29. Bölüm

29.Bölüm

Elifnur
senfoniyazar

bölüm çok geç geldi.

uzatmadan hemen sizleri bölüm ile baş başa bırakıyorum.

iyi okumalar!

İntikam duygusu, ağır bir duyguydu. Çekmesi de zordu, yaşaması da.

Ben çekerken zorlanıyordum. Ne de olsa karşımdakı kişi her ne kadar kabul etmek istemesem de annemdi. Abilerimdi. Kanlarından olduğum, kanım olduğu insanlardı. Bir hayli zorlanıyordum.

Ama dediğim gibi. Acımak yoktu. Onlar bana acımadı. Kanım dediğim insanlar, kanlarından olduğum insanlar acımadı bana. Bende acımayacaktım.

Şuan Defne hanım karşımda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Acıyı en diplerinde hissediyordu. Anlıyordum. Görüyordum.

En son ne demiştim. "Kötülere bir şey olmaz. Sızlanıp durmayın boşuna yalandan."

Bana bakarken başını olumsuz anlamda sallamaya başladı. "Sen bu değilsin."

Alayla sırıttım. "Ben aslında tam buyum!"

Biraz hareketlenip dikkatle baktım Defne hanıma. "Söylesenize. Manevi kızınız için öz kızınızı ölüme atıp onu öldürmek nasıl bir histi?"

Bu dediğim ile ağzından bir hıçkırık daha kaçtı ve yere attı kendisini. Şuan yerde yatıyor ve ağlıyordu.

O gün bende yerde ağlıyordum. Yardım istiyordum. Yaşamak ve nefes almak istiyordum...

Defne hanım yerde ağlarken yüzüme hayâl kırıklığı ile baktı. "Neden yaptın!" diye inletti mezarlığı gür sesi ile. Sesi aniden yükselmişti. "Neden yaptın bunu bize!" dedi sesindeki acı emareler ile.

Onun bu haline öfkelenmiştim. O şuan acı çekiyorken ben, 19 senemi acılar ile çekiyordum. Neydi bu acı yarıştırma işi?

"Neden mi yaptım!" diye bende inlettim mezarlığı sesim ile. "Benim acımı anlayın, köpek gibi pişman olun diye!"

Ağlarken kafasını olumsuz anlamda salladı. "Bu kadarı değil!"

"Daha fazlasını hak ediyorsunuz!" dedim ona öfke kusarken. "Ben her gün ölü iken yaşamaya çalışıyordum ama siz, benim yaşamama izin vermediniz!"

Omuzları acı ile düşerken, "Sadece Aram ve Cenk'mi?" diye sordu. "Sadece onlar mı?"

Kendi oğullarından bahsetmiyordu ama ben inadıma inat bahsedecektim.

Alayla güldüm. "Karan ve Mert en azından bana olan nefretlerini kustu. Aram gibi ölüme itmedi. Cenk gibi evden kovup her Allah'ın günü o eve bana zehir etmedi. Aram gibi, ölüme yakın iken arkasına dönüp gitmedi. Benim kırgınlığım asıl size! Bana en büyük acıyı siz yaşattınız!"

Öfkemi kusarken gözyaşlarım acı emarelerimi kanıtlamak ister gibi akıyordu. Burnumu çektim, derin nefes aldım, Defne hanımkn konuşmasına müsade etmedim. "Evet, Karan belki de Mert için benim sırtımı duvara vurup yaralarımı kanattığı oldu ama o saçma ihale olayında benim arkamda olup beni korumaya çalıştı. Sanmayın ki onu seviyorum, hayır. Sadece ona kırgın değilim."

Derin bir nefes daha aldım. Ağladıkça nefesim kesiliyordu. "Mert ilk başta bana nefretini kustu belki ama o da benim acılarımı hissediyordu. Beni ölüme itmedi, benim canımı yakmadı. Ağzından çıkan her sözü unuttum ben."

Yutkunurken, "Ben bir tek ikizimi affettim. Karan için şuan hiç bir şey hissetmiyorum. Ama siz," dedim işaret parmağım ile kendisini gösterirken. " Siz ölünürken bile affedilmeyecek iğrenç insanlarsınız. Siz ölürken dahil affetmem ben sizi."

"Hani bir söz var ya. Sizi affettiğim gün, ölüm haberiniz gelsin bana. O söz içindesiniz. Sizi affettiğim gün, ölüm gününüzdür. Ben sizi ölseniz dahil affetmem."

Evleri başlarına yıkıldı, büyük bir enkazın altına kaldılar. Nefes almaya çalıştılar, aldıkları nefes onlara kıymık gibi battı içlerine. Kendi nefeslerinde boğuldular. Benim sözlerim onların yıkımı oldu.

"Ben sözlerden çıkan kurşun ile ölmek yerine silahtan çıkan kurşun işe ölmeyi tercih ederim." demişti o gün sahilde tanıştığım kadın. Bende öyle ölmeyi tercih ederken, karşımdaki insanı istemediğim ölüm tercihi ile öldürmüştüm.

Sözlerimden çıkan kurşunlarım ile o yaralandı. Ben ise bir kez daha acı çektim. Kurşun ona geldi, yine beni yaraladı.

O sırada ise hiç duymak istemediğim bir ses duydum. Olamazdı! Onun için bu çok erkendi!

"İkiz..."

Arkamı döndüğümde bana şokla bakan bir Mert vardı. Doğruydu. Ben Mert'i affetmiştim. O benim acılarımı çekerken, ben onun acılarını çekerken onu affetmemezlik yapamazdım. İkimizi de aynı anda acı çektiremezdim.

Arkamı yavaşça döndüğümde bana dolu gözler ile bakan bir Mert ve Karan ile karşılaştım. Karan'ı görmek beni bocalatmıştı ama Mert'i görmek asla isteyeceğim bir şey değildi.

Hâlâ akan göz yaşlarım beni bırakmaz iken, "Mert," diye acı ile fısıldadım.

O an Mert'ten büyük bir hıçkırık koptu. Gözyaşları sel gibi akmaya başladı. "Lavin," dedi o acı ile.

Derin nefes alırken, "Yaşıyorsun," dedi. Onaylar şekilde kafa salladım. "Yaşıyorum, ikizim."

Temkinli adımlar ile yaklaşmaya başladı bana. Yavaş yavaş geliyordu. Gitmemden korkuyor gibi. Gitmemi istemez gibi. Bana yavaş yavaş adım atarken de konuşuyordu. "Ölmedin."

Burukça gülümsedim. "Ölmedim."

Bana bir adım daha attı. "Nefes alıyorsun."

"Alıyorum."

Bir adım daha. "Hayattasın."

"Hayattayım."

Bana bir iki adım daha attı. "Karşımdasın."

"Karşındayım."

Adımları bitti. Tam önümde durdu. Gözyaşları ile bana bakarken, "İkizim," diye tekrardan acı ile fısıldadı. "Hayal görmüyorum, değil mi?"

"Asla," dedim. "Asla hayal görmüyorsun."

Bir anda ne olduğunu anlayamadan üstüme atladı Mert. Sımsıkı sarıldı bana. Kaybetmek istemez gibi, bir daha gidecekmişim de gitmemi istemez gibi sımısıkı sarıldı.

Gözyaşları boynumu ıslatırken, "Şükür," dedi. "Şükür yaşıyorsun."

Bende onunla ağlıyordum. O sırada gözümü Karan çarptı. Göz göze geldiğimiz an onun da gözünden bir yaş aktı. Şaşkındı, bocalamıştı ama sanki de benden bu hareketi bekliyor gibiydi.

Aslında hareketimi bekliyor gibi değil de intikam alacağımı biliyor gibiydi. Güçlenip, ayağa kalkacağımı önceden tahmin etmiş. Tabii ki de kendimi ölü göstererek yapacağımı hesaba katmamış.

Mert boynumda hıçkırır iken bedeni titriyordu. Daha sıkı sarıldı bana. Daha sıkı sarıldım ona sarılmasına karlışık.

Benden ayrıldığında yeşil gözleri kıpkırmızı olmuştu. Kan çanağına dönmüştü. Onun bu hali, yüreğime ateş açarken, "Böyle olmasını istemezdim. Senin için," dediğim an susturdu beni.

"Anlıyorum seni," dedi acı çeken sesi ile. "Asla kırgın ya da kızgın değilim. Çok haklısın. Çok. Asıl ben senden özür dilerim, ikizim."

"Sen neden özür diliyorsun ki?"

"İlk gün sana acımasızca davrandım. Bunun için sana ne kadar özür dilesem de, yüreğindeki kor yangının üzerine su serpemem. Asla işe yaramaz. Ama bil ki, köpekler gibi pişmanım. Aklı kaçıracak kadar."

Biliyordum. Pişman olduğunu iliklerime kadar hissediyordum ama ben ona kırgın değildim ki. Evet, ilk başta çok acımasız davranmıştı ama o da haklıydı. Koca 18 senesini o kızla geçirmiş, o kızı ikizi bilmişti. Daha sonradan gelen bir kıza hemen kabullenemezdi. Bu olay için bir burukluk vardı içimde ama ona asla kırgın değildim. İkizimdi o. Canımın yarısı. Nasıl küs kalırdım ki ben ona?

"Pişman hissetme kendini. Ben seni affettim ki."

Gözleri parıldarken, "Gerçekten mi?" diye sordu. Gülümseyerek onayladım onu.

O sırada öfke ile girdi yine Defne hanım. "Aklım almıyor ya! Aklım almıyor!"

Ona döndüğümde bana acı ile bakıyordu. Benim yaşadığıma hâlâ inanamamış ve bunların hepsinin rüyada olduğunu zannediyordu. Birazdan uyanacak, bunların hepsi hayal olacaktı.

Hayır. Ben yaşıyor ve ondan bana yapmadığı anneliğin acısını alacaktım.

Titreyen sesi ile, "Lavin," diye fısıldadı. "Kızım," dedi. "Biz sana bu kadar mı büyük kötülük ettik?"

Tam ağzımı açıp cevap vereceğim an Karan atladı söze. "Büyük demek sence de çok saçma değil mi, anne?" dedi. "Bende hatalıyım ama siz birini ölüme ittiniz. Bile bile canını yaktınız. Bunun farkındasınız, değil mi?"

Defne hanım ağlarken Mert'e baktı. "Mert içindi..." diye fısıldadı. "Oğlum içindi."

Buruk bir şekilde gülümsedim. "Bende senin kızındım ama. "

Aram yine tam lafa dalacak iken kestim. "Pardon," dedim. "Kabul etmediğin, kızın yerine koymadığın kızın." Ellerimi havaya kaldırıp bilmem anladımda indirdim. "Ne bekliyordum ki zaten?"

"Bu olmamılıydı ama," demişti ki Defne hanım Mert kesti bu sefer sesini. "Kes artık!" dedi.

Bu tepkiyi hiç kimse beklemiyordu. "Şu kafamı sikeyim. İlk geldiği gün için ona davranan kafamı sikeyim." dedi kendine kızar gibi. "Ama yok. Geri dönüşü yok. Belki ben gittiğim yoldan anında döndüm ama sizler. Sizler dönmek yerine felakete gittiniz."

Annesine şuan tüm öfkesini kusuyordu.

"Benim için gittin Cenk ve Aram abimin arkasında durdun. Ne oldu? Sonuç ne? Buradayız," dedi eli ile mezarlığı işaret ederken. "Kendi kanımızdan olan insanı ölüme attık. Dönüp baktınız mı kendinize ya! Habire, bu kadar değil, bunu yapamazsın diye sayıklıyorsunuz. Siz bunun daha beterini hak ettiniz be!"

"Yılanın başı Aram abim," dedi. "Karan'ın Lavin'den nefret etmesini sağlayan, o videoyu çekip Lavin'i o lanet eve gönderen, ölüme iten asıl oydu. Sende kurtulmak için izin verdin abime!"

Mert'in dedikleri ile kalbim durmuştu. Hayal kırıklığına uğramıştım.

"Ne?" diye sordum.

Mert bana baktı ilk önce. Özür diler gibi. Ondan sonra Annesine baktı. Tiksinir gibi.

"İhale olayı yaşandığı gün, Cenk abim sana acımasız sözlerini söylerken evde biri bu videoyu çekip Ardahan'a atmış. Ardahan'da seni bizden almak için bu videoyu kullandı. Videoyu çeken Buğlem sanıyorduk ama asıl kişi Aram'mış. Aram'ı yardım eden ise annemmiş. Bizzat kendisi göndermiş videoyu."

Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Benden bu kadar nefret ettiğini biliyordum ama bir yerde de sınırı vardır diye düşünmüştüm. Yanılmışım.

Asıl suçlu Cenk gibi gözüküyordu belki ama Mert'in dediği gibi, asıl herşey onun başı altından çıkmış meğer.

Demek ki Buğlem'e o kadar bağlılarmış. Bağlılarmış ki, bana bu kötülüğü de yapmış.

Karan şok içinde baktı Aram'a. "Anne... " dedi. "Kendi öz kızına bu kadarını yaptım deme."

Defne hanımın gözünden bir yaş akarken koşa koşa mezarlığı terk etti. Karan bana bakarken acı bir şekilde gülümsedim ona. "Annenin arkasından git. Bir şey falan olur."

Karan'da acı bir şekilde gülümsedi bana. En son ise mezarlıktan gitmeden önce, "Özür dilerim," demişti. Hem kendi adına hem de annesi adına.

Kendimi toprağa atarken bu sefer Aram ile son konuşmamız geldi aklıma. Hafızama düştü.

Bakışlarımı Aram'a çektiğimde "Benden niye bu kadar nefret ettin?"diye sordum. " Ben bu kadar nefret edilecek bir insan mıydım?"

"Buğlem'in yerine koymak istemedim," dedi acı ve titreyen sesi ile fısıldarken. "Böyle olacağını hiç tahmin etmedim."

"Bu yüzden mi, Mert'in odada kilitli kalmasını direkt olarak beni suçlu buldunuz?"

Sorum ile Aram ilk önce bocalamıştı. Ardından derince yutkunurken, "Biz geldiğimizde Mert'in sadece temizlik odasında kilitli olduğun söylenildi. Arşiv odasında değil. Buğlem içeriye girip çıkarken sen temizlik odasını kilitliyordun. O yüzden senden şüphelenmiştik."

"İnsan gibi davranmayı hiç bir zaman bilmeyeceksiniz, demek ki." dedim acımasızca. "İnsanlığınız yoktu madem, yüreğinizde mi vicdanınız da mı yoktu!" diye yükseldim. "İnsanım ben, öldürüp kenara atabilceğiniz bir hayvan değil! Onlarında canı var üstüne üstün!"

Ellerim ile yüzümü sertçe ovalarken, "Ya bir insan, bir canı hiç mi düşünmez!" dedim. "O gün ben senden dayak yerken kuş gibi titriyordum be! Benim yardım istememi bile izin vermedin! Kelimelerimi hep yutturdun!"

Sinirle gülerken, "Ben ölünce ne olacaktı?" diye sordum. Aram göz yaşı dökerken susmuştu. Susuyordu çünkü cevabı yoktu. "Susma!" diye haykırdım. "Susma, cevap ver bana. Ben ölünce ne sonuca varacaktın!"

"Bilmiyorum!" diye bağırıp nezarethanenin duvarına yumruk attı. "Bilmiyorum! Allah kahretsin ki bilmiyorum! Neden yaptım bilmiyorum!"

Duvara yumruk attığı için elinin üzeri ister istemez derisi soyulmuştu. Kanlar akıyordu.

Gülerek elinden akan kanı işaret ettim. "O kan," dedim. "Senin benim kafama yerden yere vururken akıttığın kanı getirsin aklında. Belki anlarsın beni diyeceğim ama sende insanlığın i'si bile yok."

Demirlerin dibinde iken işaret parmağım ile göğsüne vurdum bir kaç defa. "Sana yemin olsun," dedim öfke ile. "Aranızdan biri ölene denk, ben bu intikamdan asla vazgeçmeyeceğim."

Bir kez daha vurdum göğsüne. "Aranızdan biri ölecek ve bu intikam bitecek."

Kafamı dik tutup derin nefes aldım. "Ölüm olduğunda bile asla pişmanlık duymayacağım. Ölüme karşılık ölüm."

Bunun arkasındaydım artık. Tamamen.

Ölüme karşılık ölüm...

Olayyy.

Ne oldu bu bölümde ya hu?

Lavin'in yemini?

Sizce ölecek olsa kim ölür?

Aram'ın o videoyu çekmesi ve defne hanımın yardım etmesi.

Ehh. 

Diğer bölümde görülmek üzere o zamannn.

 

Bölüm : 27.12.2024 22:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...