
Alaz Demirkan, mermer zeminde yankılanan tok adımlarla konağın en izbe koridoruna ilerledi. Burası, kimsenin varlığından dahi haberdar olmadığı, girişi kesinlikle yasaklanmış olan tek yerdi: onun 'sığınak' adını verdiği kilitli oda. Bu odaya girmeye yetkili tek kişi kendisiydi ve bu gizlilik, içindeki karanlık dehlizleri besliyordu.
Elindeki ağır, demir anahtarı kilit yuvasına soktuğunda çıkan metal sesi, koridorun sessizliğini yırtarak bir sırrın açığa çıkışını müjdeledi. Kapı ağır bir gıcırtıyla, isteksizce aralandı.
Alaz, odaya adımını attığı an, dış dünyanın griliği anında silindi. İçerisi, tavana gizlenmiş spotlardan yayılan, boğucu ve neredeyse elle tutulur yoğunluktaki koyu kırmızı bir ışıkla yıkanıyordu. Hava, sanki kadife kumaş gibi ağırdı; hafif bir parfüm ve nem kokusu karışımıyla doluydu. Bu, sadece fantezilerin değil, aynı zamanda tehlikeli bir takıntının mabediydi.
Odanın duvarları çıplak değildi; siyah, çerçevesiz panolara gerilmiş kumaşların üzerine, tek bir genç kızın sayısız fotoğrafı asılmıştı. Kimi zaman gülümserken, kimi zaman dalgın bakışlarla yakalanmış, bazen profesyonel bir çekimde, bazense gizlice çekilmiş gibi duran kareler... Fotoğraflar, kırmızının yarattığı loşlukta, kanlı bir rüyanın parçaları gibi parlıyordu. Her bir poz, Alaz'ın zihninde yarattığı idealize edilmiş imajı tamamlayan bir parçaydı.
Alaz, odanın tam ortasına yürüdü. Elleri cebinde, yüzüne yerleşen o tekinsiz, hafifçe çarpık gülümsemeyle fotoğrafları süzdü. Bu kıza karşı duyduğu şey, sıradan bir beğeni ya da arzu değildi; bu, onu çepeçevre saran, kontrol edilemez bir obsesyona dönüşmüştü.
"Yakında benim olacaksın, küçüğüm. Hiçbir yere kaçamayacaksın, doğrudan kollarıma geleceksin..."
Fısıltısı, odanın nemli havasında sönümlendi. En sevdiği fotoğrafa yaklaştı; kızın omuzlarından hafifçe düşmüş askılı bluzla gülümsediği bir kareydi. Alaz, devasa, güçlü eliyle fotoğrafın yüzeyine dokundu. Sanki camın ardındaki teni okşuyormuşçasına, yavaşça ve sahiplenici bir tonda parmağını gezdirdi.
İçinde bir şeyler kaynıyordu, bir delilik eşiğinde dans ediyordu. Kendine şaşıyordu; koca bir imparatorluğun başında duran, acımasız ve soğukkanlı mafya babası Alaz Demirkan, bu masumiyet timsali kızın bir fotoğrafına bakarak ne hale gelmişti?
Bu bir aşk mıydı? Hayır, buna inanmak bile istemiyordu. Aşk, zayıflıktı.
O zaman neydi? Belki de sadece seksüel bir çekim, bastırılamaz bir ihtiyaçtı. Zihnindeki mantık sesi, bu takıntının tek bir çözümü olduğunu söylüyordu: Onunla bir kere sevişmeliydi. O keskin, yakıcı arzuyu bir kere doyurduğunda, bu tutku alevi sönüp gidecek, bu saçma takıntı bitecekti. Evet, sadece bir cinsel deneyim... başka bir şey olamazdı.
Kendi kendine mırıldandı, sesi daha kararlı, daha tok çıkıyordu:
"Savaş (rakibinin adı), böyle masum bir kıza aşık olamaz. Buna izin vermem. O duygular yalan, ya da bir oyundan ibaret."
Fotoğrafa son bir kez, bu sefer daha sert ve tehditkar bir bakış atarak, son kararını ilan etti:
"Benim olacaksın, genç hanım. Ve bu arzu, seni avucuma aldığım an sona erecek. Ya da yeni başlayacak..."
Alaz, kırmızı odanın derinliklerinde, takıntısının karanlık vaadiyle baş başa kaldı. Odanın kapısı arkasından yavaşça kapandığında, içerideki kırmızı ışık, dışarıdaki dünyaya geçit vermeyen bir sır olarak kilitli kaldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 121.64k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |