6. Bölüm

6. Bölüm

Sedef Özçelik
sedefozclkk

 

6.BÖLÜM

 

GİZEM

 

 

Dolmuş gözlerle Boran'ın odasına girdim.

 

- BORAN O KONUŞTUĞUN BENİM.. BABAM MI?

 

Boran 2 saniyelik donuştan sonra telefonda ki sese cevap verdi. Telefona uzanıp almak istedim. Boran daha aceleci davranmıştı. "Ben seni arayacağım." Dedikten sonra kapattı.

 

Gözyaşlarım istemsizce akarken Boran kollarımdan tutmuş kulaklarıma sesleniyordu. Dünya ile bağım kopmuş gibiydi. Hiç bir şey duymuyordum. Boran'ın ağzından çıkacak iki kelimeye muhtaçtım.

 

"Defne beni dinle. Yanlış anlıyorsun. Bak o senin baban değil. O başka biri. Duyuyor musun beni? O BAŞKA BİRİ DEFNE!"

 

"Benden tesadüflere inanmamı bekleme Boran. Yalvarırım bana doğruları söyle. Babam yaşıyor mu?"

 

"Hayır Defne. Umutlanma. Baban yaşamıyor."

 

"Boran, sana inanmak istemiyorum. Eğer azıcık umut varsa bana söyle. Beni bu hayata tekrar bağla Boran, lütfen.."

 

"Defne bu hayata tekrar bağlanman için canımı bile veririm. Lütfen sakin ol."

Yavaşça bana sarıldı. Basketbolda zorladığım kurşun yaram yerini göstermeye başlamıştı. Boran'ın kollarından ayrılıp elimi yarama götürdüm. Elim tamamen kan oldu. Gözlerimin önünde gördüğüm son şey Boran olmuştu. Ondan sonrasında ise Dünya'dan kopmuştum.

 

 

|•|

 

 

Uyandığımda yatağımdaydım. Başımda hastaneden tanıdığım Doktor Murat, Beril, Hakan ve Boran vardı. Boran yatağımın başında otururken diğerleri ayaktaydı. Beril yanıma yaklaşıp 'İyi misin?' Diye sordu. Sadece kafamı salladım. Vücudumu hissetmiyordum. Neredeyse uyuşmuş gibiydim. En son neler olduğunu hatırladım. Babamın Boran'la konuştuğu hissine kapılmıştım ama Boran yanlış anladığımı söylemişti. Bir an da olsa onun yaşadığına inanmıştım. Babamın varlığı hoşuma gitmişti ama Boran onun yaşamadığını söylemişti.

Doktor Murat'ın sesiyle sağ tarafıma döndüm.

 

"Dikişlerinin bazıları mahvolmuştu Defne. Onları yenilemek için bölgesel anestezi kullandık. Yaran iyileşmeye başlayacakken engel olmuşsun. Çok fazla zorlamışsın. 2-3 gün ayağa kalkmamanı öneririm. Uzun bir süre dinlenmen gerekiyor."

 

Kolumda ki seruma baktım. Muhtemelen acımı dindirmek içindi. Boran'a bakınca korktuğunu anladım. Yüzü bembeyaz olmuştu. Gözlerime umutla baktı. İyiyim dememe ihtiyacı olduğunu anlamıştım. Bu kısa süre içerisinde beni ne kadar merak ettiğini ve benimle ilgilendiğini anlamamak için salak olmak gerekirdi. " İyiyim Boran."

 

Hakan ortamın gerginliğini hissederek konuşmaya çalıştı. "Korkuttun bizi Defne. İyisin değil mi?"

 

"İyiyim Hakan. Sağol." Dudaklarım kurumuştu. Islatma ihtiyacı duydum ama aklım hala az önce ki yaşadığım şoktaydı.

 

Boran lafa girdi. "Defne'nin dinlenmesi gerek. Hakan sen Beril'i eve bırak kardeşim."

 

Öne atıldım. Boran'la yalnız kalmak istemiyordum. "Boran, Beril biraz daha kalsa olmaz mı?"

 

"Geç oluyor Defne. Beril'in işi vardır." Onun cevapları ise netti. Her zaman ki gibi..

 

Beril, Boran'dan çekinerek konuştu; "Boran ben biraz daha kalabilirim. Eğer senin de iznin olursa."

 

Gözlerini kaçırmıştı. "Pek..Peki tamam. Defne'de öyle istiyorsa."

 

Hakan ve Boran sessizce odadan çıktılar. Beril gelip yanıma oturdu. O da korkmuştu. Yüzünde tedirgin edici bir bakışı vardı. "Defne, Boran sen baygınken o kadar korktu ki anlatamam. Bu çocuk sana aşık felan olmasın."

 

"Ne aşkı Beril? Görmüyor musun bana nasıl davrandığını. Bu nasıl aşk?"

 

"Gerçek aşk Defne. Hiç karşılaşmadık ki, nereden bilelim."

 

O an aklımdakileri dilime yansıttım. " Aşkla alakası yok. Ben ona emanet edildim ve o da işini çok iyi yapmak isteyen biri. O kadar.."

 

"Kesinlikle o kadar değil.. Sen bayıldığında ki halini görseydin ne demek istediğimi anlardın. Az çok anlarım böyle şeyleri be defne.."

 

Zafer gösterir gibi ellerini önünde bağlamıştı. Bu haraketi gülmeme sebep olmuştu.

 

"Bilmiyorum Beril. Biraz önce Azad diye biriyle konuşuyordu."

 

"Ee ne olmuş yani?"

 

"Beril salak mısın kızım? Azad benim babamın ismi."

 

"Defne Dünya'daki tek Azad senin baban olacak değil ya?"

 

"Boran'da böyle söyledi. Babam değilmiş ama başka bir Azad'a benimle ilgili neden haber veriyor ki?"

 

"Belki de aşiretten biridir."

 

"Bilmiyorum Beril. Kafam çok karışık." Yalan değildi. Darma duman olmuştum.

 

"Şu Hakan çok sinir bozucu değil mi ya Defne?"

 

İçimden gelen dürtülerle güldüm. Beril'in hareketlerine baktığımda Hakan'dan hoşlandığını direkt anlamıştım. "Yoo, gayet aklı başında biri bence."

 

"Ne aklı başında kızım? Anneme kendini sınıf arkadaşım olarak tanıtmış. Pijamalarımla salona bir çıktım ki koltukta oturuyor. Bende bir halt yedim de beni tehdit ediyorlar sandım. Meğerse sana getiriyormuş beni."

 

Ne kadar kötü bir durumda olsam da gülümsememe engel olamamıştım.

 

"Beril o an ki yüz ifadeni düşündüm şu an.."

 

"Defne düşünme bile. Çok korktum diyorum kızım. Beni zorla arabaya bindirdi."

 

"İyi yapmış. İyi ki seni bana getirmiş." Kocaman sarılmıştım ona. Bu hayatta çıkarsız bir dostluk hangimize nasip oluyordu ki?

 

"İyi ki gördüm seni Defne.. İyi ki büyükbaban TC kimlik numaramı istediğinde deli mi bunlar deyip uzaklaşmamışım senden.. Seni gerçekten çok özlemişim. Sensiz ne yapacağım ben? Seni ne zaman görebileceğim bile belli değil."

 

Beril'in dediklerini hatırlayınca gülümsedim. Büyükbabamın aldığı önlemlerden sadece biriydi. Hayatıma giren tüm arkadaşlarımı araştırmıştı. Hatta sırf bu yüzden dışlandığım da olmuştu.

 

"Sen merak etme. Arada getirir seni Boran. Ben hallederim onu."

 

Nedense Boran'ın beni kırmayacağını düşünüyordum. Ne kadar sert davransa da o merhametli biriydi. Yani en azından öyle hissediyordum.

 

 

Beril'le sohbet ettikten sonra Beril'i ve Hakan'ı uğurladık. Ben yatağımdan kalkmamıştım. Boran ise odasında sürekli telefonla görüşüyordu. Sıkılmaya başladığımı hissedip ayağa kalkmaya çalıştım. Ayağa kalkarken Boran içeri girdi.

 

"Defne ne yapıyorsun sen? Çabuk yatağa yat."

 

"Sıkıldım Boran. Tek başıma ne yapacağım burada. Hava almak istiyorum."

 

"Dışarı çıkamazsın Defne."

 

Ona en tatlı halimle gülümsedim. Büyükbabama yaptığımda işe yarardı. "Lütfen Boran. Bahçede oturacağım sadece."

 

Daha fazla dayanamayacağını anlayınca Boran kabul etmişti. "Tamam. Üstüne Hırkanı alalım o zaman."

 

Giyinme odasından hırkamı alıp dikkatlice üstüme giydirdi. Ben daha ne olduğunu anlamadan beni kucağına aldı. Ben kendimi neden sürekli bu çocuğun kucağında buluyordum?

 

Şu an nedenini bilemediğim bir huzuru yaşıyordum. Sabah ki kriz geçiren ben değilmişim gibi mutluydum. Kokusunu yakından almak çok farklı hissettiriyordu. Hiç tanımadığım birinin kucağında olsam bile.. Kocaman ellerinin içinde küçücük kalıyordum ve tuhaf bir şekilde iyi hissettiriyordu. Aynı huzuru benimle uyuduğunda da hissetmiştim. Travmasız ve kabussuz ilk uyku deneyimimde ve kalktığımda başım ağrımamamıştı..

 

 

Boran bahçe kapısını açtıktan sonra beni bahçedeki sandalyeye oturtmak istediğinde onu durdurdum.

 

"Boran çimlere oturabilir miyiz?"

 

Sanki ondan canını istermişim gibi bana baktı. Sonra ise yüzüme gülümsemedi.

 

"Üşüyeceksin ama çimlerde oturmayı bende seviyorum. Bekle şimdi burda. Altımıza bir şeyler alalım."

 

Kafamı sallayıp onun gidişini izledim. O bazen gerçekten çok tatlı olabiliyordu ama bazen.

 

Yani çok arada..

 

İçeri girdiğinde elinde 2 tane şarap kadehi, şarap ve minderler vardı. Onları masaya koyup beni kucakladı. Sonra ise hafif dağ gibi olan tepenin ucuna oturduk. Buranın manzarası çok çok güzeldi.

 

Arkamdan gelip battaniyenin yarısını bana yarısını kendine örttü. Şarap kadehini içtenlikle doldurdu. Bana doldurmadığını görünce sorma gereği duydum. "Bana doldurmayacak mısın?"

 

"Tereddütteyim. Hem yaran var hem de en son içtiğinde neler olduğunu hatırlıyoruz değil mi?"

 

En son içtiğimde Atlas'la iğrenç bir anı geçirmiştim. Hatırlayınca yüzümü ekşittim. Bana bunu nasıl yapmıştı? "Bu sefer sen yanımdasın ama koruyucum burada."

 

"Doğru diyorsun. İçmek istiyorsan doldurayım mı?"

 

Olumlu anlamda kafamı salladım. Bana da doldurduktan sonra sigarasını yaktı. Çok fazla sigara içtiğine şahit olmamıştım ama arada içiyordu. Ellerini dizlerine koyduktan sonra sigarasını içine çekişini izledim. Gözlerinde ki yorgunluğa inat yakışıklı gözüküyordu. Ona bakmaya devam ettim. "Defne bana bakmaktan sıkılmadın mı?"

 

"Sa..Sana bakmıyorum ki. Battaniyenin rengine bakıyordum. Çok güzelmiş."

 

 

"Kesin öyledir Defne."

 

Gözlerimi devirdim ve önüme döndüm. Şarabımdan yudumlayarak hafiften kararan gökyüzüne baktım. Usulca esen rüzgarın altında kendimi kuş gibi hissediyordum. Ellerimi koluma koyup dizlerimi kendime çektim. Boran ellerini omzuma atıp beni kendine doğru çekmişti. Şaşırıp ona baktığımda ise cevabı yanıltmamıştı.

 

"Aradan soğuk geliyor. Birbirimizi ısıtmalıyız değil mi?"

 

"Evet, evet üşümeyelim hava da 30 derece değil zaten."

 

Havanın sıcaklığına inat battaniyenin altında kalmıştık. İkimizde yaşadığımız yorgunlukları üstümüzden atmak istercesine susmuştuk.

 

 

 

Boran telefonunu eline alıp şarkı açtı. Açtığı şarkıyı çok iyi biliyordum. Duyduğum an şaşkınlığım yüzüme yansımıştı. Şarkı sözleri kulaklarımıza yansırken devam etti.

 

Yarın sabah geri gelmeyecek misin?

Ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin?

Madem öyle lafı uzatmaya gerek yok. Ben mi öleyim yoksa ateş edecek misin?

