18. Bölüm

18.BÖLÜM

Sedef Özçelik
sedefozclkk

 

18.BÖLÜM

OPİA II

 

 

(Ertesi Gün)

 

 

Uzun zaman sonra ilk defa alarmın sesiyle uyanmıştım. Telefonuma baktığımda saatin 06:32 olduğunu gördüm. Her zaman yaptığım gibi ilk önce penceremi açtım. Karşımda ev olmasa da sanki Boran beni daha iyi görsün diye perdemi bile kapatmıyordum. Eskisi gibi yine beni takip ettiğini hayal ediyordum veya istiyordum..

 

Yavaşça kalkıp mutfağa yöneldim. Kahve ile birlikte ayılmayı diliyordum. Bugün ne yapacağımı bilmiyordum. Babamın şirketinden de evden de uzaklaşmak iyi gelecekti. Artık Boran'ı hatırlamak istemiyordum. Beni yeterince üzmüştü. Ben onun vurulduğu günü düşününce bile kıyameti kopartırken o başkasıyla evlenmişti. Artık ne istediğimin farkındaydım. Babamdan da, Boran'dan da uzak kalmak istiyordum. Kendime bir iş kurup yükselmeye hazırdım. Kahvemin hazır oluşuyla birlikte fincanıma koyup yudumladım. Sağımdan geçen babam beni görünce durakladı.

 

"Günaydın kızım. Neden erken uyandın?" Normal şartlar altında cevap vermezdim ama babamın da ne işler karıştırdığını artık bilmek istiyordum.

 

"Gü.. Günaydın."

 

"Defne sonunda ağzından bir kelime çıktı be kızım."

 

"Ben işe başladım." Dedim bir anda.

 

"Ne işi?"

 

"Emir'in.. Emirin şirketinde. Tasarım bölümünü deneyeceğim."

 

"Hayır Defne. Buna izin veremem. İstersen bizim şirkette başlayabilirsin ama Emir olmaz."

 

"Neden olmaz? Neden sürekli hayatıma siz yön veriyorsunuz? Hayır baba. Sizin şirkette felan çalışmayı istemiyorum."

 

Ne Boran'a, Ne babama olan kızgınlığım bitmiyordu. Beni yıllarca yalanla kendinden uzak tutan babam hayatımı mahvetmişti. Kendi kaçmıştı ama beni, babaannemi ve büyükbabamı burada bırakmıştı. Bunu hala sindiremiyordum. Bunlar da yetmezmiş gibi üstüne Boran'ı da peşime takıp yıllarca gölgeyle dolaştırmıştı.

 

Peki Boran.. Boran'a ne desem bilmiyordum. Ona çok kez sormuştum. Azad dediğin benim babam mı demiştim. Gözümün içine baka baka yalan söylemişti. Allah bilir daha nelerle kandırmıştı beni. Hemen gidip evlendiğine göre sevgisi de yalandı. Bugün yorgun değil kızgın hissediyordum. Bugün gerçekten de tüm olanlara karşı savaşabilme gücümü kazandığımı hissediyordum. Artık bu yorgunluktan kurtulmalıydım. Babam dönüp gidecekken söylediklerimle bana geri döndü.

 

Kafası karışmıştı. Benim netliğim karşısında afallamıştı.

 

"Yakında ayrı bir eve çıkmak istiyorum. Burada kalamam."

 

"Bu nereden çıktı böyle? Hayır defne çok tehlikeli ve Tör.." susturdum onu.

 

"Ne töresi baba? Ne töresi? Kilometrelerce uzaktayız töreden. Hani neredeler? Senden fazla zarar vermediler onlar bana. Senin yaptığını kimse yapmadı bana! Nerede bu töre baba? Bırakın artık hayatımı yaşayayım. Sizin yaptıklarınızın sorumluluğunu bana yüklemeyin. Benim suçum yok!" Gözlerim dolmuştu ama ağlamayacaktım. Devam ettim. Ayaklarımı yere vura vura hakkımı alacaktım. "Seninle aynı evde kaldıkça iyi olamam baba. Sana her baktığımda o anı yaşıyorum. Boran'ın vuruluşunu. Yere düşüşünü, kanlar içinde kalışını.. Benim için ne kadar zor anlamıyor musun? Unutma ki Boran senin yüzünden vuruldu. Sen yerimizi belli ettiğin için!"

 

"Defne.. bunu sana binlerce kez anlattım kızım. Ben Töreden adamların orada olduğunu bilmiyordum. Öyle olsa ben oraya gelir miydim? Seni oraya getirtir miydim?"

 

Sinirlerim geriliyordu. Damarlarımda kendimi uzun süre unutmamı sağlayan kan akışının hızlı aktığını hissediyordum. Kendime geliyordum. Gücüm artık benimleydi.

 

"BİLMELİYDİN! BU HALE GELMEMİZİN EN ÖNEMLİ NEDENİ SENSİN BABA! AYLARCA SUSTUM. AYLARCA HATANI DÜZELTMENİ BEKLEDİM. BORAN'IN HAYATINI MAHVEDİP ONU BİR ANDA HAYATIMIZDAN ÇIKARMAK İSTEDİN. KARDEŞLERİYLE VAKİT BİLE GEÇİREMEDİ BU ÇOCUK! İŞİYLE İLGİLENMESİ GEREKİRKEN BENİM PEŞİMDEN KOŞTU. ALLAH BİLİR AİLESİYLE İLGİLİ KAÇ ÖZEL ANI KAÇIRDI? BENİ SENİN KORUMAN GERKİYORDU BABA! PEŞİMDE Kİ BORAN'INDA, BENİMDE HAYATIMI SEN MAHVETTİN! ANLA ARTIK BUNU! BU BENCİLLİĞİ ÇOCUKLAR BİLE YAPMAZDI!"

 

"Defne.. ben bizim için en iyisini yaptım. Emin olabilirsin. Hasan'a çok güveniyordum. Oğlundan başka da güvenecek kimsem yoktu. Her şeyi düzeltmem lazımdı. Karşına bir anda çıkamazdım. Eksiklerim vardı. Boran'dan önce bir çok kez yanına gelmeyi denedim ama işler yüzünden uzun süre kalamadım. Seni koruyamadım."

 

"Ne eksiği baba? Günlerdir odanda silahlar var. Her gün bu eve adamlar girip çıkıyor. Senin hangi işlerle uğraştığın bile belli değil. Günlerce eve gelmiyorsun. Tuhaf telefon konuşmaları yapıyorsun. Sürekli korumayla geziyorsun. Bunların tek nedeni töre mi? Öyle mi baba? Ben buna neden artık inanmıyorum. Gerçekten baba.. Gerçekten.. Sen kimsin Azad Yılmaz?"

 

Gözlerini kaçırmıştı. " Biliyorum Defne.. Suçlarımı da, hatalarımı da biliyorum. Ne yaptıysam senin için yaptım. Annen için yaptım inan bana. Beni tanımıyorsun. Eksik hissediyorsun ama geçecek. Bak bir iş var. Zamanı geldiğimde sana da anlatacağım. Birlikte yol kat edeceğiz belkide. Bana senin de yardımcı olman gerekecek ama şimdi değil. Şimdi değil güzel kızım. Halledeceğim. Kurtulacağım bu pislik işlerden."

 

"Sen hepimize zarar verdin baba. Hepimizin hayatını mahvettin. Bundan sonra hiç bir şey düzelmeyecek. Ben sana alışamıyorum. Sen buna izin vermiyorsun. Hayatınla ilgili hiç bir şey bilmiyorum. Seni tanımıyorum. En sevdiğin yemeği, rengi hatta ne okuduğunu bile bilmiyorum. Sen benim için yabancısın baba.."

 

Söylediklerim acıtıyordu. Bende tam olarak bunu istiyordum.

 

"Sus Defne. Lütfen sus. Ben ne yapayım? Peki benim hayatım? Benim hayatım mahvolmadı mı Defne? Anneni kaybettim. En yakın arkadaşımı kaybettim. En önemlisi de seni ve dedeni yaşarken kaybettim. İkinizde bana düşmanınızım gibi bakıyorsunuz. Ne hissettiğinizi bile anlamıyorum. Acıtıyorsunuz Defne.. Ben yalnız kalıyorum. Boran'ı bile benden çok seviyorsun belli. Ben artık sizin hayatınızda bir hiçim."

 

"YALNIZCA SEN Mİ BABA? YALNIZCA SEN Mİ ÜZÜLÜYORSUN? PEKİ BEN NEDEN BU HALDEYİM BABA? NEDEN SÜREKLİ İLAÇLARLA BEDENİMİN UYUŞMASINA İZİN VERİYORUM?

 

"Geçecek. Bitecek bunlar."

 

"SENİN SEVGİN BİTTİ Mİ? SENİN AŞKIN BİTTİ Mİ BABA

 

"Defne.."

 

"NE? NE BABA NE? SEN KENDİ AŞKINA KAVUŞ DİYE BİZİ BU HALE GETİRDİN AMA BENİM AŞKIMA GRAM SAYGI DUYMADIN!"

 

"SİZİN Kİ AŞK FELAN DEĞİL!"

 

Durakladım. İnanmadığımı belli edercesine gözlerimi kırptım.

 

"Yazıklar olsun baba.. Hala inanmadın öyle mi?"

 

"ÖYLE!"

 

Sustum. Konuşmaya devam etmeme bile değmiyordu.

 

"Defne.. Defne beni dinle kı..."

 

 

Arkamı dönüp odama gittim. Kapıyı sertçe kapattım. Konuşmam da fayda etmemişti. Ona gerçekten sinirliydim. Babam arkamdan seslenmeye başlamıştı bile. Hayır defne.. artık ağlamak yok.. Artık hesap sormak var. Güçsüz kalmayacaktım. Karşımda ki Babam olsa bile boyun eğmeyecektim. Bu yolda yalnızdım ve en çok kendime ihtiyacım vardı.

 

Hızla dolabımı açtım. Çok fazla elbisem yoktu. En yakın zamanda alışverişe çıkmalıydım. Tabii kendi paramı kazanınca. Siyah bir blazer takım giyip uzun saçlarımı serbest bıraktım. Makyaj yapmaya zamanım kalmamıştı ama dudağımı nemlendirdim. Çantamı hazırlayıp ayakkabımı giymek için dışarı çıktım.

 

Adresi bilmiyordum. Emir arabayla aldıracağını söylemişti ama muhtemelen ben taksiyle erkenden giderdim.

Odamdan çıkıp kapıya ulaştığımda odasından çok çıkmayan büyükbabamı gördüm. Bana en tatlı haliyle gülümsedi.

 

"Hayata hoşgeldin kızım.. bugün senin 2. Doğum günün.."

 

Büyükbabam çok konuşmazdı ama arada kurduğu iki cümleyle dünyamı güzelleştirirdi. O benim gerçekten babamdı. Her zaman yanımdaydı. Ona gidip kocaman sarıldım. O gerçekten çok iyi bir babaydı. BüyükBABA..

 

 

Babannem ise söylenmeye başlamıştı. "Ne gerek var şimdi çalışmaya? Evde ayakta duramıyorsun kızım iş yerinde nasıl çalışacaksın?"

 

"Merak etme babanne. Toparlanmam gerek. Sende biliyorsun."

 

Büyükbabam ise müdahale etmişti. " Karışma kıza Ezda. O her şeyin en iyisini bilir." Büyükbabam arada babaanneme Ezda derdi ama bu aralar sıklaştırmıştı. Babannem ise gözlerini acılı bir şekilde gözlerime dikmişti. Acının bana dışarıdan geleceğini sanıyordu. Oysa Bilmiyordu ki bu ev beni bu hale getirmişti. Babaannemi alnından öpüp dışarı çıktım. Denizin gelen kokusunu, hafif rüzgarı tenimle buluşturdum. Bugün gerçekten benim yeniden doğuşumdu. Bu tarihi unutmamalıydım.

 

 

Cep telefonuma baktım. Tarihler 2 Aralığı gösteriyordu. Bana uğur getirmesini diledim. Şans diledim ilk defa aylardan sonra..

 

 

Evimizden anayola çıktıktan sonra taksiye binip, kartvizitin üstünde ki adrese ulaşmıştım. Takside Emir'e "arabaya gerek yok taksideyim" mesajını yollamayı ihmal etmemiştim. "Riva Mimarlık ve Tasarım" yazılı Şirketin önünde durduğumda ise gözüm korkmuştu. Kocamandı ve ben buna hazır mıydım bilmiyordum. Yine de kafamı dikleştirdim. Çeketimin yakalarını düzelttim ve kapıya adım attım.

 

İçeri girdiğimde danışman masasına ilerleyip bilgi veriyordum ki arkamdan tanıdık bir el belime dokundu.

 

"Defne.."

 

"Emir tam da seni arıyordum."

 

"Ben aradığın her yerdeyim Ama neden telefonla aramak yerine bu kadar çaba sarfediyorsun Defne?"

 

"Doğru, heyecanlıyım biraz." Gerçekten de heyecanlıydım. Emir ellerime baktı. Sakin ol der gibi işaret yaptı. Nefes alıp verdim. Sakin olmaya çok ihtiyacım vardı.

 

"Evet buradan hissedebiliyorum. Heyecanlanacak hiç bir şey yok. Benimde ilk günüm zaten. Bu arada seni ilk defa bu kadar resmî görüyorum. Yakışmış."

 

"Teşekkür ederim" dedim.

 

"Şimdi asansöre binelim ve odana çıkalım."

 

"Odam mı?"

 

"Evet benim odamın yanında. Hastalığın için yakın olsak daha iyi olur."

 

"Evet haklısın." Bir odam olacak kadar önemli bir işim olacağını düşünmemiştim. İşte şimdi daha da çok heyecanlanmıştım."

 

Asansöre binip odama geçtiğimizde ise aklımda ki soruları Emir'e söylememek için çırpınıyordum. Sonunda dayanamadım.

 

"Emir ben resim okudum ama daha çok serbest resimler çizdim. Mimariyle ufacık alakası olduğunu sanmam."

 

"Haklısın. O yüzden senin eğitim almanı istiyoruz. Bir nevi yetiştireceğiz. O zamana kadar tasarım departmanına bakacaksın. Renkler ve uyumda iyisindir herhalde."

 

"Yani, fena sayılmam."

 

"Tamam işte. Yavaş yavaş düzelecek merak etme.

Peki sen nasılsın? İyi misin?" Dedi meraklı gözlerle.

 

"Bu bir terapi seansı mı?"

 

"Hayır arkadaş kontenjanı diyelim."

 

Ona hafifçe gülümsedim.

 

"İyiyim. Hatta bugün uzun zaman sonunda ilk defa daha iyi hissediyorum. Senin sayende.."

 

Sonra ise titreyen ellerimi gösterdim" Yani.. Galiba."

 

"İlaçlarını kullandın mı?"

 

"Hayır. Çok uykum geliyor ve ben uyuyamadığım için sersem oluyorum"

 

"Birden bırakmamanı öneririm. Yavaş yavaş düzelecek her şey."

 

"Umarım."

 

"Defne.. Bu arada, babana söylemedim işi bıraktığımı. Sen söyledin mi?"

 

"Yok.. Ben söylemedim."

 

"Anladım. Babanla bir sorununuz olduğunun farkındayım ama sormak için senin iyi olmanı bekledim. Umarım düzelmeyecek bir şey değildir."

 

"Babamla aramızda sorun yok.. hatta hiç bir şey yok. Aramızda bir ilişki bile yok. Yani ben yıllar sonra onu ilk defa gördüm. Öldüğünü söylediler bana."

 

Şaşırmıştı. "Gerçekten mi? Senin için zor olmalı."

 

Kafamı salladım.

 

"Ne iş yapıyor baban? Sürekli koruması var. Önemli bir iş galiba."

 

"Bilmiyorum. Sadece şirketleri olduğunu biliyorum. Senin kadar bende yabancıyım. Belki de sen benden daha fazlasını biliyorsundur. Seni o getirdi sonuçta."

 

" Yani.. sadece bir kere görüştük. Gizli kapaklı bir adam."

 

"Evet..Öyle."

 

Emir sonunda lafı değiştirmişti. "Hadi bakalım Defne Hanım. İşinize başlayın. Birazdan toplantımız var ama seni ilk günden toplantıya beklemiyorum. Bu toplantıya değil ama bir dahakine sen de olacaksın. Hazır ol."

 

"Toplantının konusu ne?"

 

"Yeni ortaklarımız. Yani kabul ederlerse. Benim gibi bir iş ortağını kabul etmemek mümkün mü bilemem ama."

 

Bu özgüveni beni güldürmüştü. Çantamı masama bırakmıştım bu arada.

Emir gülümseyerek kapıdan çıkıyordu ki cam kapıdan tekrar içeri girişini gördüm.

 

"Defne birazdan kız kardeşim Nisa gelecek. Sana işlerde biraz yardımcı olmaya çalışacak. İyi kızdır sadece çok konuşur. Önden uyarmak istedim."

 

"Merak etme. Teşekkür ederim."

 

Emir odadan çıkıp gittiğinde odamı inceledim. Odam muhtemelen 5. Kattaydı ve yüksek gözüküyordu. Mimarisi çok güzel olan ofisin odaları da farksızdı. Camla kapatılan duvarlara siyah çerçeve eşlik ediyordu. Odanın karşı tarafının cam olması ve manzara nedeniyle oda baya aydınlıktı. Çok büyük olmasa da camlardan ve odanın beyaz ağırlıklı olmasından odam çok ferah duruyordu. Masamda çizim kağıtları, telefon, kalemler ve bilgisayar vardı. Emir benim için her şeyi hazırlamıştı. Dışarıda ki gürültülü hayat buradan anlaşılmıyordu. Sessiz ve sakindi. Kapı birden açılınca istemsizce korkmuştum.

 

"Helllööööooooo Defne sen misin?"

 

Şaşkınlığımı gizleyememiştim. "Evet benim."

 

"Merhaba canım ben Nisa. Abim söylemiştir değil mi?"

 

"Evet söyledi." Beril enerjisi almıştım. Neşeliydi. Hemde fazlasıyla..

 

"Kız ben abimin hastalarını deli felan sanırdım sen çok güzelsin."

 

"Anlamadım?"

 

"Ay pardon valla. Ben ilk aklıma geleni söylerim böyle. İçimde tutmam yani. İyi anlamda kız."

 

Ona anlamsız bakış atıp gülümsedim.

 

"Ay Defne. O kadar sıkıldım ki. Şu işleri anlatayım ondan sonra çıkıp kahve içelim seninle. Molamızı kullanmalıyız."

 

"Ama ben başlayalı daha 5 daki...."

 

"Ya sen boşver. Molanın saati mi olur? Bak şimdi buradaki telefondan seni şirket içerisindekiler arar. Dışarıdan biri aradığında ise mavi ışık yanar. Birini aramak istediğinde kareye bas ve 20 ile başlayan numaraları gir. Numaralar çekmecede ve herkesin adı belirtilmiş. Senin işin ise bizim yaptığımız mimarileri ahenklendirmek yani renklerini ve dekorlarını belirlemek yani işin en eğlenceli kısmı. Tasarım bölümü bana ait ve ben sürekli çalışan işçileri asla ama asla sevmem. İş olduğunda sana mail yollarım. Ha bu arada mail adresin ve şifren bilgisayarının notlarında. Bir ara kontrol edersin."

 

Nisa'nın hızlı anlatışı ve benim her şeyi anlayışımdan dolayı olduğum yerde resmen donmuştum. Bunları bir anda bırakın konuşmayı, düşünmeye çalışsam 2 gramlık aklımı da yitirirdim. Nisa ise hala ne oldu der gibi bakıyordu. Bir anda iş hayatına elbette alışmayacaktım ama bu da çok hızlı olmuştu.

 

"Ee hadi gitmiyor muyuz Kahve içmeye?"

 

"Ee şey.. tabii. Gidelim yani sen nasıl istersen."

 

Çantalarımızı alıp asansöre binmiştik. Asansördeyken hissettiğim asansör korkum beni yine sarmalamıştı. Boynumdan akan panik atak krizimse kendini ortaya çıkarmak için çırpınıyordu. Elimi boynuma götürdüğümde ise konuşmaya devam eden Nisa bir anda duraklayıp bana baktı.

 

"İyi misin? Bir sorun mu var? Abimi çağıralım mı?"

 

"İyiyim. Asansör korkusu. Alışamadım bir türlü."

 

"En yakın zaman da alışmanı öneririm. Topuklularla 6 kat çıkmayı düşünme bile."

 

"Topuklu giyeceğimi çok sanmıyorum." Dedim. Çok fazla kullanmazdım.

 

"Topuksuz iş kadını mı olur?"

 

"Neden olmasın?"

 

"Ay defneeeee.. İçimi sıktın valla."

 

Duran asansörden inerken ayağımın takılmasıyla çantamı ve incelemek üzere aldığım dosyamı yere düşürmüştüm. Düşürdüğüm çantamı almak için eğildiğimde ise o gözlerle karşılaştım. O ela gözlerle.. Opia hissi bir kez daha sardı bedenimi. O buradaydı. Boran buradaydı..

 

 

 

-BÖLÜM SONU-

 

 

Yıldızlarımı patlatmayı ve yorum yazmayı unutmayın 💕

Bölüm : 14.01.2025 10:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...