49. Bölüm
Sedef Yılmaz / Bedenlere Tutsak / ♥️ Bedenlere Tutsak 48 ❤️

♥️ Bedenlere Tutsak 48 ❤️

Sedef Yılmaz
sedefyyy5252

Uzun zaman sonra bölüm geldi gecikme için üzgünüm 🌷

 

🌺

Karanlık malikanenin üzerine bir sis gibi çökerken, kadını uykusundan uyandıran akşam ezanının sesiydi. Uzandığı kırmızı koltukta hafifçe gerinip gözlerini yavaşça araladı. İki saat çektiği uyku ona tam yetmese de kalkması gerekiyordu. Üzerindeki örtüyü kenara iteleyip ayaklanacağı sırada yatakta uzanan adam tarafından izlenildiğini fark etti. Kocası yan dönmüş, elini yanağının altına koymuş onu izliyordu. Hümeyra bu bakışları görmezden gelip ayaklandı ve abdest almak için banyoya ilerledi. Abdestini aldıktan sonra namazını eda edip tekrar kırmızı koltuğa oturdu. İkili arasında sessizlik hakimdi. Normalde Şehzat şimdiye kadar tonla laf etmiş olurdu ama kardeşinin ölümünden sonra sessizliğe bürünmüştü. Hümeyra onun bu sessizliğinin ardından kötü bir şey çıkacak diye endişelenmeden edemiyordu. Normalde umursamazdı ama bu aralar bütün kayıplar peşi sıra geldiği için, o da bu hıza yetişemiyordu. Neredeyse ilk defa Hümeyra, bu sessizlikten rahatsızlık hissedip konuşma ihtiyacı duydu. Yatış pozisyonunu değiştirmiş olan kocası, sağ kolunu başının altına koymuş tavanı izliyordu.

"Şehzat, akşam yemeği hazır olmuştur. Aşağıya inelim."

Adam gözlerini tavandan ayırmadan ruhsuzca ona cevap verdi.

"Sen in benim iştahım yok."

Hümeyra bu cevapla kaşlarını çatıp, oturduğu koltuktan kalktı ve yatağın başında durdu.

"Kaç gündür doğru düzgün yemek yemiyorsun. Ne zamana kadar, bu böyle devam edecek. İnat etme de gel yemeğini ye!"

Şehzat derin bir iç çekip kara gözlerini karısının, aşık olduğu gözlerine çevirdi.

"Sen ne zamandan beri beni düşünür oldun Türkmen kızı?"

Hümeyra bu soruyla omzunu silkip verecek bir cevap aradı. Sahi neden onu düşünüyordu ki? İster yer ister yemezdi. Önceden aynı masada yemek yemekten bile nefret eden kadın şimdi bu adamı neden düşünüyordu? Kocasına verecek cevap bulamayınca rahatsızca yerinde kıpırdandı.

"Ben seni düşündüğümden demedim. Aç olunca sinirleniyorsun millete sarıyorsun diye söyledim."

Şehzat karısının bahanesine ukalaca sırıtıp kesin öyledir dercesine başını salladı.

"Merak etme sizinle uğraşacak kadar kendimde değilim."

Hümeyra garip gözlerle Şehzat'ı inceleyip sonunda pes ederek "Sen bilirsin gelmezsen gelme." diyip odadan çıktı. Onun bu garip hallerine daha fazla şahit olacak değildi. Aklı zaten kardeşiyle yeterince meşguldü. Hazel iki günde perişan olmuştu. Gözü kimseyi görmüyordu. Onu merak ederek adımlarını kardeşinin odasına yöneltti. Odanın önüne geldiğinde yavaşça kapıyı açıp içeri baktı. Büyük yatakta kıvrılmış uyuyan kardeşini gördüğünde sıkıntıyla derin bir iç çekip odanın içine girdi. Ağlamaktan harap düşmüş kadının yanına yaklaştığında yatağın kenarına oturup onun saçlarını nazikçe okşadı. Desteğe ve sevgiye ihtiyacı vardı.

Hazel derin bir uykuda olmalıydı ki ablasının varlığını hiç hissetmedi. Hümeyra bir süre kardeşinin yanında durup odadan çıktı. Canı hiç aşağı kata inmek istemiyordu çünkü yemek masasında Cavidan Asgari'den başkası olmayacaktı. Şehzat yemek yemeyecekti. Kızı ve oğlu ise evde değildi. Kardeşi odasında ağlamaktan uyuya kalmıştı. Onun kızı ise annesi gibi yastaydı. Geriye kala kala mendebur kadın kalıyordu. Onunla yemek yemek ise işkenceden halliceydi. Sıkıntıyla oflayıp merdiven basamaklarını bir bir indi. Ev oldukça sessizdi. Mutfaktan bile çıt sesi çıkmıyordu. Hümeyra yemek odasına geçtiğinde ise yemek masasının hazır olduğunu ve Cavidan Asgari'nin koltuğuna yerleşmiş bir şekilde, ev ahalisini beklediğini gördü. Kadını görmek bile bütün keyfini kaçıyordu.
Yaşlı kadın onun geldiğini görünce alayla sırıtarak konuştu.

"Ne o Hümeyra gelin. Bu akşam baş başa mı yemek yiyeceğiz? Kocan nerede?"

Hümeyra onu takmadan Şehzat'ın oturduğu baş köşeye, Cavidan'ın tam karşısına, oturdu. Bu hareketi Cavidan'ın kaşlarının çatılmasına sebep oldu. Elindeki kaşığı masaya sertçe vurarak imayla konuştu.

"Aklın karıştı herhalde, kalk kendi yerine otur."

Hümeyra hiç istifini bozmadan, önündeki su dolu bardağını eline alıp bir kaç yudum içti. Gerekirse keyif kaçıracaktı ama kendi keyfinin kaçmasına izin vermeyecekti. Derin bir nefes alıp karşısında oturan yaşlı kadına baktı ve onu rahatsız edici bakışlarla süzerken konuştu.

"Aklım başımda çok şükür Cavidan Hanım. Ne yaptığımın, nereye oturduğumun farkındayım sen kendine dert etme."

Cavidan Asgari kendine arsızca cevap veren gelinine kaşlarını çatarak baktı. Artık çok olmaya başlamıştı. Böyle olmasının sebebi oğlunun akılsızlığından kaynaklanıyordu. Ellerini masanın üzerinde birleştirip öne doğru eğildi ve dilindeki zehri dökmeye başladı.

"Boşanacak bir kadına göre fazla cesursun Hümeyra!"

Hümeyra dilini dişlerimin üzerinde gezdirip gülümsedi. Cavidan Asgari'yi sinirlendirdiğinin farkındaydı ve bu ona büyük zevk veriyordu.

"Şu son zamanlarda yaşananlardan sonra bakış açım değişti Cavidan Hanım. Bu hanede hiç olmayacak şeyler vuku bulmaya başladı. Ve kabul edelim ki bunların yaşanmasında hatrı sayılır bir etkim var."

Cavidan Asgari seğiren gözüne hakim olmaya çalışırken öfkeyle konuştu.

"Boşuna zafer kazanmış edalarına bürünme Hümeyra! Bu evde kalıcı değilsin."

Hümeyra zor tuttuğu kahkahasını bastırarak oturduğu sandalyeden kalktı.

"Ben bu konuda o kadar emin konuşmazdım. Bir de bakmışsınız boşanmaktan vazgeçmişim."

Cavidan bu sözlerle adeta dumura uğramıştı. Yüzü bembeyaz kesilirken Hümeyra onu bozguna uğratmanın zevkini tadıyordu. Yapacağından değildi de sırf bu kadını korkutmak için söylemişti bu sözleri. Cavidan Asgari üzerindeki şoku atlatınca terddütle sordu.