 

İçimden geçenlerle gülümsememe engel olamamıştım. "Ne oldu Defne yine?"

 

"Sen Mardinli değil misin? Ne bu elit müzikler?"

 

"Ne alakası var?"

 

"Ne bileyim töre müzikleri felan dinlersin diye düşünmüştüm."

 

Gözlerime yaklaşıp "Yanlış düşünmüşsün hanımefendi. Ayrıca benim Mardinli olduğum kadar sende Mardinlisin."

 

Bu gerçekle yeni yüzleşiyordum. Mardinli olabileceğim asla aklımdan geçmezdi. Bu zamana kadar aslen nereli olduğumu bile bilmemiştim. Şarabımdan büyük bir yudum aldım. Boran direkt gözlerime baktı. " Yavaş ol istersen.."

 

" Merak etme.."

 

 

Uzun bir sessizlikten sonra İçtiğim şarap yudumlarıyla birlikte iyice yumuşamıştım.

İçimde ki cesaretle Boran'a sorular sormaya başlamıştım. Onu merak ediyordum.

 

"Annen nerede Boran?" İlk aklıma gelen ise bu olmuştu.

 

O ise şaşırtıcı bir şekilde cevap vermişti. Hemde hiç beklemeden. "Önceden Mardin'de yaşıyorlardı ama şimdi tehlikeli olduğu için buraya getirttik Hakan'la kalıyorlar"

 

"Benim yüzümden düzenleri bozuldu."

 

"Senin yüzünden değil. Töreyi kabullenmediğimiz için Defne. Bizim zaten oturmuş bir düzenimiz yoktu."

 

"Kardeşin var mı?"

 

"1 erkek 1 kız kardeşim var. Helin burada okuyor. Ali ise şirketimizde çalışıyor."

 

"Helin ne okuyor?"

 

"Sınıf öncesi öğretmenliği."

 

"Bizim üniversitede mi?"

 

"Evet fakülteleriniz Yanyana neredeyse." Belkide Helin'i daha önce görmüştüm. Asıl sormak istediğimi ise şimdi sormuştum. Normalde olsa bu soruyu sormak için kıvranırdım. "Baban nasıl öldü?"

 

Sorduğum soruyu beklemiyordu. Yüzümü omuzundan kaldırdı ve yüzümü yüzüne denk getirdi. Ciddi bir konuya başlayacağı belliydi.

 

"8 sene önceydi. Babam hep burada seninle olurdu. Bize sürpriz yapmak için Mardin'e gelmişti. Ali ile beni okuldan almak için geldiğinde sırtından vuruldu. Gözlerimin önünde. Hiç bir şey yapamadım. Sadece izledim. Onu vuran adamı ise asla göremedim. Korkak gibi ağacın arkasına saklanmıştı ve bir daha karşımıza çıkmadı. Tüm kameraları araştırsam da bulamadım.. Bulsam bile geç kalmıştım. Babam ilk vurulduğu an da son nefesini vermişti. Gözlerimin önünde koca adam yığıldı kaldı. Ben ise sadece baktım. O günden sonra da büyüdüm. Kardeşlerimle ilgilendim. Annemle ilgilendim.. Babamın mektuplarında ise seninle ilgilenmemi çok istediğini söylemişti. O yüzden burdayım. Onun son isteğini yerine getirmek için.. Herkesin büyüme hikayesi vardır ya. Benim de buydu işte."

 

"Baban uzakta olsa bile seni hep izliyordur. Sen gerçekten iyi bir çocuksun. Seninle gurur duyuyordur Boran." Bunlar içimden geçen gerçek cümlelerdi. Yalan söylemeyi pek beceremezdim zaten..

 

"Bilmiyorum Defne. İlk 2 sene seni kontrol eden adamlarımız vardı ama Saffet ağa durmamıştı. Bizim yokluğumuzda sizin yaşadığınız evi yaktırmıştı. O günden sonra babama olan sinirimi bir kenara bırakıp senin yanına geldim. Sonra burada kaldım işte."

 

O günü hatırlıyordum. Büyükbabamın kucağında uyandığımda evimiz çayır çayır yanmıştı. Sonra ise yeni evi almak için baya çabalamıştık. Büyükbabam uzakta ki bir akrabasının para yolladığını söylemişti.

 

"Boran ben bir şey sormak istiyorum. Şey.. yani senin hayatında.. hiç sevgilin oldu mu? Sonuçta sürekli benimlesin senin için zor olmalı."

 

 

"Sana yalan söylemeyeceğim Defne. Hayatıma çok kız girdi ama ben çok meşguldüm. Babamın ölümü ve senin yanına gelişim çok ani oldu. Aslında biraz kendimden de hayatımdan da kaçmama sebep oldu buraya gelmek. Yani sonuca gelirsek Hepsiyle çok uzun sürmedi çünkü ilgilenmem gereken küçük bir kız çocuğu vardı."

 

"Hayatını mahvettin benim yüzümden." Bunu söylerken derin bir nefes alıp vermiştim.

 

"Bunu kendim seçtim Defne. Bunun için kendini suçlama."

 

Sessizce önüme döndüm. Tekrar kafamı Boran 'ın göğsüne yaslayıp yıldızları izledim. Gözlerimi kapanmak üzereyken Boran'ın sözlerini işittim.

 

"Bir hayatım daha olsaydı.. Yine senin peşinde koşardım Defne.."

 

Ne söylediğini tam hatırlamasam da buna benzer bir şey olduğuna emindim. Uykuya dalma anım olduğu için çok önemsememiştim. Uykuya daldıktan sonra zaman dilimi unuttuğum sıralarda Boran'ın kucağında odama taşınmıştım.

Yatağıma yatırdıktan sonra battaniye alıp yanıma yattığını hissetmiştim. Gözümü açıp şaşkınca bakmıştım. "Gece Yaranı felan açarsın uğraşamam şimdi. O yüzden burada uyuyacağım. Sen uyu."

 

Normalde olsa itiraz ederdim ama bu eve daha alışamamıştım. O yüzden yorgunluğum ve uykum üst üste geldiği için uykuya daldım. Huzurun kollarına kendimi çok rahat bırakmıştım çünkü kokusu benimleydi..

 

 

Ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama karnımda ki ağrı ile uyanmıştım. Yaram çok kanıyordu ve yatakta hareketlenmeye başlamıştım. Boran'ı uyandırmamak adına sessizce davransamda karnıma giren ağrılar ile başarılı olamıyordum. Boran uykulu gözlerle uyanıp bana baktı. "DEFNE? DEFNE İYİ MİSİN?"

 

"Yaram acıyor Boran."

 

"Nasıl acıyor. Zorladın mı?" En az benim kadar telaşlıydı. İçeriye sadece açık olan penceren ay ışığı giriyordu. "Hayır hiç haraket etmedim bile."

 

"Dur hemen Doktoru arayacağım sen sakın dokunma tamam mı?"

 

Panik olmuştu. Telefonu eline alıp birini aradıktan sonra hoparlöre verdi. Karşıda ki seste uykuluydu.

 

"Efendim Boran" dedi esneyerek.

 

"Murat, Defne'nin sancısı var neden olabilir?"

 

"Sakin ol kardeşim iğnenin etkisi geçiyordur ve ağrıları artmış olabilir. Normal. Defne orada mı? Yanına git bi."

 

"Yanındayım."

 

"Aç yarasını kan gözüküyor mu?"

 

Boran yavaşça gelip karnıma baktı.

 

"Kan gözükmüyor."

 

"Sorun yok o halde. Defne'nin başucuna ağrı kesiciler bıraktım. Ondan sabah akşam içerse ağrısı hafifler."

 

"Tamam kardeşim, sağol. Uykundan ettik seni de."

 

"Sorun değil kardeşim. Bir sorun olursa ara sen yine de."

 

Teşekkür ettikten sonra masamın üstünde ki ilaçtan 2 tane alıp su doldurmaya inen Boran'ın arkasından baktım. Ellerimi karnıma götürüp, acımı dindirmeye çalışırken ağzıma kapatan elle şaşkınlığa uğramıştım.

 

Ellerimi çekip yüzüne baktığımda ki şaşkınlığım daha büyük olmuştu.

 

Karşımda gördüğüm adama gözlerimi ayırdım.

 

O BURAYA NASIL GELMİŞTİ?

 

 

- BÖLÜM SONU-

 

Sizce gelen kişi kim? Tahminlerinizi bekliyorum.

 

💕

Bölüm : 14.11.2024 10:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...