Mutfakta ki yoğun telaşla iki kadın da bir o yana bir bu yana hızla hareket ediyorlardı. Birazdan üç adam da gelecek ve yemek yenecekti. Yaşlı kadının yaptığı yemekleri bir bir masaya taşıdı Hüma.
Kapı sesiyle üzerini düzeltip kapıyı açtı. Kapının önünde kendisine bakan adamda gezdirdi gözlerini adamın arkasında ki iki adamı görmüyordu bile.
"Yenge eşikte kaldık valla çocuğumuz olmayacak alsana bizi içeriye"
Emirin sesiyle kendine gelip kapıdan çekildi.
Adamlar tek tek içeriye geçip koltuğa oturdular. Hüma tekrar mutfağa dönüp eline tezgahın üzerinde ki tabağı aldı. Yemeğin kötü kokusuyla burnunu buruşturdu.
"Sevda teyze bu yemek neden böyle kokuyor?"
Yaşlı kadın genç kadının elinde ki yemeği kokladı.
Kokunun neden ağır geldiği belli olmuştu. Hüma kimyondan nefret ederdi. Masada kendisinin her zaman oturduğu yerden çokça uzağa bıraktı tabağı.
Sofra hazır olduğunda üç adama döndü, hararetle iş konuşuyorlardı.
Sofrada hepsi yerini aldığında yemek yenmeye başladı. Merdanoğlu kendi tabağından önce karısının tabağını doldurdu.
Merdanoğlunun kendisine bakmasıyla önüne döndü. Bir gün abisinin tersine gelecekti ama hadi hayırlısı.
Sofra toplanırken erkekler de kış bahçesine geçti.
Havalar soğuk olsa da kış bahçesi yanan şömine sayesinde sıcaktı.
Çayları alıp kış bahçesine ilerledi genç kadın. Son 3 gündür sürekli yağmurun altında yürüdüğünden soğuk almıştı. Üzerine giydiği kalın ceketi bile ısınmasına yardımcı olmuyordu.
Çay servisini yapıp kocasının yanına oturdu.
Merdanoğlu karısının son günlerde elinden düşmeyen peçetesine baktı. Ne kadar doktor çağıralım dese de genç kız bitki çayları içerek geçeceğine inanıyordu.
Şimdi de elinde ki koca bardakta bir şeyler içiyordu.
Yasir ve Emir ise yengelerinin gazabından kurtulmanın sevincindeydi.
Çünkü Hüma hangi bitki çayını içse onlara da içiriyordu.
Anlaşılan bugün iyi günlerindelerdi.
Genç kadının gözleri kapandı kapanacaktı. Merdanoğlu yanında ki kadının elini tuttu. Ardından alnına koydu elini. Kadının teni fazlasıyla sıcaktı.
Karısının elinde ki bardağı masaya koyup kadının kapanmak üzeri olan gözlerine baktı.
Hüma vücudunda ki yüksek ateşten dolayı gözlerini dahi açamıyordu.
Karısını kucaklayıp odaya çıkardı Yiğit Selim.
Gelen doktorun yaptığı iğne kadını daha da mayıştırdı. Odadan çıkan Merdanoğlu doktorla konuşmasına kapıya kadar devam etti.
"yazdığım ilaçları günde iki kere alsın. Ateş devam ederse kliniğe getirirsiniz Yiğit bey"
Merdanoğlu başıyla onaylayıp kapıyı açtı.
"Teşekkürler İlhan bey. İyi geceler"
Karısının yanına çıktığında yatakta uyumaya devam ettiğini gördü.
Kaç kere demişti yağmur yağıyor bahçeye çıkma diye de burnunun dikini pek seviyordu karısı.
Üzerini değiştirip karısının da üzerinde ki kalın hırkayı çıkardı, başında ki şalı da çıkarıp yanına uzandı.
Gece daha Hüma için bitmemişti gözlerini mide bulantısıyla açıp hızla banyoya koştu. Midesinde ki her şeyi boşalttığında gözlerinden yaşlar kendiliğinden akıyordu. Çocukluğundan beri ne zaman ateşlense ağlardı.
Kendisinde zor bela güç bulup duşa girdi. Soğuk suyun altında titrese de devam etti.
Giyinme odasına geçtiğinde artık gücü yoktu. Yere oturdu. iğnenin etkisi geçmişti.
Merdanoğlu giyinme odasının ışığına uyanıp yerinden kalktı. Karısı yerde öylece oturuyordu.
Kadının yanına çöküp yüzüne baktı.
Rengi iyice solmuştu. Kucağına alıp yatağa oturttu. Hümanın hala midesi bulanıyordu. Merdanoğlu kadına kıyafet çıkarmaya gitmişken tekrar ayaklanıp banyoya koştu genç kadın.
Merdanoğlu banyoya girmek istese de kilitli kapı buna izin vermemişti.
Banyodan çıkan Hüma kapının önünde ki adamın koluna tutunarak tekrar yatağa oturdu.
Merdanoğlu önce karısını giydirip ardından saçlarını kuruladı.
Karısı uyuyunca rahat bir nefes aldı. Gün doğuyordu.
Sabaha karşı ancak uyuyan Merdanoğlu yine de erken kalkmıştı.
Üzerini değiştirirken bir yandan da İlyası aradı.
Hüma yatakta doğrulup oturur hale geldi. Giyinme odasından çıkan kocasına baktı. Merdanoğlu karısının yanına gelip kucağına aldı.
Kadını yere indirip dolaba yöneldi.
"Bir şeyler atıştır hastaneye gideceğiz."
Dün gece ki halinden sonra adamın bu kararı almasına şaşırmıyordu.
Üzerini giyinip adamın koluna girdi. Merdanoğlu ne kadar kucağına almak istese de Hüma yürümek istemişti.
Yavaş yavaş merdivenleri iniyordu ve Merdanoğlu yavaşlığı sevmezdi.
"Yavrum kucağıma alayım işte ne diye inat ettin?"
"Ya ayaklarım var yürüyorum işte"
Merdivenler bittiğinde Merdanoğlu şükür etti.
Kadına güç bela bir şeyler yedirip evden çıktı. İlyas şoför koltuğunda yerini aldı, sağ ön koltuğa Emir, arka tarafa ise Merdanoğlu, Yasir ve Hüma oturdu.
Doktor İlhanın kliniğine geldiklerinde Merdanoğlu kısaca dün geceyi anlattı önce birkaç tahlil alınmış ardından da Hümaya serum takılmıştı.
Serum bittiğinde Emir hemşireyi çağırdı.
Hemşireyle beraber doktor da girdiğinde Hüma doğruldu.
Doktor elinde ki tahlillerle odada ki çifte baktı. İlyas, Emir ve Yasir kliniğin kapısında bekliyorlardı.
"Öncelikle geçmiş olsun Hüma hanım. Yiğit bey dün gece iki kere istifra ettiğinizden de bahsetti. Soğuk algınlığından kaynaklı korkulacak bir şey yok Midenizi de üşütmüşsünüz. Ama iyi tarafından bakalım bu durum bebeğe etki etmemiş bebek gayet sağlıklı"
Merdanoğlu kaşlarını çatıp durumu anlamaya çalıştı. Hümanın ondan kalır yanı yoktu.
"Anlamadım İlhan bey. Bebek mi dediniz?"
Doktor kendisine bakan çifte açıklama yaptı.
"Bildiğinizi düşünüp öyle bir anda söyledim. Hüma hanım bir aylık hamile"
Hüma neye uğradığını şaşırmıştı. Doktor bir şeyler daha diyordu ama o duymuyordu. Hemşire kolunda ki serumu çıkarıp doktorla beraber çıktı.
Odada tek kalan çiftin sesi çıkmıyordu. Merdanoğlu kadının ne tepki vereceğini bilmediğinden sessiz kalıyordu, Hüma ise olanları hazmetmeye çalışıyordu.
Sonunda dayanamayan adam karısının ellerini tuttu. Hüma önce ellerini tutan ele ardından adama baktı. Merdanoğlu Hümanın alnını öpüp geri çekildi.
Karısının donuk gözleri öylece bakıyordu.
Genç kadın soğuk algınlığı için geldiği hastanede hamile olduğunu öğrenmeyi beklemiyordu.
Dedi yalnızca. Merdanoğlunun aklına ki düşünce farklıydı.
"İstemiyordun, çocuk için erken diyordun."
Devamını getirmek istemese de devam etti.
"Aldırmayı düşünmüyorsun değil mi?"
Hüma duyduğu soruyla hızla başını iki yana sallayıp konuştu.
"Hayır tabii ki Selim. Ne aldırması? Tamam erken diyordum ama demek ki vaktiymiş ki geldi bize"
Duyduklarıyla rahatladı Yiğit Selim. Bir an aldırmak istemesi düşüncesi bile nefesini kesmişti.
Klinikten yine kocasının koluna girip çıktı Hüma. Hastalığı devam ederken bir yandan da vücudunda varlığını öğrendiği cana alışmaya çalışıyordu.
Araba eve doğru ilerlerken başını kocasının omuzuna yasladı. Sessiz geçen yolculuk bittiğinde arabada ki adamlar geçmiş olsun dileklerini iletti.
Hepsine teşekkür edip eve girdi Hüma. Odasına çıkmak istese de yaşlı kadını görünce durdu.
"Neyin varmış kızım? Kötü bir şey yok ya?"
Kimseye haberi vermek istemiyordu, önce kendisi benimsemeliydi.
"Basit soğuk algınlığı. Ben biraz dinleneyim"
Odasına çıkıp üzerini değiştirdiği gibi yatağa girdi. Kapı açılınca kocasının içeriye girmesiyle bugün işe gitmeyeceğini anladı.
Adam da üzerini değiştirip yatağa uzandı.
Hüma tamamen adama doğru döndü. Sorduğu soruyu es geçip aklında dolaşanları söyledi
"Hiçbir belirti yoktu. Yani ne bileyim mide bulantısı, gecikme hiçbiri yoktu"
Hamile olduğunu doktor söylemese inanmazdı.
"Doktor dedi ya Hüma olabilir böyle şeyler diye hem sen biraz daha iyi ol iyi bir kadın doğum doktoruyla görüşürüz"
Adamın eli karısının karnındaydı şimdi. Yavaşça okşadı
Tekrar Hümaya bakıp alnını öptü.
"Bana verdiğin bu duygunun karşılığı yok Hüma. Bu mutluluğun karşılığında ne yapsam az"
Hüma elini karnının üzerinde ki ele yerleştirdi.
"Senden çok güzel baba olacağından eminim"
Tekrar aklına gelenle doğruldu
"Şimdilik kimseye söylemeyelim Selim. Ben biraz alışayım o zaman söyleriz"
Adamdan onay gelince yorgun bedenini yatağa attı.
Karısının uyumasıyla Merdanoğlu odadan çıkıp bahçede ki çalışma odasına geçti.
Yasir ve Emir de abilerinin arkasından gidip adamın karşısında ki ikili koltuğa oturdu.
Sessizlik odayı kaplamışken Yasir öksürdü. Merdanoğlu farkındaydı adam iki gündür kıvranıyordu.
"Nazlanma Yasir iki gündür ne diyeceksen de artık"
Konudan haberi olmayan Emir de arkadaşına döndü.
Yasir dik duruşunu koruyup adama baktı.
"Abi müsaaden olursa seni biriyle tanıştırmak istiyorum"
Merdanoğlu tek kaşını kaldırdı
"Yaklaşık iki aydır tanıdığım biri bir şeyler kesinleşmeden söylemek istemedim"
Emir abisinin sözü biter bitmez Yasire baktı.
"Senin kadar şerefsiz adi birini tanımıyorum ulan ben. Bana niye daha önce söylemedin lan?"
Yasir abisinden onay almanın rahatlığındaydı.
"Kız ilk seni tanısaydı da vazgeçseydi evlilikten"
"İkinci bi şok geliyor bi saniye, evlilik mi dedin sen?"
Bekarlık kalesi tek tek yıkılıyordu.
Yasir daha fazla konuşmadan abisinden izin alıp kalktı. Merdanoğlu güveniyordu Yasire kızı derince araştırdığına da emindi.
Emir de arkasından ayaklanıp çıktı. Kış bahçesine doğru yürüdüğü sırada zaten kış bahçesinde oturan Hümayı gördü.
Genç adam kızın karşısına oturdu. adamın sinirli olduğu belliydi
"Bir şeyim yok yenge. Asıl sen nasıl oldun?"
Emir biraz daha durup yüksek sesle konuştu
"O şerefsiz var ya yenge geldi abime evleneceğim kızı seninle tanıştırmak istiyorum dedi. Adi köpek bana hiç söylememişti. Bir de ben bu karaktersizle beraber büyüdüm"
Hüma hiçbir şey anlamamıştı. Emir tekrar yüksek sesle konuşacaktı ki arkasında ki sesle durdu.
Arkasını döndüğünde kendisine sinirle bakan merdanoğluyla göz göze geldi.
Çıkıp giden Emir deli rüzgar gibi esmiş gitmişti.
Hiçbir şey anlamayan Hüma kocasına baktı.
"Ne oluyor? ben hiçbir şey anlamadım"
"Yasir biriyle görüşüyormuş. Yarın onunla tanıştıracak. Bu şerefsiz de niye daha önce bana söylemedin diye yıktı ortalığı"
Merdanoğlu karısının elini tutup öptü
"Yok güzelim dışarıda görüşürüz"
Merdanoğlu duyduklarıyla kadının yüzüne baktı.
"Sen evde dinleneceksin Hüma kuşu. İyileştiğin zaman çağırırız kızı eve gelir."
Adamın kendisine hitabıyla gülümsedi.
"Ama ben hasta değilim ki Selim iyileştim artık"
Ne kadar dil dökse de boştu kocası için. Bir kere kararı vermişti Hüma ne dese boştu. Başını adamın göğsüne yaslayıp soğuk havaya inat adamın sıcak kollarına sığındı
İkisi de bahçede sarmaş dolaş oturmuş vaziyetteyken başlarına gelecek imtihan onların bu hallerini görse onların imtihanı olmaktan utanırdı belki de.2
Ama hayat böyleydi, kimi yaşar, kimi ölür, kimi aldığı her nefeste tekrar tekrar ölür de toprak altına girmezdi.
Bölümle ilgili düşüncelerinizi fazlasıyla merak ediyorum. E hadi buyurun🫣
Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
34.85k Okunma |
2.68k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |