''Aptal olduğunu daha önce söylemiş miydim?'' dedi elimdeki bıçağı, kendi gücüyle bana doğru doğrultmuşken.
Ben cevap vermeyince o devam etti.
''Sen aptal olabilirsin ama ben değilim.'' deyip bıçağı elimden aldı ve yatağın kenarına attı.
Ellerini ellerimden çekince titrediğimi fark etmiştim. Kalbim deli gibi atıyordu.
''Beni öldürmek istedin,'' dedi yüzüme yaklaşarak. ''Seni öldürmek istemedim,'' diye fısıldadım, gözlerim dolu doluydu.
''Ama yapabilirdin,'' diye karşılık verdi, yüzündeki ifade acımasız ve sertti.
''Hayır, asla!'' diye bağırdım, titreyen sesimle. O acımasızca gülümsedi. Gözlerimdeki aynı korkuyu bilmem kaçıncı kez görmekten zevk alıyordu.
''Yapmam için bana bahane veren sensin.''
Elleri arkamdan belime sarılırken gerginlikle nefes verdim. Onu hiçbir tip katile kategorize edemiyordum.
Ayağımla geriye doğru attığım tekmeyle sarsıldı. Bunu şu ana kadar nasıl akıl edememiştim?
Onun geri çekilmesiyle yatağın kenarında duran bıçağı hızla alıp ona savurdum.
''Hoşuma gidiyorsun...Güneş.'' dedi vurgulayarak.
''Bir 'kadın' tutsağa göre fazla cesursun.''
''Bir 'aptala' göre fazla iddialısın. Senden akıllı olmamı kabullenemiyorsun.''
'''Akıllı olman mı?'' diye alaycı bir gülümsemeyle sordu. ''Belki de sadece şanslısın. Ama şimdi bu şansın sona eriyor. Tik...Tak...Tik...Tak...''
Gözlerimiz birbirine dikildi ve bir süre sessizce durduk. Sonra, hızla hareket ettim ve ona doğru saldırdım. O da bıçağıyla karşı koydu ve birbirimize sıkıca kenetlendik.
''Seni durduracağım, Saye,'' diye homurdandım.
''Denemeye devam et, Peri,'' diye karşılık verdi.
Bu savaşın galibi ben olacaktım.
Onu alt etmeye kararlı bir şekilde onu daha da sert bir şekilde ittim. Mücadelemiz devam etti, her birimiz geri adım atmayı reddettik. Öyle ya da böyle buna son vermem gerektiğini içten içe biliyordum. Yaptığı onca şeyden sonra kazanmasına izin veremezdim. Büyük bir kararlılıkla tüm gücümü topladım ve onu tekrardan geri ittirdim ama hiçbir şey olmadı. Tökezlediğinde, fırsatı değerlendirdim ve ileri atılarak onu yere sabitledim. Gözlerimde şiddetli bir parıltıyla son darbeyi indirmeye hazır olarak bıçağı kaldırdım."Son sözün var mı, Gölge?" diye sordum, sesim soğuk ve tereddütsüzdü.Yüzünde meydan okuyan bir gülümsemeyle bana baktı. "Benden asla kurtulamayacaksın Güneş. Ben her zaman seninle olacağım."Bir an tereddüt ettim, sözleri omurgamdan aşağıya bir ürperti gönderdi.Bıçağı yine onun öğrettiği gibi kalbine saplamak için harekete geçmeye bir an bile tereddüt etmeden ikinci kez bıçağı kaldırdığımda beni bileğimden tutup aniden altına aldı. Kollarımı yere sabitlediğinde öldüğümün resmiyetiydi bu. Mezar taşım olur muydu acaba?
''Ben her zaman kazanırım.'' dedi. Elimdeki bıçağı sertçe alıp iki elimi bir yerde buluşturup tek eliyele sıkıca tuttu. Boynuma dayanan bıçağın keskinliğini tahmin etmek zor değildi. Nefesimi tuttum. Korkuyla titreyen ellerimle ona bakarken, gözlerindeki kararlılık beni daha da dehşete düşürdü. O an anladım ki, onun karşısında hiçbir şansımın olmadığını. Kalbim hızla çarparken, bıçağın keskin ucu boynuma doğru bastırdı. Son nefesimi vermeye hazırlanırken, aklımdan sadece bir düşünce geçti: "Belki de gerçekten her zaman kazanıyordu."
''Onları yalnız bırakma fikri ne kadar mantıklı?'' dedi Efnan bıçağı gözünün hizasına koyup eyeliner çekerken.
''Bilmem,'' dedi Görkem. ''O kız korkutuyor beni. Gölge'ye bir şey yapar mı?''
''Gölge sanki onu tutmayacak,'' dedi Ömer de arkadan. ''Asıl tehlikede olan Peri.''
Efnan, Ömer'e ''Sen aşık mı oldun o kıza?'' dediğinde Ömer gözlerini rahatsızca devirdi.
''Gölge onun ona Saye demesine nasıl katlanıyor?''
''Bilmem, ben ona Saye dediğimde boğazımı kesmekle tehdit etmişti.'' deyip güldü Ömer.
''Sen neden o kızı tutuyorsun?'' dediğinde Efnan bozuldu. Aynadan Ömer'e kızgın bir bakış atıp işine devam etti.
''Eee, cevap ver.'' diye baskıladı Görkem, Efnan'ı.
''Pardon da, size ne bundan?'' diye ters cevap verdi Efnan.
Onlara dönüp ilk önce Ömer'i olmak üzere ikisini de süzdü.
Görkem sırıtarak: ''Bence lezbiyensin.'' dedi.
Efnansa''Siktir git.'' diyerek sırıttı.
''Yine de mini etek giymen benim açımdan hiç hoş değil.'' deyip göz kırptı Görkem.
Ömer onların aptal konuşmalarını dinlemekten sıkılmıştı.
''Siz iki ergen burada saçma sapan cilveleşin, ben gidiyorum.'' deyip çıktığında Görkem ve Efnan da onun peşinden ilerlediler. Efnan da Ömer de aslında onlara bir şey olup olmadığını merak ediyordu.
Ömer şoför koltuğuna, Efnan yanına, Görkem de arka koltuğa oturmuştu.
''Teyp açayım mı?'' dedi Efnan.
''Bence de. Hiç olmadığım kadar gerginim.''
Görkem sırıtarak Ömer'in başına hafifçe vurdu.
''Piç.'' dedi Ömer sesli şekilde.
''Çok ayıp benim annem başkasından yapmadı beni.''
''Annene seni doğurduğu için saygım yok, özür dilerim.''
Görkem gözlerini devirdi ve sırıtması yüzünden yok oldu.
İki arkadaşın şakalaşmasını gören Efnan gözlerini devirerek dikkatini yola çevirdi. Bir şeylerin yolunda gitmediği hissinden kurtulamıyordu ama konuyu gündeme getirerek ortamı bozmak da istemiyordu. Bunun yerine teypten çalan müziğe odaklanmaya karar verdi ve neşeli sohbetlerle ortamı hafifletmeye çalıştı. Birkaç saate Gölge ve Peri'nin olduğu eve geldiklerinde ürpertici bir hava sezdiler. Çok fazla sessizdi. Ya şu ana kadar kıyamet kopmuştu ya da kopacaktı. Bu hissediliyordu. ''Sikeyim,'' dedi Görkem, ''Kesin yiyiştiler o yüzden bu kadar sessiz.''Ömer yargılayıcı bakışlarla Görkem'e baktı ve iki katlı eve doğru ilerledi. ''Anahtar bende var.'' dedi Efnan ve onun önünde olan Ömer'e uzattı. Görkem umursamazca eve doğru ilerlerken Efnan ve Ömer çoktan içeri girmişlerdi. ''Arkadaşlar,'' dedi Görkem sırıtarak: ''Gözleriniz kapalı girin içeriye maazallah, aman aman.'' Efnan, ''Kes çeneni.'' diye cırladığında aynı zamanda orta parmak çekiyordu.
Ömer'den önce Efnan içeri girdi...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.57k Okunma |
43 Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |