64. Bölüm

64. Bölüm

Güler
sevimlikiz

Alaz'ın işkencesinden sonra, Aşkın ve Eliz karanlık odada birbirlerine destek olmaya çalışıyorlardı.

"Eliz, iyi misin? Parmağın çok kanıyor."

"Abla, canım çok acıyor. Ama... dayanırım. Sadece kurtulamayacağımızdan korkuyorum bu adamın elinden."

Aşkın, Eliz'in başını kendi yaralı omzuna yasladı.

"Kurtulacağız, güzelim. Ölmeyeceğiz. Biz güçlü kadınlarız. Böyle erkekler, böyle pislikler bizi yıldıramaz. Ben sana söz veriyorum."

"Sana güveniyorum, Abla. Ne olur, ne olursa olsun beni bırakma. Kimsem kalmadı, bir tek sen varsın."

"Allah büyüktür, yavrum."

Emris Ezel, karakoldan ayrıldıktan sonra, ruhunu yiyip bitiren o zorlu kararı vermişti. Kalbi parçalanarak, Eliz'i seçmişti.

Üzgünüm, amca kızı. Bir tek seçim yapmam lazımdı. Onu (Eliz'i) çok seviyorum.

Biliyordu, bu kararla Aşkın'ı ölüme sürüklemişti. Ama hayatına yeni giren, ruhunu aydınlatan kadını ölüme sürükleyemezdi. Aşkın da böyle isterdi, diye kendini avutmaya çalıştı.

Belirtilen adrese tek başına, elinde sadece tabancasıyla gitti. Burası terk edilmiş, harabe bir fabrika binasıydı. İçeri girdiğinde, onu Alaz değil, Alaz'ın bir adamı karşıladı.

"Vay, vay! Emris Komiser gelmiş, hoş gelmiş. Cesaretine hayran kaldım."

"Eliz nerede? Onu görmek istiyorum. Nerede tutuyorsunuz?" diye bağırdım.

Adam alaycı bir şekilde sırıttı.

"Bir sakin ol. O kadını bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum. Demek Eliz'i seçip, Aşkın'ı ölüme sürüklüyorsun."

"Çok konuşma! Eliz'i ver bana!"

"Eliz mi? Eliz yok, ama Ecel var! İster misin?"

Alaz'ın adamı piç çıkmıştı. Yanında ne Eliz vardı ne de Aşkın. Aptal gibi tuzağa düşmüştüm. Tam silahımı çekip pozisyon alacaktım ki, adam benden hızlı davrandı. Kurşun, göğsüme isabet etti. Yere düştüm.

"Gidiyoruz! Burada işimiz bitti!"

Arabanın sesini duyuyordum. Yavaşça gözümü açtım. Canım yanıyordu, nefes almakta zorlanıyordum. Göğsüme dokundum. Çelik yelek olmasaydı, kurşun tam kalbime gelecekti.

"Paçayı iyi sıyırdım bu gün... Buradan ölecektim."

Yavaşça ayağa kalktım. Her kalkışımda göğsüme giren acı, Alaz'ın ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlatıyordu. Arabama bindim ve tek bir adrese gittim: Kara'nın evine. Bu, artık benim tek başıma yürütebileceğim bir savaş değildi.

Kara, daha yeni evden çıkıyordu. Valizi arabanın yanındaydı.

"Kara!" diye bağırdım, sesim zor çıkıyordu.

"Burada ne işin var, Emris? Yurt dışına çıkacaktım ben. İyi misin?"

"Konuşmamız lazım... acil. Çok kötü şeyler oldu."

Kara, yüzümdeki yarayı ve göğsümdeki şişliği fark etti.

"Ne oldu? Vurulmuşsun sen! Ne bu halin?"

"Aşkın ve Eliz..." diye yutkundum.

"Ne olmuş onlara?! Açık konuş!"

"**Alaz, ikisini de kaçırdı! **Şimdi ikisi de tehlikede ve Alaz'ın elinde!****"

Kara'nın yüzündeki bütün renk uçtu. Gözleri, saf öfkenin kırmızı tonunu aldı.

"Ne?! Bu sefer seni s*ktim, Alaz!"

Kara, öfkeyle elini arabanın kaputuna vurdu. Şu anda patlayan bir bomba gibi duruyordu.

"Onu yalnız bırakmamam lazımdı! Lanet olsun! O his boşuna değilmiş!"

İntikam ateşi, Kara'nın damarlarında akmaya başlamıştı. Emris, elindeki kanlı kutuyu Kara'ya uzattı.

"Bu... bu da Alaz'ın hediyesi. Bu savaş başladı, Kara."

Kara, kutudaki dehşeti görünce, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Geri dönüşü olmayan bir yola girmişlerdi.

Bölüm : 04.12.2024 23:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...