31. Bölüm

31.Bölüm

Elifnur
senfoniyazar

Heloooo.

Finaline kadar yazdım kitabın. Kitap bitti aslında. Burada da hemen bitirip diğer ailem kurgusunu yayınlayacağım.

Ardından da ajan- mafya kurgumu yayınlayacağım. Onu yazmaktayım.

İyi okumalar.

.

 

1 ay sonra;

Ruhun kapana kısıldığı an, çıkamazdın o çıkmaz sokaktan. Ne yaparsan yap, denemelerin hep başarısızla sonlanırdı.

Cenk kendisinin kapana kısıldığını çoktan anlamıştı. Çıkmaya çalışıyor ama sonuç başarısız oluyordu. Nereye dönse sonuç başarısızdı.

Uçurumun dibinde yerde otururken, ayaklarını boşluğa sallıyordu.

"Atla aşağıya, kurtul bu dünyadan," diye konuştu kötüyü barındıran kişiliği. Gerçekleri öğrendikten sonra hiç duymamıştı bu sesi ve şimdi uçurumun hemen kıyısında iken gelmişti.

Makul geldi bu ses. Ama yapamadı. Şu 8 ay içinde kaç defa intihar etmeye kalkışan adam, kardeşinin yaşadığını öğrendiği andan beri intihar etmek aklına gelse dahil yapamadı.

Susturdu o lanet sesi.

"Yapmayacağım," diye mırıldandı. "Olmaz. Yapamam."

Yapmayacaktı...

Derin bir nefes çekti içine. Karşısındaki manzaraya içi giderek baktı. "Ne yapacağım ben?" diye sordu kendi kendine.

"Kendini zor da olsa affettireceksin," diye arkadan ses geldi. Bu ses Kaya'ya aitti. Kaya, Cenk'in buraya geleceğinden çok emindi. O yüzden Lavin'i güvenle eve bıraktıktan sonra buraya gelmişti. Lavin'le beraber dışarıdaydılar. Dediği gibi de olmuştu. Cenk her zamanki uçurumun dibindeydi.

1 hafta geçmişti aradan. Lavin'in onları süründürüğü 1 hafta...

"Affetmez," diye mırıldandı Cenk.

Kaya onu takmadan yanına oturdu. Ayaklarını aynı Cenk gibi aşağıya sarkıtmaya başladı.

"Senin neyin var, abi?" diye soru geldi Kaya'dan. Abisinde bir değişiklik hissediyordu. Bir gariplik vardı ama çözemiyordu.

"Hiç bir şeyim yok, Kaya. Ne saçmalıyorsun?"

Derin bir nefes aldı Kaya. "Abi," diye direnmeye devam etti. "Sende gerçekten bir değişiklik var. İlk önce ruh halin aniden değişti. Birden Lavin'den nefret ettin. Hemde şirket için. Aram ilk şirketin başına geçtiğinde batırmıştı. Hatırlıyorsun değil mi?"

Hatırlıyordu Cenk. İlk başa geçtiğinde
-meslediğini eline almadan önce- şirketi batırmıştı. Cenk bu durumdan daha zor bir durumda kalmıştı o zamanlar. Toparlamıştı ama. Aram'dan da hiç nefret etmemişti. Üstüne nasihat vermiş, aklının başına gelmesini sağlamıştı.

Ama Cenk diyemiyordu ki bunu yapan ben değil diğer kişiliğim, diye.

Onaylar şekilde kafa salladı Cenk. "Hatırlıyorum."

"Aram daha beter batırmıştı ve sen ondan nefret etmeyi geç bağırıp çağırmamıştın bile. Lavin'i severken nasıl ruh halin değişti de Lavin'den nefret eden oldun?"

Kaya abisine hâlâ kırgındı. Normalde yüzüne dahil bakmazdı ama bu değişilkiği öğrenmesi gerekiyordu. Şarttı bu. Bunu ise aslında kendisi değil Arda fark etmişti. Bir psikolog olarak gözünden kaçmamıştı tabii ama sormaya fırsatı yoktu. Doğrusu, Cenk ile görüşecek istek yoktu.

Cenk yutkunurken salladığı ayağına bakmaya devam etti. "Yok öyle bir şey. Size öyle gelmiş."

"Var!" dedi Kaya tekrardan. "Var, abi. Ya sen Lavin'i seviyordun. Birden ondan nefret edemezdin ki. Hem de şirket yüzünden. O gün ki hallerini hatırla. Çok sinirliydin, çok öfkeliydin, gözün kararmıştı. Lavin'in sesini duymadın bile."

"Sin-" demişti ki, Kaya sert sesi ile kesti. "Sinir hastalığını bahane etme bana, abi. Var işte, söyle!"

"Yok lan yok!" diye bağırdı. "Ne olacak ya!"

"Abi," dedi yalvaran sesi ile Kaya. "Söyle. Allah kitap aşkına söyle."

Dişlerini sıkıp Kaya'ya baktı. "Yok bir şey dediysem yok!"

"Söyle abi, yoksa Lavin senden hep nefret edecek."

"Etsin," dedi Cenk. "Etsin. O affetse bile ben kendimi asla affetmem. O yüzden benden nefret etsin."

"Lavin ölüyor," dedi Kaya aniden.

Cenk duyduğu ile bocaladı. Ne diyordu karşısındaki Kaya? Ne saçmalıyordu?

Şaşkın hâli ile, "Ne?" diye sordu.

"Lavin ileri derecede kanser hastası. Kurtulması imkansız."

Cenk duydukları ile kalbi sıkıştı. Küçük kardeşi kanser ve ölüyormuydu? Tedavisi için çok mu geç kalınmıştı?

"Yalan," dedi Cenk duymak istediğini belirtmek için. "Yalan dediğini söyle."

"Yalan değil abi. Doğru ve sen de gerçekleri söylemek için borçlusun. Lavin ölürken dahil sizden nefret etmesin. Bir arada olalım istiyorum."

Cenk'in gözünden yaş aktı. "Tedavisi imkansız mı?"

"İmkansız."

"Ben," dedi titreyen sesi ile Cenk. "Ben gerçekleri söylersem, Lavin affedermi beni?"

Kaya derin bir nefes aldı. "Affeder," dedi.

Cenk aniden, "Korkuyorum," dedi. "Yapamam."

Korkuyordu. Ailesi, kardeşleri ondan gider diye çok korkuyordu. Bu korkusu saçmaydı ama zihni onu öyle düşündürmüyordu. Zihni allak bullaktı. Ne düşüneceğini bilmiyordu ama tek hissettiği büyük bir korkuydu.

Ailesi, kardeşleri ondan gitmesin istiyordu. Başka bir şey istemiyordu.

Kaya bir ümit ile, "Korkma abi," dedi. "Ben olsun ailen olsun her zaman yanında. Ama Lavin son zamanlarını yaşarken yapma bunu. Söyle. Bize ve size kırgın gitmesin."

Söyledikleri yalandı. Şuan Cenk'in zayıf noktasından vurmuş ve gerçekleri öğrenecekti. Lavin'i kullanmaktan başka çaresi yoktu.

"Ben çokluk kişilik bozukluğu hastalığına sahibim, Kaya. Aynı bedenimde iki kişi yaşıyorum." Dedi Cenk ortaya bomba atarken.

 

****

 

"Biraz yavaş mı ilerlesen, Lavin?" diye soru geldi Aybars'tan.

Derin bir nefes bıraktım. "Ben zaten yavaş ilerliyorum, Aybars."

Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır," dedi. "Çok hızlı gidiyorsun."

Kaşlarım onun dedikleri yüzünden çatılırken, "Hayırdır," diye sordum. "Sen onların yanında olmaya falan mı karar verdin?"

Bu sefer o derin nefes aldı. Oturduğumuz salonda, oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı. "Hayır. Sen ne yaparsan yap, haksız ol yine senin yanındayım ama fazlası zarar. İntikamını al istiyorum ama dozunu kaçırma derim."

"Hak ediyorlar," dedim öfke ile. "Onlar beni ölüme itti ya. Bunun hangi dozu kaldı, Aybars? Sen bana ne masalı anlatıyorsun?"

Saçmalıyordu bence.

Gözlerini açıp kapatırken, "Bak," dedi. "İntikam ayrı senin onlara sana yaptıkları gibi davranman ayrı. Senin onlardan ne yanın kalır bu sefer? Sen de onlar gibi acımasız mısın? Kalpsiz misin?"

Hayır. Ben onlar kadar kalpsiz biri değildim ama beni öyle biri olmaya zorluyorlardı.

Yutkunurken, "Hayır," dedim. "Ama onlar yaptı. Şimdi neden yavaş olan benim?"

"Yaşadıklarından sonra zor ama annenin de kıymetini bil."

Tam itiraz edecek iken devam etti. "Hayır," dedi benim ne diyeceğimi anlamış gibi. "Sana yapılanlarının yanında kalmamazlık yapma demiyorum, intikamını tabii ki de al ama yaşadığı halde de kıymet bil."

Alayla sırıttım. "Senin annen yaşıyor tabii. Sözlerin bu yüzden rahat." Çatık kaşlarım ile baktım ona. "O kadın kıymet bilinebilcek bir kadın değil. Sen bir anneye kıymet bilinsin istiyorsan, kendi annenin dizinin dibine gidip kıymet bilebilirsin."

Burukça güldüm. "Ne de olsa senin yanında. Ne de olsa, seni ölüme itmedi. Senin arkanda."

Aybars'ın gözlerinin içine baktığım an, bir yoğun duygu gördüm. Acı, hayâlkırıklığı ve özlem...

Bana bakarken dumura uğramıştı. Sözlerim onu bir uçuruma itmiş gibiydi ama niye böyle hissetmişti. Annesi yanındaydı ama benim yaşarken bile değildi. Ölünce anlamıştı kıymetimi. Ama onun her daim yanındaydı. Bana gelip kıymet bil demeye hakkı yoktu.

Aybars bana bakarken omuzları çöktü, bedeni acı ile yapayalnız kaldı. Bana öyle bir baktı ki, bu bakışı ömrümün sonuna kadar bir daha görmek istemedim. Buğulu bakıyordu gözleri. Acı çeken tonu ile.

Büyük bir şekilde yutkunurken, " Kıymet bilmek büyük bir duygu,"dedi. Sesi titriyordu. "Ben o duyguyu, 5 yaşımdan beri duyuyorum." Bana bakarken kirpikleri titredi.

Derin bir nefes aldı titreyen sesi ile. "Doğruyu söylüyorsun," dedi konuşmakta zorluk çekerken. "Ben her zaman annemin dizlerinin dibindeydim. Beni ölüme itmedi. Benim hep arkamda durdu. Annemin de bana kötü bir şeyler yaşatmadığı için kıymetini biliyorum. Haklısın sen."

Burukça güldü bana. "Annem benim yanımda iken sana bunları söylemem çok saçmaydı. Kusura bakma, özür dilerim."


Bunları söyledikten sonra odadan çıkması ve dışarıya çıkması bir oldu.

Çıldıracaktım artık!

Buraları gelmeye ben istemedim. Evet, belki de onlardan bir farkım kalmayacaktı ama olmuyordu. Ölen geçmişteki Lavin kan içinde ağlıyordu. Çok yalvarıyordu. Bana inanın, diye. Hiç biri inanmamışlardı ona. O öldü yerine ben geldim.

Bende bu halimden memnun değildim ama herkes kendi elleriyle yapmıştı bunu. Şimdi de çekeceklerdi cezalarını. Başka bir yolu yoktu.

O sırada dış kapının zil sesi duyuldu.

Aybars büyük bir ihtimal ile bir şey unutmuştu.

Kapının önüne geldiğimde kapıyı açtım. Açtığım an da gördüğüm kişiyle olduğum yerde çakıldım.

Sevinç...

Bu olmamalıydı.

Bana bakarken ağzından bir hıçkırık kaçtı. Gözyaşları sel gibi akıyordu. Gözlerinin içi kıpkırmızı iken bana baka baka ağlıyordu. "Lavin."

Sevinç'le olan bu durumumu asla böyle düşünmemiştim.

Ve şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.

 

****

 

Bir yer huzur dolu olur muydu? Hava da ya da toprakta. Veya da bir taşta.

Aybars'a göre bir taşta huzur vardı. Mezar taşı.

Annesinin mezarının dibine çökerken elini annesinin toprağına koydu. "Anne," diye fısıldadı acı ile. "Çok canım yandı, anne."

O an Aybars'ın gözünden bir yaş aktı. "Onun dediği gibi, neden yanımda değilsin? Neden arkamda durmuyorsun? Neden dizlerinin dibinde oturmuyorum?"

Ağlarken buruk bir şekilde güldü Aybars. "Neden beni çok erken terk ettin anne?"

Derin bir nefes alıp havayı kendi içine çekti. Lavin'in dedikleri...

O an, bir bıçağın kalbine saplandığını hissetti. Lavin konuştukça yarası kanadı, daha fazla yarası oldu. Susturmak istedi Lavin'i. Kırıp dökmek, benim annem ölü, demek istedi ama olmadı. Kalbine saplanan bıçak ile ağır yaralı iken, canından çok sevdiği bedeni ağır yaralamak istemedi.

O kötü bir şey istememişti ki. Sadece annesinden o kadar nefret etmesin istedi. Aybars biliyordu anne yokluğunu. O elalar, annesinin ölümünü görmüştü. Beş yaşından beri öksüz ve yetimdi.

Annesinin yokluğu çok koymuştu Aybars'a. Annesizlik nasıl bir his çok ama çok iyi biliyordu. Bu yüzden uyarmak istedi Lavin'i. Onun gibi acı çekmesinin, onun gibi öksüz ve yetim kalmasın istedi.

Onun kötülüğünü istememişti ama Lavin, Aybars'ın kalbine bıçak darbelerini art arda indirmişti.

Aybars'ın gözünden bir yaş daha akarken, "Seni özledim, anne," diye fısıldadı acı ile. "Hem de çok özledim."

Derin bir nefes çekti içine. "Keşke sevdiğim kızın dediği gibi yanımda olsaydın, dizlerinin dibinde oturabilseydim. Keşke anne."

Toprağı okşadı nazik nazik. "Senin ölümünden sonra tek onun için ağladım, anne. O kadar çok canım yandı ki, onu öyle görmek. Ben öldüm sandım. Aşk böyle bir şey mi, anne?"

Cevap olarak yine koca bir sessizlik.

"Onun kötülüğünü istemedim, anne. Sadece annesizlik duygusu hissetmesin istedim."

Yutkundu. "Biliyorum, Defne hanımın asla ama asla affedilecek yanı yok ama annesiz olmakta çok kötü bir şey, anne."

Bu sırada omzuna bir el koyuldu. Aybars o elin kime ait olduğunu biliyordu. Babasıydı.

"Oğul," dedi. "Anneni üzmek istemezsin, değil mi?"

Babası. Arda Ardınç. Babası oğlu ile çok yakın olmazdı. Doğrusu Aybars uzak kalırdı. Annesi öldüğü zaman babaları yoktu yanlarında. Kırgındı babasına. Gözünü annesi ilk açtığında öldüğü gün olmuştu. Babası, annesi iyileşti diye geri gitmişti. Kırgındı babasına.

"İstemem," dedi Aybars anında. "Üzmek istemem."

"O zaman sil gözyaşlarını ve dimdik dur annenin mezarında."

"İstesem de olmuyor ki?" diye mırıldandı Aybars. Lavin onun kanatlarını kırmıştı. Ayağa kalkması fazlasıyla zordu.

Arda bey oğlunun yanına çöktü. Elini asla omzundan ayırmaz iken oğluna destek vermek amacı ile sıvazladı. "Annen de bir keresinde beni annemden vurmuştu," dedi.

Aybars babasına baktı merakla. Baba oğul ilişkileri yoktu fazla aralarında. Bu yüzden babasından hiç bir anı dinlememişti.

"O zaman bende böyle kaldım. Kanadım kırılmış, kanıyor halde."

Derin bir nefes aldı Arda bey. "Annenin yanından da bu yüzden ayrışmıştım aslında. Babaannen pavyon kadınıydı. Annen de bunu bana kullanınca çok fazla kırıldım ona."

Yutkundu Aybars.

"Eğer o gün anneni son görüşüm olduğunu bilseydim, gitmezdim yanından. Ayrılmazdım sizden. O ilaçları kullandığını bilmiyordum. Beni hep bir yalan ile atlatıyordu."

"Demem o ki, evlat," dedi sokulandıktan sonra. "Küs ayrılma sevdiğin kadından. Bugün böyleyse yarını bilemezsin. Fani dünya burası."

Aybars bir hışımla sarıldı babasına. Bu sarılma sayılı sarılmalardan birisiydi. Babası ile doğru düzgün sarıldığını hatırlamazdı.

Bir damla göz yaşı babasının gömleğine yaş ederken, "Teşekkür ederim baba," dedi. "Teşekkür ederim."

.

Evettt.

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Finale yakın bölüm var. Kitap ilerledikçe saçma yerlere gidiyor gibi geldi.

Abiler sahnesi çoğalacak. Aynı anda da Aybars'ı ekleyeceğim.

Lavin'in kırıcı sözleri?

Aybars'ın hissettikleri?

Lavin ve Sevinç arasında ne geçicek dersiniz?

Tiktok; Senfoniyazar

instagram; senfoni_yazar

Diğer bölümde görüşmek üzereee

Bölüm : 04.01.2025 15:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...