

𓆩𓆪
"ANNE!" Neşeyle cıvıldadı kız, hızlı hızlı elbisesini üstüne geçirmeye çalışırken.
"Hızlı ol, Laren!" Saçları elektriklenmiş bir şekilde odadan çıktı. Annesi, elleriyle Laren'in saçlarını düzeltti, kendisine çekerek öpücük kondurdu. Renna yürüme engelliydi. Her ne kadar bu durum onu zorlasa da, kızı onun için yaralarına ilaçtı. Laren, annesinin sandalyesinden tutarak itti.
Kısa bir süre sonra evlerinin arkasındaki uzunlamasına büyük olan bahçeye çıkmayı başarmışlardı. Laren bir anda içindeki sevinci bastıramadı ve çiçeklerin arasında özgürlüğe doğru hızlıca koşturmaya başladı. Koşarken ellerini çiçeklerin arasında gezdiriyordu. Tam o anda annesinin koşamadığını, arkada kaldığını fark etti.
Yavaşlayıp arkasına döndü. Annesinin ona gülümser bir şekilde baktığını görünce gülüşü büyüdü. Önüne döndüğünde ise gülüşü soldu. Sanki bir anda karanlığa gömülmüş, kafese zorla tıkılmış bir kuş gibi hissetti. Ve bu hissiyle güneş, kendini dağların arasına gizledi.
Sanki her şeyi önceden hissetmiş gibi...
06.43
𓆩𓆪
Tanrısal bakış açısıyla
Meris'in gözleri dolmaya başladı. Olacağını bildiği şey için neden üzülürdü ki insan? Adris, ekrana bakmaması için yavaşça Meris'in başını sola doğru yatırdı. Çocuklar üzerindeki hassasiyetini en çok o biliyordu. Deneylerden ilki, Laren Clack, deneyde başarısız olmuştu. Bedeni kaldırılacağı anda Vash'ın planı uygulandı.
'Çocukların yetenekleri duygularına etkili mi?'
Vash ve doktorlar ekrana dikkatlice kesilmiş izliyorlardı. Tam o anda Darian bir iki adım öne çıktı.
"ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ ALDINIZ BİZDEN! ÇOCUKLUĞUMUZA KALICI YARALAR ÇİZDİNİZ! ÖLÜYORUZ... VE SİZ, HAYALLERİMİZİ YAŞAMADAN ÖLDÜRÜYORSUNUZ!"
Öyle bir bağırdı ki herkesin sesi kesildi. Doktorlar da dahil, kimseden ses çıkmadı. O an Darian'ın gözyaşları döküldü.
"Canım acıyor... ANNE!"
Etraf ölüm sessizliğine büründü.
Doktor tam mikrofonu açacağı anda Agnes elini tuttu. Gözleri ekrandan ayrılmaz bir şekilde, "Sadece 5 dakika!" diye bağırdı.
Herkes ne olup bittiğini anlayamamış bir şekilde Agnes'e bakarken, Agnes sadece Darian'a bakıyordu. Hâlâ söylediği sözün altında kalbi eziliyordu.
"Canım acıyor... ANNE!"
Bu cümle...
Oğlunu kan birikintisi içinde gördüğünde de aynı cümleyi tekrar etmişti defalarca...
"Bayan Agnes?"
Doktor, Agnes'e doğru döndü.
"Hadi ama Bayan Agnes, bir deneğin laflarına mı aldanacaksınız? Sizi daha güçlü sanıyordum." diyerek alay etti.
Agnes gözlerini doktora yöneltti. Yüzünde salakça bir gülüş vardı ama Agnes'in bakışlarıyla gülüşü soldu. Kadının gözleri kan çanağına dönmüştü âdeta.
Doktordan gözlerini ayırmadan masayı dağıttı ve parmaklarıyla neşteri kavradı. Herkes korkuyla geriye çekildi.
Agnes neşteri doktora doğru salladı.
"Eğer oğlumun canını yakarsanız gebertirim sizi!" diye bağırdı.
"Oğlum derken?"
"Nasıl yani?"
Doktor yavaşça Agnes'in bileğinden tuttu.
"Bayan Agnes, Darian Aroun sizin neyiniz oluyor?" diye fısıldadı.
Sertçe yutkundu Agnes.
"OĞLUM O BENİM! ÖZ OĞLUM!"
𓆩𓆪
"GAVİN!" diye bağırdı Darian.
Çömeldiği yerden hızla doğruldu ve hafif ışık yüzüne vurduğunda, zar zor çocukların arasından Gavin'i seçmeye çalıştı.
"Kapıyı açmaya çalışacağız."
𓆩𓆪
Loyana'nın anlatımıyla
Hızlı adımlarla tekrar yanımıza geldi. Göğsü sürekli inip kalkıyordu. Her ne kadar sakin kalmaya çalışsa da, o da bir o kadar korkuyordu.
"Asterin! Talisa, Laren'i odanın en köşesine taşımaya çalışın. Diğer çocuklar için..."
Bunun üzerine Asterin başıyla onayladı ve arkadaşının omuzlarını yavaşça kavradı, son kez...
Onları her gördüğümde hep birlikteydiler. Her zaman gülüşmeleri odayı neşeyle doldurur, eğlenirlerdi. Şimdi ise onları bu hâlde görmek, ister istemez üzüyordu.
Bileğimi nazikçe kavrayarak,
"Kayla'nın yanında durur musun?"
Ne diyeceğimi bilemez bir hâlde başımı sallamakla yetindim.
Asterin ile Talisa, Laren'in bedenini kaldırmaya çalıştı. O an yerimden kalktım ve Kayla'yı aramaya başladım.
ORADA!
Odanın köşesinde, bacaklarını karnına çekmiş, kafasını kıyafetinin içine sokuşturmuştu.
Aramızda en küçük oydu ve konuşamıyordu. Kendini resimleriyle anlatırdı, bazen gözleri bile sesi olurdu onun için.
Yüzündeki solukluğun aksine, saçları daima parlardı. Gülüşünü saçlarında saklardı...
Korkuyordu. Kalemini ve kâğıdını bir köşeye fırlatmış, elleriyle kendisini koruyordu.
Yanına çömeldim ama bakma gereği bile duymadı. Titriyordu. Ben bile korkarken onu nasıl sakinleştirebilirdim ki?
Çığlık atamadığında kâğıdı karalayan bir kızı nasıl sakinleştirebilirdim ki...
Ve savurduğu kâğıtlar karalanmıştı...
"Bazen hayat herkesten bir şey koparır... Senin sesini, benim ise ailemi..."
Bana bakmadı bile. Dudaklarım tekrar aralandı.
"Onun ise hayatını..."
Laren'i gösterdim, gözlerimden yaşlar akarken.
"Çocukluğumuz travma edildi gözlerimizin önünde..." Darian'ın dediği gibi.
Duvara yaslanmış bir şekilde,
"Sizinle bir hafta oldu tanışalı ama sizler benim için ailesiniz. Her biriniz... İnsanların ne dediği umurumda değil.
Siz yaratık olsaydınız saldırırdınız. Ama asıl insanlar bana saldırdı. Size yaratık denmesi ne kadar doğru olur o zaman?"
Kayla'nın önüne geçtim.
"Seni koruyacağım Kayla. Gerekirse senin sesin olurum, senin atamadığın çığlıkları ben atarım..."
Bir anda kafasını kaldırdı gömdüğü yerden. Islak kirpiklerini kıpraştırdı, 'gerçekten mi?' dercesine bana baktı.
Arkadaki sesler birbirine karışmaya devam ediyordu. Herkes korkuyordu.
"Sen de benim ailem olur musun?"
Elimi uzattım, yavaşça tutması için. Uzun bir süre gözlerime baktı ve sonunda sıcak bir hisle elimi kavradı.
𓆩𓆪
Tanrısal bakış açısıyla
"Gavin!" dedi Darian net bir sesle.
Çelik kapının önüne geldiklerinde, Gavin Darian'a baktı. Kapıyı açmaya çalışacaklardı, ikisinin düşündüğü gibi. Darian, kapının belirli yerlerine tıklatarak anahtar bölgesinin ne tarafta olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Tok bir ses!
Şu an tek istediği, tok bir ses duymaktı. Parmaklarını gezdirdi kapının üstünde.
"Ne yapmaya çalışıyorsun! Çekil!"
Gavin, Darian'ı itekleyeceği anda Darian eliyle olduğu yerde kalmasını işaret etti. Kapıya kulağını yasladı daha iyi işitmek için.
Bir ses...
Hafif bir tok ses...
Kulağını kapıdan çekti ve parmağıyla olduğu yere dokundu, yerini kaybetmemek için. Gavin ne yaptığına anlam veremezken, Darian bir anda parmağını sertçe ısırdı, elini kanatacak şekilde.
Ve kanıyla tekrar işaretledi. Işık azdı, yanlış bir yere vurma şansı yoktu. Gavin'in gücü azalabilirdi.
"DELİRDİN Mİ SEN?"
"İşaretlediğim yere gücünü artırarak vur. Yanlış bir yere isabet ettirme, sakın!"
Tamam anlamında başını salladı ve bir anda fiziksel gücünü artırarak kapıya sertçe vurdu. Defalarca aynı noktaya...
"Bir daha!"
Gavin tekrar kapıya yumruğunu geçirdi.
"Bir daha!"
Ve tekrar... Artık eli kanamaya başlamıştı.
"Bir daha!"
Hafif bir sallantı oluştuğunda Darian açıklığı kontrol etti. Tam da düşündüğü gibi...
"Ursula!" diye bağırdı bu sefer Darian. Kapıyı az da olsa oynatabilmişlerdi. Dışarısı gözükmüyordu yine de, ama kapı sallanmıştı. Azıcık yandan kilit kısımları, zor da olsa görünüyordu. Darian'ın da istediği buydu.
"Ursula, yandaki bu kısımda demir çubuklar var. Alt alta dizilmiş, bunları yok et."
Her ne kadar sakin kalmaya çalışsa da kalbi çarpıyordu.
"Davis!.. Kapının önünde dur. Kapı içeri doğru da düşebilir. Dışarıda ben portal ellerle engelleyeceğim ve bir yandan Ursula'yı koruyacağım."
Davis, tamam anlamında başını salladı.
"GAVIN VE DİĞERLERİ GERİ ÇEKİLSİN!"
Lenora, Gavin'e doğru ilerleyeceği anda Asterin kıyafetinden çekiştirdi.
"LAREN!" diye bağırdı.
Lenora başını "üzgünüm" anlamında yere eğdi. Ne kadar çabalasa da olmuyordu. Çoktan ölmüş bir ölüyü hayata döndüremezdi ki.
"Hayır! Hayır! Biraz daha çabalasan iyileştirebilirsin!"
Gözleri kan çanağına dönmüştü. Bu denli bir karanlıkta, anlaşılacak kadar. Lenora dönüp arkasına bakmadı bile. Gücünü kullanırken yeterince yorulmuştu zaten, zar zor ayaktaydı. Gavin'in kolunu tuttu ve yavaşça kendine çekti. Elinin üstüne elini yerleştirdi. Gavin'in kanı Lenora'ya bulaştı.
Darian etrafı yönlendirmeye çalışıyordu. O an herkesin içinden bir ses yükseldi:
O bir lider...
Davis, kapının dibine yaklaştı. Darian portal elleri aktifleştirmeyi başardı. Bir eliyle Ursula'yı koruyor, diğer eliyle kapıyı tutmayı planlıyordu. Richard kendi klonlarıyla destek olmaya çalışıyordu.
"ETHEN!" Diye bağırdı bu sefer duvarın köşesine yaslanmış şekilde bekleyen Ethen, ne istediğini anlamış olacak ki ayağa kalktı.
"URSULA, ŞİMDİ!"
Ursula zar zor elini geçirdi. Parmağının yetişebilmesi bile yeterliydi. Zorladı, iyice itebilmek için. Burnuna gelen metal ve ceset kokusu rahatsız etmişti onu şimdiden.
Kolunu biraz daha soktu aralıktan. O kadar dardı ki bir türlü yetişemiyor ve sürekli canı yanıyordu. İçinde sürekli tekrarlanan o cümle:
"Arkadaşlarımı kurtaracağım."
Ve o an parmağı, soğuk bir metali kavradı.
"BİR!"
Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.
"İKİ!" diye tekrar bağırdı, diğerlerini sevindirmek için. Darian, Davis, Ethen ve Richard nefes dahi almadan bekliyorlardı.
Ursula sonuncu demire uzanacağı an kapı açıldı. Üçüncü demiri o yok etmemişti...
Demir kapının içine oturdu ve hafifçe geriye doğru açıldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |