5. Bölüm

5. Bölüm

Sedef Özçelik
sedefozclkk

 

5.BÖLÜM

KORKU

 

 

 

En güçsüz dönemlerimle savaşmayı öğrendiğimi sandığım günler bile bu son günlerde ki kadar zor değildi. Kaç saattir yorgana sarılmış ağlıyordum bilmiyordum. Karanlığın içinde yok olmak istercesine hıçkırıyordum. Hayatım ellerimin arasından kaymasını bir kenara bırakıp, Boran'ın davranışlarıyla yok oluyordum. Bazen bir insan hayatında yıllardır varmış gibi hissedersin ve o hep var olacakmış gibi gelir. Boran'da öyleydi. Ben onu tanımıyordum ama tanıyormuş gibi hissediyordum. Yorulmuştum. Yaşadıklarım ağır geliyordu. Biraz önce yaşadıklarım saçmaydı. Başka hiç bir açıklaması yok. S A Ç M A.

 

Ne bekliyordu benden? Ona ilgi duymamı mı? Ne sanıyordu kendini?

 

Boran'dan en yakın zamanda kurtulmalıydım. Hayatımın güvenliğini kendi elime almalıydım. Büyükbabam beni bu adama bıraksa da ben kendimi bu adama bırakmayacaktım.

 

 

Kendimi saçma sorularımla bunaltırken göz kapaklarım yavaş yavaş kapanıyordu. Uykuya kendimi teslim etmek üzereydim. Ayak sesleri duymamla gözlerimi açmam bir oldu. Boran odaya sessizce girdi. Gözlerimi aniden kapattım. İlk önce yatağın kenarında beni izledi. Sonra ise yanıma uzandı. Saçlarımda ki bir kaç tutam teli alıp kulağımın arkasına yerleştirdi.

 

"2 sene önceydi. Evden hazırlanıp çıktığında üstünde sadece elbise vardı. Havanın yağmuruna inat yine incecik giyinmiştin. O gün ilk defa sana yaklaşmayı düşündüm. Belkide yakınında olursam her şey daha kolay olurdu. Yavaş yavaş adımlarımı hızlandırıp sana yaklaştım. Ceketimi çıkarıp sana verecektim. Üşümeni istemiyordum. Sonra bir evin önünde durdun. Evden o şerefsiz Atlas çıktı. Saatlerce yürüdünüz. Senin üşüdüğünü bile farketmedi. Dudaklarının morardığını uzaktan görürken, yanında ki şerefsizin umrunda olmadı. İşte o an keşke dedim. Keşke seninle sıradan insanlar gibi tanışsaydık. Sınıf arkadaşım olabilirdin mesela. Yada komşu kızı.."

Dern nefes alıp vermişti.

"Aptalsın Defne.. Sana neden böyle davrandığımı anlamayacak kadar aptalsın. Güçlü durmaya çalışıyorsun ama ufacık rüzgarda yığılıp kalıyorsun. Seninle hiç bir zaman normal birileri olamayacağız ama ben senin hep gölgen olacağım."

 

Uzun sessizlikten sonra ayağa kalktı. Arkamı dönüp ellerinden tuttum.

 

"Eğer korumam bana kızgın değilse beni bugün odamda korumasını istiyorum." Neden böyle bir şey demiştim bilmiyorum ama gitmesini istememiştim.

 

"Anlamadım Defne?"

 

"Burada kal Boran. Evde yalnız başıma korktuğumda babaannem geliyordu yanıma. Şimdi ise burada senden başka kimse yok. Deliksiz uyku uyumak istiyorum. Burada kal."

 

Yüzüme anlamsız ifadeyle baktı. Beni anlamaya çalıştığına emindim. Cevap vermeden yatağa girdi. Aramıza uzunca mesafe koyarak yatağa uzandı. Ben ise tekrar arkamı dönüp uykuya dalmak istiyordum. Kalbim çarpıyordu. Ellerim titriyordu. Vücudumda ki her damar beni sıkıyordu. Ufak çaplı panik atak krizi yaşadığıma yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Boran anlamış olacak ki;

 

"Defne neden titriyorsun? Ne oldu?" Çaktırmamalıydım. Heyecanlı olduğumu anlamamalıydı.

 

"Bilmiyorum." Dedim.. arkam dönüktü ama bakışlarını üzerimde hissediyordum.

 

"Dön bana." Dedi.

 

"Ne dedin?"

 

"Dön bana Defne."

 

Arkamın dönük olduğu Boran'a yüzümü döndüm. Oda vücudunu ve yüzünü bana döndükten sonra konuşmaya başladı.

 

"Derin nefes al ve yanında olduğumu unutma."

 

İç sesime engel olamıyordum. Zaten sen varsın diye böyle oluyor Boran. Aptal olan sensin bence.

 

"Defne seni kırdıysam özür dilerim. Ben kurallarına göre oynuyorum sadece."

 

Cevap vermedim. Sadece sustum ve uykuya dalmayı bekledim. Çok geçmeden kendimi uykunun kollarına bırakmıştım... İlk defa huzurla uyku bu kadar huzurlu gelmişti. Uyanacak olsam bile..

 

 

BORAN'IN AĞZINDAN...

 

Gece boyunca hiç uyuyamadım. Defne'nin masum uyuyuşunu ve baharı getiren kokusunu hissetim. Ona olan sevgimi geçen sene kabullenmiştim. Kendime itiraf etmek zor olsa da Hakan ve Mert sayesinde kabullenmiştim. Atlas şerefsiziyle tanıştı tanışalı ise gizleyemez olmuştum. Diken üstündeydim ve neredeyse uykuyu kaybetmiştim.

 

Defne'ye olan aşkımın imkansızlığını ise kabullenmiştim. Onu içimde kabul etmek babama ihanet değil miydi? Eğer o da bana öyle hissederse. Ben duygularımı gizli yaşayamazdım. Yine de yanımda olması beni mutlu ediyordu.

 

Defne'nin uykuya dalmasından bir kaç saat sonra ağlamaya başladığını duydum. Terliyordu. Ağzından küçük ve anlaşılmaz sözcükler dökülüyordu. Dinlemeye çalıştım.

 

"Gelme üstüme.. Hayır. Gelme.. İstemiyorum seni."

 

Ne dediğini anlamak istiyordum. O şerefsizin adını duyduğum an yumruklarımı sıktım.

 

"BIRAK BENİ ATLAS! diyen Defne'yi sarsmaya başladım." En sevmediğim kelimeler bile dudaklarından döküldüğünde sanat eserine dönüşüyordu.

 

"Defne uyan.. Kabus görüyorsun.. Uyan Defne.."

dedikten sonra Defne hızlı nefesler alıp korkuyla uyandı. Karşısında beni görünce hemen bana sarıldı. Ellerimi beline sardım.

 

"Sakin ol Defne. Yanındayım.."

 

"Çok korkuyorum Boran. Her şeyden çok korkuyorum. Neler olacağını bilmiyorum. Bizi nelerin beklediğini bilmiyorum ama kötü şeyler olacak değil mi?"

 

" Kötü şeyler olacak ama ben hep yanında olacağım."

 

Küçücük bir kız gibi sarılıp ağladı. Saatlerce susmadı. O her ağladığında kalbime bir bıçak saplanıyordu ama yaralarını saracaktım. Onu iyileştirecektim.

 

Kucağımda uykuya daldıktan sonra Defne'yi yatağa yatırıp Hakan'ı aradım:

 

"Hakan, senden bir şey isteyebilir miyim dostum?"

 

"Söyle dostum. Her zaman."

 

"Bir kız var onu alıp buraya getireceksin. Senden başka kimseye güvenemem."

 

"Tamam dostum adresi yolla."

 

Hakan'a mesajla adresi yollayıp duşa girmek için odama girdim.

 

DEFNE'NİN AĞZINDAN..

 

Uyandığımda burnuma nefis kokular geliyordu. Gece Boran'la uyusam da şimdi yanımda yoktu. Gece ağladığımda ise yanımda olmuştu. Gülümsedim..

 

Hep yanımda olacaktı. Sadece biraz huysuzdu.

 

Belki de biraz odun..

 

Ya da öküz..

 

Ama sevimliydi ve ultra yakışıklıydı..

 

 

Kahvaltı yapmayı her zaman çok severdim. Hemen ayağa kalkıp yüzümü yıkadım. Dolaba baktım. Siyah şortlu takımı alıp üzerime ise gömlek geçirdim.

 

 

 

Saçlarımı tarayıp topladım. Sonra ise aşağıya indim. Mutfağın kapısında durduğumda Boran bana en içten haliyle gülümsedi. Sonra gözleri üzerimde ki kıyafetlere döndüğünde kaşları çatıldı.

 

"Günaydın Boran."

 

"Günaydın Defne." Dedi gözlerini devirerek.

 

Sofraya baktığımda 4 tane tabak olduğunu gördüm.

 

"Misafirimiz mi var?"

 

"Evet. Misafirlerimiz var ama ilk önce gelip senin de yardım etmen gerekiyor."

 

Kafamı evet anlamında salladıktan sonra gömleğimi çıkarıp sandalyeye astım. Boran beni incelerken önüne bakıp homurdandı. Beni kıskanıyordu. Bunu anlamamak için kör olmak gerekirdi. Bu durum ise benim hoşuma gidiyordu.

 

Kahvaltı sofrası için her şeyi hazırlamıştık. Çöpleri bağlayıp dış kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda bizi korumaların beklediğini gördüm. Boran hızla yaklaşıp yanıma geldi.

 

"Ne yapıyorsun Defne dışarıda?"

 

 

" Ben sadece çöpler için.."

 

 

"Dışarıya çıkmak yok. Bu birinci kural.." dedi ciddi ciddi.

 

"Hapis cezası felan aldım da benim mi haberim yok Boran."

 

"Yok.. Estağfirullah, ben üşüme diye demiştim."

 

"Ne üşümesi Boran? Havaya bak. Neredeyse 40 derece."

 

"Olsun. Sen içeri gir hadi."

 

Bunlar tedirginlik normal mi bilmiyordum ama Boran çok temkinliydi. Hatta büyükbabamdan bile daha çok.

 

Gözlerine sinirle bakıp içeri girdim. İçeri girdikten sonra kapı çaldı. Boran kapıyı açmak için adım attı. Kapıyı açtığında şok olmuştum çünkü gelen benim kardeşimdi.

 

Beril.. benim güzel arkadaşım buradaydı. Direk koşup sarıldım. Ona sarılırken arkamda bir erkekle yüz yüze geldim. Boran 'a bu kim dercesine bakınca açıklama yapma gereği duydu;

 

"Bu Hakan, benim bu hayatta ki tek dostum."

 

Beril buraya gelirken epey sinirlenmiş olacak ki dönüp çocuğa kızmaya başladı.

 

"Defne'ye geleceğimizi söyleseydiniz bu kadar sorun çıkmamış olacaktı."

 

Boran Hakan'a bakıp " Zor muydu kardeşim?"

 

"İflahım kurudu Boran. Bir daha bu kızla uğraştırma beni."

 

Beril hemen ortaya atladı. "Ben de sana çok meraklıydım." Dedikten sonra bana döndü.

 

" Defne.. Çok özlemişim seni.İyisin değil mi? Yaran nasıl? İyileşti mi?"

 

Beril soru yağmuruna başlamadan ben cevap vermiştim. Yoksa o asla durmak bilmezdi.

 

"İyiyim Beril. Merak etme. Bende seni çok özledim."

 

Boran gülümsedi. Şu an ne kadar da normal bir genç gibi gözüküyordu.

 

"Hadi gençler kahvaltıya."

 

Beril ve Hakan önden yürürken Boran'ın omzuna vurdum.

 

"Çok teşekkür ederim Boran. Beni kırmadın. Kendimi çok iyi hissediyorum. Sayende.."

 

Boran ise sadece gülümsedi.

 

Hep birlikte kahvaltı sofrasına oturduk. Boran bizi Hakan'la tanıştırdı. Hakan uzun boylu sarışın ve sempatik biriydi. Boran'la çocukluktan beri arkadaşlarmış. Birlikte Mardin'den Antep'e gelmişler. O günden bu yana şirketlerini buraya kurmuşlar ve işleri burada devam ettiriyorlarmış. Hakan kâğıt işleriyle uğraşırken Boran'ın benimle uğraştığını anlamıştım. Sıkıcı konuları bir kenarda bıraktıktan sonra asıl sormak istediğim şeyi sormuştum. " Beril. Okul nasıl gidiyor? Benim yokluğum anlaşıldı mı?"

 

 

"Yok Defne zaten dönem sonu çok ders işlemiyoruz. Ha bu arada yarın diploma alacağız. Mezuniyet günü."

 

Heyecanla gülümsesem de direkt Boran'a bakmıştım. Boran yüzünü ciddileştirdi.

 

"Defne'nin yerine ben gidip alırım."

 

"Boran, yıllarca o diploma için uğraştım. O kepi fırlatmak benim de hakkım değil mi?"

 

"Uzatma Defne. En son partide olanları ne çabuk unuttun. Bir daha bu riski alamayız."

 

Hakan tüm sempatikliğiyle konuştu.

 

"Ulan Boran ne duygusuz adamsın. Kız yıllardır emek vermiş. Madem çok korkuyorsun sen de git o zaman."

 

Gözlerimi kırptım. Boran'ı ve Atlas'ı aynı ortamda düşünmek istemiyordum.

 

"Neyse, ben gitmek istemiyorum vazgeçtim."Dedim en içsiz halimle. Boran gözlerime baktı.

 

"Tamam. Konu kapandı o halde. Gitmiyoruz." Dünden meraklıydı. Gıcık!

 

 

Beril umutsuzca bana baktı. Onun laf söylemesini beklemeyerek konuştum.

 

"Beril benimle gelsene. Sana bir şey göstermek istiyorum." Beril'i ayağa kaldırdım. "Biz gidiyoruz gençler sofra size emanet."

 

Yüz ifadelerine bakmadan Beril'i odama çıkardım. Beril hemen soru yağmuruna başlamıştı bile.

 

"Kızım sen ne yapıyorsun burda? Nasıl güveniyorsun bu çocuğa? Kafam almıyor Defne."

 

Haklısın Beril. Benim de almıyor.

 

"Beril inan benim de kafam almıyor ama en güvenilir yer galiba burası. Büyükbabam bile gitti."

 

"Ne demek en güvenilir Defne? Büyükbabanı zaten hiç anlamadım. Yıllarca arkadaşlarını bile süzgeçledi. Şimdi ise kim olduğunu bilmediğimiz bir adamın eline bıraktı seni."

 

" O gerçek öyle değil Beril. Bilmediğin şeyler var."

 

 

"Bilmediğim şeyler Ne Defne? Hangi olay senin bu kadar anormal yaşamana sebep olabilir ki?"

 

Derince nefes aldım. "Annemle babam töreden kaçıp evlenmişler. Törede ki ağalar ise ben ölmeden törenin bitmeyeceğini söylemişler. Boran ise babamın en yakın arkadaşının oğlu. Babam beni onlara emanet etmiş."

 

"Kızım bu olay iyice filme sürükleniyor.. Yani Boran senin için tüm hayatını feda etmiş öyle mi? Şoktayım.."

 

"Evet Beril bende şokla izliyorum işte. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kimsem kalmadı. Başıma ne geleceğini bile bilmiyorum."

 

Gerçekten başıma ne geleceğini bilmiyordum. Olacaklardan korkuyordum. Kim ne anlarsa ona hemen inanıyordum.

 

"Boran'ın sana bakışlarını gördüm. Farklı bi bağ var aranızda. Yardımcı olmaktan çok daha fazlası."

 

"Yook..Ne olacak. O babasının sözünü tutuyor sadece." Beril bir şey ler hissetmişti. Ah be Beril.. galiba o bakıştan bende de var be kızım..

 

"Öyle deme Defne. Sen salak bir kız değilsin. Yeme beni. Bakışlarından anlamadın mı?"

 

"Bakışları her an değişiyor Beril. Bazen beni çok seviyor gibi hissettirirken bazen de nefret ediyor gibi davranıyor. Onu çözmek gerçekten zor."

 

"Ne yapmayı planlıyorsun. Burada mı kalacaksın?"

 

"Hayır tabiiki de. Boran'ın sakladığı şeyler var. Onları öğrenip buradan çıkıp gideceğim."

 

"Dikkat et Defne. Gönlünü burada unutma."

 

Beril'in son sözlerinden sonra yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Pencereden bakarken gördüğüm şeyle ağzım açık kaldı. Boran ile Hakan üstleri çıplak halde basketbol oynuyorlardı.

 

"Beril çabuk buraya gel, çabuk!"

 

"Ne oldu Defne?" derken ayaklanmıştı. Beril ağzı açık bir şekilde " Defne benim gördüğüm baklavaları sen de görüyor musun?

 

"Görüyorum Beril, görmeseydim keşke.."

 

"Hadi Defne, bizde gidelim oraya."

 

"Gidelim ama ilk önce sana rahat bir şeyler vereyim."

 

Beril'i hazırladıktan sonra şapkalarımızı takıp aşağıya indik. Boran ve Hakan oyuna o kadar dalmışlardı ki bizi görmediler bile. Üstümde ki gömleğimi çıkarıp yere koydum. Boran'ın önüne geçip basketbol topunu aldım. Dönüp kalmıştı. Üstümü incelemeye başladığında kaşlarını çatmıştı.

 

"Defne.. Gömleğini giy. Üşüteceksin." Crop giydiğimden sarılı olan yaram açıkta kalmıştı ve Boran baktıkça yüzünü ekşitiyordu.

 

"Hayır Boran. Giymeyeceğim. Hava sıcak."

 

"Giyeceksin Defne." Bana emir mi veriyordu o? Ne hakla?

 

Topu elime fırlattı ve ani hareketle yakaladım.

"Kazananın sözü geçer o zaman." Dedim

 

"Tamam, gömleğini hazır tut o zaman." Dedi kazanacağını düşünerek.

 

"Göreceğiz." Dedim ama sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duyduğuna emin değildim.

 

Bize Beril ve Hakan'da katılmıştı. Beril ve ben bir takım. Hakan ve Boran bir takım olmuştu.

 

Oynamaya başladığımız da Boran çok gergin oynuyordu ama ben de, Beril'de hafife alınacak gibi değildik. Üniversite'nin ilk senelerinde Beril ile Basketbol'a takmıştık. Her gün gidiyorduk neredeyse. Karnım ağrımasa daha çok sayı yapacaktım ama bu işi kısmen Beril'e devrediyordum. Canım kardeşim yine harikalar yaratıyordu. Sayılarımız arttıkça Boran gilin de sayısı artıyordu. Uzun bir süre birbirimizi yorduktan sonra son sayıyı atmak için yükselmiştim. Boran elime uzanıp topu alacakken kendimi geri çevirdim ve yere düştüm. Gözümü açtığımda üstümde Boran'ın olduğunu gördüm. Birlikte düşmüştük. Dünya durmuştu sanki. Sıcak teni, terli saçlarıyla çok yakışıklı duruyordu. Gözlerim dudaklarına kaydı. Ani bir kendime geliş ile sarsıldım.

 

"Kalk üstümden Boran!"

 

Topu kaldırıp atan Hakan'a baktım. Beril onu tutmaya çalışıyordu ama nafile. Kazanan onlar olmuştu. Ayağa kalkıp kendimi toparlayana kadar Boran arkama gelmişti. Gömleği elinde tutuyordu.

 

"Gömleğini giy şimdi.."

 

"Haksızlık yaptınız. Resmen faul yaptın."

 

" Sonuçta kazandım. Gömleğini giyiyor musun? Yoksa kucaklayıp seni odana mı kilitleyeyim?"

 

"Hep böyle öküz müsün sen?"

 

"Yani.. Hiçbir kız arkadaşımın öküz fantezisisi olmamıştı ama.. Olabilir. Neden olmasın?"

 

Söylediği şeyle yanaklarımın kızardığını biliyordum o yüzden sustum. Onlar kapanmıştı ve yapacak bir şey yoktu.

 

Sessizce çekip aldım gömleği elinden. Beril'le sarılıp maçı konuşurken Boran elinde telefonla evin içerisine girmişti. Onu takip edip peşinden gitmek istedim.

 

İçeri girip merdivenlerden yukarı çıkmıştı. Kapıyı açık bırakarak Kıyafetlerini banyoya bırakmış telefonla konuşuyordu. Kapının önünde sessizce onu izledim. Telefonda konuştuğu kişiyi sessizce dinliyordu.

 

"Merak etme, şu an gayet iyi....

Yarası iyileşmek üzere..."

 

Karşıdan gelen konuşmayı bekleyip cevap verdi.

 

"O itler çoktan hakettiği değeri gördüler Azad Amca.."

 

AZAD MI?

 

AZAD AMCA MI?

 

BA..BABAM?

 

Dolmuş gözlerle Boran'ın odasına girdim

 

"BORAN O KONUŞTUĞUN BENİM.. BABAM MI?"

 

 

 

HİKAYE GİTTİKÇE HEYECANLANIYOR. SOL ALTTAKİ YILDIZA BASMAYI UNTUMAYIN💕

Bölüm : 14.11.2024 10:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...