7. Bölüm

7. Bölüm

Güler
sevimlikiz

Barda çalışmaya başlayalı bir hafta olmuştu ve şaşırtıcı bir şekilde her şey yolunda gidiyordu. Gece vardiyelerinin yorgunluğu dışında büyük bir sorun yaşamamıştım. Bugün ise benim için farklı bir gündü; haftanın tek izinli günümdü ve en önemlisi, üniversiteden hoşlandığım, sessiz ve nazik Selim'le buluşacaktık.

Elimdeki ders notları, buluşmamıza bir bahane olsa da, kalbim göğüs kafesimi dövüyordu. Hafif bir yaz esintisiyle perdelerin havalandığı, huzurlu bir kafede pencere kenarına oturmuş, el çantamın askılarını sıkıca tutarak onu bekliyordum. Etrafa göz gezdirdim; herkes kendi halinde, sohbet ediyor, gülüyordu. Bu sakinlik, içimdeki kelebekleri daha da coşturuyordu.

Birkaç dakika sonra, kapıda beliren tanıdık silüetle yüzümde istemsiz bir gülümseme yayıldı. Selim, her zamanki gibi utangaç bir ifadeyle etrafa bakınıyordu. Hemen elimi havaya kaldırıp gülümsedim.

"Selim, buradayım!"

Beni fark edince rahatlamış bir nefes alıp yanıma doğru ilerledi. Gözlerime bakarak, mahcup bir sesle konuştu:

"Üzgünüm, beklettim mi?"

"Sorun yok, ben de yeni geldim sayılır," diye yalan söyledim hafifçe, aslında en az on beş dakikadır heyecandan kıpır kıpırdım.

Birlikte karşılıklı oturduk, menüye göz gezdirirken hafifçe fısıldaşarak siparişlerimizi verdik. Cappuccinolarımız gelene kadar derslerden, sınavlardan ve üniversitenin bitmek bilmeyen projelerinden konuştuk. Ancak sohbetimiz ilerlerken, beni izleyen keskin, görünmez bir çift gözden tamamen habersizdim. Huzurlu anımız, az sonra parçalanacak bir illüzyondu.

Tam kahvelerimiz masaya geldiğinde, Selim aniden elimi uzandı ve avucumu nazikçe kavradı. Bakışları her zamankinden daha cesur, daha kararlıydı.

"Eliz," dedi, sesi hafifçe titriyordu. "Biliyorum, bu biraz hızlı olacak ama... ben senden hoşlanıyorum."

Duyduklarımla nefesim kesildi. O... o benden hoşlandığını mı söyledi? Kalbim kulaklarımda gümbürdüyordu. Yanaklarımın kızardığını hissettim. İnanamıyordum! Hayallerimin en masum köşesinde kurduğum bu an, gerçek mi oluyordu? Ne diyeceğimi bilemez bir halde, dilim damağım kurumuşken, tam ağzımı açacaktım ki...

Telefonumun cebimde titrediğini hissettim. Tanımadığım bir numaradan gelen mesaj bildirimiydi. Kaşlarımı çatarak ekrana baktım. Gönderen kısmı boştu. Mesajı açtığımda, o gece barda gördüğüm o koyu, fırtınalı mavi gözler zihnime dolanıverdi.

ALAZ DEMİRKAN: ELİZ HEMEN O MASADAN KALKIP GİDİYORSUN. ŞİMDİ!

ELİZ YILMAZ: KİMSİN SEN? NE DİYORSUN?

ALAZ DEMİRKAN: KİM OLDUĞUMU BOŞ VER GÜZELİM. DEDİĞİMİ YAP. SON KEZ UYARIYORUM.

ELİZ YILMAZ: HAYIRDIR KİMSİN DE SENİN DEDİĞİNİ YAPACAĞIM? KENDİNİ NE SANIYORSUN?!

ALAZ DEMİRKAN: BENİ SINAMA GÜZELİM. O ÇOCUĞUN ELİNİ BIRAK VE ÇIK ORADAN.

ELİZ YILMAZ: SINARSAM NE OLUR?! DELİ MİSİN NESİN?

ALAZ DEMİRKAN: HİÇ İYİ ŞEYLER OLMAZ. MESELA ORAYI HAVAYA UÇURURUM. HERKES SENİN YÜZÜNDEN ÖLÜR.

Mesajları okurken Selim'in şaşkın bakışları altında elimi geri çektim. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bu bir şaka mıydı? Telefon şakası falan mı?

ELİZ YILMAZ: SANA İNANMIYORUM! DELİ MANYAK!

ALAZ DEMİRKAN: İNANSAN İYİ OLUR. BEN DEDİĞİMİ YAPARIM.

Alaz'ın mesajını okumamla birlikte, kafenin kapısı aniden şiddetli bir gürültüyle açıldı. İçeriye kar maskeli, silahlı birkaç adam daldı. Ortamdaki tüm neşe ve huzur, saniyeler içinde buz kesti. Silahlarını havaya kaldırıp bağırmaya başladılar. İnsanlar çığlık çığlığa masaların altına saklanmaya çalışıyor, panik içinde kaçışıyorlardı.

Taramalı tüfeklerin korkunç sesleri kulaklarımı sağır ederken, etraftan şarapnel parçaları ve cam kırıkları havada uçuşuyordu. Masalar devriliyor, sandalyeler dağılıyordu. Her şey bir anda bir kaos ve yıkım senfonisine dönmüştü. Selim, beni korumak istercesine masanın altına doğru çekiştirirken, benim gözlerim telefondaki son mesaja takılı kalmıştı. O adam ciddiydi!

Birkaç saniye süren bu cehennemi anın ardından silah sesleri kesildi. Korku ve toz bulutunun içinde telefonum tekrar titredi.

ALAZ DEMİRKAN: HER ZAMAN DEDİĞİMİ YAPARIM. ŞİMDİ BENİ DAHA FAZLA SİNİRLENDİRME. KALK VE HEMEN ÇIK ORADAN, ELİZ!

ELİZ YILMAZ: MANYAK! SEN HASTASIN! BU NE DEMEK OLUYOR?!

ALAZ DEMİRKAN: ÖYLEYİM. SENİN HASTANIM. VE SEN BENİM OLANA KADAR BU DELİLİK BİTMEZ.

Telefon elimden kayıp düştü. Gözlerim dehşetle açılmıştı. Bu, bir şaka değildi. Bu, Alaz Demirkan'ın korkutucu, saplantılı dünyasına atılan ilk adımdı. Ve ben, o dünyanın tam ortasına düşmüştüm. Kalbimdeki Selim'e duyduğum masum heyecan, yerini ölümcül bir korkuya bırakmıştı.

Bölüm : 02.12.2024 00:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...