18. Bölüm

18.Bölüm

Selcan Yazıcılar Kazdal
selcanykazdal

SELAM ARKADAŞLAR! 💘

BU ARA SİZE KARŞI BİRAZ MAHÇUBUM AMA HAKLI SEBEPLERİM VAR.

OĞLUM HASTALANDI TAM İYİLEŞTİ DERKEN, ŞİMDİDE BİR ÖKSÜRÜK MUSALLAT OLDU GECE UYKUYU UNUTTUM, O SARHOŞ KAFAYLA OFİSE GELİP SİZLER İÇİN BÖLÜM YETİŞTİRMEYE ÇALIŞIRKEN, İŞLERİ BİRİKTİRDİM. 😕 ŞİMDİ HAFTA BİTENE KADAR FATURALARLA BOĞUŞACAĞIM AMA OLSUN SİZE OLAN SÖZÜMÜ TUTTUĞUM İÇİN MUTLUYUM. 🥰

ARTIK YAVAŞ YAVAŞ FERİDE’NİN FİNALİNE YAKLAŞIYORUZ. HER GÜZEL ŞEYİN BİR SONU VARDIR ELBETTE. AMA ÇOK ARA VERMEDEN YENİ BİR KURGUYLA SİZLERLE OLACAĞIM YİNE. İSMİ, KONUSU, GİDİŞATI BİLE AZ ÇOK BELLİ. BİRAZ BIÇAKSIRTI BİR HİKAYE AMA EMİNİM SEVECEKSİNİZ. HATTA BAŞROL ASLAN ULUBEYLİ’YE AŞIK OLMANIZI GARANTİ EDİYORUM. 😁 (İSİM SPOİLERI DA VERDİM HADİ YİNE İYİSİNİZ AHDJKFJF)

NEYSE ŞİMDİLİK BENDEN HABERLER BU KADAR, BİR AKSİLİK OLMAZSA HAFTAYA YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE DİYELİM. 🙏

 

KEYİFLİ OKUMALAR…💘

 

Kerim’in bir anda adamın yakasına yapışmasıyla, ben de anlık bir refleksle bir çığlık attım. Onu geri çekmeye çalışıyordum ama öfkelenince gücü iki katına çıktığı için bu asla mümkün değildi. O an ilk aklıma gelenle çocukların oynadığı odanın kapısını çektim.

 

‘’Ulan sen kimsin?! Kimsin de benim sevdiğim kadına asılıyorsun?! Öldürürüm lan seni!’’

 

‘’Kerim yapma lütfen…’’ derken suratına bir yumruk savurup, düşmesine müsaade etmeden yeniden kollarından yakaladı. O an korkuyla Şahin ve Barbaros’a haber vermek için arkamı dönmüştüm ki, muhtemelen herkes çığlığımı duyup buraya koşmuştu zaten.

 

Kerim yakasını tuttuğu adamı silkeleyip küfürler savururken burnuna kafa atıp yere düşürdüğünde elimi Kerim’in koluna uzatmıştım ama zaten bizimkiler ve Serap’ın abileri de olaya dahil olup araya girdiler.

 

‘’Şerefsiz!’’ diye kükreyen Kerim’i bizimkiler zor zapt ederken, diğer adamı apar topar götürdüler.

 

Azer ağa öfkelenmişti ama garip bir şekilde oldukça kontrollüydü.

 

‘’Ne oldu burada?’’ derken bakışları Kerim’in üzerindeydi.

 

‘’Senin o…’’ derken duraksayıp, öfkeyle dudaklarını ısırıp gözlerini kapatırken sakinleşmeye çalışıyordu. Derin nefesler alırken burun delikleri genişliyordu. O kadar öfkeliydi ki… Şu an deli gibi kopacak kıyametten korkuyordum. Gözlerini açtığında devam etti. ‘’O şerefsiz, benim sevdiğim kadına asıldı!’’dedikten sonra parmağını adama doğru tehditkar bir şekilde sallarken diğerleri de elleri belinde hazırda bekliyordu.

 

‘’Azer ağa! Çocuklarına neyin ne olduğunu anlatmamışsın heralde… Böyle destursuz davrandıklarına göre! Bir daha!’’dedi dişlerini sıkarak. ‘’Aynı olaya şahit olur, ya da bakışını dahi yakalarsam… Seni de, oğlunu da pişman ederim.’’

 

Adam bir anda yumuşayıp elini Kerim’in omzuna koydu.

 

‘’Densizlik etmiş, ben onun kulağını çekerim. Haydi gel içeri geçelim, bir kahvemi iç.’’

 

Kerim, gözünün ucuyla Barbaros’a baktı… Onun hatırına sustuğunu o anda anlamıştım. Diğer türlü Kerim kolay kolay bu olayın üstünü kapatmazdı çünkü.

 

Herkes içeriye geçerken Balım ve ben arkadan yürüyorduk.

 

‘’Ne oldu az önce?’’ dedi telaşla.

 

‘’Tanışalım falan dedi, ben geri püskürtecektim aslında ama o ara Kerim duydu işte. Sahi o niye ayaklandı peşimden?’’ derken Balım sırıttı ve ilerlemek için koluma girdi.

 

‘’O adam sen kalkınca peşinden kalktı, Kerim bey de onun peşiden… Kesin gördü bakışlarını… Yani muhtemelen hedefi zaten onu dövmekti.’’

 

Duyduklarımla bir elimi alnıma koyduğumda başımı sağa sola salladım.

 

‘’Yemin ederim, olaysız günümüz yok.’’ dediğimde tekrar salona girmiştik. Sessizce Kerim’in yanına oturduğumda Azer ağayla konuşuyordu ama geldiğimi fark edip, elime uzandı ve ellerimizi birbirine kenetledi. Bu hareketi normalde romantik sayılabilirdi ama şu an resmen göz dağı veriyordu gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdığımda Balım’la göz göze geldik o da benimle aynı durumdaydı ki gözüm Şahin’e kaydığında sakalını kaşır gibi yapıp güldüğünü görmüştüm.

 

‘’Haydi kahvelerden önce bir yemek yiyelim… Acıktık yav.’’ dedi yaşlı adam. Onun sözüyle herkes ayaklandığında biz de kalktık. O esna da Kerim bakışlarını bana çevirip fısıldadığında sinirinin hala geçmediğini anladım.

 

‘’Gözümün önünden ayrılmayacaksın bugün.’’

 

‘’Ben ne yaptım ya?’’ derken sesim kısık ama sitemkardı.

 

‘’Güzelliğinin başıma bela olacağını biliyordum da hazırlıksız yakalandım.’’deyince kendimi tutamayıp kıkırdadım. Benimle beraber o da gülünce içim bir nebze olsun rahatlamıştı.

 

Sofraya geçtiğimizde çocuklarda geldi. Cemre’yi Kerim’le ortamıza oturttuğumda yanımda Barbaros vardı. Tam karşımızda Şahin ve Balım oturuyordu. Her şey harika gözüküyordu, tek dezavantajım bazıları lezzetli olduğu kadar acıydı da… Yine de o kadar çok yemiştim ki patlayacak gibi hissediyordum. Herkes güzel bir sohbet eşliğinde yemeğini yerken ben de kendimi geriye doğru ittirdiğim karnımı sıvazlıyordum ki gözüm Barbaros’a takıldı. Bu çocuk hem seviyorum diyordu hem de böyle idamını bekleyen mahkum gibi mutsuz gözüküyordu. Kafamı ona doğru eğdiğimde fısıldadım.

 

‘’İyi misin?’’

 

Sesimle elindeki çatalı bırakıp bana döndüğünde beni onayladı.

 

‘’İyiyim Çiroz’um.’’

 

Ama hiç iyi görünmüyordu.

 

‘’İstemiyorsan evlenmek zorunda olmadığını biliyorsun değil mi?’’

 

Söylediğim cümleyle dudakları yukarı kıvrıldığında biraz olsun içim rahatlamıştı. Zaten çok beklemeden söze girdi.

 

‘’Olay isteyip istememek değil, şu itlerin karşısında böyle ağızlarını burunlarını kıramadan oturuyorum ya o ayar ediyor beni.’’

 

Kafamı onaylamaz bir biçimde iki yana sallarken, bakışlarımla Serap’ı işaret ettim.

 

‘’Kız yanlış anlayacak baksana zaten onun da suratı asık.’’ dediğim an gözlerini telaşla Serap’a dikti. Onun bu hamlesi beni gülümsetse de çok da belli etmeden onları izlemeye devam ettim.

 

Serap üzerinde ki bakışları hissedip, kafasını kaldırdığında Barbaros’a bakıp nazlı bir edayla gülümseyince içimden derin bir oh çektim. Ortam yay gibi gerildiğinden herkes gerilmişti haliyle. Şükür ki araları iyiydi.

 

Bir an bu tavrıma afallarken kendimi Barbaros’un annesi gibi hissettim. Yüzümde ki kırık tebessümle kafamı çevirdiğimde Kerim’in dirseğini yasladığı masadan elini yüzüne yerleştirmiş beni izlediğini fark ettim. Elimi sandalyenin arkasından ona doğru uzatırken, sandalyenin tepesine yasladığı diğer eliyle elimi tutup hızlı br hamleyle öpücük bıraktı. Onun bu küçük romantik jestleri kalbimde ki kuşların kafesini açıp her birini özgürlüğüne kavuştururken Azer ağanın sesiyle gerçek dünyaya dönmüştüm.

 

‘’Eee Kerimoğlu, sizin düğün ne zamandır?’’ dediğinde bizi izlediğini anladım. Bunu hiç düşünmemiştim, o yüzden bu sorunun cevabını ben de çok merak ediyordum.

 

‘’En yakın zamanda… Beklemeye hiç niyetim yok. Hele ki etraf bu kadar ak baba kaynarken.’’ deyince Azer ağa ve oğulları yerlerinde rahatsızca kıpırdanınca yine bir gerildim ama gözüm Barbaros’un gülmemek için ısırdığı dudaklarına kayınca ben de gülmeye başladım, kimse anlamasın diye hızlıca peçeteye uzanıp ağzımı siliyor gibi yaparken, diğer elimle masanın altından Barbaros’un bacağına yapıştırmayı da ihmal etmedim.

 

‘’Kerim’i biraz tanıyorsam Serap ve Barbaros’u geçecek diye tahmin ediyorum.’’ dedi Şahin.

 

‘’Nokta atışı yaptın kardeşim.’’ diyen Kerim’in hitabıyla kısa bir şok yaşasamda o kadar mutlu oldum ki, Şahin’in parlayan gözleriyle onun da bu durumdan hayli memnun olduğu aşikardı. İki eski dostun, yeniden yakın olduklarını görmek beni çok duygulandırmıştı. Galiba artık her şey yavaş yavaş yoluna giriyordu.

 

Biten yemekle beraber, içilen kahvelerin ardından isteme faslına geçildiğinde Kerim boğazını temizleyip söze girdiğinde onun her şeye öncülük edecek güçte bir karakteri olduğu ve en önemlisi her zaman Barbaros’un arkasında ki yıkılmaz dağ olup ona bir nevi manevi babalık yaptığı için yine yeniden onu hayranlıkla izliyordum.

 

Kendi seçtiğimiz ailemiz artık büyüyordu. Yıllarca uzaktan sevdiğim adamın kalbine sahip olmuştum… İki eski dost sonunda birbirini sessizce affetmişti, manevi kızım bana anne diyordu, Barbaros kendi yuvası için ilk adımı atıyordu bütün güzellikler peş peşe önümüze böylesine serilirken şükretmemek büyük nankörlüktü… İnanılmaz duygulanmıştım, dolan gözlerimi saklamak adına bakışlarımı yere çevirdiğimde Balım’ın eli elime uzandı. Onun bu hamlesiyle gülümseyip şükrederken en önemlisini unuttuğumu hatırlayıp kendime kızdım. Benim artık bir dostum vardı. Elini adeta teşekkür edercesine sıktığımda Kerim söze girdi.

 

‘’Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Ziyaretimizin sebebi belli… Ben ona…’’ derken bakışlarını, ellerini birbirine kenetlemiş tekli koltukta oturup onu dinleyen Barbaros’a çevirdi. ‘’Kardeşim diyorum, hatta o benim oğlum… Yanıma geldiğinde küçüktü. Elim, ayağım, yolum hatta yeri geldi gücüm oldu. Barbaros benim için çok kıymetli…’’ dediğinde ondan ilk kez adıyla bahsetti. ‘’Biz birbirimize dağ olduk, düştüğümüzde merhem olduk, onun kalbi o kadar merhamet dolu ki… Kızınızı gözünden sakınacağına eminim hatta kefilim. Aksi halde karşısında sizden önce beni bulacağını da çok iyi biliyor.’’ diyen Kerim’in yüzü yumuşarken, Barbaros onun son gözleriyle dişlerini göstere göstere sırıtıp başıyla onayladı. Kalbim bu görüntü karşısında mum gibi erirken mutlulukla Şahin’e döndüğümde o da yüzünde ki tebessümle bana göz kırptı.

 

Azer ağa gülerek başını sallarken, gözüm Serap’a kaydığında hayranlıkla Barbaros’u izlediğini fark ettim.

 

‘’Demem o ki… Allah’ın emri, peygamberim kavliyle kızınız Serap’ı oğlumuz Barbaros’a istiyoruz.’’ diyen Kerim’in ardından, Azer ağa beklemeden söze girdi.

 

‘’Başlangıç biraz aksiyonlu olsa da…’’derken herkes onun bu lafına güldü. ‘’Ben sizi bilirim, sayarım. Allah tamamına erdirsin.’’

 

Son cümlesiyle derin bir oh çekmiştim. Kızı istemeye kalmadan olay çıkacak diye o kadar korkmuştum ki, kendimi sıkmaktan yorulduğumu fark ettiğimde Balım’a döndüm.

 

‘’Valla ben bugün stresten on yıl yaşlandım.’’

 

‘’Al benden de o kadar.’’ derken gülüyordu.

 

Bizimkiler nişan tarihini konuşmaya dalmişken, Serap yüzünü buruşturup bir anda telaşla ayaklanınca biz de Balım’la göz göze gelip, ayaklanıp peşinden çıktık.

 

‘’Ne oldu acaba?’’ derken koridorda yürürken bir yandan da Serap’ı arıyorduk.

 

‘’Stresten tansiyonu falan düşmüş olabilir.’’ diyen Balım’la odaların kapısını tıklatıp tek tek içeri baksak da onu bulamamıştık. Tam pes edip geri dönüyorduk ki, öğürme sesiyle lavabonun kapısına tıklayıp, Serap’a seslendik.

 

‘’Serap iyi misin canım?’’ dedim endişeyle.

 

‘’Kız stresten mahvoldu ya. Bir gün içinde neler yaşadık baksana.’’ diyen Balım’a cevap veremeden kapı açıldı. Yaşlı gözlerle perişan bir halde lavabodan çıkan Serap, bir anda ağlayarak boynuma sarıldığında Balım’la şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk.

 

‘’Serap ne oldu? Neden ağlıyorsun? Bak eğer istemiyorsan…’’ derken lafımı tamamlamama müsaade etmedi. Geri çekilip, etrafı kontrol ettikten sonra sessizce fısıldadı.

 

‘’Hamileyim.’’

 

İşte şimdi bütün gün neden bu kadar sessiz kaldığının sebebi ortaya çıkmıştı.

 

*

 

Olaylı başlayıp, olaylı biten günün ardından içim içimi yiyordu. Serap hamileydi ve henüz Barbaros’a söyleyememişti. Benim kardeşim baba olacaktı. Odasına pat diye girip heyecanla baba olacağını haykırmak istesem de tabii ki bana düşmezdi. Bunu ona Serap’ın söylemesi gerekiyordu. Ama bunu bilip de susmak o kadar zordu ki… Of! Resmen yeğenim olacaktı… Çok mutluydum.

 

Makyajımı çıkarıp odaya döndüğümde, yatakta uzanıp maillerini kontrol eden sevgilime şöyle bir baktım. O kadar kusursuz görünüyordu ki… Adeta bir heykel gibiydi. Ve bu adamın benim sevgilim olması da gururumu öyle okşuyordu ki… Kalbimde sarsılmaz bir tahtı vardı ve biliyordum ki, bu ömür boyu böyle olacaktı.

 

Ben onu alıcı gözle izlerken, bakışlarını tabletten çekip bana çevirdiğinde dudaklarında beliren çapkın gülüşle söze girdi.

 

‘’Gördüklerinden çok memnunsun galiba…’’

 

Onun imasıyla sırıtıp yatağa atladığımda hemencecik sıcağına sokuldum.

 

‘’E tabii… Olmasa mıydım?’’

 

Saçlarıma sıralı öpücükler bırakırken, bir yandan da bana cevap veriyordu.

 

‘’Ben de çok memnunum gördüklerimden…’’derken sesinde ki imayla bütün bedenim istilaya uğramış gibi yanarken, uzandığım yerden göğsünü ısırınca acıyla inledi.

 

‘’Bak! Ama tahrik ediyorsun sen beni…’’ dediğinde bakışlarımız buluştu.

 

‘’Ben bir şey yapmıyorum. Sen beni kışkırtıyorsun…’’ dedikten sonra dudaklarıma uzandığında bu anı bekliyormuşçasına hemen karşılık verdim. Bu duygulara o kadar yabancıydım ki, her seferinde kalbimde ki telaşa yenik düşüyor resmen her öpüşünde sarhoş gibi oluyordum. Alışınca büyüsünü kaybediyor mu sahi? Bunu hiç istemiyordum. Umarım bana her dokunduğunda, bu anın ruhu daima canlı kalırdı.

 

Geri çekildiğimde, araladığım gözlerimle gözlerinin içine bakarken kalbimde patlayan havai fişeklerin ardı arkası kesilmiyordu. Kerim’in etkisi altına girmek o kadar kolaydı ki…

 

‘’Artık ailemiz büyüyor…’’ derken yeniden göğsüne uzandığımda, bir eli saçlarımı okşamaya başladı.

 

‘’Öyle… Umarım mutlu olurlar. Barbaros tamam da kızdan şüpheliyim.’’

 

‘’Neden?’’derken kafamı ona çevirdiğimde o da bana baktı.

 

‘’Bütün gün tek kelime etmedi, morali bozuk gibiydi. Bizimki seviyor eyvallah ama acaba kıza da bir sorsa mıydık? Günahına girmeyelim durduk yere.’’ dediğinde aklıma yeniden düşen, günün bombasıyla kendimi tutamayıp gülümsedim.

 

‘’Niye gülüyorsun?’’ diyen Kerim haliyle şaşırmıştı tabii… Ay ama yok yani içimde tutamayacaktım daha fazla. Bence Kerim’e söyleyebilirdim. O sır tutardı.

 

Heyecanla doğrulup yatakta bağdaş kurduğumda ellerine uzandım. Merakla bana bakıyordu.

 

‘’Sana bir şey söylemem lazım.’’

 

‘’Bir şey mi oldu?’’ dediğinde kaşları çatılmıştı. Onu başımla onayladığımda o da yatakta doğruldu. ‘’Yavrum ne oldu?’’

 

‘’Barbaros’a söyleme ama ona Serap’ın söylemesi daha doğru…’’

 

‘’Feride’m?’’

 

‘’Amca oluyorsun. Serap hamile.’’ duyduklarıyla önce kaşlarını kaldırıp ardından attığı kahkahayla bu habere sevindiğini anlamıştım.

 

‘’Kurt baba oluyor ha! Ulan duygulandım, vay be!’’ derken durgunlaştı. ‘’Gerçekten ailemiz büyüyor, galiba biz başardık ha Feride’m? Köksüz, sapsız kalsakta kendi ailemizi sıfırdan inşaa ettik.’’

 

Onun bu hali beni de duygulandırsa da, omzuma hafifçe vurup alayla konuyu değiştirdim.

 

‘’Ne bu duygusallık? Sen yaşlanıyorsun galiba…’’ dediğim anda tek kaşını havaya kaldırdı.

 

‘’Yaşlanıyorum öyle mi Feride Hanım? İstersen sana hala genç olduğumu kanıtlayabilirim…’’ derken bakışlarında ki çapkın edayla, hızlı bir hamle yapıp beni yatağa yatırdığında resmen üzerimdeydi. Yaptığı hamleye boş bulunup çığlık atınca telaşla gözlerimi kocaman açtım.

 

‘’Hih! İnşallah sesim duyulmamıştır. Yoksa Barbaros’un dilinden duramam.’’

 

‘’Sen şimdi boşver onu…’’ derken eğilip boynuma öpücükler bırakırken, içimde gezinen karıncalar karnımda bir istila başlattığında devam etti. ‘’Diyorum ki, bizimde mi bir bebeğimiz olsa? Hmm…’’dediğinde bu sefer dudaklarıma uzandı, öpüp daha sonra ısırdığında farkında olmadan inledim. ‘’Cemre de büyüdü… Hem Barbaros’unkiyle de beraber büyürler…’’

 

Son cümlesinin ardından yeniden dudaklarıma uzandığında elleride pijamalarımla cebelleşiyordu. Onun her dokunuşunu üzerimde resmen uyuşturucu bir etkiye sahipti. Karşısında o kadar savunmasız ve kontrolsüzdüm ki… Anın büyüsü beni bu dünyadan bambaşka bir dünyada savururken gözlerimi kapattığımda, kendimi yeniden koşulsuz şartsız onun güçlü bedenine teslim etmiştim.

 

*

 

Aradan geçen bir hafta boyunca iş ve ev arası mekik dokurken her şey yolundaydı. Akşamüstü ofisten çıkmadan Şahin ve Balım birlikte akşam yemeğine çıkmayı teklif edince kabul ettim, Kerim’e geç geleceğime dair mesaj atsam da bana dönmemişti, bu duruma biraz bozulsam da modumu düşürmedim.

 

Arabaya bindiğimizde, Şahin Balım’ın eline uzanıp tutkulu bir öpücük bırakırken gözlerimden kalpler çıkararak onları seyrettim. İlişkileri başlayalı henüz iki gün olmuştu. Bizim kaçan balığın peşini bırakmayan Şahin sonunda net bir şekilde duygularını açıkça ifade etmişti. Balım hala utangaçlığından sözle itiraf edemese de hareketleriyle aşık bir kadın olduğunu ispatlamıştı. Çok tatlı ve çok aşıklardı, onları böyle görmek içimi kıpır kıpır yapıyordu. Artık hepimiz mutluyduk, bu duruma ne kadar şükretsem azdı. Ne badireler atlatmıştık, şu an bunları yaşıyor olmak rüyanın ta kendisiydi.

 

Denize sıfır bir restoranın önünde durduğumuzda gördüğüm görüntüyle afalladım.

 

‘’Şahin burası kapalı. Rezervasyon yaptırmadın mı sen?’’ dediğimde bakışlarımı ona çevirmiştim.

 

‘’Gel sen.’’ dedi arabadan inerken, ikiletmeden arabadan indiğimde Balım’ın hala arabada oturduğunu görünce ona el ettim ama bana sadece gülümseyerek el salladı.

 

‘’Balım neden gelmiyor? Ne oluyor?’’ derken karanlık olan restorana beni soktuğu gibi cevap vermeden gözden kaybolduğunda, şaşkın ve biraz da korkuyla etrafımı bakıyordum ki ışıklar sırayla tek tek açılmaya başladı. Kafamı açılan ışıklardan yere çevirdiğimde güllerden yapılan yolu görünce kalbim bir şeyler anlamaya başlamış ve güçlü bir şekilde kan pompalamaya başlamıştı bile.

 

Bakışlarımı kaldırdığımda ileride üzerine oturan simsiyah takım elbisesiyle adeta Zeus’u andıran sevgilim, gülümseyerek bana bakıyordu. Gözlerim yanmaya başladığında ona doğru ilerlerken etrafta hiç bir masa sandalyenin olmaması dikkatimden kaçmamıştı. Yalnızca tek bir masa ve iki sandalye vardı. Masanın üzerinde ki bembeyaz örtünün üzerinden bana göz kırpan lezzetli iki tabak ve kocaman şakayıklarla kaplı bir buketi gördükten sonra elini bana uzatan bu dünya yakışıklısı adamı daha fazla bekletmeden elini tuttum ve beni sessizce masaya götürmesine müsaade ettim.

 

Oturduğumda bedenim heyecandan alev gibi yanarken, aldığım nefes bile titriyordu.

 

‘’Kerim…’’

 

Sadece ismi döküldü dudaklarımdan, başka ne söyleceğimi bilemiyordum. Beynim işlevini yitirmiş gibiydi.

 

Yeniden oturduğu yerden ellerime uzanan Kerim, Nazım Hikmet’in şiirini fısıldamaya başladığında artık hazırda bekleyen gözyaşlarım mutlulukla süzülüyordu yanaklarımdan.

 

‘’Hoş geldin kadınım benim, hoşgeldin…

Ayağını bastın odama, kırk yıllık beton çayır çimen şimdi.

Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde.

Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler.

Gönlüm gibi zengin, hürriyet gibi aydınlık oldu odam.

Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin…’’

 

Bir elimi elinden çekip peçeteye uzandığımda, hızına yetişemediğim göz yaşlarımı silerken bir yandan da gülümsüyordum. Mutluluktan ağlamak o kadar güzel hissettiriyordu ki, böyle saatlerce bıkmadan ağlayabilirdim.

 

‘’Kerim, sen… Sen ne yaptın böyle…’’ derken beni hayranlıkla izleyen adama baktım. Ardından ağır ağır elime kondurduğu öpücükleri izledim. Bu an büyülü gibiydi. İlk defa rüya olmasın istedim.

 

‘’Feride’m, sen benim bu dünyada başıma gelen en güzel şeysin. Çektiğim hava, aldığım nefes, içtiğim su sensin. Seni o kadar çok seviyorum ki, kalbimi sana bir açıp gösterebilsem keşke. Ne büyük bir iyilik yaptım ki, Allah beni seninle mükafatlandırdı bilmiyorum.’’ dediğinde bu sefer ayaklanıp sandalyesini de peşinden sürükleyerek yanıma oturduğunda dil lal olmuş, bu güzel anı bayram ilan eden kalbimini sesini duyuyordum.

 

‘’Bildiğim tek bir şey var. O da seninle evlenmek istediğim. Biz zaten kalpte evliyiz ama bunu resmiyete dökelim istiyorum. Benim karım ol, yaşlanıp huysuz bir ihtiyara dönüşsem de kafamı çevirdiğimde seni görüp pamuk gibi olayım. Son nefesime kadar senin kokunla soluklanayım.’’ derken elini yanağıma götürüp okşarken, farkında olmadan gözlerimi kapattım. Bu anı beynime kazımak istiyordum, unutmak istemediğim tek an, bu an olsun istiyordum.

 

‘’Benimle evlenir misin Feride’m?’’

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 25.12.2024 11:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...