24. Bölüm

Yirmi Üçüncü

sevim Öğmenoğlu
sevim_svim

Genç adam zihnini serbest bıraktığında her zamanki gibi genç kızı düşünüp öylece beyaz tavana bakıyordu. Huzursuzlukla başa çıkmak küçüklükten beri onun için çok zordu. Sanki Güneş'ine bir şeyler oluyormuş da, o da ona malum oluyormuş gibi bir his...

 

Ona karşı, Güneş'e karşı duygusal olarak çok savunmasız hissediyordu ve bundan hem nefret ediyor, hem de haz duyuyordu. Gergince ayağa kalktı ve odadan çıkıp uzun ve karanlık koridorda ilerlerken yanından geçtiği odadan, Güneş'inin henüz 'uyuduğu' odadan, "Geber," diye bir ses geldi. Gölge, kapıyı hızla açtığında genç kadın elindeki yastığı fırlatabildiği en uzak yere fırlattı ve sanki düzenliyor gibi yaptı.

 

Kıpkırmızı olmuş yüzüyle dudakları titreyerek yüzüne baktı kadın.

 

"Sen bana ihanet ettin." Dedi Gölge.

 

Kadın gözlerini kapattığında başına geleceklerin farkında olarak yine açtı ve sesini düzeltmeye çalıştı, titreyen sesiyle cevap verdi, "Ben sana ihanet etmedim.''

 

Gölge sinirle adımlarını hızlandırdı ve kadına yaklaştı. "Yalan söylüyorsun, beni kandırdın. Ama artık oyununun sonu geldi.''

 

''Seni sevdiğim için yaptım.'' dediğinde Gölge, yumruklarını sıkıyordu.

 

Delirmişçesine kocaman sırıttı.

 

''Seni öldüreceğim biliyor musun? Kan rengine benzeyen saç tellerin gerçekten kana bulanacak ve sen bir şey yapamayacaksın.''

 

''Lütfen...'' dedi Efnan yalvarır gözlerle Gölge ona adım adım yaklaştıkça.

 

''O...'' dedi Gölge derin derin nefesler alıp vererek.

 

Gölge'nin tehditkarca üzerine yaklaşırken Efnan'ın kalbi hızla çarptı. Bu karşılaşmadan sağ çıkmak istiyorsa hızlı düşünmesi gerektiğini biliyordu. ''Bunu bana yapamazsın.'' dedi geriye adım adım çekilerek Efnan.''Şu...Zemheri diye bir kız vardı. Hatırlıyor musun?'' dedi Peri'ye göz ucuyla bakarak Gölge.''Ev...Evet.''''Küllerinin denize savruluşunu hatırlıyor musun?'' dediğinde genç kadın ürperdi. Küllerini savurma işini bizzat yapmış biri olarak nefesi daraldı.

 

"Evet, hatırlıyorum.'' diye kısa bir cevap verdi Efnan.

 

''Ama... Senin onun gibi şanslı olmayacağını garanti ederim. Seni bir anda öldürüp bundan kurtarmayacağım. " dedi Gölge.

 

Efnan'ın kalbi hızla atarken, bir plan yapması gerektiğini biliyordu. Ama ne yapacağını bilmiyordu.

 

Gölge'nin tehditkar bakışları altında, çokça umutsuz ve çaresiz hissetti.

 

Gölge'nin tehditkar bakışları üzerine yönelirken, içinde bir umutsuzluk hissinden kendini alamıyordu. Bu durumdan bir çıkış yolu bulması gerekiyordu ve bunu hemen bulması gerekiyordu. Gölge ilerlemeye devam ettikçe Efnan'ın zihni korku ve çaresizlikle yarıştı. Gölge'nin ondan büyükçe elleri, genç kadının boğazına gitti. Sertçe sıkıp bıraktıktan sonra Efnan titreyerek kendini olduğu yere atıp nefesini düzenlemeye çalıştı.

 

Kalbi deliler gibi çarparken Gölge onu kolundan tutup kaldırdı. Dış kapıya kadar kolunu sıkarak götürdü. Dış kapı açıldığı gibi, ''Doğukan.'' diye bağırdığında kapının sağ tarafında duram uzun boylu çocuk baktı.

 

''Şu orospuyu al, yalvarana kadar aç-susuz bırak.''

 

''Tabi, abi.'' dedi ve genç kadını arka bahçede, yer altındaki mahzene götürdü.

 

Ölüm mahzeni.

 

Efnan burayı çok iyi biliyordu.

 

Bir kez içeri giren bir daha çıkamazdı .Etrafta sessizlik hakimdi. Efnan, gözleri alıştıktan sonra etrafı daha net görebiliyordu. Duvarlarda yosunlar ve küf lekeleri vardı. Havada rutubet kokusu asılıydı. Etrafta dolaşan birkaç fare, mahzenin karanlık atmosferini tamamlıyordu. Efnan, buranın neden "ölüm mahzeni" olarak adlandırıldığını daha da iyi anlamıştı.

 

Kalbine saplanan ağrıyla oturdu yere.

 

Doğukan onun elini tutup yanına oturdu.

 

''İyi misin?''

 

''Kalbim...''

 

''İnan,'' dedi Efnan'ın elini daha da sararak, ''Elimde olsa seni burada tutmam. Çok yanlış kişiye aşık oldun. Sen çok güzelsin.''

 

''Onun krallığında doğru yanlış var mı ki?'' dedi kapının dışını işaret ederek: ''Bir daha gökyüzünü göremeyeceğim.''

 

Efnan'ın gözleri dolu doluydu.

 

"Belki de doğru olanı bulmak için gökyüzünü terk etmek zorundayım, belki de ölmek zorundayım." dedi hıçkırarak. "Belki de benim tek gerçeğim de ölümdür ha?"

 

Doğukan onun omzuna hafifçe dokundu ve "Seninle birlikte her yere giderim," dedi yumuşak bir sesle.

 

"Seninle birlikte belki başka bir hayatta başka bir zamanda ve mekanda tanışsaydık gökyüzünü yeniden keşfederdik."

 

Efnan gözlerini Doğukan'a çevirdi ve içinde umut ve umutsuzluğu içinde barındıran bir gülümseme belirdi. "Gerçekten mi?" diye sordu.

 

Doğukan başını sallayarak, "Evet, gerçekten," dedi.

 

''Neyse sen git. Ben alışkınım. Geçer bana siniri.'' dedi. Aslında o bile inanmamıştı bu dediğine.

 

Doğukan Efnan'ın yanından kalktı ve ona son bir kez bakarak odadan çıktı. Efnan, yere oturmuş hala Doğukan'ın sözlerini düşünüyordu. Belki de gerçekten başka bir hayatta, başka bir zamanda Doğukan'la tekrar karşılaşacaklardı. Umutsuzluğun içinde biraz da umut bulmuştu. Ama şu an için tek yapabileceği, acısını içine atmak ve hayatına devam etmek, nefes alışlarının tadını çıkarabilmekti.

 

Kapının kilitlenme sesi geldi.

 

Uzun bir süre sonra ayağa kalktı...

 

Doğukan'ın ise kapıyı kilitlerken gözleri hâlâ doluydu.

 

Bir kez daha gökyüzüne baktı ve içinden bir umut belirdi. Doğukan'ın içindeki umut, ona güç veriyordu. Belki de gerçekten başka bir hayatta Efnan'la tekrar karşılaşacaklardı. Bu düşünce ona biraz olsun huzur veriyordu.

 

Efnan, herkesten gizlediği o sert kabuktan çıktı gözlerinden yaşlar süzülürken, annesinin küçükken bacalarından soba dumanı tüten evinde ona atfettiği şarkının melodisini tekrar etti sözlerini hatırlamaya çalışarak. Sonra beyninde yankılanan melodi durdu. Annesinin hayali gözünün önünde beliriverdi. Ve hayalden öte, bir gerçekti.

 

"Efnan'ım..."Dedi annesi sanki elini uzatsa ona dokunacak gibiydi.

 

"Benim güzel, tek gözünün bebeğinde gölleri, ağaçları, ormanları barındıran yavrum. Neden yaptın bunu bize? Para için değer miydi yaşadığın, çocuğunun yaşadığı bunca şeye?" Dedi.

 

Efnan gözlerini kapattı.

 

Annesini en son 3 sene önce, onun çocuğunu parkta sallandırırken görmüştü. Peki Efnan oğlunu ne zaman görmüştü? Elinde sadece bebeklik fotoğrafı varken gördüyse bile nasıl tanırdı onu?

 

Ayağa kalkıp ellerini yumruk yaptı ve mahzenin kapısına yumruklarıyla vurmaya başladı...Elleri acıyana kadar...

 

Bölüm : 05.01.2025 00:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...