
Alaz'ın işkencesinden sonra, Aşkın, kanayan yaralarına rağmen aklını kullanmak zorundaydı.
"Eliz, şimdi beni iyi dinle. Alaz ve adamları gelmeden buradan kaçmamız lazım. Başka şansımız yok."
Eliz, çaresizlik içinde titriyordu.
"Nasıl, Abla? Ellerimiz bağlı. Sen yaralısın, omzun ve bacağın..."
"Bak, beni iyi dinle. En başta yakalandığımda, çorabımın içinde küçük bir bıçak saklamıştım. Köpek Alaz, çorabıma bakmayı akıl edemedi. Zaten onda akıl ne arasın!"
"Tamam, Abla! Ne yapmam gerekiyor?"
"Şimdi önüme otur ve ayağımı uzatacağım. Çorabımda bıçağı bulmaya çalış. Sakın ses çıkarma."
Eliz, hızla önüme oturdu. Ayağımı uzattım. Birkaç saniyelik gergin arayıştan sonra, bıçağı buldu.
"Bul-dum!" diye fısıldadı.
"**Şimdi onu bana ver, tamam mı? Kendi elimi çözeyim, sonra seni kurtaracağım."
"Tamam, Abla."
Arkamı döndüm ve Eliz'in elinden bıçağı aldım. Bileklerimi bağlayan kalın ipi kesmeye çalışırken, bıçağın keskinliği nedeniyle bileğimi derinlemesine kestim. Acıyla dudaklarımı ısırdım.
"Mmmmmh!"
"Abla, iyi misin? Kanıyor!"
"İyiyim, canım. Devam etmeliyiz."
İpleri sonunda kestim. Kanayan bileklerimi umursamadan, hızla ayağımı da çözdüm. Ardından titizlikle Eliz'in ellerini ve ayaklarını çözdüm. Onu ayağa kaldırdım. Bana sımsıkı sarıldı.
"Abla... kurtulduk!"
"Şimdi sarılmanın zamanı değil, Eliz! Gitmemiz lazım!"
Kapıyı yavaşça araladım. Koridorun hemen önünde, sırtı dönük nöbet tutan tek bir adam vardı. Yavaşça yaklaştım ve o ses çıkaramadan, boynunu hızla kırarak sessizce yere indirdim.
"Gel. Temiz."
Koridorda yavaşça ve sessizce yürüdük, Eliz'in elini tutuyordum. Karşımıza adam çıkmaması için dua ettim. Yerdeki ölü adamın silahını ve mermilerini aldım. Alaz karşıma çıkarsa, onu anında öldürecektim.
Birkaç koridorda daha, iki adam daha çıktı karşımıza. Onları da sessizce, aldığım silahla başlarına vurarak etkisiz hale getirdim. Kanlar içinde kalmıştık ama canlıydık. Sonunda çıkış yolunu bulduk ve kapıdan dışarı çıktık.
"Kurtulduk, Abla! Temiz hava!"
"Sevinmek için erken, canım. Daha yolun başındayız."
Silahı Eliz'e uzattım.
"Silah kullanmayı hatırlıyorsun değil mi, canım?"
"Evet, Abla. Atış dersleri almıştım. Ne oldu?"
"Alaz ve adamları karşımıza çıktığında, onları hemen öldürmeyeceğiz, yaralayacağız. Gerekirse bacaklarına veya omuzlarına. Eziyet edeceğiz. Onu sana bırakıyorum."
"Abla, Alaz'ı ben öldürebilir miyim?"
"Bu, senin hakkın, Eliz."
Tam o anda, uzaktan Alaz'ın arabası göründü. Bizi fark etmişlerdi! Koşmaya başladık. Alaz ve Asaf peşimizden koşuyordu.
"Durun! Nereye kaçıyorsunuz, kahpeler!" diye bağırdı Alaz.
Arkamı döndüm ve nişan aldım. İkimiz de onlara ateş ettik. Alaz da karşı ateş açtı.
Aniden sırtımda, bıçak yarasının biraz altından şiddetli bir acı hissettim. Vurulmuştum! Düşeceğim sırada, Eliz beni tuttu.
"Abla! İyi misin?! Çok kanıyor!"
"İyiyim... Dayanabilirim! Önce şu işi bitirelim!"
"Abla, yaran kötü!"
"**Önce kaçalım, Eliz. **Kaçış, her şeyden önemli!****"
Zorlukla koşmaya devam ettik. Kan kaybediyordum ama Alaz'ı burada bırakmayacaktım. Onu yaralamadan gitmeyecektim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 121.3k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |