

İyi okumalar 🍁🍂
Bir kaç gün sonra...
Sabahın ilk ışıkları odama süzülürken, telefonumun alarmı çalmaya başladı. Derin bir nefes alıp yatağımdan kalktım. Yeni bir gün, yeni dertler… Okula gitmek için hazırlanırken zihnimde hâlâ dünkü tartışmamızın yankıları vardı. Toprak… O kadar sinir bozucu ki!
Ama bir şekilde beni düşünmeye itiyor. Derin bir nefes alarak bu düşünceleri zihnimden kovmaya çalıştım.
Çantamı sırtıma geçirip evden çıktım. Okulun kapısından içeri girerken tanıdık yüzler görmeye başladım. Kalabalık koridorlarda yürürken kendimi kimya dersinin yapılacağı laboratuvara attım. Ayşe, ön sıralardan birine oturmuştu. Biraz isteksiz bir şekilde yanına ilerledim. Ayşe ile çok yakın değildik, ama her zaman sakin ve kibardı.
“Merhaba,” dedim, kitaplarımı masaya koyarak. Ayşe başını kaldırıp hafifçe gülümsedi.
“Merhaba, Arya. Bugün yorgun görünüyorsun,” dedi, samimi bir şekilde.
Başımı salladım. “Sabahları pek sevmiyorum, hepsi bu.”
Ayşe hafifçe güldü ve ders başlamak üzereyken öğretmen sınıfa girdi. Kimya dersine bayılmasam da öğretmenimizin enerjik tavırları genelde dersleri ilginç kılardı. Ama bugün işler biraz farklıydı. Öğretmen elindeki not defterini masaya koyup sınıfa baktı.
“Bugün yeni bir proje üzerinde çalışacağız,” dedi gülümseyerek. “Proje ikili gruplar halinde yapılacak ve eşleşmeleri ben belirleyeceğim.”
Sınıfın içinde hafif bir uğultu başladı.
Yanımdaki Ayşe’ye dönüp sessizce, “Umarım iyi bir partner düşer,” dedim. Ayşe omuz silkti. “Kim olursa olsun, çok da önemli değil.”
Ama benim için önemliydi. İyi anlaşamadığım biriyle çalışmak istemiyordum.
Öğretmen, isimleri sırayla okumaya başladı. Her çift açıklandığında öğrenciler birbiriyle göz göze geliyor, bazen memnun, bazen rahatsız bir şekilde başlarını sallıyordu.
Ve sonra…
“Toprak ve Arya.”
Başımı hızla kaldırdım. Kalbim bir an duracak gibi oldu. “Ne?!” diye mırıldandım kendi kendime. Toprak, arka sıralardan alaycı bir şekilde gülümsedi.
“Harika,” dedi Toprak, sesi duyulacak kadar yüksek bir tonda. “Bana denk gelen şansa bak.”
Gözlerimi devirdim. “Benim için de çok eğlenceli olacak, eminim,” dedim alaycı bir tonla.
Ayşe yanımdan hafifçe uzaklaşırken Toprak yanıma doğru geldi. Sandalyeyi çekip oturdu ve yüzünde her zamanki o kışkırtıcı gülümseme vardı.
“Demek proje ortağı olduk,” dedi, kollarını masaya dayayarak. “Bunu bir eğlenceye dönüştürebiliriz.”
“Eminim senin için eğlenceli olur,” dedim, gözlerimi ondan kaçırarak. “Ama benim için bu, sadece bir ders projesi.”
“Bu kadar ciddi olma, Arya,” dedi, sesi biraz daha yumuşayarak. “Belki de iyi bir ekip olabiliriz.”
“Hiç sanmıyorum,” diye cevap verdim, kitaplarımı açarak. “Ama sen denemeye devam edebilirsin.”
Toprak, sessizce gülerek geriye yaslandı. Ders boyunca notlar alırken, onun bakışlarını üzerimde hissetmek beni daha da sinirlendiriyordu. Ama içten içe, bir şekilde onunla bu projeyi yapmanın eğlenceli olabileceğini düşünüyordum.
Proje için ayrıntılar verildikten sonra ders sona erdi. Toprak, sınıftan çıkmadan önce bana döndü.
“Projeyi ne zaman yapmaya başlıyoruz, partnerim?” dedi, gözlerini üzerime dikerek.
“Bir plan yaparız,” dedim, çantamı alıp hızlıca uzaklaşarak. Onun o alaycı tavrını daha fazla çekmek istemiyordum. Ama biliyordum ki bu proje boyunca onunla daha fazla vakit geçirmek zorunda kalacaktım.
Ders bitiminde kimya defterimi çantama yerleştirip sınıftan çıkmaya hazırlanıyordum ki koridorda Cemre ve Alina’yı gördüm. İkisi de beni bekliyor gibiydi. Cemre, elindeki telefonla oynuyor, Alina ise çoktan beni görüp el sallamaya başlamıştı.
“Hey, Arya! Çabuk ol, bir yere gidiyoruz,” dedi Alina, beni kolumdan çekiştirerek.
“Nereye gidiyoruz?” dedim, biraz şaşkın bir şekilde.
Cemre telefonunu çantasına koyup bana baktı. “Parti için elbise bakmaya! Gelecek hafta için hazır olmalıyız.”
Bir an duraksadım. “Ama… Daha geçen hafta alışveriş yapmadık mı? Üstelik bir sürü kıyafet aldık.”
Ceren, birden koridorun diğer ucundan bağırarak bize katıldı. “Arya, sen ciddi olamazsın! O aldıkların günlük kıyafetlerdi. Bu parti için özel bir şey lazım. Öyle sıradan bir şeyle gelmek olmaz!”
“Gerçekten gerek var mı?” diye sormaya çalıştım ama Ceren çoktan yanıma gelip beni kolumdan tutmuştu.
“Gerek var! Hem, seni giydirirken çok eğleniyoruz. Bize bu zevki çok görme,” dedi, göz kırparak.
İstemeye istemeye onlarla birlikte alışveriş merkezine doğru yola koyuldum. Alina sürekli partinin nasıl mükemmel olacağını anlatıyor, Cemre ise bir yandan mağazaların vitrinlerini gözden geçiriyordu. Ceren ise sanki bir stilist edasıyla her şeyi organize ediyordu.
Yüzüme çarpan serin hava beni kendime getirdi. İçeri adımımı atar atmaz etrafımı saran parlak ışıklar ve rengârenk elbiseler, bir anlığına başımı döndürdü. Alışveriş merkezleri bana hep biraz boğucu gelirdi, ama bugün farklıydı. Yanımda Alina, Ceren ve Cemre vardı. Ve bu kez kaçış yoktu.
Ceren, bir elini beline koyup diğer eliyle gözlerini devirdi. “Arya, lütfen. O elbiseler günlük şeyler içindi. Bu parti özel bir şey ve senin sıradan görünmene asla izin veremem.”
“Ceren haklı,” dedi Alina, mağazanın ortasındaki bir standa doğru ilerlerken. “Bu gece, partinin yıldızı gibi parlamamız lazım.”
Cemre ise mağazanın en köşesine gözlerini dikmişti. “Tamam, yeterince konuştuk. İşimize bakalım. Arya, seninle başlıyoruz. Seni şu kabine doğru alalım.”
“Şaka yapıyorsunuz, değil mi?” dedim, ama hiçbirinin geri adım atmaya niyeti yoktu.
Birden kolumdan tutup beni elbise standlarına sürüklediler. Her biri bir elbise seçip önüme koyuyordu.
“Bu çok sade.”
“Bu çok abartılı.”
“Bu tam senlik, Arya!”
Gözlerim önünde dönen renk ve kumaş cümbüşüne yetişmeye çalışırken, elimde kahverengi, kadife bir elbise buldum. Kumaşı yumuşak ve zarifti, ama straplez kesimi biraz cesurca görünüyordu.
“Bunu deneyebilir misin?” diye sordu Ceren, gözleri parlıyordu.
“Bu mu? Yok artık, ben bunu nasıl giyerim?” dedim.
Alina, kollarını bağlayıp başını yana eğdi. “Neden giymeyesin? Arya, bu elbise resmen senin için yapılmış.”
İtiraz etmeye çalıştım, ama Ceren ve Cemre beni kelimenin tam anlamıyla kabine doğru ittirdiler. “Hadi, hadi. İçeri gir ve göster bize.”
Kabine girerken içimden derin bir nefes aldım. Elbiseyi üzerime geçirip aynaya baktığımda... bir anlığına duraksadım.
Elbise vücuduma tam oturmuştu, kumaşın parlaklığı ışıkta zarifçe yansıyordu. Omuzlarım ve boynum ön plandaydı, ama en çok dikkatimi çeken şey, kahverengi tonunun gözlerimi nasıl belirginleştirdiğiydi.
Kabinin perdesini aralayıp dışarı çıktığımda, kızların tepkisi tam da tahmin ettiğim gibiydi.
“İşte bu!” diye bağırdı Ceren, ellerini çırparak.
“Bayıldım,” dedi Alina. “Ceren haklı, bu tam senlik.”
“Çok... dikkat çekici değil mi?” diye sordum.
Ceren hemen yanımda bitiverdi. “Arya, bu partinin en güzel kızı olacağına yemin ediyorum. Hem biraz dikkat çekmekten korkma. Hayat cesur olanları sever.”
İçimden gelen o garip his, hafif bir gülümsemeye dönüştü. “Tamam, alıyorum,” dedim sonunda.
Ceren ve Alina çığlık atarken Cemre elini çenesine koyup ciddi bir şekilde sordu, “Peki ya ayakkabılar? Onları unutmadınız, değil mi?”
“Of, beni öldüreceksiniz,” diye mırıldandım. Ama itiraf etmeliyim ki bu anların tadını çıkarıyordum.
Kızlar sırayla kendi elbiselerini seçmeye koyuldu. Ceren, saten kırmızı bir elbiseyi seçti. “Bu, bana mükemmel uymaz mı?” diye sordu, gözlerini kısarak.
Alina ise daha sade bir seçim yapmıştı; bej bir elbise tutuyordu. “Sizce çok sıkıcı mı?”
“Hayır, sade ama zarif,” dedim.
Ceren, “Bence o da güzel, ama biraz daha çılgın bir şey denemelisin,” diye ekledi.
Mağazadan çıktığımızda elimizde bir sürü poşet vardı. Ayakkabı ve aksesuar alışverişi için başka bir mağazaya doğru ilerlerken, Ceren yanımda yürüyerek bana döndü.
“Bak Arya, bu gece senin için unutulmaz olacak. Sana söz veriyorum.”
Onların enerjisine karşı koymak zordu. Ve belki de, dedim içimden, bir kez olsun gerçekten onların dediğini yapmalıyım. Belki de bu gece, sadece kendim için eğlenmeliyim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |