
''Ulan Kenan ödümüzü kopardın!''
''Döv bi' de Tahir... Benim burada anam ağlamış.'' derken gözlerini devirdi Kenan. Çocuk gibi trip atıyordu ya resmen.
''Sana ne olur lan zaten yok yere telaşlandık. Dokuz canlısın dokuz.''
''Tahiiiiirrr...'' diye sessizce uyardı Elçin sevdiği adamı. Bu adamın da çenesine bir vurdu mu susmuyordu yani!
Sinan oturduğu yerde ayaklandı ama sakalını sıvazlamaya devam ediyordu. Hepsi inanılmaz öfkeliydi. Kardeşlerine bunu yapan kimse anasından doğduğuna pişman edeceklerine hiç şüphe yoktu.
''Kimdir necidir sana bu haltı eden?''
Güliz yanan gözlerinden süzülen yaşları temizlerken sesi oldukça suçlu çıkıyordu.
''Amcam...''
''Amcan mı? Vay şerefsizzz!!!'' dedi bir an Ömer hiddetle. Miray koluna dokunduğunda bakışları Güliz'i buldu. ''Kusura bakma Güliz, bir an kendime hakim olamadım.''
''Yok abi, ne deseniz haktır ona. Babam öldüğünden beri bana yapmadığını bırakmadı şimdi ise sevdiklerime zarar veriyor.'' diyen Güliz'le kızlar kendi aralarında sinsice bakışıp sırıttı. Kenan ise duyduğu son cümleyle Eros'un okunun yeniden kalbine saplandığını hissetti. Elini Güliz'e uzattığında ise Güliz sanki bunu bekliyormuş gibi hızlıca adamın elini tuttu.
''Özür dilerim Kenan.'' derken yeniden ağlamaya başladı.
''Saçmalama Güliz, senin ne kabahatin var? Sakın, duymak istemiyorum bi' daha bu lafı.''
''Kenan haklı, senlik bir durum değil bu hemşire hanım. Kendini suçlayıp harap etme.'' dedi Sinan ama öfkeden kuduruyordu!
''Güliz gel biz bi' hava alalım. Onlar kendi aralarında konuşsunlar. Hem sende bi' elini yüzünü yıka.''
Bahar Güliz'in koluna girdiğinde kızlarda peşinden çıktı. Ekip mi denir çete mi denir bilinmez ama bizim çocuklar sonun da yalnız kalabilmişti.
''Evi barkı nerede bu adamın sen bilirsin...'' dedi Sinan, resmen sinirden gözlerinden ateşli oklar fırlatacaktı yani.
''Boş verin.'' diyen Kenan oldukça sakin görünüyordu bu bizim çocukları iyice delirtti tabii. Ömer öfkeyle cam kenarına yürüdü ama bakışları Kenan'ın üzerindeydi.
''Lan adam canına kast etti!''
Tahir derin bir soluk bırakıp, yatağın ucuna oturduğunda bir şeyler anlamıştı.
''Senin aklında var bi'şey.''
''Kenan abi, adamın bi'şeyini mi yakaladın?'' dedi Kadir.
Ömer sırıttı. ''Vukuatlı kesin.''
''Güliz'in üzerinde kurduğu baskının altında başka bir sebep var. Miras falan olabilir. İlle de kendi oğluyla evlenmesini istiyor çünkü. Hayatına başka bir adam girince gözü döndü baksana. Güliz'i yokladım ama bi'şey bildiği yok.''
Sinan aklına gelenle atıldı.
''*Sekiz'e haber verelim, o bi' araştırsın. İki güne çözer mevzuyu.''
''Hakikaten o nerelerde?'' diyen Kenan'dı.
''O ne zaman ortalıklardaydı ki?''
Ömer'in bu lafına sırıtan Tahir Kenan'a laf çarptı yine.
''Kafayı da çarptın heralde Sekiz'den bahsediyoruz oğlum. Aloo!''
O sırada kızlar çoktan aşağıya inmiş. Güliz'in solan yüzüne bakıp iç çekiyorlardı. Güzelim kız ne hale gelmişti. İnsanın ailesini seçememesi çok kötü bir şeydi. Güliz hem üzülüyor hem de kendini mahçup hissettiğinden kimsenin yüzüne bakamıyordu. O görüntüyle kızların içi parçalandı.
''Güliz üzülme artık bu kadar bak Kenan abi iyi. Daha da iyi olacak inşallah.'' diyen Elçin kızın sırtını sıvazlıyordu.
Bahar telaşla kıza döndü. ''Allah bilir bi'şey de yememişsindir sen.''
''Ben gidip sandviç falan alayım.'' dedi Miray. Zülal ise elinde ki su şisesinin kapağını açıp kıza uzattı.
Güliz ise olan biteni şaşkınlıkla izliyordu. Bu zamana kadar annesinden başka onun için telaşlanan kimse olmamıştı ki.
''Siz nasıl insanlarsınız? Daha yeni tanıştığınız insana bile kendi canınız gibi yaklaşıyosunuz.''
''Kenan abi seni sevmişse vardır bi' bildiği. Abimin de dediği gibi anamın bi' kızı daha oldu.'' diyen Elçin'le kızlar hep bir ağızdan gülmeye başladılar. O sıra da elindekilerle masaya yaklaşan Miray heyecanla sordu.
''Ayy ama neyi kaçırdım ben ya?''
*
''Ne gündü be!'' diyen Sinan mahalle de yürürken bir yandan da sevdiğine sarılmayı da ihmal etmiyordu.
''Kız o kadar mahçup duruyordu ki Sinan. Çok üzüldüm ya.''
Bahar bakışlarına karşılık veren Sinan havanın karanlık olmasını fırsat bilip kızın dudağına minik bir öpücük bıraktı.
''Merhametini sevdiğim... Ben şimdi senden nasıl ayrılayım. Vallahi canıma tak etti. Yıldırım nikahı mı kıysak biz?''
Gözlerini kocaman belerten Bahar'dan cevap gecikmedi tabii.
''Yok artık Sinan! Senin iyice şirazen kaydı aşkım.''
''Kaydırana bakacaksın gülümmm.'' dedi Sinan son kelimeyi uzatarak. Sevdiği kadını yine güldürmeyi başarmıştı. Öyle güzel gülüyordu ki, adı gibi kalbine baharı getiriyordu adeta.
"Yaa Sinan evimize mi gitsek?" diyen Bahar oldukça masumdu ama Sinan'ın sarı kafasın da ampuller yanmaya başlamıştı. Bunun da kafa son zamanlar da tersinden çalışıyordu ya hayırlısı!
"Gidelim yavrum..." dedi ama niyetini o kadar belli etmişti ki Bahar onun tepkisiyle sağlam bir kahkaha attı.
"Hayallerini başına yıkmam istemem ama hastanedeyken annen aradı mobilyalar gelmiş gidip ona bakalım diyecektim. Başka bir niyetim yok canım benim."
"Bak bi' de imalı imalı göz kırpıyo ya! Senin benim hayallerimi başıma yıkmaya ne hakkın var?" derken sahte bir sitem vardı sesinde.
"Biraz daha sabır aşkım, biraz daha..." dediğinde adamın yanağından makas alıp saçlarını savurdu. Sinan ise önden yürüyen kızın arkasından bağırdı.
"Bak yaa! Bak yaa! Ben bunun intikamını alırım ama..."
Bahar, sevdiği adamın söyledikleriyle onu döndü ve koşmadan önce cevap verdi.
"Yakalarsan alırsın canım!"
Sinan ise neşeyle peşinden koşuyordu. Bir ömür de koşardı yeminle!
*
"Senin kafanı koparıcam Tahir!" derken arabadan iniyordu Elçin, oldukça öfkeliydi. Bu adamın bu yakışıklılığı başına dert olmuştu resmen!
"Yaa kızım ben n'apiyim kız beni ünlü bi' oyuncuya benzettiyse? Benim günahım ne?"
"Niye kıza 'ben o değilim ama isterseniz bir imza atarım' diyosun?"
"Ya o olmadığımı anlayınca çok üzüldü zaten taş çatlasın 18 yaşındadır o kız ne olacak?" Arabayı kilitleyen adam kıza doğru adım atmıştı ki söyledikleriyle olduğu yerde kaldı.
"Tabii haklısın aynısı benim başıma gelirse şayet bana anlayış göster o zaman bundan sonra. Ben imza da atmam, direkt fotoğraf çekilirim."
"Ya yeminle ben varya iyi niyetimden bu hallere düşüyorum hep! Bundan sonra hal hatır sorana da kafamı çeviricem, öyle duvar gibi olucam anasını satayım vallahi bezdim!"
"He gönlüm de alınmıyor artık? Evlenmeden başladın huy değiştirmeye bakıyorum."
Tahir bu saçma tartışma yüzünden oldukça gerilmişti eliyle sakallarını sıvazlarken konuştu.
"Elçin, sen beni hiç mi tanımıyosun kızım ya? Benim ben! Tahir. Sana kör kütük aşık olan adam. Niyetimin kötü olacağı aklının ucundan geçiyorsa sen beni hiç tanımamışsın. Biz nelerin üstesinden geldik ulan ben sana deli olmasam abini, canımı karşıma alır mıydım? Bak bu kafalar bize çok zarar verir. Etme, eyleme..."
Elçin bu konuşmanın ardından durumun ciddiyetini anlayıp, suçluluk duymaya başlamıştı bile.
"Tahir ben seni çok seviyorum..." dediğinde Tahir'in sanki ilk kez duyuyormuş gibi kalbi tekledi. Kız devam ettiğin de ona da hiç kıyamadığını biliyordu ama ifadesini hiç bozmadan dinledi.
"Ben senden önce kimseyi sevmedim, açmadım kalbimi. Bilmiyorum, acemiyim işte. Birinin gözü gözüne değse canım gidiyor sanki. Ne yapsam acaba terapiste falan mı gitsem ben ya? İyice deliriyorum baksana." derken oldukça üzgün ve hatasının farkında görünüyordu. Tahir daha fazla dayanamadı hızla kızın yanına ulaşıp sarmaladı onu.
Önce saçlarını derin derin koklayıp, ardından öpücüklerini sıraladı. Elçin'in ise gözleri yaşla dolmuş, o yaşlar özgürlüğüne kavuşmak için yer arıyordu adeta.
"Kurban olurum sana ben. Beraber aşarız biz bunları. Sen o güzel gönlünü yorma. Gerçi bak ben sana kıyamıyorum ama sonra alırım ifadeni." derken sesi sona doğru alaylı bir hale bürünmüştü.
"Hmmm nasıl bi' ifade bu?" derken başını sevdiğinin yüzüne kaldırıp nazlı nazlı süzdü gözlerini.
"Böyle bol öpmeli, sevmeli bi' ifade." dediğinde kızın saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Bizim çift iyice mayışmışken Gülsüm Hanım evin kapısını açtı.
Tahir ve Elçin o an elektrik çarpmışcasına birbirinden ayrılırken kadın içten içe onların bu hallerini gülüyordu.
"Hoş geldiniz çocuklar. Kenan nasıl?"
"İ..iyi Gülsüm anam. Ona ne olur ya, dört ayağının üstüne düştü her zaman ki gibi. 9 canlı mübarek." diyen Tahir durumu toparlamaya çalışıyordu.
"İyi iyi, Elçin hadi geç içeri kızım. Tahir gel oğlum sende bi' çay içeriz. Cevizli kek yapmıştım pek güzel oldu çayla yeriz."
"Ayy anne bu saatte bi'şey yenir mi ya? Kaç kalori o biliyo musun? Sonra o gelinliğe nasıl sığıcam ben?"
Gülsüm Hanım çatık kaşlarla kızına döndü.
"Kız bana bak, zaten kuş kadar yiyosun. Seni kalorili kalorili bi' döverim, feleğin şaşar!"
Tahir ise oldukça eğleniyordu ki kıs kıs gülmeye başlamıştı. Elçin annesinden alamadığı hırsıyla sevdiğine döndü.
"Gülüyosun dimi bi' de beni savunacağın yerde?"
"Valla anacığım çok haklı, ben onun tarafındayım kusura bakma."
"Aman siz ne yiyosanız yiyim ben ağzımı sürmem!" dedikten sonra ayaklarını yere vura vura eve girdi tabii peşinden Gülsüm Hanım söyleniyordu.
"Şu çalımlara bak, haspam!"
Tahir ise nerdeyse kahkaha atacaktı.
"Gel anacım biz de girelim içeri üşüme sen de." dedi ve bir eliyle kadının omuzun sarıp eve doğru yürüdü.
*
"Miray sen ben de kalsan ya bu akşam?"
Tam da apartmanın önüne gelmişlerken Ömer'in bu cümlesiyle şaşkınca yanıtladı genç kız.
"Neden?"
"Ne bileyim çok zor sensiz o eve girmek. Ben senden ayrı kalmaktan yoruldum."
Ömer'in bu masum iç döküşü karşısında içini gıdıklayan o tatlı hisse kulak verdi Miray.
"Tamam ama benim Türkan Şoray kurallarım var." dedi alayla.
Ömer ise duyduklarıyla eğlenmeye başlamıştı.
"Kızım sen sapık mısın ya? Ne geldi ki senin aklına şimdi?"
Miray biraz bozulmuştu ama çaktırmıyordu.
"Yoooo bi'şey gelmedi." derken gözleri havada geziniyordu. Ömer kahkaha atmamak için dudaklarını ısırdı.
"Hayır beni de yoldan çıkaracaksın yani çok ayıp şeyler bunlar."
"Üff aman be! Sütten çıkmış ak kaşık konuştu..." diye celallenen Miray adımlarını yola yönlerdi, kızsa da yine Ömer'in evine doğru yol almıştı bizim şaşkın. Ömer de peşinden mest bir şekilde koşuyordu.
"Yaa kızım ben seni severim severim doymam be! Gel tut elimi, buz gibi olmuştur ellerin yine."
"Tutmam, sonra sapık damgası yerim hafazanallah!"
Ömer bu sefer kahkahasını tutamamıştı, iki adımda kızın yanına varıp elini sıkıca kavradı.
"Senin gibi sapığın yoluna köle olayım ben..."
Ömer'in söyledikleri karnında ki o kelebekleri harekete geçirmişti geçirmesine ama kendi başlattığı oyun içinde patlamıştı ya ondan yüz vermiyordu.
"Yemezler."
"Yerler yerler... Gel öpeyim bir." dediği gibi kızı kendine çekip öptü ama bırakmadı kızı sarmalayarak yollarına devam ettiler.
Eve vardıklarında hemen ışığı açan Miray üzerinde ki ceketi çıkarıp koltuğa yerleşti. Ömer ise peşinden geliyordu.
"Eee hanım, bi' çay koy da içelim." dedi keyifle.
"Senin elin yok mu? Kalk kendin koy bey." diyen Miray içinden kahkaha nidaları atıyordu.
"Ooo bizim hanımın eli maşalı, gideyim de ben yapayım bari." dedikten hemen sonra kıza uzaktan öpücük gönderip mutfağa girdi. Miray da peşinden tabii.
"Aşkım ben biraz acıktım tostta mı yapsak?"
Çaydanlığı aygaza koyup kıza döndü Ömer.
"Valla ekmek kaldı mı bilmiyorum ki güzelim, bak bakalım bi' sepetin içine..."
Miray hayal kırıklığıyla sevdiği adama döndü.
"Yok bitmiş."
"Eee n'aparsın bekar adamın evi böyle olur."
"Hmmm... Bulalım isterseniz size şöyle helal süt emmiş hayırlı bir kısmet?" dedi Miray. Ömer hemen ardından kızın beline sarıldı.
"Ben buldum. Öyle biri ki anlatmaya doyamam. Çok da seviyorum. Ama bize bi' türlü sıra gelmiyo. Kısmetse bu gidişle kaçırıcam."
Miray, sevdiği adamın söylediklerine gülerken Ömer hemen uzanıp öptü gülüşünden. Sonra bir daha, bir daha derken o masum öpücük onları ateşin içine attı. Ömer vallahi de bu kızın hiç bir şeyine doyamıyordu. Alıp canına saklasa yeriydi.
"Ben n'apıcam seninle? Bin yıl kokunla yaşasam yine doymam, yine doymam."
Miray öpüşmenin verdiği sarhoşluğu hala üzerinden atamamıştı.
"Doyma zaten çünkü bende sana doyamıyorum."
"Hmmm..." diye mırıldana Ömer yine uzandı o bal dudaklara.
"Hı hııı..." diye onaylayan Miray ise, bu mutluluğun hiç bitmemesi için dua ediyordu bir yandan.
*
"Kenan iyi mi yastığın istersen biraz daha kaldırayım?"
"İyiyim iyi... Sen gelsene yamacıma." derken bir eli ensesinde, keyfi gayet yerindeydi paşanın.
Güliz suçluluk duygusuyla çekine çekine gidip oturdu yanında ki sandalyeye. Kenan uzattığı elini kızın yanağına bırakıp okşamaya başladı.
"Kurban olurum gülsün şu yüzün artık. Bak ben iyiyim, bi'şeyim yok be güzelim."
"Ama olabilirdi de Kenan." dediğinde çoktan gözleri dolmuştu genç kızın. "Hepsi benim yüzünden."
Kenan başını iki yana salladı.
"Senin zerre kabahatin yok meleğim benim. Kimin aklına gelir ki? Kaldı ki ben senin için ölürüm ne olacak?"
Güliz'in duyduklarıyla gözlerinde bekleyen o yaşlar bir bir aktı.
"Ne mi olacak? Kenan sen ölürsen ben de ölürüm. Deme öyle şeyler... Canımı daha fazla yakma." derken hıçkırmaya başladı. Eliyle yüzünü gizlemeye çalışıyordu ama Kenan biraz zorlanarak da olsa yatakta dikleşip, kızın ellerini yüzünden çekti.
"Güliz, güzel sevdiğim ağlama ne olur... Tamam hadi boş verelim bu konuları. Ben senin o akan tek damla göz yaşına kurban olurum, bak beni de üzüyosun hadi..."
Başıyla onaylayan Güliz, ufak bir tebessüm yerleştirdi yüzüne.
"İyisin ya o kadar şükrediyorum ki... Ben sensiz yapamam artık Kenan."
Kenan'ın kalp atışları hızlanmaya başladı. Bu kızın ağzından da bunları duyacak mıydı? Az koşturmamıştı peşinden.
"Ben ömrüm yettiğince senin yanındayım, bir Allah'ın kulu ayıramaz bizi."
O esnada kapı çaldı ve içeriye ellili yaşlar da dünya güzeli bir kadın girdi. Hafif solgun bir yüzü vardı oldukça da yorgun görünüyordu ama mutluydu.
Güliz kadını görür görmez ayağa kalktı ve yanına giderken seslendi oldukça şaşkındı.
"Anne?"
Kenan duyduğuyla afalladı.
"Anne mi? Aaa kaynanam gelmiş."
UMARIM SEVDİĞİNİZ BİR BÖLÜM OLMUŞTUR.🙏🏻 BÖLÜMLE ALAKALI YORUMLARINIZI ÇOK MERAK EDİYORUM AYRICA BENİMLE PAYLAŞIRSANIZ ÇOK SEVİNİRİM. 🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |