21. Bölüm

Bölüm 21 : Sürpriz Karşılaşma

seçil yılmaz
secilyl

  

Su kralına cevap vermek için ağzımı açmıştım ki sırayla farklı renkte ışık huzmeleri salonu doldurduğunda tüm dikkatim onlara çekilmişti. Tüm krallar kendilerine yakışır bir şekilde şaşalı bir girişle salona adım atıklarında ortamda tam anlamıyla güçler savaşı dönüyordu.

Benim aksime onlar normal bir şekilde durmuş ve birbirlerini süzdükten sonra çokta aldırış etmeden bakışlarını bana çevirmişlerdi. Bu altı kralın da aklında tek bir soru olmalıydı. Bu kız kim? Hepsi bakışları ile adeta beni yerime çivilediğinde ortama adapte olabilmek için yavaşça boğazımı temizledim ve bakışlarımı hepsinin üzerinde tek tek gezdirdim.

“Öncelikle hepiniz Güneş krallığına hoş geldiniz.” Ufak bir duraksama ile tepkilerini ölçmeye çalışsam da hepsi olduğu konumunun hakkını verircesine sadece beni izliyor ve durum analizi yapıyor gibiydiler. “Eminim kim olduğumu ve neden bir toplantı düzenlendiğini merak ediyorsunuzdur.”

Gözlerim Ay kralını bulduğunda gözlerinde beni çoktan tanıdığını belli eden pırıltıyı yakalayabilmiştim. Ve o gözler yeterli bir açıklamam olmazsa az sonra burayı çok fena karıştırabileceğini söyler gibi bakıyordu.

“Ben Güneş Krallığı prensesi Milena.” kendimi kraliçe olarak tanıtamamıştım. En azından henüz buna hazır hissetmiyordum ama konuşmanın devamında zaten her şey açığa çıkacak ve ben o zaman kraliçe kimliğimi duyuracaktım. Bu yüzden resmiyet gereği saygısızlık yapmak istemeyerek selam verdim.

Kafamı kaldırıp baktığımda artık bana değil birbirlerine bakıyorlardı. Büyük ihtimalle neden onların karşısında olduğumu ve kuralları çiğnediğimi merak ediyorlardı.

“Hepinizin ne düşündüğünün farkındayım. Bugün buraya sizi ben çağırdım çünkü konuşulması gereken önemli olaylar var ve daha fazla ertelenemezdi.”

“Bizi ayağına çağırma cüretini nasıl gösterirsin?” konuşan kişi su kralıydı. Kral Perseous... “Ayrıca kral Colirod nerede?” dediğinde ortamın karışacağını anlamıştım. Kesinlikle bu şekilde devam ederse büyük bir sorun çıkacaktı. Bu yüzden hızla müdahale ederek konuşmaya kaldığım yerden devam ettim.

“Öncelikle sizden sakin olmanızı istiyorum. Tüm krallıkların bilmesi gerektiğini düşündüğüm bir olaya Güneş krallığı ev sahipliği ettiği için sizi buraya çağırdım. Şimdi izninizle masaya geçelim ve bende her şeyi sizlerle paylaşayım. Kral Colirod’un nerede olduğu da dahil.”

Daha fazla ayakta dikilmelerinin anlamsız olduğunu fark etmiş olmalılar ki masaya geçmeye başladılar. En önden toprak kralı giderken diğerleri de peşine takılıp ilerlemeye başladı. En sona kalan Ay kralı Trevor az önceki anlamlı bakışlarını atıp yerine geçtiğinde gözlerim Ateş kralı Tarquin ile kesişti. Gözleri beni baştan aşağı süzerken yüzünde anlamadığım bir ifade vardı. Bakışlarını gözlerimde sabitlediğinde kaşları hafif çatılsa da üzerinde durmadan ilerleyerek yerine oturduğunda artık tüm krallar masadaki onlara ayrılan yerlerini almıştı.

Kralların belli bir yaşları olsa da bu görünüşlerine yaşlılıktan ziyade olgunluğun getirdiği bir güzellik katıyordu. İnsanlar için yaş almak hayatın sizden götürdükleri ile var olurken krallar ve büyü sahibi kişilerde bu pekte öyle işlemiyordu. Yaşınız arttığında ve gücünüzü aktif olarak kullanmaya devam ettiğiniz sürece yaşlanmak sizin için korkunç bir şey olmaktan çıkıp aslında gücünüzü simgeliyordu. Ve tam olarak bu yüzden karşımdaki bu altı krallın karşısında ne kadar toy olduğumu düşünmek beni geriyordu. Duruşlarından, ifadelerinden ve hatta görünüşlerinden bile güç akıyordu.

Ben de onların peşinden ilerleyip masanın başındaki yerimi aldığımda, ki bu yer babamın yeri oluyordu, bakışlar anında yaptığım şeyin küstahlığını ve yanlışlığını vurgularcasına sertleşmişti fakat hala kral Colirod’un burada olmaması ve benim dediklerim onları olanlara öğrenmeye karşı meraklı kılıyordu ki seslerini çıkarmadan beklemeye başladılar. Yine de ne kadar süre bu şekilde beklerlerdi emin değildim. Bu yüzden daha fazla oyalanmadan sözlerime başladım.

“Öncelikle hepiniz tekrardan hoş geldiniz. Sizi buraya iyi bir sebeple çağırmış olmak isterdim fakat söyleyeceklerimin pekte hoşunuza gidecek şeyler olduğunu sanmıyorum.” aslında bu kişiye göre değişebilirdi. Yani içlerinden kimin bu saldırıyı düzenlediği hala belli olmasa da sonuç olarak biri yapmıştı ve belli etmese de onun sebebiyet verdiği tüm bu olaylara sevinmiş olmalıydı.

“Yaklaşık olarak üç hafta önce saldırıya uğradık.” cümlemin etkilerini anlamak istercesine gözlerimi tek tek hepsinin üzerinde gezdirdiğimde şaşırmış görünüyorlardı. Tabi ki öyle gözükeceklerdi, rol yapmak onlar için o kadar da zor olmamalıydı.

Konuşmamın bölünmesine müsaade etmeden sözlerime devam ettim. “Saldırı sadece saraya yapıldı ve saldırganlar kutsal ormandan sınırlarımızı aştı. Yani bu demek oluyor ki kim bu planı düzenlediyse kutsal hayvanlar ile iş birliği içinde.” İşte buna tepkisiz kalamazlardı çünkü kutsal hayvanlar önemliydi ve eğer krallıklardan biriyle anlaşma yaptılarsa bu onlara büyük bir güç akışı sağlama konusunda en iyi seçeneklerden birini sunardı. Tahmin ettiğim üzere dediklerim hiçbirinin hoşuna gitmemişti çünkü bugün Güneş krallığına yapılan bu saldırı eğer gücü elinde tutan kişiler değillerse onların da başına gelebilirdi.

“Bunu bize nasıl kanıtlayabilirsin? Umarım söylediklerinle tüm krallıkları zan altında bıraktığının farkındasındır.” bakışlarımı sağımda kalan sözlerin sahibine çevirdiğimde Hava kralı Darius cevap beklercesine yüzüme bakıyordu.

Gözlerimi ondan çekmeden sandalyemin arkasında durup her şeye tetikte olan Evan’a itafen konuştum. “Evan, raporları ve ölen kişilerin listesini getir.”

Sarayda meydana gelen hasarları da bildirmeyi isterdim fakat saray kendi gücünden sorumluydu. Yani kendi koruma altına aldığından dolayı izler kısa sürede öylece yok olmuştu. Bu hanedandan son bir kişi de olsa yaşayıncaya kadar devam ederdi. Son kişi de öldüğünde saray kendini korumayı bırakır ve kısa sürede eski bir harabeye dönerdi. Bu yüzden onlara saldırıyı kanıtlamak için daha farklı bir şeylere ihtiyacım vardı.

Evan hızla zaten daha önceden hazırladığımız raporları herkesin önüne bıraktığından krallar incelemeye başladı.

Görecekleri anın gelmesini beklerken tüm dikkatim üzerlerindeydi ve çok geçmeden ilk fark eden Toprak kralı Sarim oldu. “Neden bu listede kral ve kraliçenin de isimleri var?” dediğinde diğer krallarda ani bir aydınlanma yaşamış gibi önlerindeki kağıtlara daha dikkatli bakıp gördükleri isimlerle kısa bir an donup kaldılar

“Maalesef ikisi de yapılan saldırı sırasında öldü. Şimdi neden sizi buraya benim çağırdığımı anlamışsınızdır.” derken az önceki sözlerinden dolayı gözlerim Su kralı Preseous’daydı. Ardından göz bağımızı kesip ortaya doğru konuşmaya devam ettim. “Saldırı gecesi hazırlıksız yakalandığımız için sarayda yetince asker yoktu. Olanlar da halka karşı da saldırı olduğu düşüncesiyle oraya gönderildi fakat ilginçtir ki saldırı sadece saraya oldu. Bu öylece bir saldırı değildi, direkt olarak Güneş krallığını bitirmeye yönelik bir saldırıydı ve her kim tarafından yapıldıysa bunu diğerlerine de yapmayacağının hiçbir garantisi olmadığı için sizleri buraya topladım.”

“Peki sen nasıl hayatta kaldın?” gözlerim az önceki durağına tekrar uğrarken bu sefer doğrudan ona konuşmaya başladım. Belli ki sorguladığı şeyler vardı ve cevaplar da bendeydi. “Saldırı sırasında rehin düşmemek için kaçtım. Kaçış sırasında saldırganlar beni ormana yönlendirdiği için tek çıkış noktam orasıydı. Uzun süren bir kovalamacanın sonunda kendimi yüksek bir uçurumda bulduğumda dengemi sağlayamadım ve aşağı düştüm. Denize... Sularınızda beni hissettiniz mi kral Perseous? Affedin, güçlerinizin sınırlarını tam olarak bilmiyorum.” dediğimde sorgular bakışları gitmiş yerine karşısında kim olduğunu yeni hatırlamış gibi küçük hareketlerle gerilerek dikleşmişti.

Sularında olanların haberi ona giderdi. Bahsettiğim küçük olaylar değildi. Fakat o gün bir şeyler değişmişti ve ben hissetmiştim. O yükseklikten suya düşmeme rağmen hayatta kalmamın açıklamalarından biri de buydu ve kral Perseous bunu biliyor olmalıydı. Bunu söyleyebiliyordum çünkü özü sudan geliyordu ama sözlerim karşısında gerilmesine bakılırsa bu onun haberi olmadığını göz önüne seriyordu. Bu da demek oluyordu ki güçlerinin belli bir sınırı vardı. Aslında amacım bu olmasa da sözlerim diğer kralların da benim gibi düşünmesine neden olmuştu. Bu bir açıktı ve nedenini o da bilmiyor gibiydi. Ve az önce kendime bir düşman kazanmış gibi hissediyordum. Onu küçük düşürdüğümü sanmış olmalıydı ama yapmak istediğim bu değildi. Sadece daha önce olmadığım bu ortamda güçsüzlüğümü gösteren hiçbir şeye mahal vermek istemediğimden sözler kendimi korunma mekanizmasına almışım gibi öylece ağzımdan dökülüvermişti.

Ayrıca onlara bazı şeyleri olduğu gibi anlatmaktan da kaçınmıştım. Bunun nedeni daha fazla olayı kurcalamalarını önleyip asıl kısma odaklanmalarını istememdi. Bir diğer nedense o gece ne olduğunu ben bile tam olarak bilmiyordum. Neden oradan aşağı atladığım gibi...

Düşüncelerimden hızla çıkıp daha fazla bu gergin anı uzatmak istemediğimden anlatmaya devam ettim. “Uyanıp kıyıya vurduğumda farklı bir krallıktaydım. Ay krallığı...” kimse ne düşüneceğini bilemiyor ve bu toplantının beklediklerinden çok daha farklı gittiğini gösterircesine başlarını açıklama beklercesine Ay kralı Trevor’a çevirdi. Bunun üzerine bende onun diyeceklerini dinlemek için beklemeye başladım.

“Evet, Milena benim krallığıma geldi fakat kimliğinden bahsetmedi. Bu yüzden onun bir casus olabileceğini düşündük.” gerisini çok anlatmak istemiyor gibiydi. Orada bana davranış biçimi göz önünde bulundurulursa bu gayet normaldi. Bu yüzden sözlerine ben devam ettim.

“Ve tam olarak bu yüzden beni krallıklarına geldiğimde zindana attılar. Orada rahatsızlandığımda tedavi edildim ve prensin kişisel hizmetçisi olarak kısa bir zaman geçirdim. Son olarak iyi bir an bulduğumda krallığıma geri dönmek için oradan kaçtım.”

Toprak kralı Sarim çok daha farklı bir yere odaklanmış gibi, “Bu demek oluyor ki artık iki krallığın varisleri de açığa çıktı.”

Bunun konuşulacağının zaten farkındaydım ama öncesinde farklı şeylere odaklanırız diye düşündüğümden kral Sarim’in sözlerine şaşırmıştım. Hava kralı Darius da benim gibi düşünmüş olmalı ki “Önümüzde bundan çok daha önemli sorunlar var gibi gözükmüyor mu sence de Sarim. Colirod ve eşinin ölümünden bahsediyoruz. Güneş krallığının geleceği ve krallıklar arasındaki bir düzenbazdan...”

“Öncelikle şunu bir açıklığa getirelim. Güneş krallığının geleceği sadece beni ve halkımı ilgilendirir. Sizi buraya çağırmamdaki neden her şeyi anlatmak ve dediğiniz gibi kimin düzenbaz olduğu konusunda ortak bir arayışa girmekti.”

Ay prensini açığa çıkarmak umurumda değildi fakat güneş krallığı hakkında dedikleri her kelime benim için kırmızı bir çizgiydi. Her konuda beni arka plana atmalarına izin versem de bu konuda olmazdı. Bu yüzden ses tonumdan kesinlik akıyordu.

Fazla ileri gittiğimi düşünmelerini istemediğim için hafifçe boğazımı temizledim ve ılımlı bir tonla konuşmaya devam ettim. “Bence bugünlük yeterince şey öğrendiniz. Hepiniz için odalar ve yemekler hazırlattım. Lütfen dinlenmenize bakın, bu süre zarfında biraz düşünmeye fırsat bulursunuz ve yarın sarayımızdan ayrılmadan önce son bir kez konuşuruz. Ne dersiniz?”

Onlardan çok benim dinlenmeye ihtiyacım olduğuna emindim. Dik durmaktan ve kendimi kasmaktan her yerime ağrı girmişti. Ayrıca her an diken üstünde olmak hiç de iyi hissettirmiyordu.

Ellerimi masanın üzerinden çekip hafifçe eteğimi düzelttim ve ayağa kalktım. Benim kalkmam üzerine onlar da birer birer ayaklandığında odalarını göstermeleri adına hizmetçileri çağıracaktım ki salonun büyük kapıları gürültülü bir şekilde açıldı.

Bu saygısızlığı kimin yaptığını görmek için başımı kapıya doğru çevirdiğimde bir an için bacaklarımın tutmaz olduğunu hissettim ve yıkılmamak için masanın kenarına tutundum.

Yanlış görüyor olmalıydım öyle değil mi? Ellerim titremeye başladı. Gözlerim gördüğüm kişinin hayal olabileceği düşüncesi ile bir an bile kapanmazken onun gözleri de doğrudan beni buldu.

Ağzımdan sessiz bir fısıltı koptu. “Baba...”

Üzerimdeki bakışları hissedebiliyordum. Neler döndüğünü çözmek isteyen altı kral ve öldüğünü sandığım babam...

Belimde bir el hissettiğimde kendime gelerek tekrar doğruldum. Bu Ustaydı. Hemen arkamda duruyor ve destek oluyordu. Kimsenin onun belimdeki elini görmediğine emindim. Toparlandığımı hissettiğinde bir adım geri çekilirken eli de belimden ayrılmıştı.

Görüntüsü hiç değişmemişti. Hiçbir şey olmamış ve sanki ben tüm bu olanları uydurmuşum gibi kapının girişinde dikilmiş pürüzsüz kumaştan kıyafetleri, ihtişamlı tacı ve duruşuyla karşımdaydı. Gözlerinde sanki gece az uyumuş gibi hafif morarmalar oluşmuş olsa da dikkatli bakmayan birinin anlayamayacağı bir ayrıntıydı bu.

Bakışlarını benden çekip kralların üzerinde gezdirdi ve sanki sıradan bir günde karşılaşmışlar gibi olağan bir şekilde konuşmaya başladı.

“Hepiniz krallığıma hoş geldiniz. Sanırım önemli bir konuşmayı bölüyorum ama katılmazsam olmazdı.” kısa bir an bana baksa da oyalanmadan bakışlarını geri çevirdi. “Prenses Milena’nın da dediği gibi öncelikle Güneş krallığı söz konusu olduğunda geleceği hakkında laf söylemek sadece bize düşer bu yüzden bu konuşmayı duymamış gibi davranacağım. Diğer kısma gelirsek çoğu şeyin size zaten anlatıldığını düşünüyorum. Sadece prenses Milena’nın da bilmediği benim ölümüm dışında... Hepinizin bir gecede çok fazla şeyle karşı karşıya kaldığının farkındayım. Bu yüzden dinlenmeniz ve yarın sabah kahvaltıdan sonra sizlerle konuşmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.”

Tüm kralların aklında yüzlerce soru olduğuna adım kadar emindim fakat hiçbiri babamın dediklerine itiraz etmedi ve onlara burada kaldıkları sürece yardımcı olacak hizmetçilerle salondan çıktılar. Bu hareketleri beni şaşırtsa da ne onları tepkilerini görmüş ne de bazılarının babama karşı pekte iyi niyetli olmayan bakışlarını yakalamıştım.

Hepsi birer birer salondan ayrıldığında artık koca odada ben, babam, Usta ve Evan kalmıştı.

Ben hala babamın açıklamalarını ve neler olduğunu öğrenmek için beklesem de babam hiç acelesi yokmuş gibi Usta’ya döndü.

“İyi işti. Gözümün arkada kalmayacağını biliyordum.” dediğinde Usta hızla selam verdi ve babamın söylemesine gerek kalmadan Evan’a da işaret vererek odadan çıktılar.

Sonunda baş başa kaldığımızda tek diyebildiğim şey, “Yaşıyorsun...” olmuştu. ‘Ama ben senin öldüğünü görmüştüm.’ düşüncelerim birbirine girmişti ve babamın konuşmak için en son beni seçmesi de işleri hiç kolaylaştırmıyordu.

“Ben olmadığımda demek ki krallığı bu şekilde yöneteceksin.” duymayı beklediğim sözler bunlar değildi. “Sana kızmadım. Doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptın. Fakat artık kimliğin açığa çıktı ve bunun getirileri olacak. Artık krallıklar daha şeffaf olmak zorunda.”

Yanıma doğru yürümeye başladığında sözleri doğrudan kulağıma girip hiçbir yere uğramadan beynimde bir yerlere karışıyordu. Tek düşündüğüm bana sarılmak için adımladığıydı. Lakin beklediğim gibi olmadı.. Yanımdan geçti ve bir iki adım arkamda olan az önce kalktığım tahtına oturdu.

“Şimdi git ve dinlen. Yarın yeni bir dönem başlayacak. Hazır olsan iyi edersin. Şimdi çıkabilirsin.”

Bir iki saniye tepki veremesem de sonunda çıkmamı söylediğini idrak edip sersemce selam verdim ve kapıya doğru hiç de bilincim yerinde olmayan adımlarla ilerledim. Kapılar adımlarımla birlikte direkt açıldığında gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.

Öylece ezberlenmiş adımlarla merdivenleri çıktım, koridorda ilerledim ve odamın kapısını bulduğumda askerlere fırsat tanımadan kulpu kavrayarak içeriye girdim.

Kapıyı arkamdan kapattığımda ne yapacağımı bilmediğimden bir süre dikilmeye devam etsem de gözlerim köşedeki aynaya çarptığında kendimle karşılaştım. Yaşadığım şoktan olsa gerek, beyazlanmış tenim ve sırf güçlü gözükmek için saatlerce hazırlandığım bu görünüşteki çökmüş omuzlarımla...

 

 

 

* Öncelikle herkese merhaba. Geçen hafta bazı sebeplerden ötürü bölüm yayınlayamadım fakat elimden geldiğince her hafta cumartesi veya pazar günleri bölüm atmaya devam edeceğim.

* Bu bölüm kitabımıza yeni karakterler geldi (krallar). Aynı şekilde bir sonraki bölümlerde de aramıza katılacak çok fazla karakter olacak. Bu yüzden karakterleri anlamanıza yardımcı olacak bir şemayı sizlerle diğer bölümü de yayınladıktan sonra paylaşmaya karar verdim.

* Son olarak kitap ve bölüm hakkındaki düşüncelerini yazmayı unutmayın lütfen.

* Sizce kral Colirod'un dediği büyük değişim ne olacak?

Bölüm : 16.03.2025 00:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...