
21.BÖLÜM
AĞAÇ
Güçlü olmayı başarabildiğim yeri parmakla gösteremem ama elimle sayabilirdim ve biri de bu andı..
İçimde ki fırtınalara rağmen susmuştum. Kafamın içinde ki dumanlar çoğalıyor ben gülüyordum. Yüreğimde ki kor alevleniyor, ben yürüyordum.
Onun başkasıyla evlendiğini biliyordum. Yanyana gelmeleri mi sorun olmuştu şimdi?
İçimde ki Siyah çoktan konuşmaya başlamıştı. Öyle çok konuşuyordu ki beyaz tarafımı susturmuştu. "Saklama kendini artık Defne. Sahte bir evlilik diyordun ama öyle olmadığını gördün işte."
Susmuyordu. Beni hayata karşı soğutuyordu. Bir ses aradım beyazdan.. Gelmedi. Boran'ı hiç bir şekilde aklayamadı içimde ki iyi tarafım.. Artık umut etmemeliydim.. Hep yarı yolda kalıyordum. Bu sefer yolu yalnız yürüyecektim.
Masa da oturan Hakan, Boran ve o kıza yaklaştım. Boran beni gördüğünde, yüzü değişti. İfadesi soldu. Berfin ise gülümseyen yüzünü hiç değiştirmeden bana yöneldi. Hakan ise sıcacık sarılışıyla beni yine mest etti.
"Ooo Defne'm bu ne güzellik böyle. Kış ayındayız ama sen Baharı getirmişsin."
"Teşekkür ederim Hakan."
Berfin gözlerime bakıp konuştu. "Kim bu güzel kız Hakan?"
"Iıı bu kız şey.. Defne.. yani.
Adlandıramamıştı beni. Tanıştıracağı biri bile olamayacaktım.
Boran onu susturmuştu. "Türkiye'den arkadaşımız." Dedi kısaca.. Benim ona yaptığımı oda bana yapıyordu. Berfin elimi uzattı.
"Merhaba Ben Berfin. Boran'ın karısıyım.."
Boran'ın karısıymış..
Boran'ın karısı..
B o r a n ' ı n k a r ı s ı..
Bu kulaklar bunu da mı duymuştu? Elimi uzatıp " Ben de Defne. Memnun oldum." Dedim sahte bir gülüşle. Hakan yanına oturmamı söyleyip, Ne içeceğimi sordu. Soğuk bir şeyler isteyip dosyalarıma döndüm. Hakan ise konuşmaya niyetliydi. Boran ise sessizleşmiş Denize bakıyordu. Berfin'de telefonuyla oyalanıyordu.
"Ee Defne, Berilaşkımla görüşüyor musunuz?"
"Hakan tabiiki de görüşüyoruz. O benim seni tanımadan önce ki arkadaşım. Farkındasın değil mi?"
"Yenge tabiiki de öyle ama.."
Yenge deyince hepimiz donmuştuk. Berfin kafasını buraya çevirip gözlerime bakmıştı. Benim o kız olduğumu anlamış mıydı? Bir tepki aradım gözlerinde ama hiç bir şey demeden önüne dönmüştü. Bu kızda bir gariplik vardı. Hissediyordum. Ne yani gerçekten umrunda olmamış mıydı? Gerçekten sahte bir evlilik miydi? Beyaz tarafım uyanıyordu. "Üzülmedi Defne! Kıskanmadı Boran'ı!" Diye çığlıklar atıyordu.
Boran ise Hakan'a ölümcül bakışlar atmakla meşguldü. Hödüktü işte başka ne olacaktı?
Hakan ise konuyu değiştirmeye çalışıyordu.
"Beril'e bu sene evlenme teklifi edeceğim." Dedi bir anda.
"Gerçekten mi"
"Evet hemde burada. Vize işini hallettiğimiz an olay bitmiştir. Bir de o kaynana susarsa tabii."
"Gülsüm teyze Hala karşı mı Mardin erkeklerine?"
"Karşı demek az kalıyor Defne. Kadın, Mardin erkeklerini haritadan silmek istiyor."
"Alışır merak etme. Hem nelere alışmıyoruz değil mi?"
Kafamı döndürüp Boran'a baktım. O ise bana baktı. Berfin güler yüzüyle sohbete dahil oldu. Bu ne güler yüzlülük ya?Sahte insan seni..
Sus Defne.. Sus çünkü kıskandığını sadece sen, siyah ve beyaz bilmeli. Sus ve çok bakma.
"Ee Defne? Kaç yaşındasın, Nerede doğdun? Burada ne işin var?"
İçimden sorgudayız sanki deyip döndüğüm sırada berfin, " Efendim?" Demişti. Ona dönüp. " Ha yok bir şey.. 21 Yaşındayım. Gaziantep doğumluyum. Burada yaşıyoruz." Sanki çok merak ediyor salağa bak.. " Sen kaç yaşındasın?"
Berfin siyah saçlı, gözleri küçük ve beyaz tenli bir kızdı. Uzaktan görsem sporcu diyeceğim kadar kalın kolları vardı. Fitti fakat iriydi. Basketbol felan oynuyor olabilir miydi?
"Bende 22 yaşındayım. Hemşireyim. Şu an burada olmak benim için çok zor. Hastaneden izin almak felan.. Boran sağolsun halletti. Artık özel klinikte çalışacağım. Hemde Antep'te.. Neydi Boran adı? Hıh evet.. " Kaya klinik"
Yanlış bilmiştim. Sporcu değildi, hemşireydi ama onu uzaktan görseydim kesinlikle sporcu derdim. Kendi kendime.
Vurulduğumda ise Kaya Klinik'te kalmıştım. O kliniğin Boran'a ait olduğunu biliyordum. Şimdi ise Berfin orada çalışacaktı.
Cevap vermeye niyetim yoktu. Bu sırada Emir, Nisa ve bir kaç kişi daha toplantımıza katılmıştı. El sıkışma Faslı geçtikten sonra Emir başarılı bir sunum yapmıştı. Nisa'nın bana attığı dosyanın içinde olan renklerle ve dekorasyonlarla ilgili sunumu da Nisa'yla beraber yapmıştık.
Boran gözünü benden ayırmamıştı. Ben ise onu hiç umursamamıştım. Emir sürekli gülümsüyor, bende ona kocaman gülümsüyordum. Hayır dostlarım, kesinlikle amacım kıskandırmak değildi.
Onlar ise Berfin'le çok uzak gözüküyorlardı. Birbirlerine neredeyse hiç gülmüyorlardı. Hayır kesinlikle dikkat etmiyordum. Gözüme takılan ufak ayrıntılardı bunlar.
Renkleri seçeceğimiz aşamada ise Boran gıcıklık yapıyordu. "Renk istemiyorum." Diyordu kısaca. Nisa ise cevap veriyordu. " Boran bey.. Sizin şirketiniz bir işletme şirketi. Tek renk kullanmamız gözünüzü yoracaktır ve şirketin bildiğim kadarıyla tavanları yüksek ve bu renkleri kaldırabilecek kapasitede.. Siyah renk tek başına yorucu olabilir."
"Renk istemiyorum Nisa hanım."
Kendimi durduramıyordum. " Siyahta bir renk Boran bey?!" Dedim sinirlenerek.
"Evet ama diğerlerinden çok farklı."
"Ne gibi farkı var?" Dedim burnumdan solurken.
"Bana daha çok anlam yüklememe neden oluyor. Uzakta ve yalnızmışım gibi."
"Orası bir işletme şirketi ve insanları kendine çekmesi lazım. Soğutması değil."
"Tamam işte. Bende insan ayrıştıracağım işte. Dışarıdan görüp yargılayanlar şirketime gelmeyebilir."
İnatçıydı! Ama ben de inatçıydım!
Hakan işe müdahale olmak zorunda hissediyordu. " Defne Hanım. Boran Beyin odasını siyah yapın ama gerisini size bırakıyoruz. İçimizi karartan bir Mimari istemiyoruz. Bu yeterlidir umarım?"
Nisa heyecanla konuştu. " Tabiiki yeterli. Siz merak etmeyin. Mükemmel bir şirketiniz olacak."
Emir ve Boran ortaklık konusunu konuşmaya başladığında hepimiz susmuştuk. Emir daha çok pay isterken Boran Emir'e sadece %1 pay veriyordu. Kararından asla vazgeçmeyen Boran'ı tanıyordum ama Emir.. Oda vazgeçmeyecek gibi duruyordu. %5 pay istiyordu ve bazı cafelerin işletmeliğini yapmak istiyordu. Boran bunun asla olmayacağını, tüm işletmeleri Hakan ve ondan başka kimsenin yönetemeyeceğini söylüyordu. Bir karara varmadıkları toplantı sonunda hepimize ikram olarak şarap gelmişti.
Hepimiz işi bırakıp özel hayatımız hakkında konuşmaya başlamıştık. Berfin ise çoktan Emir ve Nisa'nın sohbetine dahil olmuştu. Ön yargılı olmak istemiyordum ama Berfin gerçekten Dilan'dan da gıcıktı. Dilan en azından kim olduğunu açıkça söylüyordu. Bu kız ise gizliyordu, sinsiydi.
Herkes, Berfin ne söylese gülüyor, kahkaha atıyorlardı. Bende gülümsemeye, karşılık vermeye çalışsam da beceremiyordum.
Sonra ise bir bahane bulup sahile doğru yürüyüp telefon konuşması yapmam gerektiğini söylemiştim. Böyle bir konuşma olduğu söylenemezdi ama Beril'i arasam gerçekten iyi olacaktı. Onu uzun zamandır aramıyordum. Kimseyle konuşmadığım gibi onunla da konuşamamıştım. Yalnızca mesajlaşıyorduk. Sürekli sesimi özlediğini söyleyip aramamı istiyordu ama ben yapmamıştım. Şimdi ise aradığıma çok şaşıracaktı. Topuklularımı elime alıp kumda yürüdüğümde, bir şezlongun altına oturdum. Telefonumu açıp Beril'in numarasını aradım. Daha bir kere çalmıştı ve o açmıştı bile..
"Defne.. Defne sen misin? Alo? Kimle konuşuyorum acaba? Anne hayal görüyorum galiba. Defne beni aradı."
"Beril dur, benim Defne. Hayal değil gerçek."
"Ama sen.. sen konuşuyorsun."
"Evet Beril. Ben bir insanım farkındasın değil mi?"
"Kızım neredeyse 3 aydır sesini duymuyorum. Bırak tadını çıkarayım."
"Keşke burada olsan Beril. İşler karıştı."
"Ne oldu?"
"Boran burada.. Ve hakan'da."
"Biliyorum. Hakan biraz bahsetti. Kızım sen Mimarlık şirketinde ne alaka?"
"Emir vardı psikoloğum. O işin başına geçince bana iş teklifi etti. Hayata tekrar dönerim, kafam dağılır demiştim ama.."
"Ama Boran'da şirkete ortak oldu değil mi?"
"Beril.. o evli."
"Biliyorum ama Defne onun altında çok şey yatıyor. Bunu sana benim anlatmam doğru olmaz. Hakan'a söz verdim ama eğer sormak istersen Boran'a sorab.."
Sözünü kestim. " Hayır Beril. İstemiyorum. Boran ile ilgili artık bir şey istemiyorum. Bir de kızı almış buraya getirmiş ya. Görsen çok sinsi bir tip."
"Ne? Ne işi var onun orada?"
"Bilmiyorum. Belkide beni gıcık etmek için yapmıştır."
"Belki de.. Türkiye'ye dönecek misin?"
"Şu anlık düşünmüyorum ama belki sonra.."
"Anladım."
"Belki sen gelirsin Beril?"
"Kızım sanmıyorum ya. Annem, Hakan'ı öğrendi öğreneli peşimi bırakmıyor. Nefes aldırmıyor vallahi."
"Gülsüm Teyze iyi mi?"
"Turp gibi maşallah."
Beril'le konuşurken bana doğru yürüyen Emir'i görünce Beril'e konuştum. " Beril şimdi benim kapatmam lazım. Ben seni yine arayacağım tamam mı?"
"Bak kesin ara ama. Her şeyden haberdar olmak istiyorum."
"Tamam merak etme. Görüşürüz!"
Beril'le vedalaştıktan sonra karşı şezlongumda oturan Emir'e baktım. Beyaz bir gömlek, kot pantolon giymişti. Sarı saçları ve bal rengi gözleri birbirine uyumluydu. Ellerini birleştirip konuşmaya hazırlandı.
"Onun içindi değil mi her şey?"
"Anlamadım?" Demiştim ama anlamıştım.
"Onun yüzünden mi bu hale geldin?"
"Tek suçlu o değil."
"Defne istersen bu ortaklığı hemen bitirebilirim ve ben bu işi iptal edebilirim. Eğer sana iyi gelmiyorsa. Gerçekten yaparım bunu."
"Emir buna gerçekten gerek yok. Seninle ortak olmasa bile babamla ortak. Bir şekilde hayat bizi karşılaştıracaktı. Bunun bu şirketle alakası yok."
"Anladım.." dedi ama acıtmak ister gibi bir gerçeği vurdu yüzüme. "Evlenmiş."
"Evet."
"Onun için üzülme. Güzel gözlerini bu adam yüzünden yaşartma."
"Artık daha güçlü biri olmak istiyorum Emir. Güçsüz olmak çok yorucuydu."
"Defne sen her halinle çok güçlüsün zaten."
"Eskiden öyle hissediyordum ama şu an o gücü kendimde bulamıyorum. Her şey çok karışık geliyor ve ben toparlayamıyor gibi hissediyorum."
"Bunlar geçecek Defne.. Yeter ki sen ne istediğinden emin ol."
"Galiba bunun için biraz daha zamana ihtiyacım var."
Emir ayaklanıp elini uzattı.
"Defne sana istediğin kadar zaman veriyorum ama şimdi ortaklarımızın şirketine gitmemiz lazım. Kalk hadi.."
"Off. Bir de o vardı değil mi?"
"Evet. Güçlü olmaya buradan başlayabilirsin değil mi?"
"Galiba yapabilirim."
Emir ile birlikte Griea Elia'ya doğru yürüdük. Bana kızgın bakan Boran'a hiç bakmamayı tercih edip yürümeye başladım. Daha sonra ise Nisa'nın arabasına binip Boran ve Hakan'ın şirketine doğru yola koyulduk. Şirkete vardıktan sonra Berfin'in bizimle gelmediğini fark etmiştim. Hakan sürekli bir şeyler anlatsa da Boran sessizdi. Telefonda bir şeylerle uğraşıp duruyordu. Ben ise Nisa'nın söylediklerini not tutuyordum. Hakan'ın cümlesinin başını dinleyemesem de sonunu duyabilmiştim.
"12 odamızın 5 tanesi genel müdür odası olsun istiyoruz. Bizim işletmelerimizin 5 dekoru var; Bohem, klasik, etnik, modern ve Minimalist. İşletme Odalarının da bunu yansıtması ilk amacımız, Ha bir de Boran beyin özel isteği var. Odasında ağaç dekorasyonlu çizim istiyormuş. Defne, bunu sana bırakmayı düşündüm."
Şaşırmıştım. "Yani.. ben bilmiyorum. Yapabilir miyim?"
Hakan ise gülümsedi. Elimi omzuma attı. "Yenge sen buraya orman bile çizersin. Ağaç mı korkuttu seni?"
Gülümsedim. Boran ise Hakan'ın kulağına bir şey fısıldadı ve Hakan omzumdan elini bir anda çekti.
Boran sonunda sohbete dahil olmuştu.
"Evet ağaç dekorasyonu istiyorum. Bilgileri size yönlendireceğim."
Emir ise merak etmişti.
"Özel değilse.. Neden ağaç? Diğer şirketlerinizi incelediğim de de farkettim bu detayı. Hemen hemen her odanızda var."
Hakan ise ondan önce atılmıştı.
"Boran neredeyse 10 yıldır ağaçların ona iyi geldiğini düşünüyor. Yarasını bile ağacın yaprağıyla iyileştirdi."
Boran Hakan'ın açıklamasından memnun olmadığını belli etmişti.
"Şirket sahibi biziz Emir bey? İsteklerimizin sorgulanması mı gerekiyor?"
Emir ise elindeki kalem ile birlikte sallanırken,
"Hayır hayır. Yanlış anladınız. Bende sürekli ağaç dekorasyonlu odalar tercih ediyorum da özel bir sebep var sandım."
"Yok.. özel bir sebep yok."
O sırada ise Emir'in telefonu çalmıştı. O telefonla konuşmak için dışarı çıkmış bizde çalışmalarımızı inceliyorduk. Uzun bir işimiz var gibi duruyordu. Renkler, perdeler, duvar nişleri.. Umarım gün erken biterdi. Boran'a ne zaman baksam bana bakışına denk gelmiştim. Beni mi izliyordu yoksa denk mi geliyordum? Artık bakmamalıydım..
bakmamalıydım..
bakmamalıydım...
Bak-ma- ma-lıy-dım..
Emir ise geldiğinde çok telaşlıydı.
"Kusura bakmayın.. Babam fenalaşmış. Hastaneye kaldırıyorlar. Toplantıyı bölmek zorundayım. Zemi bey, Abderus bey ve Defne size yardımcı olsunlar. Nisa hadi gidelim."
Hakan ise gayet anlayışlıydı.
"Tabii ki Emir Bey. Siz gidin. Yapacağımız bir şey var mı?"
Boran ise kafasını sallayıp " Aynen. İhtiyacınız olursa buradayız. Ahmet Beyi severim." Demişti.
Boranla tek mi kalacaktım yani. "Emir.. Bende geleyim mi? Zaten sizsiz ne yapacağım burada?"
"Defne dekorasyonları belirle. Zemi bey ve Abderus bu işin ustaları. Ölçüleri aldırt. Senin burada kalman lazım."
"Ama.."
"Defne lütfen. Bu işi almamız gerekiyor biliyorsun." Kahretsin ki biliyorum.
"Peki, Tamam."
Emir giderken seslendim. " Beni de haberdar edin."
Hakan gülerek yanıma yaklaştı. Boran'ın duymayacağı şekilde kulağıma eğilip konuştu "Yenge, baş başa kaldık iyi mi?"
"Hakan ne yengesi ya?"
"Boran olmasa bile sen benim yengemsin."
"Yok artık değilim."
"Haydaaa yine başa mı döndük? Ne demek değilim?"
"Değilim işte. Senin başka yengelerin var artık."
"Haa o mesele. Hangi yenge, senin gibi yenge eder be yenge?"
"Hakan sence de çok yengeli bir cümle olmadı mı bu?"
"Öyle mi oldu?"
"Ee biraz.."
"Mazur gör yenge;)"
Hakan göz kırpıp önümden yürüyünce bende arkasından yürüdüm. Sarı saçlı, kahverengi gözlü ve dövmeli çalışan mimari ustası olarak düşündüğüm Zemi Bey'e yürüdüm.
"Zemi Bey. Odaların ölçülerini alıp, kaydedin. Dekorasyon aşamalarını bildirin. Bende buralardayım."
"Peki Defne Hanım."
Onlara gülümseyip Boran gilin yanlarına geçtim. Hakan beni görür görmez Boran'la olan konuşmasını bitirmişti.
"Defne.. Sen görüşmeyeli çok çalışkan biri olmuşsun. Bir dur be kızım."
Ben cevap verecekken Boran konuştu. Gözlerimin içine bakıyordu. Hemde her zaman!
"Çalışmak iyidir. Unutturur."
"Öyle mi? Sen neyi unutmak istiyorsun?" Dedim bir hışımla.
İçimde ki siyah konuştu. 'Salak mısın Defne? Bu ne biçim soru?' Dedi ama ben onu susturmuştum. Şimdi hiç sırası değildi.
Boran tek elini cebine koydu. Allah'ım her türlü zulüm eyvallah da. Bu yakışıklılıkla beni sınamasak olmaz mı?
"Seninle aynı şeyi."
Susmuştum. Benim kendimi işe vermemin tek nedeni babamdan ve Boran'dan uzak durmaktı.
Babamdan uzak durmuştum ama Boran yine ve yine karşıma çıkmıştı.
Cevap vermedim.
"Defne hadi gel dışarıda oturacak alan var oraya yürüyelim. Bir kahve içeriz." Diyen ise Hakan'dı.
"Olur." Dedim az önce yaşanılanları yok sayarmış gibi.
"Boran sende geliyor musun?" Dedi Hakan.
"Siz gidin." Dedi sertçe.
Boran çok net konuşmuştu. S i z G i d i n.. Ne bekliyordu benden? Kucağına koşmamı mı? Öyleyse çok beklerdi.
"Defne kahveleri dışarıdan alacağım sen burada bekle olur mu?"
Hakan'ın bizi baş başa bırakmak istediğini anlamıştım. Boran'la baş başa kalmak ise en son isteyeceğim şeydi.
"Bende gelsem olmaz mı?"
"Defne nereye geliyorsun. Yan dükkan zaten. Bekle hemen geliyo.."
Cümlesini bile bitirmeden koşarak uzaklaşmıştı.
Hakan'ın gidişini izledikten sonra Boran'la baş başa kalmıştık. Gözlerime bakıp bir şeyler söylemek istiyordu biliyordum çünkü aynı duyguları bende yaşıyordum. Biraz odanın içinde ilerledim. Duvarlara, dışarıya bakarmış gibi yapıyordum ama 1 saniye sanki 1 saatmiş gibi geçiyordu. Ben oyalanmaya çalışırken o kıpırdamamıştı bile. Sadece gözlerime bakıyordu. En sonunda dayanamayıp ben konuşmuştum.
"Efendim Boran? Ne söyleyeceksen söyle? Öyle bakıp durma?" Neden ilk önce benim konuşmamı bekliyordu?
Çünkü adamı öldürecekmiş gibi bakıyorsun dedi beyaz olan. Hemen gönderdim onu içimde bir yerlere.
"Berfin.. İş evrakları için buradaydı." Dedi. Bunu söylemesini beklemiyordum. Bana neden açıklama yapıyordu ki?
"Bana ne Boran. O senin karın. Ne zaman isterse o zaman gelir."
"Bil istedim."
"Bilmeme gerek yok."
"Emir'i nereden tanıyorsun?"
"Psikoloğum. Yani psikoloğumdu."
"Haa eskiden tanışıyorsunuz yani."
"Sayılır."
Boran gözlerini düşürmüş yanıma gelmişti. Ciddi bir şey konuşacağı belliydi.
"Defne.. Tedavi gördüğünü biliyorum. Nasılsın.. Yani iyi oldun mu? Sürekli ellerin titriyor ve boynunu tutuyorsun."
"Nasıl mıyım? Nasılım diye mi merak ettin?" Bu soru cümlesi değilde sinir içeren bir cümleydi.
"Defne..."
"Boran sus. Aylarca bir kere bile merak etmedin, şimdide meraklı rolü oynama. Biz ne yaşıyoruz ya? Biz ne yapıyoruz şu an? Biz neyin üstünü kapatıyoruz Boran? Şu an ikimizinde burada olması bile saçma!"
Arkamı dönmüş gidiyordum ki kolumdan tuttu. "Baban.. Her yolu kapatmıştı."
"Benim bildiğim Boran o yolların üstesinden gelirdi."
"Bende zor durumdaydım. Vuruldum biliyorsun. Bir ay iyileşmeyi bekledim. Ondan sonra ise sen düzenini kurmuştun bile. Seni daha fazla yormak istemedim."
"Düzen mi? Hangi düzenden bahsediyorsun sen?" Titreyen ellerimi gösterdim. "Bu düzene girmiş halim mi? Ölüyordum ben acıdan. Beni kendine alıştırıp bir anda yok oldun. Bırakmayacağım dedin. Ayrılırsak ikimizde ölürüz dedin. Aylarca kafamda döndü sözcüklerin." Artık ağlamak üzereydim. Kendimi tutamıyordum.
"Defne. Sadece sana mı zor? Aylarca gözlerine bakmadan yaşadım. Aylarca elini tutmadım. Aylarca seni başka biri fark eder diye korkuyla yaşadım. Ben senden hiç vazgeçmedim. Vazgeçmek zorunda kaldım. Senin için.. bizim için.."
Neyden bahsediyordu bu? Bana acı çektirmek zorunda mı kalmıştı?
"Bana yalan söyleme Boran! Sen neredeyse 3 aydır evlisin. Hastayken mi karar verdiniz evlenmeye veya benden vazgeçmek için 3 saat mi bekledin?"
"Biraz öyle oldu."
Gözlerim dolmuştu. Sözler canımı acıtıyordu. Ne bekliyordun dedi siyah olan. Susturmadım bu sefer. Konuşmasına izin verdim. "Sana inanmıyorum." Dedim bir çırpıda.
"İster inan ister inanma. Artık buna gücüm yok. Hem senin ne işin var Mimarlık şirketinde? Bir de almışsın sarı lavuğu yanına. Git resim öğretmeni olsana sen. Şirketler sana göre değil." Acıtmak mı istiyordu? Karşımda konuşan Boran mıydı?
Resmen damarıma basıyordu. Ne zannediyordu bu kendini?
"Ne diyorsun sen ya?"
"Yapamazsın diyorum. Bu işleri başaramazsın diyorum.. Anladın mı?"
"Boran sen vurulduğunda beyin hücrelerin öldü bence. Benim ne kadar inatçı olduğumu unutuyorsun."
"İnatçı olman başarabileceğin anlamına gelmez."
"Öyle mi?"
"Öyle.."
"O zaman şöyle yapalım Boran bey.. Ben burayı 1 ay içerisinde bitireyim. Sende bir hafta boyunca ben ne istersem onu yap."
Boran gülümsemişti. Buraya geldiğimden beri ilk gülümsemesiydi.. Hemde alaycı olanından..
"Haha ha.. Peki öyle olsun. Ama.."
"Ama?"
"1 ay boyunca bu şirket kullanılacak hale gelmezse bu sarı lavuğun şirketinden çıkacaksın."
Gıcık işte. Gıcık. Allah'ım ben koca şirketi bir ayda nasıl bitirecektim? Önümde sadece iskeletleri olan binaya baktım. İyi yönden düşünmeliydim. En azından duvarları vardı. Yani.. şimdilik. Ben niye böyle bir şey söyledim ya? Kafana tüküreyim Defne..
"Pe..Peki anlaştık." Dedim. Bu yoldan artık dönemezdim.
Anlaştık diyen Boran ellerimi sıkmıştı. O sırada ise Hakan kahvelerle içeri gelmişti. Uzanıp kahveleri alıp dışarı çıkmaya yeltendim.
"Burada neler oluyor ya? Ben sizi savaşırken görürüm sanıyordum."
"Hakan kahveler için teşekkürler görüşürüz."
"Defne.. Defne nereye gidiyorsun? Beklese.."
Hakan'ı dinlemeden çıkıp taksi çevirdim. Ben şimdi ne yapacaktım?
Kimden yardım alacaktım?
- Bölüm sonu-
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.46k Okunma |
675 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |