14. Bölüm

14.BÖLÜM

Sedef Özçelik
sedefozclkk

14.BÖLÜM

YARA

 

 

 

Hızlıca kuyumcuya girdik. Beril altınları incelerken ben arka kapının yerini arıyordum. Kapı ve duvar aynı kaplama olduğu için aramakta zorlanıyordum. Bulduğum küçük açıklıkla kapıyı ittim. Kapıyı ittiğim an beni, bir el kendine doğru çekti. İşte orada tüm kalbimin heyecanla attığını hissetmiştim..

 

 

Karanlıkta göremediğim gözler.. Kimindi böyle?

 

Bir anda beni yanına çekip bağırmamam için ağzımı kapatmıştı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyordu. Yüzünü görmek istesem de güçlü kollarından sıyrılamıyordum. Kulağıma eğilip konuşmaya başladı.

 

"Kime niyet kime kısmet değil mi Defne?"

 

Sesinden kim olduğunu tanımıştım. İlk gördüğümden andan itibaren sevmediğim o adam.

 

Derviş AKGÖZ...

 

 

Konuşmaya devam etti.

 

"Elini ağzından çekeceğim. Sakın bağırma, Saffet ağanın adamlarını yığma buraya."

 

"Se..n Niye Bur... buradasın?"

 

"Seni götürmek için.. Çok güzelsin Defne.. sana doyamıyorum ama sen benim çok işime yarayacaksın." Sesinde nefret edilesi bir tını vardı.

 

"Ne diyorsun sen? Boran'la dost değil misiniz?"

 

Ellerini sinirle kafasına koyup sağa sola baktı.

 

"Dostum felan değil lan o it! Yıllardır onu dolandırmayı bekledim ama sevgilinin gözü açık çıktı. Benim ne yaptığımı anladı. Biraz daha salak olsaydı. Daha çok dibe batıracaktım o şerefsizi.. Peşimden yığınla adam gönderiyor. Eğer seni buradan alırsam. Sen benim en büyük kozum olursun. Haa birde karım Tabiiki De.. Biliyorsun seni ilk gören bendim. Yani bu evlilik benim hakkımdı! Duyuyor musun beni? Benim hakkkım!"

 

Saçlarımı çekmeye başlamıştı.

 

"Bırak beni. Ne istiyorsan oturup konuşursunuz ama ne olur bırak beni."

 

"Seni istiyorum Defne.. Sadece seni.. Hem sana kavuşmuş olacağım hem de Boran'ın elinden her şeyini almış olacağım. Parası gitse bu kadar üzülmez Boran iti.. ama sen, sen gidersen Boran biter.. Hem sen bilmesen de sen yer altı dünyamızda çok merak ediliyorsun. Altından bile daha çok değerlisin. En büyük kozum olacaksın. Çok heyecanlı lan!"

 

Ne demek istediğini anlamamıştım. Töre harici yer altı dünyasıyla ne alakam vardı ki?

 

Ellerimi sıkıca tutup dudaklarına götürmeye çalışırken tiksinmiş bir ifadeyle ellerimi çekmeye çalıştım. Çok kötüydüm.. Zaman azalıyordu. Ne yapacağımı düşünürken kapının aralanma sesi geldi. Sesin geldiği yeri duyurmamak için Derviş'i konuşmaya zorladım.

 

"Beni kaç yaşımda gördün?" Dedim alelacele.

 

"Defne hanım. Beni mi merak ettiniz?"

 

"Evet ettim."

 

Dudaklarını gülümseyerek kıvırdı. Gerizekalı bu adam ya...

 

Beril'i görmemle gözlerim ışıldadı. Elinde cam vazo vardı. Derviş arkasını dönecekken onu tekrar bana odakladım.

 

Derviş ben de kaçmak istiyordum inanır mısın?"

 

"Boran'ı seviyorsun sanmıştım."

 

Beril'in arkadan yaklaşıp kafasına vurduğunu gördüğüm an deli gibi bağırdım. O ise yere düşüp bayılmıştı.

 

"TABİİ Kİ DE BORAN'I SEVİYORUM. ŞEREFSİZ! SENİ İLK GÖRDÜĞÜM ANDAN BELLİYDİ NAMUSSUZLUĞUN!"

 

Beril gözlerime bakıp ellerimi tuttu..

 

"İyi misin Defne?"

 

"İyiyim sen iyi misin? neden geç kaldın?"

 

"İyiyim. İçeridekiler beni oyalayıp durdu. Bu derviş şerefsizi ayarladı galiba onları da."

 

"Nasıl kurtuldun?"

 

"Bilmiyorum bir adam geldi. Orta yaşlardaydı. Hepsine silahla sıkıp kaçtı. Silahta kuru sıkıydı galiba hiç biri ölmedi, bayıldı."

 

Düşündüm.. Kim olabilirdi ki? Boran'ın akrabası mıydı acaba?

Beril gözlerime bakıp sinsice güldü. Derviş'in bahsettiği yer altında dünyasıyla alakası olabilir miydi?

 

Beril'in gülüşüyle kafamı ona çevirdim. Bu kadar aksiyonun içinde saçma bir gıcıklıkla gülüyordu.

 

"Kızım ne gülüyorsun ya?"

