17. Bölüm

17.bölüm

Selcan Yazıcılar Kazdal
selcanykazdal

Merhaba arkadaşlar...💘

İki haftadır yoğun bir tempodayım bu yüzden geçen hafta bölümü bitiremedim. Bu hafta da bu saate kaldı. 🫢

Yazım hataları varsa affola o kadar yorgunum ki, düzeltmeye mecalim yok. 😪

Affınıza sığınarak bölümü sizlerle paylaşıyorum.🌸

 

Keyifli okumalar...💃🏻

 

Yorgun bir sabaha uyandığımda, gözlerimi aralamadan gülüşüm dudaklarımda yer etmişti bile. Dün gece birbirimize kavuşmuş, iki kalp tek beden olmuştuk… Geceyi düşünce hızlanan kalp atışım ve yanan yüzümle bakışlarımı belimi saran ellere çevirdim. Normalde sabahın kör karanlığında uyanan adam hala uyuyordu. Gözüm saate takıldığında saatin dokuza geldiğini görünce panikle sıçradım.

 

‘’Geç kaldım of!’’ derken örtüye sarılıp çekiştirmeye çalışıyordum ama Kerim o kadar ağırdı ki bu beni yormaktan başka bir işe yaramamıştı. Sonunda yatakta ki hareketlenmeyi fark edip tek gözünü açtığında uyku mahmuru mırıldandı.

 

‘’Ne oluyor?’’

 

Çatık kaşlarımla ona döndüğümde gözlerini ovuyordu.

 

‘’İşe geç kaldım Kerim saat dokuz olmuş!’’

 

Elini bana uzatıp tek bir hamleyle tekrar olduğum yere yatırdığında, sıkıca sarıp sarmaladı.

 

‘’Boşver, biraz daha uyuyalım…’’

 

‘’Nasıl boşver Kerim, zaten dün gecede hiç bir şey demeden onların yanından alıp götürdün beni, şimdi de geç kaldım. Kesin anladılar.’’dediğimde burun burunaydık. Gözlerini ışık hızında açtı.

 

‘’Neyi?’’ derken sırıtıyordu.

 

‘’Ya Kerim uğraşma benimle…’’derken bakışlarımı kaçırmaya çalıştım ama öyle sarıp sarmalamıştı ki bu tabii ki mümkün olmadı. Bir eli beni sarmaya devam ederken diğer elini yüzüne yaslayıp beni izlemeye başladı.

 

‘’Ya sen niye bu kadar güzelsin?’’

 

‘’Kerim devam et, şimdi şak diye düşüp bayılacağım ama!’’derken kızsam da kalbim çok başka havaları çalıyordu.

 

Belimdeki elini yüzüme yaklaştırıp okşamaya başlarken yeniden söze girdi.

 

‘’Benden utanma… Ayrıca dün gece o kadar güzeldin ki, bunda utanılacak hiç bir şey yok. Tek bir problem var. O da benim sana doyamadığım.’’ derken yeniden gözleri parladı, yanağımı okşarken, ‘’Ben diyorum ki, hazır geç kalmışken acaba biz bu durumu fırsata çevirsek…’’ dedi ve dudağıma uzandı.

 

Öptüğü gibi kendimi geri çektim.

 

‘’Vallahi kovulacağım ya!’’

 

‘’Kim kimi kovuyor ya? Hayırdır? Kovamaz o seni merak etme.’’ derken o da yatakta toparlanıp komodindeki telefonuna uzandı. Bir yandan da hala gözlerini ovuşturuyordu.

 

‘’Valla benim, benim gibi çalışanım olsa ben kovardım. Hayır ben kendime kızıyorum, bu ne sorumsuzluk canım. Dün gece ne yaşadıysan yaşadın, kur alarmını yat uyu yani.’’

 

Ben bunları söylerken yataktan çıktım, farkında olmadan üzerime bir şey sarmadan banyoya ilerlerken arkamdan çaldığı ıslıkla kendime geldim ama öyle bir kızardım ki, koşar adım banyoya koşarken Kerim’in sesiyle sırıtmayı da ihmal etmemiştim tabii…

 

‘’Benim kadınıma bak be! Su gibi su!’’

 

Peşimden gelmesin ve daha fazla geç kalmayayım diye kapıyı kilitleyip, hızlı bir duş aldım. Bornozumu üzerime geçirip, dişlerimi fırçalarken kapı tıklatılınca uzanıp kilidi çevirdim.

 

İçeriye giren Kerim, uzanıp boynuma kuvvetli bir öpücük bıraktığında hızlıca duşa girdi. Ben de o ara saçlarımı kurutmaya başlamıştım. Banyodaki işim bitince, koşar adım giyinme odasına girip hızlı bir kombin yaptım. Daha sonra makyajımı yapmaya başlamışken Kerim duştan çıktı.

 

Makyaj aynasından yansıyan yatağa gözüm takıldı. Kafamı arkaya çevirip yatağı izlemeye başladığımda dün gecenin her bir karesi tek tek gözümün önünden geçerken elimi kalbimin üzerine koyup derin bir nefes bıraktım.

 

Üzerini giyip odaya dönen Kerim’e, ‘’Beni sen bırakabilir misin? Taksiyi bekleyemem şimdi.’’ dedim.

 

‘’Tamam ama gidince bir şeyler ye.’’ dedikten sonra gözlerimi devirince güldü ve elime uzandı. Birlikte evden çıktığımızda Arif koşar adım gelip, arabanın anahtarını Kerim’e uzattı ve arabaya bindik.

 

Yol boyunca o kadar şapşal bir tavır içerisindeydik ki… Liseli aşıklar gibi birbirimize bakıp sırıtıyorduk. Aşk ne güzel şeydi.

 

*

 

Ofise girdiğim gibi beni görüp, yanıma koşan kişi Balım’dı. Sırıtarak geldiği için, dün geceyle alakalı sorguya çekecek zannederken, o söze girdi.

 

‘’Feride! Nerdesin kızım sen? Of! Neler oldu neler. Anlatmam lazım.’’

dediğinde meraklı gözlerimi ona çevirdim.

 

‘’Ne oldu? Kızım bir dur çekiştirme ya!’’ diye söylenirken çoktan masama geçmiştik. Yan masada boş duran ofis sandalyesini kendine çekip oturduğunda bana doğru eğilirken bilgisayarımı açıyordum.

 

‘’Şahin…’’ deyince duyacaklarımın heyecanıyla bakışlarımı onun yüzüne diktim. Sesini iyice kısarak fısıldadı. ‘’Beni öptü.’’

 

‘’Ne?’’diye farkında olmadan yüksek sesle tepki verince tüm kafalar bir anda bize döndü. Herkese özür dileyen bir gülümseme gönderip, yeniden Balım’a döndüm.

‘’Anlat çabuk!’’

 

Hülyalı bakışlarıyla, elini yüzüne yaslayıp anlatmaya başladı.

 

‘’Dün sizden çıkınca eve gittik doğal olarak. Suna Hanım’da yok baya baş başayız.’’

 

‘’Eeee?’’ diye dayanamayıp araya girdim.

 

‘’Salonun ışığını açtım derken pat diye elektrikler gitti. Koktum tabii o an refleksle geri adım attım arkamda da Şahin. Ona çarptım, o düşmeyeyim diye beni tuttu sonra beni kendine çevirdi. Abartmıyorum bir beş dakika göz gözeydik. Sonra bir anda beni öptü.’’

 

Elimi düşük sesli bir ritimle alkış yaptığımda, mutlu gözlerle söze girdim.

 

‘’Ya, o kadar sevindim ki… Çok yakışıyorsunuz!’’

 

Aklıma gelenle devam ettim.

 

‘’Sen karşılık verdin mi peki?’’

 

Başını iki yana sallayınca gözlerim kocaman açıldı.

 

‘’Neden?’’

 

‘’Dondum kaldım o an, ne bileyim ya!’’

 

‘’Aferin Balım…’’ derken gülüyordum. ‘’Neyse, öğle yemeğinde daha detaylı konuşuruz. Şimdi biraz çalışalım.’’

 

Beni onaylayıp, masasına geçerken yüzünde hali hazırda bir gülümseme mevcuttu. İkisi içinde çok mutluydum. Umarım bir ömür beraber ve mutlu olurlardı.

 

Ofiste ki herkes yavaş yavaş ayaklandığında bakışlarım saate kaydı. Çalışırken gerçekten zamanın farkında değildim. Boynumu geriye atıp, kollarımı yukarıya doğru esnettiğimde Şahin’in ofise girdiğini gördüm. Kaşları çatıktı, inanılmaz gergin görünüyordu. Gözleri beni bulduğunda kafasıyla odasını gösterip, gözden kayboldu. Bakışlarım Balım’la keşişti. İkimizde merakla ayaklandık ve Şahin’in peşinden gittik.

 

 

‘’İyi misin?’’ derken kapıyı kapatmıştım. Balım’la beraber geçip oturduğumuzda biraz endişeli bir şekilde bana döndü.

 

‘’Sakin ol ama sana bir şey söyleyeceğim.’’

 

‘’Ne oldu? Birine mi bir şey oldu?’’ Derken sarmaşık gibi içimi kuşatan sıkıntı artık yüzümden okunuyordu.

 

‘’Barbaros…’’ dediğinde kalbim tekledi, korkuyla fısıldadım.

 

‘’Şahin…’’

 

‘’Korkma, iyi. Ama kızın abilerinden biri ayağına sıkmış.’’ der demez telaşla ayaklandım.

 

‘’Ne?’’ Ellerimle sıkıntıyla yüzümü sıvazlarken panikle odadan çıkmaya yeltendim. Barbaros’un yanına gidecektim. İyi olduğunu gözümle görmem gerekiyordu. Kalbimi sıkan bu yumru canımı öyle çok yakıyordu ki…

 

‘’Beraber çıkacağız acele etme. Bir mail atacağım sadece iki dakika ver bana.’’dedikten sonra bilgisayarını açtı. O sırada Balım gelip bana sarıldı.

 

‘’Korkma bak, bir şeyi yokmuş işte.’’

 

‘’Görmem lazım, yoksa içim rahat etmez.’’

 

Başıyla beni onayladığında, sorar gözlerle yeniden Şahin’e döndüm.

 

‘’Kerim’in haberi var mı?’’

 

‘’Ben de buraya gelirken öğrendim. O aradı beni. Muhtemelen seni de aramıştır.’’

 

‘’Telefonum masada kaldı, gidip alayım.’’

 

Odadan çıktığımda koştura koştura masama gidip telefona uzandığımda defalarca arandığımı gördüm. Çalıştığım için sesini kısmıştım ve muhtemelen bu yüzden aramaların hiç birini duymamıştım.

 

Son aramalara girip Kerim’i aradığımda, ikinci çalışta açtı.

 

‘’Feride…’’

 

Konuşmasına müsaade etmeden söze girdim.

 

‘’Hangi hastanedesiniz?’’

 

‘’Çıktık güzelim, eve geçiyoruz. Korkma, dana gibi bu herif. Sapasağlam, yanımda oturuyor.’’

 

‘’Versene bir sesini duyayım.’’dediğimde içim içimi yiyordu resmen. Bir kaç saniye içinde Barbaros’un sesinin duyduğumda derin bir nefes bıraktım.

 

‘’Çiroz’um iyiyim ben, merak etme.’’

 

‘’Barbaros o kızdan uzak dur. Bak daha şimdiden başladı problemler.’’

 

O arada arkadan Kerim’in sesini duydum.

 

‘’Sorsana niye sıkmışlar ayağına?’’

 

O sırada Barbaros ofladı.

 

‘’Ne oldu anlat hemen.’’ dedim sesimi kızgın tutmaya çalışıyordum ama neredeyse ağlayacaktım.

 

‘’Serap’ı takip etmiş abisi… Öyle işte.’’ dediğinde altından başka bir şey çıkacağını biliyordum ki öyle de oldu Kerim’in sesiyle işin detayını öğrendim.

 

‘’Bunları el ele otele giderken görmüş, peşlerinden gitmiş. Odalarına kadar takip etmiş, tam odanın önünde bunlar sarmaş dolaş odaya girerken basmış.’’ dediğinde kafamdan aşağıya sular döküldü.

 

‘’Başını belaya sokmaya bayılıyorsun Barbaros! Ya sana bir şey olsaydı?’’

 

‘’Olmadı işte Çiroz’um boşver…’’

 

Telefonun elinden çekiştirildiğini anladığımda kısa süre sonra Kerim konuşmaya başladı.

 

‘’Yavrum çıkın gelin. Ben şimdi Cemre’yi de erken alacağım okuldan. Eve geçip hazırlanalım, akşama kız istemeye gidiceğiz.’’

 

‘’Ne?’’ dediğimde Şahin ve Balım bana doğru yürüyorlardı.

 

‘’Feride’m sonra şaşırırsın güzelim, hadi çıkın gelin. Anca hazırlanırız.’’ diyen Kerim kapatınca Şahin’e döndüm.

 

‘’Kız isteyeceğiz diyor ya!’’

 

Şahin duyduğuyla kahkaha atmaya başlayınca Balım ve ben onu şaşkınlıkla izliyorduk. Bakışımızı fark edince kendi açıklama ihtiyacı hissettinden söze girdi.

 

‘’Valla kızlar kusura bakmayın ama çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncü de...’’ deyip devamını getirmeden sırıttı.

 

Oflayıp çantamı toparladım ve ceketimi de alıp kapıya doğru yürüdüm. Daha başımıza neler gelecek diye hayıflanırken bir yandan da Barbaros için endişe ediyordum. Olaysız bir günümüz yoktu gerçekten.

 

Şansımıza trafik yoktu, yirmi dakika içinde eve gelmiştik. Telaşla anahtarımı çıkarmaya çalışırken kapı açıldı.

 

‘’Hoş geldiniz!’’ diye coşkuyla bacaklarıma sarılan güzel kızımı görünce, içim sıcak oldu. Anahtarı çantama atıp onu kucağıma aldığımda yanaklarını koklayarak öperken içeriye girmiştim. Şahin ve Balım da hemen arkamdaydı.

 

‘’Hoş bulduk bebeğim… Günün nasıl geçti bakalım?’’ derken salona girmiştik. Kerim oturduğu koltuktan bizi izlerken, gözlerinde hayranlığı iliklerime kadar hissetmiştim.

 

‘’Çok güzel geçti. Bugün pasta yaptık hem de kocaman.’’

Gözlerini kocaman açarak tarif etmeye başlayınca Cemre’nin bu haline kıkırdadığımda Şahin arkadan yanaklarına uzanıp, sıktı.

 

‘’Ooo harika. Hafta sonuda beraber yaparız o zaman.’’

 

‘’Tamam!’’ dedi hevesle.

 

‘’Dayısının güzeli, gel bakalım bana. Ben seni çok özledim.’’ diyen Şahin kollarını Cemre’ye uzatınca, Cemre tek hamleyle onun kucağına geçti. Bir iki adımda Kerim’in yanına gittiğimde, kafasını yana eğmiş gülümseyerek bana bakıyordu.

 

‘’Niye öyle bakıyorsun?’’ derken sesim oldukça cilveli çıktı. Bu duruma daha da mest olunca elime uzandı.

 

‘’Şu an ortam müsait değil. Müsait bir zaman da anlatırım.’’ dedi ve göz kırptı.

 

Panikle kafamı arkaya çevirdim. Balım ve Şahin Cemre’yle sohbet ettikleri için bizi duymamışlardı. Tuttuğum eline tırnaklarımı geçirince dudaklarından ufak bir inilti döküldü ve peşinden mırıldandı.

 

‘’Rahat dur…’’ dediğimde yüzümde sahte bir kızgınlık vardı.

 

‘’Bence sen rahat dur. Tahrik etme beni.’’

 

Gözlerimi devirmiştim ama kalbim aynı tavır içinde değildi tabii.

 

‘’Barbaros nerde?’’ deyip konuyu değiştirmek ikimiz içinde şu an için en hayırlısı olacaktı.

 

‘’Müstakbel nişanlıysa telefonda konuşuyor. Mutfakta.’’

 

Şahin ve Balım da Cemre’yle birlikte gelip oturunca ben de mecburen oturdum ama içim içimi yiyordu. Böyle emrivaki olur muydu? Tamam seviyordu ama sevmek ayrı evlenmek ayrıydı.

 

‘’Cemreciğim, hadi sen odana çıkıp kendine güzel bir elbise seç. Ben de geleceğim birazdan.’’

 

Beni başıyla onaylayıp koşarak merdivenlerden çıkınca farkında olmadan, ‘’Yavaş Cemre, düşeceksin.’’ deyince bizimkiler gülmeye başladı tabii.

 

O sırada topallayarak salona gelen Barbaros’u görünce, yanına koşup koluna girdim.

 

‘’Bu halde mi gideceğiz kız istemeye?’’ derken sesim sitemkardı.

 

Koltuğa geçtiğimizde Kerim, içimi rahatlatmak istercesine söze girdi. Barbaros’a ne kadar düşkün olduğumu az çok biliyordu çünkü.

 

‘’Bir şey yok yavrum kurşun sıyırmış sadece.’’

 

Sıkıntıyla oflayıp, kafamı yeniden Barbaros’a çevirdiğimde elini omzuma bastırıp gülümseyince bir cesaret konuşmaya başladım.

 

‘’Evlenmek istiyor musun sen? Emin misin yani? Kendini baskı altında hissettiğin için falansa sen bunlara bakma yani. Bu iş çocuk oyuncağı değil.’’

 

‘’Kızım ben zaten öyle bir yanmışım ki, bu saatten sonra iflah olmam.’’diyen Barbaros’la beraber Şahin’in sesi duyulurken, Kerim kahkaha attı.

 

‘’Oooo! Kurt tedrisatını tamamlamış, hazır artık.’’

 

‘’İyi bari, ben gidip önce Cemre’yi hazırlayayım. Sonra da güzel bir görümce kombini yapayım kendime.’’ derken içim rahatlamıştı. Seviyordu, istiyordu. O zaman benim tek yapacağım şey destek olmaktı. Son sözüme herkes gülerken, Şahin ve Balım da ayaklandılar.

 

‘’Nereye?’’

 

‘’Gidip bizde hazırlanalım, çıkarken haberleşiriz.’’ dedi Şahin. Kısa süre içinde onları yolcu edip, yukarıya çıktım ve Cemre’ye pembe, tatlı bir elbise giydirdim. Saçlarını da ördükten sonra onu oyuncaklarıyla baş başa bırakıp yukarıya çıktım.

 

Odanın kapısını açtığımda Kerim gömleğini giyiyordu, beni görünce gülümsedi.

 

‘’Cemre hazır mı?’’

 

‘’Evet, oyuncaklarıyla oynuyor. Ben de hemen giyineyim, makyajımı da tazeleyeyim de daha Barbaros’a el atacağım.’’ dediğimde giyinme odasına doğru ilerlediğimde peşimden geldi.

 

‘’Şimdi tam evin hanımı oldun bak, herkesi nasıl organize ettin iki dakika da.’’ derken sırıtıyordu. Ceketlerin olduğu dolaba uzandığında, güldüm.

 

‘’Ya sorma, yirmi beşinde hanımağa.’’ dedikten sonra beyaz ceket etek takımımı çıkarıp, içine lacivert bir bluz seçtiğimde hızla soyundum. Bluzu üzerime geçirirken, Kerim’in bakışlarının benim üzerimde olduğunun farkındaydım elbette.

 

‘’Hayırdır Kerim bey? Röntgenciliğe mi başladınız?’’

 

Duyduklarıyla sağlam bir kahkaha attığında, elinde ceketiyle yanıma gelip dudaklarıma sağlam bir öpücük bıraktığında geri çekilmeden önce fısıldadığında bedenim zangır zangır titriyordu.

 

‘’Biraz daha üzerini giymezsen, bu akşam bu odadan çıkamayacağız.’’

 

Ardından ceketi hızla üzerine geçirdi ve beni kalp spazmıyla baş başa bırakıp giyinme odasından çıktı.

 

Elim ayağıma dolanmış bir şekilde hızlıca giysileri üzerime geçirip, makyajımı da üstün körü toparladıktan sonra Barbaros’un odasına indim. Kapıyı tıklattım, onda onayı alınca açtığım kapıyla beraber bütün takımlarını yatağın üzerine serdiğini görünce kaşlarımı çattım.

 

‘’Buranın hali ne böyle?’’

 

‘’Hangisi giyilir ben bilemedim Çiroz’um, bir el at kurban olayım.’’

 

Takımlara göz gezdirip, gözüme kestirdiğim gece mavisi takımına uzanıp, elime aldığımda ona doğru uzattım.

 

‘’Bunu giy.’’

 

Başıyla onayladığında, seçimimden memnun olduğu belliydi. Odadan çıkmadan aklıma gelenle ona döndüm.

 

‘’Çiçek, çikolata?’’

 

‘’Arif’i göndermiştim, gelir şimdi.’’

 

‘’Tamam. On dakikaya salonda buluşalım o zaman.’’

 

*

 

Çiftlik evi olduğunu tahmin ettiğim evin, kapısının ortasında büyük harflerle ‘’Divancı’’ yazıyordu. Görkemli kapı ağır ağır açılırken büyük bir arazinin içine girdik. İçeriye giren arabayla beraber kafamı sağ taraf çevirince buranın bir at çiftliği olduğuna emin oldum. Bakışlarımı ön taraf çevirince tek katlı olmasına rağmen arazinin üçte ikisini içine alan geniş bir ahşap ev gördüm. Muhtemelen bütün çocuklarıyla aynı evi paylaşıyorlardı.

 

Evin kapısında biri yaşlı olmak üzere tam yedi tane erkek bizi karşılamak adına kapıda bekliyordu, etraflarındaki korumalarda cabası. Gerçi biz de pek farksız sayılmazdık, Sancaktar belası hala etrafımızı bir sis misali sardığından bizimde peşimizde iki araba koruma geziyordu haliyle.

 

Arabalar park ettiğinde hepimiz teker teker arabadan indik. Cemre koşarak babasının eline uzanınca bu haline gülümsediğimde arkamdan bir el omzuma dokundu. Kafamı çevirdiğimde Şahin’i görüp gülümsedim, o da aynı karşılığı verince fısıldadı.

 

‘’Hazır mısın görümce?’’

 

‘’Bilemedim, şu manzara beni biraz korkuttu açıkçası.’’ derken Balım da beni onaylar nitelikte kafasını salladığında Şahin göz kırptı.

 

‘’Asıl onlar bizden korksun.’’ dediğinde bakışlarım, hayranlıkla Şahin’i izleyen Balım’a kaydı. Onu böyle mutlu görmek beni de çok mutlu ediyordu. Üç kişi çıktığımız bu yolda böylesine güzel insanlarla aile olmaya devam etmek beni çok duygulandırıyordu. Artık kalabalık bir aileydik.

 

Kerim’in sesiyle kafamı çevirince, uzattığı elini çocuksu bir coşkuyla üç adımda yakaladım. Barbaros’ta hemen Kerim’in yanındaydı, gözümün ucuyla onu süzdüğümde topalladığı bacağıyla her adımda yüzünü buruşturması içimi acıtsa gergin yüzü beni daha çok korkutuyordu. Umarım kavga çıkmadan buradan güle oynaya çıkardık.

 

Şahin ve Balım arkamızdan gelirken, Kerim elini yaşlı olan adama uzatıp diğerlerine sadece baş selamı verirken, Barbaros’a baktı. Bizimki istemeye istemeye adamın eline uzanıp öptüğünde diğerlerinin suratına bile bakmadı. Kaldı ki adamlarda ona pek sevgi dolu bakmıyorlardı. Yaşlı adam Şahin’le de tokalaşınca bize de hoş geldiniz deyip içeriye buyur ettiğinde Kerim’in kulağına doğru eğilip fısıldadım.

 

‘’Keşke Cemre’yi evde bıraksaydık. Ortam çok gergin.’’

 

‘’İçin rahat olsun yavrum, biz de boş adam değiliz. O kadar da yapamazlar, çekinirler.’’

 

Bizi büyük bir salona götürdüler oldukça ferahtı ama odanın hakimiyeti tamamen koyu kahve tonları olunca biraz kasvetli bir ortam oluşturmuştu. Başında ipek olduğu tahmin ettiğim şalıyla, kolları ve boynu altın dolu yaşlı bir kadın oturduğu yerde ayaklanıp hepimizi güler yüzüyle karşıladı. Salonun diğer tarafında hummalı bir sofra hazırlığı vardı. Yemek masası neredeyse tıka basa dolmuştu ama görevli kadınlar hala bir şeyler getirmeye devam ediyorlardı.

 

Hepimiz yerleşince, adam da tekli oldukça gösterişli olan koltuğa oturdu ve elindeki tesbihi çekerken söze girdi.

 

‘’Tekrar hoş geldiniz.’’

 

‘’Hoş bulduk Azer ağa…’’diyen Kerim’den sonra Şahin de aynı karşılığı verdi ama Barbaros’un çıtı çıkmıyordu.

 

O sırada içeriye giren kalabalık arasından Serap’ı görünce içim rahatladı. En azından kızı bir yerlere kilitlememişlerdi. Ama yüzü düşüktü, acaba istemiyor muydu? Balım’la aynı şeyi düşünmüş olmalıyız ki göz göze gelip çaresizce bir süre bakıştık.

 

‘’Bunlar benim oğullarım, kızım ve gelinlerim…’’ diyen adamla hepsi bizimle sessizce selamlaşıp koltuklara yerleştiler. Serap harici, üç genç kadın vardı. Hepsi de birbirinden güzel, birbirinden alımlıydı.

 

Herkes bir süre susup birbirini seyredince, inanılmaz gerildim ve Kerim’e doğru eğildim.

 

‘’Ortam rahatsız edici derecede sessiz. İstersen bir an evvel konuya gir.’’

 

Kafasını sallayıp sakallarını sıvazladıktan sonra Şahin’le birbirlerini onaylayıp söze girdiler.

 

‘’Sebebi ziyaretimiz malum.’’ dedi Kerim, Şahin devam etti.

 

‘’Bir talihsizlikte yaşandı, pek hoşumuza gitmese de…’’ derken göz dağı verir gibiydi.

 

Yaşlı adam koltuğa iyice yayılıp, onaylamaz bir gülüş atsa da sessiz kalmayı tercih ettiğinde Kerim sözü devraldı.

 

‘’Azer ağa iyisin, hoşsun ama çok fevrisin. Arada kızın olmasa şu an çok başka şeyler konuşuyor olurduk.’’ dediğinde kaşlarını çatmıştı.

 

‘’Kerimoğlu, ben seni de babanı çok iyi tanırım.’’ diyen yaşlı adam bu sefer Şahin’e döndü. ‘’Seni de iyi tanırım birlikte çok iş yaptık. Siz de beni bilirsiniz. Bu bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Eğer arada siz olmasaydınız, bu çocuk burada sağ oturmazdı.’’

 

Son cümlesiyle birlikte içimi saran korkuyla Barbaros’a baktım. Ya ona bir şey olsaydı? Ben nasıl dayanırdım?

 

‘’Orada dur Azer ağa! Onun kılına dokunanın, dünyasını ters düz ederim! Onu sen bir geçeceksin.’’ dedi Kerim, sinirlendiği belliydi, çünkü boynunda ki damar belirginleşmeye ve dizini sallamaya başlamıştı.

 

Elimle salladığı dizine dokundum. Sonra aklıma Cemre gelince kafamı yanımda oturan küçük kızıma çevirdim. Ne olduğunu anlamadan şaşkın gözlerle etrafını izliyordu. Kısık bir sesle Balım’a seslenecekken gelinlerden biri durumu anlayıp yanıma geldi.

 

‘’Bizim çocukların yanına götüreyim. Beraber oynasınlar.’’ deyince ben ciddi anlamda panikleyip, Cemre’nin kolunu tutunca kadın gülümseyip güven vermek adına devam etti.

 

‘’Ben de anayım, seni en iyi ben anlarım. Merak etme, yan oda zaten. İçin rahat etmezse ara ara gider bakarsın.’’

 

Başımla onaylayıp, Cemre’ye durumu anlatınca hevesle kabul etti ve çocukların yanına, yan odaya gitti. Aklım ondaydı ama bu ortamda kalmasından daha iyi bir seçenekti.

 

Ortamda ki gerginlik devam ederken, genç adamlardan biri öfkeyle konuşmaya başladı.

 

‘’Sana kolay geliyor Kerim bey! Sen kardeşini öyle görsen sen ne yapardın acaba?’’

 

Kerim sabır çekip, gözlerini onun üzerine dikti.

 

‘’Silahımı değil, yumruğumu konuştururdum Mücahit. Eğer Kurt’a bir şey olsaydı, emin ol sana bir gram acımazdım.’’ derken parmağının ucunu gösterdiğinde Barbaros delici bakışlarını Mücahit denen adamın üzerine dikmişti.

 

‘’Olan oldu biten bitti… Biz buraya hayırlı bir iş için geldik. Tadımız kaçmasın şimdi.’’ dedi Şahin konuyu dağıtmak için. Daha çok Kerim’e duyurmaya çalıştı desem daha doğru, çünkü bizimki de saldırmaya yer arıyordu. Barbaros’a ne kadar kızıp, öfkelense de başkasına karşı ne olursa olsun arkadında dağ gibi duruyordu. Baba gibiydi… Ve bu durum beni her seferinde, ona daha da hayran bıraktırıyordu.

 

Kerim’e eğilip, ‘’Ben bir Cemre’ye bakıp geliyorum.’’ dedim ve cevap beklemeden ayaklandım. Hızlı adımlarla aralık olan kapıyı biraz daha araladığımda Cemre’nin çocuklardan biriyle güzelce oynadığını görünce içim rahat bir şekilde arkamı dönmüştüm ki, karşımda beni izleyen bir çift gözle karşılaştım. Bu Serap’ın abilerinden biriydi.

 

‘’Çocuklara epey ilginiz var…’’ derken yüzünde tanıdığım ve hiç hoşnut olmadığım bir çapkınlık ifadesi vardı.

 

‘’Müsaadenizle…’’ deyip geçmeye çalıştım ama önümü kesti.

 

‘’Kerim’in kızına yıllardır bakıyorsun. Hiç kendi çocuğun olsun istemedin mi? Evlilik falan düşünmedin mi?’’ derken yüzünde gevşek bir ifade vardı. Kaşlarımı çattığımda sesim oldukça sertti.

 

‘’Siz beni nereden tanıyorsunuz? Ne sıfatla hayatım hakkında bu kadar destursuz konuşabiliyorsunuz?’’

 

Etrafı kolaçan ettikten sonra, bir iki adım daha atıp yanıma geldi.

 

‘’Tanımak istiyorum işte… Sen bekar, ben bekar.’’ derken sırıttı. ‘’Olmaz mı?’’

 

İçimde kaynayan öfkeyle, bu hadsize haddini bildirmek için ağzımı açmıştım ki Kerim’in sesini duydum.

 

‘’Olur, tanışalım!’’

 

Valla adam kendi ayağına sıktı resmen! Kerimciğim hakkından gelir gelmesine de ortalık yangın yerine dönmese iyi! 😁v Arada Barbaros'un işi kaynamaz inşallah. 😁

Yorumlarınızı bekliyorum, yeni bölümde görüşmek üzere. Sevgiler...💘

 

 

Bölüm : 10.12.2024 20:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...