21. Bölüm

21.bölüm

Selcan Yazıcılar Kazdal
selcanykazdal

Merhaba arkadaşlar… İnstagram sayfamızdan duyuru yapmıştım ama haberi olmayan arkadaşlarım bu sessizliğimi merak ettiği için buradan da açıklayayım. Bu ara bir hastane sürecim var ve dualarınıza ihtiyacım var. Biraz keyifsizdim ve motivasyonum yoktu açıkcası ama şimdi daha iyiyim. Pazartesi yine kontrolüm var ve artık ondan sonra ki süreçte bir şeyler netleşecek. Neyse uzatmak istemiyorum. Buralardan uzak kalmamın sebebi buydu ama dayanamayıp bölümü yazdım. Sizi daha fazla bekletmek istemedim. Zaten bana da çok iyi geldi.

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur keyifli okumalar;

 

 

 

Herkes güzel haberle hastaneye dolmuştu, hepimiz heyecanla ve ışıl ışıl gözlerle yoğun bakımın kapısındaydık. Akşama doğru çıkaracakları için odasını ayarlayıp saatlerce orda beklemiştik ama içim içime sığmıyordu. Çıkaracaklarını haber verince, hepimiz buraya gelmiştik birazdan sevdiğimi görecektim. O kadar mutluydum ki…

 

Açılan kapıyla beraber önce hemşireler ardından sedye de yatan Kerim göründü gözleri açıktı. Etrafa yorgun ama meraklı gözlerle bakarken beni aradığını anlayıp hızla kadrajına girdim.

 

‘’Aşkım…’’ dediğimde gözleri hemen beni buldu. Sesim öyle özlem doluydu ki, gözlerim dolmaya başladığında derin bir nefes alıp yaşlarımı geri gönderdim. Artık ağlamayacaktım.

 

‘’Feride’m, sen neredesin? Ben hep seni bekledim.’’ dediğinde anlamasam da, üzerinde durmadım. Zaten sesi de bakışları gibi yorgundu.

 

‘’Burdayım, sevgilim. Yanındayım…’’ dedikten sonra onu asansöre bindirdiler ama ben giremeden kapı kapanınca diğer asansöre yöneldim. O sırada Barbaros elini omzuma atıp kafalarımızı tokuşturdu.

 

‘’Oh bee! Oh be! Dayım kurtuldu… Kurban keseceğim yeminle!’’ dediğinde günler sonra ilk kez kahkaha attım.

 

Açılan asansöre maaile bindimizde Balım bana sarıldığında gülümsüyordum.

 

‘’Her şey yoluna girdi bak… Bundan sonra ağlamak yok.’’

 

‘’Yok…’’ dediğimde doğrulamak ister gibi kafamı salladım. Karşımda durmuş bana ellerini uzatan Serap’a karşılık verdiğimde dudaklarını mutlulukta bükmüş bana bakıyordu.

 

‘’Ben size dedim ama o öyle bir kurşunla yere düşmez. Kimin kardeşi!’’ diyen Şahin’e minnet dolu bakışlarımı gönderirken asansörün kapısı açılınca hemen karşıda ki odaya deyimi yerindeyse uçtum.

 

Hemşirelerden biri hemen çıkarken, diğeri serumu ayarladıktan sonra çıktı. Kerim radar gibi beni hemen fark edince elini uzattı beklemeden elini tuttuğumda yatağın köşesine oturdum. Dış kapının kapandığını duydum, bakışlarımı çevirince içeriye kimsenin gelmediğini anlamıştım.

 

‘’Bizi baş başa bırakmak istediler sanırım.’’

 

Kerim kısık bakışlarının arasından bakarken onayladı.

 

‘’Bizim birbirimize ne kadar hasret kaldığımızı anladılar demek ki…’’ dediğinde kıkırdadım. Allah’ım çok mutluydum…

 

‘’Bakıyorum da formundan hiç bir şey kaybetmemişsin.’’

 

‘’Söz konusu sen olunca, öyle oluyor.’’ dedi. Gülmeye çalışırken inleyince yüzünü buruştu.

 

‘’Tamam yorma kendini.’’ derken paniklemiştim. ‘’Çok ağrın var mı?’’

 

Kafasını iki yana salladı.

 

‘’İyiyim ben, merak etme.’’ dedikten sonra bakışlarını kaçırınca ne söyleyeceğini anlamıştım.

 

‘’Öğrendin mi?’’

 

Başımla onayladım. O sırada bakışlarını bana çevirip, dik oturmaya çalıştı ama yine eğilip inleyince hemen müdahale ettim.

 

‘’Kerim daha yeni kendine geldin, ne yapıyorsun Allah aşkına?’’

 

Kaşlarımı çatmış, onu ciddi anlamda azarlarken o konudan bağımsız söze girdi.

 

‘’Emin olmadan söylemek istemedim. Yoksa senden saklamaya niyetim yoktu.’’ derken yutkundu. Konuşurken kendini zorladığı belliydi. Elimi yüzüne götürüp okşamaya başladığımda gözlerime baktı.

 

‘’Hiç önemli değil. Öğrendim işte… Ama biliyor musun? Hiç içim sızlamadı, hiç bir kıpırtı olmadı. Benim babam Kemal Arslan. Başka babam yok. Ona da söyledim.’’

 

‘’Kime?’’ derken bu sefer kaşlarını çatma sırası ondaydı.

 

‘’Mahir Sancaktar’a… Hatta onu tehdit bile etmiş olabilirim.’’ Dediğimde gülmeye çalışınca yine acıyla inlediğinde kafasını iki yana salladı.

 

‘’İşte benim kadınım be…’’ derken gülmemek için kendini tutmaya çalışsa da vücudu sarsılıyordu.

 

‘’Kerim tamam, gülme daha fazla bak kanaman falan olacak şimdi!’’

 

Beni onayladı ama eliyle yatağın kenarına vurdu.

 

‘’Yanıma gelsene.’’dedi bakışları özlem doluydu, kalbim sızlarken gözlerim yanmaya başlamıştı bile, devam etti. ‘’Bir koklayayım seni…’’ Yorgun gözlerini ağır ağır kapatıp açtı. ‘’Rüya gördüm, bir bankta oturmuş sen bekliyorum ama öyle soğuk ki… Donuyorum. Bir türlü gelmedin, kendi kendime dedim ki donarak öleceğim galiba… Tam uykuya dalacaktım ki elime elin değdi… Bir anda ısındım. Geldim dedin bana, geldim sevgilim, seni çok özledim dedin…’’ dedikten sonra daha fazla kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Onu da üzmek istemiyordum ama o kadar kötü bir üç gün geçirmiştik ki, artık rahatlamayla gelen iç boşaltma mıydı neydi bu anlamamıştım.

 

‘’Yanına geldim, elini tuttum…’’ derken çenem titremeye devam ediyordu. ‘’Beni hissettin sevgilim, biliyordum… Beni hissedeceğini biliyordum.’’

 

‘’Seni hissetmemek mümkün mü? Sana daha önce de söyledim, seni görmesem bile kokunu alır, yakınımda olduğunu hissederim ben...’’

 

**

 

Kerim o günden sonra, hastanede bir hafta daha kalmış ardından doktorunda onayıyla bugün taburcu edilmişti. Maaile hastaneden çıkarken bu kadar kalabalık olmamız doktorların onaylamaz bakışları eşliğinde bence epey komikti. Resmen aşiret gibi toplanmış, çıkana kadar Kerim’i bir an olsun boş bırakmamıştık. Eve geleli tam tamına bir saat olmuştu bile. O arada Kerim, benim de yardımımla duş almış ardından su geçirmez sargısını çıkarıp pansumanını yaptıktan sonra yeniden sargısını sarmıştım.

 

O yatağın üzerinde yalnızca iç çamaşırıyla oturmuş dinlenirken, ben hızlıca giyinme odasına girip onun için eşofman takımı çıkarıp geri döndüğümde, gözlerimiz birleşti.

 

‘’O kadar şükrediyorum ki… Birbirimizin kıymetini bilmemiz lazım. Her şey pamuk ipliğine bağlı resmen.’’ dediğimde gözlerimi havaya dikerken ofladım, gözlerim dolmaya yer arıyordu gerçekten.

 

Eliyle yatağın üzerine vurup, ‘’Yanıma gel.’’ deyince ikiletmeden elimdeki kıyafetlerle yanına oturdum. Elimdekiler alıp yere attığında iki elimi birden tuttu. Gözlerinde öyle güzel bir parıltı vardı ki, içimdeki kuşlar sayesinde yeniden kanatlanmış neşeyle şarkı söylüyorlardı. Bir adam bir bakışıyla, nasıl bu kadar iyi hissettirebilirdi?

 

‘’Güzeller güzelim, benim birtanem, şifam… Bugün yeni hayatımızın ilk günü olsun. Artık kötü şeyleri konuşmayalım. Bak ben iyiyim çok şükür. Allah beni kızıma ve sana bağışladı. Bize bir şans daha verdi. Bundan sonra her şey çok daha güzel olacak güven bana.’’

 

Onu başımla onaylarken dudakların kısa bir öpücük bırakıp geri çekildim.

 

‘’Haklısın, bu şansı mutlu olmak için kullanalım o zaman. Artık hayatımızda kavga gürültü, silahlar, kötü adamlar, kadınlar olmasın Kerim. Normal insanlar gibi sıradan bir hayat yaşayalım. O kadın hayatımıza girmeden önceki gibi… Eskisi gibi.’’

 

‘’Eskisinden daha güzel artık her şey… Sana kavuştum… Ailemiz büyüyor.’’ derken gözlerini muzipçe kıstığında devam etti. ‘’Yaşlandık hanım. Artık gelinimiz bile var.’’ Dediğinde ikimizde gülmeye başladık.

 

‘’E hadi o zaman bey… Gelinimizi ve dostlarımızı bekletmeyelim daha fazla.’’ dedikten sonra yere attığı eşofmanları giymesine yardımcı olduktan sonra el ele odadan çıktık. Merdivenlerden inerken kısa bir an yine aklıma vurulduğu an geldi. Az kalsın bu elleri bir daha tutamayacaktım… Kokusunu alamayacak, sarılamayacaktım. Yeniden şükürleri içimden sıraladığımda salona girmiştik.

 

Salonda resmen cümbüş vardı. Dayısı ve Barbaros’la oynayan Cemre çığlık çığlığa gülerken kızlar da onları gülerek izliyorlardı.

 

‘’Aaa kızımı ısırmayın!’’ derken çoktan koltuğa oturmuştuk. Cemre bizi fark edip koşarak babasının kucağına atladı. Kerim bir an inleyip dudaklarını birbirine bastırınca korkuyla ona baktım. Başıyla iyi olduğuna dair onay verince içim bir nebze rahatlamıştı.

 

Cemre babasının hastalandığını bu yüzden hastanede kaldığını zannediyordu. Normalde tam bir doğrucu Davut’tum ama kızıma böyle bir travma bırakmak istemediğim için ona gerçeği hiç bir zaman söylemeyecektim.

 

Cemre’nin saçalarını okşarken Serap’a döndüm.

 

‘’Serap, ne zaman gideceksiniz doktora?’’

 

‘’Aslında dün kahve almaya kantine inerken, Barbaros’la aklımıza geldi. Biz de jinekolojiye girip muayene olduk bile.’’

 

Barbaros başıyla onayladığında herkesin yüzü keyifle aydınlandı.

 

‘’Eee nasılmış benim yeğenim?’’ diyen Kerim böbürlenerek konuşunca kısık bir kahkaha attım.

 

‘’Dayım görsen fasulye tanesi kadar bir şey. Ama… Orada öyle görünce içim sıcacık oldu… Meğer ben ne kadar hazırmışım baba olmaya.’’

 

Barbaros’un sözleriyle Serap uzanıp elini tuttuğunda Şahin omzunu sıktı.

 

‘’Kalp atışını da duyduk… Ben ilk gittiğimde minicik bir nokta kadardı şimdi 10 haftalık bir fasulye olmuş.’’ dedi Serap.

 

‘’Yaa… Lütfen bir dahakine ben de geleyim.’’ derken, kafama dank eden şeyle bir anda panikle ayaklanınca herkes şaşkınlıkla bana baktı.

 

‘’Aa şey, ben bir telefonumu alıp geleyim siz sofraya geçin, geliyorum hemen.’’ dediğimde koşar adımlarla odaya çıktım. Komodinde duran telefonumdaki uygulamadan periyot takvimime bakınca reglimin tam on gün geciktiğini fark ettim. Aklımda acabalar uçuşurken, olaylar yüzünden stres kaynaklıda ertelenmiş olabileceği aklımın bir köşesindeydi ama içime kuşku düşmüştü bir kere. Biz hiç korunmamıştık ki… Kalbim heyecanla çarparken, hızla sanal eczane uygulamarından birine girip sabah için kendime 3-4 tane gebelik testi sipariş verip telefonu kapattım ve garip bir sarhoşlukla aşağıya indim. İçim kıpır kıpırdı, çok da heveslenip hayal kırıklığına uğramak istemiyordum ama bu içimdeki umut tanesi yakamı bırakmayacak gibiydi.

 

Sofraya oturduğumda Kerim’in bakışları üzerimdeydi. Ona gülümseyip, içini rahatlattıktan sonra suya uzandım. Ben bu heyecanla nasıl yemek yiyecektim şimdi?

Kendimi zorlayarak yediğim yemeğin ardından, Cemre’yi beklemeden yatırmıştım. Erkekler salonda otururken biz de kızlarla mutfağa geçmiş kahve keyfi yapıyorduk.

 

‘’Balım… Sizi ne zaman nişanlıyoruz?’’ diyen Serap’la heyecanla yerinde kıpırdanan Balım, elindeki fincanı masaya bırakıp söz girdi.

 

‘’Aslında bana kalsa onunla hemen evlenirim. Hiç tereddüt bile etmem. Hayatım da onun kadar güzel seven, güzel bakan bir adam görmedim. Cümlelerini bile seçerek kuruyor bana karşı o kadar düşünceli ki… Of kızlar ben kör kütük aşığım galiba ya!’’ derken sesi isyankar çıksa da yüzü gülüyordu.

 

‘’Aramıza hoş geldin…’’ dedi Serap, eline uzandı. ‘’Çok mutlu olursunuz umarım.’’

 

‘’Şahin harika biri, ama sen de harikasın… Birbirinizi seçtiğiniz için çok mutluyum. İkinizi de çok seviyorum.’’ dediğimde diğer eline de ben uzanmıştım. Biz o şekilde gülüşürken, Barbaros’un sesiyle konu kapanmış oldu.

 

‘’Siz ayin mi yapıyorsunuz? O eller ne öyle?’’

 

Onun söylediğine kahkahalarla gülerken, kafamı tamamen çevirdiğimde Kerim ve Şahin’i de gördüm. Herkes sevgilisinin yanına otururken, ben Barbaros’a cevap vermeyi ihmal etmemiştim tabii.

 

‘’Evet canım, sana kara büyü yapıyoruz.’’

 

‘’Tövbe estağfurullah!’’ dedi ama gülüyordu.

 

O esna da Kerim’in dudaklarını omzunda hissettim. Ardından kulağına değen dudaklarıyla irkildim.

 

‘’Seni çok özledim.’’ dedi fısıldayarak. Bakışlarımı diğerlerine çevirdiğimde herkes kendi halinde takılıyordu. Kafamı tamamen ona çevirdiğimde yanağını okşadım.

 

‘’Daha iyileşmedin.’’ derken sesim kısık, dudaklarımda ise zafer kazanmış bir gülüş vardı.

 

‘’Gülüyorsun değil mi bir de?’’ derken küçük çocuklar gibi bozulmuştu, kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdığımda yanağını okşamaya devam ediyordum.

 

‘’Senin iyiliğin için aşkım…’’

 

‘’Senin aşkım diyen ağzını yerim…’’ derken bakışlarındaki şehvet gün gibi ortadaydı.

 

‘’Oooo dayım çıkalım biz istersen!’’ diyen Barbaros’la bakışlarını benden çekip kaşlarını çattığında Barbaros’a odaklanmıştı tama ağzını açıp söylenecekken Şahin, aldı sazı eline.

 

‘’Hayırlı işler kardeşim.’’

 

‘’Ulan dost musunuz, düşman mı be?’’ diyen Kerim kafasını iki yana salladı. ‘’Halden de anlamıyorlar anasını satayım…’’dediğinde gözlerimi kocaman belertirken o esna da kızlar kıkırdıyordu.

 

‘’Kerim!’’ diye uyardım ama pek umurunda değildi.

 

‘’Yuh ulan! Evine misafir gelmişiz bir kovmadığın kaldı…’’ diyen Şahin’in sesi alaylıydı ama Kerim ciddiye alıp kaşlarını şaşkınlıkla bana döndü.

 

‘’Ben öyle bir şey dedim mi?’’

 

Gülerek başımı iki yana sallarken bu sefer Barbaros dahil oldu.

 

‘’Anladık dayım, anladık biz tamam.’’

 

‘’Lan delirtmeyin beni, ne diyorsunuz siz? Ev sizin. İsterseniz komple buraya taşının.’’

 

‘’Yaa gitmeyin sevgilimin üzerine.’’ derken gülünce Kerim durumu anlayıp, dudaklarını ısırdığında bana döndü.

 

‘’Bunlar benimle alay ediyorlar değil mi?’’ Cevap beklemeden, onlara döndü. ‘’Ulan siz şu kızlara dua edin. Yoksa Kerimoğluyla alay etmek neymiş ben size gösterirdim ki siz zaten iyi bilirsiniz.’’

 

Şahin ve Barbaros kahkaha atmaya başlayınca Kerim iyice delirdi tabii hızla ayaklandı.

 

‘’Ne bok yerseniz yiyin. Ben yatıyorum.’’ dediğinde elini bana uzattı. ‘’Hadi Feride.’’

 

‘’Aman aman Feride’si olmadan da uyumazmış.’’

 

‘’Kurt! Kaşınma!’’

 

‘’Tamam lan tamam kesin… Hadi biz de kalkalım bari geç oldu.’’ diyen Şahin’le birlikte herkes ayaklanınca, onları yolcu ettikten sonra yine el ele odaya çıktık.

 

‘’Çok alıngan oldun sen, olmaz böyle…’’derken bir yandan yatağı açmış bir yandan sırıtıyordum.

 

‘’Öyle mi hanımefendi?’’ dediğinde sırıtma sırası ondaydı. Üzerini bir çırpıda çıkarıp yalnızca iç çamaşırıyla kalınca iki adımda dibimdeydi. Dudaklarını boynuma bastırdığında kalbim ağzımdan çıkacak gibiydi.

 

‘’Ke…kerim ne yapıyorsun?’’ derken yutkunmuştum.

 

‘’Ne oldu? Niye kekeliyorsun? Az önce sırıtıyordun ya?’’

 

‘’Ya Kerim, iyileşmedin daha saçmalama.’’

 

Son cümlemin ardından dudaklarıma uzandı, öyle şehvetli öpüyordu ki, dayanamayıp ellerimi boynuna götürdüğümde artık ben de kendimi kaptırmıştım ki hızlıca geri çekildi. Yüzümde ki hayal kırıklığını ben bile ayna olmadan görmüştüm, tabii ki o halimi görüp yaramaz bir gülüş attı.

 

‘’Kocayla alay edilmez, günah…’’derken çenemi iki parmağıyla kıstırıp salladı ve yatağa girdi.

 

‘’Koca mı? Ne zaman evlendik ben hatırlamıyorum da?’’ derken ona gıcık olmuştum. Ellerim belimde cevabını beklerken, keyfi gayet yerindeydi.

 

‘’Seni ilk gördüğümde…’’ derken bakışları yumuşamış dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. ‘’Ben nikahı kalbimde çoktan kıydım. Ha ama resmiyeti soruyorsan, beklemeye hiç niyetim yok.’’

 

Söyledikeleriyle beni o kadar kolay tavlamıştı ki, zaten o da bu durumun gayet farkındaydı. Cevap vermesem de giyinme odasına girdiğimde sırıtıyordum. Üzerime değiştirdiğimde, koşar adım yatağa girdim. Beklemeden beni sarmaladığında ben temkinli duruyordum yarası diğer taraftaydı ama yine de canı acıyacak diye ödüm kopuyordu.

 

‘’Canın acımıyor değil mi?’’

 

Kafasını iki yana sallayıp, saçlarıma öpücük bıraktığında fısıldadı.

 

‘’Sen varken benim canımı hiç bir şey acıtamaz. Kurşun yarası bile…’’dedikten sonra ona yine dikkat ederek sıkıca sarıldım. Bu adam hayatımın en büyük şansıydı. Ona çok aşıktım. Uzun süre sessizce uyumayı beklerken, yavaşlayan nefesinden Kerim’in uyuduğunu anlamıştım. Ben de tam tersi gram uyku yoktu. Kendimi zorlaya zorlaya bölük pörçük uyumaya çalıştım ama sabah ezanıyla da gözümü açmıştım. Aşağıya inip kendime kahve yaptım kendimi iki, üç saat zor da olsa oyaladım. Kısa süre sonra telefonuma gelen bildirimle dış kapının önüne koşup antrenin önünde öylece oturup beklemeye başladım. Birazdan siparişim gelecek ve ben de sonucu öğrenecektim. Kabıma sığmaz bir telaşım vardı. Kafamda bir sürü soru… Ama kalbim o kadar çok istiyordu ki onu… Belki de gelmişti, bebeğim benimleydi.

 

Çalan kapının ardından beklemeden açtım. Zaten dibinde duruyordum. Paketi aldığım gibi lavabolardan birine girdim ve tam üç tane test yaptım. Heyecanla mekik dokurken gözüm sürekli testlerdeydi. Sonuç olumsuz çıkarsa nasıl üzüleceğimi fark ettiğimde içimden dualar ediyordum ki bekleme süresinin dolduğunu anlayınca kafamı testlere doğru uzattım. Üçü de pozitifti. Farkında olmadan çığlık attığımda, telaşla ağzımı kapattım… Elimi karnıma götürdüğümde mutluluktan delirecek gibiydim gözümden yaşlar süzülürken, bu durumu Kerim’e nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Ona güzel bir sürpriz yapacaktım…

Bölüm : 29.01.2025 12:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...