 

"Defne ilk defa yüksek sesle itiraf ettin Boran 'ı sevdiğini.."

 

"Ne zaman? Hatırlamıyorum bile. Tamam lafa tutma beni. Zamanımız azalıyor. Çıkmamız lazım buradan. Bizim benzerlerimiz nerede?" Lafı değiştirmem gerekiyordu. Öyle de yaptım.

 

"Üst katta. Hadi çıkalım."

 

Lavabonun sağında kalan merdivenden yukarı çıktık. Pasajın arka tarafına gelmiştik. Bize benzeyen kızlar ise kuyumcunun diğer tarafından çıkıp gitmişlerdi. Arka kapıya yaklaştığımız da kimsenin olmadığı sakin bir yere geçip Beril'e işaret verdim. Ellerimizle 1..2..3 diye saydıktan sonra Beril yere düşüp bayıldı. Etrafımıza kalabalık toplanırken bizi adamların görmemesi için dua ediyordum. Hoş.. etrafımızda çok insan vardı.

 

"Ambulansı arayın arkadaşım epilepsi hastası lütfen.."

 

Kafamı yerden kaldırmamaya çalışıyordum çünkü Boran'ın "Seni burada herkes tanır." Sözleri beynimin içinde dönüp duruyordu.

 

Bağırıp insanlardan yardım istedim. Yalan da olsa bu andan çok korkuyordum. Sevdiklerimi kaybetmek benim en korkulu rüyamdı..

 

Çok geçmeden Ambulans sesini duydum. Ambulansın içinden sedye ve görevli çıkarken bizimkiler olmasına dikkat ettim. Hakan'ın sarı saçlarını, Boran'ın sinirli gözlerini görünce rahatladım. Beril'i sedyeye yatırıp ambulans'ın içine bindik. Herkes birbirine korkuyla bakarken maskelerimizi, gözlüklerimizi ve şapkalarımızı çıkarıp gülücükler attık. "BAŞARMIŞTIK! BAŞARDIK!"

 

Boran ayağa kalkıp kocaman sarıldı bana.. Ben de ona kocaman sarılmıştım. Gözlerime bakıp dudaklarımı öptü.. Usulca ve keyfini çıkararak. İlk başta karşılık vermesem de onu da itme gereği duymadım. Birden geri çekildi ve o zor soruyu sordu..

 

"Neden geç kaldınız? Bir sorun mu oldu?"

 

Beril'le göz göze gelip anlatıp anlatmamak arasında gidip geliyordum. Boran yine birine zarar verecek diye hiç anlatmak istemesem de bunu bilmeye hakkı vardı.

 

"DEFNE SİZE NE OLDU DİYORUM?"

 

"Boran.. kuyumcuya girdikten sonra biri bana silah doğrulttu."

 

Hakan ayaklanıp yanıma geldi.

 

"Ne? Yenge kim o?"

 

Gözlerimi kaçırıp yere baktım. Söylemeye utanıyordum..

 

"Defne sana kim dedim?!"

 

"Derviş.. Derviş Akgöz.."

 

Boran ellerini yüzüne koyup sinirle bağırdı.

 

"Biliyordum. Sadece para istemediğini biliyordum!"

 

Hakan merak ederek sordu.

 

"Kardeşim ne oluyor?"

 

"Hakan, Derviş'ten bu zamana kadar hiç şüphelenmedim ama bizi Saffet'e söyleyen hep oydu.. Eminim.."

 

"Ne..Nasıl? Sen nasıl anladın kardeşim?"

 

"İlk başta kondurmasam da sürekli gittiğimiz yerlerin etrafında Derviş'in adamları vardı. Sabah şirkete uğramak istedim. Şirkete gidip bizim şu eksik kasa işini araştırdım. Dosyalara bakınca Derviş 'in başka biri adına paraları aktardığını gördüm. Zaten direkt eve gelip adamları topladım peşinden gönderdim. Derviş'in arkasında başka adamlar var. Onun töreyle felan işi olmaz. Ali'yle de bir sorunu var. Sürekli Yanyana olmalarına anlam verememiştim. Defne'yle nikahımızdan sonra iyice şüphelendim. Ondan sonrası bu işte.."

 

Derviş'in bahsettiği yer altı adamlarından ve söylediği saçma şeyleri düşündüm. Boran haklıydı. Derviş'in derdi kesinlikle farklıydı. Boran'a sonra söylemek için bu bilgiyi şimdilik yuttum.

 

"Tamam da Defne'den ne istiyor?"

 

Beril şom ağızlılığını açıp ortaya hiç atmaması gereken bir şey attı.

 

"Defne'ye aşıkmış salak. Bu sevgi benim hakkımdı derken kafasını yardım bende."

 

Beril gülümseyip bize baktı. Boran'ın sinirle bakan gözleri, benim "ne yaptın Beril?"Bakışlı ifadem, Hakan'ın Beril'i korumak için kolundan tutmasıyla nihayet Beril yanlış yaptığını anlamıştı..

 

"Yani enişte.. Defne ona kocaman bağırdı. "BEN BORAN'I SEVİYORUM ŞEREFSİZ!" Dedi. Defne'de seni korudu yani.."

 

Beril'e sus işareti yapıp daha çok berbat etmemesini diledim. Boran yumruklarını sıkıp bana baktı.

 

"Sana dokundu mu?"

 

"Ne? Hayır? Hayır tabiikide Boran. Hayır bana dokunamaz o!"

 

"Onu ellerimle boğacağım. Yıllarca kardeşim dedim lan o şerefsize! Kardeşim dedim."

 

"Tamam, Boran sakin ol. Sonuca bak.. yanındayım.. seninleyim.."

 

Boran'ın kaşları birden yumuşamaya başlamıştı. Saçlarımı tutup kulağımın arkasına aldı.

 

"Benimlesin ve hep benimle olacaksın.."

 

"Seninleyim ve hep seninle olacağım.

 

Anın heyecanından mıdır, yoksa aşk her şeyi affeder mi bilmiyorum ama ben onu çok seviyordum.. Ona olan öfkem bu kadardı işte. Kızmak mümkün değildi.. Ne zaman ona kızmaya kalksam kendimi yine onun kollarında buluyordum. Onun kokusu, sarmalayışı, sıcaklığı.. Ben daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Mutlu olunca ne güzel de hissettiriyor aşk. Mutsuz olunca suçu aşka atıyoruz ama Mutlu olunca ise kendi başarımızmış gibi övünüyoruz.. Bu bilmeceyi kim çözer bilmiyorum ama ben hayatımda ilk defa kalp atışımın beynime söz dinlettirdiğini görüyorum. Şu yaşadıklarım rüyama girse bu ne saçma rüya diye uyanırdım ama oysa ki ben bu rüyanın tam içindeydim.. Bitmeyecek bir rüya. Eski bir komşumuz vardı. Dila abla, Sevdiğine kavuşamamış. Ayırmışlar onları. Birbirlerini dinlemeden kesmişler önünü. Karşı komşumuz Dila abla hep nazar değdi derdi. Ve arkasına kondururdu lafı.. " Kavuşsaydık meşk olacaktı Defne, kavuşamadık aşk oldu.." işte Dila Abla'nın bu lafını asla unutmayacaktım. Belki ben ömür boyu Meşki yaşatamazdım ama aşkı yaşatabilirdim.. Kavuşmasakta.. üzülsekte..

 

Yola çoktan koyulmuştuk. Boran'ın kucağında ambulans'ın arkasında gidiyorduk.. Mardin çok yormuştu bizi.. Her şeye rağmen buranın havası bir başkaydı. Kara delikte gibiydik. Her an bizi çekecekmiş gibi hissettirmişti ama gidiyorduk işte.. Yeni bir yere, yeni hayata belkide yeni mutsuzluklara.. Bundan sonrası için kendime bir söz vermeliydim.. Ne olursa olsun güçsüz olmayacaktım. Salmayacaktım gözyaşlarımı hemen ortaya. En az Dila abla kadar güçlü olacaktım bu hayatta, veya annem gibi..O tüm töreyi karşısına almıştı.. Babam için..

 

Karşımda ki Hakan ve Beril'i izledim.. Telefonla oynuyorlardı. Boran'ın saçımı okşadığı eller radyoda çalan şarkıyla ritim tutmuştu sanki. Beni bebek gibi kucağında yatırıyordu.. Ona belli etmesemde ellerinde kaybolmayı seviyordum. Kocaman ellerinin arasında ufacık kalıyordum ve beni bu sayede kolayca sarmalayabiliyordu.. İşte burası benim evimdi.. Yıkılsa da Yıkılmasa da burası benim evimdi.. Bir gün evsiz kalsam bile o evin hasretiyle yanacağım evim..

 

 

 

|•|

 

 

6 Saat Sonra

 

Uyandığımda Ambulans'ın sedyesinde uzanıyordum. Yan tarafımda ise Beril uyuyordu. Üstümüz örtülmüştü. Kafamı kaldırıp gözüm erkekleri aradı. Ön tarafta oturmuş kağıtlarla ilgili incelemeler yapıyorlardı. Uyanıp ayağa kalktım. Saçlarımı ellerimle düzeltip ayılmaya çalıştım. Beril kıpırdansa da uyanmadı. Ön koltukta ki Boran yüzünü bana çevirdi.

 

"Uyandın mı?"

 

Kafamı salladım.

 

"Acıktın mı?"

 

"Yok çok sayılmaz."

 

"Zaten ne zaman acıkıyorsan.. Sana sormayacağım bir daha."

 

Yüzümü devirip konuyu değiştirdim.

 

"Neredeyiz?"

 

"Konya'ya varmak üzereyiz."

 

"Nereye gidiyoruz ki?

 

"Senin çok istediğin bir yere.."

 

Aklımda bir çok şehir belirirken sadece birinden emin olmuştum. Annemle babamın yaşadığı yere.. "Milas.. Milas'a mı gidiyoruz?"

 

"Evet tam da oraya."

 

"Boran sen ciddi misin?"

 

"Ciddiyim. Bir süre orada saklanmamız gerekiyor. Hem uzak hemde çok insan var. Saklanmak kolay olacak.."

 

İçimde büyüyen mutluluklara engel olamadım. Milas benim en çok gitmek istediğim yerdi Çünkü annemle babam balayılarını orada yapmışlar veya kaçmışlar şimdi bilemedim ama orayı hep merak etmiştim. Sürekli antik kentini, yemyeşil denizini çizip durmuştum ama gitmem için büyükbabamı razı edememiştim. Beril'in çalan telefonuyla onu uyandırmamak adına cebinden çıkarmaya gittim. Fakat ben gitmeden Beril uyanmış telefonu kulağına götürmüştü.

 

"Efendim."

 

"Yok bugün yoktu anne."

 

"Bilmiyorum ne zaman biteceğini söylemediler."

 

"Anne kızma sakin ol. Önemli bu."

 

Beril'in annesine söylediği stajdayım yalanını hatırladım. Bana hep güvenen Gülsüm teyze ile ben konuşmak istedim. Telefonu Beril'in elinden alıp kulağıma götürdüm.

 

"Gülsüm Teyze ben Defne."

 

Hala aynı heyecanlı ses tonu vardı. "Ay Defne kızım. Sende mi oradaydın? Büyükbaban gilde hiç söylemedi. Dün karşılaştık ama ben seni akrabalarının yanına gittin diye biliyordum."

 

Gülsüm teyze art arda sıralarken araya girmeyi başarmıştım.

 

"Gülsüm Teyze evet ben akrabalarıma gittim fakat oradan staja geçmem gerekiyordu. Biliyorsunuz son anda bildirildi bu bize. Geleceğimiz için önemli."

 

"Ayy kızım nereden çıktı bu staj? Ne zaman döneceksiniz?"

 

"Bilmiyorum ama şu an dönemeyiz Gülsüm Teyze.. Sen bizi merak etme."

 

"Neyse sen yanındasın ya Beril'imin içim rahatladı biraz. O Beril'e söyle beni sürekli arasın. Telefonlarımıda açmıyor artık. Bacaklarını kırarım valla."

 

"Gülsüm Teyze biz bazen derste oluyoruz. Telefon kullanamıyoruz merak etme sen."

 

"İyi tamam tamam kızım. Hadi dikkat edin kendinize. Yemeklerinizi, düzeninini saşmayın. Tamam mı kızım hadi görüşürüz."

 

Gülsüm Teyzeyle vedalaştıktan sonra Telefonu Beril'e verdim.

 

"Sağol Defne.. annem asla peşimi bırakmazdı."

 

"Ne demek Beril'im. Sende benim yüzümden buralardasın."

 

Beril gözleriyle Hakan'ı işaret edip göz kırptı.

 

"Sadece senin için değil kardeşim."

 

"Ha bide o var değil mi? Aldatılıyorum galiba."

 

"Seni bırakır mıyım hiç gel buraya.." Bu bir soru değildi çünkü cevabını ikimizde biliyorduk.

 

Beril beni kollarına alıp kocaman sarıldı. Ben de ona sarılıp o sıcacık gülümsemesine kocaman karşılık verdim.

 

Boran ön koltuktan dönüp bize baktı.

 

"Defne bi baksana bana."

 

"Efendim?"

 

"Birazdan bir avm'ye yaklaşacağız hem karnınızı doyurun hemde şu saçma kıyafetleri çıkarın artık."

 

Boran'ın bahsettiği saçma elbisenin saçma olmasının tek nedeni bacaklarının ve kollarının açık olmasıydı. Üstelemedim onayladım. Tekrar konuşunca onu tekrar dikkatle dinledim.

 

"Ha bu arada bir ara o sarılmadan bende istiyorum."

 

"Birileri kıskandı mı?"

 

Boran kaşlarını çatıp bu konuya hiç girme der gibi baktı. Aklıma Derviş olayı gelince hemen sustum ve yerime oturdum. 1 saate yakın ilerledikten sonra avm'ye varmıştık. İlk önce yemek katına çıktık. Yemeklerimizi sipariş verip masada beklemeye başlamıştık. Beril konuşunca herkes ona dikkat kesilmişti.

 

"Bundan sonra ne yapacağız? Kaçmaya devam mı?"

 

Hakan sevgilisine sarılıp tatlı tatlı gülümseyerek konuştu.

 

"Devam sevgilim.. Bunlar vazgeçene kadar devam.."

 

Boran bana dönüp baktı sonra ise Hakan'a.

 

"Hakan, bu oyunu bu sene bitiriyoruz kardeşim."

 

"Nasıl? Nasıl bitiriyoruz."

 

"Var aklımda bir şeyler. Merak etme."

Bu söylediği nedense olumlu gelmemişti. Planları neydi bilmiyorum ama umarım bizi üzecek bir şey değildi.

 

Ben bu saçmalıkların bitmeyeceğine o kadar emindim ki cevap bile vermemiştim. Boran ellerime uzandı ve ne düşündüğümü anlar gibi yüzüme baktı.

 

"Defne, gerçekten bitecek. Sana söz veriyorum. Gerçekten mutlu olacağız bu hayatta."

 

Sonra Beril ve Hakan'a döndü.

 

"Hepimiz çok mutlu olacağız söz veriyorum size."

 

Boran'ın ellerini daha sıkı tuttum. O bizim için gerçekten çabalıyordu. Belki de kötü düşüncelerden uzaklaşıp kendimi biraz rahat bırakmak iyi olacaktı. Yemeklerimiz geldikten sonra o kadar acıkmıştım ki. Çok hızlı yemiştim. Resmen midem ağrımıştı. Daha sonra Beril'e bakıp konuştum.

 

"Beril hadi kalk biz biraz kıyafet bakalım."

 

"Bekleyin. Bizde geliyoruz." Dedi Boran ağzında yemek varken. Allahım böyle bile yakışıklıydı..

 

"Boran sizde gidin kendinize kıyafet bakın. Allah Allah yapışık mı gezelim?"

 

"Gezelim ne olacak?"

 

"Gezmeyelim Boran mümkünse.."

 

"Defne peşimizde törenin olduğunu unutuyorsun bence."

 

"Unutmuyorum ama.."

 

Bu sefer keskin konuşan Hakan'dı.

 

"Aması yok yenge Boran haklı. Bizde geliyoruz."

 

Beril ve ben önden Boran ve Hakan arkadan ilerleyip tek tek mağazalara girdik.

 

Ben heyecanla elbiseler seçsemde istediğim alışveriş hazzını alamıyordum çünkü Elimi hangi elbiseye atsam Boran bir kulp buluyordu.

 

"Boran yeter artık bak hiç bir şey alamayacağım şimdi."

 

"Sende düzgün şeyler seç o zaman."

 

"Ya ben düzgün şeyler seçiyorum zaten."

 

"Bunlar nasıl düzgün Defne? Eksik dikilmiş bu elbiseler." Bir elinde mavi kısa elbise vardı. Yaz ayında olduğumuz için elime hep elbise alsam da Boran uyuzu yüzünden bırakıyordum.

 

"Eksik değil modeli öyle onların."

 

"Bu modeli hiç sevmedim o zaman Defne. Sen beni çıldırtmak istiyorsun herhalde?"

 

"Senin sevmene gerek yok benim sevmem gerekiyor Boran." Durdum ve biraz daha yanaştım yanına. " Neden çıldırıyorsun ki? Bunlar zaten günlük Defne'nin kıyafetleri."

 

O ise iddialıydı. Daha çok yanaştı. "Gizli takip etmeyi bırakmamın sebebini anladın mı şimdi?" Ufacık burnuma dokundu. Tam uyuzdu ama çok tatlıydı. Uyuz ama tatlı..

 

"Hım.. Dayanamıyorsun yani?"

 

Ellerini belime attı. Beni daha çok kendine çekti. " Defne dayanamamak çok az kalıyor. Kafayı yiyeceğim. Sakın böyle bakma. Nerede olduğumuz umrumda olmayacak."

 

Kendimi uzaklaştırdım. Gözümü korkutmuştu ve ben hazır değildim.

 

"Neyse Boran. Kıyafet seçmemiz lazım. Herkesin içinde yapma şöyle şeyler."

 

Boran yüzüne yine ve yine o sinsi gülüşü yerleştirip tekrar belime sarıldı.

 

"Ne demek o? Ben senin kocanım. Unuttun mu?"

 

Anın büyüsünden sıyrılıp Boran'ın ellerinden kaçtım. Kabini doldurduğum eşyaları ve elbiseleri denemeye başladım. Üstüme ilk önce yeşil mini elbiseyi denedim. Kolları bileğime kadar gelen yaka kısmının daha bol, belinin ise daha dar olduğu mini bir elbiseydi. Tabiikide dışarı çıkıp bunları Boran'a göstermeyecektim. Ben elbiseyi incelerken. Boran'ın sesi perdenin arkasından geldi.

 

"Ne yapıyorsun iki saattir içeride? Çık seçtiklerine bakalım."

 

"Bakıp ne yapacaksın? Alıp çıkacağım hemen. Gerek yok."

 

"Defnee.... Sana çık dedim." Sesi itaatkardı ama ona çok yakışıyordu. 'Allahım lütfen sınama beni.. Karşı koyamıyorum zaten' diye dua ederken buldum kendimi. Aynadan afallamış aşık suratıma bakmıştım. Ben tamamen sarhoş olmuştum. Hemde aşk sarhoşu..

 

"Çıkmayacağım Boran." Dedim kendimi toparladıktan sonra.

 

Gözlerimi kırpmama bile fırsat vermeden Boran perdeyi çekmiş içeri girmişti bile. Olduğu yerde dondu. Ne yapacağını bilemedi. Gözlerimi kırptılar sonra ellerini kaldırdı. Bana arkadan sarılıp aynadan birbirimize bakıyorduk.

 

"Defne.. çok güzelsin. O kadar güzelsin ki Bazen gerçek olmadığını düşünüyorum."

 

"Belki de gerçek değilimdir."

 

"Sen gerçek olamayacak kadar güzelsin. Saçların.. saçlarının omzuna dökülüşü.. ellerini her kaldırdığında ki o mis kokun, Gözlerin.. sen her şeyinle çok güzelsin. Hayal olsan bile, sen hayal olamayacak kadar güzelsin... Benim sende gördüğümü başkası da görecek diye ödüm kopuyor." Dedi. Sesinde gerçekten o hüznü ve korkuyu hissetmiştim. Beni iliklerime kadar kıskanıyordu.

 

Gözlerimi kırptım.. Duygulanmamak elde değildi. Bir canavarın içinden nasıl olurda 10 yaşında ki çocuk masumiyetini taşıyan biri çıkabilirdi? Aklım almıyordu. Hangisi gerçek Boran'dı bunların?

 

Bunca yıl sevilmemiştim. Ya aldatılmış, yada bir anda yüzüstü bırakılmıştım. Babasının bile sevemediği kızları kolay kolay kimse sevemezdi. Oysa ki Boran.. Boran beni kendinden bile esirgiyordu. Boran gözlerimde ki yaşı gördüğü an yüzünü yine sertleştirdi.

 

"Amaaaa.. Amaa bu elbise kısa. O yüzden çıkarıyorsun bunu. Hadi 3 saniyen var."

 

"BORAAN..."

 

"DEFNEEE.."

 

"Ben bu elbiseyi alıyorum. Sen de karışmıyorsun tamam mı?"

 

"Yine sen mi karar verdin buna?"

 

"Evet ben karar verdim."

 

"Yanlış karar vermişsin. Çıkar hemen."

 

"Boran çıkarmayacağım

 

"Çıkaracaksın Defne."

 

"Çıkarmayacağım Boran!"

 

"Defne.."

 

"Boran.. Sen böyle yaptığın için almaya çabalıyorum görmüyor musun? Sen bu takıntından vazgeçene kadar ben buna devam edeceğim."

 

"Defne.. sana almayacağız dedim."

 

"Ben de sana alıyoruz dedim Boran. Konu bitti."

 

"Konu bitmedi Defne! Almıyoruz lan almıyoruz!"

 

"Boran bana bağırarak üste çıkamazsın. Ne bu senin elbise takıntın? Hangi zaman da yaşıyoruz ya? Derdin ne senin?"

 

"Derdim mi ne?"

 

İkimizinde sesi yükseliyordu. Neyse ki mağaza da sadece dördümüz vardık.

 

"Evet Boran. Derdin ne?"

 

"Derdim.. öyle mi? DERDİM SENİ DELİLER GİBİ KISKANIYOR OLMAK! YILLARCA SANA YANAŞAN ERKEKLERİ İZLEDİM BEN! KOLAY MI SANIYORSUN? BUNDAN SONRA SENİ KAYBETMEYE TAHAMMÜLÜM YOK DEFNE!"

 

Söyledikleriyle içim bir tuhaf olmuştu ama alttan almayacaktım.

 

"BUNUN ELBİSEMLE NE ALAKASI VAR? SAKIN BENİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMA BORAN! SAKIN!"

 

"DEFNE.."

 

"BORAN.. çıkarsan diğer elbiselerimi de denemek istiyorum."

 

Boran yüzüme sinirle bakıp dışarı çıktı. Dışarı çıktığında ki küfürleri duyabiliyordum. Bunu aşması gerekiyordu. Ben onun malı değildim.

 

Kot şort, gömlek, elbise, pijama bir sürü şey denemiştim. Boran lazım olan her şeyi al deyince her şeyi kabine doldurmuştum. Elbiselerimi denerken perdenin arkasından bir el uzandı. Biraz önce denediğim yeşil elbisenin biraz daha uzunu ve önünde iplikleri olan bir elbiseydi.

 

"Ne bu Boran?"

 

"Bunu dene.. Madem çok almak istiyorsun."

 

"Hayır ben diğerini beğendim."

 

Boran yine içeri girmişti.

 

"Defne.. bak seninle gayet sakin konuşuyorum. Diğerini giyip beni tüm erkeklerin düşmanı yapma. Al güzelim bunu. Bu da kısa ama bak tavrımdan ödün veriyorum şu an."

 

"Boran.. bu huyundan hemen vazgeç. Dışarıdan hoş gözükmüyor."

 

"Sana söz veriyorum azaltacağım ama aniden yapamam. Anla beni." Koskoca Boran uyuzu dize geliyordu. Aferin be Defne. Sende de iş var kızım.

 

"Tamam bu seferlik kırmayacağım seni." Abartmaya gerek yoktu. Sonuçta sağı solu belli olmuyordu.

 

"Sen beni her zaman kırma olur mu Defne?"

 

Gözlerimi devirip kabinden çıktım. Beril eline bir sürü şeyler alıp dışarı çıkmıştı. Mağazadan çıkıp arabaya doğru ilerlermiştik. Boran çok kıyafet almamıştı, Hakan'da öyle. Erkekler işte. Çok bir şeye ihtiyaçları yoktu. Arabaya ilerlediğimiz de Ambulans yerine bize farklı bir araba getirmişlerdi. Boran ön tarafa yürürken ben diğer tarafa geçip arka koltuğa binmeye yeltenmiştim. Hakan kolumdan tutup rica edene kadarda böyle düşünmüştüm.

 

"Yenge sen kocanın yanına geç bende sevgilimin yanına."

 

"Ne alaka Hakan ya?"

 

"Çok alaka yenge. Yol uzun Boran'la uğraştırma beni. Seninle sakinleşir o. Hadi geç."

 

Ön koltuğa oturduğum an Boran yüzüne o iğrenç gülümsemeyi yerleştirdi.

 

"Benden 1 saniye bile ayrı kalamıyorsun değil mi? Doğru söyle."

 

"Ne alakası var ya? Hakan istedi."

 

"Kesin öyledir Defne."

 

Uzun bir süre sessizce arabada ilerlemiştik. Neredeyse 3-4 saat geçmişti. Şarkılar dinleyip uyuya kalmıştık. Yol gerçekten yoruyordu. Boran bi ara birileriyle mesajlaşmıştı. Bakmak istesemde bakamamıştım. Ayaklarımı Boran'ın kucağına uzatıp, keyfime keyif eklemiştim. Oda bundan mutlu olmuştu.

 

 

 

Hava kararmak üzereydi. Bulutlar çok güzeldi. Onlara dalmışken, Karnımdan gelen seslerle Boran'a döndüm.

 

"Acıktın mı Defne?"

 

"Galiba ben acıktığımı hissedemiyorum Boran."

 

"Ne zaman hissetin ki? Hep aynısın hep."

 

Boran arka koltukta aşk yaşayan Hakan ve Beril'e seslendi.

 

"Çocuklar birazdan market gibi bir yerin önünde duracağım. Yiyeceğimiz şeyleri alın. Bir yerlerde durup yeriz. Kalabalık yerlerde çok gözükmeyelim. Avm iyi bir plan değildi."

 

Hepimiz onu onaylayıp markete gitmeyi bekledik. Marketten battaniye, yiyecek, içecek gibi şeyler almıştık. Daha sonra ise tekrar yola koyulmuştuk. Biraz ilerledikten sonra Deniz gördüğümde ki mutluluğum eşsizdi. Bu benim ilk kez deniz görüşüm değildi. Yine Boran'la görmüştüm. Mersin'de.. ama her gördüğümde yine böyle hissedecektim. İlk kez görmüş gibi..

 

"Çok güzel Boran.."

 

"Sen daha güzelsin Defne."

 

Denizi uzaktan gördüğümüz, tepe gibi biryerde arabayı durdurmuştuk. Biz Beril'le yiyecekleri hazırlarken Hakan ve Boran sürekli telefonla konuşuyorlardı.

 

"Defne az önce ne oldu inanamayacaksın."

 

"Ne oldu yine, kötü bir şey mi?"

 

"Hayır çok güzel bir şey." Kaşlarımı çatıp devam etmesini söyledim. Heyecanlanmıştım.

 

"Ben uyuyordum. Hakan'ın telefonuna mesaj geldi. Mesaja baktıktan sonra Hakan, kamerasını açıp sizi çekti. Ben Hakan'ın bir ara ajan olduğunu düşünüp mesajlarına baktım. Kızım fotoğrafı Boran istemiş. Dur dur dur.. bununla kalmadım. Boran'ın sosyal medya hesabını buldum."

 

Beril telefonundan bir şeyler açarken ben ise onu bekliyordum. Beril telefonu gösterdiğinde ağzım açık kalmıştı.

 

"Kızım profil resmine seni koydurtmak için fotoğraf istedi resmen.. Defne bu çocuk aşık sana."

 

Beril'in elinden telefonu alıp fotoğrafımızı inceledim. Boran elimden tutup beni kendine sarmaladığı bir andı.

 

 

 

Gözlerime inanmamıştım.. Bu çocuk beni her zaman şaşırtıyordu. Gülümseyerek Boran'ın yanına gittim. Bana ne var dercesine bakıyordu. Odun işte, iki dakika sürüyordu romantikliği...

 

"Boran.."

 

"Efendim Defne?"

 

"Bizi profil resmi mi yaptın?"

 

"Ne? Ne profili?"

 

"İnstagramda işte. Profil resmini benimle olanı koymuşsun."

 

"Defne ben seni almış karım yapmışım senin mutlu olduğun şeye bak. Gerçekten tuhafsın."

 

"Çok mutlu oldum."

 

"Defne.. o kadar küçük şeylere mutlu oluyorsun ki, büyük şeyleri kaçırıyorsun. Seni ne kadar sevdiğimi görmüyorsun. Seni kalbimde sakladığımı, üstüne titrediğimi."

 

"Bende bundan korkuyorum ya. Aşk her zaman acıtır. Annemle babama bak, Hiç mutlu olmamışlar."

 

"Yanılıyorsun.. Annenle baban tüm Mardin'in özendiği tek aşıklardı.. Onlar birbirleri için bir ömür harcadılar. Korkmadan, yenilmeden, durmadan.. Yan yana geldiklerinde acıtan yara kapanırmış.. Baban hep öyle derdi. Yani anneme öyle anlatmışlar. Bende onlardan dinledim."

 

"Ya ben, seni seversem kapanır mı bu yaralar?"

 

"Denemeden bilemezsin."

 

Boran bana sarılıp saçlarımı koklamaya başladı..

 

"Boran bu aşk mı bilmiyorum.. Nasıl adlandırırsın bilmiyorum ama.. ben sana her sarıldığımda bu anda kalmak istiyorum.."

 

"Defne.. bana ve aşka her zaman inan olur mu? Bu yaşadıklarımızı rüya olarak görme. Ben bu anı yıllardır bekliyorum. Bana da, bize de, aşkımıza da haksızlık ediyorsun.."

 

"Boran bunu yüzüme vurup durmasan.. Ben yıllarca seni aramışım işte.."

 

"Artık buldun. Kaybetme bence." Göz kırpmıştı. Şu an istemsizce onu öpmek istemiştim ama kendimi tuttum. Boran ise dayanamıyor gibiydi. Eğilip saçlarımı Kalkan yaparak dudaklarıma minik bir Buse kondurdu. O andan itibaren ise yok olmuştum. O koltukta eriyip gitmiştim.

 

Deniz kenarında bir yerlerde durmuştuk. Hazırlık yapıyorduk ve yemek yiyecektik. Beril arabadan dans müziği açmıştı. Beril ve Hakan dans ederken Hali hazırda sarılmakta olan biz ise ritme uyduruyorduk kendimizi. Soğuyan havaya inat birbirimizi ısıtıyorduk sanki..

Boran beni kollarında döndürüyor. Her döndürdüğünde de öpücük konduruyordu. Her fırsatı kolluyordu.

 

 

 

Şarkı da en az bu an kadar manidardı. Boran şarkıyı gözlerime bakarak mırıldanıyordu. Ahh öyle güzel bir andı ki.. Yüz yıl geçse de unutmazdım.

 

 

"Yandım yandım.. Yandım yandım.. Ah ki ne yandım.. Bana yeniden şarkılar söyleten kadın.."

 

 

Daha çok kenetleniyorduk birbirimize. Şarkı bittiğinde Boran ellerimden tutup yemek yemek için yere açtığımız sofraya oturttu. Daha sonra ise hep beraber oturup karnımızı doyurduk. Hakan, Boran'ın lise maceralarını anlatıyor, Boran ise Hakan'a sinirlenip duruyordu. Eskiden Boran'ın çok çapkın olduğundan bahsedip duruyordu Hakan.

 

"Yenge bu seni görünce duruldu valla bak. Sırf kız ayarlamak için gitar bile öğrendi lan bu."

 

"Lan Hakan başlayacağım şimdi lisesine. Ne diyorsun olum? Sussana sen. Kanına mı susadın?"

 

"Yalan mı lan?"

 

"Yalan lan. Seviyorum gitar çalmayı. Var mı bir diyeceğin?"

 

"Lan Allah'ın Mardinlisi ne anlar gitardan?"

 

"Hakan siz Defne'yle kardeş felan mısınız? Lan o da iki de bir aynı şeyleri söylüyor, sende. Mardinliler bunu dinlemez, Mardinliler bunu çalmaz, bunu yapmaz. Ne alaka oğlum?"

 

"Abi doğru işte. Sen bu zamana kadar bırak Kaya aşiretini, Mardin'de gitar çalan bir Kürt erkeği gördün mü?"

 

"Sus lan. Bir sürü var."

 

Lafa atlayıp Boran'ın elini tuttum.

 

"Keşke şimdi çalsaydın. Merak ettim sesini."

 

"Burada mı?"

 

"Evet. Gitarın yanında mı?"

 

Hakan lafa atlayıp cevap verdi.

 

"Yenge yanındadır kesin var ya."

 

"Lan ne alaka? Yok yanımda değil. Diğer arabada kaldı. Bu Hakan salağına değil ama sana sözüm olsun güzelim."

 

"Unutma bu sözü ama."

 

"Boran iki dakikada sattın lan beni. Gitar öğrenene kadar ki bozuk ses tınılarını ben çektim kardeşim. Hatırlatırım. Hemde sabaha kadar."

 

"Hakettin sen bunu kardeşim."

 

Biz gülüşmeye devam ederken telefonum çalmıştı. Arabadan gelen telefon sesine ayağa kalktım. Boran elimi tutup nereye dediğinde ise sesin geldiği yönü gösterdim. Arabaya gidip kapağını açtım. Çantamdan telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Yabancı numaraydı. Yabancı olması sorun değil de, Atlas'ın beni aradığı numaraydı. Arkamdan gelen Boran'ı duyduğum an çalan telefonu susturdum.

 

"Kimdi o?"

 

"Kimse.. yani bilmiyorum. Banka herhalde."

 

"Defne saate bak. Ne bankası?"

 

"Bilmiyorum Boran, yabancı numara."

 

"Ver telefonu bir de ben bakayım numaraya."

 

"Yok bakma ne yapacaksın?"

 

"Defne.. sana ver dedim güzelim germe ortamı."

 

Üzülerek telefonu Boran'a verdim. Atlas'ı duyduğu an gerilecekti biliyordum. Telefonu alıp son numarayı çevirdi. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Telefon çalıyordu.. bekliyordum.. Umarım salak Atlas açmazdı. Birinci çalış bitti.. ikincide üçüncü de.. Tekrar çalmasını beklerken aniden gelen arabanın tekerlek sesiyle kafamı dönmüştüm. Araba hızla üzerimize geliyordu. Boran beni korumak için ellerini kollarıma getirip arkasına aldı. Ben ise korkudan dilimi yutmak üzereydim. Araba durup içindekiler çıkana kadar keşke tek hissettiğim korku olsaydı...

 

Onları görünce şok olmuştum..

 

 

 

 

 

-Bölüm sonu-

Bölüm : 14.01.2025 10:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...