Not!
Antiseptik¹: enfeksiyon, septisemi veya çürümeyi önlemek amacıyla canlı dokuya uygulanan mikrop karşıtı karışım.
***
Gözlerimi yavaşça açtığımda başıma saplanan ağrıyla geri kapattım.
En son hatırladığım şey, bileklerimden oluk oluk akan, suya karışan kanlardı. Şu an ise hiç tanımadığım bir dairede, tanımadığım bir yatakta yatıyordum. Evime çok benziyordu burası ama emin değildim. Gözlerim net görmüyordu.
Yattığım yataktan doğrulmaya çalışırken inlediğimde yanımda yatan adamı fark etmemiştim bile.
"Saye." Dedim sessizce ama duymuştu.
"Güneş." Diye bağırıp gözlerini açtığında içeri iki tane adam girdi aniden. Elindeki silahları resmen bana doğrultmuşlardı.
Saye'nin bir el işaretiyle indirilen silahları görünce derin bir nefes verdim.
O ayağa kalkıp yanıma geldi ve adamlara hitaben: "Çıkın." Dedi.
Ben yerimden kalkamadan yanıma oturdu.
"Dikkat et. Serumun var." Dedi.
"Benden izin almalısın önce." Deyip bana sarıldı. Ne koktuğunu bilmiyordum fakat hoş kokuyordu.
"İyi misin? Uzun zamandır böylesin."
İyi değilim uyku sersemiyim aptal.
Başımı hafif sağa kaldırıp kaşlarımı da kaldırdım.
O susup bir müddet düşündükten sonra tekrar konuşmaya başladı: "4 buçuk haftadır böylesin."
Tekrar "Ölmem lazımdı." Dediğimde gözlerini devirip saçlarını karıştırdı.
"Sana ölüm kelimesini yasaklıyorum Güneş Demir." Deyip göz kırptı.
"İyisin değil mi? İyisin iyisin." Dedi gülümseyerek.
Ben oma gülümsemeyip tepkisizce yüzüne baktım.
"Elini getir ve gözlerime bak." Dedi.
Sol elimi diğer elimle tutarak ona yaklaştırdığımda bana, "Anlat." Dedi.
"Konuş, söz, canın yanmayacak." Dedi ama ağzımı açmadım. Ben elimi öylece havada bekletirken yan taraftaki komodini açıp içinden bolca pamuk çıkardı. Onun üzerine antiseptik¹ şişesi olduğunu düşündüğüm garip şişedeki karışımı pamuğa döktü ve serumun takılı olduğu koluma bastırıp serum iğnesini çekince inleyip dişlerimi sıktım.
Kendimi hastanede gibi hissediyordum.
"Bir daha sakın böyle bir şeye kalkışma. Çünkü bir dahakine böyle tepki vermem." Dedi.
Yemin olsun, kendimi öldürene kadar durmayacağım.
Benim cevap vermemi beklemeden tekrar konuştu.
"Sen en iyisi uzan biraz, ne dersin? İyi gözükmüyorsun."
Başımla onaylayıp uyuşuk kolumu en az hareket edecek şekilde yatağa uzatıp üstüme yorganı örtmesini bekledim. Ve örttü.
"Ben yanı başındayım. Korkma olur mu?"
Abi, en çok bundan korkmam gerekiyordu zaten!?
Ben gözlerimi yavaşça kapattığımda saçlarıma koydu elini ve saçımı sevmeye başladı. O her dokunduğunda içim ürperiyordu.
"Dokunma lütfen." Dedim sessizce. "Ne olursun..." Deyip dolu gözlerimi gözlerine kilitledim. "Efnan'ı istiyorum."
"İstemiyorsun. Çünkü o seni öldürmeye kalktı ve... Cezasını buldu."
"Arka bahçede onu öldürmeni bekliyor...Kendini ne zamab iyi hissedersen."
"Daha önce iki kişiyi öldürdün. Bunu yapmak zor olmamalı."
"Ben...Ben onu gerçekten...Özlerim...Bana insanmışım gibi davranan tek kişi o. Sürekli beni itikleyip kakaklıyorsunuz...Görkem, sen."
"Şu an kümeste falan mı sanıyorsun kendini? Yattığın odaya bak istersen."
"Abla gibi davranıyor bana. Ona bir şey yapma."
"Peki." Dedim ama uyumak mümkün? Uyumak istemiyordum ben ama başka ne yapabilirdim ki? Beynim uyuşuk gibiydi.
Ne kadar olduğunu bilmediğim bir sürede uyandığımda tam karşı duvara sabitlenmiş olduğunu gördüğün kocaman bir boy aynası vardı ve odada tektim. Kendimi aniden görüş açıma aldığımda çığlık attım. Korkunç gözüküyordu yüzüm.
Sağıma ve soluma baktığımda birkaç çeşit tarak, tokalar, elbiseler ve pantolon-gömlek şeklinde kombinlenmiş elbiseler vardı. Sıra sıra dizilmiş elbiseler siyah, askılı olanı seçip aynada üzerime tutup nasıl durduğuna baktım. Güzel gözüküyordu ama kollarımı kapatan bir şeyler de giymek istiyordum.
Kimden neyi saklamaya çalışıyordum ki? Ben kendi kendini öldürmeye çalışan aptal, basit bir acizin tekiydim!
Üzerimdeki kıyafetleri hiçbir şeyi umursamadan çıkardım ve bana neredeyse bir beden kadar büyük gelen siyah elbiseyi giyip kendime baktığımda arkamda her zamanki 'Ben'i görmüştüm.
Saçlarımdaki dağınık topuzdan mavi kalemim geçirilmişti. Kırmızı-Siyah kareli pijamam ve kedili t-shirt'ümle...
"Bu ne lan?" Dedim arkamı dönmeden yansımaya bakarak.
"Elbisen güzel işte. Bir şey soracağım onu nasıl sevebiliyorsun?"
"Onu sevmiyorum." Dedim. Hâlâ ne olduğu tam olarak kavrayamamıştım. "O bir katil."
O(?) Gözlerime baktı. "Yaptığımız sunumu hatırlıyor musun?"
"O bir katil." Diye cevap verdim. Aynaya dönüp gözlerimin altına baktım. Mosmordu. Sonra tekrardan ona baktım.
"Katilsin dedim." Dedi üstüne bastıra bastıra.
"Sana değilim dediğimi söyledim. Kes sesini!" Diye bağırdım odada.
"Gökçe'nin kalbinden akan kanları hatırlıyor musun?" Dedi gülümseyerek. "Sen bir karıncayı bile incitmezdin. Çünkü sen çok incinmiştin."
"Her şeyin altından kalkarım ben...Ben incinmedim."
"O adamın senin üzerinde gidiş gelişlerini hatırlamıyorsun o halde. Annenin onu kalbinden, göğsünden kaç defa bıçakladığını..."
"Kapat çeneni. Ben bir şey yapmadım."
"Tamam burada suçsuzsun. Okey. Peki o adam?"
"Yapmak istememiştim." Derken kalp atışlarımın hızlandığını hissederken ellerim titriyordu. Sinirleniyordum. "Beni öldürecekti!"
"Adamı alnından vurdun Güneş Demir! Her şeye böyle bahane bulacaksın sanırım..!"
"Bulmayacağım. Sana yapmak istemediğimi söylemiştim!"
"Küçük Güneş ne kadar da üzülürdü böyle olsa."
"Asıl benim adım Peri." Dedi. Bu kendini ne bok sanıyordu?
Ona elimdeki demir saplı olduğunu düşündüğüm tarağı arkama saklayarak yaklaştım.
Ona yaklaştıkça, her adımımda bana aynı kelimeyi söyledi, ben de büyük bir kinle cevap verdim.
"Öylesin. Sen acımasız bir katilsin tamam mı? Hep de öyle kalacaksın." Deyip kahkaha attı ve devam etti: "Ben safım Güneş. Papatya kadar güzel ve safım. Ama sense Zakkum kadar ölümcüls..."
Elimdeki tarağın sert tarafını onun başına vurup geri çekildim. Sarı saçlarının arasından boynuna doğru kan akıyordu. O, üzerime geri atıldığında elimdeki tarakla birkaç kez daha başına hareketsiz kalana kadar vurdum. Onu üzerimden atıp çığlık attığımda içeri iki adam girdi. Göz aşinalığım vardı ama isimlerini bilmiyordum ikisinin de.
Bir bana, bir de yere yatana baktılar.
"Miray!" Dedi uzun boylu, hafif esmer olanı. "Sen, sen ne yaptın?" Dedi sonra bana bakıp.
"Ben bir şey yapmadım." Deyip tarağı elimden yere attım.
"Sikeyim, Doğu, çabuk çağır birilerini." Derken isminin Doğu olduğunu öğrendiğim çocuksa hemen çıkarken esmer çocuk onun arkasından gözlerime sanki beni öldürecekmiş gibi bakıp seslendi: "Gölge!" diye bağırdı ilk önce. "Gölge de gelmeli!"
"Tamam!" Diye bağırdı Doğu da.
Ben kalktığım yatağa geri oturmuş, sanki olanları bir film sahnesi gibi izliyordum.
"O bendim." Dedim içten içe kendime.
"Sen değildin." Diye cevap verdim kendi kendime.
"Bendim biliyorum. Bu aptalca ama o bendim."
Hızla gelen adımları duyduğumda kapıya baktım. Kapı birdenbire açılmış, hatta açılmakla kalmayıp bir de gerisi geriye vurmuştu. Korkuyla yerimden zıpladım.
Zaten oldum olası korkardım ben yüksek sesten.
"İyi misin?" Dedi Saye yanıma oturup. Başımı evet anlamında salladığımda yerde yatan kıza baktı.
"Miray'a neden böyle bir şey yaptığını anlamıyorum."
"O Miray değildi. O bendim ve...Anlatmak istemiyorum."
"Anlatmalısın çünkü bana bunu borçlusun. En güvendiğim kişilerden biriydi o. Ona neden bunu yaptın?"
"Emin ol seni en iyi anlayan kişi benim. O yüzden hâlâ buradasın." Dedi anlayışlı şekilde. Onu sanırım ilk defa böyle görüyordum.
"Bak inanması güç ama ben onda... Kendimi gördüm, bilemiyorum."
"Nasıl yan?" Dedi kaşlarını çatıp. O sırada Miray'ı götürmüşlerdi.
"O bendim Saye." Dedim ona sımsıkı sarılarak.
"O gerçekten bendim. Bana katil olduğumu söyledi. Yemin ederim isteyerek yapmadım..."
"Şşhh," dedi bir eliyle sırtımı okşayıp diğer elini de saçımda gezdirerek: "Sakin ol."
"O bendim sana yemin ederim." Deyip yüzüne baktım. Beni küçümsemiyordu, bana inanıyordu. Yüzünde hiçbir yalanlama belirtisi yoktu.
"Sana inanıyorum." Deyip bunu dile getirdiğinde gözlerimi ondan istemeyerek de olsa kaçırmış bulundum.
"Olabilir böyle şeyler. Sadece..." Dedikten sonra bir müddet duraksadı ve devam etti: " Halüsinasyon görmüşsün."
"Halüsinasyonlar gerçekçi olur."
Başımı tekrar göğsüne yasladım neden pişmanlık duymadığımı sorgularken. Ama o kadar da umurumda olacak kadar önemsemiyordum.
"Bana güveniyor musun?" Diye tekrarladı. Sesi daha da yüksekti.
"Sana güveniyorum. Seni seviyorum."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
1.57k Okunma |
43 Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |