35. Bölüm

30- Fedakarlık

Karbamazepin
serotonin

Güne yine fizik tedaviyle başlamıştı. Söylenen şeyleri yaparken sessiz kalmayı tercih ediyordu. Onu huzursuz edecek bir şey yaşamak istemiyorsa bugünlerde biraz daha itaatkar davranması gerekiyordu. Zaten üzerinde daha da artan baskıdan hoşnut değildi. Heeseung da ona eskisi kadar samimi davranmıyordu. Birkaç gün öncede Jack'le aralarında yer değişmişlerdi. Açıkcası düzenlerinin nasıl olduğunu bilmiyordu.

Bodrum katına indiğinde dün öğle vakti temizlik görevlisinin ona hafıza kartını vermesiyle yeniden kullanabildiği Mp3 çalarının kulaklığını kulağına takmıştı. Kısık sesle bir adamın anlattıklarını dinlerken yorganını başının üstünden geçirmişti. Bugün öğleden sonra onu yeniden ameliyathaneye çağıracaklarını biliyordu. Yaşadığı bu kısır döngüden sıkılsa da elinden bir şey gelmiyordu. İnsanlarla sohbet etmek ya da bahçede dolaşmak gibi isteklerini yitireliyse çok olmuştu. Her şeyden fazlasıyla soğumuş bir haldeydi.

Odasının kapısı açıldığında duymamış gibi yapmak istemişti. Ameliyathaneye gitmeden burada bütün gün öylece yatmak istiyordu. Kimsenin ona bir zararı yokken onların da ona bir zararının olmasını istemiyordu. Omzuna bir el dokunduğunda yattığı yerden doğrulmak zorunda kalmıştı. Karşısındaki hemşire her gün söylediği şeyi yine söylerken o, bu hemşireyi boğmak istiyordu. Onu yine Dr. Suho'nun ameliyatına çağırıyorlardı.

"Bu aralar keyifsiz görünüyorsunuz." diyen Dr. Suho'ya başını kaldırıp kısaca ona bakmıştı.

"Keyfimi yerine getirecek şeyler yaşamıyorum çünkü."

"En azından siz kanser teşhisi almadınız."

"Tomografi sonucuna göre karar veremeyeceğimizi söylemiştim size. Neden kendinizi boş yere üzüyorsunuz?"

"Biyopsi sonucum erken evre anaplastik karsinom olarak geldi."

"Ne ara biyopsi yaptırdınız?"

"Bir hafta önce."

"Sizin adınıza çok üzüldüm."

"Lafı uzatmayacağım Bayan Yoon beni sizin ameliyat etmenizi istiyorum."

"Beni beklemenizi önermiyorum. Bir an önce ameliyat olmalısınız."

"Bence şu bir haftada baya bir ilerleme katettiniz, bir iki haftada daha da ilerleyeceğinize eminim, bir sorun olmayacaktır."

"Ameliyattan sonra bunu dosyanızla beraber konuşup tartışalım."

"Tamam."

Ameliyat bittiğinde polikliniğe gitmişlerdi. Yoon bilgisayardan adamın tomografisine ve PET sonuçlarına tekrar bakarken bir eliyle alnını ovalıyordu.

"Yeri zor bir yerde değil ancak kanserin türü çok tehlikeli. Sizin bekleyecek zamanınız yok. Normal şartlarda olacak olsak ben hemen size yarın için ameliyat saati verirdim. Hatta zamanım yoksa bu ameliyatı mesai saatlerinin dışında yapardım. Biliyorsunuzki erken evrede yakalamış olmamız büyük bir şans. Bu hastalar genellikle kansere yakalandığını çok geç farkederler."

"O halde yapın Dr. Yoon."

"Bundan yaklaşık on gün önce parmaklarımı birbirine bağlayarak birini ameliyat ettim. Yine buna benzer bir şey yaşanabilir. Kabul ediyor musunuz?"

"Birlikte yaptımız bunca ameliyattan sonra evet kabul ediyorum."

"..."

"Ancak bazı sorunlarımız var." diyen adamla Yoon kaşlarını çattı.

"Ne gibi sorunlar?"

"Girmem gereken ameliyatlar var."

"Sanırım bunun için Dr. Hana'yla konuşmalısınız."

"Tamam konuşunca size haber vereceğim."

Yoon'un başını sallamasıyla adam dışarıya çıkmıştı. Yoon'sa sırtını sandalyeye yaslayarak bir iç çekmişti.

"Neden insiyatif alıyorsunuz? Buna gerek yok."

"O adam bana çok fazla yardım ediyor çünkü."

"Yardım etme eylemi karşılıksız yapılmaz mı?"

"Bana sürekli yardım eden bir adama benim de yardım etmeye çalışmam tuhaf mı?"

"Ama o sadece ona söylenenleri yapıyor. Aslında size yardım etmek gibi bir amacı yok."

"Ben de sadece bana söylenenleri yapmıyor muyum? Mantıken o bana onu ameliyat etmemi söylüyor."

"Ne demek istediğimi biliyorsunuz."

"Onu ameliyat edecek olmam beni mutsuz etmiyor. Bence bu, bu işi yapmamda bir sorun olmayacağını gösterir. Haksız mıyım?"

"..."

Jack o hasta bakarken bile yanından bir an olsun ayrılmadığı için elindeki hafıza kartını nasıl dışarıya çıkartması gerektiğini henüz çözememişti. Onun üstü hem girişte hem de çıkışta çok sıkı bir şekilde aranıyordu. Yani o kendi üzerinde çıkartamazdı ama vücudunda kalp pili gibi metal taşıyan bir hasta bulursa belki o hastayı kullanarak çıkartabilirdi. Bunu yapmaya çalışırken yakalanırsa ne olabileceğini hiç ama hiç tahmin edemiyordu.

Poliklinikteki son hastasına organ nakli için uygun değildir raporu verdiği için karşısındaki adam ona bağırıp durmuş o da sessiz kalarak adamın dışarıya çıkmasını beklemişti. O adam nakil için Çin'den buraya yüklü bir ödenekle gelmişti ve red yemeyi hiç beklemiyordu. İleri düzeyde koagülasyon bozukluğu olan bu adamın böyle bir ameliyatı kaldırması mümkün değildi.

Seslerin artmasıyla Müdür Hana gelmiş olaya el koymuştu. Hastanın ısrarla cerrahiyi istemesi sonucu müdür tamam demek zorunda kalmış ama bu seferde Yoon'la tartışmak zorunda kalmıştı. Yoon bu adamın masada kalacağından eminken böyle bir sorumluğu almak istemiyordu ancak bir türlü kimseye sözünü geçiremiyordu.

Jack sakinleşmesi için kolundan tutarak onu odasına götürdüğünde scrubsını bir hışımla üzerinden çıkartmıştı. Bir gün cinnet geçirip bu hastaneyi içindeki herkesle beraber yakacaktı. Belki o zaman ortada ameliyat etmeleri gereken hasta olmaz bu tartışmaların hiçbiri yaşanmazdı.

O adamın ameliyat sorumlusu olduğunu gelen ameliyat programından öğrendiğinde hızla odasından çıkmış o kadını bulmak için koridorlarda tur atmaya başlamıştı. Odasında olduğunu öğrendiğindeyse kapıyı çalmadan direkt odasına dalmıştı. Jack güvenlik odasına gittiği için bunu yapmasını engelleyememişti.

"Bunu bilerek yapıyorsunuz."

"Bilerek yaptığım bir şey yok. Şu an en az hastası olan cerrah sizsiniz. Hem Dr. Suho'nun ameliyatlarını da siz yapacaksınız."

"Ölüm ihtimali yüzde seksenbeş olan bir ameliyata gireceğimi mi sanıyorsunuz? O adamın faktör sekiz eksikliği kontrol altına alınamıyor. Ayrıca beden kitle indeksi de çok yüksek."

"Hasta bu riski kabul ediyor. Ameliyat olmazsa karaciğer yetersizliğinden ölecek. Nakilden sonra faktör 8 normal düzeylere gelecektir."

"Peki ya bu ameliyatla yaşayabileceği yarım yılı elinden almış olursak?"

"O adam altı aydan fazla yaşamak istiyor. Ayrıca ona üç ay önce bu ameliyatı olabileceği söylenmiş."

"Kim söylediyse onu o ameliyat etsin o zaman. Ben o ameliyata girmeyeceğim."

"Dr. Suho söylemiş."

"..."

"Çarşamba günü Dr. Suho'yu ameliyat edeceksiniz. Perşembe günüyse Bay Feng'i ameliyat edeceksiniz ve bize problem çıkartmayacaksınız Bayan Yoon. Yoksa sonuçlarına katlanırsınız."

"..."

"Başka söyleyecek bir şeyiniz yoksa çıkabilirsiniz."

Hava almak için bahçeye çıktığında o kadını parçalamak için kullanamadığı enerjisi yorulana kadar yürüyüş yaparak atmış sonra da bulduğu bir banka oturmuştu. Hava baharın etkisiyle biraz ısınmışken henüz kaban giymeyecek kadar da sıcak değildi. Kaban giymeyiyse o hiç ama hiç sevmiyordu.

"Sadece insanların söylediklerini yaptığınızı sanıyordum."

"İşin sonunda öyle yapmak zorunda bırakılmıyor muyum zaten?"

"Madem öyle olacağını biliyorsunuz neden bu kadar çok mücadele ediyorsunuz?"

"Geceleri yastığa başımı rahat koyabilmek için."

"..."

O günün üstünden yaklaşık iki gün geçmişti. Dr. Suho sedye üzerinde ameliyathaneye taşınırken o da odasında üstünü değiştiriyordu. Açıkcası tanıdığı birinin ameliyatını yapmak onun için daha zordu. Çünkü işin içine duygular girebiliyordu.

Bir kadının ismini söylediğini duyduğunda banyodan ona geliyorum diye seslenmişti. Perdeyi kenara çekerek banyodan çıktığındaysa Hemşire Oh'la karşılaşmıştı.

Merakla ona "Neden geldiniz?" diye sormuştu.

"İzin verirseniz sorumlu hemşire olarak Dr. Suho'nun ameliyatına ben de girmek istiyorum."

"Yoğunbakım hemşiresi olduğunuzu sanıyordum."

"Bunun için de tecrübem var."

"Benim için sorun olmayacaktır, girmek istiyorsanız girebilirsiniz."

"Teşekkür ederim Dr. Yoon."

"Rica ederim."

"Nedenini sormayacak mısınız?"

Yoon gülümseyerek "Ne olduğunu tahmin etsemde beni ilgilendirmeyen şeyleri sormam doğru değil." dediğinde kadın da ona gülümsemişti.

Kadının gözü masanın üstündeki Mp3 çalara çarptığında ona soran gözlerle bakmış o da olumsuz anlamında başını iki yana sallamıştı. Onu oradan çıkartmak için kalp pili olan bir hastayı kullanmak gibi planları vardı ama hiç yalnız bırakılmıyorken bunu nasıl başaracağını bilmiyordu. Yine de bunu yakalanmak pahasına ilk fırsatında deneyecekti.

Birlikte ameliyathaneye gittiğinde Yoon hazırlıkların tamamlanmasını beklemiş sonrasındaysa ameliyata başlamıştı. Bugün izleyici camı tanıdık birinin ameliyatı olmasıyla fazlasıyla kalabalıktı. Bu durum onu bir tık geriyordu ama insanları da kırmak istemiyordu. Artık elinin ona sıfıra yakın sıkıntı çıkartmasıysa işini fazlasıyla kolaylaştırıyordu. Bir parmağının yapamadığı işi başka parmağına yaptırmaya alışmıştı. Sol eliniyse eskisinden daha baskın bir şekilde kullanıyordu. Kısacası sağ elinin yetersizliğini sol eliyle kapatmaya çalışıyordu ve artık kesin olarak biliyorduki sağ elini hiçbir zaman eskisi gibi kullanamayacaktı.

Kitleyi sınırlarıyla beraber tamamen çıkarttığını düşündüğünde radyolojiyi ameliyathaneye çağırmış gözüne çarpmayan kanser dokusunun kalıp kalmadığını anlamak için doopler USG çekmelerini istemişti. Bir parça dokunun kalmış olduğunu gördüğündeyse orayı birazcık daha kazımıştı. Kazımayı bitirdiğinde hastasını kapatmış ameliyathaneden öyle çıkmıştı. Bu onun Güney Kore'de yaptığı en sık ameliyat çeşidiydi. Bir sorun çıkacağını sanmıyordu.

Hemşireye ameliyat sonrasında hastaya verilecek antibiyotikleri söylemişti. Umuyorduki bu ameliyatla, bu adamın bu beladan tamamen kurtulmuştu. Çünkü anaplastik karsinom tüm kanser tiplerinin en kötüsüydü.

Yine uyuyamadığı berbat bir gece geçirdiği sabahta Dr. Suho'yu kontrol etmek için odasına gitmişti. Adamın ona gülümsediğini gördüğünde o da ona basitçe gülümsemişti. Hastasının mutlu olduğunu görmek onu da mutlu ediyordu. Hemşire Oh'un ateşi düşmüyor demesi üzerine ondan kan kültürü almalarını istemiş bir ilaca alerjisi olup olmadığını sorduktan sonra adamın ilaçlarını değiştirmişti.

"Çok ağrım var."

"Size daha yeni tramadol vermişler. Tekrar veremeyiz."

"Biliyorum, biliyorum."

"Biliyorsanız biraz daha dayanmanız gerektiğini de biliyorsunuzdur."

"Pekala dayanacağım."

"..."

"Ameliyatımı izledim. Kendim yapsaydım muhtemelen en fazla bu kadar memnun kalabilirdim. Teşekkür ederim."

"Teşekkür etmenizi gerektirecek bir şey yok. Çabuk iyileşmeye bakın. Sizin yüzünüzden bugünlerde takvimim çok dolu."

"Dr. Kim ameliyathaneden bekleniyorsunuz." diyen anonsla parmağını hopörlere doğru kaldırarak "Benim gitmem gerekiyor." demişti.

"İyi şanslar."

"Şans demişken hemofilisi olan hastaya neden ameliyat onayı verdiniz? Muhtemelen aşırı kanamadan dolayı ameliyatı kaldıramayacak. Üstelik bu ilk ameliyatı da değilmiş."

"Çünkü o bu şekilde ölmeyi hakediyor."

"Neden böyle düşünüyorsunuz?"

"Onay vermediğim için darbedilmiştim."

Yoon odadan çıkıp ameliyathaneye doğru yürürken Jack önüne geçerek onu durdurmuştu.

"Yapmayın. Ben Bay Seo'yla konuşurum."

"Bayan Yoon neredesiniz hasta uyutuldu?" diyen ameliyathane personeline "Geliyorum." dedi.

"Bayan Yoon?"

"Neden beni daha önce ciddiye almadınki Jack?"

"Üç doktordan ikisi evet diyorsa problem olmayacaktır diye düşündüm. Dr. Suho'nun bu şekilde onay verdiğini bilmiyordum."

"Buradan dönüşümüz yok." diyerek onun yanından geçtiğinde Jack'in koşarak güvenliğe doğru gittiğini görmüştü. Jack tedbirsizce ilk kez onu hastanede yalnız bırakıyordu.

Ameliyathaneye ulaştığında bistüriyi isteyip ameliyata başlamıştı. Kanama hiçbir ameliyatta olamayacak kadar fazlayken o bunu hiç umursamayıp yoluna devam ediyordu. Çünkü damar yatağını dolu tutmak konusunda bu ameliyatı anestezi teknikerine bırakamayacak anestezi uzmanına güveniyordu.

Şu an tüm duygularını aldırmış bir insan gibi hareket ederken geçen her dakikada izleyicisi artıyordu. Öyleki yaklaşık bir saatin sonunda aralarına Jack'in telaşla çağırdığı Kang Tae bile eklenmişti.

Anestezi uzmanı hastaya protrombin konsantresiyle, taze donmuş plazma verirken o monitörü kontrol ediyordu.

"Siz mümkün olduğunca ameliyatı hızlı bitirmeye bakın Dr. Yoon. Hastanın vital değerlerini bana bırakın. Dahiliye doktorumuz da burada zaten."

"Tamam."

Ameliyathane telefonu çaldığında telefon açılmış Yoon'u isteyen asistanla da Yoon telefonun hopörlere alınmasını istemişti.

"Dr. Yoon, Dr. Suho anafilaktik şoka girdi. Muhtemelen verilen antibiyotiğe karşı vücudu aşırı reaksiyon gösterdi."

"Şu an ameliyathaneden çıkmam mümkün değil. Bunu siz halletmek zorundasınız. Ne yapılması gerektiğini bir tıp mezunu olarak siz de biliyorsunuz. Gerekirse anesteziden destek alın."

"Burayı biraz daha aspire edebilir misin?"

"..."

Ameliyat bitmeye yakın hasta hipotansif şoka girdiğinde kenara çekilmiş hastaya CPR yapılmasını izlemişti. Eninde sonunda böyle bir şey olacağını biliyordu. Uğraşmaya deymezdi. Eldivenlerini çıkartıp ameliyathaneden çıkacaktığı sırada "Dr. Yoon döndü." diyen anestezi uzmanıyla hastasının başına geri dönmüştü.

"Bugün neden böylesiniz?"

"Nasılım?"

"Hiçbir hastanız umrunuzda değilmiş gibi davranıyorsunuz. Fazla sakinsiniz."

"Eğer ameliyathanede böyle olmazsam gerçekten yaşatabileceğim hastaları yaşatamam. Şimdiye kadar anlamışsınızdırki bu adam bu katagoriye girmiyor."

Ameliyat bittiğinde izleyici camında sadece Kang Tae'nin kalmış olduğunu görmüştü. Nedenini merak edip dışarıya çıktığında onu kapının önünde bekleyen asistandan Dr. Suho'nun ölüm haberini almıştı.

Kafası oldukça dolu bir şekilde odasına doğru yürümüş Jack'e kimseyle görüşmek istemediğini söyleyerek odasına girmişti. Kimseden kastı aslında sadece Kang Tae ve Dr. Hana'ydı. İkisiyle de şu an sakin bir konuşma yapabileceğini sanmıyordu.

O bu düşünceleriyle odasına girdiğinde Hemşire Oh'la karşılaşmıştı.

Ağlayarak "Bize vermemizi söylediğiniz antibiyotiğe karşı alerjisi varmış." diyen kadınla başını öne eğmişti. Zaten bundan başka ne yapabilirdiki?

"..."

"Ona o ilacı ben kendi ellerimle verdim."

"..."

"Bunu bilerek yaptınız."

"İlaca alerjisi olup olmadığını sorduğumu biliyorsunuz."

"..."

"SORMADINIZ?" diye bağıran kadınla içeriye Jack girmişti.

"O SENİN YÜZÜNDEN ÖLDÜ! Doktorluğu sadece cerrahlıktan ibaret mi sanıyorsun? Nasıl böyle bir hata yaparsın?"

"Bayan Oh, lütfen dışarıya çıkalım. Ortada bir hata olduğunu düşünüyorsanız bunu Müdür Hana'yla paylaşalım. Bu şekilde bir şeyleri çözemezsiniz."

Jack onun kolundan tutup çıkartmaya çalışmıştıki kadının onun silahını almaya çalışmasıyla Jack kadını hızla kendinden uzaklaştırmıştı.

"Bayan Yoon dışarıya çıkın lütfen."

Yoon denileni yapacakken boğazına bistüri dayanmasıyla olduğu yerde kalmıştı. Jack'se silahını kadına doğrultmuştu.

"Ölümüm Dr. Suho'yu geri getirmeyecek. Zarar görmek istemiyorsanız bırakın beni. Hem Jack de bunu yaptığınızı kimseye söylemeyecek. Öyle değil mi Jack?"

"Evet, söylemeyeceğim. Rica ediyorum sakinleşin."

"Ben bugün bu kadın yüzünden buraya katlanma sebebimi kaybettim. Daha fazla burada kalmayacağım."

"Tamam, eğer Dr. Yoon'u bırakırsanız sizi buradan çıkaracağım."

"YALAN SÖYLÜYORSUN!"

"İsteseydim eğer sizi hemen şimdi öldürebilirdim değil mi? Ama ben bunu yapmıyorum ve size şans veriyorum. Size yalan söylemiyorum."

"Ben buradan çıkana kadar bu bıçağı indirmeyeceğim."

"Hemşire Oh buradan bu şekilde çıkmanızın mümkün olmadığını siz de biliyorsunuz. Sizi mantıklı davranmaya davet ediyorum."

"BURADAN ÇIKMADAN ONU BIRAKMAYACAĞIM DEDİM!"

Jack silahın emniyetini indirdiğinde Yoon ona "YAPMA!" diye bağırmıştı. Kimsenin kendisi yüzünden zarar görmesini istemiyordu.

Yoon yutkunduktan sonra "Söylediğini yapacağız ve kimse karışmayacak. Bugün başka kimse ölmeyecek." dedi.

"Silahını indir ve bana doğru at."

Jack'in bunu yapmaması üzerine kadın bistüriyi biraz bastırmış Yoon'un derisinin kanamasına sebep olmuştu.

"Silahını at dedim."

Jack'in bu sefer istediğini yapmasıyla kadın yerden silahını almış Yoon'un başına dayamıştı.

Yoon önde kadın arkasında odadan çıktıklarında Yoon ona fısıldayarak "Buradan bu şekilde çıkamazsınız, öldürüleceksiniz." demişti.

"Biliyorum."

"O zaman neden bunu yapıyorsunuz?"

Jack'in gözlerini onlardan bir saniyeliğinede olsa çevirdiği anlarda kadın cebine belleği koymuştu.

"Başka bir yol buluruz. Yapmayın."

"Kapa çeneni ve yürümeye devam et."

Güvenliğin oraya kadar bu şekilde geldiklerinde önlerini açmayan güvenliğe karşı kadın tavana doğru bir el ateş etmişti.

"Hemşire Oh buraya kadar gelebilmenizin tek sebebi size zarar vermek istemediğimizden kaynaklanıyor. Lütfen kesin şunu. Şu an düzgün düşünemiyorsunuz." diyerek Jack onu yeniden sakinleştirmeye çalışmıştı.

"SİZE BENİM ARTIK KAYBEDECEK BİR ŞEYİM YOK DİYORUM! YOLU AÇIN!"

"Buradan geçseniz bile asansörle yukarıya çıkamayacaksınız. Dr. Yoon'u bırakın."

Yoon onlara doğru gelen Kang Tae'yi gördüğünde işlerin daha da karmaşık bir hale bürüneceğini anlamıştı. Son bir umutla "Bayan Oh, lütfen?" diye fısıldamıştı.

Kadının arkasından ona saldıran bir koruma kadının elinden silahı almaya çalışmış ancak kadın buna korumanın bacağına ateş ederek izin vermemişti.

"Başka kimsenin zarar görmesini istemiyorsanız bırakın gideyim. Bana birdaha yaklaşan olursa bu sefer hiç düşünmeden ona ateş edeceğim."

Kang Tae'nin "Dr. Yoon olmadan gidebilirsiniz." demesiyle kadın ona "Çıkışa kadar benimle gelecek." demişti.

"Kaybınız için size bu kadar toleranslı davranıyorum Hemşire Oh. Eğer buna devam ederseniz öldürüleceksiniz."

"Eğer onu bırakırsam ne olursa olsun gitmeme izin vermeyeceksiniz. Bu yüzden o da benimle gelecek."

Kadının Yoon'un tek koluyla boğazına sarılması ve şakağına yeniden silah dayamasının ardından birkaç adım geriye doğru yürüyerek dedektörden geçmişlerdi. Kadın bir korumayı asansörü çalıştırması için tehdit ediyorduki başka bir koruma kadının ellerini yukarıda tutarak Yoon'la aralarına girmişti. Kang Tae'yse tek eliyle Yoon'u belinden tutup çekerek onu bu kargaşanın içinden almıştı.

Kadın korumaya doğru tekrar silahını doğrultuyorduki Kang Tae kadının göğsüne doğru tek el ateş etmişti.

Yoon onu bırakmak istemeyen Kang Tae'nin elinden kurtulduğunda yapabileceği bir şey olup olmadığını anlamak için kadının yanına çökmüştü. Sol ventrikülünden vurulan kadının yaşama ihtimali yok gibi görünüyordu. Yinede birkaç kere ameliyathaneyi hazırlamaları için serzenişte bulunmuş ancak kimse yerinden kıpırdamamıştı.

Hemşire Oh son anlarını yaşarken bir koruma kadının elinden silahı almıştı. Yoon'sa onun ısrarla bir şeyler anlatmak isteyen gözlerine bakıyordu. Kadının gözlerini sağ cebinde kilitlediğini gördüğünde başını iki yana sallamıştı.

Göz yaşları yanaklarından akarken kadına "Değer miydi?" diye sormuştu.

"Değerdi." cevabı aldığındaysa bir türlü can veremeyen kadının elini sıkıca tutmuştu.

Kadının gözleri açık bir halde öldüğünü anladığında uzun süre yerinden kalkmamıştı. Sessizce dakikalarca onun başında göz yaşlarını dökmüştü. Cesetin başında toplanan insan kalabalığı arttığında Kang Tae onu kolundan tutarak ayağa kaldırmıştı.

Şimdi buradaki herkeste biraz öfke, belki korku ama en çok hüzün vardı. Çünkü Yoon aksine buradaki herkes birbirini tanıyordu. Bu kadının ölümü buradaki herkes için elbetteki yas tutmak demekti.

O donuk gözleriyle ona bakan insanlara bakarken Kang Tae onu yine kolundan çekerek asansöre bindirmişti. Crocksuyla yerdeki kan gölüne bastığı için asansöre de kan bulaştırmıştı, bunu farkettiğinde yutkunma ihtiyacı hissetmişti. Şimdi sağ cebindeki basit belki bir gram bile etmeyecek belleğin ağırlığı ona çok ağır geliyordu. Gözlerinden yanaklarına oradan da çenesine doğru yaşlar süzülürken bu kadından önce kendisinin başka bir çözüm bulamamış olmasından dolayı kendini suçluyordu.

Herkes onun bir şeyler yapabileceğine inanarak ona yardım etmeye çalışırken o bu lanet hastane koridorlarında dolaşmaktan başka bir şey yapamıyordu. Öyleyse şimdi o ne halta yarıyorduki? O gerçekten de becereksiz, tiksinilmesi gereken bir kadındı.

Asansörün köşesine çöküp kusmaya başladığında Kang Tae saçlarını yüzünden çekmiş o kusmayı bitirene kadarda sırtını sıvazlamıştı. Kusmayı bitirdiğinde çoktan açılmış olan asansör kapısından onu çıkartmış arabanın şöfor koltuğun yanındaki koltuğa otutturmuştu. Kang Tae, Jack'in getirdiği suyu ona uzattığında Yoon'un yerinden kalkarak ağaca doğru koşmasından yeniden kusacağını anlamış o da onun yanına gitmişti.

Yoon midesinde bir şey kalmayana kadar her şeyi çıkarttığında Kang Tae yüzünü yıkayıp ona su içirmişti. Şöfor koltuğunun yanına onu yeniden otutturmuş emniyet kemerini takmıştı. Arabayı çalıştırırken Yoon'un ağlarken gözlerini kapatmış olduğunu görmüştü. Onun kolay bir gün geçirmediğinin elbetteki farkındaydı. Bu yüzden ona bir süre müdahale etmeyecekti.

Taedong nehrinin kıyısına geldiklerinde onun uyumuş olduğunu düşünerek ses çıkartmamaya çalışmıştı. O karmaşanın içerisinde onu yalnızlığa teslim etmek istemediği için onu hastanede bırakmamıştı ama onun izni olmadan onu evine de götüremezdi. Bunun için Yoon'a vermiş olduğu hala bir sözü vardı.

Yoon artık hareket etmediklerini anladığında kısaca Kang Tae'ye bakmış sonra da bakışlarını onun gibi nehre çevirmişti. İlk cümlesiyse "Onu öldürmek zorunda mıydın?" olmuştu.

"Bana başka bir çare bırakmadı."

"Sen bunu yapmasaydın da muhtemelen o kimseyi öldürmeyecekti."

"Bu riski göze alamazdım. Gözü artık hiçbir şeyi görmüyor gibiydi."

"..."

Yoon arabadan indiğinde Kang Tae de onunla beraber arabadan inmişti. Bugün yaşadığı her şeyi tekrar tekrar ona hatırlatan zihni fazlasıyla ona ağır gelirken o ayakta kalabilmek için celladından güç almaya çalışıyordu. Çünkü onun yardımı olmadan bu kısır döngüyü kıramayacağının farkındaydı. Konuşmadıkları bu onbeş günde, bir gün olsun hastaneden dışarıya çıkamamıştı. Bu böyle devam edemezdi. Güney'e gitmeliydi.

"Bir süre hastaneye gitmen senin için iyi bir fikir olmayacaktır. Yine de oraya seni tekrar götürmemi istiyor musun?"

"İstemiyorum."

"O halde seni evime mi götürmeliyim?"

"Kendi evime gitmek istiyorum."

"Güney'den döneli daha çok olmadı. Yakın zamanda yeniden oraya gidemeyiz."

"..."

"Seni benim evime götürmeme izin ver. Eğer benden rahatsızsan varlığımı bile hissetmemeni sağlayacağım."

"Zaten sen yanımda yokken de artık benim için hep varsın. Kısaca benim için Kuzey'deyken nerede olduğumun bir önemi yok."

"..."

"Çünkü yaşadığım her şey bir şekilde seninle ilgili ve ben sürekli üstümde senin baskını hissediyorum."

"..."

"Nerede kalacağıma, ne yapacağıma ya da kiminle ne konuşacağıma kadar sen karar veriyorsun."

"..."

"Sana tüm bunlardan sıkıldığımı söylediğimdeyse bana vermiş olduğunu düşündüğün aslında senin daha önce benden almış olduğun en temel olan haklarımı sayıyorsun."

"..."

"Şu an yapmak istediğim şey senin evine ya da hastaneye gitmek değil kendi kabuğuma çekilerek kimseyi görmeden bütün bu olanları sindirmeye çalışmak ama bu benim için mümkün olamıyor. Çünkü sen benim elimden bunu da alıyorsun."

"..."

"Yürüyüşe çıkmak istediğimde, hadi bunu geçtim hastanede hasta bakarken bile adamların benimle geliyorlar."

"..."

"Hiçbir halta yarayamayan ben gerçekten senin düşündüğün kadar tehlikeli bir kadın mıyım ki sen bu kadar çok önlem alıyorsun?"

"Hastaneden dışarıya çıkabildiğin için evet sen tehlikeli bir kadınsın ve nedense sen en çok sorun çıkartan insanlarla takılmayı tercih ediyorsun. Her korumaları atlattığında ben seni onların yanında buluyorum."

"Bugün sorun çıkarttıklarını düşündüğün benim görüştüğüm o iki insan öldü. Beni rahat bırakmamak için bir sebebin yok artık."

"Hastaneden hiç çıkmamayı kabul ediyorsan eğer söylediğin şeyi yapacağım." diyen Kang Tae'yle gülmeye başladı.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

"Eğer istediğin ölçüde sana özgürlük vermemi istiyorsan bana kendini kanıtla ve sana güvenmemi sağla Yoon."

"Güney'de sorun çıkartmamış olmam senin için yeterli bir kanıt değil mi? Bana güvenmen için daha ne yapmam gerekiyor?"

"Kim Suk Yeol'ün güvenini kazanman gerekiyor."

"Adi herifin tekisin."

.................................................................

Çift kişilik yatağın yanlamasına uzanırken sol eliyle tavandaki desenleri havaya çiziyordu. Bundan birkaç saat önce Kang Tae'yle sonucu olmayan bir tartışmaya girmiş en sonundaysa kendini burada kilitli bulmuştu. Kabul ediyorduki bazen Kang Tae'nin damarına basmayı iyi başarıyordu. Ona annesinin, evladının böyle biri olarak yetişeceğini öğrenecek olsaydı ölmek pahasına onu doğurmak istemeyeceğini söylemişti. Bunun için biraz içinde pişmanlık taşısa da Kang Tae'nin ona verdiği zarar bu sözlerinden çok daha ağırdı. Bu yüzden ondan özür dilemeyecekti.

Scrubsının cebindeki hafıza kartını kullanabileceği güne kadar bu odanın banyosundaki bir spot lambasını söküp elektrik kablolarının arasına saklamıştı. Onu üstünde taşıyamayacağının farkındaydı.

Piyano sesi duymaya başladığında gözünden akan yaşlar kulağına doğru süzülmüştü. Onu bu şekilde itmeye devam ederse hiçbir şey elde edemeyeceğini biliyordu ancak tüm bunları yaşarken her şeye göz yumup ona kucak da açamıyordu. Ne yapması gerektiğini bilemeyecek haldeydi ve ne yaparsa yapsın tıpkı bugünki gibi her şey elinde patlıyormuş gibi hissediyordu.

Saat sabah dört sularını gösterdiğinde kapısının kilidi açılmıştı. Yoon'un sakinleşmiş olduğunu gören Kang Tae ona temas etmeyecek şekilde yanına uzandığında Yoon'un tavana bakma nöbetine katılmıştı.

"Bugün ameliyat ettiğin hastanın ameliyat olmaması gerektiğini neden bana söylemedin?"

"Sen hariç oradaki yetkisi olan herkese söyledim ancak kimse beni dinlemedi."

"Biraz önce ölmüş."

"..."

"Seni birazcık tanıyorsam ne olursa olsun o ameliyata girmezdin. Neden girdin?"

"Biri eğer bu kadar çok ölmek istiyorsa onu kurtarmaya çalışmanın mantıksız olduğunu düşündüm."

"Ne zamandır bu kadar soğuk kanlısın?"

"Sana bunu daha öncede söylemiştim. Kendini bitirme kararı alan biri başkasını öldürmekte o kadarda zorlanmaz."

"Değişiyorsun."

"Bunu istemiyor muydun?"

"Evet ama sen değişirken kendinden de bir şeyler kaybediyorsun. Her gün gözümün önünde bir bakıma eriyorsun."

"..."

"Günlerce uyumadığın oluyor, bazen yemek yemiyorsun, farkında olmadan kendi kendine konuştuğun da oluyor. Sanırım değişiminin bedelini bu şekilde ödüyorsun."

"..."

"Neden bir şey söylemiyorsun?"

"İkinci kez söylememem gereken şeyleri söylemek istemediğim için."

Kang Tae gülümseyerek "Sen birinin canını yakmak istediğinde kesinlikle bunu başarıyorsun." demişti.

Tavanı izleme nöbetleri Yoon'un sabaha karşı uyumayı başarmasıyla bitmişti. Kang Tae onun üstünü örtmüş sessizce odasından işe gitmek için çıkmıştı. Akşam yemek saatini kaçırarak eve döndüğünde Yoon'u çalışma odasındaki kütüphaneden kitap ararken bulmuştu. Muhtemelen televizyondaki Kuzey Kore propaganda programları pek ilgisini çekmiyordu.

Yoon çince bir kitap bulduğunda içini karıştırmaya başlamıştı. Neden kütüphanede böyle bir kitabın olduğunu anlamıyordu. Kang Tae onun kitabı ters tuttuğunu farkettiğinde gülerek kitabı düzeltip tekrar ona vermişti.

"Sanki düz baksam bir şey anlayacakmışım gibi davranıyorsun. Neden kütüphanende Çince kitaplar var?"

"Çince öğrenirken okumak için almıştım."

"Çok ilginç."

"İlginç olan ne?"

"Çince biliyor olman."

"Çinlilerle çok fazla ticaret anlaşmamız var. Yani Çince benim için önemli."

"..."

"Üsteki kitaplar ingilizce. Onlardan okuyabilirsin. Ben uyumaya gidiyorum."

"..."

Yoon gece geç saatlere kadar kitaplarla uğraşmış gözlerinin yorulduğunu anladığındaysa hepsini yerine koymuştu. Odasına gidip uyumaya çalıştığında yine sabahlayacağını anlamıştı. Tek başına sabahlamaktansa yanında Kang Tae'nin olması ona bir tık iyi geliyordu. Hem bu, amaçları doğrultusuna da zıt bir davranış değildi.

Bundan sonra ona kapılmaktan korkmayacaktı. Zaten kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünen bir insanın daha çok dibe batmaktan korkması da gereksizdi. Bunu dün Hemşire Oh'tan öğrenmişti.

O kadın kaybedebileceği hiçbir şeyinin kalmadığına inandığında gözünü güvenlik sayısının otuzu bulduğu silahlı insanların arasına dalabilecek kadar karartmıştı. Şimdi o kadının yanında onun korktuğu bu şey çok saçma ve gereksizdi. Çünkü Kuzey'in giriş anahtarı da çıkış anahtarı da Kang Tae'deydi. Onunsa bu anahtara kesinlikle ihtiyacı vardı.

Bu yüzden eline yastığını alarak Kang Tae'nin odasına gitmiş ölü gibi yatan adamın arkasına yastığını koyarak uzanmıştı. Kang Tae'yse onu farkettiğinde alnına belli belirsiz dudaklarını bastırmış onu göğsünde uyutmuştu.

Oyun kartları yeniden dağıtılırken Yoon celladının bedenine kollarını sıkıca sarmıştı. Aşk onlar iki ucu keskin bıçaktı. Hangisi hayatta kalırsa kalsın ikisi de bu oyunda kan kaybetmeye mahkumdu. Çünkü biri için aşk bir silah diğeri içinse bir bağımlılıktı. En azından şimdilik bu böyleydi.

Y/N: yeni bölüm için oy sınırımız: 7

 

 

Bölüm : 03.02.2025 00:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...