
Girdiğim polis karakolu çok garip bir yerdi. Uzun zamandır sosyal bir alanda bulunmadığım için kendimi çok yalnız hissediyordum.
''Bir katilin eline düştüm.''
''Kendimi öldürmeye çalıştım.''
''Ölemedim.''
''Ona aşık oldum.''
''Hamile kaldım.''
''Bana kendini öldürttü.''
''Ve birdenbire ortaya çıktım.''
Bunları mı diyecektim gerçekten polislere? Güleceklerdi bana. Oğuzhan'ın karşısına oturduğumda ifademi almak için elinde kayıt cihazı ayrıca kalem ve kağıtla yüzüme sert şekilde baktı. İnsanlar neden bu kadar acımasızdı?
Egemen karşımdaki koltuğa oturup yüzüme bakıyor, dudaklarını içten ısırırken birdenbire hareketlendi: ''Aslında...Herkes aylardır her yerde seni arıyor. Aynı yollar kaç kez arandı, köpeklerle gezildi...Hiçbir yerde yoktun? Sizce de süpheli değil mi amirim?'' dedi Oğuzhan'a bakarak.
''Bu yüzden ifadesini bizzat almak için buradayım Egemen.'' dedi Oğuzhan: ''Ama konuşmuyor. Oysa biz gelene kadar hatta konuşuyordu."
Dişlerimi sıktım. Konuşmak için kelime bulamıyordum ki. İç sesim yok olmuş gibiydi.
Oğuzhan'ın yüzüne baktığımda sert ifadesi yumuşar gibi oldu ama kendinden ödün vermiyormuşçasına o ifadeyi sürdürmeye çalıştı.
"İzmir Ege Üniversitesi, Psikoloji bölümü, Peri Ege." Dedi.
Odadaki baskı yoğunlaştıkça bakışlarının ağırlığının üzerime geldiğini hissedebiliyordum. Egemen'in gözlerinde endişe ve şüphe karışımı bir ifade vardı, Oğuzhan'ın bakışları ise ruhumu delip geçen bir bakış gibiydi.
"İzmir Ege Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Peri Ege," diye tekrarlayan Oğuzhan, etrafımızı saran gergin sessizliği bozdu.
Bu bağlamda adımın anılması tüylerimin ürpermesine neden oldu ve bana geride bıraktığım hayatı hatırlattı. Sevil'in ailemin ve kapıdakı gazeteci sürüsünden bahsetmesi kafamdaki kaosu daha da artırdı.
Sevdiklerim tarafından soru ve inceleme bombardımanına tutulacağım düşüncesi, bilmeden kendime ve onlara yüklediğim yükten dolayı kendimi suçlu hissetmeme neden oldu.
Oğuzhan'ın alaycı sözleri, benim toparlayamayacağım bir cevap talep ederek ortalığı karıştırdı. Kelimeler boğazımda sıkıştı, ağırlıklarıyla beni boğdu.
Açıklanamaz olanı nasıl açıklayabilir, haksız olanı nasıl haklı gösterebilirdim?
Etrafımda dönen duygu ve suçlama kasırgası içinde gözlerimi kısa bir süreliğine kapatıp düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. Açtığımda kendimi bile şaşırtan bir kararlılıkla Oğuzhan'ın bakışlarıyla karşılaştım. Çelik gibi bir kararlılıkta bile konuşacak sesi bulamayışım bana kendimi kötü hissettirdi. Nilay yanımızdan geçerken derin bir nefes alıp durdu ve önüme geldi. Elime bir kağıt ve bir kalem tutuşturup gözlerini gözlerime dikti.
"Buraya yazabilirsin... Altına imzanı atman karşılığında."
Ona hüzün ve tebessümle karışık bir bakış yolladım ve kağıdı masanın üzerine koyup derin bir nefes verdim.
Kendimi hazır hissetmiyorum.
Yazdığım yazıyı Oğuzhan'ın gözlerine bakarak ona doğru uzattığımda tek kaşını kaldırdı.
"İmza?"
Kağıdı önüme geri çekip imza attım. Öylesine bir imzaydı sadece. Eski imzamı anımsamıyordum bile şu an.
"Güzel. Ailen gelene kadar seni salmamız mümkün görünmüyor bu durumlarda, zaten konuşmak da istemiyorsun. Rahatına bak. Aç mısın?"
Ne bir cevap verdim, ne de bir yazı yazdım...
Oğuzhan kaşlarını kaldırıp yüzüme dikkatlice bakmaya başladı.
"Boynun." Dedi.
Egemen onun dediği yere, yani boynuma gözlerini diktiğinde ellerim titremeye başlamıştı.
"Kesik izi mi o?"
Dudağımı ısırdım.
"Anlaşıldı." Dedi Oğuzhan.
Dişlerimi sıkıp gözlerimi kapattım. Sarı saçlarımı ellerime geçirip derin bir nefes verdikten sonra üzerimdeki elbiseyi düzelttim, çantamdan telefonumu çıkarıp numaradan gelen mesaja göz ucuyla baktım.
Ölüm gibi bir şey olmuştu.
Ve gerçekten birisi ölmüştü.
Aniden kalkıp Egemen'e doğru ilerledim.
"Çok benziyorsun." Dedim. Saatler sonra ağzımdan çıkan ilk cümleydi.
Egemen, Oğuzhan'a dönüp hafifçe kaşlarını çattı. Oğuzhan ise benim arka çaprazımdan Egemen'e 'dur' işareti yapıyordu sanırım. Egemen sadece durdu.
Saye'nin silüeti Egemen'in yüz hatlarında hayat buluyordu.
Egemen bana bir adım attığında, "Yaklaşma," diye bağırdım aniden, 'Dur orada!"
Egemen sakinleştirici biçimde iki elini de sanki teslim oluyor gibi kaldırdı.
"Güvendesin Peri. Seni ailene teslim edeceğiz. Gelecekler birazdan."
Başımı hayır anlamında salladım.
"Git!"
Egemen, bana doğru attığı birkaç adımı geriye aldı.
Oğuzhan, arkadan: "Peri bana bak. Derin nefes al." Dedi.
Sertçe yerime oturduğumda masamın üzerindeki kağıda neredeyse ellerim titreyerek yazılar yazdım
Bana tecavüz etti. Hamileyim. Bunun öncesinde ve sonrasında ne olduğunu hatırlamıyorum.
İmza
GÜNEŞ DEMİR
Üzerini karaladım.
Peri EGE.
Notu okuduklarında odayı ağır bir sessizlik kapladı. Oğuzhan ve Egemen hızla bakıştılar, ifadeleri okunmuyordu. Bu görevi ne kadardır yapıyorlardı bilmiyordum ama uzun süre olmalıydı.
Gerginliğin arttığını hissedebiliyordum.
Egemen bir adım daha yaklaştı, sesi sakin ama kararlıydı.
"Peri, sana inanıyoruz. Artık güvendesin."
Sözleri kaosun ortasında cankurtaran halatı gibiydi. Oğuzhan sessiz kaldı, gözleri karışık duygularla doluydu. İçindeki karmaşayı, görev ile empati arasındaki mücadeleyi görebiliyordum.
Derin bir nefes aldım, o, notu katlayıp cebine koyarken elleri titriyordu.
Başımı kaldırıp baktığımda, Egemen'in gözlerinde Saye'nin hayaletimsi varlığını, hâlâ günümüzde varlığını sürdüren geçmişin bir hatırlatıcısını gördüm.
Ama geçmişin gölgeleri arasında kendi yolumu bulmam için ilerlemem gerektiğini biliyordum. Yeni keşfettiğim bir kararlılıkla ayağa kalktım, sesim Oğuzhan ve Egemen'e doğru sabitti.
"Gitmek istiyorum." Dediğim sırada odanın kapısı çalınıp hızla açıldı.
"Babası..." Dedi daha önce buralarda görmediğim bir kadın.
"Peri Hanım'ın babası ve annesi geldi."
Yutkundum.
Benim babam yoktu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.61k Okunma |
41 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |