
22.Bölüm
Merhaba arkadaşlar, bugünde sizi kıramadım. Yeni bölüm atayım dedim. İki aydır sizi bölüm için beklettiğimin farkındayım.
İlk öncelikle özür dilerim. Son zamanlarda içimde bir his oluşuyor. Eskisine oranla kötü yazdığımı düşünüyorum. Bundan bir yıl öncesine kadar ben çok güzel ve değişik betimlemeler yapıyordum. Körelmişim, onu fark ettim. Yazma hevesimi kaybetmişim.
Sanırım yazar olma hevesimi kaybediyorum. Ya da yazar olamayacağımı düşünüyorum. Yine de sizi kırmamak için bölüm yazıyorum. Şu günlerde güzel yazdığımı düşünmeye ihtiyacım var. Bunun içinde rica ediyorum güzel yorumlarınızı benden esirgemeyin.
Bölümü umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar dilerim. Sonda soracağım sorulara da cevap verirseniz çok büyük memnuniyet duyarım.
*****************************************
Bölüm
Genç kadının kalbi, her an patlamaya hazır bir bomba gibi atıyordu. Göğsü, kalbini delip geçicekti sanki. Her bir nefes alışverişinde günde bir defa doğruyu gösteren bozuk saat misali tik tak tik tak şeklinde ses çıkıyordu.
Ne yapacağını bilememenin verdiği anlık gerginlik, ellerinin titremesine neden oldu ve gözyaşları dur durak bilmeden yanaklarını ıslatmaya başladı. Demirin kalbinin elleri arasında yavaş bir şekilde attığını hissetti ve bir an soluğu kesildi, nefes almayı unuttu.
İki gündür tanıdığı adamın bir anda kendisi için her şeyi feda edebilecek potansiyelde biri olduğunu fark etti ve sıra kucağında yatan adam için savaşma zamanıydı.
Ellerine baktı ve parmak uçlarına kadar kırmızıya bulandığını gördü. Elindeki kanı görünce midesi bulandı fakat kendini tutmak zorundaydı. Kimsenin olmadığını düşündü ama aile üyelerinin farklı köşelerde beklediğini gördü. Boş bakışlarla kendisini izleyen ev ahalisini bir an önce hareketlendirmek için adım atmalıydı.
Genç adamın kalbine sardığı tülbent mürekkep gibi her noktası kırmızıya bezenmişti. Çantada taşıdığı yedek tülbenti çıkarmak için geriye uzandı ve ellerinin halini umursamadan çantanın fermuarını açarak tülbenti çıkardı.
Bir eli hala genç adamın kalbinin üzerindeydi. Elini oynatmadan hızlı ve pratik bir şekilde aldığı diğer tülbenti yerleştirecekti. Genç adamın vücudundan yere damlayan her kan damlası, genç kadının yüreğini hoplatmaya yetiyordu. Kan kaybından ölecek diye aklı gidiyordu.
İçinin delice aktığı ve kalbini zaman zaman yokladığı adamın elden ayaktan düşmesini istemiyordu. Genç adamın suratına baktı ve solgun bir yüzle karşılaştı. Dolgun ve kıvrımlı kırmızı dudaklarının feri gitmiş, yanakları da al al kızarmıştı. Siyah saçları alnına düşmüştü ve alnı terden yapış yapış olmuştu. Masmavi gözleri, anlık kan kaybından kapanmıştı ve cildinin rengi olduğundan kat ve kat açık görünüyordu.
Elinin birini, genç adamın alnına doğru götürdü ve terden yapışan saçlarını nazikçe geriye çekti. Alnında biriken ter, avucunda hissettiği sıcaklıkla tenini baştan aşağı ürpertti.
Bir anlık gaflete kapılarak oturduğu yerden saatlerce yüzünü izlemek ve yüzünün her santimini aklına kazımak istedi fakat zamanı yoktu. Genç adamın yaşamla verdiği mücadele, ufacık bir kıvılcıma bağlıydı.
Genç adamın başını yere yatırmak zorunda kaldı. İki eliyle kalp masajı yaptı ve kalbinin üzerinden aldığı kanlı tülbentin yerine yenisini koyarak bastırmaya çalıştı.
Fazla baskı yaptığını fark edince pişman oldu. Genç adamın durumu git gide kötüye gidiyordu. Dudağının kenarından kan püskürmeye başladığını görünce bir an önce hastaneye gitmeleri gerektiğinin farkına vardı.
Ambulans gelene kadar tülbenti koyması da işe yaramayacaktı. Yavaştan ayağa kalktı, altındaki gri parkeler sanki yükünü daha da ağırlaştırmış hissediyordu. Adım attıkça topuklu ayakkabıları zeminde tok sesler bırakıyordu, zemin ayağının altından her an kayacakmış gibi hissediyordu.
Demirin yerine kendisini öne atsaydı acıları diner miydi?
Beyninin en ücra köşelerinde olmadık düşünceler depar atıyordu. Mahzende tuttuğu gizli saklı duyguları, yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı ve ne hissetmesi gerektiğini bilemedi.
Birinci kattaki lavaboya girdi ve aynadan kendi yüzüne baktı. Turuncu saçları horoz gibi kabarmıştı ve beti benzi atmış bir vaziyetteydi.
Ağlamaktan göz pınarları kurumuştu ve artık göz yaşı akmıyordu.Yaşadıklarını kaldıramayacak vaziyette omuzları çökmüştü ve aynaya bakacak hali dahi yoktu.
Altın varaklı musluğu açtı ve kendine gelmek adına biraz bekledi. Aradan bir müddet süre geçti ve elini yüzünü yıkadı. Kötü düşüncelerin aklını bir kurt gibi kemirmesine asla izin vermeyecekti. Sıcacık kalbinde yer edinen paslı korkunun zamanla buhranlı bir acıya dönüşüp, içindeki ikilemlerin boğup kendisini yok etmesine izin vermemeliydi.
Kulağında bir ses yankılanmaya başladı. Ambulansın sesi, evin dört bir yanını sararak durdu. Yardım çığlıkları, kurtuluşun habercisi gibiydi. Hızlıca lavabodan çıktı ve seri adımlarla odaya doğru ilerlemeye başladı.
Odaya ulaştığında genç adamın kolundan tutarak sedyeye yatırdıklarını gördü. Ayla Hanıma dönerek seslendi.
"Anne, sizin gelmenize gerek yok. Zaten kendinizi yeterince harap ettiniz. Bırakın yanında ben gideyim. Bu gece refakatçi kalırım. Gözünüz arkada kalmasın."
"Öyle şey olmaz kızım. Demir benim de oğlum. Diğer oğullarımdan hiçbir şekilde ayırt etmedim. Artık evlat acısı çekmek istemiyorum."
Genç kadın, annesinin yaşadığı evlat acısının paha biçilemez bir duygu olduğunu biliyordu ve kendisiyle kıyaslamak istemiyordu.
Ayla Hanıma yaşadığı yüklerin hafif olduğu vurgusunu yapmaya gönlü razı olmadı ve kendisini affettirmek ve zaman kollamak için gün sayacağını hatırlattı.
Ayla Hanımında hastaneye gelmek istemesinden daha doğal bir şey olmayacağının bilincindeydi.
Üvey abisi bir anda ortadan kaybolmuştu ve gidişini hayal meyal hatırlıyordu. Nereye gittiğine dair bilgiyi ancak Arşın abisinden alabileceğini biliyordu.
Genç adamı sedyeye yatırdılar ve yavaş hareketlerle sedyeyi sürerek evden dışarı çıkarttılar.
Genç kadın ambulansa binmeden hemen önce Arşın abisinin yanına uğradı. İstediği bilgilerin cevapları bir tek onda saklıydı.
"Arşın abi. Demir yaralandığında üvey abim bir anda ortadan kayboldu. Nereye gittiğine dair bir haberin var mı?"
Arşın, kardeşine gerçeği söyleyip söylememek noktasında kararsız kaldı. Bir an için kıvırmayı düşünse de, kardeşinin doğruyu öğrenmesinin hakkı olduğunu biliyordu.
Elini kardeşinin omzuna koydu ve destek olmak istercesine hafif bir şekilde sıktı. Sırtını da sıvazladı ve söze direkt kaldı.
"Gerçeği söyleyip söylememe noktasında kararsız kaldım. Bilmenin en doğal hakkının olduğuna karar verdim. Ayhan kaçmadı, biz yakaladık. Şu an bir yerde tutuyoruz."
"Bir şey yapmanız dimi? Sapasağlam bir şekilde adalete teslim etmemiz gerekli. Ne tepki verirse versin, hiçbir şey yapmanızı istemiyorum."
Söylediği sözlerin hepsinin sonuna kadar arkasındaydı. Ağlamak bağışıklık kazandırmıştı ve aile üyelerinin birini daha kaybederek acıyı iliklerine kadar yaşamak istemiyordu. Bedeni, yeterince un çuvalına dönmüştü. Biraz daha duygularıyla cebelleşmeye devam ederse yığılıp kalacağından son derece emindi.
Arşın, Demir hastanede ölüm kalım savaşı verirken Ayhanı salmaya hiç niyetli değildi. Evin bahçesindeki gizli depoda tutuyorlardı. İntikam almadan salmayı düşünmüyorlardı.
Genç kadının söyledikleri aklında bir bir senkronize olacak şekilde yankılandı ve beyninin içinde dönüp durdu. Arşın, kardeşinin dedikleri aklıyla mantığıyla tarttı ve aklını dinlemeyi seçti.
Genç kadına doğru döndü ve söyleyeceği sözlerden bir o kadar emin konuşmaya başladı.
"Sana adalete teslim etmek için söz veremem. Sen şimdi bunları düşüneceğine Demiri düşün."
"Demir eskisi gibi bana yine sataşacak dimi?"
"Tabi, güzelim. Dokuz canlıdır, zıpçik gibi gireceğinden emin olabilirsin. Hadi sen ambulansı daha fazla bekletme."
Genç kadının aklından ambulans tamamen çıkmıştı ve hiç farkında bile değildi. Depar ata ata ambulansa koşmaya başladı. Yaptığı hatanın bedelinin misliyle ödememeyi istedi.
Evin dış kapısından çıkarken Arşın abisinin kardeşlerine dediği söz kulağında çınladı.
"Ayhanı evin bahçesindeki depodan çıkarın. Mesai başlıyor. Akıllana kadar döveceğiz. Öldürmekten beter edeceğiz. Kardeşime zarar vermenin bedelini ödeyecek."
********************************
Arkadaşlar yeni bölümü nasıl buldunuz?
Ayhanın amacı ne?
Arşın Ayhana ne yapacak?
Demir uyanacak mı?
Hikayenin gidişatı nasıl gidiyor?
Güzel yazıyor muyum sizce?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 68.57k Okunma |
3.42k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |