7. Bölüm

• Bölüm 7 •

Sereina
sereina

 

 

 

~Arya'nın paylaştığı post~

 

~Toprağın paylaştığı post~

 

 

İyi okumalar 🕯️

 

Mağazadan çıktığımda elimdeki poşetler ağır gelmeye başlamıştı. Alışveriş yorgunluğu bir yana, kafamda bin bir düşünce vardı. Ceren’in seçtiği o kahverengi kadife elbise hâlâ gözümün önündeydi. İlk başta itiraz etmiştim, ama denediğimde… Kendimi başka biri gibi hissetmiştim. Garipti.

 

Poşetlere bakarak derin bir nefes aldım ve telefonu çıkarıp Alina’yı aradım. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra sonunda açtı. “Arya, neredesin? Hâlâ alışverişte misin?”

 

“Evet, ama benim vardiyam başlamak üzere. Poşetleri sana bırakmam lazım. Kahveye yetişmem gerekiyor.”

 

Alina iç çekti. “Tamam, bizim eve bırakabilirsin. Kapının önüne koy, sonra uğrar alırım.”

 

“Harika. Şimdi geliyorum,” diyerek telefonu kapattım. Poşetleri hızlıca Alina’nın evine bırakıp kahveye doğru yürümeye başladım. İçimdeki telaş, zamanı kaçırmış olma endişesinden kaynaklanıyordu. İşe geç kalmak, kesinlikle istemediğim bir şeydi.

 

Kafeye vardığımda içeri adımımı attım ve hemen tezgâha doğru ilerledim. İçeriye göz atarken o an gözüm birine takıldı. O da ne? Toprak. Kahvesini yudumlayarak cam kenarındaki masada oturuyordu. Yüzünde her zamanki o umursamaz, hafif alaycı gülümseme vardı. Göz göze geldik ve beni fark ettiğinde, yüzündeki sırıtış daha da belirginleşti.

İçimden derin bir nefes alıp gözlerimi devirdim. “Yine mi sen?” diye düşündüm ama bir şey demeden tezgâha geçtim. Şeyda oradaydı. “Merhaba, Arya! Tam zamanında geldin. Vardiyan başladı, iş biraz yoğun,” dedi ve önlüğü uzattı.

 

“Harika,” dedim, önlüğü bağlarken. İşe odaklanmaya çalıştım, ama göz ucuyla sürekli Toprak’ın oturduğu masaya kayıyordu bakışlarım.

 

Bir süre siparişleri aldım, kahveleri hazırladım ve masalara servis yaptım. Ancak o yerinden kıpırdamıyordu. Üstelik bana bakıp duruyordu. Nihayet sabrım tükenip yanına gittim.

 

“Bir sorun mu var?” diye sordum, hafifçe eğilerek.

 

Toprak fincanını masaya bıraktı. “Nihayet! Seni bekliyordum,” dedi, sesi sakin ama alaycıydı.

 

Ne için?”

 

“Proje ödevi,” dedi basitçe. “Ne zaman çalışacağız?”

 

Gözlerimi devirdim. “Şu an meşgulüm. İşteyim farkında mısın?”

 

Toprak omuz silkti. “Tamam. İşin bitince konuşuruz. Ben buradayım.”

 

Derin bir nefes alıp geri döndüm. İşime odaklanmaya çalıştım ama masalardaki müşterilere servis yaparken bile Toprak’ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Onun o umursamaz tavırları ve inatçılığı beni deli ediyordu.

 

Saatler geçti. Kafe boşalmaya başlamıştı. Şeyda çıkmış, vardiyası bitmişti. Kafede yalnızdım. Toprak ise hâlâ oturuyordu. Arada telefonuyla ilgileniyor, kitap okuyordu.

 

Sonunda dayanamayıp tezgâhtan çıktım ve masasına doğru yürüdüm. “Tamam, artık yeter. Ne istiyorsun?”

 

Toprak yüzünde bir sırıtışla başını kaldırdı. “Proje hakkında konuşmak istiyorum. Ama sen hep meşgulsün.”

 

“Çünkü çalışıyorum, Toprak!” dedim, sesim biraz yükselmişti.

 

O ise hiç aldırış etmedi. “Pekâlâ. Ama projeyi ertelemeye devam edemezsin, Arya. Birlikte çalışacağız. İyi geceler.”

 

Ben ona bakakalmışken, kalktı ve kafeden çıktı. Arkamdan kapının çalmasını duyduğumda, “Bu çocuk beni gerçekten deli edecek,” diye mırıldandım. Ama yüzümde, farkında olmadan bir tebessüm oluştu.

 

 

Sabah güneşinin odama dolmasıyla gözlerimi açtım. Perdeleri kapatmayı yine unutmuştum. Hafif bir baş ağrısıyla doğruldum ve telefonuma uzandım. Kilidi açar açmaz bir mesaj bildirimine gözüm takıldı. Gönderenin kim olduğunu bilmiyordum.

 

"Nereden buldun numaramı?"

 

Kaşlarımı çattım. Mesaj atan kişinin kim olduğunu anlamaya çalışırken, cevap geldi.

 

"Müdürden aldım. Proje için konuşmamız gerekiyor."

 

Toprak. Elimde olmadan derin bir nefes verdim. O da yetmezmiş gibi şimdi bir de mesajlarla mı baş edecektim? Telefonu elimde döndürüp, yazacağım cevabı düşündüm. Nihayet, klavyeye parmaklarımı götürdüm.

 

"Ne zaman çalışmak istiyorsun?" diye yazdım.

 

Cevap hemen geldi. Sanki telefonunun başında oturmuş benim yazmamı bekliyormuş gibi.

 

"Bugün uygun musun? Bir yer belirleyelim."

 

Gözlerimi devirdim. Sanki başka bir seçeneğim varmış gibi. Telefonu bir süre elimde tutup mesajı cevaplamadım. Ama inatçı olduğunu bildiğimden, bu sessizliğin çok uzun sürmeyeceğini tahmin ediyordum. Haklıydım. İki dakika geçmeden yeni bir mesaj geldi.

 

"Hadi ama Arya. Bütün işi bana bırakacak değilsin herhalde?"

 

İçimden ona ters bir cevap vermek geldi, ama bunun bir anlamı yoktu. Derin bir nefes alıp yazdım:

 

"Tamam. Öğlen buluşalım. Kütüphane olur mu?"

 

"Olmaz. Daha rahat bir yer seçelim. Kahve dükkânı?"

 

Bir an düşündüm. Kahve dükkânı, işimden dolayı benim için ikinci bir iş yeri gibi geliyordu. Ama daha rahat çalışabileceğimiz doğruydu.

"Tamam, kahve dükkânı. Saat 1'de." diye cevapladım. Telefonu kenara bırakıp yatağımdan kalktım.

 

 

Saat tam 1 olduğunda, Toprak çoktan kahve dükkânında beni bekliyordu. Elimde çantamla içeri girdim. Onu köşe masalardan birinde otururken buldum. Yüzünde her zamanki o alaycı gülümseme vardı. Daha oturmadan konuşmaya başladı.

 

“Dakiksin, bu hoşuma gitti.”

 

“İşimize bakalım, Toprak,” dedim, çantamdan not defterimi çıkararak.

 

O ise keyiflice arkasına yaslandı. “Ne kadar ciddisin. Bunu biraz sevmeye başladım.”

 

“Beni sevme, çalışmamız gereken bir proje var,” dedim, gözlerimi devirerek.

Bir süre proje üzerinde konuşmaya başladık. Aslında düşündüğümden daha iyi ilerliyordu. Ama onun sürekli laf sokmaları beni deli etmeye yetiyordu. Her önerimi sorguluyor, her fikrimi başka bir şekilde eleştiriyordu. Yine de bir şekilde uzlaşmayı başardık.

 

Tam kalkmaya hazırlanırken, aniden sordu: “Bu arada, partiye gelecek misin?”

 

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. “Sana ne?” dedim, alaycı bir şekilde.

 

“İlgimi çekiyor,” dedi omuz silkerek. “Orada seni görmek eğlenceli olur.”

 

"Belki gelirim, belki de gelmem,” dedim, ona hiçbir şey belli etmemeye çalışarak.

 

Toprak yüzünde hafif bir gülümsemeyle başını salladı. “İyi. O zaman belki görüşürüz,” dedi ve arkasına yaslanıp beni izledi.

 

Onun bu umursamaz tavırları beni çıldırtıyordu. Ama yine de bir şey demeden çantamı alıp kalktım. Kapıya yönelirken arkamdan seslendi: “Arya, bekliyorum. Beni hayal kırıklığına uğratma.”

 

Bir an duraksadım ama arkamı dönmeden yürümeye devam ettim. Onunla uğraşacak gücüm yoktu. Ama içten içe bu sözlerin beni biraz gülümsettiğini kabul etmeliydim.

Bölüm : 25.12.2024 19:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...