29. Bölüm

29.BÖLÜM

Sedef Özçelik
sedefozclkk

 

29.BÖLÜM

ÇD

 

 

~6 Saat Öncesi~

 

Uyandığımda saat 6 olmuştu. Neredeyse saatlerdir uyuyordum. Oturduğum yerden doğrulmak istesemde ağrılarım buna engel olmuştu. Yatağımın kenarına baktığımda ise hala boştu.. Hala gelmemişti. Bu his çok kötüydü. En azından bugünü birlikte geçirsek olmaz mıydı?

 

Ayaklandığımda komidinin üstünde Defne yaprağına sarılmış bir not buldum. Heyecanla alıp küçük sarılmış notu açtım. Muhtemelen Boran'dan olmalıydı..

 

Defnem..

Bugün, büyük bir zaferi göğüslememiz gerekiyor.. Bugünü senden ayrı geçirmemek için elimden gelen her şeyi yapabilirdim ama yapamadım. Telafi edeceğime söz veriyorum..

 

Ellerimle telefonuma uzandım. En azından sesini duymak istiyordum. Sonra ise gözüm notun devamına kaydı.

 

Sakın telefonla ulaşmaya çalışma, açmayacağım.. Hamit Çapan ve arkadaşlarını yakaladık. Bugün Emir şerefsizinin seni kaçırıp abine karşı tehdit olarak kullanacağını öğrendim.

 

Evin içinde ses dinleme cihazları var ve sakın sesli yanıt verme. Şu an bizi tuzağa çektiğini düşünmesi için önce Kertik'e gitmem gerekiyor. Sonrasında ise var gücümle seni savunmaya geleceğimden emin ol. Senden tek istediğim Mert'ten kutuyu alıp istediği yerlere yerleştirmen ve üstüne kalın bir şeyler giymen.. Acın olduğunu biliyorum. Aşağıda ecza dolabı var ve Sultan Hanım'dan senin için bitki çayları yapmasını istedim.. Lütfen iç..

 

Emir gelmeden önce oraya geleceğime söz veriyorum.

 

Seni seviyorum..

-Boran

 

 

Neler oluyordu bilmiyorum ama Emir beni abime karşı kullanıyordu. Bir yanım Boran'ın dediklerini yap dese de diğer yanım çığlık çığlığa Emir'le gidersen abine daha yakın olacaksın diyordu..

 

Belki de onunla gitmeliydim.

 

Sonra ise hemen vazgeçtim. Boran'ı ihanete düşürmek istemiyordum. Ne olursa olsun Boran'la devam etmeliydim bu yola.

 

Aşağıya indiğimde her şey normal gözüküyordu. Sultan Ablanın mutfakta uğraştığını görünce onun yanına ilerlemiştim. Beni görünce ellerini kuruladı ve gülümsedi. " Uyanmışsın kızım. Nasılsın? Boran bey biraz rahatsızlandığını söyledi. Rahatsızlığının ne olduğunu bilemediğimden tüm bitki çaylarını buraya getirdim. Hangisini seversin yavrum?"

 

" Farketmez aslında."

 

" Boran Beyim hep Defne yaprağı çayı içer. Sana da yapayım mı? Yoksa başka bir şey ister misin?"

 

"Yok Sultan abla. İstemiyorum. Sadece çayı ben yapmak istiyorum. Nerede Defne yaprakları?"

 

Sultan abla üst dolaba uzanıp bir kutunun içinde yaprakları verdi. Bir yandan da

anlatıyordu.

"Bu Defne yaprakları Hatay'dan geldi. Harbiye şelalelerinin yanında yetişiyormuş. Boran Bey her sene getirtir."

 

Hakan'ın, Boran'ın yarasını iyileştirdiğini söylediği yapraklar muhtemelen Defne yapraklarıydı..

 

Şu an bana da hızlı etki etmeleri gerekiyordu çünkü yürüdükçe zorlanıyordum. Çayı hazırladığımda kupamla birlikte Sultan ablaya veda edip çıktım. Karnım acıkmış olsada yemek yemeyi canım istemedi ama Sultan abla, Boran'ın akşam yemeği listesini çoktan hazırlamıştı. Kış bahçesine çıktığımda üstümde ki eşofmanlara rağmen üşümüştüm. Defne ağaçlarının fidanları heryer kaplamıştı. Yüzüme hemen bir gülümseme düştü ama hemen söndü. Bugün Allah bilir başıma neler gelecekti?

 

Ayağıma tüy yumağı deyince korkmuştum ama onun yavru olduğunu anlamak üzün sürmemişti. Onu kucağıma aldığımda kocaman sarıldım.. " Yavru.. Neden üzgünsün böyle?"

" Seni bırakacağımı düşünmüyorsun değil mi?"

" Yemek yedin mi sen?"

 

Ayağa kalkıp Defne ağaçlarının arasında kalan yavrunun mama kabını aldım. Muhtemelen görememişti.

 

Onu alırken bahçenin diğer tarafında ışık yandığını gördüm. Yanıp sönüyordu ve işaret veriyor gibiydi. Üzerime hiç bir şey almadan spor ayakkabılarımla dışarı çıktım. Mert ve diğerleri ortada gözükmüyorlardı. Çalıların arasına girdiğimde ise durmuştum. Çünkü karşımda Berfin ve tanımadığım bir adam vardı. Neler oluyordu bilmiyordum ama iyi şeyler olmuyordu. Şaşkınlığımı atamamıştım. Konuşamamıştım. Onun yerine Berfin konuşmuştu. " Defne.. Biliyorum şaşkınsın ama bunu yapmak zorundayım."

 

" Neler oluyor? Siz burada ne yapıyorsunuz? Boran nerede?"

 

" Sakin ol." Berfin.. Daha çok sinirlenmeme neden oluyordu. Berfin'in yanında ki adam konuştu. " Merhaba Defne. Ben Kenan. Başkomiser Kenan Yıldırım. Aynı şekilde kardeşimde Komiser yardımcısı Berfin Yıldırım."

 

" Ne? neler oluyor?" Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım.

 

Berfin konuşmuştu. " Sakin ol Defne. Kötülüğünü istemiyoruz. Burada ki korumaların haberi olmadan sana söylemek istediğimiz şeyler var."

 

" Ne istiyorsunuz benden?"

 

Kenan konuştu. " Abini.. Bizde abinin peşindeyiz Defne.. Sami Dereli, 1965, Mardin doğumlu.. Küçükken Baban ve Hasan Kaya ile aynı okulda okumuşlardı. Aynı liseye gitmişler ve aynı yoldan ilerlemişler. Sami, yıllardır teroristlere para yardımı sağlayan, silah üreten, uyuşturucuyu yaygınlaştıran ve yer altı dövüşüyle birlikte bahisi uygulayan adam. Baban ve Boran'ın babasıda bu konulara ortaktı. Kazandılar, büyüdüler.. Sonra ise Hasan Kaya vazgeçti ve bizimle ortak çalıştı.. Yıllarca. Babanın ve Sami'nin bundan haberi yoktu. Öğrendiklerinde ise Hasan Kaya'yı öldürmek istediler ve başardılar da.

 

Tek hesaba katmadıkları annenin yıllardır Sami denen adama aşık olmasıydı.

 

Hasan, Ölmeden önce babana tüm olanları anlattı. Fotoğraflarıyla, delilleriyle. Hasan Kaya tedbirliydi. Oğluna yalan bir mektup yazıp yıllarca seni korumasını söylemişti. Çünkü gerçekleri böyle bulacağını biliyordu.. Baban ise bundan yararlanıp Boran 'ı kötü işlerine alet etmişti. Töre vardı ama töreyi bu kadar ayaklandıran ise Boran ve babandı. Yıllarca böyle bir senaryo kurmak istedi. Çünkü seni gerçekten kimlerden koruduğunu söyleseydi Tüm gerçekleri öğrenirdin.

 

Hasan Kaya ise abini ölmeden önce tembihledi. Bu işler için onu küçüklükten yetiştirdi. Babanın kim olduğunu gösterdi ona. Bu dünyayı batırmasını ve yok etmesini söyledi. Abini bize emanet etmişti. Abin yıllardır bu işlerin içinde. Abin bu cevapsız bilmecelerin cevabı. Göreve devam edip etmediğini bilmiyoruz.. İzini sildirtti. Tek bildiğimiz, Sami denen o adamla düşman olduğu ve onun işlerine çomak soktuğu.

 

Sami'yle baban düşman oldular.. Annenden sonra yani.. Baban seni büyükbabanla, babaannene verip gönderdi. Sonra ise Sami'yi dolandırıp işleri tek başına yürütmeye başladı. Baban çok büyüdü Defne.. Neredeyse Dünya'daki atılan tüm savaş bombaları baban tarafından üretiliyor. Operasyonda sona yaklaşıyoruz.. senin sayende bir sürü günahsız insan kurtulacak. Bize yardım etmen gerekiyor."

 

Olanların şaşkınlığıyla sendelemiştim. Hasan Kaya'yı babam öldürmüştü ve annemin asıl sevdiği adam Sami'ydi. Sami'nin dediği sözcükler yankılandı beynimde. "Annesini özlüyor mu? Ben olsam özlerdim." Aklım almıyordu.. Boran'ın bunlardan haberi yoktu tabii.

 

" Benden ne istiyorsunuz? Ben ne yapabilirim. Bende bilmiyorum abimin yerini."

 

" Bizimle çalışmanı istiyoruz. Boran öğrenirse fevri hareket edecek ve seni oyun dışına çıkaracak ama oyunun tam içinde olan sensin Defne. Abini bulursak ve bize yardımcı olmaya ikna edersen bu çeteyi çökertiriz."

 

" Ben de abimi bulmak istiyorum, hatta Boran'da."

 

" Boran intikamını da almak istiyor Defne.. Babanında, abininde canını almak istiyor. Babasını öldürdüklerini düşünüyor. Bunu kesinlikle bilmemesi gerekiyor. Bilirse tüm plan bozulur. Bilirse açığa çıkarız."

 

" Hayır.. Boran.. bana söz verdi. Abini bulacağım dedi. Onu öldüreceğim demedi."

 

" Üzgünüm Defne. Her şey ortaya çıkacak. Eğer sende bizimle olursan."

 

 

Gözlerimden dökülen yaşları bir çırpıda sildim.. Boran böyle bir şey yapmazdı değil mi? Tüm bunlar gerçek miydi? Tek bir şey sormak istedim. " Annem.. Annem yaşıyor mu?"

 

" Annen Ruşa Yılmaz. Sami'nin evinde külleri bulundu. Baban onları aynı evin içinde yaktı ve abinle sende oradaydınız Defne."

 

Ellerimi kafamın içerisine soktum ve biraz anlamayı denedim. Muhtemelen babam, o yangından sonra kollarımıza bu izi bırakmıştı. Bizi kaybetmemek için annemin küllerinden yapmıştı belkide.. Bu mesele çok başka yere kayıyordu. " Ne yapacağım?"

 

"Bugün Emir Rıdvan'la gitmeni istiyoruz. Abinin ortaya çıkması için, seni tehdit için kullanacak. Eğer abin, seni korumak isterse ortaya çıkacaktır."

 

" Ya çıkmazsa? Ya o kadar da önemli değilsem?"

 

" Sana yazdığı mektuplar bizim elimizde Defne. Abin bir gün sana kavuşacağını söylüyor. Tüm bunlardan kaçıp sana geleceğini ve seni alıp gerçek abi kardeş olmak istediğini. Sana zarar gelirse.. Durmayacaktır."

 

" Sami Dereli.. O biliyor. Abimin kim olduğunu biliyor. Eğer onunla.." Beni susturan Berfin'di.

 

" Sami'nin hiç bir bok bildiği yok. Onun tek derdi ölen aşkı, parası ve silahlar. Abini bulması gerek çünkü abin çok fazla şey biliyor Defne. Oda babanı tehdit edecek. Sami, Sana ve Boran'a zarar vererek babalarınızdan intikam alacağını düşünüyor. Boran'ı boks maçlarında öldürmek istiyor."

 

Kenan tekrar konuştu. " Eğer teklifimizi kabul edersen.. seni korumak için Emir'in adamlarının içine Türk teşkilatından adamlar yerleştireceğiz. Senin için. Onlar üzerinden bize ulaşabilirsin" durakladı ve devam etti. " Defne.. Bir şey daha söylemem gerekiyor." Bekledim. fakat beklemenin bu kadar uzun sürdüğünü ilk defa fark ediyordum. " Baban.. Abini öldürmeye kalkmıştı. Öldürdüğünü de sandı. Yaptıkları ortaya çıkmasın diye.. ama onu kurtaran tek kişi vardı. O da Hasan Kaya.."

 

İşte büyükbabamın söylediği buydu. "Baban abini öldürdüğünü sandı ama nefes almayan abin değil, bendim."

 

" Annem babama aşık olmadı mı?"

 

" Hayır Defne.. Annen yıllarca tecavüze uğradı. Yıllarca işkence çekti. Onu töreden kurtardı evet ama daha kötü bir deliğe çekti."

 

" Sami.. Sami'yi seviyor muydu?"

 

" Bilmiyorum.. Belki de başka planları vardı ama yapamadı."

 

Olanları beynimde kontrol etmeye çalıştım. Her şeyiyle bu plan uyuyordu. Eksikler tamamlanıyordu. Büyükbabamla, babaannem annemle ilgili hiçbir şey konuşmuyordu çünkü suçlu hissediyorlardı. Babam, annemi zorla tutmuştu ve annem başkasına aşıktı.

 

 

" Tamam." dedim. Sadece Tamam demiştim.

 

" Emir gelmeden önce Boran gelecek.. herkes yerini alacak. Çok dikkatli ol Defne." Diyen ise Berfin'di. Boran'la görev için evlenmiş olmalıydı. Hemşire bile değildi. Her şey Boran'ı buraya getirmek içindi. Sırlar çözülsün istediler ve bizim hayatımızı istedikleri gibi şekillendirdiler.

 

O an düşünmem gereken milyonlarca konu varken aklımda sadece onunla ilgili sorular vardı. Boran'a söz verdiğim her günde ayrılık mı yaşayacaktım? Biz gerçekten Apollon ve Daphne kadar imkansız mıydık?

 

 

 

~6 Saat Sonra~

 

Boran odadan çıktıktan sonra gerçekleri duymuştu ama bir şeylerden emin değildi. Gözlerinden bunu anlayabiliyordum. Silahı yoktu. Emir bana yaklaşırken Haraket etmedi. Ben ise Emir'den uzaklaşmamıştım.

 

" Defne, baban Hasan Kaya'yı öldürdü ve sen onun oğlunun yanındasın. Hiç düşünmüyor musun? Belki de sana aşık değil. Belkide intikam için yanında.. Bu kadar sene intikam için beklemiş biri var karşında senin." Diyen ise Emir'di. Devam etti. " En güvenilir yer, benim yanım. Abin şu gönderdiği sikik kağıtlardan sonra belki oda dahil olur bize."

 

 

Abim Boran'a yolladığı tehdit mesajlarının aynısından diğerlerine de yolluyordu. Herkesi bir araya çekmek istiyordu.

 

Ben ise Boran ve Emir'in tam ortasında durmuştum. Yine bir seçime zorlanıyordum. Karşımda ki Emir, 6 saat önce bir seçim değildi, çünkü bu savaşa Boran'ı asla dahil edemezdim. Ama karşılığında abim sağ kurtulabilir, bana kavuşabilir ve tüm bu kötü adamlar layığını bulabilirdi. Boran gözlerimin içine sakın gitme der gibi bakıyordu ama mecbur olduğumu anlıyordu. Biz böyle yarım kalmayacaktık.

 

" Defne.. Sakın bu şerefsizle gitme. Sana abini felan vermeyecek."

 

" Boran.."

 

" Defne.."

 

O an içeriye biri girdi. Onu uzun zamandır görmemiştim. Kaşında ve dudak kenarında yara izleri vardı. Yüzü solgundu. İşkence çekmiş gibiydi. Boran onu görünce yüzünü benden çevirdi ve Ona sarılmak istedi.

 

" Ali.. Ne oldu Lan sana?"

 

Ali ise Boran'ı yitti. "Bırak! Bu fahişenin babası, babamızı öldürmüş doğru mu?"

 

" Ali." Dedi Boran.. sesinde kızgınlık vardı.

 

"Sana doğru mu dedim?"

 

" Doğru.." Dedi boran sert sesiyle..

 

Ali bir adım önce çıktı ve Boran'a yaklaştı..

 

"Doğru ve sen hala bu fahişeyi peşinden dolandırıyorsun öyle mi?"

 

"Ali Düzgün konuş ağzını burnunu kırmayayım. Sen kimin tarafındasın? Sami denen şerefsizi dostumuz mu sanıyorsun?"

 

 

" Aynen öyle abi.. Fotoğraflarını bile gördüm. Sami ve babamız dosttu."

 

" Sen öyle san. Bu şerefsizler dostumuz felan değildi. Bizim dostumuz yok Ali! Bizim dostumuz yok! Bu olaylarda Defne'nin hiç bir suçu yok!"

 

Gözümden damlalar akarken, adımımı Emir'e attım. Tıpkı Boran'la anlaştığımız gibi Emir'le gidecektim. Adımımı durduran ise Boran'dı.

 

" Defne, Plan felan yok. Senin olmadığın hiçbir plan yok bundan sonra."

 

Boran cebindeki silahı Emir'e doğrulttu. Şu an ne yaptığını anlamaya çalışıyordum çünkü bunu yapacağından haberim yoktu.

 

" Ama Boran.."

 

" Gitmeyeceksin Defne.. Vazgeçtim tamam mı? Gitmeyeceksin!"

 

—————————————————————————

~2 Saat Önce~

 

Ağlamaktan gözlerim şişmiş, kucağımda yavruyla birlikte kış bahçesinde oturuyordum. Defne ağaçlarının içinde huzur bulmaya çalışıyordum. Her şey bir plandı.. Babam, kötü bir adamdı ve ben yıllarca onu beklemiştim.

 

Annemin yaşadığı eziyeti düşünmek bile istemiyordum ama düşünmeden edemiyordum. Gözümden düşen her damlada boğuluyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ne Boran'dan, ne de bu savaştan vazgeçmek istemiyordum. Kenan ve Berfin gitti gideli aynı yerde oturuyordum. Kış bahçesinin kapısında bir ses duyduğumda pencerenin aralık yerinden kâğıt geldiğini gördüm. Eğilip, aldım.

 

Emir'in adamları gelmek üzere.. bahçenin dışındayım. Adamlarımız içeri girecek. Senden tek istediğim içeride yüksek sesle müzik aç. Çok dikkatli ol ve kalın giyindikten sonra bahçenin dışında ki kulübeye gel.

 

-Apollon

 

Boran buradaydı ve içeride ses dinleme cihazı olduğu için yüksek ses müzik açmamı istiyordu. İlk önce müziği açtım ve sonra koşa koşa bahçenin dışında ki kulübeye gittim. Ben evden çıkarken içeriye giren Mert'le bakıştım. Dağılmış gibiydi. İyi misin dercesine bir bakış yolladım ama cevap vermemişti. Hızlıca dışarı çıktığımda korumaların arttığını gördüm. Ben çıkarken hepsi başıyla selamlamıştı.

 

Kulübeye ulaştığımda kapısını açtım. İçimde ki fırtınaları umursamadım. Boran'a gitmem gerektiğini söylemem gerekiyordu. Beni anlaması için her şeyi açıkça anlatmam gerekiyordu. Peki o bana gerçekleri söyleyecek miydi? Babamı ve abimi öldürmek istediğini hiç bir zaman dile getirmemişti.

 

İçeri girdiğimde Boran çoktan hüzün bulutlarını almıştı yanına. Başını, ellerinin arasına almıştı ve ellerinde bir kutu vardı. Dışı, özel işlemelerle doluydu. Beni görünce ayaklandı. Gözleri yorgun görünüyordu. Kızarmış göz altları ise morarmaya başlamak üzereydi. Onu öyle görünce kötü hissetmiştim. Ben yokken ne hale gelecekti bilmiyordum.

 

" Defne.. Bugün bizim için özel olması için çok çabaladım. Yanına gelmek için çok uğraştım ama.."

 

" Biliyorum Boran. Sorun değil."

 

" Sarılabilir miyim?" Dedi.

 

Hiç düşünmeden açtım kollarımı. Sarıldığımda kalbinin hizasında kalmıştım ve o saçlarımı öpüyordu. Sandal kokusuna bugün içki kokusu karışmıştı. O gerçekten üzgün görünüyordu. Söyleyeceklerimi dinlemesi için bir adım geriye gittim. "Boran, ben Emir'le gitsem.." susturdu beni ve dilinden sözcüklerin düşmesine izin verdim.

 

" Ben de onu diyecektim. Defne.. Ben.. elimde olsa seni hiç bir yere yollamam. Sürekli yanımda yürü isterim ama.."

 

" Ama ikimizin iyiliği içinde gitmem gerektiğini biliyorsun."

 

" Hakan, Berfin hatta Kenan bile ilk baştan beri seni abine karşı yem olarak kullanmamı istedi. Karşı çıktım. Çok karşı çıktım ama süreci uzatmaktan başka bir işe yaramadı."

 

Boran bir şeyler öğrenmiş olabilir miydi? Sustum ve onu dinledim. " Bak beni iyi dinle. Sami ve baban çok kötü adamlar. Allah kahretsin ki benim babam da öyleymiş. Abini de onlardan sanıyordum. Beni neden tehdit ediyordu anlamıyordum ama bugün bana bir mektup ulaştırdı. Senin Emir'le gitmen gerektiğini söyleyen bir mektup. İçinde her şeyi anlattığı bir mektup."

 

Durdu ve ellerini saçlarının arasına daldırdı. İçinde onu boğan ve sıkan nefesini dışarı üfledi. " Babam.. Senin abini yetiştirmiş. Azad Yılmaz'dan onu korumuş. Onları batıracak tek kişi abinmiş Defne.. Oysa ben.. Ben onu."

 

" Sen onu öldürmek istiyordun. Değil mi Boran? Abini bulacağım derken onu öldüreceğim dememiştin. Sana güvenmemi istemiştin."

 

" Defne.. Bak. Ben abinin bir şekilde babanla irtibatta olduğunu düşünmüştüm. Onun yaptığı o kötü işleri abinle birlikte yaptığını düşünmüştüm ama babanın, abini yıllardır öldürmek için hazırda beklediğini bilmiyordum." Arkasını döndü..

Boran Kaya arkasını döndü.

 

" Ben.. Bizim intikamımızı almak istedim sadece.. Bizim bir araya gelmemize engel olan herkesi çıkaracaktım hayatımızdan ama.. Babamın da bu işlerin içinde olduğundan haberim yoktu."

 

Boran, babasının polisle ortak çalıştığını bilmiyordu..

 

Konuyu değiştirdim. " Ne yapacağız?"

 

Gözlerini kaçırdı. Bunu söylemek istemiyordu.

"Emir'le gitmen gerekiyor. Abinin sana oradan ulaşacağını biliyorum. Benim yanımdayken sana ulaşmıyor çünkü benim ona zarar verebileceğimi düşünüyor." Gözlerini kapattı ve bir damlanın aktığını gördüm.

" Git Defne.. Gitmemen için her şeyimi verirdim ama bu senin yolun. Gitmelisin."

 

Yangının ortasında yalnız kalmıştım. Boran, gitmemi söylüyordu. Gitmem gerektiğini biliyordum ama ondan vazgeçmek istemiyordum. Bana sarılmak istediğinde geri adım attım. İçimde ki yangını ona bulaştırmadım. Ben geri adım atınca durakladı.

 

" Seni her zaman seveceğimi biliyorsun değil mi?"

 

" Her zaman seveceğini biliyorum.. Her zaman yanımda olacağını bilmiyorum."

 

Elini kalbime götürdü. Nasıl olursa içimde ki kıyafetime rağmen dokununca alev alıyordu vücudum?

 

" Beni hep burada saklarsan. Hep yanında olurum. Burası varya Defne.. Tam da burası.." Hala kalbimi işaret ediyordu. "Bana can veren tek yer, senin kalbin."

 

" Boran.. eğer geri dönemezsem..."

 

" Öyle bir şey yok. Seni tamamen onlara vermeyeceğim. Sadece 3 gün.. Sadece 3 gün kalacaksın orada. Bizim için önemli olan iletişimi sağladıktan sonra geleceksin yanıma. Alacağım seni oradan."

 

"Bu mümkün olmayabilir."

 

" Mümkünkestiririm bende."

 

Güldüm. Gülümsetmişti beni. Bu ateşin içinde bile. "Mümkünleştirmek."

 

" Konu sen olursan benim için her şey mümkün."

 

Oturduğu yerde ki kutuya uzandı ve elleriyle açtı. Dışı kahverengi içi ise beyaz bir kutuydu. Sedef işlemesi olarak düşündüğüm kutunun içinden 5-6 tane, renkli kurşun kalemler çıktı.

 

" Bunlar ne?"

 

" Bunlar.. senin saçlarına taktığın kalemlerin. Hepsini düşürdüğünü sandın.."

 

Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. Saçlarımı hep kalemle toplardım ve kaybederdim. Kırmızı bir kalemi eline aldı ve elinde tuttu. " Bu senin, beni görmeden önce ki son kalemin. Atlas'la Cafede, Yanyana oturduğun gün. Aynı Masada, aynı sandalyede.."

 

" Benim bıçaklanmak üzere olduğum gün.."

 

" Eğer o gün seni kurtarmasaydım.. Bugün bir arada olmayacaktık. Cesaretimi toplayamayıp gelemediğim her gün içimde daha çok büyümüştün ama sana bir şey olacak korkusuyla seni kurtarmaya koşmuştum."

 

" Gözlerini ilk defa o gün görmüştüm."

 

Kalemi elinde tuttu ve bana uzattı. Kırmızı kalemi ellerime tutuşturdu. "Bunu yine saçına takmanı istiyorum. Nedenini sorma ama ben seni oradan alana kadar bu kalem saçında kalsın. Olur mu?"

 

Sesimi çıkarmadım. " Olur.. "Dedim, sessizce.

 

" Ben gideyim artık.." Ona son defa sarıldığımı düşünmek istemesem de aklımın bir köşesinde sonlar duruyordu.. Sonlardan nefret ederdim.

Kitapların sonlarından, filmlerin sonlarından..

Her sondan nefret ederdim. Mutlu bitse bile son, sondur..

Nasıl bir şey mutlu bitebilir ki?

 

Mutlu olsa bitmez ki..

 

Arkamı döndüğümde Boran'ın sesiyle tekrar ona döndüm. " Defne.."

" Defne.. bak ben yeniden deneyemeyeceğimizi biliyorum. Evliliğimizin veya soyadımın seni koruyamayacağını biliyorum.. Bunu, benim vurulduğum günden önce ki gün yaptırmıştım.Muğla'da.."

 

Elinde alyans bir yüzük tutuyordu. Milas'tayken bize yüzük mi yaptırmıştı? "Bunu sana takacak cesaretim yok. Yüzüklerin söz verdiğini söylerdi, Babam.. Ben söz veremiyorum Defne.. Ben.. sana verdiğim hiç bir sözü tutamadım ama bu yüzük bende kalsın istemiyorum. Aynısı bende var zaten. İster tak, ister sakla, ister at."

 

Yüzüğü elime aldığımda.. çok fazla bakamadım. Zamanımızın daraldığını biliyordum. Kulübeden bile sesler geliyordu. Heryerde adamlar vardı. Boran'ın ıslanmış yanaklarına uzandım ve onu öptüğüm an gözlerini kapattı. Ellerini belime dolayıp kocaman sarıldı. Saçlarımı kokladı.

 

Geri çekildim ve arkama bakmadan yürüdüm. Arkama bakmamalıydım çünkü bakarsam, dönerdim..

Bakarsam, gidemezdim.

Bırakamazdım onu..

 

Eve döndüğümde Mert'in gösterdiği yerlere adamlar yerleşmişti. Yastığımın altına bıçak ve silah bile koymuşlardı. Uyumak için yatağıma uzandım çünkü Emir'in şüphelenmemesi gerekiyordu. Gözlerimi kapattığımda bile canım yanıyordu. Emir'in yanında ne yapacağımı bilmiyordum.

Huzursuzlukla olacakları bekledim..

 

 

~2 Saat sonra~

 

" Gitmeyeceksin Defne.. Vazgeçtim tamam mı? Gitmeyeceksin!"

 

Ne demek istediğini anlamamıştım. 2 saat önce anlaşmıştık ve beni Emir'le göndermek istemişti. Şimdi ne değişmişti?

 

" Defne.. Bak.. Ben yanıldım. Herkes benim yanılmamı sağladı. Gitmeyeceksin, Tamam mı? Bu emir şerefsizinin sana abini felan vereceği yok. Yalan söylüyor."

 

Emir araya girdi. "Alınıyorum ama.. Defne gelmezse.. Baaam!"

 

İçime çekilen ses tellerim sonunda konuşmayı başarmıştı. " Ne diyorsun sen?"

 

" Hepinizin beynini uçururum burada."

 

Gözlerim Boran'a kaydı. Neden bu kadar rahattı?

 

Emir bana yaklaşınca geri adım attım. "Gece çok güzel uyuyordun Defne.."

 

"Boran ne diyor bu?"

 

"Evinin her yerine bomba döşettim diyorum Defne.. Uyandın mı güzelim?"

 

Boran güldü.. Neye gülüyordu? Evimiz bomba altındaydı ve o gülüyordu. "Birincisi, Defne'ye güzelim diyen dilinin kemiğini s*kerim senin. İkincisi ise uyuyan ben değil sendin Emir Rıdvan." Elini arkaya uzattı. "Hakan, telefonu ver." Arkamızda Hakan'ın olduğunu yeni görüyordum. Telefonu Boran'a uzattı. O ise Emir'e.

 

Emir izlediğinde şok olmuştu. Sinirden deliye dönmüştü. Çığlık attığında ise gerilemek zorunda kalmıştım. Telefonu Boran'ın ayaklarına fırlatmıştı. Ne ara yaptığını anlamadığım Bir zaman da kollarımdan tuttu ve silahın soğuk namlusunu kafama dayadı. " Sakın.. sakın bak. Anneme bir şey olursa hepinizi öldürürüm."

 

Boran temkinliydi.

 

" Beni çok hafife alıyorsun Emir Rıdvan. Gece buraya tek tek gömdüğün bombaların hepsi annenin bahçesine gömüldü. Tek bir haraketinle patlatırım orayı."

 

" Hayır yapamazsın. Sami seni mahveder."

 

"Umrumda mı sence?"

 

"Defne'nin abisi... O Sami'nin tarafında, sizin tarafınızda değil. Defne.. eğer benimle gelirsen Sami sana abini verecek."

 

Boran bana baktı. Kafasını sağa ve sola çevirdi. " Yalan söylüyor Defne.. Sami, abinden çok korkuyor. Abini tehdit etmek istiyorlar. Sakın gitme."

 

"Ama sen.."

 

"Ben yanıldım Defne.."

 

Gözlerimden akan yaşla Boran'ın bir şeyler bildiğini anladım ve ayaklarımla Emir'in tam erkeklik bölgesine vurdum.

 

Şerefsiz..

 

Beni kandırdığı yetmemişti bir de abimi öldürmek için beni kullanacaktı. Elinde ki silahı kafama vurduğunda ise yere düşmüştüm. Alnımdan akan sıcak kanı hissetsemde, dokunamadım ve direkt ayağa kalkmıştım. Boran ellerimden tuttuğunda Hakan'da, Emir'i etkisiz hale getirmişti. Emir karşılık vermemişti çünkü tuzağa düşen o olmuştu.

 

" İyi misin Defne?"

 

" Ben.. Ben.. İyiyim Boran ama sen gitmemi söylemiştin."

 

" Anlatacağım.. Merak etme. Her şeyi anlatacağım."

 

Ali'nin ise bize yaklaştığını gördüm. Göz altları mosmordu ve o iyi gözükmüyordu. Uyuşturucu kullanıyor olabilir miydi?

 

Boran'ın omzundan tuttuğunda " Abi.." diye seslendiğini duymuştum. Sonrasında ise yere düşmüştü. Boran'ın kardeşine olan çaresizliğini ilk kez görüyordum. Ben ne kadar eksiksem o da eksikti. Kardeşi belini büküyordu çünkü Sami, Boran'ı ailesinden vurmak istiyordu.

 

 

Ali bayıldıktan sonra onu Boran'ın odasına taşımıştık. Boran, doktor çağırmıştı ve Ali'yle ilgileniyordu. Ben ise Ali'nin başında durmuş tansiyonunu ölçüyordum. Ali terliyordu ve kriz geçiriyor gibiydi.

 

Doktor geldiğinde ise hepimizi dışarı çıkarmıştı. Boran'la kapıya çıktığımızda Boran'ın bana yaklaştığını gördüm. Kaşımda ki kan izine dokundu. "Onunda kanını akıtacağım, beklesin o." Ellerini tuttum ve yere indirdim. " Boran.. kimseye zarar verme olur mu? Ben artık kimsenin zarar görmesini istemiyorum."

 

" Senin saç teline bile dokunanların hepsinin kanını akıtacağım Defne.. Bunun dönüşü yok!"

Sessizlik olmuştu. Boran kapıdakilere eliyle işaret yapmıştı ve gitmelerini söylemişti. " Defne.. bak az önce.."

 

" Boran. Şimdi değil. Anlıyor musun? Şimdi değil. Ali iyileştikten sonra sana her şeyi soracağımdan emin olabilirsin ama ben şimdi duymak istemiyorum." Ellerimi ellerine geçirdim. "Anlıyor musun?"

 

Kafasını salladı. Kısa bir bekleyişin ardından doktor dışarıya çıkmıştı. Onun yanına koşan ise sadece biz değildik. Hakan ve Beril'de gelmişti. Sahi? Bu olaylar olurken Beril neredeydi?

 

" Uyuşturucu krizi geçirmiş. Şimdilik sakinleştirici kullandık ama uyanınca tekrar kriz yaşaması mümkün."

 

Hakan, Boran'a baktı. Biliyor muydun demek istediğini anladım. Boran ise kafasını hayır anlamında salladı.

 

" Teşekkürler Kaan Bey." Diyen ise Boran olmuştu.

 

Doktor bana döndü " Kaşınıza bakmamı ister misiniz? İyi gözükmüyor. Dikiş atılabilir."

 

" Yok sağolun. Ben hallederim."

 

Boran bana döndü. " Defne, hadi."

 

" Yok kendim hallederim."

 

" Defne, hadi dedim."

 

Boran'ın nazik sorusuna cevap verememiştim çünkü beni kolumdan tutup odaya sokmakla meşguldü.

 

Doktor yaramı temizleyip dikiş atarken canım yanmıyordu. Çünkü canımı yakan daha çok şey vardı. Bu bilinmezlikten yorulmuştum. Sürekli bir olayın içinde buluyordum kendimi. Boran sürekli karar değiştiriyordu ve benide yanında sürüklüyordu.

 

Gerçekleri öğrenmese, tüm planı abimi ve babamı öldürmekti. Şimdi ise vazgeçmişti. Yada beni vazgeçtiğine inandırmak istemişti.

 

Kaşıma dikiş atılırken Boran dışarı çıkmıştı. Ben ise sessiz bir şekilde oturuyordum. Doktor işi bittikten sonra dışarı çıktığında odamda yalnız kalamamıştım. Çünkü az önce burada yaşananlar beynimde dönüp duruyordu. Sanki bir film izliyordum. Korku filmi.. ve filmin en korkunç yerinde susamışım ama korkudan kalkamamışım gibiydi.

 

Bu odada kaldıkça daha çok susuyordum ve su almaya daha çok korkuyordum.

 

Belki de artık bu evde kalmamamız gerekiyordu. Gitmek istiyordum. Yunanistan'dan çekip gitmek istiyordum. Burada kalmak istemiyordum.

 

Nefesim ne ara böyle daralmıştı bilmiyordum ama elim boğazımdaydı. Dışarıdan gören biri kendimi boğmak istediğimi düşünebilirdi ama ben sadece nefes almaya çalışıyordum. Biri ağzımı tutuyormuşta ben nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Vücudumda ki tüm sıvı hücreleri ve kalp atışımı duyuyordum. Ölmek böyle bir şey miydi?

 

Tüm vücudunu hissetmek gibi.

 

Ağrıdan ölüyorsun ama hissiz kalıyorsun gibi.

 

Ayağa kalkmak için zorlansamda yatağın yanında ki oturur pozisyonda durabilmiştim. Balkonun kapısını açmak istesemde başaramamıştım. Nefes almak istiyordum..

Buradan çekip gitmek istiyordum.

Büyükbabamı özlemiştim..

Resim çizmeyi özlemiştim..

Sürekli dışlayan arkadaşlarımı bile özlemiştim..

Bana canavarmışım gibi hissettiren mahallemi bile özlemiştim..

Ben kendimi özlemiştim..

 

 

İçeri girenin kim olduğunu göremeyecek kadar gözümün önü bulanmıştı. Sesler bir müzik tınısı gibi karma karışık duyuluyordu.. sanki oradan uzaklaşıyordum.

 

Sonrası ise yoktu.

 

Sonrası uçurumdu ve ben gözümü kırpmadan atlamıştım.

 

 

Uyandığımda saatler geçmiş olmalıydı. Boran başucumdaydı ve sabah olmuştu. Muhtemelen ayılamadan, uyumayı seçmiştim. Ben kıpırdayınca yarı uykuda, yarı uyanık Boran'ında uyandığını gördüm.

 

" İyi misin?"

 

Kafamı salladım. " Günde bana kaç kere iyi misin diye soruyorsun?"

 

" 100 Defa da söylesem az kalacak."

 

Konuyu değiştirdim. " Emir nerede?"

 

"Misafirlikte."

 

Boş bakmış olmalıydım ki konuşmaya devam etti.

 

"Sen düşünme bunları. Hadi uyu. Saat daha çok erken."

 

"Ben düşünmeyeyim mi? Ne diyorsun sen Boran?"

 

" Defne.. Gece sinir krizi geçirdin ve sabah kalkıp hesap soruyorsun.Güçlü kalmak çok zor biliyorum ama biraz bu konulardan uzak kalman gerekiyor."

 

" Bu konunun içindeyim ben Boran. Yıllarca eziyetle, tecavüzle yaşayıp ölen benim annem, abim ise babasının suçlarını ortaya çıkarmak için bu bataklıkta yaşıyor. Allah bilir başına neler gelmiştir. Çocuk bile olamamış Boran o.. Babam abimi yıllardır öldürdüğünü sanmış ve büyükbabam bu yükün altında yıllardır eziliyormuş. Ben ise hayal dünyasında büyütülen biri olmuşum bu zamana kadar.. Her şey normalmiş gibi davranılan bir kız çocuğu olmuşum. Artık her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Gerekirse bende savaşırım. Gerekirse bende ölürüm. Hiç bir şey yolunda değil. Anla artık bunu!"

 

"Sakın bir daha ölüm lafından bahsetme."

 

" Boran.. Bak benim canım, senin canından kıymetli değil, anlıyor musun?"

 

"Kıymetli. 2 sene önce ben, senin için vardım. Sen yaşa diye doğduğumu hissediyordum. 2 sene sonrasında hiç bir şey değişmedi. Senin bu hayatı normal yaşaman için canımı bile veririm."

 

Boran burnundan soluyordu. Ölüm lafım mı onu bu kadar sinirlendirmişti yani?

 

" Boran anlamadığın zaten bu. Ben, benim için yaşa istiyorum! Birlikte yaşayalım istiyorum. Senin olmadığın bu dünyada benim bir anlamım yok!"

 

" Var Defne.. Bak biliyorum, bensiz yaşamayı düşünmek sana kötü hissettiriyor, yaşayamayacaksın gibi hissediyorsun ama bu anımıza değmez mi her şey? Yanındayım.." elime uzandı. "Elini tutuyorum. Gözlerine bakıyorum.. Sadece bu an için bile vazgeçerim kendimden."

 

"Boran anlamıyorsun."

 

"Sen beni anlamıyorsun Defne. Ben bu yola çıkarken her şeyin farkındaydım. Ölümünde, acı içinde yaşamında.. Tek bir şeyi atladım. Tek bir şey." Elimi kalbine götürdü. " Tek bir şey Defne... O da senin buraya ait olacağın."

 

Elimi, elinden çektim. " Belki o tek bir şey olmasaydı. Bu kadar kötü ilerlemeyecekti. Benim yüzümden kendini bu kadar riske atmayacaktın."

 

"Yanılıyorsun. Seni her gördüğümde tekrar sevecektim seni.. Bu enkazın içinde bile çiçekler açtıracaktın bana.."

 

" Boran."

 

" Defne.. Gerçekten beni sevmek istemiyorsun değil mi? Zor geliyor beni sevmek."

 

" Hayır. ben sadece."

 

" Sen sadece ne Defne? Sen sadece ne?"

 

" Ben sadece yoruldum."

 

"Sen sadece yoruldun öyle mi? Ben yorulmadım mı sanıyorsun? Her gün güvendiğim insanlar tarafından bıçak izleriyle uyanıyorum. Sürekli önlem alıyorum." Yastığının altından silah çıkardı. "Seni korumak için, küçükken en sevmediğim oyuncağı yanımda taşıyorum. Sence ben yorulmadım mı Defne?"

 

"Boran bak beni anlamıyo..."

 

"Defne.. Yorma kendini. Sende beni anlamıyorsun." Komidinin üstünde ki ceketinin cebinden 2 zarf çıkardı. Birini bana uzattı. Benim zarfım Lilaydı. En sevdiğim renk..

 

"Bunun birisi benim. Birisi senin. Abin yolladı. Ben, benimkini okudum. Seninkini ise senin açmanı istedim." Ayağa kalktı. " Benim işlerim var. Uyu ve yemek için bile odadan çıkma. Odana gönderirim."

 

" Nereye gidiyorsun?"

 

" İşlerim var."

 

"Ağaçlarımı sulamak istiyorum."

 

" Ağaçların yolda. Biz de yarın çıkacağız."

 

"Nereye gidiyoruz?"

 

"İstanbul'a."

 

Heyecanlanmıştım. Gerçekten beni heyecanlandıracak bir şeyler olması güzeldi. Gülümsediğimi bile görünce yumuşamayan Boran'a doğru ilerlemek istedim, o ise arkasını döndü ve seslendi. "Eşyalarını hazırla. 2 gün sonra gidiyoruz." Ve Bam! Kapı kapandı. Boran bana alınmış mıydı? Bu olayda gerçekçi olan o olması lazımdı. Umarım duyguları onun yenilmesine sebep olmazdı.

 

Odada yalnız kaldığımda elimde ki mektubu açmak zor geldi. Biraz önce hiç nedensiz açacağım zarfı şu an açmaya zorlanıyordum. Abim vardı ve bana mektup gönderiyordu.

 

Elimde ki Lila zarfı yavaşça açtığımda Mavi ve pembe kurdele gördüm yanında ise bir kağıt. Kurdeleyi elime aldığımda ise kokladım. Kan kokuyordu çünkü kurdeleler kan olmuştu. Korkudan sarardığıma emindim. Mektubu aldığımda ise heyecandan titremeye başlamıştım.

 

 

Sevgili Dafi.

 

Sana küçükken Dafi diye seslenirdim ama senin bundan haberin yok. Aslında bakarsan bir çok şeyden haberin yok. Sen bizim en masumumuzsun Defne.

 

Seni uzun zamandır görmüyordum. Hasan Amcanın seni Boran'a bıraktığını biliyordum ama ona aşık olduğunu bilmiyordum.

 

 

Garip hissediyorum çünkü küçük Dafi'yi kıskanıyorum. Boran'ın dostumuz olduğunu biliyorum ama boğazından tutup sıkmama az kaldı. Seni üzmüyor değil mi?

 

Üzerse aldığı nefeslerin ona bıçak gibi saplanacağını anlattığım bir tehdit mesajı yolladım. Sami'ninkiler kadar korkunç değil.

 

Korkma.

 

 

Az önce abilik tasladım farkettin mi? Aslında bakarsan yıllardır sana abilik taslıyorum.. Yani mektuplarımda.

 

Mektuplarımın Sana ulaştığından emin değilim. O yüzden bu seninle emin olduğum ilk iletişimimiz.

 

Hoşgeldin Defne..

 

kendini asla yalnız hissetme çünkü ben hep yanındayım.

 

Kurdelelerden umarım korkmamışsındır. Annemin öldüğü o evde beşiklerimizde asılıydı. Son anda aldım bunları.

 

O şerefsiz adamın, Kolumuza yanmış demiri bastırdığında ki can acımızı anlatamam ama benimki geçti. Seninki de geçti mi? Çok ağlamaştın. Hatırlıyor musun? Hatırlamıyorsun çünkü çok küçüktün. İyi ki küçüktün Defne.

iyi ki..

 

Annemin ölüşünü babam zevkle izledi ve ben o anların hepsine şahit oldum. Nefretimin haddi hesabı yok. İçimde ki nefret beni çok kötü biri yaptı. Beni sevebilir misin, bilmiyorum. Abin olacak kadar masum hissetmiyorum ama senin daha iyi yaşaman için her şeyden vazgeçerim.

 

Tek bir şey kaldı Defne.. Ölüm listemdeki herkes neredeyse öldü. Tek bir şey. Annemin son anda bana verdiği o anahtar. Her şeyi öğreneceğiz o anahtarla, hissediyorum. Nereye açıldığını bilmiyorum. Üstünde ki kodları çözmek için yıllardır bekliyorum. Senin için bir anlamı var mı bilmiyorum. Mektubun sonuna şifreyi yazacağım.

 

Çok dikkatli olman gerek Defne.. Seni ben korumak isterdim ama şu anlık Boran'a emanetsin. Peşimde çok adam var çünkü hepsinin canını yaktım.

 

Polisle anlaşmamı iptal ettim çünkü sana ulaştırmak istediğim hiç bir mektubu ulaştırmadılar. Seni koruyamadılar ve intikamımı kendim yöntemimle halletmem gerektiğini anladım. O yüzden bu işten kurtulup açığa çıktığımda ne olacağını tahmin edebiliyorum.

 

Yolun sonu aydınlık değil ama anneminde, annemin ailesininde, Hasan amcanında, intikamını alacağım Defne..

 

Bilmediğin o kadar şey var ki.. Bazen seni kıskanıyorum.

 

Neredeyse unutuyordum. Büyükbabam iyi mi? Benim öldüğüme hiçbir zaman inanmadı. Mezarıma hep kasetler bırakıyordu. Bir zamandan sonra bunu yapmayı bıraktı. O iyi değil mi? Alzeihmer olduğunu duymuştum. Beni unuttu mu?

 

Bize söylediği ninniyi hatırlıyor musun?

Sanırsam hatırlamıyorsun. Çok küçüktün ama annem ölmeden önce büyükbabama kaçmıştık ve sen hiç susmuyordun. Tehlikeyi hissetmiştin. Sanki annemizin 1 gün sonra öleceğini biliyordun ve hep ağlıyordun. Büyükbabam susturmuştu seni. O ninni ile. Ben unutmadım, unutmadım çünkü benim için onlar da suçlu Defne..

 

Babamın hasta bir adam olduğunu bildikleri halde bir şey yapmadılar. Annemi koruyamadılar. Töreden kaçan annem, babamın tuzağına düştü. O çok güçlüydü. Defne. Onu üzen herkesten intikamımızı alacağım. Bu arada.. Anneme çok benzemişsin seni görünce bir an onu gördüm sandım.

 

Beni heyecanlandırdın. Hemde uzun zaman sonra.. Kavuşacağımız günün özlemiyle.

 

 

( ∶ ∸ ∶ ≄ . ≐ ∶ ≍ ≔. ≃.)

 

-ÇD

 

 

 

-BÖLÜM SONU-

 

DEFNENİN ABİSİ HAKKINDA TAHMİNLERİNİZ VAR Mİ? ÇOK MERAK EDİYORUM. YORUMLARINIZI BENİMLE PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN.

 

BU ARADA ÜZÜLEREK SÖYLÜYORUM Kİ KİTABIN BİTMESİNE ÇOK AZ KALDI.

 

Yeni ve neredeyse bitmek üzere olan son bölümlerde görüşmek dileğiyle..

Bölüm : 14.01.2025 10:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...