"Ne demek bu şimdi? Boşanmaktan vaz mı geçtin?"

Hümeyra ona arkasını dönüp yürüken cevap verdi.

"Bu aralar çok kararsızım Cavidan Hanım. Her an fikrim değişebilir."

Cavidan yanından uzaklaşan gelinin ardından hınçla bağırdı.

"Sırf bana inat olsun diye yapıyorsun bunu. Bilmiyorum mu zannediyorsun!"

Hümeyra onun bu sözlerini hiç takmadan yoluna devam etti. Bu zamana kadar hep o kadın onu delirtmişti şimdi sıra kendisindeydi. Bu saatten sonra çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapacaktı. Öyle bir ruh halindeydi ki boşanmakdan vazgeçmeyi geç, Şehzat'tan tekrar çocuk sahibi bile olabilirdi. Çok çile çekmişti. Boşandıktan sonra yeni bir düzen kurmak onun için kolay olmayacaktı, farkındaydı. Bu sebeple zihni hiç yapmayacağı şeyleri fısıldıyor onu boşanma kararından vazgeçirmeye çalışıyordu.

Şehsuvar ölmüştü. Cavidan Asgari eski gücünü kaybetmişti. Kocası ise boşanmaktan vazgeçsin diye ne istese yapabilecek durumdaydı. Eline böylesine büyük bir fırsat geçmişken boşanmak akıllıca olmayacaktı. Hem boşansa bile, biliyordu ki Şehzat onu rahat bırakmayacaktı. Düşmanları da haddinden fazlaydı. Tek başına çocuklarını tehlikelerden koruyazmadı. Bundan her ne kadar nefret etse de bir yerde Şehzat'a muhtaçtı. Onu sevebileceğini zannetmiyordu lakin seviyor gibi davranmak da zor olmasa gerekti.
Belki kocasının duygularıyla oynayacaktı ama Şehzat bunu fazlasıyla hak etmişti. İki yüzüne güldü diye çektirdiği eziyetleri unutacak değildi.

Bu düşüncelerle evde tutsak edilen kadının odasına doğru yürüdü. Cavidan Asgari'nin kurbanlarından biri olacağı için ona üzülüyordu. Kapının önüne geldiğinde nöbet duran bir adamla karşılaştı. Ona kapıyı gösterip konuştu.

"Kapıyı aç!"

Adam ellerini önde birleştirip ona cevap verdi.

"Açamam Hümeyra Hanım. Cavidan Hanımın kesin emri var. Onun ve Şehzat Beyin dışında içeri kimse giremez."

Hümeyra karşılaştığı engelle öfkelense de sakinliğini kormaya çalışıyordu.

"İstersen benim sözümü dinlemediğini hemen gidip Şehzat'a söyleyeyim. Zaten canı burnunda sana neler yapar düşünebiliyor musun? Bana zorluk çıkarma da aç şu kapıyı!"

Adam çaresizce yerinde kıpırdandığında Hümeyra yine itiraz edeceğini anladı.

"Sadece kızla konuşacağım. Bu kadar büyütmene gerek yok. Hanımının ruhu bile duymaz."

Adam Hümeyra'nın inatçı tutumun yenik düşerken kapının önünden çekildi ve sessiz olmaya çalışarak konuştu.

"Cavidan Hanımın kulağına gitmesin hanımım."

Hümeyra başını sallayarak kapının kulpunu eliyle kavradı ve açtı. İçeri adım attığında ise duvar köşesine sinmiş güzel kadın görüş açısına girdi. Varlığını hisseden kadın başını dizlerinden kaldırıp ona baktığında onun gözlerinde yeşeren umut filizlerini gördü. Ağlamaktan kızarmış gözleri çok şey anlatıyordu. Hümeyra yıllar öncesine dönmemek için çabalarken tırnaklarını etine geçirmişti. Firuze de kendini görmüştü. Onun çaresizliğini kalbimin en ücra köşesinden dahi hissedebiliyordu. Ona doğru adımlarken Firuze heyecanla ayağa kalkmaya çalıştı.

"Siz Hümeyra Hanımsınız?"

Hümeyra soru barındıran sesle kafasını sallayıp onu onayladı.

"Firuzeydi adın öyle değil mi?"

Firuze heyecan içinde göz yaşlarını akıtırken cevap verdi.

"Evet."

Hümeyra kıza biraz daha yaklaştığında kendisini onun karşısında buldu. Kızın yüzünü süzerken burukça gülümsedi.

"Senin de yüzün güzel, talihin kötüymüş benim gibi Firuze."

Firuze yüzümdeki ıslaklığı elinin tersiyle silip Hümeyra'nın eline yapıştı. Sıkıca tuttuğu ele bakarken figanını diline döktü.

"Bana yardım edin Hümeyra Hanım. Burada bana yardım edecek tek kişi sizsiniz."

Hümeyra elini turan eli sıkıp Firuze'ye güç vermek istedi. O da yıllar önce çok yalvarmıştı yardım istemişti ama kimse imdadına yetişmemişti. Mazi kalbini kanatırken sıkıntıyla nefes verdi. Ruhu daralıyor onu boğuyordu.

"Korkma Firuze. Burada zarar görmeyeceksin."

Firuze başını sağa sola sallayarak ona itiraz etti.

"Cavidan Asgari beni kocanızla evlendirmek istiyor."

Hümeyra onun bu söylediğiyle histerik bir gülüş sergiledi.

"Öyle bir şey olmayacak Firuze, için rahat olsun. Buradan yakın zamanda kurtulacaksın. Sadece biraz sabretmeni istiyorum."

Firuze umutla ışıldayan gözlerini, Hümeyra'nın sıcak bakan gözlerine dikerek sordu.

"Ama nasıl? Şehzat Beyle mi konuşacaksınız? O Cihan ortaya çıkmadıkça beni salmaz."

Hümeyra, bütün bunları biliyordu ama onun aklında da bir takım planlar vardı. Eğer Şehzat'a istediğini verirse, o da ona istediğini verdirdi. Kafaya koymuştu, şansını deneyecekti. Firuze'nin gönlünü rahatlatmak için konuştu.

"Aklımda bir şeyler var. İşe yararsa kurtulursun. Şimdilik buraya geldiğimi kimse bilmesin. Özellikle de Cavidan Asgari. Anlaştık mı?"

Firuze hızla başını sallayıp onu onayladı. Hümeyra elini onun ellerinin arasından çekip omzunu sıvazladıktan sonra, ona arkasını döndü ve odadan çıktı. Kapının önündeki adam endişe içinde ona bakarken yanından geçip gitti.
Karnını doyurmadığı için açlık çekiyordu bu sebeple adımlarını mutfağa yöneltti. İçeri girdiğinde Esma ve diğer çalışanları temizlik yaparken buldu. Onu ilk gören Esma hızla yanına yaklaşınca tebessüm etti.

"Hanımım bir isteğiniz mi vardı?"

Hümeyra içerideki çalışanlara kolay gelsin dileğini ilettikten sonra, yemeklerin bulunduğu tezgaha doğru yürüdü. Aynı zamanda da Esma'ya cevap vermek için konuşuyordu.

"Henüz akşam yemeğimi yemedim Esma, karnım aç. Bana iki kişilik bir tepsi hazırlayın. Şehzat'ta yemek yemedi."

Esma aldığı talimatla harekete geçip tepsiyi hazırlamaya başladığında, Hümeyra masanın üzerinde duran elma kasesine yöneldi. Aç karnına elma yemek tam da onun yapacağı işti. Eline gözüne güzel gelen bir elmayı alıp, suda iyice yıkadı ve ondan keyifli bir ısırık aldı. Elmaya olan bu tutkusu herkesin malumunda olduğu için, çalışan kızlar aralarında kıkırdıyorlardı. Onlara muzip gözlerle bakıp elmasından ısırıklar almaya devam etti. Bu sırada Esma tepsiyi hazırlamış elinde tutuyordu.

"Hanımım yemeğiniz hazır, nerede yiyeceksiniz?"

Hümeyra elmasından aldığı son ısırığı yutup konuştu.

"Odada yiyeceğim Esma. Sen tepsiyi bana ver ben götürürüm."

Esma tepsiyi Hümeyra'nın eline teslim edip geri çekildi. Hümeyra mutfaktan çıkarken arkasını dönüp:

"Hazel'in yemeklerini ihmal etmeyin. Yemek istemezse ne yapıp edip yedirin. Aç kalıp güçsüz düşsün istemiyorum." dedi ve mutfaktan çıktı.

O kadar dert vardı ki başında hangi birine yanacağını şaşırmıştı. Bir yanda kızının durumu diğer yanda kardeşinin durumu canını sıkıyordu. Şehzat ise her zaman can sıkıcı olmuştu. Verdiği kararı ona söylemesi gerekiyordu. Bunu nasıl yapacağını bilemiyordu ama bildiği bir şey vardı ki o da, Şehzat'ın duyduklarıyla mutlu olacağıydı.

Elindeki tepsiyle yavaş adımlarla merdiveni tırmandı. Şehzat kimbilir ne yapıyordu. Bir kaç gündür garip davranıyordu. Hümeyra onun bu haline alışık değildi. Tamamen değiştiğini söyleyemezdi ama eskisi kadar da sert değildi. Belki gözünü boyamaya çalışıyordu ama Hümeyra bundan da emin değildi. Ondaki bu değişimin gerçek olduğu belliydi.
Bu düşüncelerle odanın kapısına kadar gelmişti. Elindeki tepsiyi tek eliyle tutamaya çalışarak kapıyı açtı ve içeri girdi. Gözleri ilk kocasını aradı. Onu yatakta göremeyince gözlerini odanın her yerinde gezdirdi ama yoktu. Tepsiyi odadaki küçük masanın üzerine koyup banyoya doğru yürüdü. Kapıya tıklatmak için elini havaya kaldırdığı sırada bir anda açılan kapıyla, karşısında yarı çıplak dikilen adama bakakaldı.

Şehzat beline sardığı havluyla karşısında öylece duruyordu. Saçlarından akan sular, çıplak vücudundan aşağıya doğru yol izlerken, Hümeyra şahit olduğu durumla bir an için ne yapacağını şaşırdı. Şehzat'ı karşısında bu şekilde görmeyi beklemenin şaşkınlığını yaşıyordu. Onun bu hali Şehzat'ın hoşuna gitmiş olmalıki dudaklarındaki çapkın gülümseme eşliğinde ona takıldı.

"Beni ilk defa çıplak görmüyorsun karıcığım. Tabi sende haklısın ne zamandır birbirimize uzağız. Böyle tutulup kalman normal."

Hümeyra kendisiyle uğraşan kocasıyla kaşlarını çatıp sinirini konuşturdu.

"Her şeyi abartmak zorundasın değil mi? Sana tutulduğum felan yok. Çıplak vücudunla da ilgilenmiyorum."

Şehzat dudaklarındaki gülümsemeyi koruyarak onun yanından geçerken:

"Tabi canım kesin öyledir." demeyi ihmal etmedi. Karısıyla uğraşmayı çok seviyordu. Onun çakmak çakmak bakan gözlerine hayran oluyordu. Hümeyra'da ise durum tam tersiydi.

"Öyle tabi!"

Şehzat dolabın önünde durup giyecek kıyafetlerini seçerken Hümeyra'ya laf yetiştirdi.

"Yine her zamanki formundasın Hümeyra. Kardeşin bu kadar uysalken sen nasıl bu kadar hırçın olabiliyorsun anlamıyorum."

Hümeyra onun bu sözleriyle histerik bir kahkaha attı.

"Madem sakin kadına meraklıydın öyle olanıyla evlenseydin o zaman. Leyla senin için biçilmiş kaftandı."

Şehzat Leyla ismini duyunca yüzünü ekşitip konuştu.

"Ben senin hırçınlığına aşığım karıcığım. Ne yapayım elin Leyla'sını gecesini. Ben senin hastan olmuşum."

Hümeyra bu sözlerle gülmemek için kendisini zor tuttu. Bu sözlerin hoşuna gittiğini belli ederse Şehzat'ın dilinden kurtulamazdı.

"Niye şikayetleniyorsun o zaman?"

Şehzat elindeki kıyafetleri yatağın üzerine koyarken karısına cavap verdi.

"Biz ona şikayetlenme değil de küçük bir serzeniş diyelim. Kabul et sende kolay bir kadın değilsin, az canıma okumuyorsun."

Hümeyra havlusunu açmaya niyletnen kocasıyla gözlerini sonuna kadar açıp hayıflandı.

"Önümde giyinmeyeceksin herhalde?"

Şehzat, bunun ne mahsuru var gibi bakarken konuştu.

"Ne yabancılığımız var Hümeyra? Sen beni biliyorsun ben seni biliyorum."

Hümeyra arsız kocasının sakinlikle söyledikleriyle inanamaz gözlerle baktı.

"Olsun boşanacağız biz. Ben seni bilmeyeyim sen de beni bilme."

Şehzat hoşnutsuzca karısına bakıp:

"Bu mümkün değil, hala karımsın." dedi.

Hümeyra kocasına laf yetiştiremeyeceğini bildiği için derin bir of çekip arkasını döndü ve Şehzat'a giyinmesi için zaman tanıdı. Bu sırada Şehzat ona takılmaya devam ediyordu.

"Akşam yemeği nasıldı? Gelin kaynana baş başa yemek yemişsiniz?"

Şehzat kendi söylediklerine gülmeden edemezken Hümeyra, alayla konuştu.

"Kimden duydun baş başa olduğumuzu?"

Şezhat tişörtünü üzerine geçirirken ona cevap verdi.

"Sen gittikten bir süre sonra annem yanıma geldi, o söyledi."

Hümeyra, bu kadın yine ne işler çeviriyor diye düşünürken konuştu.

"Yine ne fitneler yaydı da gitti?"

Şehzat kahkaha atıp Hümeyra'ya doğru yaklaştı. Onun tam arkasında dururken kulağına eğilip fısıldadı.

"Benden boşanmaktan vazgeçebilirmişsin, öyle dedi."

Hümeyra Şehzat'ın yakınlığıyla yutkunurken yüzünü ona dönmek için büyük çaba gösterdi.

"Napıyorsun Şehzat?"

Şehzat gözlerini Hümeyra'nın kahvelerine dikerek yumuşak bir ses tonuyla konuştu.

"Böyle bir ihtimal var mı Hümeyra? Boşanmaktan vazgeçebilir misin gerçekten?"

Hümeyra Şehzat'ın kara gözlerinden gözlerini kaçırarak, odada bakacak başka şeyler aradı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Şehzat'ın yakınlığı aklını bulandırmıştı.

"Cevap ver Hümeyra. Ne olur buna çok ihtiyacım var."

Hümeyra heyecandan kuruyan dudaklarını ıslatıp derin bir nefes aldı. Aklındaki planı devreye sokmanın şansını yakalamıştı.

"Boşanmakyan vazgeçerim ama şartlarım var. Onları kabul etmezsen kararımdan dönmem."

Şehzat duyduklarıyla heyecanlanıp ellerini Hümeyra'nın kollarına koydu ve sordu.

"Ne şartı? İstediğini yaparım yeter ki boşanmakdan vazgeç."

Hümeyra kollarının üzerindeki ellere alışmak için kendisiyle savaşırken onu cevapladı.

"Her şeye sıfırdan başlayacağız. Bana yaşattığın bütün kötülükleri telafi edeceksin. Yapacağın ilk şeyde anneni bu evden göndermek olacak."

Şehzat onun bu isteğiyle kaşlarını çattı. Hümeyra resmen ondan, annesini evden kovmasını istiyordu.

"Hümeyra annemle anlaşamıyorsunuz biliyorum ama onu evden göndermemi isteme benden. Annem o benim, nasıl göndereyim?"

Hümeyra bu konuda geri adım atamazdı. Eğer bu evde kalmaya devam edecekse Cavidan Asgari kesinlikle gidecekti. Başka yolu yoktu.

"Ne istersem yapacağını söyledin Şehzat! Boşanmak istemiyorsan anneni bu evden göndereceksin. Ya da biz taşınacağız. Ben onunla aynı evde nefes almak istemiyorum."

Şehzat çaresiz gözlerle karısına bakarken onun son söylediğiyle adeta beyninde ampul yandı.

"Annemi evinden kovmak olmaz ama biz taşınabiliriz."

Hümeyra Şehzat'ın yeşil ışık yakmasıyla rahatlayıp diğer şartını söyledi. Hepsini teker teker söylecekti ki Şehzat iyice sindirebilsindi.

"Bu şartımda anlaştıysak diğer şartımı söylüyorum."

Şehzat başını sallayıp:

"Gönder gelsin." dedi.

"Kızımın başındaki belayı savacak, ailemizi güvene alacaksın. Bunca yıldır bizden neyi mahrum ettiysen hepsini telafi edeceksin."

Şehzat hemen lafa daldı.

"Sen ne istersen güzel karım. Hepsini telafi edeceğim. Bazı şeyleri telafi edemem biliyorum ama şansımı deneyeceğim."

Hümeyra, kocasının mutluluk akan gözlerine bakıp son şartını söyledi.

"Son şartıma gelince ise Firuze'yi evine yollayacaksın."

Şehzat itiraz etmek için konuşacaktı ki Hümeyra elini kaldırıp onu susturdu.

"Ben şartlarımı söyledim Şehzat karar senin. Ya ben ya da intikamın."

Şehzat zor durumda kalmanın sıkıntısıyla iç çekip bir süre düşündü. Ya intikamını seçecekti ya da çok sevdiği karısını. Gönül terazisinde tarttığında hiç şüphesiz ağır basan Hümeyra oldu. Firuze umrunda değildi.

"Tamam Türkmen kızı. Senin istediğin olsun. Bütün şartlarını kabul ediyorum. Lakin sen de bana kalbinde bir şans vereceksin. Beni kabul etmen zor ama lütfen dene."

Hümeyra kocanının yalvaran gözlerine kayıtsız kalamayarak başını salladı.

"Deneyeceğim ama bana süre tanıyacaksın."

Şehzat neşeyle gülüp kollarını karısının bedenine sardı. Şu anda ondan mutlusu yoktu. Kardeşinin ölümünden sonra çok dağılmıştı ama şimdi neredeyse mutluluktan havalara uçacaktı. Hümeyra onun tesellisi olmuştu. Karısının kokusunu dolu dolu içine çekerken onun kulağına fısıldadı.

"Bu kararı verdiğine seni pişman etmeyeceğim Hümeyra. Ailemizi dağıtmadığın için teşekkür ederim. Bana dünyaları verdin."

Hümeyra kalbindeki garip duygunun ne olduğunu çözmeye çalışırken, şu anki durumunu muhakemesinden geçiriyordu. Hiç yapmam dediği şeyi yapıyor, Şehzat'ın hayatında kalmaya devam ediyordu. Bu yaptığı ne kadar doğruydu?

Bölüm sonu.

OY ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bölüm : 03.06.2025 23:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sedef Yılmaz / Bedenlere Tutsak / ♥️ Bedenlere Tutsak 48 ❤️
Sedef Yılmaz
Bedenlere Tutsak

11.07k Okunma

856 Oy

0 Takip
50
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...