35. Bölüm

Final (Part-2)

Elifnur
senfoniyazar

Evet. Bu bölüm bunu attıktan sonra asıl final ve başka bir evrende nasıl olacaklarına dair bölüm gelecek. Özel bölüm yani....

Bir iki saat sonra atarım.

Yüreğiniz hazır olsun bakalım.

İyi okumalar.

1 ay sonra:

Şu dünya da yaşadığımız her olay, aslında birer sınavdı bize. Bazen isyan ettik, bazen ağladık bazen de ölmek istedik.

Sonuç ise hep yaşadık, sınavları zorla da olsa geçtik.

Ben sınavı geçtim mi bilmiyordum ama hâlâ sınavın içinde olduğumu biliyordum.

Yaşadığım her olay gözümün önünde geçti.

Cenk abimin hastalığı yüzünden ihale sayesinde benden bir anda nefret edişi ve evden kovuşu.

Mehmet yani Aybars ile tanışmam.

Mert'in komaya girmesi.

Diri diri toprağa gömülmem.

Yaşadığım halde 7 ay ölü gözükmem.

Ve şimdi.

Cenk abimin odasına bakarken her şey birer anı şeridi gibi geçti gitti gözümün önünde.

Allahın belası Buğlem kaltağı yüzünden olmuştu.

Yanına gittiğim zaman her şeyi açık açık söylemişti bana.

"Ne yaptın onlara?" demiştim karşımda pişkin pişkin oturan Buğlem'e karşı.

Omuz silkeledi. "Hayatlarını zindan ettim sadece. Hepsi bu."

Gözüm yavaştan dönüyordu. Sinirlerim ile fazlasıyla oynuyordu.

"Adam akıllı anlat yoksa kafanı patlatacağım senin."

Alay edercesine güldü ve oturduğu sandalyede geriye yaslandı. Islah evi yani bir deyişle cezaevindeki görüşme odasındaydık. Hiç kimse yoktu. Babam sağolsun. Her şeyi ayarlamıştı.

Buğlem kollarını göğsünde bağlarken, "En ufak seste korkan kıza ne oldu? Hayırdır, aslan kesilmeye karar mı verdin?" Göz kırptı sonra. "Unutma. Babam ve Erdem Sezin hâlâ dışarıda."

O sırada benden güçlü bir kahkaha patladı. "Oyyy, yazık," dedim onula alay ederken. "Baban tahtalı köye vardı, biricik kızının haberi yok." Elimle göz yaşımı siler gibi yaptım. "Çok duygulandım. Ne trajedi ama."

Buğlem'in gülen yüzü soldu. Anında yüzü şok bir ifadeye bürünür iken, "Ne?" diye fısıldadı.

"Yaa," dedim alayla. "Kalırsın böyle."

Buğlem'in o sırada gözünden bir yaş aktı. "Babam öldü mü?"

"Öldü. Hak ettiği yeri boyladı." Bu sefer ciddi bir şekilde baktım ona. "Sende neler yaptığını söyleyeceksin. Söylemezsen," dedim. "Yemin ederim ki babanı mezarında bile rahat bırakmam."

"Sana, babanın mezarını söylemem. Sende mal gibi kalırsın." Derin nefes verdim. "Babanı özlediğinde bile gidecek bir mezar olmaz."

Buğlem'in gözünden yaşlar akmaya devam ederken, "Ben buradan hiç çıkmayacağım ki," dedi.

Sırıttım. "İyi, çıkma, anlatma," dedim. "Babanın mezarını rahat bırakmayan şerefsizdir."

Tam ayağa kalkmış iken, "Tamam," dedi. "Anlatacağım."

Herşeyi biliyordum zaten ama onun ağzından da dinlemek istiyordum. Bilmediklerimiz olabilirdi.

"Cenk'in hastalığını en başından beri biliyordum. Babam onu takip ediyordu. Hastane kayıtlarında öğrendik hasta olduğunu."

Yutkundu. "Bana elinde olan bir ilaç ile geldi. Cenk'e vereceksin çaktırmadan, dedi. Bende verdim."

"Hastalığını bile bile," dedim sorarcasına.

"Bile bile." dedi pişkince.

Sinirlerim oynarken, "Başka," dedim. "Aram'a ve Mert'e yapılanları sen mi yaptın?"

"Evet," dedi hâlâ babası için göz yaşı dökerken. "Mert'i karanlık odaya kapattım. Aram'ın da arabasının frenlerini kestim. En son olarak da Karan'ın telefonunu ele alıp, bizim sınıfta olan bir kıza taciz içerikli mesajlar gönderdim."

"İyi bok yedin!" diye gürlerken aniden ayağa kalktım ve Buğlem'in başına geldiğim gibi ensesindeki saçları tutarak kafasını masaya sertçe çarptım. "İyi halt yedin!" dedim ve aynısı bir daha bir daha yaptım. 1

Dediğim gibi. Biliyordum aslında onun yaptığını ama ondan da dinlemek ve acısını çıkarmak istemiştim.

Kafasını masaya vura vura, kaşı patlamıştı. Alnında ise koca bir şişlik olmuştu. Ama yine de içim soğumamıştı. Gardiyanlar beni durdurmasaydı daha fazla devam edecektim.

Kafamı cama yaslarken olanların hepsini düşünüyordum. Berbat bir hayatta yaşıyormuşum meğer. Yaşıyormuşuz.

Biz Sezin ailesi olarak, tam bir aşk kurbanı olmuştuk.

Sebebi ise Erdem Sezin'di.

Erdem Sezin takıntılı biri olmasaydı, bunlarda başımıza gelmeyecekti.

Ama en garibi ise, Annem olacak kadın ve babam olmayacaktı bu sefer. Bizler ise dünyada başka bir ailenin çocukları olarak doğacaktık.

Bizim sınavımızda buydu.

Ve biz Sezin ailesi olarak bu sınavı, geçecektik. Sadece benim sınavım değildi, tüm ailenin.

Belime aniden kollar sarılınca irkildim. Tanıdık gelen koku ile de rahatladım. Arkamdaki Aybars'tı.

"Ne dedim ben sana," dedi. "Senin için oldurmayacağım şey yok."

Gerçekten de öyleydi.

Cenk abimi hayata geri döndüren oydu. Cenk abimin ikinci ameliyatına o girmişti. Yalvarmıştım ona. O da Cenk abimi zor da olsa geri döndürmüştü hayata.

Sakince ona dönerken, "Aybars," dedim.

"Efendim," dedi.

"Neden Erdem'in evinde iken orada bana Mehmet oldun da baba evinde Aybars oldun? Beni kurtarabilirdin."

Evet. Aklıma takılan hep buydu.

Aybars elini saçıma atıp okşarken, "Hep senin büyümeni bekledim," dedi.

Anlamamıştım ne dediğini.

Onu kesmeden dinleyeceğimi anlamış olacak ki anlatmaya devam etti. "Seni ilk kez 17 yaşında iken gördüm. Biraz korkunç durum ama ilk görür görmez sevdalandım ben sana."

Hayrete düşmüştüm. 17 yaşında gördüm dedi ve ben onu hiç hatırlamıyordum.

"Ben seni hatırlamıyorum."

"Biliyorum. O zamanlar intihar etmiştin çünkü." Burukça gülümsedi. "Seni orada kurtaran bendim."

Yutkundum.

17 yaşımda ilk defa intihar etmeye kalkmıştım. Yorulmuşum olanlardan. Bıkmıştım. Bu hayata küsmüştüm. Yaşadığım her bir işkence bana ağır geliyordu.

İntihar ettikten sonra gözümü başka bir evde açmıştık. Ardahan bana bu aralar burada olacağız demişti. Nerede olduğumuzu bile bilmiyordum. İstanbul'dan Kırklareli'ye taşınmışız.

"Seni acele bir şekilde yanıma almak istedim. Asla kötü niyetimden değil. Belki gözüne sapık biri olarak girdim ama asla niyetim pis değildi. Sadece Ardahan'dan işkence çektiğini anladım. Hastaneye gittiğimizde bana senin için öldü dediler." Başını omzuna eğip duygu dolu gözleri ile bana baktı. "Seni kaybettiğimi sandığım için senin için tıp okumaya devam ettim. Sırf seni kurtaramadım diye. Kadere bak ki sonra seni yine buldum."

"Buldun ve tekrardan kaybetmemek için acele etmedin. Acele edersen yine kaybedeceğini sandın."

Başı ile onayladı. Kısık sesi ile, "Aynen öyle," dedi.

Derin bir nefes alıp ona sarıldım. Kollarımı bedenine sararken, "Teşekkür ederim," dedim. "Ama beni biraz daha beklemen gerek."

Saçıma bir buse bıraktı. "Niyeymiş o?"

Kafamı kaldırıp göğsüne yaslarken alttan ona baktım. "Malum, doktor olmam gereken konular var." Göz kırptım. "Anlarsın ya."

Güldü bana. "Yüzyıllar geçsede beklerim. Sevdamızı kolay kolay bırakmak olmaz bizde."

Hâlâ bana gülerken, "Peki, sen beni seviyor musun?"

Kolumun birini kaldırıp omzuna şamar attım. "Boşuna demedim herhalde beni biraz daha bekleyeceksin diye. Ne anladın sen bundan?"

"Sana olan sevdamızdan her şeye kör oldum, kızım. Anla sende beni."

"Abartma."

"Abartma mı?" dedi. "Dile kolay 3 yıllık sevdadan bahsediyorum kızım. Abartması olur mu bunun?"

"Tamam tamam," dedim. "Haklısın."

Derin bir nefes verirken o da bana doladığı kollarını daha sıkı sardı. "Cenk uyanır mı? Uyansın istiyorum artık."

Cenk. Ağırdı durumu. Komadaydı. Sürücü koltuğunda o olduğu için en fazla zararı o almıştı.

Defne hanımın durumu ise tam belli değildi. Yaşayan ölüydü. Hayata olan tutumunu daha da çok kaybetmişti.

Felç kalmıştı.2

Kazada tam omiriliğinin olduğu yere cam saplanmıştı. Bu da hayatı boyu onu felç bırakmıştı.

Yatalak olmuş, tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştı.

"Uyanacak," dedi Aybars. "Onun sizi hele hele kendisini seni affettirmeden gitme niyeti yok."

İçim acısada, canım yansa da affettim ki ben onu.

Uyansın yeter ki.

Gözümden bir yaş akarken, "Affettim ki ben onu," dedim. "Yeter ki uyansın."

Burnumu çektim. "Ona kızgın ya da kırgın da değilim. Yeter ki uyansın."

"Biliyorum," dedi Aybars saçımı okşarken. "Uyanacak. Ben inanıyorum ki uyanacak."

"Bana da kızgın mısın?" diye güçsüz bir ses duydum.

Kafamı pencereden çekip sesin geldiği yöne baktım.

Bana sarılamadığı için özür dileyen abim.

Yaşarsa bir daha sarılmayacağım ama aslında kendisine çok kırgın olduğum abim.

Aram. 

Aram yaşıyordu.1

Ona bakarken bir göz yaşım daha döküldü ister istemez. "Ben sana kızgın değilim ki," dedim. Kızgın değildim. Öfkeli değildim.

Nefes çektim içime. "Ben sana kırgınım. Ben sana küskünüm."

Kırgınlık ve küslük, canımızın yandığını belirten en büyük duyguydu.

Öfke ve kızgınlık geçerdi insanın yüreğinde.

Ama yürek unutmazdı kırgınlığı ve küskünlüğü.

Ben Aram'a kızgın değildim.

Kırgındım.

Küskündüm.

Finalde görüşmek üzere.

sizce sizi nasıl final bekliyor? 1

Bölüm : 02.02.2025 18:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...