44. Bölüm

25. O Sözler

Senem Evren
senemeevren

 

Merhabalar.

Nasılsınız?

Beni sorarsanız gayet iyiyim finallerim bitti ve kısa da olsa tatile girdim. Bolca bölüm yazmayı düşünüyorum, çaktırmayın.

 

Çarşamba günü sınavdan çıkar çıkmaz bölümün başına oturdum ve hemen tamamladım bölümü. Sizden ricam düşüncelerinizi yorum yaparak benimle paylaşın. Paylaşın ki bölümleri okuyan okuyucularım olduğunu hissedip daha istekli yazayım.

Daha önce hiç sınır koymadım, koymamda. Ama lütfen oy ve yorumlarını es geçmeyin <3

 

Keyifli Okumlar!

 

Şarkı: Bulutlara Esir Olduk - Oğuzhan Koç

 

25. O SÖZLER

"O sözleri aşabilir miydim? Dudaklarından çıkan sözler kalbime ok misalı saplanırken nasıl unutabilirdim?"

 

Bu kez oldu, demiştim. Bu kez gerçekten oldu.

Hiçbir şeyin olduğu yoktu. Her şeyi berbat etmişti.

Her şeye ve herkese rağmen güçlü olmayı seçmiştim. Bebeğimden vazgeçmemiştim. Bunu düşündüğüm için bile kendimden nefret ederken bulduğumda vazgeçmiştim onu hayattan kopartmaktan. Bunun aks olması için ne kadar çabalasam da ona bağlanmıştım içten içe.

Hakkımda söylenecek sözleri, bu en çok da o kadınla ilgili olacaktı, görmezden gelip kendi hayatım demiştim. Kendi hayatım. Benim, onun ve bebeğimizin olduğu bir hayat.

O hastaneden çıktığımda içim dışına çıkana kadar ağlamıştım, çünkü mahcuptum. Onu aldırmayı düşünebildiğim için Korhan'a ve bebeğime karşı mahcuptum. İçten içe o kadar mutluydum ki o kısacık zaman diliminde kendi hayallerimden vazgeçip üçümüzün olduğu bir dünyayı hayal etmiştim.

Kız olursa koyacağım isme kadar düşünmüştüm. Nilüfer, demiştim. Korhan'ın da bu ismi isteyeceğinden o kadar emindim ki.

Ama o...

O, her şeyi mahvetmişti.

Hayatımın her diliminde bana acı veren o kadınla kıyaslamıştı beni. Bir zamanlar nişanlı olduğu, onu aldatan kadınla kıyaslamıştı. Dahası ondan beter olduğumu söylemişti.

Sen o kadından bile kötüymüşsün.

Ben o kadından bile kötüymüşüm.

Tamam, onu aldırmayı düşündüğüm için bende kendimden nefret etmiştim ama o anlayıp dinlemeden beni o kadınla kıyaslamıştı.

Bağırıp çağırsaydı ama o kelimeleri kullanmasaydı.

Bazı şeyleri hâlâ aşamamışken bu sözlerinin altında ezilmiştim. O zehirli sözleri dudaklarından çıkar çıkmaz pişman olmuştu, görmüştüm bunu gözlerinde ama bu, hiçbir şeyi değiştirmezdi.

Her şeyi unutabilirdim. Her şeyi. Bundan önce ne yaşadıysam ne hissettiysem bu benim suçumdu, duygularımdan haberdar bile olmayan onu suçlayamazdım. Suçlamamıştım da. 1

Peki ya az önce söyledikleri? O sözleri aşabilir miydim? Dudaklarından çıkan sözler kalbime ok misalı saplanırken nasıl unutabilirdim? 1

Elleri ellerime uzandı, geri çekildim hemen. "Dilara," dedi binpişman bir hâlde. Şöyle bir süzdüm bütün vücudunu ıslak gözlerimle. "Özür dilerim, yemin ederim aklımı kaybettim o an. Ne söylediğimi bile bilmiyordum. Lütfen dinle beni."

Birkaç damla yaş aktı gözlerimden. Başımı iki yana oynattım hafifçe. "Üçümüzün olduğu bir dünyayı hayal ederek çıktım şu hastaneden." dedim iç çekerek, işaret parmağımla arkasında kalan binayı gösterdim.

Bir adım attı, geri giderek aramızdaki mesafeyi korudum. "Dilara..."

Hastaneyi gösterdiğim parmağım onu buldu. "Tamam, haklısın..." dedim içimdekileri dökerek. Bende bıraktığı yarayı görsün, anlasın. "Hastaneye girdiğimde ondan vazgeçeceğime çoktan karar vermiştim. Çünkü yapamazdım, babamın karşısına çıkıp hamileyim diyemezdim." Sonlara doğru sesim kısılmıştı. Bebeğimden vazgeçmemiştim ancak bu konu da babamla nasıl yüzleşeceğimi hâlâ bilmiyordum.

"Sizinkilerin yüzüne bakamazdım." Karşımda küçüldü. Pişmandı söylediği sözlerden. Acılı bir tebesüm belirdi yüzümde. "Dokuz ay önce başkasıyla nişanlanan yeğeninden hamileyim anne demenin ne kadar zor olduğunu bilemezsin." Titrek bir nefes aldım. Gözlerine bakarak devam ettim. "Yanlış anlama seni suçlamıyorum." Karnımdaki elimi hareketlendirdim okşar gibi. "Ondan neden vazgeçmeyi düşündüğümü anla istiyorum. Düşündüm ama beceremedim. Bu sebepler onu yok etmek için yeterli değil. Olmadı da zaten."

Uzun uzun baktım gözlerime. "Ondan vazgeçtiğimi düşünüp öfkelenmeni de alıyorum ama o sözleri asla hak etmedim. Sıkıştığın ilk anda o kadını önüme getiremezsin. Bu kabul edeceğim bir şey değil." Dudaklarım büküldü, birbirine bastırdım sertçe. Ağlayan sesimle ekledim: "Ben çevredeki insanların sözlerini kaldıramam derken sevdiğim adam ilk anda yaptı bunu."

"Dilara," dedi hemen ardımdan hüzünle. "Haklısın." Sözleri dudaklarından çıkar çıkmaz birkaç adımda yaklaşıp beni gafil avladı. Kollarını etrafımda sarıp sıkıca sarıldı. Bulanık gözlerimden dolayı takip edememiştim onu. "Özür dilerim, çok özür dilerim." Bir eli sırtımda diğeri saçlarımda dolaştı.

Yanlarında duran kollarım hissizdi, uzaklaştıramadım kendimden. Oysa onu hastanenin girişinde görür görmez nasıl da atlamıştım boynuna...

"Korktum, çok korktum. Geri dönüşü olmayan bir yanlış yaptın diye çok korktum." En dönülmez yanlışı sen yaptın demek istedim ancak dudaklarımı araladığım gibi hıçkırıklara boğulacağımı bildiğimden sustum. Geri çekildiğinde yanaklarımı saçlarımla birlike avuçlarının arasına aldı. "Dilara lütfen yüzüme bak." Gözlerine çıktı gözlerim. "Öyle söylemek istemedim, yemin ederim öyle söylemek istemedim. Bir anda o..." 1

"Gitmek istiyorum," dedim sözünü keserek. Sesimin titrememesi için epey çaba sarf etmiştim. "Bırak." diye ekledim geri çekilmek isteyerek.

"Dilara," dedi yalvarır gibi çıkmıştı sesi. Ondan uzaklaşmama izin verince arkama dönüp çıkışa ilerlemeye başladım hemen. Ardımdan gelirken adımı seslendi. "Dilara." Hastanenin bahçesinden çıktığımda koluma dolanan elleriyle durmak zorunda kaldım. "Ben götüreceğim seni." dedi itiraz istemez bir tonda.

Reddetsem bile ısrar edeceğini bildiğimden zorlamadım. Zaten otobüsle uğraşacak halde değildim. "Araba şu tarafta." dedi arkasını göstererek. Bakışlarım oraya kayınca kendimi çok kötü hissettim. Arabayı öyle kötü park etmişti ki... Buna park etmek denilirse tabi... Bir yere yetişmeye çalıştığını arabaya bakan her insan anlayabilirdi. Bebeğine yetişmek için hız sınırını da aşmış olmalıydı.

Çok korkmuştu.

Beni o kadınla kıyaslamıştı.

Çok korkmuştu, yanlış bir karar vermiş olmamdan dolayı çok korkmuştu. Ama bu, o sözleri kurması için bir neden olamazdı ki... Haksızdım ancak o sözleri hak etmemiştim.

Hiçbir şey söylemeden yanından geçip arabaya doğru ilerledim. Dalgınlıkla kapının kolunu denediğimde hemen açıldı, oysa kilidini bile açmamıştı. Açık kapıdan yolcu koltuğuna oturduğumda o da yanımdaki sürücü koltuğuna geçti ve bir süre hiçbir şey söylemeden oturup yola baktı öylece.

Onu izlediğimin bile farkında değildim, ta ki bakışlarını çevirip benimkilerle birleştirene kadar. Mavi gözlerime baktı büyük bir üzüntüyle. Sonrasında bugün daha fazla üzerime gelmek istemediğinden olsa gerek arabayı çalıştırıp yola odaklandı.

Neden hep böyle oluyordu? Tam oldu derken yere çakılıyordum? Sevdiklerim tarafından gelince darbenin etkisi daha da güçlü oluyordu. Bir başkası o kadınla kıyaslasaydı, yine üzülürdüm ancak bu kadar etkilenmezdim. Bunu sevdiğim adam yapmıştı, bebeğimin babası. Ailemin birlikte olmamıza karşı çıkacağını düşündüğüm adam...

"Yarına randevu alacağım." diyen sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp çevirdim mavi gözlerimi bedenine. Mahalleye yaklaşmıştık. Bakışlarımı üzerinde hisettiğinde yoldan çekip birkaç saniyeliğine gözlerini benimkilerle birleştirdi. "Bebeğin kontrolü için." diye açıkladı kendini.

Sustum. Bebeğimin durumunu öğrenmem gerekirdi. Hastanedeyken buna fırsatım olmamıştı. Aldırmaktan vazgeçer vazgeçmez bir hışım çıkmıştım hastaneden. Sonrasındaysa o gelmişti. Sahi nereden duymuştu hastenede olduğumu? Keşke gelmeseydi. Gelmeseydi şu an nasıl olurduk?

Ona bebeği artık istediğimi söylediğimde nasıl tepki verirdi?

Keşke gelmeseydi hastaneye ve bende keşke hiç gitmeseydim o hastaneye.

Zamanı geri alamazdık, tıpkı Korhan Ali'nin o sözlerini geri alamayacağı gibi.

"Nasıl tahmin ettin orada olduğumu?" diye sordum düz bir sesle. Gözyaşlarım az da olsa dinmişti. Kısık gözlerime baktı, hemen sonrasında yola çevirdi bakışlarını.

"Seninle konuşmam gerekiyordu. Okula geldim, yoktun." dedi açıklama yaparak. Ona bugün konuşmak istemediğimi yazmıştım, o da görüldü atmıştı. Okula gideceğini asla tahmin etmemiştim. "İlayda'yı aradım, hastanede işin olduğunu söylemişsin ona." Başımı onaylar gibi salladım. Utancım ağır bastığından bakışlarımı ondan çekip yola çevirdim. Dizimin üstündeki elimin üstüne bıraktı avucunu. Yumruk oldu o elim dizimin üstünde. Çekmek istedim elimi. Çekemedim. Arabanın hızını yavaşlattı ve sağa çekerek durdurdu.

"Yapma böyle. Bunu düşünmeye mecburdun. Bu yüzden üstüne gelmedim senin. Ama sabah İlayda öyle söyleyince..." Susup derin bir nefes aldığında ona baktım. "Korktum," dedi doğru kelimeyi bulur gibi nefeslenerek. "Sadece bebeğimiz için değil. Eğer onu aldırsaydın ne kadar pişman olacağını biliyordum. Sonrasında kendine zarar vermenden korktum. Bir daha geri dönüşü olamayan bir yanlış yapmandan korktum. Doğru düzgün düşünemedim. Saçma sapan şeyler söyledim ve yemin ederim hiçbiri gerçek düşüncelerim değildi."

Elimi avucunun arasına alıp dudaklarına götürüp öptü.

"Unutamaz mısın?" O sözleri unutabilir miydim? "Lütfen... Biliyorum çok büyük bir şey bu... Ama hiçbir gerçekliği yoktu o saçma sözlerin. Daha önce söylediğim gibi o kadın senin tırnağın bile olamaz."

Artık daha önce söylediği gibi bir söz daha vardı: O kadından bile daha kötü olduğum...

Ben mi çok abartıyordum?

Hayır.

Bu kolaylıkla sindirebileceğim bir şey değildi ki...

Bu, unutacağım bir şey değildi.

Ona bir daha hayatımızda olmayacağını söylemiştim. Anın öfkesiyle kurduğum bir cümleydi.

Bir bebeğimiz varken bu mümkün müydü?

Değildi.

Peki ya ne yapacaktık? Ne yapacaktım?

Beni düşüncelerimden çekip alan şey keskin bir ağrı oldu. Bir anda karnımın alt kısmında birkaç saniye süren bir acı belirdi. Dudaklarımın arasından çıkan kısık inlemeyle elim kasıklarıma gitti.

"Ne oldu? İyi misin?" diye peşpeşe sorduğu sorularla bakışlarım onu buldu.

Ağrı gitmişti, acı kalmıştı. Neden olmuştu peki?

Belli belirsiz salladım başımı. "İyiyim..." dedim kısık bir sesle. "Bir anda bir ağrı hissettim." Mide mulantısı ve diğer türlü bütün rahatsızlıklarla birkaç gündür baş ediyordum ancak bunu daha önce hiç yaşamamıştım. Normal miydi?

Düşünmek istemiyordum, olumsuz hiçbir şey düşünmek istemiyordum.

"Hastaneye gidelim." dedi ve hangi ara dokunduğunu bilmediğim kollarımdan elini çekip direksiyona dokundu.

"Geç olacak, annem..."

"Hiçbir şey bebeğimizden önemli değil." diye böldü sözlerimi ve çalıştırdığı arabayı U dönüğü yaparak hastane yoluna çevirdi. Sustum bende. Çünkü bende gitmek istiyordum hastaneye. Korkmuştum. Kontrol de etmemişti doktor hiç, durumunu bilmiyordum. Öğrenmeliydim. Yarını beklemek çok güç geldi bir an.

Gebelikte ilk ayların zorlu olduğunu daha önce duymuştum ancak yaşamak çok farklıydı. Endişelenmiştim. Umarım boş yere endişe etmişimdir.

Karnıma sardığım ellerimle geldiğimiz yolu geri döndük. Hastaneden içeri girdiğimizde sabah kürtaj için geldiğim anları anımsadım. Karnıma daha da sıkı sarıldım. Özür dilerim, anneciğim.

Avucuma dolanan parmakların sahibini biliyordum. Çekmeye çalıştım, izin vermedi. Sıkıntılı bir nefes verdim. "Elimi bırakır mısın?" diye sorduğum sırada danışmanın yanına varmıştık. Susmak zorunda kaldım.

Randevumuz geçtiği için zor olmuştu ancak Korhan epey dil döktükten sonra doktorumla görüşmek için uygun bir zamanı bulmuştuk.

Kapının önünde birlikte durduğumuz sırada dün geldi aklıma. Onu kapının diğer tarafında bıraktığım zaman. Bakışlarımı onunkilere çevirdiğimde hâlihazırda bana bakan gözlerimiyle karşılaştım. "Bu kez içeride olacağım, sizi yanlız bırakmayacağım." dedi kesin bir dille.

Benim olduğu kadar onun da bebeğiydi ve eğer doğurmaya karar verdiysem ondan bu hakları alamazdım. Başımı hafifçe hareketlendirip kapının kolunu indirdim. Birlikte içeri girdiğimizde doktor hanımın bakışları üzerimizde dolaştı. Sabah kürtajdan vazgeçtiğimde en kısa zamanda kontrol için gelmemi söylemişti. Eminim o da bu kadar çabuk geleceğimi düşünmemişti.

"Hoş geldiniz," dedi tebessüm ederek. Berjerleri gösterdi.

Karşılıklı koltuklara geçtiğimizde ben doktora karşımdaki adamsa ısrarla bana bakıyordu. Hafifçe tebessüm eden doktor hanım "Kontrol için mi geldiniz?" diye sordu.

Boğazımı temizleyip "Evet," dedim.

Konuşmanın devamını Korhan devraldı. "Biraz önce karnında bir ağrı hissedince geldik hemen. Normal bir durum mu bu?"

Doktorumun, yani Sevgi Hanımın bakışları kısıldı ya da bana öyle geldi.

İçimde garip bir his belirdi. Korktum. Yutkunarak baktım yüzüne. "İsterseniz ultrasona geçelim. Kontrol edelim." dediğinde başımı hızla salladım ve ayağa kalktım hemen.

Korhan'ın da ayaklandığını gördüğümde birlikte doktorun arkasından ilerledik. Yatağı gösterdi. "Şöyle uzanabilirsiniz, Dilara Hanım." dedi Sevgi Hanım.

Söylediklerini sırayla yaptıktan sonra bir tarafımda bekleyen Korhan'la doktorun bebeğin kontrol etmesini sabırsızlıkla bekliyorduk. Korhan'ın elleri başımın hemen yanındaki boşluğa yaslanmıştı.

Karnıma dökülen sıvının ardından makineyi değdirdi ve hareketlendirdi. Makineye çevrildi bakışlarım hemen heyecanla. O an elimin üstünde hissettim tenini. Ve bu ne kadar kabul etmek istemesem de o an o kadar iyi geldi ki... Bende tuttum ellerinden.

Dudaklarımdaki tebessümle ekrana baktım ama hiçbir şey anlamayınca bakışlarım doktora çevirdim. Ve o an içimde korku tekrardan baş gösterdi. Bir şey vardı. Çatılı kaşlarıyla ekrana bakarken bir yandan da karnımın üstünde gezdiriyordu aleti. "Bir sorun mu var?" diye sordum endişeyle.

Sevgi hanımın ekrandaki bakışları bize çevrildiğinde "İçeri geçelim öyle konuşalım olur mu?" dedi anlayışlı bir sesle.

Nefes alamadığımı hissettim. Sabah ondan kurtulmak için buraya gelmiştim ancak vazgeçememiştim. Şimdi o mu vazgeçecekti bizden?

"Sevgi hanım?" dedi Korhan araya girerek. "Sorun nedir? Bebeğimizin durumu nasıl?"

Peçeteyi gösterdi. "Toparlanın siz, içeride konuşalım," deyip perdenin arkasına geçerek yalnız bıraktı bizi. Hızla doğruldum yerimden.

Korhan'a baktım korkuyla. "Kötü bir şey var."

İki eliyle yanaklarımdan tutup alnıma dokundurdu dudaklarını. "Sakin ol bir şey olmayacak."

"Ama..."

"Kötü düşünmek yok sevgilim."

Kötü düşünmemeliydim.

Başımı salladım ve karnımdaki jeli temizleyip perdenin arkasına geçerek bizi bekleyen doktorun karşısına oturduk.

"Sizi dinliyoruz." dedi Korhan. Sabırsızdı, tıpkı benim gibi.

Doktorun gözlerinin içine bakıyordum. Sabah aldırmaya gelen kadının aksine bebeğine bir şey olacak korkusu olan bir anne oturuyordu. Yutkundu, onunla birlikte bende yutkundum ağırca. "Dilara hanım," dedi. "Testlerinizi yapmadan kesin bir şey söyleyemem ancak gördüğüm şu ki..."

Nefesimi tutmuştum. "Dış gebelik geçiriyorsunuz."

"Ne?" diye fısıltı çıktı dudaklarımdan. "Nasıl yani?" Sesim titriyordu.

"Sakin olun lütfen. Şimdi size bir kan testi yapacağız. Birkaç saat içinde sonucu elimizde olur. O zaman durumunuz hakkında daha doğru bir yol izleriz."

Korhan'a baktım ıslanan gözlerimle. Onunda gerildiği ortadaydı bakışlarından. Gözlerini açıp kapattı buradayım der gibi.

Doktorun dediğini yapıp kan vermiştim. Üzerinde neredeyse iki saat geçmişti. Bu sürede Korhan Ali'yle kantinin bir köşesine geçmiş düşüncelere dalmıştık. Ara sıra benimle göz göze geliyor ve ellerimden tutuyordu. Birkaç sakin söz söylediği de olmuştu.

Dış gebeliği araştırmıştım. Bu beni daha da endişelendirmişti. Gördüklerim, öğrendiklerim ağır gelmişti. Tek duam doktorun şüphelerinin sadece şüpheyle kalmasıydı.

Allah'ım... Ne olur ondan vazgeçmeyi düşündüğüm için onu benden alarak cezalandırma... Yalvarırım onu benden alma.

Saat akşam altı otuzu gösterdiğinde doktorun yanına çıkmıştık tekrardan. Aynı şekilde karşılıklı oturduğumuzda gözlerinin içine bakarak bekledik. İyi birkaç şey söylemesi için...

Söyledi de...

Kalbimi paramparça etti sözleri.

"Testlerinizin sonuçları şüphelerimi maalesef ki doğruluyor. Çok üzgünüm ancak dış gebelik geçiriyorsunuz ve gün geçtikçe bebeğiniz kendisiyle birlikte sizi de zehirliyor."

Onu istemediğim için miydi?

Bu yüzden mi?

Bu yüzden mi beni bırakmak istiyordu?2

-BÖLÜM SONU-

(31 Ocak 2025)

 

Bölüm nasıldı?

 

Dila ve Korhan sorunlarını çözemeselerde birbirlerini anladılar gibi. 1

 

Yarım kaldı konuşmaları, çünkü daha önemli bir sorun var. Dış gebelik.

Böyle bir şeyi bekliyor muydunuz?2

 

Sizce neler olucak?

 

Arkadaşlar bu arada daha önce hiç söylemedim ama yeni bölüm beklerken yeni kitaplar arayışında olursanız diğer kitabım LAFÜGÜZAF'a bir şans verebilirsiniz.

Hikayesi kısaca şöyle:

Geçmişte iki düşman aile ve yıllar sonra bir aile diğerinden intikam almak için dönüyor. Geçmişte yarım kalan bir evlilik... Bu olaylar yaşanırken küçük olan ancak gelecekte her şeyden habersiz birbirlerine aşık olacak ana karakterlerimiz...

Bölümleri epey uzun. Bir şans verin derim.

 

 

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın. Allah'a emanet olun.2

 

sosyal medya hesaplarım:

senemeevren , ylafuguzaf

 

Bölüm : 31.01.2025 00:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...