21+

Alaz Demirkan, deri koltuğun tam ortasına kurulmuş, bacakları iki yana açılmış oturuyordu. Siyah gömleğinin düğmeleri göbeğine kadar açıktı; göğsündeki ejderha dövmesi loş ışıkta kıvrılıyordu. Arkasında sekiz koruma, taş gibi bir duvar.

Yanında iki kadın vardı.

Birincisi, zenci tenli, dolgun dudaklı, iri kalçalı esmer.

İkincisi ise yeni doğum yapmış sarışın: 22 yaşında, uzun bacaklı, göğüsleri hamilelikten sonra daha da büyümüş, bluzunu zor tutuyordu. Uçları ıslak, süt sızıyordu; kumaş transparanlaşmıştı. Bebeği evdeydi ama memeleri hâlâ doluydu, her hareketinde süt damlıyordu.

Alaz önce esmere döndü. Elini derin dekoltesine daldırdı, göğsünü avuçlayıp öyle sert sıktı ki kadın inledi. Tırnağını meme ucuna batırdı, çevirdi.

“Dolgun… Ama asıl ziyafet öbüründe.”

Sarışına baktı. Gözleri karardı.

“Adın?”

“Melis…”

“Memelerin hâlâ süt dolu, değil mi?”

Melis utangaçça başını salladı. Alaz tek hamlede bluzunu yırttı. İri, damarlı memeler dışarı fırladı; uçlarından beyaz süt damlıyordu. Alaz başını eğdi, sağ memeyi ağzına aldı, sertçe emmeye başladı. Sıcak süt ağzına doldu, boğazından aktı. Dişlerini meme ucuna geçirip hafifçe ısırdı; süt fışkırdı, çenesine, gömleğine sıçradı.

Melis inledi, sırtı yay gibi gerildi. “Alaz… çok sert…”

Alaz diğer memeyi avuçlayıp sıktı. Süt fıskiye gibi fışkırdı; esmer kadının yüzüne, saçlarına geldi. Esmer gülerek parmağıyla sütü alıp yaladı.

Alaz başını kaldırdı, dudakları sütle parlıyordu.

“Çok tatlısın, orospu. Bebeğin şanslı.”

Melis’in bacaklarını açtı, eteğini beline topladı. Külot yoktu. Amı şişmiş, ıslaktı. Alaz sikini çıkardı, tek bir hamlede köküne kadar soktu. Melis çığlık attı; hem acıdan, hem zevkten. Alaz vahşice pompalamaya başladı; her vuruşta memelerinden süt fışkırıyordu, göğsüne, karnına, yere akıyordu.

Esmer kadın kenarda diz çökmüş, Alaz’ın taşaklarını yalıyordu. Dilini alttan yukarı kaydırıyor, arada sikinin dibine kadar ağzına alıyordu.

Alaz hızlandı. Melis’in saçlarını tuttu, başını geriye yatırdı. Memesini tekrar ağzına aldı, emiyor, ısırıyor, sütünü içiyordu. Melis titreyerek boşaldı; amı Alaz’ı sıktı, süt fışkırarak Alaz’ın göğsüne boşaldı.

Alaz çekildi. Sikini çıkardı, Melis’in memelerine tuttu. Kalın iplerle sütle karışık döllerini göğüslerine, yüzüne boşalttı. Sonra esmere döndü; onu da yüzüne boşalttı.

İki kadın da yerde titriyor, süt ve döllerle kaplıydı.

Alaz fermuarını kapattı, viskisini aldı, koltuğa yayıldı.

“Dışarı çıkın,” dedi buz gibi. “Bir saat sonra geri geleceksiniz. Sütünü bitirmedim.”

Gözleri karanlıkta parladı.

Çünkü Alaz Demirkan’ın açlığı hiç bitmezdi.Ne güçten, ne dölden, ne de sıcak sütten.