
Yarenin Ağzından
Akın karşımda boylu boyunca duruyordu. Yıllardır yüzleşmekten korktuğum adam dimdik karşımdaydı. Tam tamına on yıldır görmüyordum. Zaman su misali akıp geçmişti. Hiçbir şekilde bir şey anlamamıştım.
Bana asırlık gibi gelen süreçte Akın da beni izliyordu. Sanki beni yıllardır çözememişte şu anda çözecekmiş gibi bir izlenim veriyordu. Uzun zamandır birbirimizi görmemiş olmanın vermiş olduğu hasretlikle uzun uzun birbirimizi izledik.
Beni kaybetmekten korkarcasına gözleri hep aynı hüzünle bakıyordu. On yılın bizde çok şey değiştirdiğini düşünürdüm. Akın hala aynıydı. Değişen hiçbir şey yoktu. Değişen tek şey zaman unsuruydu.
Akın bana yaklaşmak için hiçbir çaba sarfetmiyordu. Sadece
olduğu yerde dikiliyordu. Ben de sadece susma hakkımı kullandım ve bir müddet sustuk.
Akın benim olduğum yere doğru adımladı. Tam dibimde durdu. Yanı başımda durması beni aşırı heyecanlandırıyordu. Şehvet duygumu da tetikliyordu.
Elini saçlarıma attı ve direkt burnuna götürdü. Uzun süre saçlarımı kokladı. Aradan ne kadar süre geçti bilmiyordum.
Burnunu saçlarımdan uzaklaştırdı ve eliyle bozulan saçlarımı itekledi. Kokumu derin derin içine çekti. Bu kokuyu uzun zamandır duymadığı için özlediği ilk şeylerden birisi de muhtemelen buydu.
" Hala vanilya kokuyorsun."
"Senin aksine ben kokumu değiştirmeyi sevmiyorum."
" Bak sen, hemen kokumu değiştirdiğimi nasıl anladın? Beni koklamadın da. Söyle bakalım. Yoksa sen müneccim misin?"
"Kokun hala burnumdaki. Unutmam imkansız. Hafızamda bile hangi parfümü kullandığın yer edinmiş. On yıldır silmeye çalışıyorum, olmuyor."
"Demek ki bazı şeyleri oldurmaya çalışsan da olmuyor."
Akının benim kullandığım parfümü unutmuş olmasını isterdim. O hala kokumu değiştirmediğimi ve aynı parfümü kullandığımı biliyordu. Bense sadece parfümünü değiştirdiğini anlayabilmiştim. Hala daha hangi kokuya sahip olduğunu çözememiştim.
Zaten mühim olan konu bu değildi. Konuşmamız gereken daha önemli konular vardı. Buradan mutlu bir şekilde ayrılabileceğimizi düşünmüyordum. Ben birazdan hüngür hüngür ağlayacağımın garantisini verebilirdim.
" Asıl mesele için buraya geldik.Seni üzmek istemiyorum. Ama kızımın mezarlığını görmek istiyorum. Beni oraya götürebilir misin?"
Akınla bu konuyu konuşacak olmak beni bir tık tedirgin etti ve bir o kadar da gergin hissediyordum. Bebeğimin konusunu evde çok fazla açmamaya özen gösteriyorduk. Eğer konusu da hemen açılıyorsa kapıyorduk.
Ben çok fazla etkileniyor ve yıpranıyordum. Bu konuyu konuşacak olursam da bir tek arkadaşlarımla konuşmayı tercih ederdim. Onların yanında kendimi yalnız hissetmiyor ve her derdimi rahatlıkla anlatabiliyordum.
Akına cevap verebilecek gücü kendimde hissetmediğimden sadece başımı aşağı yukarı oynattım ve elimle ileriyi işaret ettim. Akın da bana ayak uydurarak yanımda yürüyerek beni takip etti. Bütün mezar taşlarını geçerek son mezar taşına geldiğimizde durdum. Akında benimle birlikte durdu.
Durduğumuz mezarın ölen bebeğimiz olduğunu anladı. Mezarın taşına uzun uzun baktı. Ağzını açtı, konuşacak gibi oldu ama dili düğümlenmişti. Mezarın başına oturdu ve konuşmaya başladı.
"Ben bugün bir kızımın olduğunu öğreniyorum ve aynı zamanda da on yıl önce daha kavuşamadan öldüğünü. Hayat ne acı dimi? Birilerinin ölümü, birileri için başlangıç sayılabiliyor. Ben sana hiçbir zaman yetişemedim kızım. Annenin karnında ne varlığını hissedebildim ne de tekme atışlarını. Sadece mezarını biliyorum. Gerçi sen doğsaydın da ben sana hiçbir zaman iyi baba olamazdım. Annene bile sahip çıkamayan bir eş çocuğuna nasıl bir baba olabilir ki?"
Gözümden bir yaş damla aktı. Buraya geldiğimde ağlayarak çıkarım diyordum. Ama bu kadar kısa sürede ağlayabileceğimi hiç hesaba katmamıştım. Şu anda farklı bir deneyim yaşıyordum. Akın her ne kadar iyi bir baba olmayacağını düşünse de ondan çok iyi bir baba olurdu.
Akın hiçbir zaman annesi gibi cani biri olmamıştı. Aklı vatani görevinde de olsa beni her zaman düşünen biriydi.
Beni ikinci plana atmazdı. Kendinden bile fazla düşünen biriydi. Ona hala deliler gibi aşıktım. O da farkındaydı.
Sadece ikimizinde dile getirmeye cesareti yoktu. Yine de yanlış seçimler zamanımızı alıp bizden götürmüştü. Doğru seçimler yapsaydık ikimizde şu anda burada olmazdık.
Akın annesine inanmayı tercih etmişti. Bende Akının annesinin caniliğine karşı susmayı ve kaçmayı çözüm olarak görmüştüm.
Yanlış tercihler, yanlış sonuçlar doğuruyormuş.
Bunu geçte olsa fark edebildim.
Yeni bölüm geldi. Ah, bu hikaye klişelerden uzak
olduğu için daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Bu hikayemi sevenler kimler?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 26.32k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |