19. Bölüm

19.bölüm

Selcan Yazıcılar Kazdal
selcanykazdal

MERHABA ARKADAŞLAR! HERKESE HAYIRLI SENELER… 🙏 DÜNYA GENELİNE BAKACAK OLURSAK ARTIK HAYATA DAİR PEK UMUDUMUZ KALMASA DA… ALLAHTAN ÜMİT KESİLMEZ DEYİP YENİ SENEYİ KUCAKLAMAYA DA İHTİYACIMIZ VAR. DİLERİM BU SENE HEPİMİZ İÇİN UMUT VEREN, BİR ŞEYLERİN DÜZELMEYE BAŞLADIĞI, KADINLARIN, ÇOCUKLARIN HATTA BEBEKLERİN VE HAYVANLARIN ÖLDÜRÜLMEDİĞİ, SAVAŞLARIN BİTTİĞİ, MUTLULUK VE BARIŞ İÇİNDE YAŞAYACAĞIMIZ BİR YIL OLUR.

 

ÇOK UZATMAYACAĞIM, ÇÜNKÜ YENİ BÖLÜMÜ HEYECANLA BEKLEDİĞİNİZİ BİLİYORUM. KEYİFLİ OKUMALAR. 💘

 

 

 

 

‘’Kerim… Ben…’’ derken dilim tutulmuş gibiydi… Beklemeden ceketinin cebine uzanıp yüzük kutusunu çıkardığında oturduğu sandalyeyi geriye itip önümde diz çöktüğünde farkında olmadan elimi ağzıma götürmüş, şoktan çıkmaya çalışıyordum.

 

‘’Sana en pahalı mücevherleri alsam bile az… Değerin bu dünyada ki hiç bir şeyle ölçülemez. Kızımızı tenzi ediyorum tabii…’’ derken gülümseyince ben de güldüm.

 

‘’Evet sevgilim, seninle evlenirim…’’

 

Aynı zamanda göz yaşlarım, mutluluğuma eş bir hız da akarken, bir çiçeği incitmeden tutar gibi elime uzandı ve beklemeden yüzüğü parmağıma taktı ve o anda arka planda şarkı çalmaya başladı.

 

‘’Bu şarkı?’’ dediğimde gülerek başıyla onaylayıp dudağıma uzun bir öpücük bıraktı. Mutluluktan başım dönerken devam ettim. ‘’Sen bazı geceler çalışma odasına kendini kapatırdın, sabaha kadar bu şarkı çalardı odada. Ben de hep korku ve hüzünle çaktırmadan dinlerdim, birine aşık olduğunu düşünürdüm.’’

 

‘’Aşıktım evet, ben hep sana aşıktım… Bazen sevgim içime sığmazdı, çekip karşıma her şeyi anlatayım sonra şöyle sıkıca sarılıp bir daha bırakmayayım derdim. Ben seni çok bekledim Feride’m…’’

 

‘’Ben de seni çok bekledim aşkım…’’ dedim, eğer bu sahne şu an bir kitapta, ya da filmde olsaydı onu gözlerimden kalpler çıkararak izlerdim. Şu an o sahnenin içindeydim, her şey o kadar güzeldi ki… Elime uzanıp, beni kendine çekti ve resmen sarılarak dans etmeye başladık. Öyle sıkı sarılmıştı ki, içine sokmak ister gibiydi. O sırada şarkının sözleri başladı.

 

Gözlerin bir silah, bakışın kurşun

Zamansız bir anda kalbimden vurdun

Sevgilim ben seni, gökte ararken

Aniden yanımda, karşımda buldum

 

İste, her şeyimi verebilirim

Ömrümü, ömrüne katabilirim

Bu yolun sonunu hiç düşünmeden

Seninle, ölüme gidebilirim

Severek, uğrunda ölebilirim

 

Bu kadar sevdimse, şaşırma sakın

Tarifi imkansız, inan bu aşkın

Sen bana uzaksın, hayalin yakın

Dünyamda tek seni yaşatacağım

 

Şarkı bittiğinde ben de bitmiştim… Sözleri içime işlemişti. Kavuşmadan önce o da benim gibi büyük bir acı yaşamıştı… Her şeyi tek başıma yaşıyorum zannederken, aslında aynı yollardan geçmiştik. Geri çekildiğimde kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda, o da aynı karşılığı verdi.

 

‘’Bilmeden uzaktan, birbirimizi sevmeye devam etmişiz.’’ derken, o da yanağımı okşuyordu.

 

‘’Senden herhangi bir sinyal almasaydım, belki de bu kadar cesur olup sana itiraf edemeyebilirdim…’’ dediğinde uzanıp dudağıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

‘’Ne yani? Ben o kadar belli ettim mi ya?’’ diye yalandan sızlanırken, gülmeye başladığında söze girdi.

 

‘’Evi terk ettiğin gün… O gün anladım her şeyi. Sonra geri dönünce imaların, tavırların da iyice emin olmamı sağladı. Kendimi çok durdurmaya çalıştım, çünkü babana söz vermiştim. Umarım beni affeder, ama bu hayattan alacağım vardı ve Allah karşıma seni çıkardı. Her gün hayatımda olduğun için şükrediyorum.’’

 

‘’Babam…’’ dediğimde yutkundum. Bu hayatta ki en büyük sızımdı. Onu çok özlüyordum. ‘’Hayatta olsaydı, eminim bizi böyle görüp çok mutlu olurdu.’’

 

‘’Belki de görüyordur, bilemeyiz.’’ diyen Kerim’in ardından, bakışlarımı restoranın terasına çevirdiğimde beklemeden oraya koştum. Tabii, Kerim de ne yapmaya çalıştığımı anlayamayıp peşimden koştu.

 

Denizin kokusunu içime çekerken, huzurla gözlerimi kapattığımda elimi Kerim’e uzattım, tuttuğu elimle birlikte gözlerim açıp ona gülümsedim ve ardından kafamı gökyüzüne kaldırdım.

 

‘’Baba… Eğer beni görüyorsan, sana teşekkür ederim. Öz kızın olmamama rağmen, beni kendi çocuğun gibi bakıp, büyüttüğün sevgini esirgemediğin için. En önemlisi de beni Kerim’e emanet ettiğin için… Ben çok mutluyum babacığım, seni çok seviyorum.’’ dediğimde bir yandan da ağlıyordum. Cümlem bitince Kerim beni kendine çekip sarıldığında saçıma öpücük bıraktı.

 

‘’Ben diyorum ki… Kurt’un nişanını beklemeyip, hemen evlenelim biz.’’

 

‘’Ya Kerim!’’ derken kahkaha atmaya başladığımda bir yandan geri çekilip az önce akan göz yaşlarımı silerken, o da neşeyle gülüyordu.

 

*

 

Günler birbirini kovalarken hafta sonu gelmiş, biz de evde dostlarımıza bir yemek daveti düzenleyip, evleneceğimizin haberini verecektik. Gerçi Şahin ve Balım biliyordu zaten ama Hatice teyzem ve Tahsin amcam da öğrensin istiyordum. Barbaros’un haberi olup olmadığından pek emin değildim. Cemre’ye gelince, bana artık anne dese de yine de tepkisinden biraz çekiniyordum açıkçası.

 

‘’Ayşe abla, o kadar güzel oldu ki her şey… Sen olmasan ben bu sofranın üstesinden tek başıma gelemezdim. Çok teşekkür ederim.’’ derken mezeleri masaya bırakan Ayşe ablanın eline uzandım.

 

‘’Kuzum benim, sen istesen her şeyin üstesinden gelirsin merak etme.’’ Dedi. Söylediği sözlere karşılık yanağına bir öpücük bıraktım.

 

‘’İyi ki varsın…’’derken Cemre’nin neşeli çığlığıyla kafamı arkaya çevirdiğimde Kerim’in onu kucağında ters çevirip ısırmaya çalıştığını ve Cemre’nin katıla katıla güldüğünü görünce içimde büyüyen huzurun tarifi yoktu. Mutlulukla onları izlerken, Cemre’ni kahkahalarının arasında söylediği sözler kalbimin teklemesine sebep olmuştu.

 

‘’Anne! Anne kurtar beni.’’

 

İçimde şahlanan bütün güzel duygular bir olmuş, kalbimi kıpır kıpır yaparken neşeyle gidip onu babasının elinden kurtarmaya çalıştım.

 

‘’Kerim kızımı bırakır mısın?’’

 

‘’Bırakmam, yiyeceğim onu…’’ diyen Kerim’in bakışlarından da, bu durumdan en az benim kadar mutlu olduğu okunuyordu.

 

‘’Anneeee!’’diyen Cemre’yi yeniden almaya yeltenince Kerim onu kontrollü bir şekilde kucağıma bıraktığında beni baştan aşağıya süzdü.

 

‘’Çok güzel olmuşsun sevgilim…’’

 

Üzerimde v yaka gri simli, uzun bir elbise vardı. Göğüs dekoltemden aşağı inen zincir kolyem ve düşük topuz yaptığım saçlarıma uygun bir makyajla ben de kendimi çok beğenmiştim.

 

‘’Teşekkür ederim, ama sen hala hazırlanmamışsın. Misafirlerimiz birazdan gelir. Hadi…’’

 

‘’Ne giyeceğim ki?’’

 

‘’Ben hazırladım, giyinme odasına gir dolabın kapağın da asılı her şey.’’ Dediğimde iki arada bir derede Cemre’yi de öpmeyi ihmal etmemiştim. ‘’O arada ben de kızımı giydireyim.’’

 

‘’Pembe elbisemi giyeceğim.’’ Diyen Cemre kucağımdan inip, koşar adım merdivenlere ilerlerken Kerim, tek kaşını kaldırıp bana yaklaştı ve kulağıma doğru eğilip fısıldadı.

 

‘’Üzerimde kurmuş olduğun bu hakimiyet beni inanılmaz tahrik ediyor…’’ dedikten sonra kulağıma minik bir ısırık bırakıp geri çekildiğinde bedenim alev topuna dönmüştü bile.

 

‘’Te…terbiyesiz…’’ derken bile kekeleyerek, nasıl etkilendiğimi belli etmiştim tabii ki…

 

Tavrıma kahkaha atıp, yanımdan uzaklaşırken farkında olmadan ellerimle yüzümü yelliyordum.

 

Elinde tepsiyle tekrar salona giren Ayşe ablaya dönüp, ‘’Sen burayı da hallet de ben bir Cemre’yi hazırlayayım Ayşe ablacığım.’’ deyip hızlı adımlarla Cemre’nin odasına çıktım. Dolabından elbisesini çıkarıp giydirdikten sonra, saçlarını balıksırtı ördüğümde yanağına öpücük kondurup elinden tuttum ve odadan çıktık. O esna da odadan çıkmış bize doğru yürüyen Kerim’in sesiyle ikimizde ona baktık.

 

‘’Bir adam daha ne ister ki… Şükretmek için çok sebebim var.’’dedikten sonra Cemre’yi kucağına alıp, elini elime uzattığında bekletmeden tuttum. İçimde ki huzurun tarifi yoktu. Uzun parmakları elimi her kavradığında bedenim bütün olumsuzluklardan arınıyor gibiydi. Aşk inanılmaz bir şeydi gerçekten.

 

 

Salona indiğimizde, çok geçmeden çalan kapıya heyecanla koştum. Açtığım kapıyla Tahsin amca ve Hatice teyzeyi görünce beklemeden özlemle her ikisine de sırayla sarıldım.

 

‘’Canım yavrum, nasıl özlüyorum seni…’’ dedi Hatice teyzem.

 

‘’Ben de çok özledim…’’ derken Tahsin amcaya döndüm. ‘’İkinizi de…’’ derken kafasını iki yana sallayıp gülümsediğinde yaramaz çocuklar gibi dudak büküp peşinden gülümsedim.

 

 

‘’Kerim oğlum nerede?’’

 

‘’İçeride. Geçin hadi geçin…’’ demeye kalmadan Barbaros ve Serap’ı görünce onların da gelmesini beklerken Hatice teyzeyle, Tahsin amca içeriye geçmişti.

 

‘’Hoş geldiniz çifte kumrular…’’ dediğimde gülüyordum. Onları el ele görünce içim çok rahatlamıştı. Acaba Serap bebeği söylemiş miydi? Gerçi söylese Barbaros ağzı kulağında, koşa koşa bana söylerdi. Neyse bir ara çaktırmadan Serapla konuşacaktım.

 

‘’Herkes geldi mi?’’ diyen Barbaros’a kafamı salladım.

 

‘’Şahin ve Balım henüz gelmedi.’’ dedim ve ikisini de öpüpü içeriye gönderirken son kez bir mutfakta ki ara sıcakları kontrol etmek için mutfağa geçtim.

 

‘’Of! Mutfak resmen lezzet şöleni kokuyor vallahi…’’derken Ayşe ablanın yanaklarına öpücük kondurdum. ‘’Bizimle olduğun için çok şanslıyız.’’

 

‘’Asıl ben şanslıyım… Beni kendinizden görüyorsunuz. Başka evlerde çalışan arkadaşlarımdan neler duyuyorum inanamazsın.’’ dediğinde omzunu sıvazlayıp, gülümsedim.

 

‘’Onları bilmem ama biz bir aileyiz…’’ dedikten hemen sonra kapı yeniden çalınca, Şahin ve Balım’ın geldiğini anladım. Koşar adım açtığım kapıyla onları karşılarken Balım’ın yanında mahçup bir gülümsemeyle bana bakan kadınla meraklandım ama merakım kısa sürdü.

 

‘’Annem.’’ diye tanıtan Balım’la gözlerimi kocaman açtım.

 

‘’İnanmıyorum, çok çok memnun oldum teyzeciğim. Sizinle tanışmayı çok istiyordum. İyi ki geldiniz, çok mutlu ettiniz beni.’’ derken kadına sarıldığımda Balım’ın da içinin rahatladığını bakışlarından anlamıştım. Şahin zaten bir iki haftadır mest olmuş bir vaziyetteydi. Hep birlikte salona geçtik. Neşeyle Balım’ın annesini herkesle tanıştırdığımda Şahin’in minnet dolu bakışlarını fark ettim. İki gözünü kapatıp bana sessizce teşekkür etti. Bende aynı şekilde karşılık verdim. Üç kişiyken artık kocaman bir aile oluşumuz beni ağlatacak derece de mutlu ediyordu. Şu an seyrettiğim tablo için insanlar her şeyini verebilirdi. Kalbimden şükrederek herkesi sofraya davet ettiğimde Ayşe abla da dahil olmak üzere oturup, güzel bir muhabbet eşliğinde yemeklerimizi yedik. Gözlerim yeniden Serap’a takıldığında bir anda ayaklandım.

 

‘’Kızlar tatlıları getirmeme yardım eder misiniz?’’derken ikisine de kaş göz işareti yapıyordum ki Ayşe abla da ayaklanmaya yeltendiğinde elimle işaret edip devam ettim. ‘’Ayşe abla, sen keyfine bak. Biz kızlarla hallederiz.’’

 

Ben mutfağa doğru ilerlerken, kızlarda peşimden geliyordu. Masada ki tatlıların önünde durup onları beklerken Balım girer girmez sordu.

 

‘’Bir şey mi oldu?’’

 

Serap ise merakla bana bakıyordu.

 

‘’Evet…’’ dediğimde bakışlarımı Serap’ın üzerine diktim. ‘’Serap, hala hamile olduğunu Barbaros’a söylemedin mi?’’

 

Bakışlarını yere çevirip, ayağını sallamaya başladı.

 

‘’Artık söylemelisin Serap, onu bu kadar güzel bir haberden mahrum etme.’’ diyen Balım destek vermek adına omzuna dokunduğunda Serap cevapladı.

 

‘’Çok istiyorum ama korkuyorum. Ya istemezse?’’ dediğinde sorduğu sorunun cevabını ben de arıyordu, ona istediğini verdim.

 

‘’Serap, bunları konuştunuz mu bilmiyorum ama Barbaros sana aşık. Aşık olduğu kadından çocuğunun olacağını bilmek onu çok mutlu edecektir. Kendini de bu şekilde strese sokuyorsun canım. Söyle ve rahatla artık.’’

 

Duyduklarıyla cesaret bulmuş gibi gülümserken başını salladı.

 

‘’Tamam hadi.’’dediğinde eline iki tabak alıp, bizi beklemeden mutfaktan çıktığında Balım’la göz göze geldik.

 

‘’Deli bu kız.’’ derken güldüm.

 

‘’Sıra sizde…’’diyen Balım’a gözlerimi belerttiğimde kahkaha atınca tepsiye dizdiğim tatlılarla birlikte salona geçtik. Tatlıları servis ederken, gözüm Serap’ın üzerindeydi. Derin bir nefes alıp ayaklanınca, beklenen anın geldiğini anladım.

 

‘’Herkes beni dinleyebilir mi?’’ derken sesi oldukça çekingendi. Ardından Barbaros’a döndü. ‘’ Bunu sana baş başayken söylemeyi çok isterdim ama anca şu an cesaret edebiliyorum sevgilim… Ben…’’ derken yeniden soluklandığında Kerim’le göz göze geldik. Ne söyleyeceğini anlamıştı, gülümsedi.

 

‘’Ben hamileyim. Baba oluyorsun.’’ deyince herkes coşkuyla alkışlayıp, tebrik ederken gözlerimi yalnızca Barbaros’a odaklamıştım. Duyduklarıyla afalladığı çok belliydi neredeyse bir otuz saniye tepkisiz kalınca, bir miktar korktum açıkcası ama ben yanıltmadı ayağa kalktı ve Serap’a gülümseyip, ‘’Teşekkür ederim güzelim.’’dedikten sonra doğrudan Serap’ın dudaklarına yapışınca telaşla Cemre’nin gözlerini kapattım ama gülüyordum. Herkes gülüyordu ve herkes onlar adına çok mutluydu.

 

O arada Şahin ortaya bir bomba attı.

 

‘’Vallahi heveslendim ya! Ben de baba olmak istiyorum artık.’’ deyince kıpkırmızı olan Balım’la beraber yeni bir kahkaha tufanı koptu. Nihayet öpüşmesi biten çiftin ardından Kerim’in işaretiyle başımı salladım. Kalkıp yanıma geldiğinde elimi tuttu.

 

‘’Dostlarım, bizim de size bir haberimiz var.’’ diyen Kerim’e Cemre telaşla cevap verdi.

 

‘’Kardeşim mi olacak yoksa?’’ dediğinde güldük.

 

‘’O da olacak inşallah kızım.’’ diye devam etti Kerim, ‘’Biz evleniyoruz!’’

 

Yine bir alkış tufanı koptu ama bu sefer bizim içindi. Gözlerim bu ara ne çok mutlulukla dolar olmuştu. Bakışlarım ilk önce Barbaros’u bulduğunda onun da bana gururla ve mutlulukla baktığını gördüm, zaten çok beklemeden kalkıp yanıma geldi.

 

‘’Ben sana ne dedim Çiroz’um?’’ derken çenem titriyordu. Beklemeden yanıtladım.

 

‘’Biz mutlu olacağız, olmasa da olduracağız…’’ dediğimde beklemeden birbirimize sıkıca sarıldık. Yaslandığım dağım, dostum, her şeyimdi Barbaros. Aynı anne babadan değildik belki ama biz kardeştik. Bunu bir Allah’ın kulu değiştiremezdi.

 

Ardından Kerim’e sarıldığında, kısık sesle söylese de ben ne söylediğini duymuştum.

 

‘’Dayım sıra sizde… Çocuğuma arkadaş istiyorum. Acele edin.’’

 

‘’Merak etme Kurt… Yakında hayırlı haberi alırsınız.’’ diyen Kerim’in omzuna vurup, kaşlarımı yalandan çatarken söyleniyordum.

 

‘’Siz ne kadar arsız oldunuz böyle ya!’’ derken, Kerim aynı anda beni kendine çekip sarıldığında ikimizde Cemre’ye döndük. O da bizi izliyordu zaten.

 

‘’Bir tanem… Sen ne düşünüyorsun?’’ dedim korkarak. Cevap vermeyince Kerim seslendi. Çünkü surat ifadesi de tepkisizdi.

 

‘’Kızım?’’

 

Kerim’in seslenmesiyle bir anda sırıtmaya başladı, kalbime oturan ağırlık yavaş yavaş yerini terkederken söze girdi.

 

‘’Kardeşim olsun istiyorum.’’deyince Kerim dayanamayıp onu kucaklayıp öpmeye başladığında onun neşeli çığlıklarıyla hepimiz keyifle onları izliyorduk ki dışardan gelen bağırma sesleriyle elimi alnıma götürdüm. Yine bir bela geliyordu kesin. Belasız bir günümüz yoktu ki… Kerim duraksayıp Cemre’yi kucağından indirdiğinde Şahin ve Barbaros’ta ayaklandı.

 

‘’Kerim…’’ dedim korkuyla koluna dokundum.

 

‘’Sen Cemre’yi yukarı çıkar güzelim.’’

 

‘’Ama…’’

 

‘’Hadi sevgilim…’’ dediğinde gözlerime öyle bir baktı ki ikna olmaktan başka çarem yoktu. Cemre’nin eline uzandığım gibi, hızlıca odasına çıkardım.

 

‘’Ne oldu anne? Arif abiler kavga mı ediyorlar?’’ derken üzerini çıkarmaya başladım ama ellerim titriyordu. Kim gelmişti? Ne olmuştu bilmiyordum ama içim sıkıntıdan deyimi yerindeyse kıvranıyordu.

 

‘’Yok anneciğim… Şakalaşıyorlar.’’

 

Pijamalarını da giydirirdikten sonra, boyama kitabını ve boyalarını çıkarıp, kulaklığını kulağına taktıktan sonra, ‘’Sen boyama yapıp müzik dinle biraz, ben de masayı toplamaya yardım edeyim geleceğim tamam mı bir tanem?’’dedim, başıyla onayladığında, uygulamadan çocuk şarkılarını açtım ve hızla odadan çıktım ama merdivenin beşinci basamağında patlayan silah sesiyle, kalbimde beliren acı bedenimi alt etmişti. Zorlukla tırabzana tutundum ve bir elimi kalbimin üzerine koydum. Derin bir nefes almaya kendimi zorladığımda adım atmaya gayret ettim ama beceremiyordum. Sanki her bir uzvum uyuşmuştu.

 

Ayaklarımda ki gücü bir türlü bulamıyordum, tutuna tutuna merdivenlerden indiğimde dış kapının açık olduğunu görünce, bebek adımlarıyla bu sefer duvarlardan yardım alarak kapıya ulaştığımda evde ki herkesin birinin etrafında toplandığını gördüm. Barbaros hariç… Yaşlı bir adamın yakasına yapışmış sesi ağlamaklı çıkarken, korkuyla kalabalığa yöneldim. Kerim nerdeydi?

 

Bedenim her bir zerresi korku ve acıyla sızım sızım sızlarken önümde duranların kim olduğunu bile bilmeden elimle geriye savurdum. Biri kolumdan yakalayıp, uzaklaştırmaya çalıştı ama yerde yatanın Kerim olduğunu görmüştüm. Tek hatırladığım acıyla haykırdığımdı, gerisi karanlık bir sis bulutu…

 

EVEEET! BU BÖLÜMDE BÖYLE BİTTİ. SİZCE KERİM’İ KİM VURDU? YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYORUM.

 

YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE… ŞİMDİLİK HOŞÇAKALIN. 💘

 

Bölüm : 01.01.2025 12:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...