
8.BÖLÜM
BAĞ
"Defne seni alt dudağından öpsem, üst dudağına ayıp olacakmış gibi geliyor. Gözlerinden öpsem yanaklarının hatrı kalacak. Saçlarına dokunsam ellerine ayıp olacak. Sana doyamamak beni daha çok delirtiyor."
DUYDUKLARIMLA ŞOK OLMUŞTUM. NE DEDİ O BANA? BORAN AZ ÖNCE NE DEDİ BANA?
Ben daha diğer şoku atlatamadan dudaklarıma usulca yanaştı.. Anın büyüsüne kapılıp zamanın durduğunu hissettim. İçimde kelebekler değil uçan kuşlar vardı. Heyecandan kalbim, ayağım, kolum titriyordu. Ne olmuştu bana böyle? Aynı evde yaşayacağımız aklıma gelince durdum. Kızarmaktan ve utançtan gebermemek adıma bir iki adım geriledim. Boran yüzüme gülümseyerek bakınca her şeyi tekrar unuttum ve aklıma gelen şeyle gülümsedim. "Benim koruyucum kalbini koruyamıyor galiba."
"Seni gördüğüm ilk gün nasılsa hala öyle benim kalbim.." Kalbim yerinden çıkacaktı. Boran çok net olsa da ben karışıktım. Karmakarışıktım hemde.. O ilk günden belli açıkça gösteriyordu aşkını ama ben onu yeni tanıyordum.
"Beni gördüğün ilk gün nasıldı ki kalbin?"
"Evinizin çatısında resim çiziyordun. Oranın senin odan olduğunu biliyordum.En çok orada vakit geçiriyordun bu arada. Bazen dışarı çıkman için resmen dua ediyordum. Neyse işte cumartesi günüydü seni ilk gördüğüm gün. Mardin'den yeni dönmüştüm ve senden resmen nefret ediyordum. İlk gördüğümde ise inanamadım... Hayallerimde seni öylesine çirkin betimlemiştim ki.. Güzelliğine inanamadım ve bir kaç dakika gerçek olup olmadığını anlamaya çalıştım." Kaşlarımı çattım ve ellerimi belimde birleştirdim. "Neden çirkin olduğumu düşündün. Aşk olsun Boran.."
"Olsun valla Defne.. Ben ona da razıyım. Neyse bölme beni. Bir daha anlatamayabilirim." "Tamam tamam. Sustum." Elimi ağzıma götürüp fermuar işareti yapmıştım. O ise devam etti.
"Dalgındın. Müzik dinleyip kendini fırçalarına bırakmıştın. Gün boyu odandan çıkmadın. Seni o kadar çok izlemiştim ki yemek yemeyi bile unutmuştum o gün. Hatta su içmeyi de."
Boran'ın anlattıklarıyla yüzüm alev alıyordu. Daha fazla dayanamayacaktım. Ellerinden kurtulup kaçmaya başladım. Arkamdan yakalayıp sarmaladı. "Bu kadar kısa giymesen mi acaba?"
"Kısa değil ki."
"Defneee, kısa olduğunu gözümle görebiliyorum."
Omuzlarımı itip ondan kurtulmaya çalıştım. Arkamdan Beril'e baktım Hakan'la sarmaş dolaş kumlarda oturuyorlardı. Anlaşılan filizlenen tek aşk bizim ki değildi.
"Neye bakıyorsun Defne?"
"Hakan'la Beril'e. Çok tatlı gözükmüyorlar mı?"
"Bizde tatlı olabiliriz istersen."
"Nasıl olacakmış o?"
Ellerini belime bağlayıp beni kendine çekti. Yanaklarıma bir öpücük kondurup geri çekildi. Bir öpücük daha saçlarıma kondurdu. Sonra ki diğer öpücük ise avuç içlerime oldu. Öpücüğü yangın çıkarıyordu, ya da kasırga. Bilmiyorum. Adını koyamıyorum ama beni mahvediyordu. Hayatıma o kadar erkek girmesine rağmen ilk defa böyle hissediyordum. Bu gerçek aşk mıydı?
Ona karşı bembeyaz duygular hissetsem de içinde bulunduğumuz durum epey karmaşıktı. Boran, bizi,bilmediğimiz adamlardan koruyordu. Büyükbabam ve babaannem ne halde onu bile bilmiyordum. İleride her şeyi bırakıp sadece aşkımızı yaşayabilir miydik emin değildim.. Gözlerine bakarken ellerini saçlarıma getirdi.
"Bana öyle bakma Defne."
"Nasıl bakıyorum?"
"Masum ve güzel..Bu hikayede ki tek masum sensin. Ela gözlerinle bana her böyle baktığında içim eriyor. Yıllarca beni görmeni bekleyen ben, şimdi gözlerime bakan ela göze eriyorum."
Gülümsedim, sadece gülümsedim. Boran'ın telefonu çaldı. Aramızda ki mesafeyi açıp eli telefona gitti. Telefon ekranını tam okuyamasam da nokta ile kaydettiği biriydi. Muhtemelen ismi yazmıyordu.
Uzaktan da olsa sesini dinledim.
*Ne var?
...
.....
......
*Ne yapacaklarını öğrendin mi?
...
..
*Hiç bir şey öğrenmeden beni neden arıyorsun?
Olanları öğren ve beni öyle ara Dilan..
Telefonu kapatmıştı.
Dilan mi dedi o? O bi kız mı? Yanlış mı duydum acaba? Boran yanıma yaklaşırken kaşlarımı çattım.
"Kimdi o?"
"Önemsiz biriydi." Nedense inanmamıştım ama şu an üsteleyecek değildim.
"Emin misin?"
"Evet, eminim. Sen gel bakalım benim yanıma. Şimdi yere düşüp benim başımı belaya sokma. Sarıl iyice."
"Evet Boran, haklısın. Başına bela olmamalıyım. İyice sarmala beni."Dedim gülümseyerek. Ona ait olan baharı getiren parfümünü içime çektim. Bu parfüm kesinlikle ona aitti. Daha önce kimse de böylesini hissetmemiştim. O gerçekten çok farklıydı, biliyordum. Farklı olmasa bu kollar ve bu koku böylesine farklı hissettiremezdi. Kimse de hissetmediğim bir şey vardı onda. Yeni tanıdığım birine böylesine bağlanmam mümkün değildi..
Gün boyu eğlendik. Hava kararmıştı ama biz hala kumların üstünde oturuyorduk. Bir ara oyun oynadık. Beril ve Hakan aşk sarhoşu olmuşlardı resmen. Bizden daha geç tanışmalarına rağmen bizden daha yakın duruyorlardı. Hakan zaman kaybetmek istememişti belli ki. O açık sözlü biriydi. Doğruluk mu cesaret mi oynadığımız sıra da Beril, Hakan'a soru sormuştu.
"Boran ile ilgili bilmediğimiz bir anısını anlat Hakan." Beril'i dürttüm. Kesinlikle benim için yapıyordu bunu..
"Valla şimdi anlatsam Boran beni keser, anlatmasam Beril hanımın dillerinden kurtulamam."
Hakan'a gülümsedim. "Yenge kurtar beni. ;)"
Hemen cevapladım. Hakan'ın sorusunu bende çok merak ediyordum.
"1. Ben yengen değilim. 2. İse Bence Boran 'ın kesmesi daha iyi olur. Sen anlat o yüzden."
"Yenge bir gün Boran seni başka bir erkekle yürüdüğünü görmüş sizin evin oralarda. Eve geldi bir küfür ediyor, bir sinirlenmiş anlatamam. Biliyorum Boran durmaz. Çocuğu tek bulup öldürmesin diye Kalk birlikte gidelim dedim. Çocuğu yakaladık mahallede. Boran tuttu boğazından tehdit ediyor. Defne'den uzak duracaksın felan diye." Hakan arada kahkaha atıyor, çok eğlendiğini belli ediyordu. "Daha sonra çocuğun dediğiyle Boran'da bende şok olmuştuk."
Heyecanla sordum.
"Ne dedi ki?"
"Durun bak çocuğun taklidini yapmaya çalışacağım." Abi sen yanlış anladın, Defne abla benden resim kağıdı felan alıyor. Onunla birlikte depoya yürüdük"
Hepimiz kahkaha atmaya başladık ama Boran gülmüyordu. Boran'a doğru eğilip sordum;
"Boran, Mustafa nerede? Bir daha onu hiç görmedim."
"Ne bileyim ben korkudan kaçmıştır belkide." Dedi sırıtarak. Sonra Hakan'a döndü; " Akşam sen bana uğra Hakan. Sırtın kaşınmış, kaşıyalım kardeşim."
Hepimiz gülmeye devam ederken arkamızdan bir kız grubu yaklaştı. Boran'a doğru yürüyüp geldiler. İçlerinden esmer ve uzun boylu kız Boran'ın omzuna elini koydu. OMZUNA, ELİNİ Mİ KOYDU? Ben şaşkınlıkla Boran'a bakarken Boran ayaklanıp kıza gülümsedi.
"Naber Buse?"
"İyidir Boran. Uzun zamandır yoksun Mersin'de. Seni özledik. Özletme kendini."
Kızın yaygın yaygın gülüşünü gördükçe daha da sinirlendim ama kendimi diğer kızlar gibi kocasını kaptırmayan sinek avcısı gibi gösteremezdim. Ben akıllı bir kadındım. Yavaşça ayağa kalktım ve kadına gülümsedim. Ben konuşmadan araya Boran girdi.
"Buse, bu benim kız arkadaşım Defne."dedi beni göstererek. Aferin Boran. İlk aşamadan geçtin dedim kendi kendime ama yüzüme vuran gerçekle ağzım hava kalmıştı.
KIZ ARKADAŞIM MI?
K I Z A R K A D A Ş I M M I?
Kız memnuniyetsiz bir dille gülümsedi.
"Merhaba canım memnun oldum, bende Buse."
"Bende memnun oldum." Dedim az önce içimden ateş çıkan ben değilmişim gibi..
"Demek Boran'ın yıllardır içini kasıp kavuran kız sendin. Bahsettiği kadar varmışsın valla."
Boran öksürük sesiyle araya girdi.
"Diğerleri nerede Buse? Onları da görsem iyiydi."
"Bizim mekandalar Boran. Biz her zaman oradayız. Sen yoksun."
Diğer kızlar Hakan'la selamlaşırken, Beril'le tanıştılar. Onların gülümsemesine karşılık bende onlara gülümsemeyi ihmal etmedim. Boran'a bunlar kim bakışı atınca cevap verdi.
"Ortağımın kızı ve arkadaşları."
Ortağının kızıyla arkadaşları seni neden ilgilendiriyor acaba. Cevap vermeden ve kıskançlığımı göstermeden gülümseyerek kafamı salladım. Kızlar gittikten sonra Hakan lafa girdi.
"Ne dersiniz Gidelim mi mekana?"
Beril kıskandığını çok belli ediyordu.
"Çok gitmek istiyorsun herhalde Hakan."
"Yok ben siz istersiniz diye şey etmiştim."
Boran kaşlarını çatarak. " Hayır, gitmeyeceğiz." Dedi.
Merak edip sormak yerine. " Gitmek istiyorum." Dedim. O mekanda neler döndüğünü anlamak için en iyi yöntem oraya gitmekti. Yoksa içim asla rahatlamayacaktı. Boran beni arkaya çekip sorarken Beril ise Hakan'ı sorguluyordu.
"Ben Ne görmek istiyorsun Defne? Oraya bu halde seni götürür müyüm sanıyorsun?" Dağ ayısı işte. Ne olacak?
"Arkadaşlarından çok bir farkım yok hatta elbisemin fazlalığı var Boran."
"Onlar beni ilgilendirmiyor Defne. Beni sen ilgilendiriyorsun."
"Neden öyle diyorsun Boran? Biraz önce çok samimiydiniz. Kız beni duyunca yüzü asıldı resmen."
"Uydurma Defne. Kız gayet sakindi."
"Ha bi de onu savunuyorsun bana."
Lafımızı bölen Beril olmuştu.
"Defne biz o mekana gidiyoruz değil mi kardeşim?"
"Gidiyoruz Beril. Bunlar da gelmek istiyorsa gelsinler yoksa otursunlar burada."
Boran ve Hakan içlerinden küfür homurdandılar ama biz çoktan el ele vermiş, yürümeye başlamıştık. Boran arkadan seslendi.
"Defnee! Nereye gidiyorsun ?"
"Sizin mekana Boran."
"Bizim mekan o tarafta değil ki."
Hakan ve Boran gülmeye başladılar. Ben ve Beril ise sinirden dört köşe olmuştuk. Boran yanıma gelip beni Beril'in kollarından aldı. Ellerini belime koyup sıkıca sarıldı. Sizce bana yine ne söyledi dersiniz?
"Şimdi düşüpte başıma bela olma Defne.."
Böyle diyeceğini tahmin etmiştim zaten. İçimden ve sessizce "Ben sana bela olacağım birazdan." Demekle yetindim. Sahilin sonunda ki mekana gelmiştik. Önünde içkiden kusanlar, Kız tavlamaya çalışan erkekler, zengin erkek arayan para avcısı kızlar.. Her zaman ki iğrenç mekanlar işte. Hiç bir zaman böyle ortamları sevmemiştim. Şu an da hem Boran'a inat olsun diye hem de ortamını görmek istediğim için gelmiştim. Boran belimde ki ellerini iyice sıktı. Gerginliğini hissedebiliyordum.
"Defne elimi bırakmayacaksın. İçeride kimseye bakmayacaksın. Duydun mu beni?"
Müziğin de sesini bahane ederek Boran'a yüksek sesle bağırmıştım.
"Boran duyamıyorum seni."
Beni iyice yanına çekip kulağıma tısladı.
"DEFNE BENİ DUYMAK ZORUNDASIN. DUYDUN MU?"
"Tamam ya ne kızıyorsun? Duydum."
Sağ tarafımda ki Beril'e baktığımda onlarında bizden kalır yanı yoktu. Bu erkekler burada bi işler çevirmiş olabilir mi diye düşünmekten vazgeçemiyordum.
İçeri girdiğimizde yüksek ses, renkli ışıklar, sahnede ki Dj, dans eden kızlar ve takım elbiseli adam bizi karşıladı. Boran'a ve Hakan'a elini uzatırken aynı anda konuştu. "Keşke haber verseydiniz efendim. Masanızı hemen boşaltıyorum."
Beril kolumu dürtüp kulağıma konuştu.
"Defne adamlar bile onları tanıyorlar. Artık ne kadar çok geliyorlarsa."
"Sus Beril. Sinirden çatlayacağım zaten."
Boran belimde ki elini serbest bırakıp ellerimden tuttu. Beni kalabalığın önünden yürütmeye çalışıyordu. Bize çarpan her kişiye ettiği küfürleri duyabiliyordum. Masaya geldiğimizde garsonlar başımıza toplandı.
"Efendim, ne alırsınız? Her zamankinden yapalım mı?"
"Hakan bugün içmiyoruz değil mi kardeşim?"
"Yok Boran. Araba süreceğiz biz zaten."
"Biz soda alalım. Kızlara da aynısından."
Boran'a bakıp gözlerimi devirdim. İçmek için elbette ki zorlamayacaktım fakat benim adıma konuşması hoşuma gitmiyordu.
"Ben soda almayacağım." Dediğimde Boran gözlerime ölümcül bir bakış attı. Garsona tekrar döndüm ve " Su almak istiyorum. Buzlu olsun lütfen."
Boran'a döndüm. "Madem beni böyle ortamlara getirmek istemiyorsun. Sen niye geliyorsun?"
"Çünkü mekan bizim."
"Nasıl sizin?"
"Burası şirketimize ait Defne. O yüzden bir ayağımız burada."
Duyduklarımla şok olmuştum. Beril'de öyle. Ben çok başka şeyler düşünmüştüm oysa.. Boran'ın söyledikleriyle Beril'de ben de yumuşamıştım. Ortamın sıcaklığıyla Beril'le ayağa kalkıp ufak ufak dans etmeye başlamıştık. Önümde ve arkamda kimsenin olmadığı masa da rahattık. Bize ayrılmış bir alandı. Beril'le dans etmeye o kadar daldık ki eğlencemi eve gittiğimde bile hissedecektim. Arkamdan bir el yavaşça belime dokundu ve kulağıma fısıldadı.
"Sen beni öldürmek mi istiyorsun?"
"Hay..Hayır. Ben Sadece dans ediyorum
"Bende onu diyorum işte. Sen beni bildiğin öldürmek istiyorsun."
Sarılması gittikçe artıyordu. Etrafımızda ki kızların Boran'a baktığını gördüm. O ise sadece bana bakıyordu. Amacıma ulaştığımı hissettiğimde Boran 'a dönüp gülümsedim. "Hadi eve gidelim artık." Kızlara yeterince gövde gösterisi yapmıştık. "Defne sen çok fenasın."
"Ne fenalığımı gördün?"
"Buraya niçin geldiğini anlamadım sanma."
"Neden gelmişim peki?"
"Neyse kazasız belasız gidelim buradan."
Kafamı salladım konuyu didiklemek istemediğim için Boran'a kafamı olumlu şekilde salladım. Sahilde yürüyüp park alanına geldikten sonra Beril yanıma geldi.
"Evlere mi geçiyoruz?"
Hakan "Evet, seni ben bırakırım. Bin hadi."
Beril yüzünü asarak yüzüme baktı.
"Anneme Defne'de kalacağımı söyledim. Eve gidersem sorguya çeker şimdi beni."
Hemen lafa girdim.
"Ee sizde gelin bize. Birlikte kalırız."
Boran'ın yüzüne baktığımda çok istekli durmuyordu. Bana anlatmasa da onları tehlikeye atmak istemediğinin farkındaydım ama şu ana kadar bir şey olmamıştı. Şimdi de bir şey olmazdı herhalde.
Hakan Boran'a eğilip bir şeyler sorarken bize dönüp cevap verdi.
"Sorunumuz çözüldüğüne göre istikametimiz Boran bağ evi." Dedi gülerek.
Beril'in elinden tutup yavaşça arabasının kapısını açtı. Onun binmesini bekleyerek oda direksiyonun başına geçti. Kendim açtığım arabanın kapısından içeri geçtim ve yerime yerleştim. Boran'da bindikten sonra yola koyulduk. Boran'ın müzik listesinden rastgele bir şarkı açmıştım.
Şarkı yavaş yavaş mırıldanırken çok iyi hissettirmişti.
Başımda bir bela. Bu aralar ne dinlesem, ne çalınsa aklıma hepsinde mevzu sen.
Dillerimden hiç düşmeyen bu şarkılar seni tanır gibiler..
Seni tanır gibiler.
Boran yavaşça ellerimi dizlerimden aldı ve avuç içlerimi koklayarak öptü. Şarkının öyle bir yeri geldi ki Boran bana çok anlamlı baktı. Bu bakışı ve şarkı sözünü ömrüm boyunca unutmayacaktım.
"Hırkan ömrüme asılı hala.."
Gözlerime bakışıyla yerle bir olduğum adamı tanımıyordum bile. Yıllardır varmış gibi hissettiğim adamın hayatıma gireli 1 ay olmuştu. Peki nedendi bu güvenim? Bu bağ ne zaman oluşmuştu böyle? Gözlerimin içini nasıl böyle güldürebiliyordu?
Uzun bir uykunun ardından eve varmıştık. Boran'ın gözleri kızarmıştı. İlk defa yorulduğunu hissediyordum. Biz içeri girerken Boran, Hakan'ı arayıp nerede olduklarını sordu. Sonra bana dönüp " gelmek üzereler." Demişti. Ona döndüm ve ellerini tuttum.
"Yorulmuş gibisin Boran. Seni ilk kez böyle görüyorum."
" Ee seni yakından korumak uzaktan korumaktan daha zor."
"Boran yanımda rahat ol artık. Sürekli tetikte olursan bende rahat olamıyorum."
"Seni bu masaldan çıkarmak istemiyorum ama bizim hayatımız böyle Defne. Her zaman da böyle olacak. Senin bilmediğin çok şeylerle uğraşıyorum. Hepsi senin için.."
"Düşündükçe korkuyorum. Ya savaşamazsak? Ya onlar kazanırsa?"
"O zaman birlikte ölürüz."
Gözlerim düştü. Ellerimi Boran'ın ellerinden çektim. Gerçekler yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Bu masala kendimi çok fazla kaptırıyordum. Boran benim yüzümden ölürse kendimi hiç bir zaman affetmezdim. Boran içimdekileri duymuş gibi elini yanağıma değdirdi.
"Korkma. Ben hiçbir zaman gitmeyeceğim." Elini kalbime bastırdı. "Hep burada kalacağım.."
Ona sadece gülümsemekle yetindim. Az sonra arkamızdan Hakan ve Beril geldi. İçer girdiğimiz de herkes pijamasını giymiş salonda duruyordu. Boran elini omzuma atıp " Hadi Defne, odamıza çıkalım." Dedi. Utanarak onu geri çektim.
" Ne odası Boran? Biz bugün Beril'le uyuyoruz. Sende Hakan'la uyursun."
"Yenge, beni bu caniyle yalnız bırakmayın ben çok korkarım." Dedi gülümseyerek Hakan. Beril ise onu hiç umursamadan. " Defne odamıza çıkıyor muyuz?"
"Çıkıyoruz Beril'im. Gel hadi."
Kol kola girip arkamıza hiç bakmadan Beril'le odama çıkmıştık. Boran ve Hakan'ın yüzünü çok merak etsem de dönüp bakmamıştım. Beril hemen yatağa serilmişti bile. Bende onun yanına kıvrıldım. Bizde kaldığında babaannem onun için yatak hazırlasa da hep birlikte yatardık. Yine eskisi gibi yatıyorduk. Onu özlemiştim. O benim bu hayatta ki tek dostumdu.
"Defne, Biz çok fena aşık oluyoruz galiba."
"Sus Beril. Bu gerçekle yüzleşmem uzun sürecek."
"Babam der ki; aşk her engeli aşarmış. Bizde bu engelleri aşar mıyız Defne? Sana bir şey olursa ben yaşayamam.."
"Geçecek Beril. Biz hepimiz çok mutlu olacağız inan bana.."
"İnanıyorum. İyi geceler kardeşim."
"Sana da."
Beril'le uykuya dalmamız çok uzun sürmemişti.
|•|
Uykumdan kapı tıkırtısı sesiyle uyandım. Bir kaç adım sesleri. Beril'i dürtüp uyandırmaya çalıştım. Yanlış mı duyuyordum acaba?
"Beril.."
"Beriiill...."
"Kalksana."
Beril uykulu sesiyle " Ne var kızım. Ne oldu bu saatte ya."
"Sessiz ol. Ayak seslerini duyuyor musun?"
Beril gözlerini odada dolaştırdı.
"Defne sen asıl karşıya bak."
Karşıya bakmamla alevleri görmem bir oldu. Evimiz yanıyordu. Gördüklerime inanamadım. Beril beni dürtene kadar ayağa kalkmadım. Sonra ani bir kuvvetle kalkıp dışarı çıkmak istedim. Merdivenden aşağıya baktığımda bir sürü adam olduğunu gördüm. Boran'ın odasına girdiğimizde Hakan'la hala uyuyorlardı. Onları dürtüp kaldırmak istesem de kalkmıyorlardı. Ne olmuştu bunlara böyle?
"Boran lütfen kalk. Yalvarırım."
Beril ise Hakan'ı uyandırmaya çalışıyordu. Uyanmayacaklarını anlayınca, kapıyı kilitledim. Beril'le birlikte çalışma masasını, dolabı, elimize gelen her şeyi kapının arkasına yerleştirdik. Daha sonra ise Boran'la Hakan'ı uyandırmayı denedik.
"Defne ne yapacağız? Ben çok korkuyorum."
"Ben de beril."
Kafamı çevirmemle balkondan çıkan adamla göz göze gelmem bir oldu. Dilim tutulmuştu. Öylece kalakaldım. Ne yapacağımı bilemeden burnuma yanan evin kokusu gelmişti. Ben daha ne olduğunu anlamadan bir el ağzımı kapatıp beni ayağa kaldırdı.
Bu galiba benim sonum olacaktı....
Nasıl buldunuz? Hikayenin ilerleyişinden memnun musunuz?
- İyi okumalar- Sol alttaki yıldıza basmayı unutmayın. 💕
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.5k Okunma |
676 Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |