29. Bölüm

29. Bölüm

Güler
sevimlikiz

Dağ evinden kurtulmuştum, ama zihnimden değil. Artık her yerde Alaz'ı görüyordum. Odada, camda, yastığımda. Dışarı çıkmaya korkuyor, sürekli ağlıyordum. Birkaç defa intihar etmeye çalışmıştım ama her seferinde başarısız oldum. Aşkın Abla'nın kararıyla beni, tedavi görmem için deli hastanesine yatırdılar.

Yine bir nöbet anıydı. Köşeye sinmiştim, Alaz'ın hayali karşıma dikilmişti.

"Uzak dur benden! Uzak dur! Dokunma, dokunma bana!" diye çığlık atıyordum.

Alaz'ın yüzünde o pis sırıtış vardı. Yavaşça bana yaklaşıyor, o iğrenç, pis elleriyle dokunuyordu. Çaresizlikle bağırıyordum:

"Lütfen yapma! Lütfen! Yeter artık!"

"Benden kurtulacağını mı sandın, küçük kuş? Ben, senin zihninden hiç gitmeyeceğim."

Kapı açıldı. Hızla içeri giren hemşireler beni tutmaya çalıştı. Debeleniyordum. En sonunda, koluma bir sakinleştirici vurdular. Vücudum anında ağırlaştı. Halsiz düştüm, beni yatağa yatırdılar. Hemen uykuya daldım.

Bana her gün, ağır dozda ilaçlar veriyorlardı.

"Eliz Hanım, ilaç vaktiniz."

"İçmesem... Artık iyileşmek istiyorum, uyumak değil."

"Olmaz, bunları için ki iyileşin. İlaçlar size iyi gelecek."

"Uyku yapıyor ama..."

Hemşirenin yüzünde soğuk, resmi bir gülümseme vardı.

"Mışıl mışıl uyursun işte. Sen kabus görmüyor muydun?"

Kabus görmüyordum, yaşıyordum. Başımı salladım, ilacımı içtim. Hemşire ağzıma baktı ve odadan çıktı.

Yatıp hemen uykuya daldım. Gözlerim kapalıydı, bilincim kapalıydı.

Bir süre sonra kapı açıldı. Kimin girdiğini bilmiyordum, bilincim uykunun derinliklerindeydi. Biri yanıma geldi, yatağa oturdu ve bacağıma dokundu.

"Ne güzel bacaklar... İçinde olmak için can atıyorum. Seni herkes becermiş, ben de becersem bir şey olmaz."

Konuşan bir hemşire ya da görevliydi. Bacağımı açtı ve eliyle mahrem yerime sokuldu. Okşuyordu. Yorgun olduğum ve ilaçların etkisi altında bulunduğum için, karşı koyamadım. Bir şey yapamadım. Gözlerim kapalı, sesim çıkmıyordu.

"Oh, ne güzel, sulu sulu..."

Sonra birden keskin bir acı hissettim. Gözümden yaş geldi. Vücudumun üzerindeki ağırlığı hissettim. Adam bana tecavüz etti ve sessizce odadan çıkıp gitti.

Bu artık bir döngü olmuştu. Her uyuduğumda, farklı farklı hemşireler ya da görevliler gelip bana tecavüz ediyordu. Bu hastane, kurtuluş değil, yeni bir cehennem olmuştu. Alaz'ın intikamı, dört duvar arasında devam ediyordu. Delillere kimse inanmayacaktı.

Dayanamıyordum artık. Zihnim ve bedenim tükenmişti. Tedaviyi değil, sonsuz uykuyu istiyordum.

Hemşirelerden biri, odada iğne çantasını unutmuştu. İçindeki o keskin parıltılı makası gördüm.

Yavaşça yatağın kenarına oturdum. Makası aldım. Gözümden yaşlar akıyordu ama yüzümde huzurlu bir gülümseme belirdi.

"Bu dünya bana acımadı."

Makası boynuma dayadım ve... çaresizliğin verdiği son güçle şah damarımı kestim.

Sıcak kan, boynumdan akmaya başladı. Gözlerimden yaşlar gelse de, ilk kez bu kadar hafiflemiş hissediyordum. Artık kabuslar yoktu. Alaz yoktu. Utanç yoktu.

Eliz Yılmaz, kendi elleriyle, bu zalim dünyadan sonsuza dek ayrılmıştı.

Bölüm : 02.12.2024 17:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...