9. Bölüm

9

sevim Öğmenoğlu
sevim_svim

 

"Mezarlıklardan korkan insanlar, en sevdiklerini kaybetmemişlerdir henüz."

 

❀❀❀

 

3 HAFTA SONRA

 

"Esra'nın telefonu en son evinde sinyal vermiş Hazal."

 

"Yani?"

 

"Yanisi...Gerçekten sıkıntı. Hiçbir şekilde kimlik, kredi kartı vs etkinliği olmamış bu sürede. En son nerede görüldüğüne dair bir sürü spekülasyonlar var çevrede. Herkes farklı bir şey söylüyor. Kız iki farklı yerde aynı anda olamayacağına göre...Birileri yalan söylüyor ama bunu tanımlamak zor."

 

"Kameralar ne alemde? Arama başlattınız mı peki o adam için?"

 

"Tabi ki. Şu anda ifade veriyor zaten. Süreci biliyorsun. Esra'nın kaybolmasının ardından ilk 24 ve 48 saat çok önemliydi. Ama 3 hafta yani şu saat itibariyle 504 saat eder."

 

"Anlıyorum. Ne yapmalıyım peki?"

 

"Onu kaçıran kişi...Fidye veya bir şey istemek için seni arayabileceği için telefonu açık tuttun hep ama bir arama veya bir mesaj gelmedi değil mi?"

 

"Evet, öyle. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum." Dedim Furkan'ın gözlerine bakarak.

 

"Onu korumalıydım." Dedim bu sefer de kısaca

 

Furkan tam konuşmak için ağzını açacaktı ki, bir kadın polis memuru onun yanına gelip bir dosya uzattı.

 

Esra KEREM'in dosyası. HTS kayıtları ve bir sürü şey burada. Buyurun." Dedi ve gitti.

 

Furkan az önce kadın memurdan gelen HTS kayıtlarını incelemeye başlamadan, kart vb şeyleri tekrardan koltuğuna oturup incelemeye başladı ve beni yanına çağırdı.

 

"Şimdi..."

 

Furkan bir anlığına duraksadı.

 

"S.Ö isimli hanımefendinin ifadesine göre 16 Ocak Çarşamba günü markette kartla ödeme yapılmıştı. Güvenlik kameralarında gördüğümüz o kişi evet gerçekten de Esra'ysa -yüzü gözükmediğinden sadece vücut hatları ve kıyafetlerinden bunu anlayabildik.- kendi kartından alışveriş yapmadı."

 

"Kadın madem Esra'yı gördüğünü iddia ediyor, bunu biz de güvenlik kameralarıyla destekliyoruz, ama körü körüne destekliyoruz çünkü biz bunu kıyafet ve vücut tipinden anlamaya çalışıyoruz. Ama burası İstanbul. Onun görüşüne benzeyen biri de olamaz mı?"

 

"Sen merak etme Hazal. Ben bu S.Ö denen şahısı araştıracağım. Yakında kokusu çıkacak."

 

"Yani... Neden kart kullanımını hatırlıyor? Neden bize o ilk zamanlarda ulaşmadı? Ayrıca neden Esra'nın olduğuna inandı."

 

"Bilmiyorum Hazal, bilmiyorum."

 

Başımı evet anlamında salladım ve tebessüm ettim. Ama diyorum ya, acının tatlı tabessümüydü bu.

 

Furkan dosyayı masanın üstüne koydu, elini yavaşça alnına götürdü. Gözlerini kısmış, derin bir düşünceye dalmıştı. O an, odanın içindeki sessizlik neredeyse elle tutulur hale gelmişti. Dışarıdan gelen hafif uğultu bile kesilmiş gibiydi.

 

Bir adım yaklaştım masaya. Dosyanın içindeki belgelerden bir şeyleri seçip okumaya çalışıyordum. Her bir satır, Esra’ya dair yeni bir ipucu gibi görünüyor, aynı zamanda her kelime daha fazla karanlığa çekiliyormuşum hissi yaratıyordu.

 

"Furkan..." dedim sessizce. Sanki daha yüksek sesle konuşursam her şeyin bozulacağından korkuyordum. "S.Ö.'nün ifadesine tekrar odaklanabilir miyiz? Orada bir şey var, biliyorum."

 

Furkan gözlerini bana dikti, ama bu sefer yüzünde farklı bir ifade vardı. Bir şey anlamış gibi, bir şeyler çözmeye çok yaklaşmış gibiydi. Hızla bilgisayarın klavyesine uzandı ve birkaç tuşa bastı. Ekranda güvenlik kamerası görüntüleri belirdi.

 

"Bak," dedi, başını hafifçe yana eğerek. "S.Ö.'nün bahsettiği günün kamera kayıtları burada. Esra olduğunu düşündüğümüz kişi, marketteki o kasanın önünde. Ama fark ettin mi? Arkasında biri var."

 

Ekrana eğildim. Kamera görüntüleri, kalitesiz ve bulanıktı. Esra’ya benzeyen kadının arkasında duran, uzun boylu bir adam dikkatimi çekti. Siyah bir şapka takmış, yüzü neredeyse tamamen gölgede kalıyordu. Ama duruşu, omuzlarının genişliği... Garip bir şekilde tehditkârdı.

 

"Bu adam kim?" diye sordum hızla.

 

"Henüz bilmiyoruz," dedi Furkan. "Ama hemen öğrenmeye başlayacağız. Eğer bu adam Esra’yı takip ediyorsa ya da onun kaybolmasında bir rolü varsa..."

 

Sözünü tamamlamadı. Ama gerek de yoktu. Gözlerindeki ifadeden ne düşündüğünü anlamıştım.

 

❀❀❀

 

O akşam evde yalnızdım. Telefonumu yanı başımdan ayırmıyordum. Artık sanki beynim yarı donmuş gibi hissediyordum. Kanepede başımı geri yaslayıp televizyondan bir haber kanalı açtım ama haberler çokça iç karartıcıydı. Televizyonu tamamen kapattım. Ama bir şeyi, bir kötülüğü görmüyor, duymuyor ve bunu dile getirmiyor olmamız, bunun olmadığını göstermezdi.

 

Aras: Bugün seninle konuşamadık, malum, ameliyata girdim birkaç kez. Zorluydu. Herhangi bir gelişme var mı?

 

Siz: Hayır. Maalesef. Umudumu kaybediyorum. 3 Hafta.

 

Aras: Biraz klasik olacak ama nefes aldığımız ve gökyüzünde yıldızlar hâlen olduğu sürece umudumuz hep vardır. Hazal.

 

Seni aramamı ister misin?

 

Siz: Hayır teşekkürler.

 

Aras: Nasıl istersen, ben...Biraz işim var.

 

Aras'a cevap vermeden telefonu yanımdaki orta masaya bıraktım. Dikkatli olmalıydım ama ne yapabilirdim ki? Kanepede normal oturma pozisyonunda oturup başımı ellerimin arasına aldım. Normal zamanlarda bu kadar stres yaşamazdım. Ama daha önce de hiç kayıp vermemiştim. Kayra hariç.

 

Ölümü çok trajik olmuştu aslında onun. Klasik, üniversite öğrencisinin, hayatını gezmeye adaması gibi de diyebiliriz. Çok felsefik biriydi aslında Kayra.

 

...Ama ölüm, felsefeden pek anlamazdı. Kayra'nın ölümünden sonra içimde bir şeyler değişmişti. Dünya bir şekilde daha karanlık, daha soğuk bir yer olmuştu. Şimdi Esra’nın kayboluşuyla o karanlık daha da derinleşiyordu.

 

Gecenin sessizliği, düşüncelerimin ağırlığını daha da artırıyordu. Furkan’ın söyledikleri, S.Ö.'nün ifadesi, marketteki adam... Bunların her biri beynimde bir yapbozun eksik parçaları gibi dolanıyordu.

 

Telefon bir kez daha titredi. Arayan Furkan’dı. Hızla açtım.

 

“Hazal, yeni bir bilgi var,” dedi. Sesi telaşlıydı.

 

“Ne oldu?” dedim, koltuğun kenarına doğru eğilerek.

 

“Esra’nın kaybolduğu gün, marketin yakınlarındaki bir güvenlik kamerası daha incelenmiş. Aynı adamın Esra’yı takip ettiğini net bir şekilde görebiliyoruz.”

 

“Ne demek bu?” dedim, kalbim hızlanarak.

 

“Bu adam yalnızca markette değil, sonrasında da Esra’nın peşinden gitmiş. Kamera görüntülerine göre bir ara sokağa girdikleri görülüyor."

 

"Ee?"

 

"Sonrasında kayıtlar kesiliyor."

 

"Nasıl kesiliyor?"

 

“Bilmiyoruz,” dedi Furkan, sesi daha da ciddileşerek. “O sokakta kameralar ya bozuk ya da biri özellikle kayıtlara müdahale etmiş olabilir. Bu durumda teknik ekiple detaylı bir inceleme yapacağız.”

 

Derin bir nefes aldım, ama ciğerlerime dolan hava bile ağır geliyordu. "Yani, Esra o adamla o sokağa girdi ve... sonra hiçbir iz yok?"

 

“Evet, şu an elimizdeki bilgiler bu kadar. Ama bu yeni kayıt, bizi doğru bir yöne yönlendirebilir. Sokağı ve çevresini taramaya başlayacağız.”

 

Bir süre sessizlik oldu. Sanki her kelimenin ardından havada asılı kalan gerilim, odayı gittikçe daha boğucu bir hale getiriyordu.

 

“Furkan,” dedim sonunda, sesim çatallanarak, “ya Esra hâlâ hayattaysa ve biz onu bulmakta geç kalıyorsak? Ya o her dakika daha da uzaklaşıyorsa?”

 

“Haklısın,” dedi Furkan, ama sesindeki sertlik kararlılık içeriyordu. “Ama o adamı bulursak, Esra’ya ulaşmamız daha kolay olacak. Şimdi o ara sokakta kimlerin yaşadığına, giriş-çıkışlara ve o gün kimlerin oralarda olduğuna odaklanmamız gerekiyor.”

 

“Tamam,” dedim, gözlerimi yere sabitleyerek. Ama içimde, yardım edemediğim bir suçluluk hissi vardı. Esra’yı koruyamadım. Ona yeterince dikkat etmedim.

 

“Beni habersiz bırakma,” diye ekledim. “Bir şey bulduğun anda hemen haber ver.”

 

“Tabii,” dedi Furkan, ardından telefonu kapattı.

 

❀❀❀

 

Telefonu masanın üstüne bıraktım ve bir süre boş boş duvara baktım. Her şey üst üste geliyordu. Bir yandan Esra’nın kayboluşunun ağırlığı, diğer yandan geçmişin üzerime bıraktığı izler… Özellikle Kayra’nın trajik kaybı. Onu hatırladıkça içimdeki acı dalgası yeniden kabarıyordu.

 

O anda aklıma Aras’ın mesajları geldi. “Nefes aldığımız ve gökyüzünde yıldızlar hâlâ olduğu sürece umudumuz hep vardır.” Bu sözler bir yandan içimi ısıtırken, bir yandan da gerçeklikten ne kadar uzak olduğumu hatırlatıyordu.

 

Ayağa kalkıp pencereye yöneldim. Dışarısı karanlık ve sessizdi. Sokak lambalarının loş ışığı, bu kasvetli geceye bile yeterince aydınlık veremiyordu. Furkan’ın bahsettiği ara sokak bir an gözümün önüne geldi. Esra oradaydı. Peşinde o tehditkâr adamla. Ama sonra?

 

Sonrası neden bu kadar karanlıktı?

 

Her karanlığın bir aydınlığı var mıydı?

Bölüm : 17.01.2025 00:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...