
7.BÖLÜM
İNANÇ
|•|
Karşımda gördüğüm adamla gözlerimi ayırdım.
O buraya nasıl gelmişti?
Gözlerime sessiz ol diye bakan Atlas'a baktım. Elleri ağzımdaydı ve kurtulmak için çaba verememiştim. Karnımın ağrısıyla iki büklüm olunca ağzımı açtı. "Atlas! Sen ne yapıyorsun burada? Bizi nasıl buldun? Kafayı mı yedin sen?
"Beril'i takip ettim. Zor olmadı. Sen varsan benim için hiçbir şey zor değil Defne. Anla artık bunu.."
" Atlas saçmalıyorsun. Çabuk git buradan!"
Onun ise beni dinlemeye niyeti yoktu. Kolumdan tutmuştu. "Defne çabuk ol. Gidelim buradan. Bu sapığın yanında kalma. Lütfen Defne.. Seni korumam gerekiyorsa ben korurum, hadi acele et."
Bu saçmalığa bir son vermem gerektiğini hissedip ayaklandım. Ayaklarım da sinirime uygun davranıp sertçe yere basmıştı. Atlas kolumdan tuttuğu an Boran içeri girdi. Atlas'ı görünce elinde ki bardağı sıkıca tuttu. Gözlerimin içine bakıp sana inanmıyorum der gibi baktı. Onu benim mi çağırdığımı mı düşünüyordu? Yere fırlattığı bardağın şiddetinden sinirini anlamıştım. Ağzından bir küfür homurdanarak Atlas'ın üstüne yürümeye başladı.
" Sen anlamıyor musun ha? Sana Defne'nin peşini bırak dedim!"
"Seni dinleyecek değilim. Defne seninle olmak istemiyor! Sizi takip ettim. Günlerdir içeri girmeyi bekliyorum."
"Bak benim gözüm sinirlenince hiçbir şey görmez! Canını seviyorsan s*ktir git buradan!"
"Gitmezsem ne olur lan? Defne'yi senin gibi bir psikopata bırakacak değilim. Onu resmen kaçırdın! Dedesi buna neden izin verdi bilmiyorum ama sen onu kaçırdın. Şimdi ise Defne benimle gelecek ve sen de önümüzden çekileceksin!"
Boran Atlas'a daha çok yaklaşmaya başlayıp göz teması kurdu. "Buna nasıl inandın bilmiyorum ama buradan senin cesedin çıkar, Defne çıkmaz!"
"Öyle mi?"
"Öyle!"
İkiside çok sinirliydi ama Boran'ın gözünde çok farklı şeyler vardı.. Boran ellerini havaya kaldırıp Atlas'a yumruk atarak anılarına ikincisini eklemiş oldu.
"Ulan yavşak! Ulan Şerefsiz! Sana bu kızın peşinde gezmeyeceksin demedim mi? Götün üşümesin diye ceketini vermezsin şimdi kalkmış kurtarmaya gelmişmiş! Hadi lan ordan! Şansını çok zorladın Atlas! Seni öldürmemek için kendimi çok sınadım! Benim gözümün dönmesine izin vermeyecektin. Duyd.."
Boran cümlesini tamamlamadan araya ben girdim. "Yeter! Bu saçmalığa son verin artık. Atlas ben seninle gelmiyorum. Boran sende bırak Atlas'ı evine gitsin."
Boran sinirli gözlerle bana bakınca tekrarlama gereği duydum. "Boran, Atlası bırak hemen."
Atlas Boran'ın ellerinden kurtulunca direk bana yaklaştı. "Defne bu adamın yanında daha fazla kalma. Seni ben korurum. Bundan sonra sensiz yaşayamam lütfen gel benimle."
Boran'ın sabrı kalmamıştı. "Ulan şerefsiz sen hala konuşuyor musun?"
Artık bu duruma bir son vermeliydim.
"Boran sakin olur musun? Lütfen ikinizde kulaklarınızı açın ve beni dinleyin. Burada kalmak istiyorum ve Boran'ın beni koruyacağını biliyorum. Kendi isteğimle buradayım. Kimse beni zorla tutmuyor. Atlas bak biz Boran'la sevgiliyiz. Onun yanında kalmak bana iyi hissettiriyor. Bu olayda seni ilgilendirecek hiçbir durum yok.Bu ikinize de yeterli bir açıklama olmuştur umarım. Şimdi çocuk gibi kavga etmekten vazgeçin ve büyük adam olun. Atlas benimle bir daha konuşmanı istemiyorum. İlişkimize burada son vermeliyim. Lütfen evine dön ve hayatına kaldığın yerden devam et."
Boran'da, Atlas 'da şaşkın gözlerle beni izliyorlardı. Boran'ın yüzüne aniden bir gülümseme gelmişti. Onu korumamı beklemiyordu. Atlas'ın yüzü iyice asılmıştı. Gözlerimin içine bakıp kapıdan çıktı gitti. Boran'la öylece ayakta kalmıştık. Yüzüme gülümseyerek bakan Boran 'a baktım beni soru yağmuruna tutacağı kesindi. Yalandan bir karın ağrısının tutmasına izin vermeliydim yoksa sabaha kadar sorgulayacaktı beni.
" Ahh.. karnım, karnım çok ağrıyor Boran.."
"Defne o karnına söyle başka zaman ağrısın." Gıcıktı işte. Beni resmen sorguya tutacaktı.
"Bunun zamanı mı var Boran? Suyum nerede?"
"Neyse sevgilin gitsin de suyunu getirsin." Az önce söylediğim cümleyi kendi istediğine göre şekillendirip resmen önüme koyuyordu. Utançtan kızarmamıştım. Utançtan gebermiştim.
Sinsi sinsi gülümseyerek aşağıya indi. Kızardığıma emindim. Ne diyecektim ben şimdi? Boran'ın dilinden kurtulmak zor olacaktı ama Atlas'ı başka türlü uzak tutamazdım. Ne kadar saçma haraketler yapıp kendini dibe düşürse de Atlas iyi bir çocuktu. Sevgilisi olan birine yaklaşmazdı. Suyumu getiren Boran'a baktım. Ellerinden alıp su ve ilacı içtikten sonra dolabın üstüne koydum. Hala sinsice gülümsüyordu. "Ne? Ne bakıyorsun Boran?"
"Ben şimdi senin sevgilin miyim?" Hıh. Başlamıştı bile.
"O... O sadece Atlas'ı göndermek için söylediğim bir yalandı." Kekeleme Defne! Dik dur ve konuyu düzelt.
"Her yalanın altında bir gerçek yatar Güzelim."
Yanıma yaklaşıyordu. O yaklaştıkça ben uzaklaştım. Arkamda duvar kalmayana denk geriledim. Korkulu gözlerle Boran'a bakarken aramızda mesafe kalmamıştı. Yüzünü yüzüme getirip nefesini kulağımın arkasına doğru üfledi. "Boran dur yapma."
Boran ani hareketle beni kucağına alıp yatağıma yatırdı ve gülümseyerek konuşmaya başladı. "Seni sadece yatağına yatırmak istemiştim Defne. Sen ne sandın ki?"
"Yok yani bende öyle düşünmüştüm Sağol." Salak Defne. Kendini belli ediyorsun. Yapma şu hayaletleri. Yapma! Peki Boran Ne yapmaya çalışıyordu? Hemen Konuyu değiştirmeliydim.
"Boran, biraz önce ben olmasam Atlas'a ne yapardın?"
"Muhtemelen yerde ceseti yatıyor olurdu. O çocuğa çok göz yumdum."
"Bu kadar cani olamazsın."
"Bu hayatta seni korumanın bedelleri var Defne. Seni bana boşa emanet etmediler." Cümlesinin sonunda göz kırpmıştı. Allahım çok yakışıklıydı.. Yatağıma uzanıp günün yorgunluğunu çıkarmak istedim. Boran da benimle birlikte uzandı. Aniden belime sarılıp beni kendine çekti.
Sonra ise yine aynı saçma bahaneler döküldü dilinden.
" Şimdi yere düşersin hiç uğraşamam."
Boran'ı anlamak zordu. Ne hissettiğini, ne yapacağını kestiremiyordum. Sesimi çıkarmadan huzurun ellerinden kendimi sıyırmadım ve uykunun beni hapsetmesine izin verdim.
—————————————————————————-
3 gün sonra;
Her günü heyecan ile yaşarken son 3 günümüz çok sıkıcı geçmişti. Ben arada resim çiziyor, Boran sürekli telefonla konuşuyordu. Beril ve Hakan arada bize uğrayıp ihtiyaçlarımızı getirmişlerdi. Artık sıkılmaktan patlıyordum. Yaram neredeyse iyileşmişti ama bunu Boran'a anlatamıyordum. Sürekli aynı şeyleri yapmaya başlamıştım. Sabah Boran'la uyanıyordum.( Ki bu nedensizce iyi hissettiriyordu.) kahvaltı yapıyorduk sonra ben resim çizmek için odama çıkıyordum. Boran ise gün boyu telefon işlerini halledip yemek yapıyordu. Akşam yemeği yiyip yine Boran'la birlikte uyuyorduk.
