
Genç adam önündeki karışık çerezi yerken bir yandan da her anına tanıklık ettiği genç kızı, tıpkı farklı açılardan çekilmiş bir filmi izler gibi kameralardan izliyordu. Genç kızın her hareketi, her gülüşü, her düşüncesi onun için birer sanat eseri gibiydi. Onun ne hissettiğini anlamak için çaba sarf ederken, kendi içindeki karmaşık duygularla da boğuşuyordu. Belki de genç kızın masumiyeti, onun içindeki karanlıkla savaşmasına yardımcı olabilirdi. Ama şu an için sadece sessizce izlemek ve anlamaya çalışmakla yetiniyordu. Efnan'ın onu bıraktığı yerden sinirle kalkıp hızla banyoya ilerledi. Neredeyse tamamen tüm banyoyu gören kameraya odaklandı genç adam.
Suyu açtı ve kapıyı kapatıp banyodan çıktı. Genç kız yatak odasına girmiş ve sürahiyi yanlışlıkla yere düşürmüştü.
Sağ elini cebine koyup bir süre sonra geri çıkardı ve kendini yatağa attı. Saye, onun deli gibi davrandığını düşünüyordu. Bir yandan genç kızın kameralardan izlediği anlara tanıklık etmeye devam ederken, diğer yandan kendi içindeki savaşı sürdürüyordu. Aşık mıydı, değil miydi?
Gözleri bir anlığına başka tarafa kaymış, sonra yine az önce yatak odasına odaklanıp kameraya gözlerini dikmişti.
Genç kız ayağa kalktığında Saye, ekranı kendine yakınlaştırıp yerinden doğruldu. Güneş yine aynı istikamette yürüdüğünde Saye derin bir nefes verdi.
Güneş banyoya girdiğinde bu sefer de hafif buğulu banyo kamerasına odaklanmıştı Saye.
Güneş kameraya gülümserken sanki Saye'yi görüyor gibi Saye de ona gülümsemekten alamadı kendini.
Genç adamın içindeki saplantılı düşünceler bir türlü dinmek bilmiyordu. Genç kızın her hareketini izlemek, onun üzerinde bir kontrol sahibi olmak onun için bir tutku haline gelmişti. Etrafındaki her şeyi kamera ile izlemek, ona bir tür güç hissi veriyordu. Saye'nin zihnindeki karmaşa git gide artarken, genç kızın masumiyetiyle kendi karanlığı arasındaki çatışma onu daha da çekiyordu. Artık durdurulamaz bir hal almıştı.
Aniden ekrana gelen su ve sonrasında gelen ekran karıncalanmasını anlamamıştı Saye hızla kamerayı kontrol etti, ancak görüntü hala Karıncalıydı. Endişeyle ve telaşla birkaç kişiye acil eve girmelerine dair kısa bir mesaj atmıştı ama onun da gitmesi gerekiyordu. Kamera odasından çıkıp merdivenleri ikişer-üçer inerken bunun hesabını Güneş'e sorarken onun canını yakacağıydı. Bunun hırsıyla gidiyordu. İndiği depodan çıkıp arabaya bindi. Buradan orası ne kadar sürüyordu acaba? Derin bir nefes verip arabayı hırsla çalıştırdı. O kadar hızlı sürüyordu ki... Bir an boş yolda kaza yapacak gibi oldu. Hızını biraz kesip dikkatlice direksiyon hakimiyetini sağlarken Endişe ve stresle doluydu, ama bir an önce oraya varması gerekiyordu. Yolda herhangi bir engelle karşılaşmamak için dikkatlice ilerlemeye çalıştı. Uzun bir süre sonra nihayet hızla eve yaklaştığını fark etti. Arabayı hızla park edip kapıya doğru koşmaya başladı. İçeri girdiğinde içerisi yüzü tıbbi maskeli birkaç kadın ve erkekle doluydu.
Gölge, "Ne oluyor lan!" diye bağırdığında herkes ona bakınca insanların önünde öylece yatan genç kızı gördü ve yanına koştuğunda Efnan maskesini açtı.
"Bileğinde kesik var birden fazla. Ayrıca bileğini kestiği camın bir kısmının içinde kaldığını düşünüyoruz. Hastaneye gitmesi gerek."
"Hayır!" dedi Gölge, kızın yüzüne bakarak: "O benim, o benim tutsağım ve onu bırakamam."
Gölge'nin gözleri öfke ve endişeyle doluydu. Peri'yi kucaklayıp sıkıca sarıldı ve "Seni kurtaracağız, endişelenme" dedi. Ardından diğer insanlara dönüp "Hemen müdahale edin, onu kurtarmak zorundasınız. Eğer bu kız kurtarılmazsa buradaki herkesi istisnasız kurşuna dizerim." dedi. Saye'nin yüreği yerinden fırlayacak gibiydi. Ne yapacağını bilemiyordu. Bu durumun kontrolünü kaybetmişti ve artık kendini çok zor kontrol ediyordu.
Ayağa kalkıp Efnan'ı kolundan sertçe kenara çekti.
"Bir şeyler yapsana kıza! Ölüyor!" diye bağırdı.
"Ölüp ölmemesi senin için neden bu kadar önemli ki?" dedi alaylı şekilde. Saye, onu az önce kendine sertçe çektiği gibi geriye itiklediğinde Efnan savrularak yere düştü.
"Benimle böyle konuşma cüret edersin!?" diye bağırdığında Efnan ayağa kalktı.
"Bende olmayıp onda olan ne var ha!" deyip Saye'nin göğsüne parmağını bastırdı.
"Ondan daha güzelim, daha işe yararım, sana aşığım! Niye onu istiyorsun!" diye bağırdı gözlerinden yaşlar akarak.
"Ben sana asla umut vermedim Efnan." dedi Saye, sessizce.
"Sana ilk destek çıkan kişiyim ben Gölge." derken Efnan'ın da ses tonu düşmüştü.
Efnan, Saye'ye bakarken gözleri doldu, sesi duygudan titriyordu. "Ama seni seviyorum . Her zaman yanında oldum, seni destekledim. Bunu neden göremiyorsun?" Efnan'a bakan Saye'nin ifadesi yumuşadı, gözlerinde hüzün ve anlayış karışımı bir ifade vardı.
"Biliyorum Efnan. Ama olmaz." Deyip bilinci kapalı şekilde yatan Peri'ye baktı.
Saye'nin sözlerindeki gerçeği anlayan Efnan'ın omuzları çöktü. "Nasıl hissettiğime engel olamıyorum" diye fısıldadı. Gölge uzanıp Efnan'a sarıldı ve etraflarını saran kaosun ortasında ona rahatlık sundu. "Biliyorum Efnan. Üzgünüm. Ama şu anda Peri'yi kurtarmaya odaklanmalısın. Bana yardım edeceğine her zaman olduğu gibi güvenebilir miyim?" Efnan gözyaşlarını silerek başını salladı. "Elbette. Onu kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacağım."
Gölge'nin yüzündeki merhamet ve anlayışlı ifade silindi.
"Şimdi git ve görevini yap." dedi emreder şekilde.
"Onu buradan çıkarmalıyız." dedi Efnan, Gölge'nin karşısında başını eğerek: "Yoksa ölecek, eminim."
Gölge ise "Yaşatacaksınız!" diye bağırdığında odadaki herkes bir anlığına durdu, sonra işlerine devam ettiler.
Kan durmuştu.
Genç kızın bileği kat kat sarılmış, serum veriliyordu.
Saye, kızın başını dizine almış, her zaman papatyaya benzettiği saçlarını seviyordu.
"Seninle ilk karşılaştığım o gün bir şeyler sezmiştim. Tamam, belki gözlüğü kırarak annenden dayak yemiş olmana sebep olabilirim ama..." Deyip o günü anımsayıp derin bir nefes verdikten sonra devam etti: "Ama o gün seninle konuştuğumuzda içimde farklı bir his uyandı. Belki de seninle tanışmak benim için bir dönüm noktasıydı. Her ne kadar gözlüğün kırılmasına sebep olmuş olsam da, seninle olan o ilk karşılaşma benim için unutulmaz bir anı haline geldi."
Muallak olup kördüğüm olan geleceğini geldi sonra aklına.
Kızın saçından gelen ilginç lavanta kokusu tüm burnunu doldururken sabit bir düşünceye odaklanmak onun için çok ama çok zor gözüküyordu.
Normalde kolay kolay dağılmayan aklı, Güneş'inin bu durumundan dolayı çok kolay dağılmaya ve odaklanamamaya başlamıştı. Lavanta kokusunun etkisi altında kalmış, düşünceleri birbirine karışmıştı. Kızın saçlarının kokusuyla boğuşurken, zihni de bir o kadar karışıktı. Ne yapacağını bilemiyordu. Bu durum onun için gerçekten zorlayıcıydı.
Ah bir de şu kafasında durmadan konuşan sesler olmasa ne güzel olurdu!
Sabırla gözlerini kapatıp etrafında konuşan seslere odaklandı. Genç kızın dayanıklılığını biliyordu ama onun öleceğini düşündü. Böyle bir şey olması mümkün müydü?
Gölge'ye göre papatyalar dünyanın en güzel ve güçlü çiçeklerinden biriydi. Masumdu bir kere. Beyaz yapraklarıyla masumiyeti simgelerken, sarı ortasıyla da güneşi temsil eder. Ancak ne yazık ki, güzellikleriyle birlikte papatyalar da ölümle karşı karşıya kalabilirlerdi bunu da biliyordu. Doğanın döngüsü gereği, papatyalar da bir gün solup ölürler. Ölüm, yaşamın kaçınılmaz bir parçasıdır. Her canlı bir gün ölümle karşılaşacaktır. Ölüm, insanları üzen, acı veren bir gerçek olsa da, yaşamın bir parçasıdır. Ölüm, yaşamın sonu değil, aksine bir başlangıcıdır. Ölüm, yaşamın anlamını ve değerini anlamamızı sağlar.
''Ne zaman uyanacak.'' dedi Gölge, Efnan'ın gözlerinin içine bakıp.
''Bilmiyorum.'' dediğinde Saye'nin gözleri, doldu ama kendinden taviz vermemeye çalışarak sanki bir ölünün başını dizinden koyar gibi yatağa geri koydu.
''Çok mu kan kaybetmiş?''
Efnan sırıttı.
''Aptal sarışın bayağı akıllı çıktı. Suyu yerde açık bırakmış ki, kanı pıhtılaşamadan gebersin. Suyun gidere gitme yerini de kapamış. Geldiğimizde kan ve sudan oluşan bir gölet vardı. Girip içine yüzebilirdin."
"Nasıl?"
"Öyle yani."
Efnan göz devirip çıktı hastane odasına benzer odadan. Ömer odada sanki hamile karısının doğurmasını bekleyen bir edayla bir ileri bir geri gidiyordu.
Saye, "Al, kızı eve soktuk eve. Senin aklına uyduk." Dediğinde Ömer ona cevap vermedi bir süre. Sonra sarı saçlarını karıştırıp sakince: "Kıza tecavüz etmeye kalkan sendin."
"Ama etmedim. Onu sev..."
Ömer güldü.
"İnan insan sevdiği bir kişiye böyle yapmaz. Onu sırf hakkında yazılar yazdı diye almadın buraya. Zaten takıntılıydın. Bütün anlarına 18 yaşından beri hakimsin."
Gölge, "O bir katil. Tıpkı benim gibi, Efnan, diğerleri..." Dediğinde Ömer sırıttı.
"Efnan'ın da onun da senin yüzünden katil olduğunu biliyoruz. Miray da biliyor.''
Gölge, tam da kapının orada duran iki adama gözleriyle işaret verdiğinde Ömer gördü. Gözlerini sonuna kadar açıp Gölge'ye baktığında Gölge sırıttı.
''Kemiklerini, onun gözlerinin renginde olan o çok sevdiği denizlerden birine atmalısınız bence.'' derken iki adam Ömer'i çoktan çekip çıkarttılar odadan. Ömer'in koridorlardan gelen sesini umursamadan tekrar herkese bakmaya başladı Gölge. Sonra yine Peri'nin başının yanına oturdu.
''Uyanacaksın kelebeğim.''
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.61k Okunma |
41 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |