
Ben, Handan annem ve yanındaki tanımadığım adam, yanımızdaki polis memurları ve diğer ekipler dahil en az yirmi kişiyle karakoldan çıktığımızda En az yirmi kişi vardık. Polisler ve diğerleri basın mensuplarını uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Ben bir katilin yanında katil olmuştum...
Kalabalık grupla birlikte karakoldan ayrılırken havayı etkisi altına alan huzursuzluk hissinden kurtulamadım.
Annemin yanında gelen kimliği belirsiz -babam- olan adamın varlığı da gerilimimi artırdı. Benim babam yoktu ki?
Polis memurları ve diğer ekip üyeleri yüksek alarma geçerek durum ortaya çıktıkça basını uzakta tutmaya çalışıyorlardı. Grubun yanında yürüdükçe durumun ağırlığını hissetmeye başladım üzerimde.
Aklımda bir sürü soru uçuştu ve belirsizlik düşüncelerimi yavaş yavaş gölgeledi.
Etrafımı saran kaos ve telaşın ortasında, annemin yanındaki adamı ve onun tüm bunlardaki rolünü merak etmeden duramadım.
Durumun bu denli ciddiyeti üzerime ağır geliyordu ve gelişen olayların her şeyi değiştireceğini biliyordum.
Kalabalığın içinde ilerledikçe durumun gerçekliği daha da netleşti ve kendimi önümdeki zorluklara hazırladım.
Önümdeki yolculuk tıpkı o otobüs yolculuğu gibi belirsizdi ama kesin olan bir şey vardı; artık sınırlarımı hiç hayal etmediğim şekillerde test edecek bir gizem ve entrika ağına karışmıştım.
Gazetecilerin aptal soruları ve Egemen'in biz eşlik etmesiyle bile zorla geçtiğimiz polis arabasında annem bana o kadar sıkı sarılmıştı ki...
Onun kokusunu, beni büyüten kadının kokusunu o kadar çok özlemiştim...
"Eve götürün." Dedi annem.
"Devlet talimatı. İlk önce sağlık kontrolü." Dedi Egemen.
"Peki," dedi annem dolu dolu gözlerle bana sarılarak.
Hastaneye vardığımızda polislerle içeri girdiğimizde küçük bir kız beni işaret etti.
"Anne bak o kız!" Dedi annesine. Annesi ise onu kolundan tutup sertçe benden uzaklaştı.
Karnımı tutup doktorun odasına Egemen ve bir polis memuruyla birlikte girdiğimizde buraya gelirken çoktan haber verilmiş doktor beni garipsemedi.
"Sen çık." Dedi Egemen memura.
"Ama..." Dedi memur.
"Sana çık dedim!"
Memur da ben de Egemen'in bağırmasıyla birdenbire ürperdiğimizde doktor imalı şekilde öksürdü.
"Kendini nasıl hissediyorsun?" Dedi doktor bana. Yüzüne baktım.
"Bilmiyorum."
"Adın ne?"
Hafızamı yokluyordu.
"Güneş...Güneş Demir."
İki kaşını kaldırdı.
"Peri Ege?"
İndirdi kaşlarını.
Egemen'e baktı.
"Zihni karışık." Sonra bana döndü.
"Bana hatırladığın son şeyleri anlatır mısın?"
"Ben... Tecavüze uğradım. Sonra burdayım. Öncesi yok... Otobüs..." Dedim dişlerimi sıkarak. "Önümüzü kestiler, sonra...Muavin vardı."
"Bir beyin tomografisi istiyorum...Ve birkaç şey daha. Sizi yönlendirecekler." Dedi doktor.
Doktorun bu talimatlarına uyup beyin tomografisi ve diğer tetkikleri yaptırırken Egemen, diğer memurlar ve en başta da annem endişe ve kararlılık karışımı bir ifadeyle yanımda kaldılar.
O adam sadece susuyor, konuşmuyor ve sadece denilenleri müthiş bir sessizlikle yerine getiriyordu.
Saatler geçti, belki de dakikalar bilmiyorum ama ordan oraya giderken bunları tahmin etmek zordu.
Doktor sonuçları dikkatle incelerken "Bazı haberlerim var," diye başladı.
Ses tonu ciddiydi. "Testler beyin sarsıntısı geçirdiğinizi gösteriyor, muhtemelen kafanıza aldığınız bir darbeden dolayı, ya da psikolojik. Bu tür yaralanmalarda hafıza kaybı ve kafa karışıklığı yaşamak yaygındır."
Doktor devam ederken annem rahatlatıcı olması için bir elini omzuma koydu.
"Durumunuz göz önüne alındığında dinlenmenizi ve gözlem yapmanızı öneririm. İyileştikçe hafızanız yavaş yavaş yerine gelebilir. Bu arada sakin olmanız ve yorucu aktivitelerden kaçınmanız önemlidir. Hatırlamak için kendinizi zorlamayın."
Annem ve Egemen onaylayarak başını salladı. İkisinin de gözlerinde rahatlama ve kararlılık karışımı vbir ifade vardı.
Doktorun odasından çıkıp çığlıklarla ağlamaya başladığımda nefes alışım zorlaşıyordu. Histerik ağlamalardan nefret ediyordum.
"Sakin ol." Dedi o adam.
Çok yardımcı oldun canım sağ ol.
****
Yazar'dan:
"Boynundaki kesiği gördün değil mi?" Dedi Nilay umursamazca. "Tecavüze uğramış ayrıca."
Oğuzhan başını evet anlamında salladı. "Güneş kim? Karalamanın altından da rahatça görünüyor ki, Güneş Demir yazılmış."
Sevil elini iki yana açıp "Bilmiyorum." Dedi. "Sanırım devlet bu konuda bize yardımcı olacak. Nasıl bir görev aldık başımıza kim bilir!?"
"Bizim görevimiz suçluları yakalamak. Kurbanları bulup onların psikolojilerini düzeltmek değil." Diy ekledi Nilay, Sevil'e.
Oğuzhan, "Kızlar şu psikolog geldi mi?" Dediğinde Nilay telefonunda birkaç tuşa basıp üniformasının cebine geri koydu telefonu.
"Birazdan burada amirim." Dedi. Normalde Oğuzhan ve Nilay nişanlıydı ama böyle olaylarda ilişki değil rütbe öncelikli gidiyorlardı. Üslerinin ricası buydu. Aksi takdirde mesleklerinden, ya da en azından oradaki şu an olağan yerlerinden menedilip sürülebilme ihtimalleri çok yüksekti. Teşkilat içinde ilişkiye izin verilmiyordu.
"Kızda bir şeyler var." Dedi Emre.
Emre genelde konuşmaz, ama konuştuğu zaman da dediği şeyler doğru çıkardı...En azından şimdiye kadar öyle olmuştu. Dikdörtgen masanın etrafında oturan birçok polis aynı kanaatteydi.
Dakikalar sessizlikle akıp giderken psikolog içeri girdi.
Kendinden emin bir şekilde gelip masaya oturduğunda Emre, hayran hayran ona baktı.
"Öncelikle size kendimi tanıtayım, ben Büşra Yıldırım. Bu Peri Ege vakasında size yardımcı olmak için geldim. Gerekli tüm bilgileri aldım merak etmeyin." Derken gri ceketini düzeltti.
Oğuzhan bir şey söylemeden cebinden çıkardığı kağıdı masadan psikoloğun önüne sürdü.
"Bu yazıyı yorumla."
"Birkaç dakika sadece..." Dedi psikolog.
Yazıları okudu: Bana tecavüz etti. Hamileyim. Bunun öncesinde ve sonrasında ne olduğunu hatırlamıyorum.
Masadan kafasını kaldırıp etrafında polislerden oluşmuş garip çemberdeki herkesle göz teması kurdu ve kemik gözlüklerini çıkarıp masaya koydu.
"Tecavüz ve hamileyim kelimeleri bastırılarak yazılmış." Dediğinde Nilay göz devirdi.
"Yani?"
"Yanisi, Nilay Hanım: Stresli ve gergin." Deyip kağıttaki 'Hamileyim' kelimesinin ilk harfini, yani 'H' harfini parmağının ucuyla gösterdi ve tüm harflerin üzerinden teker teker geçti.
"Kuyruklu harflere dikkat." Dedi ve bir kısa nefes verip devam etti.
"Bazı kişiler büyük g, p, y, h, l ve t harflerini kuyrukla yazar. Çok uzun kuyruklar karşı tarafa olumsuz mesaj verir. G, p ve y harflerinin tıpkı buradaki gibi basık ve yuvarlanan yazımı saldırganlığın işareti olabilir ama onu görmeden ne hissettiğini anlamam mümkün değil."
Tüm gözler üzerindeyken gözlüğünü masaya bıraktı.
"Tek bildiğim şey onun suçlu olduğunu düşünmemeniz gerektiği."
"Neden onun suçlu olduğunu düşünelim ki?" Diye tersledi Nilay.
"Kendisi derin bir travma içinde olmal..."
"Bunu biz de biliyoruz bize bilmediğimiz şeyler söylemek için buradasınız." Diye çıkıştı Oğuzhan.
Göz devirdi genç kadın.
"Bunu aydınlatamayacağınız yüzünden korkuyorsunuz değil mi?"
Gayri ihtiyari burnunun üzerini kaşıdı Oğuzhan.
"Ben şu ana kadar elime geçen her davayı öyle ya da böyle çözdüm Büşra Hanım. Siz de klinik psikolog olarak bize yardım etmekle sorumlusunuz."
"Gerilmeyin... Oğuzhan Bey."
Psikolog kadın, topuzundan yüzüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına yerleştirip sağ kaşını hafifçe kaldırdı.
"Katili aylardır bulamadınız. Sonra onun hakkında psikolojik tahminler yapan bir üniversite öğrencisi düpedüz kaçırıldı. Ölümler kesildi. Yine aylarca bulamadınız ve kızı öldü olarak kabul ettiniz. Tam dosyayı kapatmaya hazırlanırken..."
Psikolog ayağa kalktı.
"Kız hamile şekilde geri dönüp size, kendisine defalarca tecavüz edildiğini söyledi."
"Defalarca değil." Dedi Sevil, psikoloğu düzelterek.
"Fazla ukala konuşuyorsunuz Sevil Hanım. Bir kez tecavüz eden birey, ikinci, hatta üçüncü tecavüzü etmiştir çünkü bu sürer gider."
"Tamam..." Dedi Oğuzhan iki elini sanki teslim olur gibi kaldırarak.
"Ne önerirsiniz peki? Peri'yi nasıl konuşturacağız?"
"Kimlik karmaşasına girmiş." Dedi psikolog.
"Hani görmeden, konuşmadan anlayamazdınız."
Kağıdı gösterdi.
"Bakın imza atarken özellikle kalın, eğimli olarak yapmış ve sonra üzerini karalamış."
Arkasını çevirdi.
"Ama burda rahatlıkla Güneş Demir yazısı okunabiliyor. Bu tür şeylerde iki karakter de farklıdır. Biliyorsunuzdur."
Oğuzhan tam konuşmak için ağzını açmıştı ki birdenbire içeriye Fatih isimli bir memur girip heyecanlı şekilde neredeyse bağırarak konuştu.
"Peri'nin dosyasıyla alakalı işimize yarayacak bir şeyler bulduk... Geçmişi ve küçüklüğüyle alakalı. Hiç hoş şeyler değil fakat...Bakmanızda fayda var..."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.61k Okunma |
41 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |