Bölüm geldii inşallah beğenirsiniz.
OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
🤍
Asgari malikanesinin önüne dizilen siyah lüks araçlar harekete geçmek için Şehzat Asgari'yi bekliyordu. Adamların hepsi tam takır hazır bir vaziyette çıkış emerinin gelmesini bekliyordu. Bugün kan dökülmesi kaçınılmaz olacaktı. Belki de Asgari hanesinden çıkan cenaze bir çok kişinin hayatının kararmasına sebep olacaktı.
Malikane kapısının açılmasıyla Şehzat Asgari bütün ihtişamıyla gözler önüne çıktı. Üzerine giydiği siyah kabanının yakasını düzeltirken kara gözlerini adamlarının üzerinde gezdirdi. Her şey hazır gibi duruyordu. Derin bir nefes alıp merdivenleri teker teker indi ve kendisi için açılan arabanın kapısına doğru yürüdü. Ayakları her ne kadar geri geri gitmek istese de bunu yapamayacağını biliyordu. Kardeşinin intikamını alması gerekiyordu aksi takdirde annesi ona hakkını helal etmezdi biliyordu. Arabaya binmek için hazırlanırken evden çıkan kadının kendisine seslenmesiyle durdu. Arkasını tam dönmeden seslenen kişiye başını döndürüp anlam vermeyen gözlerle karısına baktı.
Hümeyra kendisini dinleyen kocasının yanına gitmek için merdivenleri indi. Şehzat yönünü tam olarak ona çevirip konuşmasını bekledi. Hümeyra dudaklarını ıslatıp konuştu.
"Hanzade konağına mı gidiyorsun?"
Şehzat yorgunluk akan gözlerini kırpıştırıp başını evet dercesine salladı. Hümeyra onun bu hareketiyle sözlerine devam etti.
"Cihan'ı öldürmeye gideceksin yani?"
Şehzat karısının neden bu soruları sorduğunu merak ettiği için sordu.
"Neden bana cevabını bildiğin sorular soruyorsun Türkmen kızı? Hanzadelere neden gittiğimi biliyorsun."
Hümeyra rahatsızca yerinde kıpırdanıp kocasının sorusunu cevapladı.
Şehzat donuk gözlerle karısının yüzünü milim milim izlerken konuştu. Ne yazık ki bundan başka bir çözüm yolu yoktu. Kendi dökülen kanlarına karşı kan dökünmeliydi. Ailesinin itibarı buna bağlıydı.
"Sen de biliyorsun ki Hümeyra burada işler ancak böyle çözülür. Cihan'ı öldürmek benim de isteyeceğim bir şey değil. Lakin bizi bu duruma düşüren o. Sonuçlarına katlanmalı."
Hümeyra kocasının kararlı çıkan ses tonuyla söyleyecek bir kelam bulamadı. Cihan hakkında nötrdü. Herhangi bir yakınlık duyduğu yoktu ama eğer bu iş kan davasına dönerse oğlunun başının yanmasından korkuyordu. Şehzat karısının suskunluğuyla sorularının bittiğini anlayıp konuştu.
"Başka bir sorun yoksa gitmem gerekiyor."
Hümeyra başını sağa sola sallayıp arkaya bir kaç adım atıp ondan uzaklaştı ve merdivenleri çıkıp eve girdi. Şehzat onun gidişinle derin bir iç çektikten sonra arabasına bindi ve peş peşe dört araba yola çıktı. Şehzat yolu izlerken düşüncelere dalmıştı. Bu son zamanlarda gerçekleşen olayların hızına yetişemediği için kendisine kızıyordu. Kontrolcü bir adam için bütün bu aksilikler can sıkıcıydı. Yapmak zorunda bırakılacağı her şeyden nefret ediyordu. Karısını boşamak zorunda olmak, kardeşim dediği adamı öldürmek zorunda olmak sinirlerini harap ediyordu. Ne yapacağını bilememek ise ölümden beterdi. Cihan'ın konakta olmayacağını biliyor olmak gerçeklecek olan felaketi geciktirdiği için yüreğini hafifletiyordu. Bu durumla ne kadar geç yüzkeşirse o kadar iyiydi. Üstelik kafasını kurcalayan sorulara bir cevap bulması için de vakti olmuş olacaktı.
Aklını kurcalayan ilk soru, o gece o evde ne yaşandığıydı. İkincisi ise üçüncü kişiye ait olduğunu düşündüğü kanın kime ait olduğuydu? O kanın kardeşine ve diğer ölen adama ait olmadığına adı kadar emindi. O zaman o kan kime aitti? Cihan yaralanmış olabilir miydi? Belki de Şehsuvar onu ölmeden önce bir şekilde yaralamış ve adamları onu oradan çıkarmıştı. Nedense Şehzat bu ihtimalin yüksek olduğunu düşünüyordu. Peki bu durumu değiştirir miydi? Cihan'ın yaralı olması onu öldürme fikrinden vazgeçirebilir miydi?
Şehzat, sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. Başı inceden sızlamaya başlamıştı. Kaç gündür doğru düzgün uyumamış yemek yiyememişti. Onun hu haline Hümeyra bile acımış ve ona yardımcı olmaya çalışmıştı. Şehzat o zman altın aklına gelmesiyle bukça gülümsedi. Hümeyra ilk defa ona nefretten başka bir duygu ile yaklaşmıştı. Bu paha biçilemez bir andı şüphesiz Şehzat için. Hep Hümeyra'nın nefretine maruz kalması belki de onun kalbini daha da taşlaştırmıştı. İyi bir adam değildi bunu biliyordu. Çünkü iyi adam olmak gibi bir arzusu hiçbir zaman olmamıştı. O canının istediğini almaya alışık bir adamdı. Lakin şimdi durumlar değişmişti ve o bocalıyordu. Bu zamana kadar zekasıyla her şeyin üstesinden gelmeyi başarmıştı ama şimdiki durum için zekası yeterli olabilecek miydi bilmiyordu. Zira duyguları hiçbir zaman kendisini bu kadar esareti altına almamıştı.
Şehzat düşünce girdabına iyice dalmışken araba Hanzade konağının önünde durmuştu. Beklenen son gelmişti. Şehzat içindeki sıkıntıyı usata bir şekilde bertaraf edip kendisi için açılan kapıdan çıktı ve dimdik, yıkılmaz bir edayla Hanzade konağına baktı. Bu konakta az vakit geçirmemişti. Mazi gözlerimin önünden akıp giderken onu hemen durdurmadı. Çocukluğundan beri Cihan'la arkadaştı. Yedikleri içtikleri farklı gitmezdi. Şimdi iki düşman olmayı ikisinin de kaldırması zor olacaktı. Şehzat arabada gözlerine geçirdiği siyah güneş gözlüğünü düzeltip konağın önünde bekleyen karşı tarafın korumalarına baktı. Anlayışılan geleceklerinden haberdarlardı ve fazlasıyla hazırlıklı duruyorlardı.
Şehzat kararlı adımlarla Hasan denen adama yaklaştığında onun yutkunduğunu fark ederek sadistçe sırıttı. Şehzat Asgari'nin özü buydu. O insanların korkusuyla beslenirdi. Gözündeki gözlüğü çıkarıp elinde tutarken alay içeren sesiyle konuştu.
"Cihan'ın ayağına kadar geliyorum ama o beni karşılamaya tenezzül dahi etmiyor mu?"
Hasan endişeden titreyen göz bebeklerini sabit tutmaya çalışırken yapay cesaretiyle ona cevap verdi.
"Hoş geldin Şehzat Beyim. Cihan Beyim konakta olmadığı için sizi ben karşıladım."
Şehzat dudağının kenarını kaşıyıp keskin gözlerle karşısındaki adamı süzdü. Cihan'ın yanında sıkça gördüğü iki adamdan biriydi. Diğerini en son kardeşinin ölüsünü bulduğu evde ölü olarak görmüştü.
"Buraya hasbihal etmeye gelmedim Hasan! Beyinin saklandığını biliyorum. Birazcık yüreği varsa adam gibi dikilir karşıma!"
Hasan ne söyleyeceğini bilemez bir halde dudaklarını sıkıca kapamışken Şezhat ona doğru adımladı ve onu önünden çekip konapın içine daldı. Hanzade konağının korumaları ona silah çekmeye yeltenmişti ama adamları tarafından çoktan paket olmuşlardı. Şehzat bulunduğu büyük avluda etrafı gözleriyle tararken evin hizmetlilerinin evin içine kaçışlarını izledi. Buraya ölüm getirdiğini onlarda farkındaydı. Muhatap olacak birini ararken avlunun ortasına kadar gelmişti. Adamları da hemen ardında Hasan ve adamlarını zap etmiş bir şekilde duruyordu. Şehzat sıkıntıdan oflayıp yüksek sesle bağırdı.
"Hanzade konağında benim karşıma geçip konuşacak tek bir kişi bile yok mu? Hani nerede bu konağın beyi, hanımı?"
Şehzat'a büyük bir sessizlikten başka bir şey karşılık vermedi. Bu durum canını iyice sıkmaya başlamıştı.
"Hanzadelerin bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum! Benimle konuşmaya dahi bu kadar çok mu korkuyorsunuz?"
Onun bu sorusuna konağın üst katındaki balkonda beliren bir kadın tüm cesaretini toplayarak ona cevap verdi.
"Eğer konakta olsalardı hanımı da beyi de karşına çıkar cevabını verirdi! Destursuz geldiğiniz için gelişinizden haberdar değiller."
Şehzat kara gözlerini kendisine cevap yetiştiren kadına çevirip onu gelişi güzel süzdü. Bu kadını bir kaç kere gördüğünü hatırlıyordu. Peyker Hanzade'nin manevi kızı olmalıydı.
Ama o yine de emin olmak için sordu.
"Sen kimsin? Beyin korktu da seni mi önüme attı yoksa!"
Kadın balkona bağlı olan merdivenleri narin hareketlerle inerek tam Şehzat'ın karşısında durdu. Orman yeşili harelerini Şehzat'ın siyah harelerine cesurca dikip konuştu.
"Ben Firuze, Peyker Hanımın kızı sayılırım."
Şehzat karşısında cesurca dikilen kadınla sırıtıp konuştu.
"Bu evin erkeği kalmadı mı da bana sen cevap veriyorsun?"
Firuze karşısındaki adama göz devirmemek için büyük çaba sarf ederken sert ses tonuyla konuştu.
"Cihan Beyin konakta olmadığını anlamanız için daha kaç defa söylememiz gerekiyor!"
Şehzat kendisine diklenen kadına tek kaşını kaldırarak bakarken onda bir an için Hümeyra'yı gördü. Tıpkı onun gibi cesur ve dik başlı bir kadın olduğu belliydi. Bu durum onu öfkelenditmek yerine güldürdü.
"Korktuğu için saklandığını bende bilirorum elbet! Annesi de mi yok konakta? Bir tek sen ve çalışanlar mı var?"
Firuze iki elini de yana doğru açarak konuştu.
"Kimsenin senden korktuğu yok Şehzat Bey! Habersiz geldiğin için karşılayamadılar sadece. Peyker anne şu anda konakta değil akraba ziyareti için şehir dışına çıktı. Cihan Beyim de bir kaç gündür eve uğramıyor. Nerede olduğunu bilmiyoruz."
Şezhat alaycı kahkahasına engel olamayıp adamlarına döndü ve kinayeyle konuştu.
"Duydun mu Cemşit? Hiçbiri benden korkmuyormuş. Oysaki buraya onların canını almaya gelmiştim!"
Firuze kendisiyle alay eden adama öfkeli gözlerini dikip konuştu.
"Cihan Bey ile derdiniz ne bilmiyorum ama o burada değil?"
Şehzat tekrar Firuze'ye dönüp ona bir adım yaklaştıktan sonra işaret parmağını tehdit edercesine savururken öfkesini kustu.
"Bana bak orman gözlü! Oradan bakıldığında aptal bir adama mı benziyorum! Cihan'ın nerede olduğunu bildiğinizi biliyorum."
Firuze kendisine bağıran adamla geri adım atmamak için büyük bir direnç göstererek ona cevap verdi.
"Zeka seviyenizin ne derecede olduğunu bilmiyorum ayrıca ilgilenmiyorum da! Bana inanıp inanmamanız size kalmış. İsterseniz girin tüm odalara bakın!"
Şehzat bu ukala kadından sıkıldığı için onun koluna yapışıp sertçe sıktı. Sabrının sonuna geldiğinin farkındaydı. Karşısına kim çıkarsa çıksın yakıp yıkacak kıvama gelmişti.
"Senin beyin olacak o adam benim kardeşimi öldürdü! Durumun ciddiyetini anlatabiliyor muyum Firuze?"
Firuze kolunu mengene gibi sıkan elden kurtulmak için çırpınırken öfkeyle soludu. Şehzat Asgari'nin nasıl bir adam olduğunu çok iyi bildiğinden ne kadar ileri gidebileceğini de bir o kadar iyi biliyordu. Canının acısıyla dolan gözlerini kırpıştırıp konuştu.
"Ne belli Cihan'ın yaptığı? O seni kardeşi gibi görürdü neden kardeşini öldürsün?"
Şehzat gözleri akmak için fırsat kollayan kadını iterek serbest bıraktı. Ya bu kadın saf ayağına yatıyordu ya da gerçekten her şeyden bir haberdi.
Can sıkıntısıyla birleşen yorgunluğu onu daha gergin bir adam yaparken fevri bir hareket yapmamak için kendisini zor tutuyordu. Burun kemerini öfkeyle sıkarken Firuze'nin etrafında bir tur döndü.
"Ben de onu kardeşim biliyordum ama o ne yaptı? Kardeşimi öldürdü! Sırf bir kadın için onu hayattan kopardı ve emin ol Firuze, Cihan bu yaptığının bedelini ödeyecek!"
Firuze sıkışan kalbinin üzerine elini koyup sakinleşmeye çalışırken konağın avlusuna giren kadının sesiyle, kendisiyle birlikte herkes o kadına döndü. Gelen perişan gözüken Cavidan Asgari'den başkası değildi. Acı kaybının tüm ızdırabını belli eder bir vaziyette güçlükle ayakta dururken gözlerindeki nefret fazlasıyla yakıcıydı. Şehzat annesinin gelişine anlam veremez gözlerle bakarken onun yanına gidip kolundan tuttu.
"Anne! Senin burada ne işin var?"
Cavidan öfke saçan gözlerini Firuze'nin gözlerinden çekmeden oğlunun sorusunu cevapladı.
"Burada laf dökerek kardeşinin intikamını alamazsın Şehzat! Belli ki Cihan'ın nerede olduğunu söylememişler."
Şehzat annesini başıyla onaylayınca Cavidan sözlerine devam etti. Her bir kelimesi ayrı yıkım etkisi yapıyordu.
"Madem bu kadın oğlumun katilini koruyarak onunla işbirliği yapıyor o zaman o da Cihan gibi bedel ödeyecek!"
Şehzat annesine kaşlarını çatarak baktıktan sonra:
"Nasıl bir bedel ödeyecekmiş?" diye sordu.
Cavidan kolunu oğlunun elinden çekip Firuze'ye doğru yürüdü ve onun tam karşısında durup kızı dikkatlice baştan aşağıya süzdü.
"Güzelliğini bir çok kişiden işitmiştim Firuze. Hepsinin de hakkı varmış. Cihan'ın nerede olduğunu söylememekte hala kararlı mısın kızım?"
Firuze kendisine dikkatli gözlerle bakan kadından duyduğu rahatsızlıkla titrerken konuştu.
"Cihan Bey'in nerede olduğunu bilmiyorum."
Cavidan sahte bir tebessümün ardından arkasındaki iri yarı adama seslenip onu yanına çağırdı. Adam emrini ikiletmeden yanına geldiğinde zehir saçan dilini konuşturdu.
"Madem söylememekte bu kadar ısrarcısın o halde bedeline katlanmalısın kızım. Şehzat yakın zamanda boşanacak onun yeni karısı sen olacaksın! Cihan'ın canına karşılık senin canın."
Firuze dili tutulmuş bir vaziyette Cavidan'a bakarken onun veremediği tepki Şehzat'tan geldi.
"Ne saçmalıyorsun sen anne! Ne demek oluyor bu şimdi?"
Cavidan nutku tutulan kızdan gözlerini çekip oğluna baktı.
"Ne dediğimi duydun Şehzat! Cihan eğer ortaya çıkmazsa onun canına karşılık bu kızla evleneceksin. Firuze onların namusları sayılır. Cihan eğer biraz dahi olsa mert bir adamsa buna göz yummayacaktır."
Şehzat annesinin planına itiraz etmek istese de şu durumda yapılacak tek akıllıca işin bu olacağını biliyordu. Bu sebeple şimdilik susmayı tercih etti.
Şimdi konuşma sırası Firuze'ye geçmişti. İlk şaşkınlığını üzerinden atan Firuze kendisini sinirden güler halde buldu. Bu ailenin kafa yapısını anlamak gerçekten zordu. Ne evliliğinden bahsediyorlardı. Bu o kadar kolay olmamalıydı.
"Siz kafayı yemişsiniz! Benim rızam olmadığı sürece o evlilik olmaz Cavidan Hanım!"
Cavidan Firuze'nin bu sözlerini dikkate bile almayıp yanına çağırdığı adamına talimat verdi.
Adam Firuze'ye doğru hamle yaparken Firuze canının derdine düşmüş adamdan kurtulmanın yolunu arıyordu. Ne kadar çırpınsada nafileydi. Onun gücü kendinden kat be kat güçlü bir adama yetmiyordu. Arabaya doğru sürüklenirken öfkeyle bağırdı.
"Buna hakkınız yok! Bırakın beni!"
Şehzat kurtulmak için çırpınan kıza çatık kaşlarla bakarken annesine hitaben konuştu. Bu sırada iri yarı adam Firuze'yi arabaya bindirmiş kapıları da kilitlemişti.
"Ne yapmaya çalıştığının farkındayım anne ama şunu bil ki ben Firuze ile evlenmem! Karımı daha boşamamışken yeni bir evliliği düşünmek istemiyorum."
Cavidan oğlunun yanından geçip arabaya doğru yürürken son sözünü söyledi.
"Ben ne dediysem o Şehzat! Ya Cihan'ı bulur getirirsin ya da bu kızla evlenirsin!"
Şehzat yürüyen annesinin arkasından ne yapacağını bilemeyen gözlerle bakarken Hümeyra'yı düşünmeden edemedi. Onun yerine başka bir kadını hayatına alabilir miydi? Onun hayatından çıkacağı gerçeğini bile düşünmek istemezken şimdi bir de bu çıkmıştı başına. Bütün bu olanların müsebbibi Cihan'dı. Oluru olmaz bir sevdanın peşine düşüp herkesi yakmıştı. Şimdi de bir korkak gibi saklanıyordu. Onu bulmalı ve bu evlilik işinden kurtulmalıydı. Orman gözlü kadın Türkmen kızının tırnağı bile olamazdı. Gerekirse Leyla'yı nasıl ortadan kaldırdıysa Firuze'den de kolaylıkla kurtulabilirdi. O, söz konusu kendi çıkarları olduğunda herkesi gözden çıkarabilecek bir adamdı.
Bölümün gecikmesinden dolayı çok üzgünüm. Duyuru da bunun açıklamasını yapmıştım. Şimdi bir de burada yapmak istemiyorum. Okumak isteyen profilden duyuruya ulaşabilir.
Bu arada sormak istediğim bir şey var. Duyuru paylaştığımda size bildiririm geliyor mu? Kitappad yeni özellikler getirdi biliyorsunuz ki.
-- Şehzat ve Firuze ikilisine ne diyorsunuz? Burada işler iyice karıştı.
-- Sizce neler olacak tahminler var mı?
Oy ve yorum atmayı unutmayın olur mu? 😘
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.07k Okunma |
856 Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |