
Sizler için oturup bölümü ağlaya ağlaya yazdım. İçim kan ağladı resmen.
Uzun zamandır kitapla bağlantımı kesmiştim. Sizler için tekrar geldim.
Bu bölümde biraz üzülebilirsiniz. Benden söylemesi. Sonra vah efendim, niye böyle yaptın demeyin.
Bol bol yorumlarınızı bekliyorum. Kitap hakkındaki düşüncelerinizi yazmaktan kaçınmayın. Sizleri seviyorum, keyifli okumalar.
Ha bu arada wp kanalı kurdum. Kimler gelir?
34.Bölüm
Genç kadın dumura uğramış gibiydi. Kocasının böyle bir tepki vermesini beklemiyordu ve sonuçlarına katlanmaya razıydı. Yaptıklarının ikisini de bu raddeye getireceğini bilmiyordu.
Sadece kayınvalidesinin yaptıklarına karşın ufak bir intikam almak istemişti ancak elini yüzüne bulaştırmıştı. Yine de kocasına intikam için yaklaşmamalıydı ve tüm olanları yaşatmaya hakkı yoktu.
Uyuduğu gecenin sabahında bir notla terk edilmeyi beklemiyordu. En azından beni not bırakacak kadar düşünüyor diye içinden geçirdi.
Son derece sinirliydi. Hem kendisine hem de kayınvalidesinin yaptıklarının bedelini kocasına ödetmek zorunda olduğu için oldukça iğrenç hissediyordu. Bir an önce kendisini toparlamalıydı. Aksi halde moralinin düzelmesi epey zaman alacaktı.
Akının notta yazdıklarını kendi içinde tarttı ve haklı ya da haksız bulduğu noktaların olduğunu fark etti. Akın zamanında kendisini dinlememişti, intikam almakta sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyordu ama aradan bunca zaman geçmişken intikam almanın yersiz olduğunun farkındaydı.
Artık önüne bakabilir ve geleceğine odaklanıp mutlu olabilirdi ancak biraz zor gibi görünüyordu. Kirpiklerinin arasından akan göz yaşlarına engel olamadı ve kendisini büyük bir enkazın altında bulmasına ramak kaldığını fark etti.
Gözyaşlarını elinin tersiyle silse bile dur durak bilmeden ve ardı kesilmeden Yarenin geceliklerinin üzerine damlıyordu. Şu anda en son istediği şey kocasından boşanmaktı. Yerinden kalktı ve bir hışımla banyoya gidip elini yüzünü yıkadı ve saçlarını hırsla düzeltti.
Odaya geldiğinde saatin kaç olduğunu umursamadı ve gardırobun kapağını açarak içerisindeki bütün kıyafetleri çıkardı.
İntikam uğruna geldiği evden tek başına ve mutsuz ayrılıyordu. Dolaptan valizi aldı ve gözyaşlarına bir yenisi eklene eklene kıyafetlerini valize koydu.
Valizi ağzına kadar dolunca kapağını kapattı ve yere koydu. Üzerini değiştirdi ve o gün siyaha bürünmek istedi. Sanki karşısında kendisini gören kişiler yasta olduğunu düşünücekti.
Yatağı düzeltti ve kaldığı odaya son kez baktı. Akınla yaşadığı tüm anılar yatak odasında saklıydı ve hazmetmesi uzun zaman alacaktı.
Valizini yerden aldı ve odayu daha fazla incelemeden çıkarak kapıyı kapattı. Eğer odada biraz daha kalsaydı yine ağlayacaktı.
Bir adam için bir daha gözyaşı dökmeyeceğine yemin etti. Evden bir an önce çıkmak için adım atıyordu yoksa anıları depreşecekti ve bunun gerçekleşmesini asla istemiyordu.
Evde eksik bir şey unutup unutmadığını kontrol etti ve antre kısmına yöneldi. Ayakkabılarını giydi ve ayakkabı bağcıklarını bağladı.
Eline aldığı valizi kenara koydu ve dış kapıyı açtı. Evin her köşesine hızlıca göz gezdirdi ve eksik bir şey unutmadığına kanaat getirdikten sonra büyük boy siyah valizini koyduğu yerden alarak dış kapıyı kapattı ve anahtarla kilitledi.
Hatıraları birer birer depreşirken, genç kadına sadece geriye gitmek kalmıştı. Gözyaşları sicim gibi akarken, dudaklarıyla bir şeyler mırıldanmayı ihmal etmiyordu. Kendi kendine kızıyordu.
"İntikam uğruna giriştiğin oyuna bak. Şimdi böyle daha mı iyi oldu?"
Merdivenlerden inerek sokağa açılan kapıyı açtı ve bir eliyle kapıyı tutarken diğer eliyle valizini dışarı sürükledi.
Sokağa adım attığında evin önünde beklemeye başladı. Az önce evi terk etmeden bir taksi firmasını arayıp taksi çağırmıştı. Beş dakika dolduğunda gelen sarı taksiye bindi ve şoförün valizi bagaja koymasını bekledi.
Şoför sürücü koltuğuna bindiğinde taksiyi çalıştırdı ve sürmeye başladı. Ana yola çıktıklarında ev adresini isteyen şoföre ailesinin ev adresini verdi. Gidebileceği tek yer ailesinin yanıydı ve asla gocunmuyordu.
Bakışlarını cama çevirdi ve gözü önünde akıp giden yolu izledi. Yaşadığı hatıraları beyninden silemiyordu ve intikam uğruna giriştiği oyunu elini yüzüne bulaştırmıştı.
Nefes dahi alamadığını hissediyordu. Taksinin camını biraz araladı ve rüzgarın hafif esintisi içeriye hava girmesini sağladı.
Açık bıraktığı ve omuzuna kadar gelen turuncu saçları durduk yerde uçuşuyor ve gözünün önüne kadar gelerek yüzüne yapışıyordu. Bir eliyle gözünü kapatan saç tellerini kulağının arkasına doğru ittirdi.
Gözlerinden akan yaşa engel olamadı ve dudakları arasından bir hıçkırık fırladı. Düşündükçe işin içinden çıkamıyordu ve yaptıklarının sonucunun nereye varacağını kestiremiyordu.
Gözleri dalmıştı ve kendisine uzatılan peçeteyi fark etmedi. Gözünün önünde bir el peçeteyi sallayınca kendine geldi ve taksicinin verdiği peçeteyi alarak akan burnunu sildi.
Gözyaşlarını elinin tersiyle bastıra bastıra sildi, sanki canını acıtmak ister gibiydi. Kendisine olan öfkesi dinmek bilmiyordu; gün geçtikçe ateşe atılan odun gibi daha da harlanacaktı.
Aynadan baktığında taksici şoförün kendisine baktığını gördü ve gülümsedi. Genç kadının gülümsemesinden cesaret alan şoför konuşmaya başladı.
"Abla gözlerinden inci boncuklarını niye döküyorsun?"
Şoförün konuşma şekli, Narini ağlarken güldürmeyi başarmıştı. Ağlamak kendisini hafif hissetmesini sağlıyordu ve yüklerinden arındırıyordu.
" Ağlamak beni rahatlatıyor, hafif hissetmemi sağlamama yardımcı oluyor."
"Kim ağlattı seni söyle bakalım? Gidip dövelim, hep birlikte. Benim ekibi toplayayım."
" Ağlamam için illa beni birisinin ağlatmış olması mı gerekiyor? İnsan yaşadığı hayatına, kaybettiği hatıralarına ve hafızasından silemediği acılara da ağlayamaz mı?"
Şoförün, aynadan şaşkınlıkla baktığını gören Narin başını cama yasladı ve gözlerini kapattı. Beynindeki sesler susmak bilmiyordu ve cigerlerine derin bir nefes çekti. Hem geçmişi, hem de geleceği arkasında bırakmak ve sadece yaşadığı anda kalmak istedi ama bu mümkün değildi.
Evin olduğu sokağa yaklaştıkça içindeki tedirginlik büyüyor ve altında kalıp çığ olmaktan korkuyordu. Telefonunu siyah kalpli çantasından çıkararak bildiği numarayı tuşladı ve çaldırdı. Uzun çalışın ardından telefonda annesinin sesini duydu.
"Alo, kızım nasılsın?"
Konuşacak hali bile yoktu, dudakları arasından tek bir kelime firar etti.
"Bitti."
Narin, kendini tekrar ağlamamak için zor zaptediyordu. Telefon elinden kaydı ve çantanın içine geri düştü.
Taksi sokağın başına geldiğinde durdurdu ve şoförün valizini bagajdan çıkarmasını bekledi. Taksimetrenin yazdığı bedeli ödeyerek valizi ailesinin yaşadığı apartmana kadar taşıdı.
Pembe panjurlu apartmanın ikinci katına zile basarak kapının açılmasını bekledi ve otomatiğe basıldığında da valizini asansörle yukarı çıkardı.
İkinci kata geldiğinde kapının önüne ilerledi ve derin bir nefes aldı. Kapıyı tıklatmasıyla açılması bir oldu. Karşısında annesini görmeyi beklerken bir anda babası çıkıvermişti. Anlık bir şok yaşamış sonrasında kendine gelmeyi başarmıştı.
Koşarak babasına içten bir şekilde sarıldı, omuzunda dinlenmeye, yüklerinden arınmaya ihtiyacı vardı.
"Neyin var Narin? Yüzün neden bu kadar solgun, kireç gibi?"
Akınla yıllar sonra intikam uğruna tekrar barıştığını nasıl söyleyecekti ki?
Yanına gelen annesine gözleriyle işaret etti, sen söyle der gibi. Yaşlı kadın kaşlarını havaya kaldırdı, dudaklarını oynattı.
"Gerçeği söyle, kurtul."
Hayri Bey, kızının yüzündeki ürperticiyi korkuyu görebiliyordu. Üstüne gitmemek için kendini zor tutuyordu, kızını kendi haline bırakmaya tercih etti. Yine de ufacık bir açıklama bekliyordu.
Narin daha fazla beklemedi ve bir anda gerçekler dudakları arasından hoyratça dökülüverdi.
"Ben Akınla barıştım."
Hayri Beyin şaşkınlıktan göz bebekleri büyüdü, dudakları aralandı. Narinin yaşadığı acıların izlerini daha yüreğinden silmeden bir yenisini eklemeye gittiğini bilmiyordu.
Tır şoförü olduğundan zaman zaman ailesinin yanında kalamıyordu ve olan bitenden çok fazla haberdar değildi. Hayri Beyin yüreği sızladı, tepki veremeyecek kadar kalbi burkulmuştu.
Narinin yanına doğru ilerledi ve ellerini ellerinin arasına aldı. Kısık bir sesle fısıldadı.
" Akın seni zamanında yerle bir etmedi mi? Seni yarı yolda bırakmadı mı? Annesi yüzünden merdivenlerde itildiğini ve çocuğunu kaybettiğini ne çabuk unuttun? "
Narinin kalbi sıkıştı, sanki her an atmayı bırakacak gibi yavaş atıyordu. Bir yere tutunma ihtiyacı hissetti, ellerinin babasının elleri arasında olduğunu unuttu.
Dudakları kıpırdadı, verebilecek bir cevabı olmadığını fark etti. Ufak bir sesle mırıldandı.
"Akının hiçbir suçu yok. Annesinin suçunu ona yükleyemem."
" O zaman neden mutsuzsun?"
" Boşanma kararı aldık. Devam ettiremeyeceğimiz sonucuna vardık."
Hayri Bey, Narine kıyamamıştı. Hemen ellerini kızının yüzüne koyup bal yanaklarından öpmüştü. Omuzlarından tutarak sırtını sıvazladı, kocaman sarıldı.
" Ben senin her zaman yanındayım. Yolda olsam da ihtiyacın oldugunda beni aramaktan çekinme."
Narin uzun zamandır babasına sarılmadığını fark etti. Sığınacak bir liman bulmuştu ve bırakmaya da niyeti yoktu.
" Seni çok seviyorum babacım. Mesafe olarak bizden uzak olsan da daima yanımda olduğunu tüm kalbimle hissediyorum."
Narin sözlerini söyleyerek babasının kolları arasından sıyrıldı. Sessiz adımlarla odadan çıkarak ailesini yalnız bıraktı.
Siyah renkteki büyük valizini alarak evin en büyük odası olan kendi odasına doğru ilerledi. Krem renkte olan boydan camlı kapıyı açtı ve içeri girdi.
Valizini odanın bir köşesine koydu ve camın yanında bulunan krem renkli bazasına kendini attı. Yılların yorgunluğunu üzerinde hissediyordu, bıraksalar saatlerce uyuyacaktı.
Göz kapakları istemsizce kapandı, kendini uykunun kollarına bıraktı. Geçmişin izleri rüyasında dahi Narini yalnız bırakmamak için ısrarcıydı.
**********************
1 Ay Sonra ( Duruşma Günü)
Narin, gözlerini yeni bir güne araladı; bir müddet odanın tavanıyla boş boş bakıştı. Yatağın yan tarafında bulunan saate baktı, sekizi gösteriyordu. İki saat sonra duruşma vardı.
1 aydır bir ölüden farksızdı. Yemeden, içmeden kesilmişti ve en az altı yedi kilo vermişti. Yanakları içine doğru çökmüştü ve göz altları geceleri uyuyamadığı için mos mordu. Gözleri de eskisi kadar heyecanlı bakmıyordu; daha donuk ve hissizdi.
Yatakta daha fazla oyalanmadan kalktı ve yatağını alel acele düzelterek hemen lavaboya koştu. Elini yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçaladı.
Lavabodan çıkarak odasına ilerledi ve giyinme dolabını açtı. Düşünmeden eline ilk geçen kıyafeti giydi ve aynadan kendisine baktı.
Akınla ilk evlendiği zaman giydiği nikah elbisesini giymişti. Üzerine giydiği elbisenin ön tarafında beyaz kurdeleleri vardı, dizlerine kadar gelen bir elbiseydi. Duruşma için fazla özenli ve düşünülerek giyilmiş bir elbise gibi duruyordu.
Turuncu saçlarını iki yandan küçük bir tokayla tutturdu ve açık bıraktı. Saçları bir aylık süreçte iyice uzamıştı ve hiç kestirme gereği duymamıştı. Omuzlarına kadar gelen saçları, bir tutam daha büyüyerek beline kadar gelmişti.
Ruhunu yansıtan rengi giyseydi şu an çok farklı bir modda olurdu. Dolaptan krem tonlarında omuzdan asılan bir çanta çıkartarak koluna takıştırdı. Beyaz renkte babetlerini de giyerek odadan dışarı çıktı.
Oturma odasına geçtiğinde annesiyle babasının ayakta kendisini beklediklerini gördü. Yanlarına doğru yürüdü ve ikisine birden sarıldı.
Hayri Bey kızının kulağına fısıldadı.
"Senle birlikte gelmemizi ister misin?"
Narin sarılma faslı bitince kollarını çekti ve karşılarına geçip dudak büktü. Duruşmada tek başına olmak istiyordu ve bir an önce bitirip kendi hayatına odaklanmalıydı.
"Ben kendi başıma duruşmada gidip gelmek istiyorum. Boş yere sizi de yoramam."
" Kendin başa çıkabilecek misin?"
"Bana güvenin. Hadi ben kaçtım."
Narin dış kapıyı açarak kendi sokağın sesine bıraktı. Cıvıl cıvıl kuş ve insan seslerinin hakim olduğu sokakta adımlarını hızlandırarak evlerinin biraz ilerisinde olan adliyeye doğru ilerlemeye başladı.
Kendini biraz yokladı, duygularının karmaşıklığını gözden geçirdi. Beyninin en ücra köşelerinde yer edinen sesleri susturmaya çalıştı; kalbinin sesini dinlemeye karar verdi.
Adliyenin önüne geldiğinde kalbinin ritmi değişmeye başladı. Her bir adımında daha da hızlanıyor, farklı bir şekilde çarpıyordu.
Merdivenleri yavaş yavaş tırmandı ve adliyenin içerisinde ilerleyerek Aile Mahkemesinin yapıldığı duruşma salonuna geldi. İçeri gireceği sırada Akınla karşı karşıya geldi.
Nefesi tıkandı ve soluğu kesildi. Gözleri birbirlerinden hiç ayrılmadı, sanki bir ayın özleminin hıncını çıkarmak ister gibiydiler.
Bir dakika sonunda gözlerini ilk çeken Narin oldu. Biraz daha Akının gözlerinin içine bakarsa kendini durduramayacaktı ve olduğu yere çöküp ağlayacaktı.
Akın Narine biraz daha yaklaştı ve kulağına fısıldadı.
"Bizi bitirmeyi başardın."
Narin, Akının sözleriyle olduğu yerde kaldı. Öfkesinin dinmek yerine daha da yaktığını yeni yeni fark etti. Soğuk ve mesafeli bir ses tonuyla söylemişti. Narin baştan aşağı titredi ve havanın sıcak olmasına rağmen iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti.
"O günde anneni dinlemek yerine beni dinleseydin hayatımızdan on yıl gitmezdi."
Söyledikleri sözlerle birbirlerinin canını acıtmaya çalıştılar. Bilmiyorlardı ki hayat onlar için bir plan yapmıştı ve çok yakında ikisini tekrar birleştirecekti.
Akın Narini tam cevap verecekti ki ikisi de duruşmaya çağrıldı. Duruşma salonuna girdiklerinde yerlerine geçtiler ve duruşma başladı. Hakim ikisinin de boşanma nedenlerini dinledi ve bir karara vardı.
"Duruşma kararı verildi."
İkisi de ayağa kalktı ve kararın verilmesini beklediler.
" Yaz kızım. Şiddetli geçimsizlikten anlaşamayan Akın ve Narin çiftinin evlilikleri ilişkilerini olumsuz etkilediği sonucuna varılarak boşanma akdinin gerçekleştirilmesine karar verilmiştir."
Hakim konuştu.
" Duruşma bitmiştir."
Akın ve Narin kolay bir şekilde ilk duruşmada boşanmayı başarmışlardı. Dışarıdan mutlu olarak gözükseler de içleri kan ağlıyordu, kimse farkında değildi.
Bölümleri kısa yazıyorum. Uzun yazamadığımı söylemiştim.
Narinin babasıyla bağını nasıl buldunuz?
Akının davranışı size ne hissettirdi? Sizce Akın boşanmakta haklı mıydı?
Narinin kendisiyle olan mucadelesi hakkında ne düşunüyorsunuz?
İkisinin karşılaşması ve verdigi tepkiler nasıldı?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 26.32k Okunma |
1.04k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |