
26.BÖLÜM
DUMAN
Boran'dan bir şey gizlemek değildi amacım Veya ona ihanet etmekte..
Beni ihanetle suçlayan adamın yan koltuğunda oturuyordum..
Nereye gideceğimizi bilmeden hemde..
Ne konuştuğumuzu bile sormadan, ona ihanet ettiğimi düşünmüştü..
Ona hiç cevap vermeden yola devam ettim. Bana inanmayan insanı inandırmak gibi bir zorunluluğum yoktu. Eğer bana hiç inanmıyorsa, şu anda da inanmasına ihtiyacım yoktu..
Beni tek yoran şey sevdiğim adamın bana inanmamasıydı.
Sevdiğim adam..
Herkes inanmayabilirdi ama o bana inanmalıydı. Aylarca onun hasretinden deliye dönmüşken ona ihanet etmezdim.
Arabayla geldiğimiz eve baktığımda Boran'ın evi değiştirdiğini gördüm. Burası daha büyük ve farklı bir evdi. Son 3 ay içerisinde o kadar çok ev değiştirmiştik ki neredeyse mimari uzmanlık kazanacaktım.
Arabadan sessizce inen Boran'ı takip edip arabadan indim. Bırakın konuşmayı, benden tarafa bile dönüp bakmıyordu. Peki ama.. Boran'ın rakiplerinden birinin benim abim olabileceğini nasıl anlatacaktım Boran'a?
Bir abim olabileceği ihtimali bile içimi yeşillendirmişti sanki..
Belki beni anlayacak biri olabilirdi..
Beni koruyacak, sarmalayacak biri.. Küçükken birlikte düşüp koşamadığım, büyüdükten sonra el ele olacağım biri.. Düşüncesi bile çok güzeldi ama Sami Dereli beni tuzağa çekmek istiyor olabilir miydi? Boran'ın bu maçı bilerek yenilmesini istiyor olabilir miydi?
Olduğum yerde donmuştum.. Boran önden gidip eve girmişti bile..
Ben ise oraya çakılmıştım sanki.. Ne yapacağımı bilmiyordum..
Evin önünde kocaman bir bahçesi ve Verandası vardı. Buradan bakıldığına göre modern tarzda inşa edilen Bina 3 katlıydı..
İçeri girdiğimde açık tonlar ve ahşap zemin karşılıyordu bizi. Merdivenlerin sağında geniş bir mutfağın kapısını gördüm. Diğer taraftan ise salona geçiliyordu. Salona geçerken Boran'ı takip etmiştim. Yavruyu buraya getirdiğini gördüm. İstemsizce gülümsemiştim. Eğilip kucağıma aldım ve Boran'ın çıktığı kapıya ilerledim. Kış bahçesine buradan çıkılıyordu Çünkü salonun diğer tarafında kalıyordu..
Boran salona geçmeden önce ki kapıda durdu. Yüzüme bile bakmadan konuşmaya başladı.
"Yukarıda sağdan 2. Oda senin. Merkezden aldığın kıyafetler odana yerleştirildi. Birazdan Sultan hanım gelecek.. Yardımcımız. Bir ihtiyacın olursa ona söylersin."
"Gidecek misin?"
"Akşam davetim var."
"Anladım."
"Haberim olmadan dışarı çıkma."
Kafamı salladım. Şu an onunla kavga etmek istemiyordum. Yavruyu kış bahçesinde görünce onu da, yatağını da alıp Yavaşça merdivenlerden çıktım. Sağdan 2. Odaya girdim. İçeri girdiğimde kocaman bir yatak ve balkonla karşılaştım. Bu ev gerçekten büyük bir evdi..
Sağda kalan yatak, solda kalan banyo ve yatağın ilerisinden açılan balkona yürüdüm. Hava almaya ihtiyacım vardı. Dağ evinden daha sıcaktı burası ama benim içim üşüyordu..
Balkondan dışarı baktığımda uzak sayılmayacak bir kaç ev görmüştüm ve evlerin üstünde Türk bayrağı vardı. Muhtemelen burası Türklerin çoğunluklu yaşadığı bir yerdi.
Odamda oyalanmadan duşumu alıp merkezden aldığım şortlu pijama takımımı giymiştim. Televizyonu açmaya çalışıp becerememiştim. O yüzden yatağımda sıkılırcasına uzanıp dışarı çıkmamak için zor duruyordum.
Sahi.. Beril ve Hakan neredeydi?
Boran'ın benim ona ihanet ettiğimi düşünebilmesi gerçekten korkunçtu.. Beni benden daha iyi tanıdığını söylemişti. Bunu söyleyebilen bir insanın beni tanıması mümkün değildi..
Onu İlk gördüğüm günü hatırladım. Opia hissiyle baş başa kalmıştım. Beni bıçaklı bir çocuğun elinden kurtarmıştı. Yüzünü göstermeden ise kaçmıştı. Sonrasını hatırlamaya çalıştım..
Mezuniyet kutlamasında ki silahlı saldırı ve karnımdan yediğim kurşun..
Kaya klinik..
Antep'te ki dağ evi..
Mardin..
Nikah..
Dilan'ın iftirası..
Milas'a kaçışımız..
Babamın beni kaçırmaya çalışı ve Yunanistan...
Bu olanlar yalnızca 6 ay sürmüştü oysa bana 6 yıl gibi gelmişti.. Emir'in teklifiyle 2 Aralık'ta işe başlamıştım. Şimdi ki tarihe baktığım da ise 28 Aralık'tı.. Neredeyse 2022 yılına girecektik. Yeni bir yıl beni her zaman çok heyecanlandırırdı Ama artık bunun heyecanını taşımıyordum. Her gün diğer günden daha kötüydü sanki..
Sürekli kafamın kaldıramadığı olayları bedenimde taşıyordum. Bu yolun sonu nereye varacaktı bilmiyordum..
Odamda sıkılıp durmak yerine dışarı çıkmaya karar vermiştim. Belki bahçeye çıkıp hava alsam iyi olurdu.
Kendimi odamdan dışarı attığımda evin sakinliği ve sessizliği karşıladı beni..
Uzun zamandır yalnız kalmamıştım.. Şu an bu yalnızlık beni zorluyordu.. Bir kaç ay önce sürekli burnumun dibinde olan Boran'a şikayet ederken şimdi yalnızlığıma şikayet etmiştim.. Peki ama ben ne istiyordum?
Yalnızlık mı?
Veya sakinlik?
Ya da sessizlik?
Hepsi yanlış cevaptı. Ben, benden çalınan hayatımı istiyordum.
Çocukluğumu...
Belki normal bir evde doğsaydım, şu an bu yaşadıklarım çok saçma gelirdi ama gelmiyordu.. Çünkü küçüklüğümden bu yana hep aynı sözleri duyuyordum.. "Dikkat et Defne..
Seni kaçırmak isteyebilirler..
Dışarısı çok tehlikeli..
Kimseyle konuşma..
Okul gezilerine gitme..
şehir dışına çıkma" bahaneleriyle büyümüştüm. Şimdi anlıyordum her şeyi.. Belki de her şeyi değil ama bir kısmını gerçekten anlıyordum..
Normal biri olmadığımı biliyordum ama hayatımın bu kadar anormal olduğunu ben bile tahmin edememiştim.Her şey birbirinin devamıymış gibiydi..
Babamın bu hikayede ki rolü neydi bilmiyordum. Onunla birlikte yaşadığım süre zarfında gizli, kapaklı bir adam olduğu kanısına varmıştım. Benden çok şey gizliyordu ve aynı şekilde, Boran'dan da..
Ben olayın tam içindeyken beni dışarıda tuttuğunu sanan bir Boran vardı karşımda. İlk tanıştığımızda bile hisleri daha gerçekti. Şimdi ise onu hiç anlamıyordum.. Duygularını dışarıya yansıtmamakta bir numaraydı.. Keskin çene hattı..
Hafif dalgalanan saçları ve ela gözleri.. Onu güzel kılan bunlar değildi..
Gözlerinin arkasında ki derin bakışı, saçlarına yansıttığı siniri, merhametini gösterdiği elleri..
Kesinlikle tanıdığım en tuhaf insanlardan biriydi. Onu çözmek, bulmaca çözmekten farksızdı. Bulmaca diyordum çünkü hiçbir zaman o ünlü resimlerin olduğu bulmacaları bitiremedim..
Umarım Boran'la hikayemizde böyle bitmezdi.. Yani Çözülmeden..
Ben düşüncelerle boğuşurken bahçeye çıkmış, salıncağa çoktan oturmuştum. Dizlerimi kendime çekip, kafamı dizlerime gömmüştüm. Bu sayede hayattan kopabiliyordum..
Orada ne kadar süre oturdum bilmiyorum ama bir el koluma dokunduğunda oldukça korkmuştum. Kafamı kaldırdığımda ise onu hiç beklemiyordum..
Berfin..
Yüzüme tatlı bir gülüşle bakıyordu. Tatlı mı? Vazgeçtim kesinlikle sahte bir gülüşle bakıyordu.
"Defne.. iyi misin?"
İyi miyim? Sana ne..
Tabii ki böyle demedim dedim içimde bağırışan seslere.
"İyiyim.. Sağol da sen? Buraya ne zaman geldin?"
"Az önce uçaktan indim. Boran çağırdı."
Boran çağırmışmış dalga geçiyordu sanki.
"Anladım.."
Berfin gözlerini kırptı. Uzun bir konuşmaya başlayacakmış gibi yanıma oturdu. "Defne.. Seninle Boran'ın geçmişini biliyorum. Sana yalan söylemeyeceğim. Ben bu evde Boran'ı paylaşamayan biri olmak istemiyorum. Boran'a karşı arkadaştan öte hiç bir şey hissetmiyorum."
"Siz evlisiniz Berfin."
"Bu sadece iş anlaşmasıydı ve 1 hafta sonra bitiyor."
"Neden bir hafta?"
" Çünkü bir hafta sonra Boran yeni ortaklarına, bizde yeni ortaklarımıza kavuşacağız. Şirketlerimizin değerini arttırmak sadece bu yolla mümkündü bende abimi kıramadım."
"Boran'ı sevdiğini düşünüyordum."
"Boran'ı seviyorum ama tıpkı abim gibi.. O ne dese yaparım. Bizim için çok şey yaptı. O ve ailesi."
İlk başta Berfin'e sinir olmuştum doğru ama.. Şimdi doğru söylüyor olabilir miydi? Gerçekten bu bir iş evliliğimiydi? Beynim yanmıştı. Gerçek anlamda hemde.. o yüzden sadece " Anladım." Demekle yetinmiştim.
" Ee hadi hazırlanmayacak mısın? Bildiğim kadarıyla akşam Boran'la davete katılacaksınız."
Bana haber bile vermeyen Boran, Berfin'i koşa koşa havaalanından almaya gitmişti öyle mi?
"Benim haberim yok. Ben sen gideceksin sanıyordum."
" Boran bana seninle gideceğini söyledi. Ben sadece bu kadarını biliyorum. Hadi kalk odan üst katta olmalı. Erkenden hazır olman gerekiyor."
"Ben giyerim bir şeyler."
"Defne.. Oraya büyük şirket devleri geliyor. Bahisten zengin olmuş adamlar ve metresleri, Ringe çıkan Boksörler ve eşleri.. Senin de onlardan farklı gözükmemen gerekiyor. Dikkat çekmemek gerek."
Berfin'i daha fazla konuşturmamak adına ayağa kalktım. Bu kızı, Boran'ı kıskandığım için mi kötü sanmıştım yani? Hayır, Berfin kesinlikle bir şey gizliyordu. Hissediyordum. Berfin'in önünde yürürken seslenmesiyle döndüm.
"Defne, baban nerede biliyor musun?"
Sorduğu soruya şaşırmıştım çünkü babamı tanıdığını düşünmemiştim. "Bilmem. Neden sordun?"
"Hiç. Azad amcayı görmeyeli uzun zaman oldu."
"Tanışıyor musunuz?"
"Evet. Mardin'den. Biz.. annenle komşuyduk."
Heyecanlanmıştım. Annemle ilgili her detay beni heyecanlandırırdı. "Annemi görmüş müydün?"
"Maalesef. Ben küçüktüm. Hatırlamıyorum ama kimsesi yoktu annenin. Saffet ağalarda kalırdı." Dedi. "Büyükbaban nasıl? Hasta olduğunu duymuştum. İlaçlarını kullanıyor mu?"
İlaç mı? Büyükbabam ilaç mı kullanıyordu? "Ne ilacı?"
"Alzh.."
Ne dediğini anlamamıştım ama sohbetimizi Mert bölmüştü. Ona kızgınca baktım. Beni hemen Boran'a yetiştirmek zorunda mıydı?
O ise gayet ciddiydi. "Boran hazırlanmanız gerektiğini söyledi."
"Tamam." Dedim ve bir hışımla yukarı çıktım.
Odaya girdiğimizde arkamızdan Beril'in de girdiğini gördüm. Hemde ellerinde Boran'ın gönderdiği elbiseyle. Kırmızı saten elbise. Beril çıkarıp dolabın üstüne astığında elbiseyle resmen bakışıyorduk. İçimden gelmiyordu şu an gitmek..
Boran benim ona ihanet ettiğimi düşünmüştü.. Ben ona gerçekleri söylemeden hemde.. Bu kadar olayın içinde gerçekleri söylememek bizi yıpratır mıydı?
Yıpratırdı..
Makyajımı yapan Beril'i ve saçlarımla uğraşan Berfin'i aynadan izliyordum. Sessizce oturmuş maskemin hazır olmasını bekliyordum. Bugün gerçekten mutluluk maskesini takmalıydım çünkü kendimi gerçekten iyi hissetmiyordum. Belkide hastalanıyordum. Gitmeden önce başımın ağrısını dindirecek bir ilaç içmek hiç fena bir fikir değildi.
Berfin hazırsın diyene kadar Haraket etmedim. Bir ara Beril yüzümü ezmek istercesine fondöten sürdüğünde ona ters ters bakmıştım. Oda yavaşlamıştı. Ayağa kalktığımda karşı dolabın yanında siyah çerçeveli boydan bir ayna vardı. Aynaya doğru yaklaştığım da eteğimi toplama zorunluluğu hissettim çünkü ayakkabılar çok yüksekti ve elbise çok uzundu..
Aynaya yaklaştığımda maskemi inceledim. Bana hiç benzemeyen biri vardı karşımda. Bu demek oluyordu ki; Bugün Defne değil onun maskesiyle baş başaydım.. Gözlerimde neredeyse hiç makyaj yoktu, rimel haricinde. Dudaklarımda ise kırmızı bir ruj vardı..
Yüzüm güzeldi ama kırmızı ruj olmasaydı daha çok içime sinecekti..
Peki elbise,
İnce askılı, sırtı açık ve beline kadar dar olan, ondan sonrası ise bol ve yırtmaçlıydı.
Çok iddialıydı.. Kesinlikle iddianın da iddiasıydı ve Artık emin olduğum bir şey vardı.. Boran'ın kırmızı takıntısı..
Ve ben kırmızı renginden her zaman çok korkardım..
'K'an..
'K'ırmızı..
'K'alp..
Kapının tıklatılma sesiyle odaya Boran'ın girdiğini gördüm. Elinde bir dosya vardı. Üzerinde ise siyah bir smokin..
Ona en çok yakışan renk.. Siyah.. Onu kesinlikle daha yakışıklı gösteriyordu. Gömleğini bile siyah tercih etmişti bugün. Düşündüm de.. Boran sadece benimle nikahlandığı gün beyaz gömlek giymişti. Bunu bilerek mı yapmıştı?
Benimle birlikte Boran'da düşüncelere dalmışken, Berfin ve Beril'in odadan çıktığını gördüm. Çıkmadan önce anahtarları Boran'a veren Berfin ise bana gülümsemişti. Bende gülümsemek istedim ama çok başarabildiğimi düşünmüyordum.
Boran sessizce mırıldanırken " Hakan senin seçtiğin elbisenin..." dediğini tam olarak duyamamıştım .
" Efendim?"
"Hiç? Bilerek mi seçtin bu elbiseyi? Kırmızı olmak zorunda mıydı?"
Ne diyor bu? Elbiseyi o seçmedi mi?
"Sen yollamışsın."
Kafasını sallayıp, bana bakmamayı tercih etti. Elinde ki dosyayı bana uzattı. Ben dosyayı incelerken,Boran konuşmaya başladı. Dosyada çok fazla erkek ve kadın fotoğrafları vardı.
"Güney Dereli'nin en yakınları; Hamit, Metin, Onur ve.."
Sonunu söylerken duraklamıştı. Kaşlarımı kaldırdım ve devam etmesini ima ettim.
" Ve Emir.."
" Bir saniye.. Emir, Sami Dereli'nin yanında yer almıyor mu? Güney'in babasıyla arasının kötü olduğunu söylemiştin."
"Evet öyle. Ama Emir'in tarafının ne olduğunu bende anlamadım. Seninle de yan yana.."
Boran'ın ima ettiği şeyi anlamıştım. Bana laf söylemeye çalışıyordu. " Boran. Emir'le ben hiçbir zaman yan yana değiliz. Olmayacağız da.. Senin derdin ne? Emir'le niçin buluştuğumu bile sormadın!"
"Söylemek istesen çoktan söylemiştin. Senin söylemeyeceğin bir şeyi zorla söylettirecek bir karakter yok bende Defne."
"Benim söylememe imkan bırakmadın. Beni ihanetle suçladın."
"Yanlış.. Ben sana o imkanı Mert'ten kaçarken verdim."
Bu demek oluyor ki güvenliğimi sağlayan Mert, benim kaçacağımdan haberdardı. Kaçmama göz yummuştu. Boran konuşmaya devam etti.
" Gitmeyebilirdin. Bana söyleyebilirdin. Birlikte Haraket edebilirdik. Bu yolu sen seçtin."
" Ben sadece bize çıkar yol aradım."
" Sen, seni kurtaracağıma inanmadın. Bu oyunu yalan sandın."
" Beni böyle bir şey için suçlayamazsın. Beni resmen test ettin. Oraya gideceğimi biliyordun ama durdurmadın. Beni yıllardır tanımana rağmen bana oyun oynadın."
"Oyunu ben mi oynadım? Oyunu sen oynadın Defne. Bu konuyu daha fazla uzatmayacağım. Burada sadece kendin istediğin için kal. Kendini tutsak hissettiğin an Türkiye'ye dönebilirsin. Güvenliğini orada da sağlayabilirim."
Beni uzaklaştırıyordu.. Beni etrafından resmen uzaklaştırıyordu.. Gitsem ne değişecekti? Emir'in içime ektiği filiz taneleri yok olup gidecek miydi?
" Eğer istersen.. Giderim."
Gözleri ilk önce bedenimde gezinse de sonunda gözlerimi bulmuştu. Konuşmakta zorlanıyordu.
"Ben seni zorla tutmak istemiyorum Defne. Bana güvenmediğin sürece yanımda kalma."
"Sen bana güveniyor musun Boran?"
Boran sadece gözlerime baktı..
Bana hiçbir cevap vermedi..
Odadan çıkıp giden Boran'ı arkadan izledim. Biraz durduktan sonra kendimi toparlayıp merdivenlerden aşağıya indim. Topuklular şimdiden bile mahvetmişti beni ama beni mahveden bambaşka bir şey vardı. Demek ki artık tek başımaydım. Abimin olup olmadığını da kendim öğrenmeliydim. Belki bugün ki davette abim de olurdu. Sonuçta Emir'in dediğine bakılırsa abim de boks maçlarına çıkıyordu. Bugün de orada ringe çıkacak insanlar olacaktı.
Dışarı çıktığımda Boran Porsche'nun ön koltuğuna çoktan yerleşmişti. Ben ise elbisemle zorlanarak binmiştim. Yol boyunca sessiz kalan Boran'a karşılık bende sessiz kalmıştım. Yolu izleyip rahatlamaya çalışmıştım. Boran ise kafasını benden tarafa hiç çevirmemişti. Arabaya binerken ayağım takıldığı için eteğimi tutmuştu ama gözlerime bakmamıştı.
Arabadan inecekken Boran'ın konuşmasıyla ona döndüm.
"Bizim hedefimiz. Hamit.. Hamit Çapan. Ünlü bir iş adamı.. Güney Dereli'yle birlikte ortaklıkları var ama Sami Dereli'nin de düşmanlarından biri. Karısı var ve o da senin gibi ressam. Karısını dışarı çıkarman yeterli. Hamit'e seni karın çağırıyor diyeceğim. Hamit'te arkasından gelecektir. Koridorda kıstıracak bizimkiler. Mert, Melih ve Ali burada. Bir terslik olursa beni bulamazsan onları bul."
Boran tüm planı ruhsuzlukla anlattıktan sonra kolunu gösterdi. Bir oyun oynuyorduk ve kuralına göre davranmalıydık. Koluna girdim ve kırmızı elbisemle içeri doğru yürüdüm. Oldukça geniş bir mekandı. Karanlık koridordan sonra ulaşılıyordu buraya. İçeride ayakta duran misafirler, köşe koltuklarda oturanlar vardı. En ortada ise keman ve çello çalan sanatçılar vardı. Arka tondan ilerliyordu melodiler..
Gülüşen, kahkaha atan ve eminim milyonlarca para verip aldıkları pahalı elbiselerin içinde gayet mutlulardı. Maskelerini takmışlardı. Tıpkı benim gibi. Aklıma geren soruyla Boran'a döndüm. "Emir ve Nisa'da burada olabilir mi? Onlar bizi tanıyorlar. Tehlikeli değil mi?"
"Onlar buraya gelmezler. Sami Dereli'nin düşmanlarının bir arada olduğu yere hiç gelmezler. Gelirlerse Sami'nin dikkatini çekerler."
Elimi tutan Boran'a baktım. Elinde bir yüzük vardı. Ellerimi tutarken avucuma bıraktı.
"Bu ne?"
"Sorarlarsa, Nişanlı olduğumuzu söyle."
Parmağıma geçirdiğim yüzüğe baktım. Boran'ın bana Mardin'de taktığı yüzüktü. Başka yüzük mü kalmamıştı? Bu da neydi şimdi?
"Bu yüzüğü takmak zorunda mıydın?"
"Bu yüzük sana ait. Bir daha bu yüzüğü sakın bana geri verme."
Bir dakika ya.. Bu yüzüğü ben vermemiştim ki?
" Ne diyorsun ya? Bu yüzüğü ben vermedim ki sana."
Boran anlamış gibi gülümsedi. Bu çok ufak bir gülümsemeydi.. Mutluluk sonucu değildi. Daha çok dalga geçer gibiydi. Daha fazla açıklamak istemedim. Önüme döndüm. Bana inanmasına gerçekten ihtiyacım yoktu!
Belimden tutup bana yön veren Boran'a baktım. Ayakta ve ortalardaydık. En köşede oturan siyah gömlekli ve siyah pantolonlu adama baktım. Koltukta rahatça oturuyordu. Ayaklarını dizinin üstüne atmıştı. Mekanın sahibiymişçesine rahattı. Belki de sahibiydi. Peki ama.. Neden bana bakıyordu? Kumraldı ve yeni çıkan sakalları vardı. Elinde bardak vardı. Yanında kimse yoktu. Bardağını kaldırıp Bize doğru havaya kaldırdı. Boran'a baktığımda onunda aynı şeyi yaptığını gördüm. Soracak oldum ama şu an dikkat çekmek istemiyordum. Kafamı çevirdiğimde ise Boran saçlarıma eğildi. Dudaklarını boynuma yaklaştırdığında saçlarımın alev aldığını hissetmiştim. "Gülümse. Çok gergin gözüküyorsun."
Gülümsedim. Sahte bir gülüşle olanları normal karşılamaya çalışıyordum.
Pekala..
Boran şu an dudaklarını boynumdan çekse daha rahat olabilirdim.
Sakin ol defne..
"Karşında bize bakan adam Güney Dereli."
Boran'ın söyledikleriyle o tarafa bakmaya korktum. Boynumdan yavaşça çekilen Boran'a baktım. Korktuğumu anlamış gibi elinde ki elimi bir daha sıktı..
Bırakmak istemiyormuşçasına..
"İlgilendiğini belli etme. Unutma ilk adamımız Hamit Çapan."
Kafamı salladım ve önüme döndüm. İçimde ki sesler karışıyordu. Olduğum yerde utanmalı mıyım? Korkmalı mıyım? Veya güçlü mü durmalıydım karar veremiyordum. Şu an dudaklarımı dişlerimin arasına alıp kocaman dişlemek istiyordum. Stresli olunca böyle yapıyordum çünkü.
Arkalara baktığımda Mert'le göz göze geldim. Onun da bizimle geleceğini bilmiyordum.
"Mert'te burada."dedim Boran'a.
"Mert her zaman benimle Defne."
Benim gergin bakışlarıma inat Boran gülümsedi ve "Bir yere kaybolma, geliyorum." Dedi ve gitti. Gittiği yöne doğru baktığımda Ali'nin de burada olduğunu gördüm. Hatta arkasında ki Dervişi..
Derviş Akgöz..
Mardin'den kaçacağımız gün beni kaçırmaya çalışmıştı. Töreyle bağlantısı olmamasına rağmen önüme çıkmıştı. O gün anlamalıydım. Bu mesele töre felan değildi. Bizim hikayemiz çok başkaydı.
Ali'yle Boran el sıkışırken, Derviş'in sessiz kaldığını gördüm. Ali'nin peşinden mi dolanıyordu yani?
Ben derin düşüncelere dalmışken yanıma, dosyada fotoğrafını gördüğüm adam geldi.. Hamit Çapan.. Kara kaşı, kara gözüyle kaslı ama uzun sayılmazdı. Nereyedeyse aynı boydaydık .Saçları kısa ve asker traşı gibiydi. Asker olabilir miydi? Şaşkınlıktan yüzüne bakarken eşini aradı gözlerim. Yoktu. Elini uzatan Hamit'e baktım.
"Merhaba."
" Merhaba, tanıyamadım." Dedim sessizce. Neden ürkmüştüm bilmiyorum ama bu adam da tuhaf bir şey vardı.
"Bende sizi tanıyamadım. Sizi buralarda ilk defa görüyorum. Adınız nedir acaba?"
"Defne." Dedim usulca. " Defne Yılmaz."
Ellerini uzatan Hamit'e baktım. " Ben de Hamit Çapan." Biliyordum. Ellerimi uzattım.
"Tanıştığıma memnun oldum." Dedi Hamit. Sonra ellerimin üstünü öptü. Tüylerim diken diken olmuştu. İçime benzersiz bir his geldi. Öpmesi beni iğrendirmişti. İçimden bir ses bu adamın hiç iyi şeylerle uğraşmadığını söylüyordu. Gerçi burada ki herkes böyle olmalıydı. Adam ellerimi öperken Boran'ın uzaktan beni izleyişini gördüm. Kaşlarını çatmıştı ve beni inceliyordu. İşaret yapmayınca devam etmem gerektiğini anladım.
"Ne iş yapıyorsunuz?"
Adam güldü. " Buraya ilk defa geldiğiniz nasıl da belli oluyor." Ellerini havaya kaldırdı ve dikkatini baş parmağına verdi. " Kural 1 , buradakilere asla iş sorma. Çünkü sana anlatacakları bir işleri olduğunu sanmam."
İşte şimdi yanmıştım.
Ah Defne.. Akıllıca sor şu sorularını.. Unutma Amaç adamı dışarı çıkarmak.
"Buralara yolun düşerse sonuçlarına katlanırsın." Dedi Hamit..
"Ne demek istiyorsunuz?" Korkuyordum. Boran şu an yanıma gelemez miydi? En azından bir saniyeliğine..
"Seni öldürmeyeceğim korkma. Sadece bu güzel bayanla bir içkiyi hak ettiğimi düşünüyorum."
Hamit'i şu an reddedersem planımız suya düşecekti. Bu saçma geceyide, korkuyu da boşa yaşamış olacaktım ve abimi de öğrenebileceğim alanlar kısıtlıydı. Belki de Hamit, abimi tanıyordu. O yüzden kabul etmekten başka çarem yoktu. Elini uzatan Hamit'e elimi uzattım. Boran'a döndüğümde ise ateş pahası gözleri eladan kırmızıya dönmüştü sanki. Neye sinirleniyordu ki? Sonuçta bu bir plandı ve ben kurallarına göre oynuyordum. Boran'ın önünden geçip bar masasına doğru yürüdük. Yavaşça oturdum ve Hamit'e doğru döndüm.
"Ne içersin? Kırmızı, beyaz veya daha farklı?"
Tabiikide içmeyecektim. Bu mekanda bir şey içmek delilik olurdu değil mi?
" Kırmızı lütfen." Dedim. Sessizce.
" Benim kokteylim var. Denemek istersen.."
Ne diyeceğimi bilemedim. Şu an sadece uyum sağlamak istiyordum. İçmeyecektim zaten. Kabul edebilirdim. " Peki, tamam. Deneyelim."
"Barmen, bu güzel kadına benim kokteylden hazırlıyorsun."
Ortam çok sesli olduğu için bağırmak zorunda kalıyorduk. Hamit dönüp konuşmaya başlayınca sustum.
"Ee sen neler yapıyorsun? Kimle geldim buraya?"
Cevap vermek için soluma döndüğümde Boran'ın zırh gibi burada durduğunu gördüm. " Benimle geldi." Dedi. Hırçındı. Bir şeyler olmuştu sanki.. Ali'yle kavga etmiş olabilirler miydi?
Adam gözlerini kırpmıştı. Yalnız olduğumumu düşünmüştü?
Hamit ayağa kalkıp elini uzattı. "Ben Hamit Çapan."
Boran'da karşılık verdi. " Boran Kaya."
Kısa ve özdü. Boran Kaya.. Kalbiyle gayet uyumlu bir soyadı taşıyordu.
"Defne? Boran sevgilin mi?"
Ne diyeceğimi bilemedim. Evet demeliydim Çünkü yüzük takıyorduk. Fakat ben bir şey söylemeden konuşan Boran'a baktım.
"Nişanlım." Dedi kısaca. Çok sert konuşuyordu. Planımızı mahvedecekti. Şu an adamı dışarı çıkarmanın yolunu aramalıydı, o ise bana ve Hamit denen o adama saçma tavırlar sergiliyordu.
"İşler nasıl gidiyor Hamit Çapan?"
"Anlamadım?"
"Sen çok iyi anladın..."
Hamit ufak bir kahkaha patlattı. Şu an burada ne oluyordu bilmiyordum ama benim bilmediğim kötü şeylerin var olduğu kesindi.
" Boran. Ee ben seni yeni tanıdım ama.. Hasan Kaya'nın oğlu Boran Kaya.. Koskocaman Mardin ağasının oğlu.."
Adam gülmesini kesti.
"Baban az yakmadı canımızı.. Ödeşeceğiz."
"Ne diyorsun lan sen?"
Boran adamın gömleğinin yakasından tutmuştu. Şu an her şeyi mahvediyordu.
"Sakin ol ağa."
Boran'ın ellerini tutup onu ittim. " Rahat bırak bizi Boran!" Dedim beni anlamasını umarak.
Bu bir oyundu ve kurallarına göre hareket etmeliydik. Arkadan gelen Güney Dereli, Boran'a yaklaşıyordu.
Bizden uzaklaşan Güney Dereli ve Boran'ı izliyordum. Güney denen adam gözlerini üzerimden bir an olsun ayırmıyordu. Bir an önce kendimi toparlamalıydım. Hamit'e inandırıcı olmam gerekiyordu.
"Kusura bakmayın. Nişanlım biraz kabadır da.."
Hamit tekrar yerine oturdu.
"Zorla mı nişanlandın sen?"
"Yani evet, sayılır."
Bu sırada içkileri önümüze koyan barmene teşekkür etmiştim.
"Seni kurtarırım istiyorsan bu hayattan."
"Nasıl?"
" Senin gibi bir çok kız yaşıyor benimle. Hepsi çok mutlu."
Bu adam.. Kadın ticareti mi yapıyordu yani?
Bu iş nereye ilerliyordu böyle..
Peki Boran biliyor muydu? Beni nasıl bir adamın kucağında bırakıp gittiğini..
"Anlamadım? Nasıl?"
"Anlarsın canım, anlarsın. İçmeyecek misin?"
Kendi hazırlattığı kokteyli gösteriyordu. Bardağı elime aldım ve oyalanmaya başladım. Hamit gözlerini benden ayırmıyordu. Rahatsız olmaya başlamıştım.
"Boran'ı ve ailesini nereden tanıyorsunuz?"
"Boran'ı ve ailesini tanımayan mı var Defne Hanım? Yer altında soyadlarını söylemeniz yeterli. Çok fazla dostları olduklarını söyleyemem."
" Anladım.." dedim sessizce. Bu oyuna hemen son vermeliydim çünkü Boran o göz kırpma işaretini vermişti. Şimdi kadın olmadığına göre, Hamit'i çıkaracaktım dışarıya.
" Hamit Bey.. Ben biraz kötü hissediyorum da. Dışarı çıkalım mı birlikte?"
Kafasını sallayan Hamit'le birlikte kapıdan çıktık. Boran arkamdan ne düşünüyordu acaba? Aynalı Koridora çıktığımızda ise renkli yanan Işık'ların bir anda söndüğünü farkettim. Ne olduğunu anlayamadan Hamit denen adam aynaların birinin üstünü itince beni geniş bir odaya attı. Nasıl yani? Buraya gizli bir oda mı yapmışlardı?
Hamit kollarımdan tutup yere fırlattı. Korkuyordum. Elim titriyordu. Ben onu pusuya düşürecekken, o beni pusuya düşürmüştü.
"İşte geldik.."
"Ne yapıyorsun sen? Bırak beni!"
"Hiç bir yere gidemezsin. Sana zarar vermeyi çok isterdim. Malum Baban, hayatımızı sikti. Bizden her şeyimizi aldı."
"Babam.. Babam ne alaka?"
"Öğreneceksin.. Merak etme. Yakında her şeyi öğreneceksin.."
"Ne istiyorsunuz benden? Ne yaptım size?"
Hamit gelip saçlarımdan tuttu. Sesim yüksek çıktığı için sus işaret yapıyordu.
" Yıllarca Buraya gelmeni bekledik. Eğer Mardin'de kalsaydın Derviş ağa çoktan seni bize verecekti. Boran Kaya akıllı çıktı. Derviş'e karşı da önlemler aldı." Kahkaha attı. " Peki bunu da akıl edebilecek mi?" Saçlarımı bırakmadığı için canım çok yanıyordu ama adamın içinden resmen bir deli çıkmıştı. " Avcı olduğunu düşünen Boran Kaya Av oldu.. ve üzgünüm burada sizi bekleyen çok insan var.." kahkaha attı. Deli miydi bu?
" Ne istiyorsun benden?"
" Senin abin varya abin.. Bu yer altının tek sahibi.. Hepimizin sahibi.. Onun yerine geçmek isteyen kaç kişi var biliyor musun sen?" Abim.. Abim gerçekten var mıydı yani? " O yüzden sen benim kozum olacaksın. Gerçi seni satsam daha çok para edersin ama ben şeref peşindeyim. Bu piyasanın sahibi olacağım.."
" Bırak beni... Delirmişsin sen.."
"Sen onu bunu bırakta nasıl bakıyorsun Boran'ın yüzüne? Bu kadar mı gurursuzsunuz?"
İşte o an bir şey oldu.. Ben ne olduğunu anlamadım.. Boran'ın geldiğini düşünüp bağırmak istedim ama önümde uçuşan beyaz dumanlar yüzünden görüş alanım yok olmuştu.. Nefesim daralıyordu. Gaz bombası mıydı bu?
2 çift siyah ayakkabının bize yaklaştığını gördüm. Ne olduğunu bile anlamadan üzerime çöken Hamit'i üzerimden çekip diz çöktürdüğünü gördüm. Yüzünde maske vardı.. Gaz maskesi.. boyu uzundu.. Hamit'i dizlerinin üstüne eğdirdiği an kafasına siyah dayadı. Dur yapma demek istedim.. Şu an gözümün önünde kimsenin vurulmasına gerek yoktu ama durmayacak gibiydi..
Her yer dumandı.. İçeriye bir kaç kişinin daha girdiğini duydum. Gözlerim kapanmadan önce silah sesi kulağımın tam yanında patladı..
Gözlerim kapanmak üzereydi. Yere düşen Hamit'i takip ederken bayılacağımı anlamıştım. Gaz maskeli adam elinde silahıyla üstüme yürüdü.. geri çekilmek istedim ama vücudum ağırlaşmıştı sanki..
Kollarımdan tuttu. Çek elini demek istedim o an..
Diyemedim ..
Saçlarımı kulağımın arkasına aldı.. dokunma demek istedim o an.. Diyemedim..
Dumanın Zehiri mideme ulaşmıştı sanki.. Midem bulanıyordu.. Gözlerime ağırlık çökmüştü ve geçmiyordu.. Gaz maskeli adam Gözlerinin üstünde ki küçük camı yukarı kaldırdı. Gözleriyle baş başa kalmıştım.. Opia hissi Yine buluştu bedenimle... Onu ilk defa görüyordum. Kulağıma eğildi..
"Hoşgeldin küçüğüm.." dedi..
-Bölüm sonu-
Hayatımın en uzun bölümünü yazdım. Hikaye kafamda tam olarak böyle ilerlesin istiyordum. Baştan belli bu bölüme gelmek için çok heyecanlıydım. Artık daha uzun bölümler yayınlamak istiyorum..
Defne'yi Hamit'in ellerinden kurtaranın kim olduğunu tahmin edebilir misiniz?
Yorumlara gelin ^_^
- Sedef
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.5k Okunma |
676 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |