
Hastaneden ayrıldıktan sonra omuzlarımdaki yük daha da ağırlaşmıştı. Annemin durumu… Kanser onu günden güne, acımasızca yiyip bitiriyordu. Tedavisi ağırdı, masraflar ise altından kalkılmaz bir dağ gibiydi. Ben ne yapıyordum? Hiçbir şey. Sadece geceleri bir barda çalışıyor, masrafların ufak bir kısmını karşılamaya çalışıyordum. Bir de küçük kardeşim vardı, ona hem annelik hem ablalık yapmak zorundaydım. Ne yapacağımı, bu kâbustan nasıl uyanacağımı şaşırmıştım.
Kafede yaşadığım o dehşet verici olaydan sonra Alaz'ın beni takip ettiğini biliyordum. Bu korkuyla yaşamak zorunda kalışım, üzerime çöken çaresizlik daha da artıyordu.
"Allah'ım, ben ne yapacağım? Bana yardım et. Annemi kaybetmek istemiyorum..."
Gözyaşlarımın kurumuş izleri yüzümde hâlâ belliydi ama işe gelmiştim. Barın neon ışıkları altında, zoraki bir maske taktım. Gülümsemek zorundaydım. Suratsız bir barmen, kimsenin görmek istediği son şeydi. Oysa içimde fırtınalar kopuyordu. O geceyi, Alaz'ın tehdidini ve Selim'in şaşkın yüzünü unutamıyordum.
Para... Tekrar para, daha çok para gerekiyordu. Aklım sürekli çalışıyordu: Normalde maaş gününe daha vardı ama bu bekleyemezdi. Patronumu neredeyse hiç görmediğim için, bariyer olarak müdürden avans istemeye karar verdim. Bu, gururumu incitiyordu ama annem için her şeyi yapardım.
Alaz, lüks villasının tepesindeki sessiz ofisinde, koyu renkli deri koltuğunda oturuyordu. Aklında başka hiçbir şey yoktu, sadece Eliz Yılmaz.
Duygularını, arzusunu bastırmak için ne kadar uğraşsa da başarılı olamıyordu. Başka kadınlarla zaman geçirmeyi denemişti; güzel, seksi kadınlarla... Ama ne zaman yakınlaşsa, gözleri kapanıyor ve zihninde okyanus mavisi gözler beliriyordu. Başka kadınların tenine dokunmak, onun için bir işkenceydi.
"Hayır, kimseye aşık olamazdım. Bu sadece... bir arzu."
Kendini ikna etmeye çalışıyordu. O sulu deliğine girmek, o masum dudakları hissetmek istiyordu. Sadece bir kez onunla sevişse, bu takıntının biteceğine inanıyordu. Alaz Demirkan, duygusuzdu. Aşk, zayıfların işiydi.
Dudaklarına yayılan yırtıcı bir gülümsemeyle, pencereden aşağıya, şehrin ışıklarına baktı. Eliz'in kafede yaşadığı paniği hatırladıkça keyfi yerine geliyordu. Kontrol ondaydı.
"Bana kendi ayağınla geleceksin, Eliz Yılmaz. Çaresizlik seni yatağıma getirecek."
Onu zorla getirmek yerine, onu kendi ihtiyacının getirmesini dört gözle bekliyordu. Bu, oyunun en zevkli kısmıydı.
Vardiyamın en yoğun anında, yerimi hızlıca güvendiğim bir arkadaşıma devrettim. Derin bir nefes alarak müdürün ofisinin kapısına vurdum. İçeriden gelen, "Gel," sesiyle içeri süzüldüm.
Müdür masasının arkasında oturuyordu. "Gel, Eliz. Ne vardı?"
Ayakta duruyordum, ellerim önlüğümün kenarlarını sıkıyordu. Sesimin titrememesine özen göstererek konuştum:
"Şey... Efendim, ben biraz para avansı isteyecektim. Biliyorum, maaş gününe daha erken, ama annemin tedavisi için acil ihtiyacım var. Olmasa inanın hiç istemezdim... Söz veriyorum, daha çok çalışacağım, bütün fazla mesaileri kabul edeceğim."
Müdür, yüzünde üzgün bir ifadeyle başını salladı. "Eliz, biliyorsun bu konuda benim yetkim sınırlı. Patronumuza haber vermeden hiçbir şey yapamam. Ona sorayım, sonucu sana hemen haber vereceğim, tamam mı?"
Bir anlık hayal kırıklığı bütün vücudumu kapladı ama yine de kibar olmak zorundaydım. "Tamam, çok teşekkür ederim."
Umutsuz bir adımla odadan çıktım.
Eliz çıkar çıkmaz, müdür hemen telefonunu eline aldı ve Alaz'ın özel hattını çevirdi.
"Alo?" Alaz'ın sesi her zamanki gibi soğuk ve kesindi.
"Alo, Alaz Bey. Sizi rahatsız ettim, kusura bakmayın. Eliz Hanım biraz önce yanıma geldi. Annesi için acil paraya ihtiyacı olduğunu söyledi, avans istiyor."
Alaz'ın dudaklarında karanlık bir gülümseme yayıldı. Aradığı an gelmişti.
"Demek paraya ihtiyacı var... Güzel. Sen istediği parayı verme. Ona, patronunla bizzat konuşması gerektiğini, bu konunun acil olduğunu söyle. Onu odama gönder. Konuşacağım."
Müdür, patronunun sesindeki o tehlikeli tonu hemen anlamıştı. "Tamam efendim. Hemen yönlendiriyorum."
Telefon kapandı. Müdüre göre bu sadece bir iş görüşmesiydi. Ama Alaz için bu, Eliz Yılmaz'ı tuzağına çekmek için çaresizlikten örülmüş, mükemmel bir ağdı. Eliz, o soğuk çekime doğru, kendi isteğiyle ilerliyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 121.3k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |