
Bölüm şarkısı~ Derinlerde/ Mark eliyahu & Cem Adrian
2.BÖLÜM
ELA
Kapının kırılma sesini duydum. Karanlıkta sadece ela gözünü görebildim ve tanıdık gelen kokusunu...
Kolumdan tutup çekmeye başladı. Bir kuş gibi yataktan kaldırıldığımda Atlas'ın kanlar içinde yerde yattığını görmüştüm. Ne yaşıyordum ve hangi anın içindeydim bilmiyordum ama başıma neler geleceğini düşünmek istemediğim bir günün sonundaydım.
Birlikte yürümeye başladık. Ben kucağındaydım. Haraket edecek veya kurtulmaya çalışacak durumda değildim. Yanaklarımda ki gözyaşları donmuştu.
Onun yüzünü ilk defa yakından görüyordum. Beni okulda ki saldırıdan kurtaranın o olduğuna neredeyse emindim çünkü aynı kokuyu hissediyordum. Keskin çehreli, esmer tenli biriydi. Karanlıkta gözlerini göremesem de sinirden parladığına neredeyse emindim. Bana ne oluyordu bilmiyorum ama adını bile bilmediğim biri tarafından kurtarılmıştım ve benim sesimin ortaya çıkmaya hiç niyeti yoktu. Uyuşmuş gibiydim. Şarabın içinde bir şey olabilir miydi? Yoksa şaşkınlıktan mı bu haldeydim? Kafam da ki sorular çoğalıyordu. Kucağında olduğum bu çocuk ise beni bir kuş misali hiç zorluk çekmeden taşıyordu.
Anın büyüsünden yeni kurtulmuş gibi kafamı dikleştirdim. Bu çocuk nereden çıkmıştı? Beni neden takip ediyordu? Ve en önemlisi o olmasaydı ben.. Atlas'la... Tekrar düşününce gözlerimden yaş akmıştı. Birden yürümeyi kesti. Durdu. Ellerini yüzüme götürdü ve sanki bir bebeğe dokunuyormuşçasına yavaş ve usulca gözyaşlarımı sildi. "Adım Boran."
Sadece bu döküldü dudaklarından. Başka hiç bir şey söylemedi. Cevap vermek istedim ama buna gücüm olmadığını hissettim. Oda bunu hissetmiş gibi dizlerim ve belimden tutup beni kucağına almıştı. Kafamı boynuna gömüp ağlamaya devam ettim. Biraz yürüdükten sonra arabasına binmiştim. Normalde olsa şu an burayı sesimle yıkmıştım ama bir yanım buna engel olmuştu. Bir an önce bu günün bitmesini diledim. Belki de yarın hatırlamayacaktım bile.
Arabaya binip bir süre devam ettikten sonra gözyaşlarımı silip sormaya yeltendim. "Kimsin sen? Beni nereden tanıyorsun? Niye her kötü anımda ortaya çıkıyorsun? Benimle derdin ne?"
Cevap yok. Tabiiki de susmayacaktım. "Konuşsana! Kimsin sen?"
Yüzüme bile bakmadan konuştu. "Benimle ilgili adımdan başka bir şey bilmeyeceksin. Yarın uyanıp bu anı aklından sileceksin Defne."
Şaşırmıştım ve elimin ayağımın birbirine girmemesi adına yutkundum. "Adımı nereden biliyorsun?"
Onun ise cevapları netti. "Susmayı dene. Çünkü sorularının bende bir karşılığı yok."
Çok sert duruyordu. Çenesinde ki kaslarından çok sinirli olduğunu anlıyordum. Siyah tşhirt ve siyah pantolonuna deri ceketini kombinlemişti. Ona baktığımı anladığı an yüzümü çevirdim. Konuşmamın faydasının olmadığını anlayıp susmaya karar vermiştim. Bugün o beni kurtarmıştı. Adını bile bilmediğim biri beni kurtarmıştı. Tıpkı bir kahraman gibi...
|•|
Dün gecenin sersemliğinin aksine yatağımda uyanmıştım. Kafam da ki sızı ilk defa gün ışığını sevmememe neden olmuştu. Güneş perdemden içeri sızıyordu. Yataktan doğruldum ve dün geceyi anımsadım. Hızla telefonuma baktım. Birazdan akşam olacaktı ve Ben saatlerdir uyuyor muydum? Başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Ne zaman ve nasıl buraya geldiğimi hatırlamıyorum. Muhtemelen sızmış olmalıydım. Dün geceyi hatırlayınca gözlerim dolmuştu. Atlas'ın durmayışı, Boran'ın aniden ortaya çıkması beni allak bullak etmişti. Yıllardır beni koruyan biri olduğunu hissediyordum ama bunun kendi hayal gücüm olduğuna inanıyordum. O ise gerçekti. Beni koruyordu. O gün o bıçaktan korumuştu. Gözleri bile aynıydı. Kesinlikle beni kurtaran oydu ve Dün de beni Atlas şerefsizinden korumuştu.
Telefonuma baktım. 17 cevapsız çağrı, 25 yeni mesaj vardı. Atlas geceden beri arayıp mesajlar atmıştı. Mesaja tıkladım.
**Defne özür dilerim. Ben çok sarhoştum. (03:21)
**Bana cevap ver lütfen seni çok merak ediyorum. (03:46)
** Sevgilin miydi o şerefsiz? Kim geldi benim evime? Bana cevap ver. (06:30)
** Seni çok merak ediyorum. Cevap ver..(09:01)
**Defne?????(10:46)
**Defne uyanık mısın? (10:47)
** Ne yaptığımın farkında değildim. Sana zarar vermek istemedim. (11:30)
Diğer mesajları okumaya gerek bile duymadım. Ona güvendiğim ilk anda üstüme saldırmıştı. Hayvan. Boran olmasaydı ne olacaktı? Şimdi toparlanmanın zamanı olduğunu biliyordum. Boran'ı bulup aklım sağlamken ona sorularımı soracaktım.
Peki ama nasıl bulacaktım? Adının Boran olduğundan başka hiçbir şey bilmiyordum. Ne zaman başıma bir iş gelse dibimde bitiyordu. Kendimi bilerek tehlikeye atsam yine kurtarır mıydı beni?
Aptal Defne! Bu düşünceyi hemen beynimden silmeliydim. Hayalperestliği beynimden silip gerçeklere odaklandım. Neden peşimde biri vardı? Neden beni koruyordu? Adımı bile biliyordu. Sapık olabilir miydi?
Pekala sapık olamazdı çünkü evime sağ Salim ulaştırmıştı. Demek ki kötü bir niyeti yoktu.
Hazırlanmak için pencereyi açtım. Dün için Allah'a gönülden teşekkür ettim. Bana koruyucu yollamıştı. Yüzümde ki ani gülümseye engel olamadım. Kokusu burnumdaydı. Üstümde hala dün gece ki elbiselerim olduğu için babaannemin beni gece görüp görmediği aklıma geldi. Aniden ayağa fırladım. Kapıyı açacakken babannem benden önce davrandı. "Ahh kızımm. Allah korudu seni. İyisin değil mi şimdi?"
Şaşırdım. Babannem neler olduğunu biliyor muydu? "İyi..İyiyim babannem. Ben dün gece buraya nasıl geldim?"
Babaannem ellerini dizlerine yavaşça vurup iç çekti. "Sana araba çarpmış güzel kızım. Bizim arka mahalledeki çocuk getirdi seni. Allah razı olsun ondan. Aklımı kaçırdım. Sana bir şey olacak sandım. Telefonlarını da açmadın."
Boran'dan mı bahsediyordu? "Ne yani? Beni getiren çocuk burada mı oturuyor?"
Babannem ise tereddütsüzdü. "Evet kızım. Bize hep yardımcı olur. Markete gider, kasaba gider. İyi çocuktur. Maşallah."
Boran'dan mı bahsediyordu? Ne yani yıllardır gözümün önünde miydi? Komşum olduğu için mi beni kurtarmaya kalkmıştı? Peki ama Atlas'ın dağ başında ki evinde ne işi vardı?
Hızla sordum. "Nerede oturuyor bu çocuk babaanne?"
"Selvi Teyze'nin kiracısı. Kimsesi yok." Selvi Teyzenin evine binlerce kez gitmiştim ama üst kiracısını asla görmemiştim.
Babannemin lafı bitmeden hızlıca dışarı çıktım. Büyükbabamın kapıyı her daim 3 kere kilitlemesine ilk defa bu kadar sinir olmuştum. Resmen zaman kaybıydı..
Ayağıma ayakkabı giyecek zamanı beklemeden terliklerimi giydim. Babaannemin seslerini duymazdan gelmiştim.
"Defneeee. Nereye gidiyorsun? Ayakkabını giyseydin. Ay valla delirdi bu kız."
Hızlıca yürüdüm. Neyse ki mahallede kimse yoktu.
Kalbimin ritmi hızla artıyordu. Kapıya yaklaştığım merdivenden en üst kata çıkıp deli gibi bağırıp, kapıya vurmaya başlamıştım. Cevap yoktu.
Tekrar çaldım.
Tekrar.
Tekrar ve tekrar.. Cevap yok. Açana kadar çalacaktım.
"Aç kapıyı. Bana hesap vermez zorundasın.
BORAN! Burada olduğunu biliyorum. Aç kapıyı. Aaççç!"
Aşağı kattan gelen Selvi Teyze'nin sesiyle aşağıya baktım. "Ne oldu Defne? Ne bağırıyorsun kız? Alacaklı mısın?"
Yüzünü bile görmesem de adımı deli ilan edeceğine emindim. Zaten tüm dedikodular ondan soruluyordu. "Burada biri oturuyordu Selvi teyze. Şey.. Adı Boran. Gördün mü onu?"
Tereddütsüz cevap verdi. "Valla bugün çıktı gitti o. Yurt dışına mı gidecekmiş ne? 1 senelikte kira verdi. Gelmez o bu sene."
Yüzüm düşmüştü. Yine yakalayamamıştım onu. " Peki Selvi Teyze. Teşekkürler." Sonrası ise yoktu. Yine kaçırmıştım. Hayalet miydi bu? Sinir olmaya başlamıştım ve ne düşüneceğimi asla ama asla bilmiyordum..
1 Hafta sonra
———————————————————————
Hayatıma kaldığım yerden devam ediyordum. Okul, ev ve duygularım yerinde sayıyordu. Atlas'la konuşmamaya devam ediyordum. O da yalvarmaya. Aramızda geçenlerden ise kimseye bahsetmedim. O günden sonra gerçekten kimseye güvenmemeyi aklıma koymuştum.
Yalnızca Beril biliyordu. O da herkes adına sinirlenmişti zaten.
Boran ile ilgili tek bir adım bile ilerlememiştim. Bir kaç kez yürüdüğümde arkamda birini hissetsem de bunun benim uydurmalarım olduğunu anlamıştım. Artık gerçekten hayal gördüğümü düşünüyordum. Beril ise inanamıyordu. Bazen benim uydurduğumu düşündüğünü hissediyordum ama Boran vardı. Beni o kurtarmıştı. Pekala sadece ben değil, Atlas'ta onu görmüştü değil mi?
Sene sonu olduğu için sınavlarımı ve tezimi yetiştirmeye çalışıyordum. Zor geçiyordu ama bu yoğunluğu seviyordum. Bana kendimi unutturuyordu.
Okuldan döndüğümde Odamın boydan boya olan pencerelerini açtım. İçeri çokça ışık girsin istiyordum. Çizim yapmaya başlamıştım. Son proje ödevim için çalışacaktım. Kulağımda kulaklıkla kendimi Dünya'ya kapatmıştım.
Fırçaların ahenkine kendimi kaptırdım. Dünya'yı duymamayı denedim. Her boyayı değiştirdiğimde farklı duygular hissediyordum.
Her şeyi unutmaya çalıştım.
Babamı..
Annemi..
Hapis gibi hissettiğim hayatımı..
Ve hayatıma son anda giren Boran'ı..
Onu düşününce elim ayağım yerden kesilmiş gibi oluyordu ve hiç hissetmediğim kadar heyecanlı hissediyordum. Nedenini anlayamıyordum ama hayalperest bir kızdım ve Beril etkilenmemin normal olduğunu söylüyordu.
Uzun bir süre devam ettim. Ne kadar süre geçti, ne kadar şarkı dinledim bilmiyorum. Büyükbabamın sesiyle irkildim. "Müsait misin kızım?"
Büyükbabam arada odama gelir ve hayatımda ki her şeyin varlığını sorgular ve giderdi. Yine o günlerden biriydi ama ilk defa bu kadar sıkıntılı bakıyordu. "Gel Büyükbabam. Sana hep müsaitim."
Benim sözlerime hep gülümserdi ama bu sefer bakışlarında bir değişiklik olmamıştı. Usulca ve üzgün suratıyla karşımda ki tabureye oturmuştu.
" Nasılsın Defne'm? Bir sorun var mı?"
" Yok büyükbaba. Her şey yolunda."
Meraklı bakışlarını gözlerime denk getirdi. "Dün kaza geçirmişsin. Kötü bir şeyin yok değil mi?"
Ne söyleyeceğimi bilemedim ama büyükbabam bugün ilk defa ne konuşacağına emindi. Boran'la ilgili bir şeyler öğrenmiş miydi? " Yok büyükbaba. İyiyim."
"İyi iyi sevindim." Önüne döndü pencereden dışarıya baktığında perdelerimin açık olduğunu gördü. Bu onu rahatlatmıştı. Büyükbabam perdeleri asla kapatamazdı. Nefesinin daraldığını ve onu kötü hissettirdiğini söylerdi. O yüzden 3 katlı evimizin en yüksek katında neredeyse hiç perde kapatmıyorduk. Konuşmaya devam etti. "Yıllardır birlikteyiz kızım. Evin içinde sesin olmadığı her an nefes alamadığımı bilesin. Sen bana oğlumun emanetisin. Ondan kalan tek izsin. Seni emanet edecek kimsem yok. Bazen seni kaybedecekmiş gibi hissediyorum ve bu temkinli hallerimin hepsi bu yüzden.."
"Büyükbaba.."
"Bitirmeme izin ver kızım. Kendini hapis gibi hissettiğini biliyorum ama bunların geçeceğine inan. Sana anlatmadığım bir şeyler olduğunu biliyordun. Her zaman söyledin. Ben sana yakışır bir büyükbaba olamadım."
Kızdım. O benim baba bildiğimdi. Onu kaybetmek asla istemezdim.
"Büyükbaba.. Sana küçükken neden Dede değilde büyükbaba dediğimi sormuştun. Hatırlıyor musun?"
" Hatırlıyorum. Dedeler sıradan dedelere denir. Sen ise Büyükbabasın.. Baba olmaya yakıştığın için demiştin."
" Evet büyükbaba. Kararımdan hiç vazgeçmedim. Sorularımın cevabı olmasa da senin beni koruduğuna eminim. Bu kadar şeyi basit bir şey için yapmadığının farkındayım. Eğer gerçekler canımı acıtacaksa, ben bunlara razıyım büyükbaba.."
" Sen çok güçlüsün Defne. Her zaman da böyleydin." Ellerini dizlerime koydu. Gözlerimin içine bakıyordu ve gözbebeklerinin arkasında derin bir kederin yattığını hissediyordum. " Demem o ki, Bana bir şey olursa güçlü ol. Kimseye ihtiyacın yok. Yaşanan olayların seni güçsüz göstermesine izin verme. Senin hiçbirimize ihtiyacın yok. Geleceğin için her şey hazır. Eğer bana bir şey olursa kasamın numarası 190999. O kasada senin için her şey var. Kendini korumayı ve önemsemeyi hiç bir zaman bırakma, olur mu?"
"Büyükbabam, babamm.. Gitmekten bahsetme bana. Mezarına bile gidemediğim annemin babamın gitmesi yetmedi mi? Sende gitme. Bırakma beni."
Büyükbabama sıkıca sarılmaya başlamıştım. " Üzgünüm Defne.. Hayatın kuralı bu. Seni hiç bırakmayı bende istemem ama bir gün her şey son bulacak. Seni bu hayata hazır görmek istiyorum. Anlıyorsun değil mi?"
Burnumu çektim. " Anlıyorum ama Eğer gidersen devam edemem. Tutunacak kimsem kalmaz."
"Kimseye ihtiyacın yok. Kendine tutunmalısın Defne. Sen koskoca Behram Yılmaz'ın torunusun. Bunu yapacağını biliyorum." Sustu ve derin nefes alarak devam etti. "İkimizde senin çok güçlü olduğunu biliyoruz. Yanından gitsem bile ruhundan gitmeyeceğime emin olman lazım."
Ağlamaya başlamıştım. Sanki bu gerçekle ilk defa karşılaşıyor gibi hissettim. " Haklısın Büyükbaba. Söz veriyorum.."
Oysa ki ölümle 7 yaşımda tanışmıştım. Biraz ağladıktan sonra burnumu çeke çeke sarılmayı bıraktım. Büyükbabam saçımdan bir tutam alıp kulağımın arkasına koydu. "Bu aralar iyi gözükmüyorsun kızım. Biri mi üzüyor seni? İyi misin?"
Büyükbabam yine sorgulayıcı ve temkinli hallerine dönmüştü. "İyiyim büyükbaba sen beni merak etme."
Arkadan babaannemin sesi gelmeye başladı. "Behram Beey nerelerdesin? İlaç saatin geldi."
Büyükbabam, babaanneme seslendi.
"Geliyorum Ayşe Hanım." Dedi ve sonra bana döndü. " Emir büyük yerden. Hadi kızım.. Dediklerimi unutma."
Elini omzuma koyup. Alnıma bir öpücük kondurdu. Tüm derdimi unutturmuştu. Odadan çıkacağı sırada arkasını döndü. " DADA alfabesini hatırlıyor musun Defne?"
" Biraz büyükbaba.. Neden sordun?"
"Hiç.. Merak ettim."dedi ve odadan çıktı.
Odada yalnız kalmıştım. DADA alfabesi büyükbabamla benim uydurduğumuz bir alfabeydi. Adı Defnenin acil durum alfabesinin kısaltmasıydı. Birden bunu hatırlatmasına şaşırmıştım çünkü en son bağ evimizin kapısına bu alfabeyle Yılmaz ailesi yazmıştım.
Penceren dışarı bakıp ne kadar şanslı olduğumu hatırladım. Büyükbabam ve babaannem yıllardır benim için uğraşıyorlardı.
Etrafı toparlayıp, boyaları yerlerine dizdim. Çizdiğim resimin kuruması için Şövaleme koydum. Daha sonra uzanıp telefonuma baktım.
•3 Yeni Mesaj 💬
BERİL: Defne Yarın mezuniyet partisi var unutmadın değil mi? (17:20)
BERİL: Defne sakın bana unuttum deme! (17:37)
BERİL: Kızım neredesin sen? (18:00)
BERİL: Atlas'ta seni sorup duruyor zaten. (18:01)
Gerçekten unutmuştum. Beril'i daha fazla çıldırtmamak adına yazmaya başladım.
*** Beril kendimi çok iyi hissetmiyorum. Biliyorum sana da söz verdim ama gelmezsem daha iyi olacak.(18:25)
Telefonu yatağa bırakıp tavana bakmaya başladım. Hemen cevap gelmişti.
BERİL: Kızım ne demek gelmiyorum ya. Gelmen lazım. Sadece eğleneceğiz. Bu bizim hakkımız. Yıllar sonra bile bu anı unutmayacağız. Hem Atlas'ta gelmeyecekmiş. Çocuk depresyona girdi
Galiba. 🥊 (18:27)
*** Bilmiyorum, bakarız..(18:28)
BERİL : Bakarız felan yok. Kapının önündeyim aç kapıyı. Elbise seçeceğiz .(18:28)
Penceren dışarı baktığımda Beril bana en tatlı haliyle gülümsüyordu. Elinde ise poşetler vardı. Koşup hemen kapıyı açtım. Beni görünce kocaman sarıldı. "
Seni özlemişim Defne. Neredesin sen? Dün okula da gelmedin."
"Biliyorsun Beril. Dersler azaldı. hemde Canım istemedi dün gitmeyi."
Beril her zaman ki gibi bakışlarımdan ne anlatmak istediğimi anlamıştı. " Bu canın, Atlas'ında orda olmasıyla gelmemek istiyor olabilir mi?"
"Mümkün.."
Yapma der gibi bakıyordu ve Ayakkabısını çıkarıp terliğini giyerken bir yanda da bana laf yetiştirmeye çalışıyordu. " Bu gece izin aldım. Birlikte kalacağız. Mezuniyete birlikte gideceğiz."
"Uzun zaman sonra aldığım en güzel haber bu Beril. İyi ki geldin. Gülsüm teyze nasıl izin verdi buna?"
Gülümsedi. " Konu sen olunca güveniyor. Bana bile bu kadar güvendiğini sanmam."
Ona kocaman sarıldım. Bana gerçekten iyi geliyordu. Beril babaannemi mutfakta görünce vakit kaybetmeden sarılıp öptükten sonra odama geçmiştik. Boran'la ilgili tüm bildiklerimi anlattığım için her yeni gün tekrar bir gelişme var mı diye soruyordu.
"Kızım yaşadıkların film gibi. Aklım almıyor. Bu çocuk yıllardır seni takip ediyorsa neden şimdi gitti?"
"Bilmiyorum Beril. Gerçekten bilmiyorum."
" Bu işte bir gariplik var Defne.. Bu olayın altında çok şey yatıyor. Bak görürsün." Beril camdan etrafa bakmaya başladı.
Beril'in ince tiz sesi odamda yankılanınca ellerimi istemeden de olsa kulaklarıma götürmüştüm. "DEFNEEE! Etrafa baksana."
Sus der gibi baş parmağımı dudağımın üstünde beklettim. "Korkuttun beni Beril. Ne bağırıyorsun?"
Ayağa kalkmıştım. Eliyle çaprazda kalan evin çatısını gösterdi. "Ee ne olmuş?"
Beril derin bir nefes aldı. "Kızım orası Selvi dediğin kadının evi değil mi?"
Doğruladım. "Evet. Boran'da orada kalıyormuş."
"Camına bak senin odanın içinin neredeyse tamamını görebiliyor." Bu gerçeği yeni fark ediyorduk. Yıllardır bu manzarayı izlerdim ama fark etmemiştim. Beni oradan izliyor muydu gerçekten?
Saatlerce elbise, ayakkabı ve takılar seçmiştik. Beril beni çok eğlendiriyordu. Onu seviyordum. Boran ile ilgili bir sürü fikir atıp durduk ortaya. Gizemli birileri genç kızların her zaman gözdesi olmuştur.
Daha sonra konunun Atlas'a ne ara geldiğini anlamadan Beril'in konuşmasını duydum. Elimde siyah elbise vardı ve aynada ki yansımama bakıyordum.
" Banu pisliği bırakmıyor zaten Atlas'ın peşini. Sümüklü böcekler bile böyle yapışmaz."
Merak ettiğim için önüme dönmüştüm. "Banu kimdi?"
"Kızım bizim sınıftaki tüm erkeklere ağzının suyunu akıtarak konuşan cıvık Banu var ya."
Gülümsedim. Hatta küçük bir kahkaha attım. " Böyle söyleyince tanıdım gerçekten de."
" Kızım tanımayacak gibi değil ki. Kıskanç.. Partiye çıplak gelse şaşırmam. Utanmasa okula da öyle gelecek."
" Atlas'da onunla ilgileniyor mu?"
" Bilmiyorum Defne. Atlas son günlerde çok durgun. Senden sonra toparlanamadı bence."
Bana yaptığını hatırlayınca kaşlarımı çattım. "O bunu haketti Beril."
" Kesinlikle Kardeşim! Ben senin arkandayım Devam.."
Güldürmüştü beni.. her zaman olduğu gibi.
Saatler süren dedikodularımızdan sonra elbisemize karar vermiştik. Sohbetlerimizin ardı ardına kesilmediği için babaannem bizi gelip uyarmıştı ve yarın için güç toplamamız gerektiğini söylemişti. Ondan sonrasını ise hatırlamıyordum çünkü derin bir uykunun kıyısına vurmuştum.
Sabah olduktan sonra tek başıma kahve ritüelimi gerçekleştirdikten sonra hazırlığımız başlamıştı.
Siyah ve yırtmaçlı bir elbise giyecektim. İnce askılıydı ve belime tam oturuyordu. Bu elbiseyi Beril'le almıştık ve giymeye cesaret edememiştim ama bugün giymeye kararlıydım. Siyah olmasına Beril çok laf etse de ben beğenmiştim. Tıpkı ruhum kadar karanlıktı.
Beril ise ruhu kadar renkli lila elbise giymişti. Aynı renkte bantlı bir ayakkabıyla kombinlemişti. Saçlarımızın uçlarını maşalayıp. Hafif bir makyaj yaptık. Çantalarımızı aldıktan sonra Evden çıktık.
Büyükbabam bizim için taksi çağırmıştı. Taksi gelince hemen yola koyulduk. Her zaman gittiğim Tabu Bar bugün bizim için kapanacaktı.
Yol boyunca Beril'in, " Boran belkide arkamızdadır." Söylemlerimle arkam bakıp durmuştum ama hiçbir şey görmemiştim. Karanlıktan başka..
Mekanın önüne geldiğimde Ahmet'i görmüştüm. Beril'in elinden tutup nazikçe indirdi. Ben ise çoktan inmiştim. Beril Ahmet'in sağ kolunda ben ise sol kolundaydım. İçeri yavaş yavaş girdik. Çok karanlıktı. Renkli ışıklarla çevrilmiş koridordan geçiyorduk. Yakınlaştıkça sesler artıyordu. İçeri girdiğimizde sınıfın dedikoducu tüm kızları 'Banu'da Dahil..' Beril ve beni incelediler. Kıskançlıkları yüzlerinden belliydi. Ahmet bizi masaların birine bıraktı. Beril ortama hemen ayak uydurmuştu ben ise öylece dikiliyordum. Karşımdan gelen Atlas'ı görünce şok oldum. Beril'e ufak ve kızgınca bir bakış attım çünkü bana Atlas'ın gelmeyeceğini söylemişti. Gözünü kaçırıp dans etmeye devam etmişti. Gitmeye hazırlansam da durakladım. "Defne konuşabilir miyiz?"
Kararımda kesindim. "Konuşacak bir şey yok Atlas. Ben unuttum. Sen de unut."
" Çok pişmanım. Bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Senden çok etkileniyorum Defne.. Elimde değil. Özür dilerim."
" Atlas.. Hatırladıkça kötü oluyorum ve seni kötü biri olarak hatırlamak istemiyorum. O yüzden uzatma."
"Peki tamam sen nasıl istersen. Eskisi gibi miyiz?"
"Hiç bir zaman eskisi gibi olmayacağız Atlas."
Atlas kolumu sıkıca tutmuştu. Arkasında ki kişiyi görmemle ağzım açık kalmıştı. Boran mıydı o?
BORAN?
Boran buradaydı. Atlas'ın arkasında.
Atlas'ın elini sertçe kolumdan indirdi ve bana baktı. "Defne? Hemen gitmeliyiz buradan."
Sesini tekrar duymamın heyecanını atamamıştım ve kendimi toparlamama izin verdim. "Neden? Neden seninle geleyim? Sen Kimsin Boran? Neden yine buradasın?"
O ise sinirliydi. Yine sert çehresini yaymıştı tüm yüzüne. "Sus ve benimle gel!" Derken bir yandan da kolumu tutuyordu. Elleri çok soğuktu. Kendimi geri çekmeye çalışıyordum ama güçlü kolları arasında bu çabam boşa gidiyordu. Beril, uzakta Ahmet'le dans ettiğinden beni görmesi neredeyse imkansızdı. Bu andan nasıl kurtulacaktım?
Atlas aramıza girdi. "Bırak kızı. Kimsin sen?"
Boran sinirle bakıyordu. Az önce ki sinirini görmesem bu bakışlarının altında başka şeyler arayacaktım ama Atlas'ı öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Atlas ile Boran'ın arasına girmiştim. Kavga çıksın istemiyordum. Sonra bir ses duydum. Silah patlamıştı. Ne olduğunu anlamadan karnıma geçmeyecek bir sızı saplanmıştı. Elimi karnıma götürdüm. Sıcak bir ıslaklık hissettim . Elime baktığımda kan görmüştüm. Korkmuştum. Kandan her zaman korkardım.
Tüm hayatım gözümün önünden geçmesini bekledim ama gözümün önünde gördüğüm tek kişi Boran'dı..
Esrarengiz bakışı ve korku dolu gözleri dudaklarının yarısını açıkta bırakmıştı. Nereye düştüğümü önemsemeyecek kada evirdin bir hale gelmiştim ve Vücudum ölü gibi yere serilecekken beni tanıdık bir kokunun sarmaladığını hissettim. Hiç tanımadığım birinin kucağındaydım yine. Sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi.. Parfümünü yıllardır kokluyor gibi hissetmiştim.. O yine buradaydı ama ben kendimde değildim.
—BÖLÜM SONU—
Beğendiniz mi? Sol alttaki yıldıza basmayı unutmayın🩵
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.5k Okunma |
676 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |