki şişeyi duvara doğru ırlattım. "Sus dedim sana!"

Boynumu kaşıdım.

Nefesimi kontrol etmeye çalıştığımı fark etmiş olmalı ki ayağa kalkarak pencereyi açtı.

 

'Hamile olan hastamız mıydı?' doktoru duymam ile yattığım sedyede doğrulmaya çalıştım.

Heyecanlanmıştım efkan ın emanetinin karnımda olduğunu düşünmüş bu düşünce beni sevindirmişti

Hemde bugün olanara rağmen efkan ölmüştü fakat ondna bir bebeğim olacaktı.

 

O günü anımsayınca içim acıdı kalbim ağrıı

 

' ben hamiley- yani az önceki doktor hanım öyle söylemişti.'

' sen kafadan kırık mısın yaşar mı o bebek karnında ölü.'

 

Hemşirenin acımadan kuruğu cümle kürtaja alınmam ameliyattan çıktıktan sonra aslında bebeğin kalp atışlarının duyulduğu ölmemiş olduğu asıl içimi yakan buydu karnımda yaşayan bebeğimi doktor ihmali yüzünden öldü denilerek alınması.

 

O gün içimden bir şeyler koptu anlama yetimi kaybettim

Aklımdan geçen tek şey efkan olsa acilden girerek alel acele karar verilmesine izin vermeyeceği olurdu.

Kimsesizdim. Eğer yanımda biri olsaydı o gün detaylı ultrasona girerdim ardına düşecek beni oraya götürüp kadın doğum uzmanına götüren yoktu. Karnımda ölmüş olsa bile bir saat bile olmadan kürtajla almaları...

 

"Sen neyi biliyorsun da atlatamıyorsun neşet!"

"Sen ne yaşadın da bunu söyleyebiliyorsun sen kimsin neşet!"

 

"Tamam tamam haklısın hata ettim. Hatırlatmamalıydım."

 

O gün mezarlığa zor gitmiştim mezar taşına utancımdan bakamış mahçup olmuştum bebeğimizi kaybetiğim için tüm ağrılarıma rağmen sarılmıştım mezar taşına efkan diye kuru toprağa analtmış ağlamış bağırmıştım.

 

"Unuttuğumu mu düşünüyorsun? Ben dillendirmiyorsam..." Kimsem olmadığı içindi boş duvarlara anlatacak duvar yoktu etrafımda hatırlatmıyordum çünkü nazımın geçceği biri yoktu. Ağlayacak bir omuz acımı yaşayacak bir durumum yoktu.

 

Öyle ki bebeğim efkanla bizim bebeğimiz benim kimsesizliğim yüzünden alınmıştı.

Ben kime gidip ne diyebilirdim.

Ben çıkıp kime söyleyebilirdim etrafımda kim vardı.

Bir avuç toprağa sığınmıştım efkan diye

Benim efkan başka kime geçerdi acım, nazım, sözüm.

 

 

"Seyitin yanına gittiğinde bir şey belli etme," belki yüzüncü kez kuruyordu bu cümleyi,"

 

"Mezarlıktaki saldırıdan sonra korktun ve bana ulaştın konuşurken konu telefona geldi telefonu ararken öğrendik kayıtların silindiğini."

 

İki gün olmuştu ve biz sadece bu fikri bulabilmiştik ikimzind zihni çorba gibiydi sağlıklı düşünemiyor kendi çapımızda bir şeyler yapmaya çalışıyorduk geçtiğimiz günlerde seyit efkana gider diye neşet peşine birilerini takmıştı fakat seyit anlamıştı. Ve bu planda toz olmuştu.

 

Şimdi ise ağzını arayacak bizi birlikte gördüğünde ne tepki vereceğini gözlemleycektik.

Seyitin odasının önüne geldiğimizde neşet kapıyı çalarak içeri girdi.

 

"Seyit." Diye seslenerek içeri girdğinde onu takip ettim.

Seyit önündeki dosyalardan başını kaldırarak bize baktı ikimizi yan yana gördüğü için şaşırmamıştı.bende buna şaşırmıştım.

 

"Hoşgeldiniz." Diyerek ayağı kalktı kısa bir hoşgldin faslı geçti fakat aklım pek burada değildi düşünoyrdum hayal ediyordum kalemlikteki makası alıp seyiti gırtlağına yapışsam efkan nerde desem...

 

"Lalin ile efkanın fotoğrafları varmış telefonda..." Dedi efkanın telefonu masaya bırakarak "senin elin kolun benden uzun halledeceğini düşünüyorum."

 

"Şifreyi biliyorum aslında." Dediğinde neşet, "telefona format atılmış." Dedi

 

Kaşlarını çattı ve bkışları bana kaydı. "Telefon laline teslim edilmemiş bir çöpte bulundu telefon."

 

"Testlim alındığına dair imza atmadın mı?"

 

"Telefon yoktu verilenlerin içinde,"

 

"Kim aldı o zaman telefonu... Dur bakalım bir morgun güvenlik kameralarında-" duraksadı.

 

"Siktir ya!" Dedi

 

"Kayıtlar silindi." Neşet duraksmadan. "Neden?" Diye sordu.

 

"Farklı mevzular var bana da emir geldi gidip sildik. Biliyorsun sende az çok emir demiri keser."

 

"Öyle,"

 

"Laline kalacak yer ayarlamamız gerek." Dediğinde başını kaldırarak neşete baktım.

 

"Efkanı emaneti sonuçta şuan bende kalıyor ama nereye kadar benimle kalabilir."

 

"Haklısın bende işlere yoğunlaştım aklıma bile gelmedi... Ama hallederiz."

 

"Tek yaşayabileceğini sanmıyorum." Gözlerini kıstı. "miray nerelerde onunla yaşasa kız yazık o da tek kaldı. Yoldaş olurlar birbirlerine"

 

"Serhatla diye biliyorum ." Dediğinde bahsettiği abi efkanında abisiydi.

Fakat neşet selinin efkanla olduğunu söylerken bir o kadarda emindi.

 

"Serhat nasıl toparlanabildi mi?"

 

"Toparlandı sanırım. Konuşmadık bayadır."

 

"Avukatı kim öldürdü?" Diye sordum.

 

"Sen nereden biliyorsun?" Dediğinde "ben söyledim." Dedi neşet

"Bilmemesi gereken bir şey değildi?" Dedi onaylamasını ister bir tonda.

 

"Şaşırdım sadece... Kimin öldürdüğü bilinmiyor. Fakat pekte masum şeyler aramıyorum altında..." Koltukta geriye yaslandı.

 

"Sanırım görüştüğü biri varmış,"

 

"Evli-" neşetin kuracağı cümleye seyit o tamamlamadan devam etti "yasak aşk..."

 

"Bende bana saldıranlar öldrüdü sandım." Dedim bundan haberinin olup olmadığını öğrenmek isteyerek fakat

Seyit "duydum." Dedi "şikayetçi olmuşsun ifadeni okudum."

 

"İfadem okumana gerek yoktu gelsenn anlatırdım sana,"

 

"Haklısın sende bir geçmiş olsun bile diyemedim." Mahçup bir tonla söylemişti fakat yüzünde öyle bir ifade geçmemişti

 

"Bu telefon olayını halledeceğim." Dedi telefonu masadan alarak.

 

" Bu arada efkana mevlüt okutacak mıydık.." dedi neşete

 

"Son bir aydır açığımı yakalamak için her şeyi yapıyorlar. Sabah erkenden gelip geç saatlere kadar çalışıyorum."

 

"Bir tahminin var mı?"

 

"Cumhuriyet başsavcısı olmamı engellemek isteyen biri..." Cumhuriyet savcısı mı olacaktı.

"Hatta..." Dedi söylediğinden dönerek "mesleğimden olmamı isteyen biri..."

 

"Benimde peşimden birileri dolanıyor..." Dedi neşet

 

"İkimizi ortak husumetlisi var mı?" Dedi şüpheyle

 

"Sanmam. Tek bağımız efkanın arkadaşı olmamız." Dediğinde seyit bir süre düşündü.

 

"Efanın ölümü ile dosyası kapandı.efkanın davası ile ilgili olacağını sanmıyorum."

 

Neşet ellerini saçları arasından geçirdi.

 

"Sen ne zaman başsavcı olacaksın?" Diye sordu.

 

"Taş çatlasın bir ay..."

Neşet anladım der gibi başını salladı. "Kimmi davasına bakıyorsun?" Diyerek ani bir hamleyle seyitin önündeki dosyayı aldığında seyit afallamış ve bu durumdan hoşnut olmamıştı.

 

"Kıbrıs cezaevi mi?" Dedi dosyanın pembe kapağında yazan yeri okumuştu sadece seyit dosyayı neşetten alarak

"Savunmalar falan bir dünya boktan iş..." Diyerek dosyayı önüdeki diğer dosyaların içinde karıştırırken neşetle birbirimize baktık

 

"Bu senayı ne kadar tanıyorsun?" Dedi neşete

 

"Efkanın avukatıydı işte sen ne kadar tanıyorsan bende o kadar tanıyorum."

 

"Efkan biliyor muydu acaba bu yasak aşkı..."

 

"Ne alaka şimdi amına koyayım." Dedi neşet

 

"Sevgilisi bulunduğunda katilide bulunmuş olacak."

 

"Eminsin yani sevgilisinin öldürdüğüne..."

 

"Eşi de bu işin peşinde o adamda avukat mıymış neymiş.. " bir süre sessiz kaldı hemen ardından

 

"Senide bu davaya almamı ister misin diye sordu neşete..."

 

Neşet bu olayın efkan ile bağlantılı olduğunu üşündüğü için gökten düşen nimetti bu teklif fakat hevesli gözükmemeye çalışarak

 

"Ne işim var oğlum..." Dedi

 

"Senanın katilini bulacak o azim var sende. Bu olayın savcısı benim. Benimde işime gelir çözmen."

Savcısı seyitti... Peki bunu ilk geldiğimizde sorduğumda neden söylememişti.

 

"Gizlilik kararını sen mi getirdin?"

 

" Evet. Eşi istedi, yasak aşk söz konusu aynı zamanda adamın itibarı..."

 

"Olur ya..." Dedi neşet sena olayına

 

"Var mı dosya?" Dediğinde seyit başını olumlu anlamda sallayarak "bir saniye bekleteceğim." Diyerek önündeki dosyalarla birlikte ayağa kalkarak dosyaları arkadasında ki dosya rafına gelişi güzel bırakarak yandaki masanın üzerinden senanın dosyasını alarak neşete verdi.

 

Neşet ayağa kalktığında bende kalktım. "Bize müsade sabahtan beri bir şey yemedik yemeğe gidelim diyoruz gelmek ister misin?" Diyerek kibarlık lsun diye seyiti de davet etti.

 

"Yok size afiyet olsun, akşam haber veriririm senanın dosyasına resmi olara sende olduğuna dair."

 

"Tamam tamam sıkıntı yok kolay gelsin." Dedi elini uzatarak sadece el sıkışarak vedalaştılar seyit bana baş selamı verdiğinde bende aynı şekilde karşılık verdim.

Neşet elini belime koyduğunda bedenimden hızlı bir titreme dalgası yayılsada çaktırmadım neşetin eli belimde odadan çıktığımızda neşete bunun hesabını soramadan elini kendi hızlı bir şekilde çekti.

 

Elindeki dosyayı sıkı sıkı tutarken hızlı adımlarla otoparka giderken bende ona yetişmeye çalışıyordum.

Sonunda otoparka vardığımızda hızla sürücü koltuğuna oturdu.

Bende yan koltuğa geçtim. Ve neşete döndüm ne olduğunu sormak için fakat o benden önce

 

"Terfi bekliyor." Dedi elindeki dosyadayken bakışları.

 

"Bir kahramanlık yaparak cumhuriyet başsavcısı olacak. Değilse bir buçuk ay değil 5 ay beklemesi gerekir eylül ayında olması gerekir."

 

"O kahramanlık efkan ile mi ilgili sence?"

 

"Sanki öyle," dedi düz bir ifadeyle

 

"Madem mezarlıkta saldırıya uğradığımı biliyor neden senin dediğin gibi efkana söylemedi?"

 

"Benim bir zamanlar seni efkandan korumaya çalıştığım gibi efkanın ortaya çıkmasın diye yapıyor olabilir."

 

"Seyit sen gibi değildi." Diye mırıldandım. "Efkanın bir dediğini iki etmez köpeklik ederdi üstelik efkan seninle küsmüş iken saklaması aptalık olur."

 

"O konuda haklısın." Sakalarını kaşıdı.

 

Çenemle dosyayı işaret ettim. "Bir şey çıkar mı sena nın ölümü ile ilgili."

 

"Ya efkanın yaşadığından haberi yok... Ya da efkan öldürmedi senayı... Bunu bile bile dosyayı bana vermezdi."

 

"Beni istiyor olsa-"

 

"Lalin!" diyerek susturunca bir şey demedim.

 

"Efkanı bulunca onu yüzüne kuraraın bu cümleyi efkanı bulmadan en ufak bir şikayet ve ben artık istemiyorum demeni duymak istemiyorum!"

 

Arabayı çalıştırdı. "Midye yer misin?"

 

"Yerim."

 

Arabayı park yerinden çıkararak midyeciye doğru sürdü.

 

"Sena nerede öldürüldü?"

 

"Adada,"

 

"Midyeleri alıp farklı bir yere geçelim mi eve mi gidelim?"

 

"Tekstile gidelim. Ev ruhumu daraltıyor."

 

"Tekstilde bira içemezsin biliyorsun değil mi?"

 

"Ayrıca," dediğine ona döndüm. "Ev için bir kadınla görüştüm haftasonu gelecek evei temizlemeye,"

Güldüm. "Haftasonuna kadar çarpılmazsak..."

 

"Çok rahatsızsan temizlemek bedava," yüzümü buruşturum.

 

"Yok sağ ol."

 

Son konuşmamız bu olmuştu. Neşet midyeleri ve biraları aldıktan sonra aytepeye doğru sürdü.

Aydında yüksek bir tepeydi yeşillik olan alanda tüm aydın ayaklarının altındaydı.

 

Aytepeye vardığımızda otopark a arabayı park ederken bende inmiş onun diğer araca sıfır park etmesini bekliyordum.

Neşet sonunda arabyı park ettiğinde misye ve biraları alarak yanıma gelmişti. Birlikt yeşillik alana oğru yürürken

 

"Bagajda kamp sandalyeleri vardı ya!" Dedi yanı hatırlar gibi

 

"Anahtarı ver de gidip alıp geleyim. " Diyerek elimi uzattım.

Anahtarı elime bırarakarak "bekliyorum burada." Dedi

 

"Git sen. " Diyerek arabaya doğru yürüdüm.

Arabanın yanına doğru giderken omzumun üzerinden neşete baktım. Hala aynı yerde bekliyordu arabanın yanına vardığımda

gri renkte kapşonu kapalı yapılı bir adam neşetin arabasının yolcu kapısını elindeki cisimle açmaya çalışıyordu.

 

"Ne yapıyorsunuz siz?" Dedim anlık bir gafletle adam bana döndüğünde o da en benim kadar şaşırmıştı.

Adamın bakışları elimdeki anahtara kaydığında bir anda üzerime doğru atılarak elimdeki anahtarı alıp beni geriye doğru itti.

 

Bu anlık gelişen olay sonucu dudaklarımın arasından firar eden çığlıkla birlikte adam kapıları açmıştı. "Neşet!" Diye bağırdım.

Neşetin gelip gelmediğine bakmadan arabanın aralık kapısından içeri uanan adama doğru giderek tüm gücümle kapıyı kapatmaya çalıştım adam kapı ile arabanın arasında sıkışmış ir halde dururken "neşet!" Diye bağırdım tekrar o kadar uzakta değildi. Gelmesi gerekirdi.

Adam kapıyı ittiğide daha fazla tutamayarak kapıyı bıraktım.

Adam arabadan çıktığında bende yandaki park edimiş arabaya çarparak durabilmiştim adamın elindeki dosyaya bakarak eline doğru atıldım.

 

Dosyayı bir yanda o bir yanda ben çekerken,

 

"Bırak şunu! Derdim seninle değil " Dedi

 

"Sevgilini kurtarmana izin vermeyeceğim! Yaptığı yanına kalmayacak..." Dediğinde afalladım. "Ne?" Derken

Adam elimden dosyayı kurtardı. "Sen efkanı nereden tanıyorsun?" Dediğimde adam öfkeyle yüzüme baktı.

 

"Bunu!" Diyerek dosyayı salladı gözümün önünde "yok etmenize izin vermeyeceğim."

 

"Kimsin sen?" Cevap vermeden arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşırken bedenimi arkamdaki arabaya yasladım.

Ardından gelen inleme sesiyle başımı kaldırmıştım ki neşetin adamın ensesine silah dayadığını gördüm.

 

Efkanın ölmediğini biliyordu...

 

"Kimsin sen amına koduğumunun piçi..." Dedi neşet adamı arabanın bagaj kapısına bastırırken adamı kendie doğru çevirdi.

Adamı tanıyor olacak ki "sen.." dedi kaşları çatık bir şekilde adamın adını düşünmeye çalışıyor olsa gerek ki adam

 

"Ben." Dedi neşetin hatırladığın kişiyim demek ister gibi "senanın kocasıyım neşet." Dedi

 

"Dosyayı aldı." Dedim neşete doğru

 

Adamın boyu neşetten uzundu. "Amacınıza ulaşamayacaksınız o piçte çekecek cezasını..."

 

"Ne diyorsun sen lan!"

 

" O çok sevdiğiniz efkan karımı öldürdü!" Güldü.

 

"O öldürmese ikisinide ben öldürecektim!" Dedi nefretle

 

"O ne demek?" Diyerek onlra doğru yürüdüm.

 

"Seninle bir derdim yok." Dedi adam

"Olamaz zaten." Dedi neşet adamın şakağına silahı biraz daha bastırarak

 

"Ben ne kadar madursam sende o kadar masumsun suçlu hissetme kendini," dedi fakat kendimi ne için suçlu hissedecektim efkan senayı öldürdüğü için mi gerçekten bunun için efkana kızıp adama karşı mahçup mu hissedecktim.

 

" Açık konuş lan ibne!"

 

"Bilmiyor musun sen zaten her şeyi?"

 

"Sena nın nasıl öldüğünü bilmiyor musun neşet?" Dedi üstüne basarak

 

"Senin bilmene imkan yok olsa hala o itin arkadaşının yanında durmazsın... Kendine saygısı olan durmaz."

 

"Açık konuş..."

 

"Burada mı?" Dedi adam hemen ardından "kaçmayacağım indir silahı," dediğinde neşet emin olmak ister gibi adama bakmış ardından silahı indirmişti. "Bin lan arabaya" dedi adama doğru

 

"Lalin sen arkaya otur."

 

"Kendi arabamla geldim onunla takip ederim sizi."

 

"Sen benimle oyun mu-" adam sabrı kalammış gibi "karı öldü benim ne oyunu!" Dedi

"Adım belli sanım belli ne oyunu," neşet adamın söylediklerinden tatmin olmuş olmalı ki adamdan bir iki adım uzaklaştı.

 

" Sen önden git." Diyerek bana baktı. "Bin lalin." Dediğinde arabaya yöneldiğim esnada neşet " bu arada" dediğinde muhattabının ben olmadığımı bilmeme rağmen arkamı döndüm. "Bu bende kalıyor." diyerek dosyayıadamdan aldı. Adam bir şey demeden arabasına gitti neşette sürücü koltuğuna geçti.

 

Bende koltuğa oturarak kemerimi taktım. Neşet park ettiği yerden çıkarken telefonunu bana uzattı.

 

"Dosyadaki tüm sayfaların resmini çek garanti olsun." Dediğinde

Telefonu ve dosyayı ondan aldım. Adam da park yerinden çıktığında neşet adamı takip etti.

 

Ben sayfaların fotoğrafını çekerken gördüğüm fotoğraflarla yüzümü buruşturdum senanın fotoğraflarını görünce sanırım boğazı sıkılarak öldürülmüştü. Yüzünün rengi boğazındaki parmak izleri mide bulandırıcıydı.

 

"Parmak izi yok mu?"

"Öleli bir buçuk hafta oldu olsa çıkardı incelemedim dosyayı bilmiyorum."

 

"Çektim. " Tüm sayfaları çekmiştim. Dosyayı eski haline getirerek arabanın önündeki göğüslüğe koydum.

 

"Efkan mı öldürdü sence?"

Başını iki yana salladı. "Bilmiyorum." Ama tahmini vardı.

 

İçimde büyüyen korku ile adamı takip ettik "adam bize tuzak kurmaz değil mi?"

 

"Bizimle bir derdi yok." Dedi umursamaz bir şekilde tuzak kursada sorun yoktu sanki...

 

Adam köy yoluna girdi. Çam ağaçlarının yol boyunca uzadı adam geniş bir düzlükte durduğunda neşette durdu. El frenini çekerken

Yutkundum. "Ne anlatacağını merak ediyor musun?" Dedim kendimi rahatlatmak için.

 

"Hazır hissetmiyorsan inme." Diyerk keni indi hoşgeldin neşet bende kaç gündür kim bu insan diyordum.

 

Bende arabadan indim. Neşetin arkasından gittim. Arabının önüne geldiğimde neşet gibi ön kaputa yaslanarak karşımızda duran adama baktım.

 

"Öt." Dedi neşet.

 

"Ne duymak istiyorsun?"

 

"Efkanın yerini biliyor musun?"

"Bilseem yaşatır mıyım?" Dedi "bilsem sizinle mi muhattap olurdum."

 

"En son ne zaman gördün efkanı?"

 

Adam kızardı. Ağlayacak mıydı?

"Sena ile gördüm ikisini arabadalardı..." Adam bakışlarını kaçırdı.

 

"Sena ölmeden bir gün önce,"

 

Adam yumruğunu sıktı. "O gün takip ettim senayı bir süredir garip dvranıyordu uzaktı bana bir yaylada bir eve gitti."

 

"Oradan efkanı aldı. Sahte kimlik çıkartmışlar onu buldum ilk daha sonra yunanistandan alınmış uçak bileti. "

 

"Konuştun mu efkanla?" Başını iki yana salladı.

 

Alık alık adama bakarken, o " ikisini görünce ne yapacağımı bilemedim kaybettim izlerini fakat benim ördüğümü gördüler. "

Dedi

 

Efkan yunanistana mı kaçacaktı yani?

 

"Efkan benim gördüğümü görünce senaya..." Yutkundu.

Omuzlarımı düşürerek adamı dinlemeye devam ettim.

 

"Senayı suçladı sanırım ben gördüğüm için senayı o yüzden öldürdü..."

 

Adam arabasına yaslandı. Gücü tükenmiş gibiydi.

 

"Gizlilik kararı getirildiği için bende bilmiyorum ne yazıldığını ama o arkadaşın cezasını çekecek." Dedi öfkeyle

 

"Sena beni aldatacak kadın değildi." Dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Efkan çeldi onun aklını gece yarıları aramalar buluşmak istemeler..." Başım dönerken elimi arabaya yaslayarak destek aldım. "Ne diyorsun?" Güçsüz çıkan sesim...

 

"Aranız iyi değilmiş sanırım lalin in şımarıklıkları yoruyor beni diyerek senaya msaj çekiyor teseli arıyordu annesi mi ne ölmü bir hafta koskoca bir hafta beraberlerdi sonra sena eve döndü bir süre görüşmediler ama daha sonra..." Elini hızla arabanın bagaj kısmına vurdu.

 

"Kahretsin aklımın ucundan geçmedi senanın beni aldatacağı..."

 

"Yalan söylüyorsun." Dedim başımı iki yana sallarken neşete döndüm. "Efkan bni seviyor." Dedim seyitin.

'Senanın ölümü... Yasak aşkı varmış...' demesi beynimde uğuldarken alnımı ovaladım.

 

"Ben onları arabada öpüşürken gördüm lalin." Dediğinde kulaklarımı kapattım "sus sus sus." Ellerim titrerken nefes almaya çalışıyordum.

 

"Benim gördüğümü efkan görünce yaşadığını duyurmamdan korktu senayı suçladı belkide..."

 

"Efkan beni aldatmaz." Dedim gözlerimden yaşlar akarken

"Senada beni aldatmazdı lalin." Dedi ve arkasını dönerek arabaya doğru yürüdü arka kapıyı açarak aldığı zarfı bana doğru getirerek bana uzattı. Titreyen ellerimde zarfı aldım.

 

Zarfı açtığımda efkanın resminin olduğu bir kimlik ile karşılaştım.

 

Olcay kanık...

 

Zarfın içinden çıkan yunanistandan alınmış olan efkanın yeni kimliği olan olcay kanık adınaydı aynı zamanda bir pasaport vardı. Yine olcay kanık adınaydı.

 

Yani efkan.

 

"Efkan geri gelcekti beni almaya," diyerek neşete baktım neşet suspus olmuş önüne bakıyordu.

 

"Efkan vazgeçmezdi benden!" Diye bağırdım.

"Hani..." Dedim gücüm tükenirken limdekiler yere düştü.

 

"Sena..." Dedi adam " efkanla bir olup bu oyununu oynadı. İkis ayarladı her şeyi,"

 

"Sen hiç mi anlamadın?" Dedi adam, " hiç mi hissetmedin... Ama suç bende izin vermeyecektim ne işi vardı ne olduğu belli olmayan katilin avukatı olmaya,"

 

"Efkan nerede olabilir sence?" Diye sordu neşet.

 

"Çoktan yurt dışına kaçmıştır sena ona ayarlamıştı adadan geçmiştir yunanistana,"

 

Yere çökerek başımı avuç içlerimin arasına aldım.

 

"Efkan benim yuvamı yıktı!" Dedi perişan bir halde

 

"Sena hamileydi." Dedi söylemekle söylememek arasında kalarak

"Kimden bilmiyorum ama..." Dediğinde çöktüğüm yerde başımı kaldırdım.

 

"Kimse kendinden olmayan bir çoğu kabul etmez." Başını iki yana saladı.

 

"Efkan ne zaman lalinle kavga etse senayı arardı. Allah kahretsin ki altında bir artniyet aramadım."

 

"Bunları konuşmanın bir anlamı yok dosyada senanın karnındaki bebeğin DNA sonucu olması gerek kendi evladım mı değil mi öğrenmek istiyorum."

 

Neşet bir şey demeden yerinden kalkarak dosyayı almaya gitti.

Neşet dosyayı getirdiğinde fotoğraflamama rağmen tam dikkat etmemiştim neyin ne olduğunu

 

Neşet sayfaları karıştırırken aradığını bulmuş olacakki katlı olan kağıdı açtı.

 

Ona bakamadım. Yere tamamen oturdum.

Kendimi sakinleştirmeye çalışırken, "babası sen değilsin." Dedi neşet.

 

Adam küfürler savururken omuzlarım sarsıldı.

 

'Bebek yaşıyormuş bir yanlış anlaşılma olmuş.'

 

"Bebeklerini birlikte büyütmek için kurmuşlar tüm bu oyunu."

 

"Efkandan değildir." Dedim bir umut

 

"Serhat a akrabalık testi yapıldı." Dedi adam bna doğru bağırarak "kıs o sesini!"

 

"Serhata yapılan DNA sonucunuda oku! Okuda bebek kim-" sustu o da kaldıramadı.

Neşete baktım elindeki iki kağıt vardı. Yeni fark ediyordum. Güçlükle ayağa kalkarak neşetin karşısına dikildim "efkan değil abası dimi?" Dedim öyle olmasını umarak

 

Neşet sustu bu sessizlik beni öldürmeye yetti.

 

"Neşet!" Dedim yaşlı gözlerele "bir şey söyle neşet efkan değil de."

 

"Efkan lalin." Yer ayağımın altından kayıp gitti sanki

İçime bir ateş düştü

Ciğerim yandı derken bunu mu kasdediyorlarmış "bebeğin babası efkan... Üzgünüm lalin."

 

"Benim." Elimi sızım sızım sızlayan kalbimin üzerine koydum "benim bebeğim ölürken onlar bebeklerini büyütmek için kimlik-" geriye doğru sendelerken neşet tuttu beni.

 

Sımsıkı sarılırken "tamam." Diye fısıldadı.

"Tamam geçti." Hiç bir şey geçmemişti.

 

"Benim bebeğim öldü neşet." Dedim

"Onların bebeği yaşayacak diye benimbebeğim öldü." Kendi halime üzülüyordum neşet beni kendinden uzaklaştırarak yanakarımı avuç içine aldı "ben yanındayım tamam mı?" Dedi

 

"Atlatacağız üzülme geçecek."

 

"Ben sadece..." Çenem titredi

"Bebeğim öldü ama..."

 

"Anladım seni, anlıyorum seni tamam." Dedi tekrar sarılarak "geçecek tamam ağlama."

 

O günün üzerinden bana kalırsa bir saniye bile geçmemiş fakat takvime göre günler haftalar geçmişti beni bir an bile yanlız bırakmayan neşet ile geldiğimiz restoranta yemek yiyorduk tedirgin bir şekilde neşete baktım. Benim aksime rahat görünüyordu.

 

Denize sıfır bir masayı seçmiştik özellikle "ruj abartılı oldu bence." Dediğimde gözlerini kısarak dudaklarıma baktı. "Bencede," dedi dürüstçe

 

"Ama yakışmış dursun." Diye ekledi. Yerimde kıpırdandım. "Ye yemeğini hadi," dediğinde çatalımı elime aldım kıbrısa gelmiştik o yengeç yerken bende afilli adını unutuğum salçalı makarna yiyordum.

 

"Kumarhaneye gideceğim. " Dediğinde gözlerimi kıstım. "Bende öyle diyordum." Dedim karşı çıkarak

"Kıbrısa geldim kumarhaneye girmeden şurdan şuraya gidersem orospu evladayım."

 

Ettiği küfür ile yüzümü buruşturdum.

"Büyük konuşma boşuna gidemezsin." Dedim net bir ifadeyle

 

"Pardon ya bir lalin hanım yaşıyor bu hayatı unutmuşum." Göz devirdim.

 

"Abart neşet." Diyerek saçlarımı arkaya attığım an çalan şarkı ile karşımdaki neşete döndüm

 

"Bu ne?" Dedim

 

' evet söylüyorum evet.' ebru gündeşin evet şarkısı restorantta yükseliken bir garson gül buketini getirerek bana verdiğinde ondan aldım. Fakt benim aklımda hala şarkı vardı "neşet bu şarkı ne?" Dedim "idare et." Diyerek denize sonra baktığında gülümsedim.

 

Etraftakiler bizi videoya alırken neşet ayağı kalktı iki garsonun getirdiği büyük pastaya büzdüğüm dudaklarla baktım. "Yaa neşet." Dedim ellerimle dudaklarımın üzerini kapatarak garsonlar pastayı getirirken tam olarak yaklaştığında üzrindeki yüzük kutusuna ve parlayan tektaşa baktım. Fakat garsonların son anda yaptığı bir sakarlıkla pasta gemiden aşağı düşerken neşette düşünmeden peşinde atladı. "Neşet!" Diyerek

 

Korkuluklara yaklaştım. Neşet suyun altında yüzüğü ararken "neşet çık artık!" Diye bağırdım.

 

Fakat inat etmişti almadan bırakmazdı. Neşet suyun altından çıktığında kameralar onu zoomlamıştı.

Elindeki yüzüğü kaldırarak "benimle evlenir misin lalin?" Diye bağırdı. Benden önce ebru gündeş 'evet söylüyorumm evet.' derken bende beni çeken kameralardan biraz rahatsız olsamda neşetin öfkeli yüzünden çekinerek "evet!" Dedim.

 

"Bağırsana." Dedi keskin bir sesle

 

"Evet!" Dediğimde gülümsedi ve garsonlara döndü.

 

"Gardaşım dikkat etsenie ya 50 bin lira verdim ben bu yüzüğe," dediğinde bu cimriliğine güldüm neşet çalışanların yardımı ile denizden çıkarıldığında bana doğru gelerek yüğü taktı. "Diz çökseydin?" Dedim uğraşarak "kaşınma canım." Dedi dişleri arasından

 

Kollarını açtığında "ıslaksın." Dedim. "Lalin sikerim belanı sarıl donuma kadarkimin yüzünden ıslandım ben." Dediğinde güldüm ve neşetin kollarının arasına girdim. Etraftan alkış sesleri gelirken parmağımdaki yüzüğe baktım.

 

iki hafta önce

 

Senanın kocası ile konuşmamızın üzerinden iki gün geçmişti. Yataktan çıkmamış olanları sindirmeye çalışmıştım fakat yenilir yutulur şeyler değildi

 

Bebeğimin ölümünü bende hafif atlattım sanıyordum. Fakat dün yüzleşmiştim bu acıyla efkanın yası bitmiş bebeğimin acısıyla yüzleşmiştim.

 

Neşet yine işe gitmişti bende toparlanmaya karar vererek önce duşa girmiş ardından evi toparlamaya giriştim ilk perdeleri sökerek makineye attım.

 

Evin havalanması için pencereleri de açarak içerideki bulaşıkları mutfağa götürdüm.

 

Benim bir suçum yoktu kendimi kötü hissetmemem gerekirdi. Sena ben yoende vardı. Efkana hep iyi davranmaya çalışmış bir dediğini iki etmemiştim. Adamın kendini suçlamasına bir şey diyemedim

 

Sonuçta onlar istemişti efkana avukatlık-

 

eğildiğim yerden doğruldum.

 

'Sena ve eşi benim avukatım.' efkanın sözlerini anımsadım.

 

Ardından seyitin. ' senanın eşide avukat mıymış neymiş...' demesi

Tanıyordu....

 

Efkanın davasında seyit savcı olacaktı tanıyordu senanın kocasını nasıl tanımazdı.

 

Koltuğa oturdum.

 

Dosyanın bizde olduğunu nerden biliyordu üstelik dosyayı alalı yanlızca bir saat olmuşken

 

Seyit gizlilik kararını senanın eşi istedi demişti.

Senanın eşide gizlilik kararı olduğu için dna testinin sonucunu göremediğini söylemişti taşlar yerine otururken saate baktım neşetin gelmesine daha çok vardı fakat ben böylece duramazdım ona sormam gerekiyordu bana düşündüklerimin doğru olup olmadığını söylemeliyi.

 

Telefonum yoktu birinden telefon rica etsem neşetin numarasını bilmiyordum yanımda param yoktu aksiliklerin hepsi ardarda sıralanmışken pencereden dışarı baktım.

 

Derin bir nefes vererek evi toplamaya devam ettim.

 

O gün ne olduğunu ne konuşulduğunu zihnimde tekrar tekrar canlandırıyordum.

 

Ortalığın dağınıklığını toparladıktan sonra vileda kovasına yüzey temizleyici ve çamaşır suyu ekleyerek içeri götürdüm. İlaçlı su ile zemini silerken uçak biletleri aklıma düştü.

 

Miray...

Efkan ve sena birlikteyse bunca zamandır miray neredeydi...

 

Yerleri silmeyi bırakrak senanın dosyasını almaya vestiyere gittim.

 

Sehbanın üzerine dosyadan çıkan tüm kağıtları sererek tek tek incelemeye başladım.

 

Sena nın öleli bir buçuk hafta olmuştu.

 

15 mart gece yarısı öldürülmüştü.

 

Arabanın sürücü koltuğunda başı cama düşmüş bir şekilde fotoğraflanmıştı.

 

Bir süre boş boş kağıtları inceledim.

 

Senanın kocası neşetten yapılı olmasına rağmen ona karşılık asla vermemişti.

Üstelik avukattı neşeti tehditlerle durdurabilirdi.

 

İstese beni çok kolay etkisiz hale getirip dosyayı alır giderdi.

 

İçi titreye titreye DNA testinin olduğu kağıdı açtım serhattan alınan akrabalık testine baktım.

 

Kapıdan gelen anahtar sesiyle başımı kaldırarak girişe döndüm. "Lalin evi mi temizledin?" Neşetin girer girmez aldığı detarjan kokusu ile sorduğu bu soru beni rahatlatmıştı.

 

Neşet kapıdan girdiğinde yere oturduğumu görünce kaşlarını çattı.

 

"Otursana," dedim. "Neye bakıyorsun?" Diyerek karşıma oturdu.

 

"Sena ve efkanın uçak bileti..." Diye mırıldandım. "Miray a neden almamışlar."

 

Sorduğum soru ile duraksadığı hissettim.

 

"Neşet." Dedim ona bakarak "efkanın avukatı sadece sena değildi... Senanın eşide efkana avukatlık yapıyordu... Seyit adamın mesleğini söylerken bile avukat galiba dedi..."

 

"Serhat ı arayacağım." Dedi telefonunu çıkararak "miray yanında değil biliyorum ama..." Dedi bir umut soracaktı.

 

Neşet telefonu haporlere alarak sehbanın üzerine bıraktı.

 

"Neşet?"

 

"Alo... Serhat nasılsın kardeşim." Dedi neşet

 

"İyidir abi aynı sende ne var yok."

"aynı iş güç ben seni neden aradım." Dedi ve devam etti. " Miray seninle mi?"

 

"Hayır. Efkanın ölümü annem... Hepsi üst üste gelince biraz kafamı dinlemek istiyorum diye mesaj atmış bir buçuk ay a yakın üniversiteden arkadaşlarıyla antalyada diye biliyorum."

 

"Anladım abim. Sen neredesin aydında mı?"

 

"Yok efkanın ölümünden sonra izmire taşındım."

 

"Gelip gitmiyor musun buralara?"

 

"Kim kaldı ki neşet... İşst bir ay önc gldim dna testi için." Dediğinde neşetle aynı anda birbirimize baktık

 

"Bir ay önce mi?" Dedi neşet afallayarak "ayın kaçıydı?"

 

"Kaçıydı..." Dedi düşünerek "20 şubat."

 

Senanın ölüm tarihi "15 marttı."

 

"Sonuç ne çıktı haberin var mı? Ölen bebek efkanın mı?"

 

"Sen dna testi yaptırdığında sena yaşıyor muydu?"

 

"Kızın adı sena mıymış... Lalin diye kalmış aklımda abimin avukatı işte."

 

"Seni kim çağırdı DNA için."

 

" Seyit."

 

"Sana ne dedi tam olarak."

 

"İşte diyorum ya! Efkanın avukatı lalin hanım düşük yapmış bebeğin efkandan olduğu düşünülüyormuş benden akrabalık testi istedi."

 

"İsmini lali olduğunu nereden biliyorsun? Seyit mi söyldi."

 

"Yok hastanede öğrendim."

 

"Anladım kardeşim seni hemen arayacağaım tamam mı?"

 

"Tamam." Dedinde telefonu kapattı neşet. Başımı iki yana salaldım. "Benim bebeğim." Dedim "dna testini yaptıkları..." Elimle dudaklarımın üzerini kapattım.

 

"Neşet." "Benim bebeğimi bilerek mi öldürdüler?"

 

"Dosyayı bize veren seyit."

 

"Efkanın yaşadığını bildiğimizi biliyorlar. Dna testini biz görelim diye eklediler. Yapılan testtekiler senanın değil senin bebeğine yapıldı."

 

"Neden?" Dediğimde sakalarının arasına dolaştırdı ellerini

 

"Amaçları ne bir bilsem..." Dedi

 

"Miray yok efkan yok neden yok bu nasıl iş amına koyayım!"

 

"Neşet!" Dedim. Başımı kaldırarak

"Efkanın telefonu, sena sıfırladıysa bir nedeni mesaj ya da sesli mesaj var demiştin."

 

"Hat senin üzerine göremez misi-"

 

"Siktir!" Dedi tepkiyi abartarak "görürüm tabi," diyerek telefonunu alarak müşteri hizmetlerinin numarasını tuşladı. Neşet müşteri hizmetleri ile konuşurken ben senanın otopsi raporunu inceliyordum. Bir şey anlamasamda aynı yeri bin kere okuyordum.

 

Neşet görüşmesini bitirdiğinde " 12 saat içinde o hattaki mesajları göndercekler.

 

"Çok iyi." Dedim neşet masanın üzerine göz atarken gördüğü fotoğrafı yüzünü buruştururarak aldı ve inceledi.

 

"Lalin!" Dediğinde ona döndüm "efendim."

 

"Yanıma otursana," dediğinde dediğini yaparak oturduğum yerden kalkarak yanına oturacakken. "Soluma." Dedi soluna diz çöktüğüm an boğazıma parmakları dolandığında afallayarak geri çekilmeye çalıştım ve çok rahat kurtuldum.

 

Baş parmağı işaret parmağı altta olduğu için

 

"Ne yapıyorsun sen!" Diyerek kalkacağım an kolumdan tutarak engel oldu "sena senden güçlü sen böyle tuttuğumda kaçtıysan o da kaçabilirdi."

 

"Yani?"

 

"Seni haretsiz şekilde öldürmem için böyle tutmam gerek diyerek tekrar oğazımı fazla güç uygulamadan sıktı.

 

"Lalin sena başka yerde öldürülmüş." Dedi

 

"Nereden anladın?" Dedim salak gibi olmuştum.

 

"Sena solda oturuyor sürcü koltuğunda."

 

"Tamam."

 

"Boğazına bak şimdi," diyerek fotoğrafı önüme bıraktı. "Sağdan boğazını sıksa parmak izinin yönü diğer tarafta olurdu."

 

"Hiiii!" Dedim sonunda anlayarak

 

"Seyit bize dosyayı bilerek verdi dna sonucunu görünce sen efkandan vazgeçecektin. Ama ben... Beni nasıl durdurmayı düşündü."

 

" Bir ay a kadar cumhuriyet başsavcısı olacak sence çözeceği dava bu muydu?"

 

"Yüksek ihtimalle... Başka imkanı yok lalin seyit efkana hiç bir zaman yardım etmemiş başka açıklaması yok."

 

"Peki biz efkanı nerede bulacağız? Nerede sence..."

 

"Bilmiyorum lalin."

 

"Ya efkana da o gü zarar verdilerse,"

 

"Aklına getirme öyle şeyler. Senayı seyit öldürdü kocası da yardım etti ya da tam tersi fakat ikiside bu işin içinde,"

 

"Seyit birileri başsavcı olmamı engellemeye çalışıyor demişti."

 

Neşet bu söylediğimden sonra sessiz kaldı. "Tabi!" Dedi başını sallayarak " ben mesleğimden olacaktım. Sen efkan ve senanın sevgili olduğunu düşüecektin."

 

O gün bazı soru işaretlerine yanıt bulmuştuk sabaha kadar oturup nedenini ni nasılını düşünmüş o güne dair atladığımız tüm detayları konuşmuştuk

 

Sabah ise neşetin telefonuna gelen mesajdn yalnızda bir dakika önce uyanmıştım. Kızsal hisler...

Neşetle ikimiz salonda uyuyakalmıştık telefonuna gelen bildirimle birlikte neşetide uyandırmıştım.

 

Neşet yarı açık gözlerle telefon kilidi açmaya çalışırken "hadi!" Diye bağırdım. Heyecandan ellerim titriyordu. "Zırlama." Diyerek telefonu açtı mesajlara girerek gelen bağlantıya tıkladığında efkanın telefonundaki tüm aramalar önümüze düştü neşet haklıydı. Senadan gelen iki sesli mesaj vardı.

 

Neşet ilk mesajlara girdiğinde senadan telefonu açması için bir çok mesaj gelmişti o günün sabahında

Efkan bana turta yaparken telefodan bakmıştı tarife o yüzden açmamıştı sanırım.

 

Mesajlarda elle tutulur bir şey göremeyen neşet sesli mesajın üzerine bastı.

 

'Efkan... ' sena ağlıyordu. 'Sen haklıydın... Mirayı seviyormuş...' hıçkırdı

'Enim kocam... Senin kardeşine aşıkmış efkan. Biz senin bu yüzden avukatınmışız miraya yakın olabilmek için. Efkan çok canım acıyor. Lütfen aç telefonu lütfen...'

 

Ses kaydını duyan neşet elleri titrerken ellerini koyacak yer bulamadı.

 

'Efkan seyitte biliyormuş ikisi pekte sağlıklı düşünmüyor. Seyit cumhuriyet başsavcısı olmakla kafayı bozmuş seni bile harcayabilir dikkat et efkan seyitte bu işin içinde nerdesin sen efkan en acil zamanda yoksun! Murat miray a... Resmen saplantılı iraya zarar vermesinden de korkuyorum. Bildiğimden ne murat ın ne seyitin haberi var mirayı bulup onu güvenli bir yere yerleştireceğim sende en kıs zamanda o lanet telefonu aç ve beni ara!"

 

Ses kaydı son bulurken neşet telefonu umursamadan cam shbaya attığı yumruk ile parçalara ayrılan sehbanın kırıklarından korunmak için kollarımı başıma siper ettim.

 

"Yaşatmayacağım o şerefsizi!" Dedi öfkeyle

 

"Yeminim olsun ki sike sike çoğaltacağım o ibneyi," elinden damlayan kanları umursamadan elini yumruk yaptı. "Bak lalin." Dedi "miray ın saçının teline zarar gelsin yakarım bu dünyayı kimseyi sağ bırakmam anlıyor musun?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Allah kahretsin miray o sikik herifin elinde!"

 

Senanın neden sildiği belli olmuştu sesli mesajları seyit ve murat öğrenmesin diyeydi.

 

"Seyit başsavcı olmak istiyordu değil mi..."

 

"Neşet korkutuyorsun beni..."

 

"Sikime savcı yapacağım onu beklesin."

 

"Fevri davranma!" Dedim sesimi yükselterek

 

"Bildiğimizi efkan ve miray bulunmadan belli edemeyiz." Beni salonda bırakarak salodan çıktı geri geldiğinde elinde bira şişesi vardı. Koltuğa oturmak için cam kırıklarını umursamadan koltuğa gitti ve oturdu. Birasını içerken ne yapacağını düşünüyordu.

 

" Mirayı efkanla tehdit ediyordur yanında tutabilmek için razı gelme-" sustu ihtimaller canını yakıyordu

 

"Ulan miray daha küçük!" Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı mirayı gerçekten seviyordu.

 

"Düşün lalin. Efkanı saklayan seyit... İyi düşün."

 

"Önce efkan. Miraya geç kalmam bu yüzden ne yapacaksan iki gün... Siktir et iki günü miray o kadar bekleyemez bugün bulacağız."

 

"Tamam." Dedim derin bir nefes vererek "ne murat ne seyit sandığımız kadar zeki değil. Değil buraya kadar bulduğumuz her şey gözümüzün önündeydi. Efkanın yeride öyle..."

 

Cam kırıklarına dikkat ederek neşetin yanına oturdum.

 

"Seyiti tanıyan sensin mirayı düşünmeyi bırak ve odaklan." Dedim.

 

"Seyitin yanına gittiğimiz gün konuşulanlar..." Duraksadım.

 

"Efkanın gösterdiği sahte kimlikteki adını araaştırsak belki bir şey çıkar..."

 

Başını iki yana salladı. "Bize göstermezlerdi eğer öyle olsaydı..."

 

"O gün senanın dosyasını verdi. Senanın yasak aşkı olduğunu anlattı... " Başka ne olmuştu elle tutulur...

 

Senanın dosyasını almaya yan masaya gitmişti.

"Diğer masadan aldı senın dosyasını yan masa kime aitti-"

 

"Yan masaya giderken dosyaları da götürdü!" Dedi elini dizine vurarak o an ı anımsadığımda dudaklarım aralandı.

 

"Dosyayı elinden çekip aldı... Neydi o..." Diyerek düşündüm. Neşet sesli bir şekilde okumuştu...

 

"Kıbrıs merkezi cezaevi..."

 

Günümüz

 

"Tüm haber kanallarında biz varız." Dedi neşet. Yanıma oturarak hala kıbrıstaydık o gün kıbrıs düğümünü çözmüş emin olmak için illegal bir yol ile seyitin telefon konuşmalarına ulaşmıştık

 

Ve evet kıbrıs merkezi cezaevi müdürü ile son bir aydır sıkı bir telefon trafiği söz konusuydu.

 

Neşet yıllık izine ayrılmıştı.

 

Kıbrıs cezaevi çok büyüktü neşet içerden birini ayarlamıştı fakat efkanın oradaki adını bilmiyorduk son iki ayda 1600 den fazla yeni suçluların geldiği bu hapishanede ekanı bulamak imkansızken

 

Efkanın kıskançlığını kullanmak benim aklıma bu plan da neşetin aklına düşmüştü...

 

Suya düşen yüzüğü bulmak isteyen neşet ülke gündemine düşmüştü.

evlilik teklifinin sonu suda bitmesi ise haberlere konu olmuştu kıbrısta ve türkiyedeki haber kanallarında özlikle neşetin sudayken " gardaşım." Diyerek yaptığı şive baya etkileşim almıştı.

 

"25 liraya aldığın yüzüğü ne yapmamı istersin?" Dedim suyu gören teneke yüzük kararmıştı.

"Sonuçta bu yüzük için hasta oldun." Neşetin hafiften bir ateşi vardı.

 

"Götümemi sokcam amına koyayım." Dediğinde yüzümü buruşturdum.

Neşet seyit için üst makamlara iletilmek için bir suç dosyası açmıştı kendi mesleği umrunda değildi seyit için aynı şey söz konusu değildi ama mirayın yerini efkanı güvenli bir yere aldıktan sonra neşet o dosya ile tehdit ederek öğrenecekti.

 

Mirayı aldıktan sonra senanı ölümü için ayrı bir dosya hazırlamayı düşünüyordu. Fakat her şey bitmişti.

Tüm zorluklar

 

"Neşet!" Açılan kapı ile hapishanenin misafir odasında neşetin arkadaşı olan adam girdi.

Adamın elindeki fotoğraf a kaydı bakışlarım. "Haber yayınlandıktan sonra tahmin ettiğiniz gibi sinir krizi geçiren bir mahkum oldu..." Dediğinde kalbim yerinden fırlayacakmış gibi hızla çarptı.

 

Elindeki fotoğrafı bizim görebileceğimiz şekilde önümüzde tutuğunda "bu mu aradığınız adam?" dediğinde "yaa!" Diyerek yere çöktüm. Ellerim titrerken neşet bir ayğını yere vurarak "abi ya abi bu işte bu!" Dedi sevinçle

 

"Kalk lalin! Kalk lalin başardık kalk!" Dedi fakat her şeyi geride bırakmanın yorgunluğu vardı dizlerim tutmuyordu efkanla aynı çatının altındaydık neşet yanıma geldi ve bana sımsıkı sarıldı.

 

"Bulduk neşet." Dedim bende ona sarılırken "neşet bulduk efkanı başardık!" Neşet bnden uzaklaştı "git. Dedi nefesini dışarı bırakarak "git efkana halil götür yengeni..." Ayağa kalktım.

 

Ve bize yardım eden halil ile birlikte hapishanenin karanlık koridorlarını yürüdük demir kapılardan geçtik

 

"İçerde yenge!" Dedi bir kapının önüne geldiğimizde ellerimin titremesini durduramıyordum Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Kapıyı güçlükle ittim. İçer bir adım attığımda arkamdan kapı kapandı. Ya efkan değilse diye içimde hala bir nebze korku varken arkası dönük bir şekilde oturan ve dizini sallayan efkanı gördüm. İnip kalkan sırtı.

 

Konuşamadım. Dilim tutuldu ne diyeceğimi bilemedim bedenimde gezinen şok dalgası ve dudaklarımdan firar eden hıçkırık ile efkanın bedeninin kasıldığını hissettim.

 

"Buldum seni efkan."

 

Efkan oturduğu yerden kalkıp bana döndü. Yorgun gözlerini gördüm. Zayıflayan yüzünü

 

"Lalin." Dedi inanamıyormuş gibi

Ona oğru bir adım atmıştım ki efkan bana doğru hızla atılıp beni kolları arasına aldı.

"Lalinim." Daha sıkı sardı kolları onu en son kanlar içinde bıraktığım an aklıma düşünce efkana daha sıkı sarıldım.

 

"Öldün sandım." Dedim ağlayarak artık güçlü olmaz zorunda değildim.

 

"Özür dilerim. " Dedi ellerimi boynuna daha sıkı sardım.

 

"Bitti efkan."

 

"Lalin sandığımız kadar salak değilmiş." Dedi neşet dayanamayarak gelmişti güya bizi yalnız bırakacaktı.

 

"Buradasın kardeşim yaşıyorsun." Dedi fakat n efkanın umrundaydı ne benim biz birbirimize sarılı birşekilde dururken neşette bir kenarda sessizce göz yaşı dökdü...

 

SON 

 

AYYY KİTAPLA BİRLİKTE BENDE BİTTİM ÇOK YORULUMM

 

10 BİN Kelime OLDUU

Daha fazla devam edemiyorum alın size alternatif final

 

Haftaya aşk selinde buluşuyoruz sakın beni ekmeyinn

 

Ve yeni taşındığım şehir olan Konya'da olanlar varsa bir yorumlara yazın bacımda oturup bir kahve içelim mevlanaya karşı 🧚🏻‍♂️

 

İnstagram

@saryarayisarunya

Ve

@llmlkc

 

Çok öpüyorummm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.11.2025 02:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...