23. Bölüm

23.BÖLÜM

Sedef Özçelik
sedefozclkk

 

23.BÖLÜM

SİNSİ

 

 

 

 

Küçükken insanlara güvenmemem gerektiğini acı acı öğrenmek zorunda kalmıştım. Babaannemin ısrarla o kıza güvenme demesi bile havada kalmıştı.

 

O kız Aslı'ydı.

 

Aslı.. Hep ihaneti hatırlatırdı bana.. 9 yaşındaydım. Türkçe dersiydi ve hikaye yazmamız istenmişti. Kimsesiz bir arkadaşımın evinde elektrik olmadığı için ödevini onun yerine ben yazmıştım. Onun ödevini yazarken benim ödevim geç saatlere kalmıştı. Aslı'da benimleydi ama o ödevini yapmak yerine beni izlemişti. Ben ödevimi özenle hazırladığımda ise dosyaya koyup çantama yerleştirmiştim. Sonra su almaya gidip odama dönmüştüm. Okula gittiğimde ise ödevim yoktu..

 

Ödevim Aslı'nın elindeydi. Öğretmene verirken sinsice güldü bana. Ben ise o gün saatlerce ağlamıştım. Üstüne üstük birde azar işitmiştim. Tüm sınıf gülmüştü bana.

 

O gün anladım ama neden yaptın demedim. Görmemezlikten geldim.. Tek yapabildiğim eve gidip saatlerce ağlamaktı. Ağladım, ağladım çok ağladım.. Babaannem bağırdıkça daha çok ağladım ama 2 saat sonra yine Aslı'yla oyun oynamaya dışarı çıktım. Çünkü kimsem yoktu.

 

Arkadaşım, dostum, ailem.. Yoktu..

 

Güvenme diyen babaanneme soramadım hiç bir zaman. Peki ben ne olacağım babaanne? Ben yalnız mı kalacağım bu uçsuz bucaksız dünyada?

 

Sormadım..

 

Soramadım...

 

Büyüdüm.. Aslı ve Aslı gibileri çıkardım hayatımdan.. Sadece Boran kaldı sol yanımda. Onu da çıkarmak istedim ama yapamadım. O benim ödevimi çalmamıştı ama ona dair olan tüm Umutlarımı yerle bir etmişti. O hiç bir zaman gitmeyecekti biliyorum çünkü o Aslı gibi değildi.. Tek anlamadığım ise Aslı'ya bu kadar sakinken, Boran'a neden bu kadar kızgın olduğumdu..

 

Sanırsam bunu hiçbir zaman açıklayamayacaktım.

 

Normal hayata dönmek istediğim her dirilişte tekrar yıkılmak beni yormuştu.. Dizleri kanayan veya ödevi çalınan bir kız çocuğu değildim artık ama odama girip saatlerce ağlamak istiyordum.. Ben artık kimseye güvenmiyordum babaanne.. Sen haklıydın. Aslı sinsi bir kızdı..

 

Karşımda, burada ne işi olduğunu anlamadığım mavi gözleri ve sarı saçıyla iğrenç gülümsemesini yüzüne yerleştiren adama baktım. Onu en son Mardin'de görmüştüm. Beni en son gördüğünde gözlerime bakıp sinsice gülmüştü..

 

Bende ensesine darbe gelişini izlemiştim..

 

Derviş Akgöz..

O buradaydı..

Tüm iğrençliklerine rağmen..

 

Boran onu gördüğü an şaşkınlıktan donsa da yumruk atmayı unutmamıştı.

 

"Ecdadını siktiğim. Beni, şirketi, Defne'yi alamadın şimdi sıra Ali'ye mi geldi?"

 

Boran, Derviş'in üstündeydi. Onu resmen zorla tutuyordum. Korumalar gelip Boran'ı kaldırdığında derviş el işaretiyle "Sorun yok gidin." Dedi. Ayaklanıp konuşmaya başladı.

 

"Sakin ol Şampiyon. Amacım Ali değil o sadece bir aracı.. Seni burada görmek istemiştim ve gördüm."

 

Boran kızıyordu. Derviş'i boğmamak için zor duruyordu ama başaramıyordu.

 

"Öldürürüm lan seni.. Kalan 2 gram beyninide yediririm sana. 2 yıldır tehdit mi ettin lan beni? Hem dostum, hemde beni mi kandıran mı oldun? Ne istiyorsun lan yavşak?!

 

Derviş tüm samimiyetsizliğiyle konuşuyordu. Kafasını sağa sola çevirip "Çık cık cık.." dedi iğrenç bir tonlamayla. "Yanılıyorsun.. Tehdit eden ben değilim. Ben sadece aracıyım. Ali gibi yani.."

 

"Kime çalışıyorsun lan? Ne istiyorsunuz benden?" Boran'ı yerinde tutmak çok zordu.

 

"Orasını ben bilmem. Büyük patron bilir."

 

Gözlerini bana çevirmişti. " Oo güzelim sende buradaymışsın. Hala Boran'ın peşinden dolanman gerçekten komik. Aslında sen uslu bir kıza benziyordun. Bir katille ne işin var anlamadım? Neyse yakında bizim tarafımızda olursun zaten."

 

Bir katille ne işin var? Ne diyordu bu salak? Ne katili..

 

Boran gözlerini yummuş sabır diliyordu.

 

"Derviş geçmişini siktirtme bana. Ne bu oyunlar? Derdiniz ne?"

 

"Sen sakin olacak mısın Boran?"

 

Boran cevap vermiyordu.

 

"Sakin misin? Bak gerçekten darılıyorum kardeşim."

 

Boran kendini tutamıyordu. Kafasını kaldırıp Derviş'in alnının ortasına yumruk attıktan sonra üstüne çullandı. "BİRİNCİSİ, DEFNE'YE BİR DAHA GÜZELİM DEDİĞİNİ DUYARSAM SENİN SADECE GEÇMİŞİNİ DEĞİL GELECEĞİNİDE SİKERİM! İKİNCİSİ İSE SAKIN BİR DAHA BANA KARDEŞİM DEME! ORUSPU ÇOCUĞU!"

 

Boran'ı kaldırmaya çalıştım. Korkudan ellerim ayaklarım titriyordu. Ne istiyorlardı bunlar bizden? Boran'ın kolundan tuttuğumda karşımda siyah klasik ayakkabı ve siyah takımlı jilet gibi giyinmiş adamları gördüm. Bize yaklaştılar ve en öndeki esmer adam Boran'a eğildi. Elinde bir zarf vardı.

 

"Hoşgeldiniz Boran Bey."

 

Boran sessiz kalmıştı. Adam konuşmaya devam etmişti. Kaşının üstündeki kocaman çizik korkutucu gözüküyordu.

 

"Ben Adil Rendeli. Buranın sahibiyim. Buyrun odamda konuşalım."

 

Boran bana bakıp ne yapmamı istediğini sorguluyordu. Sonra, ben adım atarak adamın gösterdiği yere girmek istedim. Boran ellerimi tutup kan çanağı gözlerini üzerimde tutmaya çalışmıştı. Biraz bakışmadan sonra en mantıklı olanın bu olduğunu anlamış olacak ki önümden adım attı. Elimi sıkıca tutuyordu.

 

Derviş'in hala bizi izlediğini biliyordum. Adil denen adamın odasının önüne geldiğimizde ringden gelen bağırış sesleri burada kesilmiş gibiydi. Adamın gösterdiği yerden içeri girip bekledik. Boran'ın gerginliğini elinde ki elimden hissediyordum. Adil denen adam konuştuğunda ona bakmıştım.

 

"Hoşgeldiniz tekrar. Bir şeyler içer misiniz?"

 

"Lafı uzatmayı kesin. Kardeşimin burada ne işi var?"

 

"Boran bey siz aslında beni tanıyorsunuz. Yanılıyor muyum?"

 

Boran sesini çıkarmadı. Neler dönüyordu burada? Adam Boran'ın cevap veremediğini anlayınca tekrar konuşmaya başladı. " O yüzden birbirimizi hiç tanımıyormuş gibi yapmayacağım. Sizi de, babanızı da, Ali'yi de çok iyi tanıyorum."

 

"Ali'yi bu işe siz mi soktunuz?"

 

"Aslında hayır. Kumar borçlarını ödeyemeyince kendisi teklif etti ama kumar oynamayı da bırakmadı. Ömür boyu ödeyemeyeceği borçları var ama önemli olan bu değil."

 

"Peki önemli olan ne Adil Bey?"

 

"Sami bey.. Sami Dereli. Sizin dövüşmenizi istiyor. Eğer sizinle ringe çıkarsa Ali'nin borçlarını sileceğini söyledi."

 

Sami Dereli ismi bana neden hiç uzak gelmemişti? Nerede duymuştum ben bu ismi?

 

"Ne kadar Ali'nin borcu?"

 

"500.000 Milyon

 

İnanamadım günümüzün kuruyla ne kadar ediyordu bu borç?

 

Boran gözlerini ayırmıştı. Şirketini satsa yine de o kadar etmezdi..

 

Boran konuştu.. Hemde sinirle.

 

"Ne zaman bu maç?"

 

"1 hafta sonra. Sami bey sizi Arap Dünyasının ringinde ağırlayacak. Kabul edersiniz hemen harakete geçeriz."

 

"Adil Bey.. Öncelikle ben bir teklifin içine gireceksem muhatabımı gözümün önünde isterim. Aracı koyarsa benim aracılarımı da buraya getirtebilirdi. Ayrıca beyniniz mi yandı bilmiyorum ama bu hikaye çok komik. Asıl derdinizin ne olduğunu anlatacak mısınız? Ben zorla mı bulayım?"

 

Zorla derken gözleri kanlanan Boran'a baktım. Nedense kabul edeceğini düşünmüştüm. Başka çaresi var mıydı gerçekten?

 

"Özür dilerim Boran bey fakat Sami bey uzun zamandır kimseyle görüşmüyor ve ben onun dili gibiyim."

 

"Beni herkesle bir tutması komik zaten. Kardeşim bu ringde kalmaya devam ettikçe peşinizden ayrılmayacağım. İnanın ki bu yola hiç girmek istemezsiniz. Ben savaşı başlatırsam asla durdurmam."

 

"Bizim böyle bir niyetimiz yok."

 

Boran ayağa kalkıp ellerini bana uzattı. Sanki ben orada hiç yokmuşum gibi davrandıkları için varlığımı unuttuğunu düşünmüştüm ama o hiç bir zaman unutmamıştı.

 

"İnanın niyetiniz hiç umrumda değil. Madem derdi benim. O zaman direkt bana gelecek."

 

Boran ellerimden tutup beni dışarı sürüklerken arkamızda ki adamın bize baktığını hissediyordum. Boran çok sinirliydi ve gerçekten kollarımı acıtmıştı. Ona durmasını söylemek istesem de durmadı. Hızlıca yürüdü ve neredeyse dışarı çıkana kadar soluklanmadı. Arabanın önüne geldiğimiz de durdu.

 

"Boran buraya gelmemeliydik. Resmen adamların istediğini yaptık."

 

"Defne asıl sen gelmemeliydin. Seni gördüler ve ilk avları Ali değil artık sensin."

 

Ellerini kafasına bastıran Boran'a baktım. Sakin olmaya çalışsa da olamıyordu. "Sikerim böyle işi."

 

Boran gerçekten çok kötüydü ve ilk defa ne yapacağını bilmiyordu. Telefonunu çıkarıp Hakan'ı aradı.

 

"Hakan.. Sami şerefsizi lan bu.

Ne demek Hangi Sami?

Lan hatırlatma şimdi bana..

Tamam geliyorum ben..

Yalnız değilim. Defne'de burada."

 

"Boran neler oluyor. Sami Bey kim? Seninle neden dövüşmek istiyor? Neler oluyor? Allah aşkına anlatsana."

 

"Babamın eski bir düşmanı. Yıllardır yoktu ortalıkta. Yine başladı piç."

 

 

Arabasına binen Boran'ı izliyordum. Gerçekten şaşkındı hemde çok.

 

"Boran gidip Ali'yi almalıyız oradan."

 

"Ali o bataklığın en dibinde. Ben çıkarsam tekrar girecek. O yüzden çeksin cezasını ibne."

 

 

Bu sırada arabaya biniyorduk. Emniyet kemerimi bağlarken Boran durakladı. Ellerimi tuttu. Biraz önce canımı acıtarak tuttuğunda kolum morarmıştı.

 

"Bunu ben mi yaptım?" Dedi sessizce. Ellerimi hemen saklamaya çalıştım. Şu an gerçekten bunun sırası değildi. " Önemli değil. Benim tenim hassas."

 

Boran inanmayarak ellerini direksiyona vurdu. Gerçekten delirmiş gibiydi. Ona sakin olması gerektiğini söylesem de başaramıyordu.

 

"Boran sakin ol. Kim bu adamlar? Senden ne istiyorlar?"

 

"Bilmiyorum Defne.. Bilmiyorum. Belki kaybettikleri şirketi, itibarı, parayı.. Yada?"

 

"Ya da?"

 

"Bilmiyorum işte." Telefonunu çıkarıp birini aradı. Telefon ekranında Esra yazıyordu. Şirketle ilgilendiğinde hep Esra'yı arıyordu. Sekreteri olabilir miydi?

 

I Esra.. Sami dereli.

Son zamanlarda ne yapmış, ne içmiş, kimle evlenmiş, kimle arası bozulmuş her şeyi öğreniyorsun bana bugün dosya halinde yolla. Hemen!"

 

Karşıda ki kadın onaylamış olacak ki Boran telefonu kapatmıştı. Bana dönüp, "Özür dilerim, Kolun için.." demişti. Konuşmaya devam etti. " Güvenli bir yerde kalman gerekiyor. Seni ellerimle buraya getirdim. Nisa'ya güvenemeyiz. Baban eve çok uğramadığı için oraya da gidemezsin."

 

"Pardon da, nerede yaşamamı bekliyorsun?"

 

"Benimle geleceksin."

 

"Ne? Asla! Asla seninle gelmem."

 

"Defne zorundasın. Ne yapacaklarını bilmiyorum. Sana zarar verebilirler."

 

"Senin karın Berfin değil mi? Beni nereden anlayacaklar?"

 

"Defne.. Sami denen adam bu kadar prodüksiyon kurduysa senin için neler yaptığımı bilmeyecek mi? Unutma ki ilk tehditi seni vurarak yapmışlardı."

 

Boran haklıydı. Yine başlıyorduk. Yine ölmemek için dua ettiğim günlere gelmiştik. Ne yapacaktım ben şimdi?

 

"Dövüşecek misin?"

 

"Sami ayağıma gelsin öncelikle.. İlk amacım bu. Madem çok istiyor. Benimle iletişimi o kuracak."

 

"Gelirse.. Dövüşecek misin?"

 

"Gerekirse.. Evet.. ama öncelikle asıl niyetlerini anlamam gerekiyor."

 

"Nasıl yani? Asıl niyetleri para değil mi?"

 

"Sanmam. Asıl niyetleri para olsaydı beni buraya getirtmek için bu kadar uğraşmazlardı. Bu iş sandığımdan da büyük Defne. Kimin dost kimin düşman olduğunu bilmiyoruz. Bulacağım. Onları da, niyetlerini de bulacağım."

 

"Nisa'nın da burada olduğunu söyledin."

 

"Evet öyle.. Eminim. Bu işte onlarında parmağı var."

 

"Nasıl bu kadar eminsin? Belkide Ali çağırmıştır yanına.."

 

"Belki de Ali'yi buraya gelmesi için Nisa ikna etmiştir?"

 

"Nasıl yani? Önceden mi tanışıyorlar?"

 

"Bilmiyorum var aklımda bir şeyler. Tek bildiğim ben Ali'yi defalarca kez Yunanistan'a gitmesini söyledim ama gitmemişti. Nedense bir anda gitmeyi kabul etti."

 

Derin nefes aldım. Gerçekten Boran'la kalmak yenildiğim duygularla tekrar karşılaşmaktı. Buna hazır değildim. "Boran beni babamın yanına bırak. Orada güvende olurum." Dedim.

 

"Anlamıyorsun Değil mi? Babana güvenmiyorum Defne."

 

Benim hissettiklerimi o da mı hissetmişti? "Anlamadım.. Neden?"

 

"Güvenmiyorum işte. Benimle kalacaksın."

 

"Seninle kalamam!"

 

"Defne.. bak, istersen yüzüme bile bakma. Benimle karşılaşma ama benim ayarladığım evde kalacaksın. Benim korumalarımla ve benimle!"

 

"Boran yine emirler yağdırıyorsun.. Yine kendi kafana göre hareket ediyorsun."

 

"Defne.. bu adamların bizimle neden tanıştığını merak etmiyor musun? Lütfen bir düşün ya. Emir psikolog bile olmayabilir. Şirketler paravan olabilir. Yunanistan'da ikimizinde iş içerisinde olması, Emir ve Nisa'nın hayatımıza bir anda dahil oluşları.. Bunların hepsi tesadüf mü? Sen inanıyor musun buna? Masalda mıyız? Eğer tek dertleri ben olsaydım, 3 ay önce buraya taşınıp yıllardır burada yaşıyor gibi konuşmazlardı.."

 

"Ne? Ben geldiğimde mi gelmişler?"

 

"Senin geldiğin gün geldiler buraya ve Ali'yle birlikte ama sana bunu söylemediler değil mi?"

 

Kafamı döndüm. Nisa bana yalan söylemişti.. Yunanistan'da okuduğunu söylemişti. Emir peki? Boran gerçekten doğru mu söylüyordu?

 

Arabanın ilerleyişiyle sessizliğe gömüldüm. Belki de tek amaç Boran'dı ve beni kullanmışlardı. Peki o zaman neden Yunanistan'a gelip bu işe beni de karıştırmışlardı? Kafamı toparlayamıyordum. Olanları idrak edemiyordum.

 

Biz bugün ne yaşamıştık böyle? Yeni bir savaş mıydı bu? Yoksa biz bu oyun başladığından bu yana mı buradaydık?

 

Gözlerimi kapattım sıkıca..

Unutmaya çalıştım.

 

Dünü..

Bugünü..

Yarını..

 

Ben yok saydıkça hayatımı mahveden dünler kapımı çalıyordu. Tüm görkemiyle yeniden dahil oluyordu hayatıma.. Kaçıyordum dünümden, bugünümden ve yarınımdan.. kaçıyordum.. kaçtıkça geçecek sanıyordum.. ama.. ama katlanarak büyüyordu bu acı.

 

Yok saydığım her yangın beni küle çevirmişti.. Ben ise savrulup duruyordum..

 

Boran uzun süre araba sürmüştü. İki dakikada bir dikiz aynasından arkayı izliyordu. Telefonla konuşup ev ile ilgili işleri hallediyordu. İkimizde konuşmadık. Bu çok farklı bir şeydi. İkimizde neyden korktuğumuzu bilmiyorduk ve yine başa dönmüştük. Uzun süren yolculuktan sonra Beril'e mesaj atıp beni merak etmemesini söyleyip Hakan'da kalmasını söyledim. Nisa'nın evinde kalmak şu an için tehlikeliydi fakat ondan şüphelendiğimizi farketmemeliydi. O yüzden ona da kısa bir mesaj yolladım.

 

** Nisa aile içi bir durum var o yüzden ben bugün babamlarda kalacağım.

 

Cevabı beklemeden telefonu kapatıp geldiğimiz yere baktım. Dağın başında hırçın denizleri gören kulübe kadar küçük olmayan ama Boran'la kaldığımız evden de büyük olmayan dağ evini gördüm.

 

Gerçekten şehirden bu kadar uzak olmak zorunda mıydı?

 

Burada yalnız mı kalacaktık?

 

Arabadan inip eve yürüdüğümde Boran'ın beni Antep'teki eve götürüşünü hatırladım. Dönüp dolaşıp yine aynı yere varmıştık. Bu sefer daha güçlü olmayı istiyordum bu evden.. Ama içimde ki bir ses konuşuyordu sürekli. "Her şey daha kötü olacak.."

 

O sesi bastırıyordum içimde.. Arabadan inmiş evi izlerken Boran'ın yanıma geldiğini farketmemiştim. Saatler önce sıkıca tutup morarttığı elimi havaya kaldırmıştı. Farketmemiştim ama kolum baya şişmişti.

 

"Hastaneye mi gitsek? Şişmiş baksana."

 

Boran benim için endişeleniyordu. Neden içim kıpır kıpır oluyordu hemen.. Midemden kalbime sesler gidiyordu.

 

"Boran senin için endişeleniyor..

Boran.. senin.. için.. endişeleniyor.." diye bağırıyorlardı. Onları gerçekten susturup dinlememeliydim.

 

"Gerek yok. Ufak bir ezik.. Sıcak suyla masaj yaparım geçer."

 

"Tamam hadi gel yapalım o zaman. Hakan gil de gelir şimdi."

 

"Hakan ve Beril'de mi geliyor? Gerçekten mi?"

 

"Sadece Hakan ve Beril değil. Çocukluk dostum Mert. Korumalarım. Benimle olan herkes. Hedefin kim olduğunu bilmiyorum. Onları da yanımda tutmam gerekiyor."

 

Kafamı sallayıp ahşap detayları olan verandaya yürüdüm. Gerçekten ıssız bir yerdi ve resmen ormanın içindeydi.. Ağaçların arasından deniz görünse de uzakta olduğu belliydi. Burayı nasıl bulmuştu hemen?

 

İçeri girip telefonla konuşan Boran'ı izledim. Arkasından eve girip baştan ayağı inceledim alt katta 3 oda vardı. Muhtemelen biri mutfaktı. Üst katı ise seçemiyordum. Belkide oda yoktu.

 

Boran ise koşturuyordu. Siyah yakalı tişörtü ve siyah pantolonuyla karanlıklar ülkesinde gibi gözüküyordu ama hala çok yakışıklıydı.. Kaskatı kasılan çenesi.. Saçının ucunda ki dalgalar.. o gerçekten.. çok.. her neyse. Şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi.

 

Salon diye tahmin ettiğim odaları aştıktan sonra banyoyu bulmuştum. Banyoya girip sıcak suyu kontrol ettim ve havlu aldım yanıma. Küçükken sürekli düştüğüm için babaannem sabunla masaj yapardı düştüğüm yere. Sıcak su iyi geliyordu. Acısını hissetsem de canımı o kadar yakmıyordu. Belki de canımı yakan daha fazla detay olduğunu bildiğim içindi. Ne olacağını bilmiyordum ve bu beni gerçekten korkutuyordu.

 

Banyoda kolumu yavaşça yuvarlak hareketlerle masaj yaptığımda bir el dokundu koluma.. Korksamda Boran olduğu düşüncesiyle Geri çekilmedim.. Kafamı döneceğim sırada ağzımı kapatınca aynadaki gerçekle başabaşa kaldım. Aynadaki ağzımı kapatan kişi Boran değildi..

 

 

 

Boran'dan kaçarken Boran'a koşmak istiyordum..

 

 

- BÖLÜM SONU-

Bölüm : 14.01.2025 10:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...