30. Bölüm

30.BÖLÜM “SINANIŞ”

Elif
sedbus

 

Keyifli okumalar🤎

Hüma gözlerini açtığında adam hala göğsünde uyuyordu.

Her sabah erken kalkan adam o denli yorgundu ki bu sabah pekte kalkmaya niyetli değil gibiydi.

Adamın saçlarını okşayıp öptü. Merdanoğlu kıpırtıların ardından gözlerini açtı. Kısaca kadına bakıp başını yastığına koydu. Hüma adamın koluna dokunup konuştu.

"Uyan hadi, sabah oldu"

"Biraz daha uyuyacağım"

Adamın uykusuzluğunu bildiğinden bir şey demeden kalktı Hüma, Yüzünü yıkayıp hızla indi merdivenleri, kahvaltı masası henüz hazır değildi evde de kimse yoktu.

Kollarını sıvayıp kahvaltıyı hazırlamaya koyuldu. Masayı hazırlamakla meşgulken bir yandan da Bade'yi aradı, telefon ilk çalışta açıldı

"Günaydın Bade"

"Günaydın abla"

Hüma telefonu omzu ve kulağı arasına kıstırıp devam etti

"Yasir, Emir ve Sevda teyzeyi de alıp bize gel hadi. Kahvaltı yapalım"

Kapanan telefona baktı Bade. Yasir karısının telefona bakışlarını durdurup sordu.

"Ne oldu badem şekeri?"

Bade telefondan gözlerini çekti

"Hüma abla aradı, kahvaltıya gelin diyor. Sesi de neşeliydi."

Yasir başını salladı

"Dedim sana toparlanacak diye"

"Sen Emiri ara Sevda teyzeyi alıp geçsin, biz de hazırlanalım"

Yasir Emiri aramaya gitmişken Bade de hızla hazırlanmaya başladı.

Hüma böreği fırına atıp koşar adım odaya çıktı. Kapıyı yavaşça açtığında adamın hala uyuyor olduğunu gördü.

Sessizce banyoya geçip kısa bir duş aldı, banyodan hazır bir şekilde çıktığında yatağa yaklaşıp adamı dürttü

"Uyan artık Selim"

Merdanoğlu homurdandı.

"Kalkarım birazdan"

Hüma tekrar dürttü

"kahvaltıyı hazırladım hadi uyan"

Merdanoğlu hızla kadını yatağa çekip sarıldı.

Sesi hala uykuluydu.

"Kaçmıyor kahvaltı, uyuyalım biraz daha"

Hüma adamın kokusunu derince soludu.

"Herkesi çağırdım gelirler şimdi. Hadi"

Adamı yataktan kaldırıp hazırlanmasını bekledi.

Bugün yeni bir gün, yeni bir sabahtı.

Adamın banyodan çıkmasıyla kapının çalması bir olmuştu.

"Ben kapıya bakıyorum, sen de hızlıca giyin gel"

Kapıyı açtığında karşısında ki gözler ile gülümsedi.

"Hoş geldiniz"

Emir en öne atılıp kapıdan içeriye girdi.

"Hoş buldum yenge, mis gibi kokuyor valla"

O masaya kurulurken diğerleri de tek tek girdi içeriye.

Herkes masada yerini almışken merdivenlerden ağır ağır inen adam masada ki herkeste göz gezdirdi.

Hepsinin yüzünde gülümseme vardı.

Hüma börekleri tabaklayıp geldiğinde ayakta öylece duran kocasına baktı.

"Oturmayacak mısın?"

Merdanoğlu başını sallayıp oturdu.

Herkes neşeyle kahvaltı yaparken kimse acılardan söz etmiyordu.
Hüma hafif öksürerek dikkatleri üzerine çekti

"Zor bi zaman geçirdik biliyorsunuz. Acı diner mi veya alışır mıyım bilemiyorum zaman gösterecek her şeyi. Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Bugünden sonra bu konunun açılmasını istemiyorum"

Herkes sessizliği ile onaylamıştı kadını.

Kahvaltının sonlarına gelinmişken Merdanoğlu ayaklanıp salona geçti.

Ardından kalkan diğer iki adam da abilerinin peşinden salona ilerledi.

"Ay bu kahvaltı çok iyi oldu Hüma abla, ne iyi düşündün"

Sevda hanım da gülümseyip Hümanın elini tuttu

"Bade haklı, ne iyi ettin"

Hüma iki kadına da gülümsedi. İkisi de az önceki konuşmayı destekliyor ve konuyu açmıyorlardı.

"Olan oldu, geçmişe takılıp kalmayalım artık. Bugün yeni hayatımızın ilk günü"

Ardından üç kadın el birliğiyle sofrayı toparlayıp yaptıkları kahveyle salona geri döndü.

Beyler konuştukları iş mevzusuna ara verip kahvelerini aldı.

Hoş sohbetin hakim olduğu gün Emirin ve Yasirin çıkan işleriyle son bulmuştu. Hüma her ne kadar Bade ve Sevda teyzeye kalmasını söylese de iki kadın da henüz Merdaoğlu çiftinin arasında ki buzların tam manasıyla erimediğinin farkındaydılar.

Herkesi yolcu ettikten sonra kapının önünde durup bahçeye açılan büyük cam kapının önünde sigara içen adama baktı.

Koltuğun üzerinde ki omuz şalını alıp adamına yanına gitti.

Karısının geldiğini gören adam içine çektiği dumanı diğer yanına üfledi. Sevmezdi Hüma sigara kokusunu

"Herkes gitti"

Merdanoğlu başıyla onayladı.

Adamdan cevap gelmeyince bir iki adım daha atıp adamın koluna girdi, başını da adamın omuzuna yasladı

"Küs müyüz Selim?"

Merdanoğlu kadından duyduğu ismiyle gözlerini kısa bir an kapatıp açtı.

"Çocuk muyum ben Hüma?"

Hüma adamın sert sesiyle içten içe güldü.

"Hayır çocuk değilsin maşallah dağ gibi adamsın"

Adamın ona olan kırgınlığını biliyordu, acı haliyle çok üzerine gitmişti adamın. Şimdi dağ dediği adamı laflarıyla un ufak etmişti

Sigarası biten adam koluna giren kadını da peşinden sürükleyip salona geçti.

Merdanoğlu her ne kadar geçti, gitti dese de içinde bir yerde bir şeyler geçip gitmemişti.

Güven konusu onun için her şey demekti ve şuan kolunda ki kadın ona güvenmemeyi seçip, acısının üstüne kurularak yaşamıştı acısını.

Hüma da pek tabii farkındaydı adamın ona olan kırgınlığının, iki tarafta birbirine bir şey demese de ortamda ki havadan belliydi her şey.

Koltuğa kurulan adamın omuzuna başını koydu.

"Selim"

Merdanoğlu bugün kendisine ikinci kez aynı hitapla seslenen kadına baktı.

"Selim ölmemiş miydi?"

Hüma biraz daha sarıldı.

"Acı halinde söylenmiş sözlerdi"

Karısının alnını öpüp geri çekildi.

"Bir daha bir olayda suçlu aramaktansa benim neler yapabileceğimi hatırla. Bir daha güvenmeme gibi bir şeyi tekrarlama"

Hüma başını usluca salladı. Adamın gücünün elbette farkındaydı. O güç kendisine bile isabet etmişti

Kendisine bunu yapanların şuan akıbetleri neydi bilmiyordu ama Merdanoğlunun bunu onların yanına bırakmayacağını biliyordu.

"Biliyorum, senden de gücünden de asla şüphem yok"

Vakit ilerlerken Merdanoğlu gün içerisinde ki kim bilir kaçıncı telefon görüşmesini yapıyordu.

Hüma elinde ki bardağı tezgahın üzerine bırakıp gözlerini bahçede gezdirdi, bahçede göremediği adama bakmak için salona döndüğünde adamı salonda başını koltuğun arkasına yaslamış, gözleri kapalı şekilde buldu.

"Selim"

Adam gözlerini açmadan cevap verdi.

"Efendim"

"Kekik çayı yapacağım içeriz değil mi?"

Daha adam cevap vermeden devam etti Hüma

"İçeriz içeriz"

Mutfaktan yükselen kekik kokusu tüm salonu sarmışken elinde ki bardaklarla salona geldi Hüma.

Adamla sessiz sedasız kekik çayını içmişken sessizlik bozulmuyordu.

Adamın içerisinde bir gram dahi kırgınlık kalsın istemiyordu Hüma.

Kadının, adamda en sevdiği huyu hiçbir şeyi unutmaması iken en sevmediği huyu da hiçbir şeyi unutmamasıydı.

İçerisine atar yarın öbür gün başka yerde patlak verir diye korkuyordu.

"Bana karşı kırgınlığın kalsın istemiyorum"

Konunun dönüp dolaşıp aynı yere gelmesi adamı hayli geriyordu.

"Aklından geçenleri biliyorum Hüma. Eğer farklı düşünseydim bunu sana söylerdim. Sıkıntı yok. Sana karşı kırgınlığım da yok"

Kırgınlık yoktu ama arada set set duvarlar vardı sanki.

Hüma gözleri dolu dolu baktı adama

"Aramıza duvarlar örüldü, eskisi gibi olmayacağız sanki"

Merdanoğlu kadının dolu gözlerine baktı.

"Öyle bir şey olmayacak. Masada da dediğin gibi bugün yeni bir gün o konu bir daha açılmayacak"

Kadının kendisine yavru kedi bakışları atması adamın içinde ki son kırgınlıkları alıp götürmüştü bile.

Fazla nazlıydı, fazla Nazlı ve fazla kırılgandı.

"Bu duvarları yıkarız değil mi?"

Merdanoğlu kadını kendisine çekip saçlarını öptü.

"Sanki duvar bıraktın anasını satayım, hiç ettin hepsini"

Kendisine sarılan adama aynı şekilde karşılık verip ağlamasına tezat güldü.

En olmadık yerde, nasıl olduğunu bile anlamadan kadının bazen tek bir bakışı bazen ettiği en ufak temasta sakinleşiyordu.
Şeytan tüyü vardı
Oturdukları koltukta kim bilir kaç saati devirmişlerdi.

Gün batmış, gök yer yer kızıldı.

Kadının başı adamın omuzunda, bahçeye bakan cam kapıdan göğü izliyordu.

Sınandığı imtihandan nasıl etkilendiğini bir kendisi bir Allah biliyordu.
Beyninin içinde susmayan sesler ancak susmuş aklına gelen görüntüleri az buçuk silmeye çalışmıştı.

Elbette unutmuş değildi, giden can kendisinin canını da yanında götürmüştü. Ama biliyordu Hüma.

Ayağa kalkacak, ileride yaşamayı umduğu güzel an'lar için direnecekti.

Kadının aklında gezinip duran düşüncelerin rahat bırakmadığını fark eden Merdanoğlu kısık sesle konuştu.

"Yarın cumartesi, yarın dağ evine gidelim kalalım bir gün, ertesi akşam döneriz"

Kadın geldiğinden beri bu evin dışında bir yer görmemişti.

"Olur gidelim"

Temiz hava ona fazlasıyla iyi gelecekti emindi.

Bu evden gürültü eksik olmuyordu, bir evde sakinlik olsa, diğer evde sular durulmuyordu.

Bade kocasıyla izlediği filmden anlık olarak gözlerini çekip adamı izledi.

Çok seviyordu, her şeye, herkese rağmen çok seviyordu.

Adamın da ona olan aşkının pek ala farkındaydı.

Herkese susan, soğuk olan adam bir kendisine kahkahalarla gülüyor, kendisiyle şakalaşıyordu.

Adamın yanağını öpüp dikkatini çekti. Yasir yanında ki kadına bakıp tek gözünü kırpıp konuştu.

"Hayırdır badem şekeri? Bayram değil seyran değil"

Bade gülümseyip adamın diğer yanağını da öptü

"Bayram ikramiyesi hayatım, önden ödeme yapıyorum"

Yasir kadını kendisine çekmişken mutfaktan kadının telefonunun sesi yükseldi.

Bade hızla kalkıp mutfağa ilerledi. Kayıtlı olmayan numaranın aramasını onayladı

"Alo"

"Sığındığın o delikten seni çıkarmasını da bilirim, az kaldı Bade Hanım. Benden kaçıp o ite gitmenin, beni yok saymanın hesabını vermeye az kaldı"

Telefon suratına kapandığında elleri de eş zamanlı titriyordu. Kaç dakikadır bu haldeydi bilemezken kocasının yaklaşıp ona seslenmesiyle kendine geldi.

"Güzelim ne oldu? Kimmiş arayan?"

Bade kendisini toparlayıp cevapladı

"Hiç kimse hayatım, yani önemli değil, hastaneden arkadaşım izinin bitti mi gelecek misin diyor"1

Kocasının dudaklarını alnında hissetmesiyle gözlerini kapattı.

Bitmesini istemiyordu. Adama bu kadar aşıkken bu aşkın sınanmasını istemiyordu.
Adamın beline kollarını sarıp başını göğsüne yasladı.

"Çok seviyorum seni"

Çok seviyordu, bu aşka el kaldıranın karşısında boynunu bükecek kadar çok.

Kestik🎬

Hadi herkes yazsın bakalım, nasıldı bölüm?1

Sizce bizleri neler bekliyor?🤓2

Bölüm : 21.01.2025 17:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş