Boğaz'ın incisi ve İstanbul'un gece hayatının merkezi olan Ortaköy'deki Holly Club açılışında, Mart ayının sonları olmasına rağmen havalar, ilkbahardan hiç nasibini almamışçasına soğuktu.
Dondurucu ayaza rağmen Arca, üzerinde sadece bir gömlekle ortalıklarda dolaşıp son kontrolleri izlerken adeta nefesini tutmuştu. Biraz gevşemesi için bir kadeh içki içmesini öneren çalışanlarına gülerek,
"Bana molotof kokteyli getirin, en sevdiğim içki!" Diye takılmayı da es geçmemişti.
Ülkenin en yeni ve en lüks gece kulübü olan Holly'nin açılışı, yalnızca İstanbul'un değil, tüm Türkiye'nin ilgisini çekmişti. Çünkü bu özel gecenin sahnesinde, dünyanın dört bir yanındaki müzik listelerini alt üst eden, sahnelerin yetenekli ve güzel prensesi Dua Lipa vardı.
Az sonra sahneye çıkacak olan yıldız sanatçının mekana gelişi, tüm İstanbul trafiğinde kendini hissettiren bir yoğunluğa sebep olmuş, valinin ve emniyet müdürünün bizzat talimatlarıyla ana arterlerde güvenlik önlemleri ve kontroller arttırılmıştı.
Holly'nin VIP davetlileri arasındaki iş, sanat, cemiyet ve moda dünyasının ünlü simaları localardaki özel yerlerini almış, yıldız sanatçıyı beklerken yeni gece kulübünün yemek ve içki menüsünü inceliyordu. Boğaz'da gezen teknelerden konser alanına uzanan meraklı bakışlar ve hevesli kulaklar, sahnenin açılmasını sabırsızca bekliyordu. Arca, teknelerden çekim yapılmaması için çoktan önlemini almıştı, Sahil güvenlik ekipleri, özel tekneleri Holly'nin 200 metre açığında tutuyordu.
Yerli ve yabancı onlarca basın mensubu ise, Holly'nin, Muallim Naci Caddesi üzerindeki ana giriş kapısının önünde, lüks araçlarıyla gelen ünlüleri görüntülemek için bekleşiyordu. Hepsi de bu çarpıcı geceden en iyi kareyi yakalamak için birbiriyle yarışıyordu.
Holly sahnesinde o gece için özel olarak getirtilmiş renkli sis gösterisinin hemen ardından saatler 22:00'yi gösterdiğinde tüm nefesler tutuldu ve ilk notalarıyla beraber yoğun kırmızı bir sisin içinden Dua Lipa sahneye çıktı. Parlak siyah taşlarla işlenmiş, özel tasarım büstiyer ve minicik şortlu sahne kostümüyle Boğaz'ın soğuk esintisine rağmen ateş saçıyordu. Genç yıldız muhteşem enerjisiyle dakikalar içinde İstanbul'u etkisi altına aldı.
İlk şarkısı biter bitmez -Dua Dua Dua! nidaları ve alkışlar uzun süre devam etti. Konserinin hemen başında, Dua Lipa, Tarkan'ın Öpücük şarkısının nakaratını Türkçe söyleyerek Türk hayranlarını kendisine bir kat daha hayran bıraktı. Şarkı aralarında öğrendiği Türkçe birkaç cümleyle kalabalığa seslenip ardından çok etkilendiği İstanbul'un büyüsünden bahsetmesiyle hem şaşırttı hem de kalpleri büsbütün fethetti. Sahnenin sağ ve solunda yer alan dev ekranlarda, Boğaz Köprüsü'nün ışıklandırılmış görüntüleriyle beraber o gün, havaalanından geldikten sonra Dua'nın çıkarıldığı tekne gezintisinin fotoğrafları yansıtılırken sanatçı, Türk mutfağını ne kadar sevdiğini dile getirdi. Özellikle içli köfte, baklava ve Türk kahvesine hayran olduğunu söyleyince izleyicilerden büyük alkış aldı.
"Sizlerle burada olmak, İstanbul'un masalsı Boğazının kıyısında şarkılarımı söylemek benim için büyük bir onur." dediğinde, kalabalık adeta çılgına dönmüştü.
"Physical" şarkısını söylerken dansçılarıyla yaptığı kusursuz koreografiler, izleyicilere büyük bir yıldızın özenle hazırladığı şovunu izlediklerini hissettirdi. Özellikle "Levitating", "New Rules" ve "Don't Start Now" gibi hit şarkılarında yer yer seyirciyle kurduğu etkileşim, enerjiyi zirveye taşıdı. Her notasında, her dans hareketinde izleyicilerle kurduğu bağ hissediliyordu.
Meyil, Grammy ödüllü yıldızı soluğunu tutmuş halde gözünü kırpmadan sahnenin önündeki masasında izlerken son bir ayda girdiği yoğun çalışma kampından kimi zaman şikayet ettiği için kendi kendine çok kızdı. Daha çok fırın ekmek yemem lazım diye içinden geçirirken, genç kadının kan ter içinde sergilediği performansın ne kadar zor olduğunu anlıyordu. Oldukça hareketli fiziksel performansına karşın Duq'nın nefesi ve dil kontrolü kuvvetliydi. Ellerini ve vücudunu kullanmayı gerçekten iyi biliyordu, esmer sıradan tipte aşırı güzel bir kadın olmamasına rağmen seksiydi, üç boyutlu aurası yüksek, canlı performansı harika, sesi kuvvetliydi, iki saat boyunca hem dans edip hem şarkı söylemek zor iş, dedi Meyil. Hele o karın kaslarına ne demeliydi? Training Season şarkısının ateşli kareografisinde Meyil tırnaklarını yemeye başlamış, heyecandan yerinde duramaz halde ayağa fırlamıştı. Bir gün kendisi de sahnede böyle fırtınalar estirecekti.
Ertesi gün, başta magazin siteleri olmak üzere tüm basın camiası bu muhteşem geceyi manşetlere taşıyacaktı.
"Dua Lipa Boğaz'ı Salladı!"
"Yıldızlı Gecede Dua Rüzgarı"
"Dua Lipa'dan İstanbul'a Özel Öpücük Sürprizi"
başlıkları, hem sosyal medyada hem de gazete köşelerinde geniş yer bulacak ve tüm magazin programları, kulübün açılışında boy gösteren ünlülerin kıyafetlerini ve konser sonrası Dua Lipa'nın muhteşem sahne performansı hakkındaki övgü dolu röportajlarını izleyicilerle paylaşacaktı.
Konser bittiğinde, izleyenler yeni gece kulübünün beklentileri karşılamasıyla epey tatmin olmuştu. 2017 yılbaşında gerçekleşen kanlı terör saldırısında 39 kişinin hayatını kaybetmesi sonucu, Reina'nın kapılarını bir daha açmamak üzere kapatmasıyla, İstanbul gece hayatında bir devir sona ermişti. Çok üzücü ve korkunç bir barbarlığın eseri olan o saldırıdan beri, Avrupa başkentleri arasında bir inci gibi parlayan İstanbul, her yıl binlerce yerli ve yabancı turist kaybetmiş ve eski cazibesini bir türlü yakalayamamıştı. İşte şimdi Holly Club, eğlence severlere yeni bir dönem vaadiyle ışıl ışıl kapılarını açmıştı.
Geldiği yerden vardığı noktaya baktığında edindiği prestij, Arca'nın kendisiyle gururlanmasına ve yaptığı hiçbir şeyden pişmanlık duymamasına yetiyor da artıyordu. Meyil önceleri açılış akşamı için Dua Lipa gibi genç ve seksi bir dünya starını getirdiği için kıskançlık etse de şimdi gözleri dolu dolu, gıptayla izlediği sahneyi kendisi için böylesine cilalayıp parlattığı için sevgilisine minnettardı. Magazinde çıkacak haberleri hayal bile edemiyordu, bu açılış akşamının yankısı günlerce sürerdi. Elbette Dua Lipa adıyla yan yana yazılan Holly adı da, hafızalara kazınmış olacaktı. Henüz tek bir şarkısı bile yokken kendisinden kat be kat ünlü bir mekanın sahnesinde yarın gece Meyil, mikrofonu eline alacaktı.
...
Holly'nin açılışına dünyaca ünlü şarkıcı Dua Lipa 'nın gelişiyle İstanbul'da resmen yer yerinden oynamıştı. Şarkıcının gelişiyle kurulan dev sahne, haftalar öncesinden tükenen biletler, tüm haber kanalları ve magazin servislerinin son iki gün boyunca Holly'nin kapısında yatması sayesinde Arca basının karşısına çıkmayı hiç istemediği için Holly'nin yeni sahibi olarak işletme müdürü Egemen Darıcalı'yı öne sürmüştü ve sektörde kulağı kesik olan kıdemli bir magazin editörü, Egemen'in adını köşe yazısına taşıyıp, Boğaz'ın gözde eğlence kulübü Holly'nin restore edilen yeni yüzünden övgüyle bahsetti. Ünlü işletmeci ve gece hayatının popüler siması Ego namlı, Egemen Darıcalı'nın; yurtdışında doğup büyümüş, Ukrayna ve Polonya'da farklı kulüpler işletme tecrübesi olan vizyoner bir işadamı olduğu yazıyordu.
Açılışın ardından, Aleksey'in muhteşem teknesinde aile arasında yaptıkları kutlama toplantısında, bu haberin Arzu'dan oğluna bir açılış hediyesi olduğu anlaşıldı. Haberlerde adı geçen sözde işletmeci Egemen olsa da, asıl reklam Holly için yapılmıştı.
Meyil ise köşe yazarı satın alınarak yaptırılan bu haberin içeriğinden nedense rahatsız olmuştu. Egemen ile tanışmıştı, magazin editörünün bahsettiği gibi Avrupai ve vizyoner bir işletmeci falan değil, adam düpedüz kabadayının biriydi. Bu işlere kapıda bodyguardlık yaparak başlamış ve yıllar içinde yükselmişti. Çalıştırdığı kulüplerin kapısında tipini beğenmediği kişileri geri çevirmesi ve alkolün verdiği yetkiye dayanarak sorun çıkaran züppeleri tekme tokat dövdürmesiyle meşhurdu. Bu dayakların bazıları, hiç çekinmeden, magazin kameralarının önünde atılmış, bolca kol bacak kırılmış, hatta cemiyetten ailelerin playboy oğullarından birkaçı bile Ego kanunlarından nasibini almıştı.
Sözde yeni patronu oldukça sert biriydi ve brikaç gğn önce Abel'in izlediği sahne provasındaki roman havası performansının ardından iki metrelik cüssesiyle tepesine dikilip Meyil'i tehdit etmişti.
"Arca bana eti senin, kemiği benim dedi küçük hanım. Geç kalmak, sarhoş gelmek, içeride toz çekmek falan istemem! Arca'nın sevgilisi falan da dinlemem, bu sahnede bir daha şımarıklık edersen ağzını burnunu kırar seni sahneye kanlı kanlı çıkarırım!"
Meyil ödü patlasa da önce gözlerini kırpıştırarak şaşkın şaşkın adamın yüzüne bakıp sonra gülmeye başlamıştı. "Sakin ol şampiyon! Hepimiz deliyiz rekabete gerek yok! Beni dövecekmiş, bakele? Yürek yemiş Egoman Reyiz !" diyerek posta koymayı da ihmal etmemişti.
Ve tüm ekibin önünde gerçekleşen bu restleşmeden sonra Ego'nun yeni namı Egoman* oluvermişti.
Ayrıca Meyil'e göre basit bir google aramasıyla, mekanın sahibinin Arca Giray Kızılkan olduğu ortaya çıkabilirdi. Arca hakkında Adana/mafya kökenine hatta İzmit-Körfez'de gerçekleşen o siyasi katliama dair eski haberlere de ulaşılabilirdi. Bakalım, kim, ne zaman Arca Giray Kızılkan'ın karanlık gerçek kimliğini ifşa edecekti? Şimdilik çok havalı bir giriş yaptığı bol kârlı gece hayatı patronluğunun tadını çıkarabilirdi. Belki de kimse, onun hakkındaki gerçekleri yazmaya cesaret edemezdi. Belki de daha çok sükse yapardı kim bilir?
Aleksey, Holly'nin açılışına dek kaldığı İstanbul'a karısını ve küçük oğlu İvan'ı da getirmişti. Çat pat Türkçe konuşabilen Özbek güzeli Sevara ile Arzu, aralarında Rusça sohbete dalınca Meyil masada sıkılıp teknenin mutfağına geçti. Arca yarım saattir üst katta telefon görüşmesi yapıyordu. Meyil, keşke gelmeseydim diye düşünürken bu tuhaf insanlara neden hiç ısınamadığını da bulamıyor fakat her zamanki vurdumduymaz haliyle umursamıyordu.
Kendisine atıştırmak için bir paket cips alıp camdan dışarıya, teknenin geçişiyle köpüren Boğaz sularına baktı. Hırsla kemirdiği patates cipslerinin katır kutur sesi nedeniyle Arzu'nun arkasından sokulduğunu duymamıştı, kendisine seslenince hafifçe irkildi.
"Pardon Arzu Anne, dalmışım."
"Canım, çok dalgınsın bu aralar."
"Şey, yorgunum."
"Çok çalıştırıyor seni dimi? Arca inanılmaz işkolik bir adam, eline düşenin vay haline!"
"Evet, provalar için fazla titizleniyor."
"Ha bir de sen sabah akşam onun elindesin! Yazık..." deyip edepsiz imasıyla şuh bir kahkaha attı Arzu.
Meyil titrek bir gülümsemeyle karşılık verdi. Ne yani kayınvalidesiyle seks hayatı hakkında mı şakalaşacaktı? Bazen Arca'nın bile Ruslarla takıla takıla fazla relax davranmaya başladığını düşünüyordu, Arzu da yarı Rus sayılırdı görünüşe göre. Hele o boz ayı biçimli Aleksey denen kafadan çatlak herifin nerede ne söyleyeceği hiç belli olmuyor, karısının yanında metresi veya fahişeleri hakkında şaka yapmaktan hiç çekinmiyordu.
Arzu ise her daim beyin yakan ters köşe mizacıyla çat diye lafı değiştirdi, "Zayıflamışsın sen! Doğru düzgün bir şey de yemedin? Yüzün gözün çökmüş. Geçen gördüğümde daha güzeldin."
"Yani işte, çok çalışıyorum, sen de gördün ya Arzu Anne. Sabah okul, öğleden sonra dans hocasıyla provalar, akşam şan dersleri. Gece senin kuduruk oğlun!" Bu kez Meyil kendi şakasına kendi kahkahayı bastı.
Arzu da kahkahalarla güldü. Arca gelse de kurtulsaydı şu tilki kadının markajından... Fakat Arca yerine, yanlarına gelen üvey ağabey kontenjanından fahri eltisi Sevara oldu. Sevara konuşulanları anlamasa da o da onlara gülümseyerek katıldı. Buzdolabından bir şeyler alıp kocasının yanına döndü. Sevara gider gitmez Arzu, aniden Meyil'in koluna sertçe yapıştı ve kızı arkasındaki tezgaha itti.
Meyil boşta bulunup sendeleyerek kalçasını mutfak tezgahına çok sert çarpmış ve canı acımıştı. Aah diye bağırdı fakat Arzu onun kolunu acıtarak sıkmayı bırakmadan yüzüne sokuldu.
"Yedik içtik, güldük eğlendik şimdi hesap vaktiiii!" diye çınlayan sesiyle Meyil'i kendi gövdesiyle tezgahın arasında iyice sıkıştırdı.
"Bana bak Meyil, karnındakini Arca'dan gizlice mi aldıracaksın yoksa günü geçsin de kürtaj yaptıramayasın diye mi bekliyorsun? Konuş, yoksa pişman ederim seni!"
Meyil, hem itilip kalılmaktan öfkelenmiş ve tepeden tırnağa buz kesmiş hem biraz korkmuş halde gözlerini ağlamaklı kırpıştırdı. "Ne ne diyorsun Arzu anne?" diye kekeleyip kadının elinden sıyrıldı ve dışarıya kaçtı, teknenin küpeştelerine tutunup denize doğru sarktı,
Arzu peşinden geldi,
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
"Daraldım, hava alıyorum."
"Bana cevap ver! Hamile olduğunu Arca neden bilmiyor?"
"Açılıştan sonra söyleyecektim. Bu gece, başbaşayken. Çaktırma da sürprizi bozma."
"Neden dün söylemedin?"
"Çok meşguldü, kafası dağılsın istemedim hem bu ayaküstü konuşulacak şey mi Arzu Anne, romantik bir ortamda söyleyeceğim. Sen bana niye böyle davranıyorsun?"
"Sana yarına kadar mühlet, sen söylemezsen ben söylerim."
"Hayır ben söyleyeceğim! Sakın aramıza girme."
"Doğuracak mısın?"
Meyil alt dudağını içeriden ısırıp bir an düşünür gibi duraksadı, omuz silkti, fısıltılı bir sesle kadının gözünün içine bakarak konuştu.
"Bilmiyorum, Arca ile konuşmam gerekiyor. Herhalde doğururum. Aşkımızın meyvesi. Herhalde aldırmaya kıymam."
"Abel ile yaptığın sözleşme ne olacak? Şimdiden senin için tonla para harcadı, gelecek yaz için bir sürü festival ve konser anlaşması yapıldı."
"Bilmiyorum. Bunları Arca ile konuşacağım."
"Yani tazminatını Arca'ya ödeteceksin."
Meyil iyiden iyiye gerilmişti, kadını kendisine tekrar sokulduğu kısacık bir anda bileğinden çekip küpeştelere yaslayıverdi, aynı onun mutfakta kendisine yaptığı gibi sıkıştırdı fakat bu defa Arzu, ayağı yerden kesilirse denize düşme tehlikesi ile burun burunaydı ve Meyil'in bileğini güçlü tutuşu, bunu yapabileceğini göstermişti. Onca antrenman işe yaramıştı demek, kızı ittirmeye çalıştıysa da başaramadı, Meyil kıpırdamadı, kadının kulağına eğildi,
"Bana bak Arzu musun, Filiz misin nesin, bana bir daha elini sürersen seni Boğazdaki balıklara yediririm anladın mı? Bana tek bir Adanalı'nın hükmü söker, o da yukarıda! Aramıza girme, sen zararlı çıkarsın. Çok zararlı çıkarsın hem de!"
Arzu bir an denize düşme korkusuyla beti benzi atsa da kendini çabuk toparladı, cevap vermedi fakat hin bir gülüş attı.
Meyil onunla daha fazla cebelleşmeden kadını bırakıp Arca'nın yanına çıktı. Hararetli telefon konuşması hala devam eden sevgilisine el kol hareketleri ile acilen konuşmamız lazım dedi.
...
Meyil'in yeni evine vardıklarında gün aydınlanmıştı. Meyil o gece sahneye çıkacaktı fakat yoğun provalar yüzünden sesi kısılmıştı, herhalde tekne turunda biraz da üşütmüştü. Evde üzerlerini değiştirdikten sonra acil servise gittiler, Meyil hızlıca toparlanmak için serum taktırdı. Arzu'nun her nasılsa öğrendiği fakat eksik öğrendiği o haberi Arca'ya, genç adam sedyesinin ayakucunda yorgunca beklerken verdi.
"Düşük yapıyorum."
Arca boynunu keskin bir dönüşle çevirip kızın yüzüne şok olmuş halde baktı. Dudakları aralandıysa da sesi çıkmadı. Meyil, genç adamın esmer, kemikli ellerine uzanıp kucağına aldı, ince yüzünü eğip kısık sesle anlattı.
"Test sonucu negatif değildi, ama değer çok düşüktü, tutunmayacağı belliydi, çok meşgulsün diye evvelsi gün sana yalan söyledim. Özür dilerim aşkım, seni o hengamede üzmekten çekindim. Doğrusu ben de ne olduğunu önce pek anlayamadım. Ama her şey kontrolüm altında, merak etme. Kimyasal gebelikmiş. Canlanmadan son buldu."
"Meyil ciddi misin?"
Meyil sakince başını salladı. Arca sedyenin üzerine kayarak kıza sokuldu, "Sen iyi misin? Nasıl düşük? Neden düşük yapıyormuşsun? Nasıl, ağrın sızın var mı?"
"Yok. Dün sabah birkaç damla pembe kan geldi sonra kesildi, doktora söyledim. Kan tahlilinde Beta hcg hormonu 35 yani çok düşüktü. Doktor, izleyelim deyince pembe lekelenmeden bahsettim. Bir test daha yaptı, ultrasonla muayene etti ve rahimde keseyi filan göremedi. Bu arada akşamüstü kanamam arttı. Birden kasıklarımda bir sancı başladı, tuvalette pıhtı geldi."
Arca yüzünü kırıştırdı, Meyil soğukkanlılıkla anlattıkça onun canı acıyor gibiydi, rengi sapsarı olmuştu, az daha kusacak veya düşüp bayılacaktı, Meyil'in elini tutmuş neredeyse acıtacak kadar sıkıyordu, elleri çok soğuktu.
"Bana söyleseydin? Sen, dünden beri ne yaşıyorsun?" diye kesik kesik güçlükle konuşabildi.
"Telaşlanma. Regl gününden farkı yok. Doktor bunun çok normal ve yaygın olduğunu söyledi. Çoğu kadın farketmezmiş bile. Benim adetim düzenli olduğu ve ben hemen test yaptırdığım için... Normal kanamamdan farksız."
"Sen iyi misin? Canın acıyor mu?"
"İyiyim canım."
"Bana doğru söyle? Bir yerin ağrıyor mu? Gülüm niye bana söylemedin? Seni en iyi hastaneye götürürdüm! Açılışını sikeyim sana bir şey olmasın? Kafamı sikeyim Meyil, ben sana boşa kuruntı yapıyor dedim!"
Arca ayağa kalktı, sedyenin yanında birkaç kararsız adım attı, yüzünü gözünü ovuşturdu.
"Benim kabahatim! Ah ulan! Gülüm niye söylemiyorsun? Ben, iş güç! İşinin de Allah belasını versin, sen niye tek başına gidiyorsun, niye beni aramıyorsun?"
"Canım iyiyim dedim. Arasam da bir şey değişmezdi. Adetim üç gün gecikmişti zaten. Daha mikroskobik bir şeydi, tutunmadan gitti. Doktor kürtaja bile gerek yok dedi. Yine kontrole gidicem ve bir kez daha kan tahlili yaptıracağım zaten. Açılıştan önce dikkatin dağılmasın istedim. Doktor kürtaj yapalım deseydi tabii ki arayacaktım, tek başıma onu yapamazdım ama çok şükür doğal bir şekilde sonlandı. Çok erken olduğu için kolay oldu."
"Ah deli kız. Ah güneşim. Başka bir doktora gitseydik? Sen niye kendi kendine uğraşıyorsun? Bari yanında olsaydım."
"Yapacak hiçbir şey yoktu Arca, eminim. Hayırlısı. Ben rahatladım. Bebek için çok erken."
Arca hala hiç ciddiye almadığı hamilelik şüphesinin düşükle sonuçlanmasını hazmedememiş kendisini Meyil ile ilgilenmediği ve o anlarda yanında olmadığı için suçluyordu. Adeta kanı damarlarından çekilmiş, eli ayağı boşalmıştı. Ne hamile olsa ne düşüneceğini kestirebiliyordu ne de artık hamile olmadığı için üzülebiliyordu. Sadece dehşete düşmüştü, sevdiğini yalnız bıraktığı için kahrolmuştu. O kadar kahrolmuştu ki kızın yüzüne bakmaya çekiniyordu. Kendisine niye hiç kızmadığını niye bağırıp çağırmadığı niye suçlamadığını da anlamıyordu. Keşke Meyil ortalığı ateşe verseydi. Öylesi daha kolay olurdu...
Meyil ona uzun uzun tekrar tekrar açıklamalar yaptı. Gerçekten rahatlamıştı, bebek istemiyordu, canı çok acımamıştı, anlamamıştı bile, ağrısı yoktu, normal bir regli döneminden azıcık daha fazla kanıyordu hepsi buydu, korkacak bir şey yoktu... Anlattı.
Arca doğum uzmanı ile görüşmekte diretince acil servisten yukarıya çıkıp başka bir jinekolog ile görüştüler. Yeni bir kan tahlili ve muayenenin ardından Meyil'in anlattıklarının aynısını, Arca doktorun ağzından duyunca ancak biraz gevşedi. Onu mahveden tek düşünce Meyil'in iyiliğiydi ve doktor iyi olduğunu söylüyordu.
Üstelik eve dönüşte Arca,
"Kanaman bitene kadar evde yat dinlen, sahne filan yok, iyileşince çıkarsın, gerekirse bu akşam Holly'yi kapatırım." demesine rağmen Meyil işte o an avaz avaz ağlamaya başladı. Arca'yı sahneye çıkabilecek kadar iyi olduğuna ikna edene kadar adama bağırdı çağırdı, vurdu, küfretti, ağladı, ayrılmakla bile tehdit etti.
Nihayet öğlen eve vardıklarında Arca hala düşük haberinin şokuyla epey sarsılmış, kafasının içi süzme yoğurda dönmüş haldeydi, gardını indirdi.
"İyi madem, bildiğin gibi oku, sahne senin." diyebildi.
Meyil biraz daha güç toplamak ve kısılan sesini düzeltebilmek için hemen vitaminler, bitki çayları ve çiğ yumurta içti... Son ses kontrol vaktine kadar deliksiz uyudu. Arca, kızı akşamüstü sahne hazırlığı için Holly Kulübe kendi kullandığı arabasıyla götürürken sabahki buhranı epey yatışmış halde Meyil'e takıldı,
"Ben direkt dede olmak istiyorum yav, level atlasak oluyor mu, şimdi çocuğun ilkokulu ergenliği nişanı evliliği bilmem ne, direkt dede olamıyor muyuz? "
Meyil arabanın sağ yanından dışarıya bakarak gözlerini devirdi ve iç geçirdi,
“Dede olacak kadar uzun yaşasan bari!”
Arca kahkahalarla gülmeye başladı, uzanıp kızın yanağından makas aldı, “Gülüm ne demişler, hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun!”
“Bak bu tam senlik işte Aco. Neyse bak ne diycem: Parayla alma imkanım olsa ikimize de güzel bir geçmiş satın alırdım. Küçük ama huzurlu bir evde mutlu bir anne ve baba, korumacı bir abi, yaramaz bir kızkardeş, bahçede birkaç sarman, yeşil muhabbet kuşu, tarçınlı kek kokusu, küçük telaşlar, tatlı anılar. Hatırladıkça gülümserdik, içimiz sıkılmazdı.”
“Bu geçmişle bu kadar oluyür diyürsün?”
“Aynen öyle diyürüm Adanalı! Sen bu hayatta gördüğüm en büyük hilekarsın! O kadar hilekarsın ki kendi cebinden kendi hayatını çalarsın.”
*****
Okur Yorumları | Yorum Ekle |