Aynı şeyleri tekrarladığımız 4. Günün sonunda Boran gün içerisinde odama gelip bir değişiklik yapmıştı. Odama girdiğinde yanıma gelip ne çizdiğime baktı. Çizdiğim 2 vücut birbirlerini iten bir kadın ve erkekti. Yüzleri tam seçilmese de sinirli ifadelerini verebilmiştim. Boran çizdiğim resime bakıp kaşlarını çattı.
"Sen iyi değilsin Defne. Hazırlan dışarı çıkalım. Hakan ile Beril'de bizi bekliyorlar."
"Boran gerçekten mi? O kadar sıkılmıştım ki sana anlatamam. Bir de şey.."
"Bir de ney Defne? Yine ne oldu?"
"Boran Telefonumun sende olduğumu biliyorum. Artık onu geri mi versen acaba?"
"Hayır Defne." Her zaman ki gibi huysuz ve gıcıktı. "Boran Atlas'la bile gitmeyen kız buradan mı kaçacak?"
Doğru söylediğimi düşündüğüne yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. "Bir şartla geri veririm."
"Tamam, söyle."
"Instagramında ki bazı postları sildim. Onları geri yüklemeyeceksin."
"Ne!?Boran niye böyle bir şey yapıyorsun?" Böyle yapmasına gerçekten anlam verememiştim.
"Altına çok saçma yorumlar gelmişti ve çok açıktı Defne. Seni her şeyden korumam gerekiyor, biliyorsun."
"Boran sana inanamıyorum gerçekten."
"Defne hala kararımdan vazgeçebilirim. O yüzden çabuk hazırlan.."
Şaşkın şekilde Boran'a bakarken o gayet ciddi ve mutluydu. Fotoğraflarımı silmiş hatta telefonumu kurcalamıştı. Muhtemelen mesaj atan tüm flörtlerimi de silmişti. Allah'tan çoğuna ben görüldü atmıştım. Telefonumu aldığımda her şeyi kontrol edecektim.
Duşa girip saçlarımı taradıktan sonra beyaz mini bir elbise giyip saçlarımı maşaladım. Karnımda ağrı hafif hafif kendini belli etmede dikişlerden kurtulmuştum.
Çekmeceleri karıştırıp güneş kremi aradım. Çekmeceye benim için bir çok bakım malzemeleri ve makyaj malzemeleri dizilmişti. Tek tek inceleyip kullandım. Aynaya baktım. Uzun zaman sonra hazırlanıyordum. Ayakkabılarımı giyip aşağıya indim. Merdivenden inerken Boran'ın koltukta oturduğunu gördüm. Beni gördüğünde içinden homurdanmaya başladı.
"Ben hazırım. Gidelim mi?"
"Eveet. Bende hazır sayılırım ama soğuk."
"Anlamadım?"
"Defne yani orası soğuk olacak. Ceket alman iyi olur."
"Hava çok sıcak Boran. Üşümem ben. Hadi gidelim."
Kaşlarını havaya çatıp daha keskin konuştu." Defne! Bir kere de benim sözümü ikiletmez misin? Gideceğimiz yer rüzgarlı. Daha tam iyileşmedin bile. Al diyorsam al."
"Sakin ol Boran. Soğuk olacaksa giyerim. Ne bu gerginlik?"
Arkamı dönüp yukarı çıkmak için basamaklara adım attığımda Boran küfürlere başlamıştı bile.
"Sıçarım böyle işe. Bir kere de sözümü dinle. Sana soğuk olacak diyorum. İncecik giyinmişsin. Üşüyeceksin bir de sonra hasta olup başıma bela olacaksın."
Boran hala saymaya devam ederken odamın kapısını kapattım. Dolapta ceket aradıktan sonra kot ceketi bulup elime aldım. Daha sonra son bir kez aynaya bakıp aşağıya indim. Merdivenlerden indiğimde Boran sakinleşmişti.
"Çıkalım mı? Hakan ve Beril yola çıkmışlar bile."
"Olur ben hazırım." dedikten sonra arabaya yürüdük. Yol boyu müzikler açıp dinledik. Boran bir ara müziği kısıp yüzüme bakıp bir şey söylemek istedi ama söylemedi. Aklıma bir şey takılmıştı. Boran'a sordum.
"Boran 1 hafta içerisinde Beril ve Hakan sevgili olmamışlardır değil mi?"
"Hakan'ı en son gördüğümde aptal aşık gibiydi. Beril'den başka da gördüğü kız yok zaten. Mümkün."
"Yakışıyorlar ama Hakan iyi çocuk."
"Hakan iyidir ama o da kolay şeyler yaşamadı. Annesi başka birine kaçtığı için öldürüldü. Babası ise hala hapiste. Zor bir hayatı var. Hayatına kolay kolay kız almaz."
"Çok üzüldüm. O gerçekten en iyisini hak ediyor. Beril'le çok uyumlu olacaklar o zaman."
Boran sessizce mırıldandığında efendim diye sorsam da cevap vermedi. Camı açıp ellerimi dışarı koyup kafamı koltuğa yasladım. Rüzgarın ve mutluluğumun etkisiyle uyuyakalmıştım.
—————————————————————————
Boran'ın ağzından;
2 saate yakındır yoldaydık. Defne neredeyse yolun tamamını uyuyarak geçirmişti. Başkalarının mutluluğunu bu kadar düşünürken benim halimi görmüyor muydu? Onu ne kadar kıskandığımı, sevdiğimi anlamıyor muydu? Hoş anlasa bile ne olacak ki? Ben bir söz verdim ve bu ihaneti yapamazdım. Ben burada sadece babam için kaldım. Bunu kendime hatırlatmayı unutmamalıydım.
Ne yapacağımı bilemediğim bir yolda Defne'yi izledim durdum. Çok güzeldi. Kumraldan sarıya dönen saçları, ela gözleri ve beyaz teni. O güzellik sadece ona özeldi sanki. Ruhuyla birlikte tamamlıyordu güzelliğini. Bazen bu güzelliği beni sinir etse de ona bakmaya doyamıyordum. Dik başlı, ayaklarının üstünde duran, zeki ve iyi kalpli biriydi o. Yıllardır o beni tanımasa da Defne benim hayatımın bir parçası olmuştu. Bu aralar Yanyana yattığımızı düşününce nasıl ayrılacağım geldi aklıma. Bir gün görevim son bulacaktı. En zoru Defne'yi başka birine bırakmak olacaktı. Bu düşünceleri bir kenara bırakıp anı yaşamaya başladım. Hakan'ın mesajıyla telefona baktım. Onlar gideceğimiz yere varmıştı bile. Mesajı görmemle cevapladım.
**Geliyorum kardeşim. Pozantı yolunu çoktan geçtik. (14:16)
Defne uyurken fırsattan istifade edip arabayı durdurdum ve dışarı çıkıp Azad Amcayı aradım. 1-2 çalıştan sonra telefonu hemen açtı. "Defne iyi mi Boran?" Bu aralar çok tedirgindi ve anlam veremediğim işler peşindeydi. Benden saçma istekleri olmuştu ve babamla ilgili yemi mektuplar olduğunu söylemişti. Bu aralar Azad Amca'dan feci şekilde şüphelenmeye başlamıştım ve çoğu kez telefonlarını reddediyordum. Eskiden daha çok gücen veriyordu.
"İyi Azad amca. Uyuyor şimdi. Sen iyi misin? Hastaneye gidecektin gittin mi?
Birde hastane durumları vardı. Sürekli hastaneye gittiğini söylüyor ve ona ulaşmam gereken zamanlarda hep meşgul oluyordu. Adamlarımızdan bazıları onu Mardin'de gördüğünü söylese de Azad amca bunu yalanlamıştı.
"İyiyim ben merak etme. Saffet ağa peşime adam takmış. Onlardan kurtuldum. Başka bir eve geçtim şimdi."
"Azad amca belki Türkiye'ye dönsen seni daha iyi koruruz."
"Yok Boran. Halletmem gereken işler var onlar bitmeden dönemem. Sizde dikkat edin. Saffet ağa yanına töreden bir kaç adam daha almış. Aynı evde 1 haftadan fazla kalmayın. Bizimkilere söyle sana yeni ev ayarlasın. Annemle babama koruma gönderdin mi?"
"Evet Azad Amca. Onlar da iyiler merak etme."
"İyi. Sana güveniyorum Boran. Kızımı senden başkasına emanet edemem. Yüzümü kara çıkarma."
"Merak etme sen Azad amca. Ben burada olduğum süre Defne'ye bir şey olmayacak."
Azad amca veda ettikten sonra telefonu kapattı. Sesi iyi gelmiyordu. Hasta olduğunu biliyordum ama önemli bir şey olmadığını söylemişti. Bir ara bu durumla ilgilenmem gerekiyordu.
Arabaya geçtim Defne'yi uyandırmak için kapıyı açtım. Gördüğüm şeyle gözlerime inanamadım.
Defne?
Defne nereye gittin?
Defne arabada yoktu. Kaçmış mıydı?
Bağırdım, çağırdım ama nafile. Arabanın her tarafına bakmıştım. Dağlık alanda ve otobandaydık. Buradan bir yere gitmiş olamazdı ama yoktu. Defne gitmişti. Ellerimi başımın arasını alıp, yere eğildim. İçimden sövdüğüm dakikalarda bir el omzuma dokundu. "Başının belası geldi."
Hemen ayağa kalktım.
"Defne neredesin sen?"
"Buradayım. Uzakta bir çiçek gördüm. Çizmek istediğim için yanıma aldım. Baksana çok güzel değil mi?"
"Defne bir daha sakın böyle bir şey yapma tehlikeli olabilir."
"Off. Boran. Gerçekten sıkıcı olmaya başladın. Rahatla biraz. Burada senden ve benden başka kimse yok."
"Tamam hadi bin arabaya. Geç kaldık zaten."
Şaşkınlıkla arabaya binmiştim. İçimde sürekli bu korkuyla yaşayacaktım. Defne'yi kaybetme korkusu..
Defne'nin ağızından;
Arabayı park ettiğimiz yere baktım. Karşımda uçsuz bucaksız bir deniz vardı. Gaziantep'te deniz olmadığı için Deniz görmeye hasret kalmıştım. Şehir dışına çıkamadığımız için ise sadece fotoğraftan va görmüştüm. Yakınında olmak başkaydı. Bu hissi bana Boran'ın tattırması ise bambaşkaydı. Benim Deniz görmediğimi muhtemelen biliyordu ve burayı özellikle seçmişti. Hayallerim'de Muğla'ya gitmek istediğimi de biliyor muydu acaba? Sonsuz Denizlerde yaşamak istiyordum. İleride mutlu bir aile kuracaksam bu kesinlikle Deniz'e yakın bir evde olmalıydı. Dönüp Boran'a baktım ve ona en tatlı halimle gülümsedim. Arabadan inip direk sahile koştum. Boran'da arkamdan geliyordu. Yanıma gelip elini belime sardı.
"Dikkat et Defne . Düşüpte başıma bela olma." Bu defa kaşlarını çatmak yerine gülümseyerek söylemişti. İçim huzurla dolmuştu.
Gözlerinin içine baktım. Bu sefer bahanelerin ardına sığınmasına izin vermeyecektim.
"Düşmem ben Boran merak etme." Bu bizim birbirimize teşekkür etme şeklimizdi..
"İyi o zaman çekeyim elimi."
Tam çekecekken elini tuttum. Belimi saran ellerini tekrar aynı yere koydum. Kafamı omzuna koyup konuşmaya başladım.
"Yada düşündüm de beni korusan iyi olacak. Ben biraz sakarım da."
Boran'ın gülümsediğini görmesem de hissedebiliyordum.
"Yıllarca gördüm sakarlıklarını. Bana kendini anlatmana gerek yok Defne."
Heyecandan iki büklüm olmuştum. Sonsuz mavilerin içinde Boran ve ben vardık. Yanaklarım al al olmaktan çıkmış bizi rahat bırak dercesine çığlıklar atıyordu. Ben hiç iyi değildim ve en önemlisi bana neler olduğunu kesinlikle anlamıyordum. Gözlerimi çevirdiğimde Hakan ve Beril'in bize yaklaştığını gördüm. Beril'in ve Hakan'ın bize garip bir şekilde baktığını görünce Boran'la sarmaş dolaş olduğumuzu farkettim. Beril gözlerini ayırmış bakıyor, Hakan'da Boran'ı sorguluyordu. Beril yanıma yaklaştı. "Kızım bu ne hal? Hani aranızda bir şey yoktu."
"Aramızda bir şey yok. Boran sadece beni koruyordu. Asıl sen dökül. Birlikte gezmeye mi çıktınız bana mı öyle geldi?"
"Hakan'la sizden sonra konuşmaya başladık. Çok etkileyici bir çocuk ama gizemli. Bakalım ne olacak.. Bende merak ediyorum."
"Kızım siz olmuşsunuz bile baksana Hakan'a, sana nasıl bakıyor?" O sırada gözlerimle Hakan'ın ona hayran bakışını işaret etmiştim.
"Sen bizi bırak şimdi. İyi misin? Boran sana iyi davranıyor mu?"
"Boran son günlerde iyi. Ben de daha iyiyim."
Hakan ile Boran önde, Ben ve Beril ise arkalarında sahile doğru bir mekana yürüyorduk.
Cafeye girdiğimizde her yer çok güzeldi. Alaçatı dekorasyonu, mavi ve beyaz renklerin ağırlıklı olduğu mekan sıcacık ve huzurlu hissettiriyordu.
İçerip girip bizim için ayrılan masaya oturduk. Boran benim yanıma Hakan'da Beril'in yanına oturmuştu. Boran sürekli burada yememiz gereken balık türlerinden bahsedip duruyordu.
"Boran? Benimle ilgili atladığın bir detay var."
"Neymiş o?"
"Ben balık sevmem." Gerçekten sevmezdim. Küçükken babaannemin ısrarlarıyla denediğimde 3 gün hasta yatmıştım ve günlerce yemek yememiştim.
"Biliyorum ama bugün yiyeceksin."
"Hayır ya midem bulanır. Dayanamam ben o kokuya."
"Babaannene hesap veremem Defne. Zayıflıyorsun gittikçe. Balık yemen lazım senin."
Beril lafa kafa göz girdi.
"Boran senin umudunu kırmak istemem ama Defne en son balık yediğinde 3 gün hasta yatmıştı."
"Benim niye haberim yok bundan?"
"Ne bileyim Boran? Beni iyi takip edememişsin demek ki."
Hepimiz birden gülmeye başlamıştık.
Hakan, "Dostum ilk başarısızlığın ortaya çıktı. Ben şu an senden 1-0 öndeyim galiba."
" Defne benim için bir yarışma değil. Hiçbir zaman da olmadı."
Gergin surat ifadesi ve gergin söylemiyle hepimizi germişti. Hakan ise donup kalmıştı. Konu ben olduğum da Boran kesinlikle büyükbabam kadar temkinliydi.
" Tamam kardeşim yarışa girmeden kazandın o zaman."
O gülümseyince hepimiz gevşemiştik. Birlikte gülüp eğlenmeye başlamıştık. Diğerleri balık yese de ben başka şeyler yemiştim. Daha sonra sahile çıkıp yürümeye başladık. Boran ayaklarıma eğilip ayakkabımı çıkardı ve ellerimize aldık. Muhteşem bir gün oluyordu. Bir süre sonra durdum ve derin bir nefes aldım. Bu huzurlu anın bitmemesini en içten duygularımla dilemiştim. Daha sonra ayağımın altında akrep görünce kaçmaya başladım. Kaçmaya başlayınca ayağım taşa takıldı ve düştüm. Ah Defne.. Her yer de sakarsın. Boran korkarak yanıma geldi.
"Defne iyi misin?
"İyiyim. İyiyim akrep gördüm."
Boran gülmeye başladı. "Defne elimi omzuna atmadığım her an sakarlık peşindesin. Resmen bensiz haraket edemeyeceksin yakında."
"Öyle mi?" deyip,Boranı ıslatmaya başladım. Ben ıslattıkça o kaçıyor. Ben daha da çok koşuyordum. Sonra suyu almak için eğildiğimde boran gözümün önünden kaybolmuştu. Arkamı döndüğümde tam bana sarılarak, Kollarımı önümde bağladı. Islak saçından yüzüne damlayan damlalarla birlikte hızlı nefesler alıyordu. Bana daha da yaklaşıp yüzüme baktı ve o inanılmaz sözler döküldü dudaklarından.
"Defne seni alt dudağından öpsem, üst dudağına ayıp olacakmış gibi geliyor. Gözlerinden öpsem yanaklarının hatrı kalacak. Saçlarına dokunsam ellerine ayıp olacak. Sana doyamamak beni daha çok delirtiyor."
DUYDUKLARIMLA ŞOK OLMUŞTUM. NE DEDİ O BANA? BORAN AZ ÖNCE NE DEDİ BANA?
Ben daha diğer şoku atlatamadan dudaklarıma yapıştı..
Yazarınız bu bölümü çok sevdi.
Fikirlerinize açığım 💕 iyi okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.5k Okunma |
676 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |